10 Nisan 2017 Pazartesi

Uzmanların ABD’nin Suriye’yi Vurması Hakkındaki Görüşleri


Amerika Birleşik Devletleri donanmasına mensup Ross ve Porter adlı destroyerlerden atılan 59 Tomahawk füzesi, 7 Nisan 2017 tarihinde sabaha karşı saat 03.49 sularında Suriye’de Humus kentindeki Şayrat Hava Üssü’nü vurdu. Operasyon sonucunda Suriye Hava Kuvvetleri’ne ait 6 adet Mig-23 uçağı imha edildi. Saldırı, birkaç gün önce dünya kamuoyuna yansıyan Suriye’nin İdlib kentinde sivillere yönelik gerçekleştirilen kimyasal saldırı sonrasında ABD Başkanı Donald Trump’ın emri ve ABD’nin kırmızı çizgilerinin aşıldığı gerekçesiyle gerçekleştirildi. Kadir Has Üniversitesi Rektörü olan Türk akademisyen ve Uluslararası İlişkiler uzmanı Prof. Dr. Mustafa Aydın, sosyal medya üzerinden paylaştığı mesajında, operasyonun ABD’nin Suriye’de ilk kez rejimi doğrudan hedef alması bağlamında önemli olduğuna dikkat çekti. Aydın, bu vuruş ile Donald Trump’ın, önceki Başkan Barack Obama’dan farklı olarak bazı sınırlar aşıldığında güç kullanabileceğini gösterdiğini de belirtti. Beykent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (İngilizce) bölümü başkanı Yrd. Doç. Dr. Atahan Birol Kartal ise, ABD’nin bu operasyonla Suriye’de nüfuzunu göstermeye çalıştığını, ancak bu tarz kısıtlı operasyonlarla Suriye’deki iç savaşın gidişatını değiştirmenin zor olduğunu vurguladı. ABD’nin bundan sonra atacağı adımların daha önemli olacağını vurgulayan Kartal, bu operasyonun İran ve Rusya’yı rahatsız edebileceğinin de altını çizdi. Uluslararası kamuoyunda büyük ölçüde “haklı” olarak görülen bu operasyonun, Musul’da 200 civarında sivilin yanlışlıkla öldürülmesi sonrasında oluşan Amerikan karşıtı konjonktürün değiştirilmesi adına ABD için faydalı olabileceğini de belirten Kartal, yine de Suriye iç savaşının gidişatıyla ilgili kesin yorumlar yapmak için erken olduğuna dikkat çekti.

Operasyon krokisi

Saldırı veya operasyona dünyadan da farklı tepkiler gösterildi. ABD’nin Birleşmiş Milletler sözcüsü Nikki Haley, Suriye’de sivillere yönelik katliamların devam etmesi durumunda ülkesinin daha fazlası yapacağını söyleyerek Suriye rejimini ve Devlet Başkanı Beşar Esad’ı uyardı.[1] Suriye rejiminin iç savaş sürecinde çökmesini engelleyen en büyük güç olan Rusya Federasyonu, bu operasyonun egemen bir devlete karşı yapılmış hukuk dışı bir saldırı olduğunu açıklayarak, Kremlin sözcüsü Dmitri Peskov aracılığıyla bu hareketin ABD-Rusya ilişkilerini bozacağını iddia etti.[2] Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov da, ABD’nin düzenlediği saldırının uzun zaman önce hazırlandığını/planlandığını iddia ederek, ABD’nin Şayrat’a 59 füze fırlattığını ancak bunlardan sadece 23’ünün üsse isabet ettiğini açıkladı.[3] Suriye rejiminin en büyük müttefiklerinden olan İran İslam Cumhuriyeti ise, saldırıyı şiddetle kınadığını ve bu tarz operasyonların Suriye’de teröristlerin elini güçlendireceğini duyurdu.[4] Türkiye Cumhuriyeti ise, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın aracılığıyla operasyonu desteklediğini ve Suriye’de uçuşa yasak ve güvenli bölgeler oluşturulması gerektiğini kaydetti. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu da operasyona destek veren liderlerden birisi olarak dikkat çekti.[5] Suudi Arabistan da operasyona tam desteğini açıkladı.[6] En ilginç desteklerden biri ise İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan geldi.  Genel Sekreter Abdullatif bin Raşid ez-Zeyyani’nin imzasını taşıyan bir açıklama yapan kuruluş, “bu operasyonun Suriye halkını öldüren ve göçe zorlayan rejimin barbarca saldırılarına caydırıcı olmasını ümit ediyoruz” ifadelerini kullandı.[7]

Suriye iç savaşındaki son harita

Amerikan Brookings Enstitüsü uzmanları ise, saldırı ardından operasyon hakkındaki görüşlerini kamuoyuyla paylaştılar.[8] Daniel Byman, normalde Suriye rejimine karşı çıkan birisi olarak operasyona sevinmesi gerekirken, bunun ABD’nin Suriye’deki politikasında ciddi bir değişiklik yapmayacağını düşündüğü için endişeli olduğunu belirtti. Yine de bunun başta Esad ve Putin’le çalışmak istediğini açıklayan Trump yönetimi için önemli bir değişiklik anlamına geldiğini söyleyen Byman, buna karşın, ABD’nin aceleyle askeri güç kullanımının siyasi hedefleriyle örtüşüp örtüşmediği konusunda şüphe içerisinde olduğunu açıkladı. Michael O’Hanlon, operasyonu desteklediğini ve bu operasyon sayesinde Suriye’deki Esad rejimi ve Rusya’ya ABD’nin kimyasal silahlar konusunda kırmızı çizgilerinin aşılması durumunda korkmadan harekete geçebileceğini gösterdiğini belirtti. Bunun ABD Başkanı Donald Trump açısından da önemli olduğunu söyleyen O’Hanlon, Trump’ın korkmadan askeri güç kullanabilecek bir lider olduğunu tüm dünyaya gösterdiğini vurguladı. Ancak bu operasyonun Suriye’deki karmaşık siyasi tabloyu çözmeyeceğini de belirten O’Hanlon, ABD’nin Suriye’de kendisine yakın daha fazla askeri güce ihtiyacı olduğunu ve Sünni ve Kürt grupların Esad yönetimde kalsa bile kendilerini yönetebilecekleri ve koruma altında olacakları özerk bölgeler yaratmaları gerektiğini ifade etti. Trump’ın Suriye konusunda mutlaka kapsamlı bir plan geliştirmesi gerektiğini söyleyen O’Hanlon, Esad’ın görevden gitmesini istediklerini ama bunun olmayabileceğini, bu nedenle Suriye’de özerk yönetim bölgeleri üzerinden bir plan hazırlamaları gerektiğini açıkladı. Emekli General John Allen ise, ABD Başkanı Donald Trump’ın bu operasyonla birlikte yalnızca Suriye ve Rusya’ya değil, aynı zamanda Kuzey Kore ve Çin’e de mesaj verdiğini iddia etti. Natan Sachs, bu operasyonun ABD’nin masum sivilleri korumak ve kimyasal silahlarla mücadele etmek politikasını uygun bir hamle olduğunu ve bu hamleyle birlikte yeni yönetimin başlarda gösterdiği Suriye konusundaki Rusya yanlısı tavrın değişmeye başladığını vurguladı. ABD Dış İşleri Bakanı Rex Tillerson’ın Rusya’ya yaptığı eleştirilere de vurgu yapan Sachs, Barack Obama yönetiminin ihtimal dışı bıraktığı güç kullanımına dayalı politikaların ABD’nin bölgesel müttefikleri İsrail ve Suudi Arabistan tarafından da olumlu karşılanacağını açıkladı. Chuck Call, operasyonun artı ve eksileri olduğunu belirtti. Call, operasyonun olumlu sonuçlarını şöyle sıraladı; ABD’nin kimyasal silah kullanımı konusunda uluslararası normlara desteğini göstermesi, ABD’nin askeri güç kullanma isteğinin Kuzey Kore, Rusya ve Çin gibi ülkeler başta olmak üzere tüm diğer ülkeler tarafından görülmesi ve Suriye’deki İran ve Rusya destekli grupların varil bombası ve misket bombası ile yapması muhtemel yeni saldırılara engel olunabilecek olması. Call, operasyonun olumsuz sonuçlarını ise şöyle gruplandırdı; operasyonun savaşı noktalama ve Esad’ı güç kullanmama konusunda ikna etmekten uzak olması, ABD’nin dış politikadaki hamlelerinin televizyondan gösterilen bir saldırı haberiyle çok kısa bir sürede değişebileceğinin tüm dünyada görülmesi ve operasyonun uluslararası meşruiyet açısından muğlak bir ortamda ve çok-uluslu kurumlardan destek alınmadan tek taraflı olarak yapılmış olması.

Sonuç olarak, ABD’nin Suriye’deki bu kısıtlı operasyonun ABD Başkanı Donald Trump’ın kampanyası döneminde çok sert eleştirdiği önceki Başkan Barack Obama’dan farklılığını göstermesi ve iç ve dış kamuoyunda oluşan tepkileri “masum sivilleri koruyan Başkan” imajıyla bir nebze olsun bastırabilmesi anlamında önemli olduğu, ancak operasyonun Suriye’de son derece vahşi ve kural tanımaz bir şekilde devam eden iç savaşa etkisinin kısıtlı ve daha çok psikolojik olabileceği söylenebilir.


Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ



Hiç yorum yok: