Geçtiğimiz Pazar günü KKTC’nin 6. Cumhurbaşkanı seçilen hukukçu akademisyen Dr. Tufan Erhürman’ın Kıbrıs Sorunu ve Kıbrıs müzakereleri hakkındaki görüşlerine dair Türkiye'deki basın-yayın organlarında bazı spekülasyonlar yapılmaktadır. Bu spekülasyonlara dair verilebilecek en doğru yanıt ise, Erhürman’ın halen web sitesinde yayında olan[1] seçim manifestosunda yer alan Kıbrıs Sorunu’na ilişkin taahhütleri değerlendirmekten geçer. Bu yazıda, okurlarımız için bunu yapmaya çalışacağım.
Erhürman’ın seçim manifestosunun ikinci başlığı olan “Halkımızın hak ve çıkarlarını merkeze alan, çözüm odaklı ve kararlı müzakere” bölümünde, KKTC 6. Cumhurbaşkanı'nın Kıbrıs Sorunu ve müzakerelerine dair taahhütleri yer almaktadır. Bu bölümde, genç Cumhurbaşkanı, 5. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar döneminde hiçbir müzakere girişiminde bulunulmamasını eleştirmekte ve kendi döneminde çözüm odaklı ve kararlı bir müzakere yürütülerek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit kurucu ortağı olan Kıbrıslı Türkler için artık somut bir netice alınmaya çalışılacağını vurgulamaktadır. Bu bağlamda, Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türkleri dahil etmeden yaptığı enerji anlaşmalarını eleştiren Erhürman, Kıbrıslı Türklerin eşit kurucu ortağı olacakları federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti’ne destek verdiğini samimiyetle belirtmektedir.
Manifestodaki üçüncü başlık olan “Kapsamlı çözüm için müzakerenin başlama zamanı” bölümünde ise, Erhürman, müzakerelerin, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de vurguladığı şekilde, Kıbrıs Rum liderliğinin BM parametrelerine uygun hareket ettiği aşamada başlayacağını vurgulamaktadır. Bu doğrultuda, Erhürman, Annan Planı ve Crans-Montana benzeri hüsranla sonuçlanan süreçleri yeniden yaşamamak adına, bazı ön koşullar ileri sürerek KKTC’nin müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması durumunda kazanımlar elde edebilmesi adına akılcı bir pozisyon almakta ve şunları ileri sürmektedir:
a-) Kıbrıslı Rumlar, siyasi eşitlik ve dönüşümlü Başkanlığı kabul etmelidir,
b-) Müzakereler için bir takvim belirlenmeli ve iş ağırdan alınmamalıdır,
c-) Mülkiyet konusunda varılan uzlaşının bozulmayacağı taahhüt edilmelidir,
d-) Kıbrıslı Rumlar müzakereleri bir kez daha terk ederlerse, statükoya dönülmeyeceği ve KKTC’nin bazı kazanımlar elde edeceği konusunda uzlaşıya varılmalıdır.
Dördüncü başlık olarak Erhürman’ın manifestosunda yer alan “Kapsamlı çözüm müzakereleri başlayıncaya kadar yapılacaklar” bölümünde ise, 6. Cumhurbaşkanı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uygun olarak çalışan Taşınmaz Mal Komisyonu’nun faaliyetlerini anımsatmakta ve bireyler ve yatırımcıların dava edilmesine karşı çıkmaktadır. Ayrıca, Erhürman, karma evliliklerden doğan çocukların vatandaşlık haklarının alınmasına tepki göstermekte ve bu sorunu çözeceğini taahhüt etmektedir. Keza doğalgaz (hidrokarbon) kaynakları konusunda da, Erhürman, kendi haklarının görmezden gelinemeyeceğinin altını kararlı cümlelerle çizmektedir. Ek olarak, yeni Cumhurbaşkanı, doğrudan ticaret tüzüğünün geciktirilmemesi, KKTC’nin tanınmaması nedeniyle ortak projelerin ve yardım faaliyetlerinin engellenmemesi, Kıbrıslı Türk sporcu, sanatçı, gençler ve sivil toplumcuların faaliyetlerine izin verilmesi ve yeni geçiş noktalarının açılması gibi konuları gündeme getirmektedir.
“İstişare, Diyalog, Diplomasi” başlıklı beşinci bölümde ise, Tufan Erhürman, KKTC dış politikasını Türkiye ile istişare, diyalog ve uzlaşı içerisinde yürüteceğinin ve kardeş ülke ve garantör devlet Türkiye ile uyumlu hareket edeceğinin sözünü vermektedir.
Bu noktalar, Erhürman’ın politikalarının akılcı, kararlı, Türkiye’nin son birkaç yılda gelişen tepkisel politika dönemi haricinde geleneksel dış politika çizgisi ile uyumlu olduğunu göstermektedir. Erhürman’ın bu taahhütlerini yorumlamak gerekirse ise, siyaseten amacının şu olduğu anlaşılmaktadır:
- Kıbrıslı Rumlarla uzlaşarak Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ihya etmek ve Kıbrıslı Türklerinin statülerinin kalıcı ve uluslararası sistemle uyumlu olmasını sağlamak - veya bu olmuyorsa,
- Kıbrıslı Rumların çözüme engel olduğunu tescil ettirerek, KKTC’nin tanınma ve serbest ticaret sistemine katılma gibi konularda kazanımlar elde etmesini sağlamak.
Bu anlamda, 6. Cumhurbaşkanı’nın çizgisi, KKTC’ye hiçbir somut fayda sağlamayan iki devletlilik tezine kıyasla çok daha akılcı ve stratejik açıdan da derinlikli durmaktadır. Bunu anlayamayan ve konuyu iyi bilmeyenler ise, olayı bir Türkiye yanlısı-Rum yanlısı dikotomisine indirgemektedir ki, olay kesinlikle bu kadar basit değildir. Lakin şu da var ki, Annan Planı döneminden farklı olarak, Rumlar, bu defa gözlerini karartıp çözüme “evet” derler ve Kıbrıs Cumhuriyeti olarak birleşmeye yeşil ışık yakarlarsa, bunu Türkiye’nin kabul etmesi ve dahası Türkiye kamuoyuna bunun kabul ettirilmesi de hiç de kolay olmayacaktır. Bu nedenle, Erhürman’ın taktiği ancak Rumlar her zaman olduğu ve KKTC kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Rauf Denktaş'ın de hep söylediği gibi yine oyunu bozarlarsa etkili olacaktır… Rumların federasyona “evet” demesi durumunda ise, Türkiye’de büyük bir siyasi-diplomatik kriz ve çalkantılı süreçler yaşanacak gibidir.
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Bakınız; https://tufanerhurman.org/.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder