3 Kasım 2025 Pazartesi

Trump'ın Kıbrıs Barış Planı?

 

Giriş

Nobel Barış Ödülü'nü kazanmak ve dünyaya barış getiren bir Başkan olarak tarihe geçmek isteyen Amerika Birleşik Devletleri (ABD) 45. ve 47. Başkanı Donald J. Trump, Gazze Barış Planı sonrasında, uluslararası basında yer alan bazı haber ve iddialara göre, yakında 1974'ten beri fiilen bölünmüş durumdaki Kıbrıs adası konusunda da harekete geçecek. Geçtiğimiz gün ünlü Amerikan siyasi dergisi Washington Examiner'da yer alan habere göre, ABD Başkanı ve ekibi bu konuda ön hazırlıklara başlamış durumda.

Kıbrıs Sorunu'nda Güncel Pozisyonlar

Geçtiğimiz gün federal çözüm yanlısı Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) adayı hukukçu Dr. Tufan Erhürman'ın 6. Cumhurbaşkanı seçildiği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden (kısaca KKTC) gelen sıcak rüzgârlarla birlikte yeniden gündeme gelmeye başlayan Kıbrıs barışı, Avrupa Birliği'nin (kısaca AB) en büyük toprak meselesi olarak Avrupa siyasetinde güncelliğini koruyor. Bu konuda özellikle Türkiye karşıtı Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi/Yönetimi (resmi adıyla Kıbrıs Cumhuriyeti) gibi ülkeler Ankara karşıtı sert bir ton benimserken, Türkiye ile iyi ilişkilere sahip ülkeler de Türkiye'yi üzmemek ve kızdırmamak adına bu konuyu fazla gündeme getirmeseler de, Avrupa'nın son bölünmüş başkenti (Lefkoşa/Nicosia) ve ülkesini birleştirmek gerektiği konusunda Avrupalı liderler arasında aslında herhangi bir fikir ayrılığı yaşanmıyor. Bunun temel sebebi ise, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin bu konudaki bağlayıcı kararlarının açık, sarih ve net olması.

Türkiye ise, geçmişte federasyon tezini ciddiyetle savunmasına karşın, 2004 Annan Planı referandumu ve 2017 Crans-Montana süreçlerinin Rumlar tarafından kadük bırakılması nedeniyle Kıbrıs barışı konusundaki inanç ve istencini kaybetmiş durumda. Türkiye'deki bürokratik yapılar da Kıbrıs'ın kuzeyini Türkiye'nin jeopolitik ve güvenlik hesaplamalarında daima Ankara'nın kontrolünde olacak şekilde öngören planlar yapıyorlar. İçeride ekonomik sorunlar, hukuk devleti/demokrasi eleştirileri ve muhalefetin ivmeli performansıyla zorlanan hükümet ise, Avrupa ile daha yakın ilişkiler kurarak ekonomiyi düzeltmek ve Kıbrıs Sorunu'nun çözümünde takoz olmadığını göstermek adına bu süreçte farklı pozisyon almaya namzet durumda.

Güney Kıbrıs Rum Kesimi (resmi adıyla Kıbrıs Cumhuriyeti) Devlet Başkanı Nikos Hristodulidis'in federal çözüm ve müzakerelere sıcak yaklaşması da adada yakında yeniden başlayabilecek müzakereler adına önemli bir sinyal. Hatta Erhürman ile Hristodulidis arasında bir doğrudan görüşmenin yapılması konusunda bir uzlaşıya da varılmış durumda. Ancak bu görüşmenin tarihi konusunda henüz pazarlıklar devam ediyor. Liderler arası doğrudan görüşme, kuşkusuz Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması adına önemli ve pozitif bir gelişme olur. Ancak Erhürman'ın seçim zaferi sonrasında Türkiye yanlısı açıklamaları ve seçim manifestosunda görüşmeler için bazı ön şartlar ilan etmesi, müzakerelerin bu defa Rumlar açısından daha zorlu geçebileceğini düşündürüyor.

Büyük güçlere bakıldığında ise, Birleşik Krallık/İngiltere'nin adadaki olası bir barışa engel olmak konusunda niyetli olmadığı, ancak bunu pek de istemediği öngörülebilir. Bunun temel sebebi ise, Londra'nın, Kıbrıs'ta olası bir federal çözümde, Kıbrıs milliyetçilerinin ve Rum fanatiklerin zamanla adadaki egemen İngiliz üslerinin statüsünü de gündeme getirmelerinden endişe etmesidir. Avrupa Birliği'nin ise bu konudaki pozisyonu net şekilde çözüm yanlısıdır. Ancak dürüst olmak gerekirse, birçok Avrupalı lider bu konuyu halen bile öncelikli bir mesele olarak değerlendirmemektedir. Bir diğer büyük güç olan Rusya, kuşkusuz Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin düzelmemesi ve Ankara'nın Batı'ya yanaşmaması adına Kıbrıs Sorunu'nu faydalı görmekte ve bu sorunun devamını istemektedir. Keza Çin (Halk Cumhuriyeti) de, Tayvan Sorunu nedeniyle uluslararası hukuk konusunda titiz bir devlet olmasına karşın, Türkiye'nin Batı dünyası ile arasını açan bir sorunun devamını faydalı değerlendirme eğilimindedir. Bu durumda ne yapacağı tam bilinmeyen tek büyük güç ise ABD'dir. Zira Trump ABD'si, daha içe dönük ve küresel liderliğini sorumluluk bölüşümü yaparak devam ettirme eğilimindedir.

Trump'ın Kıbrıs Barış Planı?

Washington Examiner haberine dayandırarak The Levant Files, in-cyprus ve Kıbrıs Postası gibi birçok farklı gazete ve haber sitelerinin de geçtiği güncel habere göre, Trump ekibi, Kıbrıs Sorunu konusunda "Trump Formülü" adlı bir plan üzerinde çalışmaktadır. In-cyprus haberine göre, bu yılın başlarında ABD Hava Kuvvetleri uzmanlarının bölgedeki insani yardım operasyonlarını destekleyip destekleyemeyeceğini görmek için Pafos'taki üssü gözden geçirmeleri ve bölgesel krizler sırasında bu üssün daha geniş yelpazedeki ABD uçaklarını barındırabilmesi için altyapıyı iyileştirmeyi planladıkları belirtilmektedir. Washington, bölgesel krizlere müdahale etmek için Akrotiri'deki İngiliz üssünü kullanmayı da gündemde tutmakta ve bu bağlamda eski ünlü Amerikalı Yahudi devlet adamı Henry Kissinger'ın bir zamanlar söylediği gibi, Kıbrıs'ı, Lübnan, İsrail ve daha geniş bir anlamda Ortadoğu'ya saldırı mesafesinde konumlanmış “muhteşem bir uçak gemisi” olarak yorumlamaktadır.

Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ta ABD ile müttefikliğe çok sıcak bakan iki orta (merkez) sağ liderin (Miçotakis-Hristodulidis) bulunması, hatta Rum lider Nikos Hristodulidis'in NATO üyeliği için hazırlık yaptıklarını açıklaması, ABD ile yakınlaşma konusunda Rum-Yunan ikilisinden yana bir sorun çıkmayacağını göstermektedir. Geçtiğimiz gün Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump'la sıcak ve verimli bir görüşme gerçekleştiren Türkiye 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da ABD ile müttefikliğe soğuk bakmadığı düşünüldüğünde, Kıbrıs'ta olası bir Amerikan planına taraf devletlerin destek verebileceği öngörülebilir. Ancak bu noktada elbette Trump Formülü'nün neleri içereceği en önemli mesele olacaktır.

Kıbrıs Postası'ndan Mert Mapolar'a göre, klasik diplomasiden ziyade "win-win" (kazan-kazan) anlayışı doğrultusunda anlaşmaları ekonomik ve stratejik çıkarlara dayandırmaya çalışan Başkan Trump, Avrupa'nın Rusya'ya olan enerji bağımlılığını azaltmak ve Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının Avrupa'ya satışı için Türkiye'nin de onayıyla güvenli bir rota oluşturmak için Kıbrıs'ta federal veya iki devletli çözüm formüllerini içeren yeni bir süreci başlatmak istemektedir. 

Haber Sol'a konuşan emekli Türk diplomat Engin Solakoğlu ise bu iddialara temkinli yaklaşmakta ve Kıbrıs'ta barışın sağlanmasının kolay olmayacağını düşünmektedir. Solakoğlu, Türkiye'nin son birkaç yılda gündeme getirdiği "iki devletlilik" önerisini de daha ziyade "pazarlıkta el yükseltme" stratejisi kapsamında değerlendirmektedir. 

Sonuç

Sonuç olarak, Trump ekibinin Kıbrıs planlamaları anlaşıldığı kadarıyla gerçektir. Bence bu konuda İsrail de ABD'ye destek sağlama eğilimindedir. Fakat yarım asırdır çözülemeyen bu meseleyi bir oldu-bitti ile halletmek bence "Yetenekli Bay Trump" için bile hiç de kolay olmayacaktır. Adada kuzey ve güneyde kurulu olan bozuk düzen ve kirli ekonomi (bahis, kumar, uyuşturucu, fuhuş vs.) ve bu kirli ekonominin Türkiye, KKTC ve Rum siyasetiyle kurduğu yakın ilişkiler kuşkusuz en temel sorundur. Türkiye'nin bürokratik kurumlarının ve jeopolitik planlamalarının adada olası bir federal devlete uygun olmadığı da bilinmektedir. Bu bağlamda, Erhürman dönemi, barışı kimin istemediği noktasında daha ziyade bir suçlama oyunu (blame game) vazifesi görecek gibi durmaktadır. Ancak bu süreç kuşkusuz Kıbrıslı Türkler için faydalı olabilir; zira Kıbrıslı Rumların adada çözüm istemedikleri bir kez daha teyit edilirse, bu durumda KKTC ekonomisinin dünyaya entegre edilmesi ve kirli ekonominin yerini temiz ekonomiye bırakması durumu sağlanabilir. Bu nedenle, Erhürman ve CTP'nin birikimlerine güvenmek ve onların çizgisini takip etmek doğru bir yaklaşım olacaktır. Zira iki devletlilik tezi Türkiye'ye ve Kıbrıslı Türklere hiçbir kazanım sağlayamamış, tersine Rumları uluslararası siyasette daha güçlü hale getirmiştir.

Sonsöz, uzmanlarca Kıbrıs'ın askeri/jeopolitik önemi halen ekonomik öneminden fazla kıymetlendirildiği için, adada federal çözüm bence gerçekleşmesi zor bir ihtimaldir. Ama böyle bir sürece engel olanın Türkiye ve Kıbrıslı Türkler olmadığının gösterilmesi, kuşkusuz bizim adımıza bazı kazanımlar sağlayabilir. Erhürman ve CTP'nin siyasi misyonları da sanki böyle olacaktır. O nedenle, genç Cumhurbaşkanı ve ekibine Ankara tarafından destek verilmelidir. 

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

Hiç yorum yok: