Giriş
Uluslararası medyada daha ziyade Suudi Arabistan'da forma giyen ünlü Portekizli futbolcu Cristiano Ronaldo'nun Beyaz Saray'da ağırlanması nedeniyle gündem olan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman'ın ABD (Amerika Birleşik Devletleri) Başkanı Donald Trump tarafından Beyaz Saray'da ağırlandığı tarihi zirve, aslında iki ülkenin ilişkileri ve Ortadoğu bölgesinin geleceği konusunda da çok önemli gelişmelere sahne olmuştur. Bu yazıda, babası 7. Suudi Kralı Selman bin Abdülaziz el-Suud'un ilerleyen yaşı nedeniyle aktif yönetimden çekilmesi sonucunda son birkaç yıldır bu ülkenin siyasetine yön veren asıl yönetici durumundaki Muhammed bin Salman'ın ABD gezisi değerlendirilecektir.
Veliaht Prens Muhammed bin Salman'ın ABD ziyareti kapsamında Beyaz Saray'a giden efsanevi futbolcu Cristiano Ronaldo, Oval Ofis'te Başkan Trump'la hatıra fotoğrafı çektirdi
Reformist ve Acımasız: Bir Suudi Veliaht Prensin Portresi
İleri yaştaki babası Kral Selman tarafından 2015 yılında Veliaht Prens ilan edilen 1985 doğumlu Muhammed bin Salman (kısaca MBS), henüz 30 yaşında dünyanın en genç Savunma Bakanı ve 32 yaşında Suudi Arabistan’ın iki numaralı yöneticisi olmayı başaran çok hırslı bir yöneticidir. Veliaht Prens ilan edilir edilmez, Suudi Arabistan Krallığı tarafından yönetilen bir yolsuzluk operasyonu kapsamında kendisine rakip olabilecek kardeş ve akrabalarını aylarca Ritz-Carlton otelinde enterne edecek şekilde pasifize etmeyi başaran MBS, bu konuda çeşitli yasal düzenlemelerin de yapılmasını sağlayarak, ülkede ipleri babasının ardından eline alacağını herkese göstermiş ve bu uğurda sertlik yapabilecek acımasız bir yönetici olduğunu ortaya koymuştur.
MBS
Ancak aynı MBS, ülke yönetimini devralmasının ardından, Suudi Arabistan'ın dünyanın geri kalanı ile iyi ilişkiler kurmasına engel olduğunu düşündüğü bazı gelenek ve uygulamalarda da değişikliğe gitme kararı almış ve yaptığı reformlarla bir yandan da gençlerin sevdiği bir lider haline gelmiştir. Bu reformlar arasında; henüz bir parlamentonun bulunmadığı ülkede kadınların belediye seçimleri için seçme ve seçilme hakkının sağlanması, kadınların stadyumlarda maç izleme, konserlere katılma, sinema salonlarına gitme ve yalnız araba kullanabilme gibi özgürlüklerinin teminat altına alınması, orduya kadın personel alınması ve kadınların istedikleri gibi giyinebilmeleri yönünde destek veren açıklamalar yapılması gibi tarihi adımlar bulunmaktadır. Bunların yanı sıra, Suudi Prens, ülkesinin hidrokarbon kaynaklarından bağımsız güçlü bir ekonomi olması için başlattığı NEOM şehri projesi, Suudi Vizyonu 2030 (Vizyon 2030) ve başta Başkan Trump olmak üzere etkili Amerikalı ünlülerle kurduğu dostluklarla adından söz ettirmeyi ve övgü almayı başarmıştır. Suudi Prens'in bu doğrultuda yaptığı bir diğer girişim ise, Suudi Arabistan Pro Lig takımlarına devletçe büyük yatırım yaparak, Avrupa'dan ve dünyanın diğer bölgelerinden en yetenekli ve ünlü futbolcuların ülkeye transfer ettirilmesi ve bu sayede ülkedeki ulaşım imkânları, spor aktiviteleri, medya görünürlüğü ve turizm teşvikinin arttırılmaya çalışılması olmuştur. CR7 lakabıyla bilinen efsanevi futbolcu Cristiano Ronaldo, işte bu doğrultuda 2023 yılında Al-Nassr FC takımına rekor bir ücretle transfer edilmiştir. Ronaldo dışında son yıllarda Karim Benzema, Neymar Jr., N'Golo Kanté, Merih Demiral, Ivan Rakitic vs. gibi onlarca başka yıldız futbolcu da Suudi Arabistan'ın yolunu tutmuş ve bu sayede ülkeye yönelik uçuşlar ve medya ilgisi hızla artmıştır.
Muhammed bin Salman ve Başkan Trump 2018'te Beyaz Saray'da
İlk ABD ziyaretini 19-24 Mart 2018 tarihlerinde gerçekleştiren MBS, bu ziyaret kapsamında Başkan Trump'ın yanı sıra ünlü iş insanları Bill Gates ile Jeff Bezos, talk-show sunucusu Oprah Winfrey gibi ünlü ve etkili kişilerle bir araya gelen MBS, ayrıca Four Seasons Oteli'ni 3 gün süreyle kapatarak burada birçok Hollywood yıldızını ağırlamıştır. Bu yıldızlar arasında "The Rock" lakaplı ünlü aktör Dwayne Johnson, ünlü ve deneyimli aktör Morgan Freeman ve başarılı yönetmen James Cameron da bulunmaktadır. Bu ziyaretten akılda en çok ise, Başkan Trump'ın Suudi Arabistan'ın ülkesinden satın aldığı silahları bir pano ile sırasıyla takdim ettiği ve bunların alım fiyatlarını da açıkladığı garip sahne kalmıştır.
Reformları, gençliği ve ABD ile kurduğu iyi ilişkiler sayesinde Veliaht Prenslik kariyerine çok iyi bir başlangıç yapan MBS, buna karşın aynı yılın Ekim ayında İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda yaşanan elim bir olay nedeniyle (Cemal Kaşıkçı cinayeti) bir süre yoğun eleştirilere maruz kalacağı zorlu bir döneme girmiştir. 2 Ekim 2018 tarihinde nişanlısı Hatice Cengiz ile birlikte evlilik işlemlerini gerçekleştirmek için İstanbul’daki Suudi Arabistan’ın Başkonsolosluğu’na giriş yapan, ancak bir daha binadan çıkamayan ve ilerleyen günlerde bina içerisinde işlenen bir cinayete kurban gittiği anlaşılan gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın başına gelenler nedeniyle suçlanan MBS, her ne kadar bu olayla bir alakasının olmadığını ifade etse de, uzunca bir süre Batılı basın-yayın organlarının manşetlerinde yer almamış ve bir süre sessizliğe bürünmüştür. Her ne kadar bu süreçte Suudi Arabistan'daki reformlar derinleşse ve kök salmaya başlasa da, MBS'in üzerinde oluşan şüpheler, bu ülkenin modernleşme tarzı ve yönetim stili hakkında bilhassa Batı dünyasında ciddi eleştirilere neden olmuştur. Bu eleştiriler, genelde MBS'in reformlarını öven ama acımasızlığını eleştiren nitelikte olmuştur. Bu nedenle, 7 yılı aşkın bir süreden sonra MBS'nin yeniden Beyaz Saray'ı ziyaret etmesi büyük bir diplomatik olay haline gelmiş ve Amerikan basınında birçok habere konu olmuştur.
Son olarak, MBS döneminde Suudi Arabistan-İsrail normalleşmesinin de sıklıkla gündeme geldiğini ve bu konuda dengeli mesajlar vermeye gayret eden Prens Muhammed'in Filistin Devleti'nin kurulması sağlandığı takdirde İsrail'le ilişkilerini normalleştirmeye açık olduğunun belirtilmesi gerekir. Hatta, hatırlanacak olursa, 7 Ekim 2023 tarihli Hamas saldırısından hemen önce, Eylül ayı sonlarında, Prens Muhammed, Amerikan Fox News kanalına özel bir röportaj vermiş ve NEOM şehri başta olmak üzere Suudi reformlarının anlatıldığı programda "İsrail'le normalleşmeye her geçen gün daha da yakınlaştıklarını" ve bunun "Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana en büyük anlaşma olacağını" söylemiştir. Veliaht Prens, bu konuda yine Filistin Sorunu'nu gündeme getirmiş ve Filistinlilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesinden (ihtiyaçlarının karşılanması) söz etmiş, ancak bunun içeriğini açık şekilde tarif etmemiştir. MBS, İsrail'i kimin yönettiğine kendilerinin karar veremeyeceğini de sözlerine ekleyerek, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'ya özel bir nefretinin olmadığını göstermiştir. Lakin 7 Ekim saldırısı sonrasında her iki tarafta da radikal zihniyetlerin ağır basması neticesinde, Prens'in iki devletli barışçıl vizyonu zarar görmüş ve Hamas ile İsrail arasında Gazze halkını büyük acılara sevk eden acımasız bir savaş başlamıştır.
Genç Prens Yeniden Beyaz Saray'da
ABD'nin başkenti Washington DC'de Beyaz Saray adı verilen resmi Başkanlık konutunda ABD Başkanı Donald Trump tarafından kapsamlı bir protokol ve törenle karşılanan MBS, bir süre bahçede Başkan Trump'la sohbet ettikten sonra içeri geçmiş ve Oval Ofis'te iki ülke delegasyonları arasında kapsamlı müzakereler başlamıştır. 7 yıllık bir aranın ardından Muhammed bin Selman'ı yeniden Beyaz Saray'da ağırlayan Başkan Trump, Suudi Arabistan ile harika ilişkilere sahip olduklarını ve Muhammed bin Selman'ın "çok yakın dostu" olduğunu vurgulamış ve Veliaht Prens'in yaptıklarını överek, bölgede Suudi Arabistan, İsrail ve ABD'ye tehdit oluşturan İran nükleer programına zarar vererek büyük bir başarı sağladıklarını iddia etmiştir. Elbette Trump'ın MBS'i bu derece övmesinde önemli bir etken, güvenlik ve istikrarı konusunda ABD'ye bağlı durumda olan Suudi Krallığı'nın ABD'ye 1 trilyon dolar değerinde yatırım yapmayı kabul etmesidir. Daha önce 600 milyar dolar olarak ilan edilen yatırımlar, Prens'in kişisel inisiyatifiyle ziyaret sırasında daha da yükseltilmiş ve ekonomik başarısını Amerikan halkına anlatmaya çalışan Başkan Trump'a destek olunması adına, 1 trilyon dolar değerinde tarihi bir düzeye ulaştırılmıştır. ABD tarafı da, Suudi Arabistan'la imzalanan Stratejik Savunma Anlaşması (SDA) kapsamında, şimdilik Ortadoğu bölgesinde yalnızca İsrail'de bulunan F-35 savaş uçakları ile yaklaşık 300 Abrams tankının tedarikine onay verdiğini açıklamıştır. Başkan Trump, F-35'lerin İsrail'in elindekilere çok benzer olacağını belirtirken, bazı uzmanlar İsrail'in F-35'lerindeki özel sensörlerin Suudi F-35'lerinde olmayacağını yazmıştır.
Oval Ofis'te basına açık olarak yapılan görüşmelerde çok ilginç bazı anlar da yaşanmıştır. Bu vesileyle MBS'i öven ve "geleceğin Suudi Kral'ı" olarak takdim eden Başkan Trump, sıcak sözleriyle MBS'i sık sık güldürmüştür. Suudi Veliaht Prensi MBS ise, Başkan Trump'ın dünya barışı ve ekonomik kalkınma konusundaki yaptıklarını överek, ülkesinin ABD'ye yatırım yapmaktan mutluluk duyduğunu ifade etmiştir. Basın toplantısında 11 Eylül (9/11) saldırılarından ülkesinin sorumlu tutulması üzerine sinirlenen Prens Muhammed, bu elim olay nedeniyle hayatını kaybeden Amerikalıları saygıyla anarken, aslında bu olayda El Kaide terör örgütü lideri Usama bin Ladin'in ABD ile Suudi Arabistan'ın aralarını açmak için bilinçli olarak bazı Suudi vatandaşlarını kullandığını söylemiştir. MBS, ülkesinin terörizme daima karşı durduğunu ve ABD'yi terörle mücadelesinde desteklediğini de sözlerine eklemiştir. Başkan Trump da bu soruyu soran gazeteciye misafirlerini utandırdığı için kızarak, onun mensup olduğu basın kuruluşunun (ABC News) yalan haberler yaptığını iddia etmiştir.
Trump, görüşmede Suriye konusunda da önemli mesajlar vererek, Şam'a yönelik ekonomik yaptırımları Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tavsiyesi üzerine kaldırdıklarını ve Ahmed el-Şara liderliğindeki Suriye'nin kalkınması için destek olduklarını vurgulamıştır. Bu konuda Suudi Arabistan'ın yapabilecekleri ise açıkça belirtilmemiştir.
Yine bu görüşmede, Suudi Arabistan'ın İbrahim (Abraham) Anlaşmaları'na katılarak İsrail'le ilişkilerini normalleştirmesi konusu da gündeme gelirken, MBS, bu konuda istekli olduklarını ama önce Filistin Sorunu konusunda iki devletli çözüm yolunda adımlar atıldığından emin olmak istediklerini açıklamıştır. Bu anlamda, Riyad, önceki çizgisini koruyarak, Filistin Devleti'nin kurulması durumunda İsrail'le ilişkileri normalleştirmek istediğini ilan etmiştir.
Prens Muhammed, İran nükleer programı konusunda ise, ABD ile İran arasında bir anlaşma yapılmasını desteklediklerini söylemiş, Başkan Trump da İran'ın kendileriyle anlaşma yapmak istediğini iddia etmiş ve kendisinin de buna açık olduğunu söylemiştir.
Sonuç
Sonuç olarak, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman'ın Kasım 2025 tarihli Beyaz Saray ziyareti, geleneksel bir müttefiklik olan ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin özellikle güvenlik ve ekonomi alanlarında halen güçlü şekilde devam ettiğini göstermiştir. İki ülke arasında yapılan rekor düzeyindeki anlaşmalar (ABD'ye Suudi yatırımları ve Suudilerin ABD'den silah alımları), bunun somut bir kanıtıdır. Buna karşın, Suudi Arabistan'ın kısa süre önce BRICS+ üyeliğine kabul edildiğini ve Çin başta olmak üzere bazı ABD rakibi ülkelerle de yakın ilişkilerinin olduğunu belirtmek gerekir. Hatta Çin'in Suudi Arabistan dış ticaretinde açık farkla ilk sırada olması, bu ülkeyle ilişkilerin ABD ile müttefikliğe kurban edilemeyeceğinin bir göstergesi olarak da değerlendirilebilir.
İki ülke ilişkilerinin bölgesel bağlamda olumlu yansımaları ise Suriye ve Filistin'de gerçekleşebilir. Daha açık belirtmek gerekirse, İsrail'in Filistin Devleti'nin kurulmasına yeşil ışık yakması halinde Suudi Arabistan ve diğer tüm bölge ülkelerinin İsrail'i tanıması kolaylaşabilecekken, bu, radikal yaklaşımları olan devletleri ve grupları ise bölgede daha zorda bırakacaktır. Keza Suriye'nin yeniden inşası konusunda Suudi Arabistan ve Türkiye'nin katkıları da, ABD ve İsrail tarafından da desteklenebilecek bir süreç haline gelebilir. Bu nedenle, ABD-Suudi Arabistan ilişkileri, Suriye, İsrail ve Türkiye gibi diğer bölgesel ülkeler açısından da son derece önemli ve faydalıdır. Dileğimiz, İran'ın da nükleer programı konusunda ABD ile anlaşmaya varması ve bölgesel normalleşme sürecine dahil olmasıdır.
Kapak fotoğrafı: TRT Haber
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder