7 Mart 2017 Salı

John Gaffney’e Göre 2017 Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçimleri


Aston Üniversitesi öğretim üyesi Profesör John Gaffney[1], “Political Leadership in France: From Charles de Gaulle to Nicolas Sarkozy”[2] adlı 2012 tarihli ve Palgrave Macmillan basımı -Fransa politikası üzerine faydalı- bir kitaba imza atmış olan Fransa ve Birleşik Krallık siyaseti üzerine uzmanlaşmış bir akademisyendir. Gaffney, 2015 yılında “France in the Hollande Presidency: The Unhappy Republic”[3] adlı yeni bir kitap da yazmış ve François Hollande döneminde bu ülkede yaşanan sorunlara dikkat çekmiştir. Yine Gaffney, kısa bir süre önce düzenlenen bir Chatham House oturumunda 2017 Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair görüşlerini dinleyicilerle paylaşmıştır. Bu yazıda, Gaffney’nin konuşmasından önemli bölümler özetlenecek ve tarafımdan bazı eklemeler yapılacaktır.
  

Profesör John Gaffney

Gaffney, konuşmasına, Fransa’nın kurumsal ve siyasi olarak bir çalkantılı bir döneme girdiği tespitini yaparak başlamaktadır. Gaffney’e göre; Fransa’daki 5. Cumhuriyet[4], artık yeterince iyi işlemeyen bir noktaya gelmiştir ve bunun çeşitli sebepleri bulunmaktadır. Bu noktada Gaffney’nin sıraladığı 4 temel ve tarihsel sebep şunlardır:

1-) İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan sistem: Fransa’da İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan yeni siyasal sistemde, Cumhuriyetçiler, Sosyalistler, Hıristiyan Demokratlar, radikaller, liberaller, De Gaulle’cüler ve milliyetçiler gibi farklı gruplar kendi siyasal partilerini ve hareketlerini oluşturmuş ve bunların birçoğu da birbirlerine yakın (yüzde 20 civarında) oy oranına sahip olmuşlardır. Bu durum, Fransa’da hükümet kurmanın ve ülkeyi yönetmenin çok zor hale gelmesine neden olmaktadır. Her ne kadar De Gaulle döneminde bu çoğulcu yapı içerisindeki siyasi partiler sağ ve sol gibi iki ana kutupta toplanabilmiş olsalar da, günümüzdeki çok parçalı siyasal yapı içerisinde bunu yapabilmek artık çok zor hale gelmiştir.

2-) “Kurtarıcı lider” beklentisi: Fransız Devrimi’nin de yoğun etkisiyle oluşan Fransız siyasal kültüründe, bugün bile hala, “kurtarıcı lider” veya “ilahi lider” (providential leader) beklentisi üst düzeydedir. Fransızların birçoğu, siyasal istikrarsızlık ve ülkedeki sorunların çözümü konusunda böyle bir liderin etkili olabileceğine inanmaktadırlar. Açıkçası Fransa yakın tarihindeki Charles De Gaulle deneyimi de Fransızların bu inancını pekiştirmektedir. Dolayısıyla, özünde halk egemenliğine dayalı bir Cumhuriyet olan Fransa, ilginç ve hatta garip bir şekilde “tanrısal lider” olarak ifade edilen güçlü bir lider etrafında oluşacak yeni düzenden medet ummaktadır. Bu anlamda, Fransa’da De Gaulle’ün anayasal krize çözüm olarak 1950’lerde geliştirdiği yarı-Başkanlık modeli, zaman içerisinde sıkıntılı bir sisteme dönüşmüştür. Zira Cumhurbaşkanı’nın iki-turlu seçimde yüzde 50’den fazla desteği oluşmasına karşın, parti desteği genelde çok daha düşük kaldığı için, yönetimin ve genel olarak tüm siyasi ve idari işlerin kişiselleşmesi gibi bir risk söz konusudur. Dahası, bu durum, seçmenle siyasetçiler arasında bir tür duygusal popülizm ilişkisinin doğmasına da neden olmakta ve efektif yönetimi engellemektedir. Örneğin, aşırı sağcı Marine Le Pen, Gaffney’e göre, tam anlamıyla 5. Cumhuriyet’in bir çocuğu veya ürünüdür.

3-) Güçlü “aşırı sağ” geleneği: John Gaffney’e göre; örneğin İngiltere’nin aksine, Fransız aşırı sağı entelektüel akımlardan ve entelektüel bir gelenekten beslenen çok güçlü ve etkileyici bir akımdır. Bu nedenle, Marine Le Pen’in son yıllarda hızla artan oy oranları aslında hiç de şaşırtıcı değildir. Yine İngiltere ile kıyaslamak gerekirse, Fransa’da Büyük Devrim (1789) sonrasında oluşan yeni siyasal düzende, milliyetçi sağ, muhafazakâr sağa göre daima daha kuvvetli olmuştur. Oysa İngiltere’de aşırı sağ, daha ziyade uçta kalan UKIP ve futbol fanatikleri ile sınırlı kalmaya mecburdur ve Muhafazakâr Parti’nin (Conservative Party) siyasal geleneği çok köklü ve güçlüdür.

4-) “Kolektif hafıza”nın gücü: Fransa, yine “kolektif hafıza” olarak adlandırılabilecek toplu hafıza konusunda da çok kendine özgü ve geleneği olan bir ülkedir. Fransızların aile hatıralarından da kaynaklanan Cezayir’le ve kendi siyasal sistemleriyle ilgili çok güçlü ve taze anıları bulunmaktadır. Bu nedenle, kriz zamanlarında insanların benzer tepkiler göstermeleri (kurtarıcıya yönelme vs.) mümkündür.

Konuşmanın kaydı

Bu açıklamanın ardından, Profesör John Gaffney seçimleri analiz etmeye başlamakta ve 23 Nisan ve 7 Mayıs tarihlerinde iki turlu olarak yapılacak seçimlerde hangi adayın daha şanslı olduğunu saptamaya çalışmaktadır. Gaffney, François Hollande’ın 5 yıllık Cumhurbaşkanlığını “felaket” olarak değerlendirmektedir. Zira “normal bir Cumhurbaşkanı” olmak istediğini söyleyerek seçilen Hollande, bu iş için siyasal kültür açısından çok yanlış bir ülkeyi (Fransa) seçmiştir ve Cumhurbaşkanlığı döneminde yaşanan olaylar da (Charlie Hebdo Katliamı ve sonrasındaki Paris ve Nice katliamları) onun “normal” bir lider olmasını sürdürülemez hale getirmiştir. Bu nedenle, geç de olsa uyanan Hollande, sonradan ihtişamlı veya debdebeli (pompous) bir Cumhurbaşkanı olmaya çalışmış ama artık iş işten geçmiş ve Fransız halkının gözünden düşmüştür.[5] Dolayısıyla, Hollande sonrasında yeni Fransa Cumhurbaşkanı’nın çok da “normal” olmaması gerekmektedir. Bunun dışında, Fransa’nın Avrupa Birliği’nin liderliğini Hollande döneminde Almanya’ya ve Angela Merkel’e net biçimde teslim etmiş olması da Fransız seçmeni rahatsız eden bir durumdur. Zira Jacques Chirac hatta Nicolas Sarkozy’e kadar, Fransa Cumhurbaşkanı’na tüm dünyada AB’nin lideri gözüyle de bakılmıştır. Dolayısıyla, günümüzdeki şartlar, karizmatik ve sert bir Cumhurbaşkanı gerektirmektedir ve Marine Le Pen, bu bağlamda giderek öne çıkmakta ve seçmen nezdinde şansını arttırmaktadır. François Hollande sonrasında Sosyalist Parti’nin (PS) adayı olması beklenen Manuel Valls’in parti içerisindeki yarışta elenmesi ve Cumhurbaşkanı adayı olarak Benoit Hamon’un seçilmesi ise büyük bir sürpriz olmuştur. Hamon, aslında iyi bir aday olmasına karşın, Gaffney’e göre lider olarak bu seçimde öne çıkması zor bir isimdir. Hamon’ın tek şansı, aşırı sol aday Jean-Luc Melenchon’un kendisi lehine çekilmesi durumunda olabilir. Ancak bu da beklenmemektedir. Fransız sağı ise karizmatik aday ve önceki Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’i engellemek yönünde bir strateji geliştirmiş ve sonuçta onun ve diğer favori aday Alain Juppé’nin elenmesi ve François Fillon’un seçilmesi gibi beklenmedik bir sonuç ortaya çıkmıştır. 

Fransızlar için bu seçimdeki en önemli konular ise yüksek işsizlik oranları[6], sağlık sistemi ve hayat pahalılığı olacaktır. Adaylar, ABD ve Rusya ile ilişkiler, Avrupa (AB) politikaları, çevre sorunları ve nükleer enerjiyle ilgili de fikirlerini açıklamakta ama bu konularda -Marine Le Pen dışında- genelde birbirlerine yakın fikirler öne sürmektedirler. Merkez sağın adayı François Fillon ve bağımsız liberal aday Emmanuel Macron ise borçlar konusunu ona çıkartmakta ve kemer sıkma politikaları (austerity policies) önermektedirler. Ancak John Gaffney’e göre, Fransızlar hiçbir zaman kemer sıkma politikaları öneren adaylara oy vermemişlerdir ve bu nedenle de popülist söylemler kullanan Marine Le Pen’in şansı bu seçimde giderek artmaktadır. Buna karşın, seçimde son düzlüğe doğru girilirken adaylar hakkındaki skandallar ve kişisel özellikler ön plana çıkarılmakta ve gerçek siyaset konuları Fransız ve dünya medyasınca gözden kaçırılmaktadır. Bir diğer aday ise komünist Jean-Luc Melenchon’dur ve NATO’dan ve AB’den çıkmak, Avrupa Merkez Bankası’ndan büyük borçlar almak, asgari ücretleri yükseltmek ve çalışma saatlerini azaltmak gibi Fransa ekonomisinin günümüzün vahşi rekabet koşullarında iyice daralmasına sebep olabilecek sol popülist önerileri nedeniyle şansı düşük gözükmektedir. Lakin bu noktada Melenchon’un bazı popülist taleplerinin Marine Le Pen’le de benzeştiği vurgulanmalıdır. Favori adaylardan François Fillon ise, epey sağ programıyla başlarda anketlerde iyi gitmesine karşın, hakkındaki yolsuzluk söylentileri ardından Le Pen ve Macron’un ardında 3. sıraya düşmüştür. Emmanuel Macron ise, Ekonomi Bakanı olarak bayağı dikkat çekse ve övgü toplasa da, genç ve tecrübesiz bir adaydır. Buna karşın, iki turlu seçim sisteminde aşırı sağcı argümanları nedeniyle pek sevilmeyen Le Pen’in karşısına çıkıyor olmak, Fillon ve Macron’a zafer kazanmak için yeterli olabilir. Marine Le Pen ise, Fransız halkının “kurtarıcı lider” beklentisine uygun aşırıcı tarzı ve kadınlığı ile ön planda olmasına karşın, sert fikirleri nedeniyle Müslüman ve Afrikalı Fransızlardan oy alması zor bir isimdir ve ilk turu kazanacağı kesin gibi olmasına karşın, ikinci turda yüzde 40’ı aşabilmesi epey zordur.  

Sonuç olarak, John Gaffney, 2017 Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimleri için François Fillon, Emmanuel Macron ve Marine Le Pen isimleri üzerinde durmakta ve bu üç adaydan birinin seçimi kazanacak olmasına karşın, Fransa’da siyasal ve kurumsal krizin devam edeceğini öngörmektedir. Zira yürütmenin daha önce olduğu bu sistemde yasama meclisinde Cumhurbaşkanı’nın partisinin çoğunluğu oluşmazsa, sistem, 4. Cumhuriyet’teki gibi krizlere her an neden olabilir. Dolayısıyla, John Gaffney’e göre, Fransa’daki siyasi sistem mükemmellikten uzak ve sorunludur. Lakin bu noktada Gaffney’nin fazla karamsar olduğu söylenebilir. Zira Hollande döneminde Fransa’da işsizlik azaltılmış ve askeri açıdan başarılı birkaç müdahale gerçekleştirilmiş ve yeni bir atılım yapılabilmesi için gerekli altyapı oluşturulmuştur. Bundan sonra gelecek daha atak bir Cumhurbaşkanı ise, bu altyapı üzerinde gerekli gelişimi gerçekleştirerek daha başarılı sonuçlara ulaşabilir. Kanımca bu adaylar arasında en şanslı gözüken kişi ise şu an için Emmanuel Macron’dur. Dünyada henüz pek tanınan bir siyasetçi olmasa da, Macron, iş dünyasına yakın ve gençlere uygun tarzıyla Fransız siyasetinde çökmeye yüz tutan “merkez”i yeniden canlandırabilir. Ancak Gaffney'nin çok iyi açıkladığı Fransız siyasal kültürünün Marine Le Pen'i gün geçtikçe daha da cazip hale getirdiği de yadsınamaz bir gerçektir. 


Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ




[4] Fransa'da 4 Ekim 1958’den bu yana devam etmekte olan cumhuriyet yönetimi.
[5] Hollande’ın günümüzdeki halk desteği yüzde 10’a kadar düşmüştür.
[6] Aslında Gaffney’nin “felaket” olarak değerlendirdiği Hollande döneminde Fransa’daki işsizlik oranları epey düşürülmüştür. Bakınız; https://www.ft.com/content/f9b74cee-0be3-11e6-9456-444ab5211a2f

1 yorum:

alicetaylor dedi ki...

I was working and suddenly I visits your site frequently and recommended it to me to read also. The writing style is superior and the content is relevant.

lennyfacetext.com