11 Kasım 2025 Salı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Washington Temasları: ABD'nin Bölgesel Planı Şekilleniyor


Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara'nın Washington ziyaretiyle eşzamanlı olarak Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ABD başkentini ziyaret etmesi ve bu ülkede üst düzey temaslarda bulunması dikkat çekti. Ziyaret kapsamında mevkidaşı Marco Rubio ile bir araya gelen Fidan, aynı zamanda Washington'da Suriye Devlet Başkanı Şara ile de görüştü. Bu temaslar, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Eylül ayındaki başarılı geçen Beyaz Saray ziyaretinin ardından, ABD öncülüğünde Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesi ve bölgesel iş birliği konusunda atılacak adımların ön sinyalleri olarak da değerlendirilebilir. Nitekim Fidan, bu görüşmelerin ardından Tom Barrack, J. D. Vance ve Steven Witkoff'la birlikte ayrı toplantılara da katıldı. Hatırlanacak olursa, geçtiğimiz gün ABD'nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, yeni döneme ilişkin olarak, "Türkiye ile İsrail savaşmayacak. Hazar Denizi'nden Akdeniz'e kadar bir iş birliği göreceksiniz." şeklinde oldukça ses getiren açıklamalara imza atmıştı.

Fidan ve el-Şara ekibi görüşürlerken 

İçeriğine dair fazla detaylara ulaşılamayan Fidan-Rubio görüşmesine dair ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tommy Pigot, şu açıklamayı yaptı: "ABD Dışişleri Sekreteri Marco Rubio, bugün Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile bir araya gelerek Gazze'deki ateşkes ve bölgede istikrarı sağlamak için atılacak sonraki adımları görüştüler. Rubio ve Fidan, Gazze'de kalıcı barışın sağlanması için yapılan çabalara verdikleri desteği yinelediler. Rubio, ayrıca, Ukrayna'da devam eden savaşı sona erdirmek için Başkan Trump'ın tüm NATO müttefiklerine Rus enerjisi alımını durdurma çağrısını vurguladı."

Bakan Hakan Fidan ise, görüşme sonrasında Türk basın mensuplarıyla bir araya gelerek yaptığı açıklamada, ABD tarafının daveti üzerine önceden planlanan bu ziyaret kapsamında Amerikalı üst düzey yetkililerle çeşitli görüşmeler yaptığını ve ziyaretinin Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara'nın Beyaz Saray ziyaretine denk geldiğini belirterek, kendisinin de bu kapsamda bir süreliğine Şara-Trump görüşmesine dahil edildiğini açıkladı. Görüşmeler kapsamında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başkan Trump'a selamlarını iletmesinin yanında, Suriye'nin birliği ve kalkınması ile bölgesel güvenlik konularının değerlendirildiğini kaydeden Fidan, Gazze krizi/ateşkesi, Rusya-Ukrayna Savaşı ve İran'la ilişkiler konularının da ziyareti kapsamında Amerikalı yetkililerle müzakere edildiğini belirtti. ABD'nin Suriye konusundaki tavrı için "yapıcı" ifadesini kullanan Türk yetkili, Suriye'ye yapılacak yatırımları ve bu ülkenin yeniden kaldırılmasını engelleyen Sezar Yasası'nın (Caesar Act) tamamen kaldırılması konusunda ön çalışmalar yapıldığını belirterek, bu yönde umutlu olduklarını belirtti. Süveyda'da yaşanan sorunlar giderilmezse Suriye'nin toprak bütünlüğünün tartışmalı hale gelebileceğini söyleyerek üstü kapalı İsrail'i eleştiren Bakan Fidan, Amerikalıların bu konuda kendilerini anladıklarını söyleyerek, geleceğe dair pozitif algılanabilecek bir açıklama yaptı. Dışişleri Bakanları düzeyindeki (Marco Rubio-Esad Hasan Şeybani-Hakan Fidan) ABD-Suriye-Türkiye üçlü görüşmesinin de Antalya'daki ilk zirve sonrasında başarılı geçtiğini belirten Fidan, ABD'li diplomat Tom Barrack'ın bölgedeki çabalarına da vurgu yaparak bunları övdü. Fidan, Gazze ateşkesi konusunda ise BM Güvenlik Konseyi kararına ihtiyaç duyulduğunun altını çizerek, Gazze soykırımının durdurulması ve Gazze planının uygulamaya geçmesi konusunda kararlı olduklarını belirtti. Türk Bakan, BM Güvenlik Konseyi kararına ilişkin taslaklar hakkında eleştirilerini muhataplarına ilettiklerini de açıkladı. Hakan Fidan, bu konuda herkesi yüzde yüz memnun etmenin mümkün olmadığını, ancak diplomasi ile çözüm sağlanacağı konusunda umutlu olduklarını da belli eden açıklamalarda bulundu.

Ziyaretin genel bir değerlendirmesi yapılacak olursa; Rusya'nın Ukrayna Savaşı nedeniyle Suriye başta olmak üzere bölgedeki etkinliğinin kısmen azaldığı ve İran'ın, İsrail'in Hizbullah, Hamas ve bizzat İran'a yönelik saldırıları nedeniyle içe kapandığı bir dönemde Washington'ın Tel Aviv (Kudüs) ile birlikte harekete geçerek yeni bir bölgesel dizayn çabasına giriştiği ve bu kapsamda Ankara'nın yeniden değer kazanmaya başladığı belirtilebilir. Nitekim Başkan Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı öven ilginç sözlerinin ardından Bakan Fidan'ın ABD ile Suriye liderlerinin toplantısına dahil edilmesi ve Gazze krizi, Ukrayna-Rusya Savaşı ve İran'la ilişkiler gibi konularda görüşlerine başvurulması, Türkiye'nin artan jeopolitik önemine dair somut verilerdir. Buna karşın, ABD'nin lider bir ülke ve bir süpergüç olarak Ankara'nın planlarına eklemlenmektense, Türkiye'yi kendi yörüngesine sokmak isteyeceği ortadadır. Bu bağlamda, ABD inisiyatifiyle Suriye'nin bölünmesinin ya da özerk bölgelere ayrılmasının önlendiği, Türkiye'nin bu ülke ekonomisine katkıları ile Suriye'nin geleceğini belirlemek konusunda güvenli bir konum elde ettiği ve Gazze'deki trajedinin durdurularak statükoya dönüldüğü ve belki de Türk askerinin Gazze'de istikrar gücü olarak görev yapmaya başlayacağı bir ortamda diplomatik bir başarı hikâyesi elde edecek olan Ankara'nın İsrail'le ilişkilerini daha da yıpratmamasının hedeflendiğini düşündüğüm yeni dönemde, Washington, Rusya ve İran'la ilişkiler gibi konularda Ankara'dan bazı beklentiler içerisinde olacaktır. Öngördüğüm kadarıyla Erdoğan-Trump görüşmesi sonrasında kısmen açıklanan planda yer alan ABD-Türkiye enerji iş birliği ile Ankara'nın Moskova'dan enerji alımlarını kademeli olarak azaltması hedeflenmektedir. Ukrayna konusunda Rusya ile gelecek aylarda bir uzlaşıya varılmaması halinde, bunun daha da derinleşmesi beklenebilir. Bu tarz konularda Washington'da genelde partiler-üstü devlet politikaları icra edildiği için, bunun Trump sonrasında da devamı beklenebilir. İran konusunda ise kuşkusuz İsrail'e kıyasla çok daha sorumlu ve yapıcı davranan Ankara, buna karşın İran'ın nükleer hedeflerinden vazgeçerek uluslararası topluma katılmasını teşvik edecektir. Amerikan yönetiminin Türkiye hükümetine verdiği destek, bence Türkiye iç siyaseti açısından da önemlidir ve muhalefetin Erdoğan'la birlikte yaşama ve çalışmaya alışması gerektiğini ortaya koymaktadır. Zira jeopolitik kriz anlarında "bayrak etrafında toplanma etkisi" nedeniyle liderler ve iktidarlar büyük güç ve önem kazanmakta ve tarihin akışına yön veren kişiler olarak toplumlarıyla özdeşleşmektedirler. 

Sonuç olarak, hayalci değil gerçekçi ve fanatik değil rasyonel güdülerle siyaset yapan Türkiye, ABD'nin ve İsrail'in bölgede artan güçleri karşısında kendi ulusal çıkarlarını korumaya ve Trump yönetimi ile uyumlu hareket etmeye çalışmaktadır. Bu, uluslararası barış ve istikrara katkı sağladığı sürece bence de doğru bir yaklaşımdır. 

Kapak fotoğrafı: K24

Hiç yorum yok: