15 Ekim 2025 Çarşamba

2025 Arjantin Parlamento Seçimleri

 

Giriş

Güney Amerika kıtasındaki devletlerin “en Avrupalısı” olarak bilinen Arjantin, son yıllarda genelde ekonomik krizlerle anılan bir devlet olarak dikkat çekmiş ve birçok alanda gelişmiş düzeyde olmasına karşın, ekonomik sorunlar nedeniyle iç ve dış siyasette zaman zaman yalpalamalar ve krizler yaşamıştır. Bu bağlamda, 2023 yılındaki Başkanlık seçimlerini kazanarak ülke siyasetine yeni bir soluk kazandıran neo-liberal siyasetçi Javier Milei’nin performansı ve popülaritesinin test edileceği ilk büyük sınav, 26 Ekim 2025 tarihinde düzenlenecek olan parlamento seçimleridir. Bu seçimler, ABD Başkanı Donald Trump’ın Milei’ye verdiği açık destek ve onun kazanması için Arjantin’le kısa süre önce yapılan 20 milyar dolarlık swap anlaşması[1] nedeniyle de ilginç bir deneyim olacaktır. Bu yazıda, 2025 Arjantin genel seçimleri analiz edilecektir. Ancak bunun için, öncelikle Arjantin devleti, toplumu ve siyasi tarihi ve sistemi hakkında genel bilgiler özetlenecektir.

Arjantin Hakkında Genel Bilgiler

Güney Amerika kıtasının güneyinde bulunan Arjantin, geniş yüzölçümü, futboldaki üstün başarısı, sık sık gündeme gelen ekonomik krizleri ve Avrupa’yı anımsatan yaşam tarzıyla dünyada iyi bilinen ve sevilen bir devlettir. Yaklaşık 2,8 milyon kilometrekarelik devasa yüzölçümüyle dünyanın en geniş 8. devleti olan[2] Arjantin, 46 milyona yakın yoğun nüfusuyla da 35. en kalabalık ülke durumundadır[3]. Arjantin’in başkenti olan Buenos Aires şehri ise, 3 milyonu aşan nüfusuyla ülkenin en gelişmiş ve gözde kentidir.[4] Arjantin’in adı ise Latince “argentum” (gümüş) kelimesinden gelir.[5] Arjantin coğrafyası, geniş ovalar, çöller, tundralar ve ormanların yanı sıra yüksek dağlar, nehirler ve binlerce kilometre uzunluğunda okyanus kıyı şeridini kapsamaktadır. Arjantin, ayrıca Antarktika'nın bir kısmını ve İngilizlerin yönettiği Falkland Adaları da dahil olmak üzere Güney Atlantik'teki birkaç adayı da kendi toprakları olarak kabul etmektedir.[6]

Dünyada Arjantin

Arjantin’in nüfusu neredeyse tamamen (yüzde 97,2) Avrupa soylu ve Avrupalılarla yerli halkların karışmasıyla oluşan Mestizolardan oluşurken, ülkede ayrıca az sayıda yerli nüfus (yüzde 2,4) ve Afrika kökenli kişiler de (yüzde 0,4) bulunmaktadır.[7] Resmi dili İspanyolca olan Arjantin’de, ayrıca, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve yerel bazı diller de yaygın şekilde konuşulmaktadır. Dini açıdan bakıldığında ise; Arjantin nüfusunun yüzde 63’ü Katolik Hıristiyan, yüzde 15’i de Evanjelik Hıristiyan’dır.[8] Ülkede ayrıca bazı farklı Hıristiyanlık türleri ile az sayıda Müslüman ve diğer dinlerden nüfus da bulunmaktadır.

Arjantin haritası

683 milyar dolarlık ekonomisiyle[9] dünyanın en büyük 24. ekonomisi olan[10] Arjantin, yıllık kişi başına düşen 14.360 dolarlık[11] performansıyla orta gelirli bir topluma sahiptir. Sık sık ekonomik krize giren ve siyasi istikrarsızlık yaşayan Arjantin, bu anlamda aslında Güney Amerika kıtasının gelişmiş ekonomilerinden birine sahiptir. Yakın tarihte birçok defa ekonomik kriz nedeniyle IMF (Uluslararası Para Fonu) programlarına sahne olan Arjantin, her şeye rağmen Güney (Latin) Amerika kıtasındaki en dinamik ve güçlü ekonomilerden birisine sahiptir. Arjantin’in en önemli dış ticaret ortakları ise; Brezilya, Çin, ABD, Şili, Vietnam, Cezayir, Hindistan, Almanya, Paraguay, Meksika ve İtalya’dır.[12] Ülkenin başlıca ihracat kalemlerini soya fasulyesi ve türevleri, mısır, buğday, altın, kabuklu hayvanlar, motorlu taşıt, ham petrol, otomobil, sığır eti, biodizeller ve petrol yağları, ayçiçek yağı, üzüm şarabı ve kara yolu taşıtları için yedek parçalar oluştururken, temel ithalat ürünleri ise otomobil, kara yolu taşıtları için yedek parça, petrol yağları, soya fasulyesi, telefon cihazları, nakliye araçları, ilaç, otomatik bilgi işlem makineleri, pistonlu motorlar, zirai ilaçlar, mineraller ve kimyasal gübreler ve izole edilmiş tel ve kablolardır.[13]

Arjantin bayrağı

Birleşmiş Milletler’in saygın bir üyesi olan Arjantin’ın dış ilişkileri de oldukça sofistike ve etkilidir. BM ve BM ile alakalı kuruluşların yanı sıra, Arjantin, Amerikan Devletleri Örgütü (OAS), UNASUR (Güney Amerika Ulusları Birliği), MERCOSUR (Güney Amerika Ortak Pazarı), Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, G-15, G-20, G-77, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ve Paris Kulübü gibi önemli bazı uluslararası kuruluşlara üyedir.[14]

Arjantinli en ünlüler: Messi-Francis-Maradona

Arjantin denince akla gelen en ünlü kişiler ise kısa süre vefat eden Papa Francis ve ünlü futbolcu Lionel Messi ile birlikte bir döneme damgasını vurmuş olan ünlü futbolcu Diego Armando Maradona’dır. Ayrıca geçmişte Juan Peron ve eşi Eva “Evita” Peron da Arjantin siyasetine damgalarını vurmuş ve dünya çapında ses getirmiş kişilerdir. Yine Ernesto “Che” Guevara da Arjantin doğumlu önemli bir Marksist devrimci ve Kübalı devlet adamı olarak tarihte iz bırakmış bir Arjantinlidir.

Arjantin Siyasal Tarihi ve Sistemi

Arjantin’in modern tarihi, diğer Latin Amerika ülkelerine benzer şekilde İspanyollar ve diğer Avrupalıların bu kıtayı ele geçirmeleri ve sömürgeleştirmeleri ile başlar. Güney Amerika veya Latin Amerika kıtası 15. yüzyıl sonlarından itibaren yoğun şekilde Avrupalı sömürge güçleri tarafından işgal edilirken, Arjantin topraklarına yönelik ilk İspanyol saldırıları 1516’da Plate Nehri kıyılarını ve ardından 1536’da bugünkü başkent Buenos Aires’i hedef almıştır. Bu başarısız girişimlerden sonra 1580’de işgal edilen Buenos Aires ve bölge, 18. yüzyıl sonlarına kadar İspanya’nın buradaki sömürge yönetimi kapsamında Peru Genel Valiliği’ne bağlanmıştır.[15] 1776 yılına gelindiğinde ise, bölgede Rio de la Plata Genel Valiliği kurulmuş, Buenos Aires de bu yeni yönetimin merkezi olarak belirlenmiştir.[16]

19. yüzyılın başlarında, kıtadaki diğer bölgelerde olduğu gibi Arjantin’de de bağımsızlık hareketleri baş göstermiş ve bu mücadele sonunda, 9 Temmuz 1816’da Buenos Aires’te “Rio de la Plata Birleşik Eyaletleri” (Provincias Unidas del Río de la Plata) adıyla kurulan yeni devletin bağımsızlığı ilan edilmiştir. Ancak bağımsızlığı takip eden ilk yarım yüzyıllık dönem yeni ulus-devletin inşası şeklinde gelişmiş ve bu süreçte yeni devletin iktidarının kim tarafından temsil edileceği yönündeki mücadeleler devam etmiştir. Bu süreç, aynı zamanda, kıtada bağımsızlığını kazanan diğer devletler Uruguay, Paraguay, Peru, Brezilya, Şili ve Venezuela arasında çeşitli ittifakların kurulduğu ve yeni devletlerin sınırlarının belirlenmeye çalışıldığı bir dönem olmuştur.[17]

20. yüzyılda Arjantin siyasi tarihinde birçok olumsuz olay yaşanmış ve ülkede demokrasinin kurumsallaşabilmesi konusunda askeri darbe dönemleri, iç çatışmalar ve 1976-1982 dikta dönemi gibi talihsiz bazı hadiselere denk gelinmiştir. Arjantin tarihi, Soğuk Savaş dönemi Türkiye’sine benzer şekilde askeri darbelerle doludur. Öyle ki, ülkede 1930, 1943, 1955, 1962, 1966, 1976 ve 1981'de tam 7 askeri darbe gerçekleştirilmiş olup, bu süreçlerin ilk dördünde geçici diktatörlükler kurulmuş, beşinci ve altıncı darbelerden sonra ise bürokratik-otoriter devlet modeli üzerine kalıcı tipte diktatörlükler inşa edilmeye çalışılmıştır. İngiltere ile girdiği Falklands Savaşı’nı kaybeden Arjantin, ancak bu süreç sonucunda cunta yönetiminin yıkılması neticesinde 1983’ten itibaren demokrasiye aşamalı olarak geçebilmiştir. Neticede, 1983’ten günümüzde birçok sorunu aşan Arjantin, zamanla güçlü ve gelişmekte olan bir devlet haline gelerek Brezilya ile birlikte Latin Amerika siyasetinin en güçlü aktörlerinden birisi haline gelmiştir.

Suriye asıllı bir aileden geldiği için “El Turco” lakabı alan Carlos Menem

Başkanlık sistemiyle yönetilen federal bir Cumhuriyet olan Arjantin’de üst üste 2 dönem ve 4’er yıl olarak en fazla 8 yıl görev yapabilen Devlet Başkanı en yetkili kişi durumundayken, Senato ve Temsilciler Meclisi’nden oluşan yasama organı da onun güçlerini dengeleyen ve denetleyen kurum durumundadır. Ülkede halen Senatör sayısı 72 olup, Temsilciler Meclisi ise 257 üyeden oluşmaktadır. Meclis üyeleri 4 yıl için seçilmekte olup, her 2 yılda bir Meclis üyelerinin yarısı yenilenmektedir. Senato üyeleri ise 6 yıl için seçilmekte olup, her 2 yılda Senato’nun üçte biri yenilenmektedir. Ayrıca, Arjantin’de eyaletlerin de Temsilciler Meclisleri bulunmaktadır.[18] Amerikan (ABD) sistemi örnek alınarak oluşturulan Arjantin siyasal düzeni, 1853 yılında kabul edilen anayasa büyük bir değişime uğramadan 1994 yılına kadar devam etmiş, bu tarihte gerçekleştirilen reformlarla da devlet yönetiminde önemli bazı yeni adımlar atılmıştır.[19]

Cristina Fernández de Kirchner

Son yıllara bakıldığında[20], ülkede Carlos Menem (1989-1999), Fernando de la Rúa (1999-2001), Eduardo Duhalde (2002-2003), Néstor Kirchner (2003-2007), Cristina Fernández de Kirchner (2007-2015), Mauricio Macri (2015-2019), Alberto Fernández (2019-2023) ve Javier Milei (2023-) gibi önemli bazı Devlet Başkanları görev yapmıştır. Bu isimlerden özellikle Menem ve Cristina Fernández de Kirchner, uzun süre iktidarda kalarak etkili olabilmişlerdir.

Arjantin, idari olarak 23 eyalete (provincias) ve bir federal bölgeye (distrito federal) ayrılmıştır: Buenos Aires Federal, Catamarca, Chaco, Chubut, Cordoba, Corrientes, Entre Rios, Formosa, Jujuy, La Pampa, La Rioja, Mendoza, Misiones, Neuquen, Rio Negro, Salta, San Juan, San Luis, Santa Cruz, Santa Fe, Santiago del Estero, Tierra del Fuego, Antartica e Islas del Atlantico Sur ve Tucuman.[21]

Javier Milei

Arjantin’de 19 Kasım 2023 tarihinde ikinci turu düzenlenen Cumhurbaşkanlığı seçimlerini "Özgürlük İlerliyor” (La Libertad Avanza) partisi adayı Javier Milei kazanmış ve görevini 10 Aralık 2023’te devralmıştır. Milei hükümeti, “Daha küçük bir devlet, daha az yoksul insan demektir” ifadelerini ve neo-liberal retoriği kullanarak kamu harcamalarının kısıtlanmasının ekonomik iyileşme için temel bir unsur olduğunu savunmaktadır.[22] Bürokratik gecikme ve engellemelere yönelik tepkisini eline aldığı testere ile gösteren Milei, kısa sürede Arjantin halkının gönlünde taht kurmuş ve liberal siyasetin en başarılı örneklerinden birini sergilemiştir. 2025 parlamento seçimleri, Milei’nin başarı ve popülaritesinin 2 yıl içerisinde nasıl değişip dönüştüğünün anlaşılması açısından da önemlidir.

2025 Arjantin Genel Seçimleri

26 Ekim 2025 tarihinde düzenlenecek olan Arjantin parlamento seçimlerinde iddialı olması beklenen iki büyük parti/blok bulunmaktadır. Bunlardan ilki, devlet Başkanı Javier Milei’nin partisi olan Özgürlük İlerliyor (La Libertad Avanza/LLA) partisidir. Liberteryan muhafazakâr çizgideki parti, katıksız piyasacı ve devletçilik karşıtı ekonomi politikasının yanında, kültürel ve sosyal konularda milliyetçi-muhafazakâr bir çizgidedir. Partinin lideri genç bir milletvekili olan Gabriel Bornoroni’dir. Mart-Nisan aylarında yapılan görece güncel bazı anketler[23], seçimlerden yüzde 36-38 düzeyinde bir oyla LLA’nın zaferle çıkacağını öngörmektedir.

Gabriel Bornoroni

Ancak LLA’nın seçimlerde güçlü bir rakibi olup, bu da sol Peronist ve popülist çizgideki Vatan İçin Birlik (Unión por la Patria/UP) partisidir. German Martinez, Cristina Fernández de Kirchner, Sergio Massa ve Juan Grabois gibi güçlü ve tanınmış liderleri olan parti, birkaç ay önce yapılan anketlere göre yüzde 31-35 arasında oya ulaşarak LLA’yı zorlayabilir.

German Martinez

Diğer partilerden ise eski Başkan Mauricio Macri’nin liberal sağ-reformist Cumhuriyetçi Öneri (PRO) partisi dışında yüksek oy alabilme potansiyeline sahip etkili bir siyasi oluşum bulunmamaktadır. PRO’nun ise bu seçimlerde yüzde 9-10 düzeyine kadar çıkabilmesi öngörülmektedir. Bu bağlamda, seçimler, büyük ölçüde Başkan Milei’nin performansının oylanacağı bir kamuoyu yoklaması işlevi görecektir.

ABD/Trump Etkisi

ABD Başkanı Donald Trump’ın ticareti kısıtlayan yaklaşımlarıyla Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei’nin ultra-liberal vizyonları arasında bazı farklılıklar olmasına karşın, iki popülist lider, genelde birbirlerine destek olmaktadırlar. Öyle ki, son dönemde halk arasında popülaritesini arttırmak için ünlü futbolcu Lionel Messi’den destek istediği ama reddedildiği iddia edilen[24] Milei, seçimler öncesinde aradığı kritik desteği Başkan Trump’ta bulmuştur. Nitekim geçtiğimiz gün açıklanan paket kapsamında, ABD Hazine Bakanlığı, Arjantin'e 20 milyar dolarlık bir döviz takası sağlayan swap anlaşması imzalandığını duyurmuştur.[25] Bu, esasen bir acil kredi limiti olup, Bill Clinton yönetiminin 1995 yılında Meksika'ya 20 milyar dolarlık kredi sağlamasından bu yana ABD'nin doğrudan finanse ettiği ilk büyük ölçekli kurtarma operasyonu niteliğindedir.[26] Bu, bir anlamda seçimi Milei’nin kazanması için ABD’nin gösterdiği çabayı da ifade etmektedir.

Sonuç

Sonuç olarak, Latin Amerika’nın etkili ülkesi Arjantin’de önümüzdeki Pazar yapılacak olan seçimler, Başkan Milei’nin piyasa yanlısı reformları ve ultra-liberal çizgisiyle karakterize olan performansının anlaşılması açısından önemli bir test işlevi görecektir. Bir diğer test ise, genelde ABD'nin "arka bahçesi" olarak nitelendirilen ama anti-Amerikancı hareket ve liderlerin de sıklıkla başarı gösterdiği Latin Amerika'nın en önemli ülkelerinden olan Arjantin'de Donald Trump ve ABD'ye olan desteğin ne düzeyde olduğunun anlaşılması olacaktır. Dileğimiz, sağ veya sol çizgide, ancak demokrat, insan haklarına saygılı, barışçıl ve çatışmaları barışçıl yollardan çözmeye gayret eden hükümet ve devlet adamlarının her ülkede işbaşı yapmasıdır.

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

DİPNOTLAR

[1] https://www.cfr.org/article/will-trumps-20-billion-backing-help-milei-change-argentinas-fortunes.

[2] https://www.worldometers.info/geography/largest-countries-in-the-world/.

[3] https://www.worldometers.info/world-population/population-by-country/.

[4] https://www.citypopulation.de/en/argentina/granbuenosaires/02000000__buenos_aires/.

[5] https://www.mfa.gov.tr/arjantin-kunyesi.tr.mfa.

[6] https://www.britannica.com/place/Argentina.

[7] https://www.cia.gov/the-world-factbook/countries/argentina/#people-and-society.

[8] https://www.cia.gov/the-world-factbook/countries/argentina/#people-and-society.

[9] https://www.imf.org/external/datamapper/NGDPD@WEO/OEMDC/ADVEC/WEOWORLD.

[10] https://statisticstimes.com/economy/projected-world-gdp-ranking.php.

[11] https://www.imf.org/external/datamapper/NGDPDPC@WEO/OEMDC/ADVEC/WEOWORLD/LUX.

[12] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-arjantin/.

[13] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-arjantin/.

[14] https://ar.usembassy.gov/policy-history/; https://www.mfa.gov.tr/arjantin-kunyesi.tr.mfa.

[15] https://www.britannica.com/place/Argentina/Colonial-centres.

[16] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-arjantin/.

[17] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-arjantin/.

[18] https://www.mfa.gov.tr/arjantin-siyasi-gorunumu.tr.mfa.

[19] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-arjantin/.

[20] https://www.britannica.com/topic/list-of-presidents-of-Argentina-2060769.

[21] https://www.mfa.gov.tr/arjantin-siyasi-gorunumu.tr.mfa.

[22] https://www.mfa.gov.tr/arjantin-siyasi-gorunumu.tr.mfa.

[23] https://www.lapoliticaonline.com/politica/a-milei-no-le-creen-los-numeros-de-baja-de-la-pobreza-y-se-desploma-la-base-de-apoyo-al-gobierno/; https://consultoratendencias.com/encuesta-detalle/?encuesta=105; https://consultoratendencias.com/encuesta-detalle/?encuesta=114.

[24] https://www.youtube.com/shorts/YjcAXf9yWx8.

[25] https://www.cfr.org/article/will-trumps-20-billion-backing-help-milei-change-argentinas-fortunes.

[26] https://www.cfr.org/article/will-trumps-20-billion-backing-help-milei-change-argentinas-fortunes.


14 Ekim 2025 Salı

2025 Madagaskar Darbe Girişimi ve Siyasi Krizi

 

Giriş

Afrika kıtasına bağlı kabul edilen büyük bir ada ülkesi olan Madagaskar veya resmî adıyla Madagaskar Cumhuriyeti, şu sıralar ülkede yaşanan darbe girişimi ve siyasi krizle birlikte uluslararası siyasetin gündemine oturmuş durumdadır. Bu olay vesilesiyle, bu yazıda Madagaskar hakkındaki bazı temel bilgileri özetleyecek ve sonrasında devam eden siyasi krizin nedenlerini ve olası sonuçlarını analiz edeceğim.

Madagaskar bayrağı

Madagaskar Hakkında Genel Bilgiler

Afrika kıtasının güneydoğusunda, Hint Okyanusu’nun batısında bulunan büyük bir ada ülkesi olan Madagaskar -ki Grönland, Yeni Gine ve Borneo’dan sonra dünyanın en büyük 4. adasıdır- kıtadan yaklaşık 400 kilometre uzakta ve nüfusu Afrika’nın yerli halklarından ziyade 4.800 kilometre uzaktaki Endonezya kökenlilerden oluşan oldukça ilginç ve farklı bir ülkedir.[1]  Madagaskar’ın ada devleti olması sebebiyle herhangi bir sınır komşusu bulunmamakta olup, buraya en yakın anakara ülkesi adanın batısında yer alan Mozambik'tir. Mozambik, Mozambik Kanalı aracılığıyla Madagaskar’ı Afrika kıtasından ayıran devlet durumundadır. Bunun haricinde Madagaskar’a komşu devletler ise, kuzeybatıda Komorlar ve Fransa denizaşırı bölgesi Mayotte, doğuda Mauritius ile yine Fransa denizaşırı bölgesi olan Réunion adalarıdır. Ek olarak, ülkenin başkenti yaklaşık 4,2 milyon nüfusu bulunan Antananarivo'dur.[2]

Dünyada Madagaskar

Toplum nüfusu 33 milyon dolaylarında olan[3] Madagaskar’ın ülke nüfusunu oluşturan 18 farklı etnik gruptan en yaygın olanı Malayo-Endonezyalılardır (en kalabalıkları Merinalar ve Betsileolar).[4] Ülkede ayrıca Ayrıca Arap, Hint, Çin ve Doğu Afrika asıllılar da bulunmakta olup, bunların bir kısmı melezleşmişlerdir.[5] Ülkenin resmi dilleri ise Merina veya Malgaşça ile birlikte Fransızca’dır.[6] Madagaskar nüfusunun büyük çoğunluğu Malgaşça dilini anadili olarak kullanırken, batı kıyılarına göç eden ve bu bölgelerde yaşayan Mozambikliler de Makoa dilini kullanmaktadırlar. Ülkenin kuzey kesiminde bulunan ve Malgaşça'da büyük ada olarak adlandırılan Nosy Be adası üzerinde yaşayan halk ise Svahili dilini konuşmaktadır. Ülkede İngilizce bilen nüfusun oranı ise yüzde 8,2 düzeylerindedir.[7] Madagaskar, dini açıdan da kısmen çeşitliliğe sahip bir devlet olup, yüzde 34’lük Protestan ve yüzde 32’lik Katolik Hıristiyan nüfusun yanında, diğer Hıristiyan grupları (yüzde 8), Animistler (yüzde 2 civarı) ve Müslümanlar da (yüzde 1,5) bu ülkede yer alan farklı dini gruplardandır.[8]

Madagaskar haritası

Madagaskar, 587.000 kilometrekarelik yüzölçümüyle dünyanın en büyük 46. ülkesi olup[9], 33 milyona yaklaşan nüfusuyla da en kalabalık 49. devlet durumundadır[10]. Ekonomik açıdan pek gelişmiş durumunda olmayan Madagaskar’ın toplam gayrisafi milli hasılası 17,42 milyar dolar olup[11], kişi başında düşen yıllık gayrisafi milli hasıla yalnızca 545 dolardır[12]. Bu anlamda, Madagaskar ekonomik açıdan oldukça geri kalmış bir devlet olup, dünyanın en fakir 5-6 devletinden birisi kabul edilmektedir.[13] Nitekim Birleşmiş Milletler’in İnsani Gelişmişlik Endeksi-UNDP raporlarına göre de, Madagaskar, dünyada 183. sırada ve çok kötü bir durumdadır.[14] Bunlar, ülkenin makus talihi ve sonrasında yaşadığı siyasi istikrarsızlık ve kalkınma sorunlarıyla da doğrudan ilgilidir.

SıraMadagaskar’ın en büyük ihracat pazarları[15]


Madagaskar’ın en büyük ithalat kaynakları[16]

 

1FransaÇin
2ABDUmman
3JaponyaFransa
4Güney KoreHindistan
5ÇinGüney Afrika

Ülkenin en önemli ticaret partnerleri ise, Fransa, ABD (Amerika Birleşik Devletleri), Çin, Hindistan, Almanya, Japonya, Güney Afrika Cumhuriyeti, BAE (Birleşik Arap Emirlikleri), Hollanda ve Suudi Arabistan’dır.[17] Madagaskar’ın başlıca ihracat ürünleri nikel, vanilya, karanfil, hazır giyim, kabuklu hayvanlar, kobalt, petrol yağları ve titanyum, başlıca ithalat ürünleri ise petrol yağları, pirinç, ilaç, motorlu taşıtlar, binek otomobiller, palm yağı, kükürt, yün, buğday unu, şeker pancarı ve çimentodur.[18]

Madagaskar mührü

1960 yılından beri Birleşmiş Milletler’in saygın bir üyesi olan Madagaskar[19], dış politikada bazı açılımlar yaparak gelişimini sürdürmeye gayret etmektedir. Ülkenin üye olduğu önemli platformlar ise; Afrika Birliği (AU/AfB), Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC), Bağlantısızlar Hareketi (NAM), Uluslararası Frankofoni Örgütü (OIF), Doğu ve Güney Afrika Liman Yönetim Birliği (PMAESA) ve Hint Okyanusu Komisyonu’dur (COI).[20] Ayrıca, Madagaskar, 1963’ten beri GATT, 1995’ten beri de Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) üye ve dış ticarete açık bir devlettir.[21] Ek olarak, 1975’e kadar resmi adı Malagasy Cumhuriyeti olan Madagaskar, bu tarihten itibaren şimdiki ismi olan Madagaskar Cumhuriyeti adını almıştır.[22]

Genelde tropikal iklimin hâkim olduğu Madagaskar’da farklı iklim tipleri de ülkenin geniş coğrafyası nedeniyle görülmektedir. Ayrıca, dışa kapalı bir ada devleti olması sebebiyle, Madagaskar’da başka hiçbir coğrafyada görülmeyen bazı canlı türleri yetişmektedir. Hatta öyle ki, ülkenin yalıtılmış coğrafi konumundan dolayı, buradaki bitkilerin ve hayvanların yüzde 80 ile 90 arasındaki bölümü ülkeye özgü yani endemiktir ve dünyanın başka bir yerinde bulunmaz.[23] Bu ülkeye özgü hayvanların listesine buradan[24] ulaşılabilir.

Madagaskar Siyasi Tarihi ve Sistemi

Tarihi çok eskilere dayanmasına karşın, Madagaskar hakkında bilgilerimiz genelde bu ülkenin Avrupalı kaşiflerce fark edildiği ve sömürgeleştirilmeye çalışıldığı 16. yüzyıldan itibaren başlar. Bu dönemden itibaren, Madagaskar, önce Hollanda, ardından İngiltere ve Fransa’nın hâkimiyet için mücadele ettiği bir bölgeye dönüşmüş; bilhassa da uluslararası deniz yolu üzerinde olduğundan bir tür üs olarak kullanılmak istenmiş ve köle ticareti açısından da büyük önem taşımıştır.

Sömürge dönemine dair bir propaganda posteri

Fransa, 18. yüzyıl ortalarından itibaren bu bölgede kısmî hâkimiyet kurmuş olsa da,1787 yılında kurulan Merina Krallığı adanın yerel güçlerce hâkimiyetini büyük oranda sağlamış ve 19. yüzyıl sonlarına kadar varlığını sürdürebilmiştir. Fakat Fransa 1890 yılında Madagaskar’ın hâkimiyetini yeniden ele geçirerek son Kraliçe III. Ranavalona’yı Fransız himayesini tanımaya mecbur bırakmış, 1897 yılında da Kraliçe’nin Cezayir’e sürülmesi ile Merina Krallığı tamamen ortadan kaldırılmıştır.[25]

Merina Kraliçesi III. Ranavalona

Fransız sömürgeciliğinin teknoloji ve sağlık hizmetleri gibi bazı faydaları olmasına karşın, bu dönemlerde Madagaskar acımasız sömürülmüş ve yeraltı kaynakları ve işgücü Fransa’nın çıkarları için kullanılmış, dahası misyonerlik faaliyetleri ile halkın Hıristiyanlaştırılması sağlanmıştır. Bu dönemde Madagaskar’dan özellikle kahve, vanilya, kauçuk, pirinç gibi ürünler Fransız güçlerince sömürülmüş, mika ve grafit gibi madenler tüketilme noktasına getirilmiş, 1915, 1929, 1947 ve 1948 yıllarında sömürge yönetimine yönelik halk isyanları da kanlı biçimde bastırılmıştır.[26] Öyle ki, özellikle 1947-1948’deki isyanlarda yaklaşık 90.000 Madagaskarlının katledildiği tahmin edilmektedir.

1947-1948 Ayaklanması

İkinci Dünya Savaşı halen devam ederken bir süre İngilizlerin kontrolüne giren Madagaskar, daha sonra yeniden Fransız hâkimiyetine bırakılmış, savaş sonrası esen dekolonizasyon rüzgarları sayesinde de önce 1958’de Malgaşça Cumhuriyeti adıyla özerk bir cumhuriyet olarak Fransız Ülkeler Topluluğu’na dahil olmuş, daha sonra da 1959’da anayasasını hazırlayarak, iki yıl devam eden bu süreç sonrasında 26 Haziran 1960 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.[27] 26 Haziran 1960 tarihide Philibert Tsiranana başkanlığında bağımsızlığını kazanan Madagaskar, bu dönemde birçok Afrikalı eski sömürge devletten farklı olarak Batı karşıtlığı nedeniyle komünizm ideolojisine yönelmemiş ve demokratik bir yönelim göstermiştir. Nitekim bu dönemde 1960 yılında gerçekleştirilen ilk seçimlerde Sosyal Demokrat Parti (Madagaskar ve Komorlar Sosyal Demokrat Partisi-PSD) oyların yüzde 88,2'sini elde ederek mümkün olan 107 sandalyeden 104 tanesinin sahibi olmuştur. Ülkenin kurucu Devlet Başkanı Tsiranana, 1965 seçimlerini de kazanarak ülkesinde siyasi sistemi kurumsallaştırmaya başlamıştır. Madagaskar’ın siyasi sistemi bu dönemlerde Fransa’dan yoğun şekilde etkilenmiş ve bu nedenle zaman zaman demokratik seçimler sonucunda Başkanlık ve yarı-Başkanlık sistemleri uygulanmış, ancak çoğu zaman da ülkedeki sorunlar nedeniyle ordunun müdahalesi nedeniyle ülkede demokrasi kök salamamıştır.

Philibert Tsiranana

Bu bağlamda, tesadüfi değildir ki, 1971 yılında ülke genelinde çiftçilerin gerçekleştirdiği gösteriler nedeniyle ülkenin ilk Devlet Başkanı Philibert Tsiranana 1972 yılında gerçekleştirilen seçimlerde büyük bir zafer kazanmış olsa da, çoğunluğu Merina etnik grubu üyesi muhalefet partilerinin planladığı büyük gösteriler sonucunda makamından uzaklaştırılarak (istifa etmeye zorlanarak), yerine Gabriel Ramanantsoa önderliğinde askeri bir yönetim (cunta yönetimi) geçmiştir. Bu şekilde, Tsiranana’nın yönetimi 1960-1972 döneminde hasıl olmuştur. Askeri darbe ile başan geçen Ramanantsoa (1972-1975) sonrasında da ülkede cunta yönetimleri bir süre devam etmiştir. Nitekim Richard Ratsimandrava (1975-1975) bir suikast sonucu öldürülene kadar 6 gün Başkanlık yapmış, sonrasında Gilles Andriamahazo (1975-1975) ancak 4 ay ofiste kalabilmiş, Didier Ratsiraka da (1975-1975) ofiste ilk döneminde 200 gün görev yapamamıştır.

Didier Ratsiraka

Ancak cunta yönetimlerinden Didier Ratsiraka, ilerleyen dönemde Madagaskar’da sosyalist bir yönetim (Madagaskar Demokratik Cumhuriyeti veya İkinci Cumhuriyet) ilan ederek farklı bir dönemi başlatmış ve ülkedeki büyük kamulaştırma hamleleriyle ülkenin geri kalmışlığına çözüm bulmak istemiştir. Fakat bu reform girişimleri genelde başarısız kalmış ve Madagaskar ekonomisi bu süreçte daha da geriye gitmiştir. Bu dönemde ülkede yeniden seçimler de yapılmaya başlanmış ve Ratsiraka, 1982 ve 1989 seçimlerini kazanarak konumunu perçinlemiştir. Ancak Ratsiraka dönemi, adam kayırmacılık, ekonomik sorunlar ve kara borsanın oluşması nedeniyle neticede olumsuz bir miras bırakmış ve 1992’de Les Forces Vives adlı muhalif hareketin protestoları sonucunda Ratsiraka çok partili seçimleri kaybederek 1993’te Üçüncü Cumhuriyet’in kurulmasına tanıklık etmiştir. Bu dönemde ülkede yeni bir anayasa da hazırlanarak Başkan’ın yetkileri kısıtlanmış ve demokrasiye dönüş konusunda önemli adımlar atılmıştır. Ratsiraka yerine seçilen Albert Zafy de 1993-1996 dönemindeki Başkanlığı başarısız bulunup istifaya zorlanınca, 1997 yılındaki seçimlerde Didier Ratsiraka sürpriz bir şekilde bir kez daha seçilmeyi başarmıştır.

Marc Ravalomanana

Ancak sosyalist politikalarına devam eden Ratsiraka’nın politikaları bu dönemde ülkede daha büyük kutuplaşmaya neden olmuş ve 2001 seçimlerini kazanan muhalefetin adayı Marc Ravalomanana’nın destekçileri, Ratsiraka’nın seçim sonuçlarını kabul etmemesi nedeniyle büyük protesto gösterileri ve devlet güçleriyle çatışmalar başlatırken, 2002 yılındaki tekrar sayım sonucunda Ravalomanana Devlet Başkanı ilan edilmiştir. Ratsiraka ise seçim sonucunda Fransa’ya sürgün olarak gitmiştir. Antananarivo Belediye Başkanlığından gelen Marc Ravalomanana, bu dönemde Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu ile uyumlu çalışarak ülke ekonomisini düzeltmeye gayret etmiş, ayrıca 2006 yılındaki bir darbe girişimini başarıyla atlatarak bu yıl sonunda düzenlenen seçimleri kazanmıştır. Bu şekilde ikinci dönemine başlayan Ravalomanana, Ratsiraka destekçileriyle yaşanan çatışmalar nedeniyle yine bir darbe girişimi sonucunda görevden uzaklaştırılmış ve Güney Afrika’ya sığınmıştır.

Hery Rajaonarimampianina

Bu dönemde ülkede kontrolü geçici olarak Andry Rajoelina elde ederken, gecikmeler sonucunda ancak 2013 yılında düzenlenen seçimlerde Hery Rajaonarimampianina sandıktan zaferle çıkarak Madagaskar’ın altıncı Devlet Başkanı seçilmiştir. Ancak Rajaonarimampianina, 2018 seçimlerinde ülkede önceden de geçici olarak ipleri eline alan genç Madagaskarlı-Fransız siyasetçi Andry Rajoelina’ye geçilerek Başkanlığa veda etmiştir.

Andry Rajoelina

Ülkede 2018’den beri Başkan durumundaki Andry Rajoelina ise, 2023 seçimlerini kazanmayı başarmasına karşın, şu sıralar başı büyük sıkıntıdadır. Bunun sebebi, muhalefete yönelik baskılar ve seçimlere katılımın yüzde 46 ile sınırlı olmasıdır.[28] Buna karşın, Madagaskar, Freedom House tarafından 55/100 puanla “kısmen özgür” (partly free) kategorisinde değerlendirilen demokrasiye yatkın bir devlettir.[29] Bu konu, sonraki bölümde detaylı olarak işlenecektir.

Madagaskar’ın siyasi sistemi incelendiğinde ise, bu ülkenin bağımsızlığını kazandığı 1960 yılından beri demokratik bir Cumhuriyet olmaya gayret ettiği, ancak ekonomik sorunlar ve askeri darbeler nedeniyle ülkede istikrarlı bir yönetimin henüz kurulamadığı görülmektedir. Başkanlık sistemine yakın bir yönetim şekli olan Madagaskar’da görevli bir Başbakan ve hükümet de bulunmaktadır. İki kanattan oluşan parlamentoyu, 160 sandalyeli Ulusal Meclis ve 33 sandalyeli Senato teşkil etmektedir.[30] Ulusal Meclis üyeleri dört yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenirken, Senato üyelerinin 22’si ülkedeki her bölgeden birer tane olmak üzere seçimle, kalan 11’i de Devlet Başkanı tarafından belirlenmektedir.[31] Öte yandan ülke idarî açıdan 22 bölge ve 119 ile ayrılmıştır.

Ülkede kurumsal siyasi partiler bulunmamakta olup, 200’ü aşkın farklı siyasi oluşum mevcuttur. En önemli siyasi partiler ise şunlardır:[32]

  • IRMAR (Hepimiz Andry Rajoelina İçin El Ele) Platformu,
  • Firaisankina (Dostluk) Platformu,
  • Kolektifan'ny Malagasy Grubu,
  • Fivoi Partisi,
  • GJMP Partisi,
  • Yeşil Parti.

2025 Madagaskar Krizi

Madagaskar’da geçtiğimiz birkaç gündür etkili olan siyasi kriz, önceki haftalarda yaşanan Nepal[33] ve Fas[34] olaylarıyla Z kuşağı tarafından ve daha ziyade sosyal medya üzerinden örgütlenmesi bağlamında benzerlikler göstermektedir. Olayları tetikleyen unsur, ülkedeki kronik ekonomik sorunlarla birlikte, son dönemde sıklaşan elektrik ve su kesintileri ve ulaşım ücretlerinin çok pahalı hale gelmesidir.[35] Olaylarda en az 22 kişi hayatını kaybederken, 100 kişi de ciddi şekilde yaralanmıştır.[36] Antananarivo Üniversitesi'nden Denis Alexandre Lahiniriko, Madagaskar'ın iki büyük sorununu; iç kesimlerdeki Güneydoğu Asya kökenliler ve anakara Afrika kökenli kıyı halkları olarak ayrışan yaklaşık 20 etnik grup arasında ortak bir kimlik oluşturulamaması ve yalnızca dar bir seçkinler topluluğuna değil, sıradan insanlara fayda sağlayan bir devlet inşa edilememesi olarak özetlemektedir.[37]

Ordunun özel birimi CAPSAT’ın protestoculara destek vermesi ülkede darbe riskini gündeme taşımıştır

Olayların büyümesi ve geçmişinde de birçok askeri darbe olayı ve girişimi bulunan ülkede ordunun elit ve özel bir birimi olan Kamu Hizmetleri ve Yerel Yönetimlerin Korunma Destek Birliği’nin (CAPSAT) protestoculara destek açıklaması neticesinde[38], can güvenliğinden endişe eden Devlet Başkanı Andry Rajoelina, ülkeyi terk etmek durumunda kalmıştır. İki dönemdir Devlet Başkanı seçilen ve Fransız vatandaşlığı ve bu ülkeyle de yakın ilişkileri bulunan Rajoelina, bu yönüyle halk arasında bazen eleştirilere konu olan bir isimdir. Nitekim Fransız Ulusal Radyosu-RFI’nin haberine göre, 12 Ekim gecesi başkent Antananarivo’dan helikopterle gizlice Sainte-Marie adasına götürülen Rajoelina, orada bekleyen Fransız Ordusu’na ait askeri nakliye uçağına bindirilerek Fransız askerlerinin koruması altında adadan tahliye edilmiştir.[39] Ancak ülke dışında siyasi mücadelesine devam eden Rajoelina, Madagaskar Cumhurbaşkanlığı Facebook sayfasında yayımlanan videoda "Canımı korumak için güvenli bir yer bulmak zorunda kaldım” diyerek, ülkenin kaostan çıkışa yönelik bir yol bulunabilmesi için diyalog çağrısı yapmış ve anayasaya saygı gösterilmesi gerektiğini ifade etmiştir.[40] Ordu içerisindeki bölünmüşlük ise bu kaos ortamındaki en riskli durumlardan birisidir.

Olaylar, Madagaskar’ın henüz kurumsallaşmamış demokratik siyasi sistemindeki sorunları bir kez daha gözler önüne sererken, zaten çok zor ekonomik koşulları olan ülkenin geleceğine dair belirsizlik ve riskleri daha da arttırmaktadır. Olayın henüz açığa çıkmamış bir boyutu ise bu ülke üzerinde Fransa, ABD ve Çin gibi ülkeler üzerinden süren güç mücadelesidir. Nitekim mevcut Başkan Rajoelina'nın Fransa'ya yakın bir isim olarak algılanması, son yıllarda Afrika siyasetinde eski gücünü yitiren Fransa'ya karşı başka bir küresel gücün sahnelediği büyük bir oyunun da parçası olabilir. Ancak bu konuda komplo teorilerinin ötesinde somut delillere henüz ulaşılamamıştır. 

Sonuç

Sonuç olarak, 2025 Madagaskar siyasi krizi, içerisinde protesto gösterileri ve darbe girişimini barındıran karmaşık bir süreç olup, askeri darbelerle şekillenen ve siyasi sistemi kurumsallaşmayan ülkelerin ekonomik kriz ve sorunlar ortamında kolaylıkla siyasi kriz ve kaosa sürüklenebileceğini bir kez daha teyit etmiştir. Bu anlamda, tercihen demokratik, ama temelde istikrarlı siyasi yönetimler kurmak, devletlerin ve toplumların bölünmemeleri adına son derece gerekli bir husustur.

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

DİPNOTLAR

[1] https://www.britannica.com/place/Madagascar.

[2] https://worldpopulationreview.com/cities/madagascar/antananarivo.

[3] https://www.worldometers.info/world-population/population-by-country/.

[4] https://www.cia.gov/the-world-factbook/countries/madagascar/#people-and-society.

[5] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-madagaskar/.

[6] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-madagaskar/.

[7] https://www.cia.gov/the-world-factbook/countries/madagascar/#people-and-society.

[8] https://www.cia.gov/the-world-factbook/countries/madagascar/#people-and-society.

[9] https://www.worldometers.info/geography/largest-countries-in-the-world/.

[10] https://www.worldometers.info/world-population/population-by-country/.

[11] https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.MKTP.CD?locations=MG.

[12] https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.PCAP.CD?locations=MG.

[13] https://www.visualcapitalist.com/ranked-the-50-poorest-countries-by-gdp-per-capita-in-2025/.

[14] https://hdr.undp.org/data-center/country-insights#/ranks.

[15] https://www.lloydsbanktrade.com/en/market-potential/madagascar/trade-profile.

[16] https://www.lloydsbanktrade.com/en/market-potential/madagascar/trade-profile.

[17] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-madagaskar/.

[18] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-madagaskar/.

[19] https://www.un.int/madagascar/#:~:text=Welcome%20to%20Madagascar&text=Madagascar%20became%20a%20Member%20State,in%20its%20work%20and%20development.

[20] https://2021-2025.state.gov/u-s-relations-with-madagascar/#:~:text=Madagascar's%20Membership%20in%20International%20Organizations&text=Madagascar%20is%20also%20a%20member,and%20the%20Indian%20Ocean%20Commission.

[21] https://www.wto.org/english/thewto_e/countries_e/madagascar_e.htm.

[22] https://www.un.org/en/about-us/member-states/madagascar.

[23] https://kumbaradergisi.com/icerikler/madagaskar/.

[24] https://farandwild.travel/wilder/article/madagascars-top-10-weird-wonderful-animals.

[25] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-madagaskar/.

[26] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-madagaskar/.

[27] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-madagaskar/.

[28] https://www.bbc.com/news/world-africa-13861843.

[29] https://freedomhouse.org/country/madagascar.

[30] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-madagaskar/.

[31] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-madagaskar/.

[32] https://www.mfa.gov.tr/madagaskar-kunyesi.tr.mfa.

[33] https://politikaakademisi.org/2025/09/11/nepalde-sosyal-medya-kisitlamalari-ve-genclerin-protestolari-basbakani-devirdi/.

[34] https://politikaakademisi.org/2025/10/02/2025-fas-protestolari/.

[35] https://bianet.org/haber/madagaskar-da-neler-neden-oluyor-312098.

[36] https://www.bbc.com/news/articles/cd070pn4g07o.

[37] https://bianet.org/haber/madagaskar-da-neler-neden-oluyor-312098.

[38] https://tr.euronews.com/2025/10/14/madagaskarda-gen-z-protestolarina-ordudan-destek-cumhurbaskani-ulkeyi-terk-etti; https://www.aa.com.tr/tr/dunya/madagaskar-cumhurbaskani-rajoelina-ulusa-seslenis-konusmasinda-anayasa-vurgusu-yapti/3716384.

[39] https://www.haberturk.com/madagaskar-da-politik-kriz-3829717.

[40] https://www.dw.com/tr/yurt-d%C4%B1%C5%9F%C4%B1na-ka%C3%A7an-madagaskar-cumhurba%C5%9Fkan%C4%B1-meclisi-la%C4%9Fvetti/a-74349488; https://www.bbc.com/news/articles/cgkzyek0jxro.

13 Ekim 2025 Pazartesi

Fransa'da 2. Lecornu Hükümeti

 

Fransa'da çalkantılı siyasi süreçler devam ediyor... Nitekim 2017 ve 2022'deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandıktan sonra içeride ekonomik sorunlar ve siyasi kutuplaşma nedeniyle zorluk yaşayan ve halk nezdindeki destek ve popülaritesi azalan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, son bir yılda 4. Başbakanı'nın (Gabriel Attal, Michel Barnier ve François Bayrou'dan sonra) istifasını aldıktan sonra, 4. Başbakanı olan Sebastien Lecornu'yu bir kez daha hükümeti kurması için görevlendirdi. Macron, bu şekilde, aşırı sağ ve aşırı sol kesimler ve partilerden yükselen istifa ve erken seçim taleplerine de set çekerek, dünya jeopolitiği açısından büyük riskler barındıran bu zor dönemde görevinin başında kalmak istediğini ortaya koydu. 

Yeniden göreve başlayan Lecornu, bu defa daha farklı isimlere kabinesinde yer verirken, temel görevinin yıl sonuna ulaşmadan Fransa'nın yeni bütçesinin onaylanması olduğunu ilan etti. Yeni kabinede Jean-Noël Barrot Dışişleri Bakanı olarak makamını korurken, Catherine Vautrin Silahlı Kuvvetler Bakanı, Gérald Darmanin Adalet Bakanı, Roland Lescure de Finans Bakanı olarak görevlendirildi. Deneyimli isimlerden Rachida Dati Kültür Bakanı, Paris Emniyet Müdürü Laurent Nuñez İçişleri Bakanı, Devlet Demiryolları SNCF’nin eski patronu Jean-Pierre Farandou Çalışma Bakanı, WWF Fransa’nın eski Başkanı Monique Barbut ise Çevre Bakanı olarak kabine yer aldılar. Kabinenin tüm listesine buradan ulaşılabilir.

Yeniden göreve başlayan Başbakan Sebastien Lecornu, "yeni hükümetin partizan çıkarlara kurban edilmemesi" gerektiği uyarısını yaparken, muhalif kanat ve partilerden Lecornu hükümetine olumsuz yaklaşımlar gelmeye devam ediyor. Örneğin, Ulusal Birlik (RN) partisi lideri Jordan Bardella hükümeti "kötü bir şaka" olarak nitelendirirken, merkez sağ Cumhuriyetçiler Partisi (LR) lideri Bruno Retailleau hükümette yer almayacaklarını açıkladı. Uusal Meclis'te 60 kadar sandalyeye sahip olan Sosyalist Parti (PS) grubu ise, hükümetin planlanan emeklilik reformu konusunda geri adım atmaması durumunda anayasanın 49.3 maddesini kullanarak hükümete güvensizlik oyu verebileceklerini ilan etti.

Bu süreçte Cumhurbaşkanı Macron'a yönelik tepkiler de artıyor. Genç yaşlarında Fransa siyasetine damgasını vuran Emmanuel Macron, artık nasıl bir siyasi miras bırakacağı sorunsalıyla da karşı karşıya. Zira çok iyi başlayan Macron dönemi, Avrupa Birliği içerisindeki uyumun korunması, Fransa-Almanya ekseninin uyumlu hareket etmesi ve COVID-19 krizinin atlatılması gibi krizlerden başarıyla çıkmasına ve genç Cumhurbaşkanı'nın ülkenin geleceğiyle ilgili iddialı projeleri heyecan yaratmasına karşın, gündelik siyasette Macron'un da birçok Avrupa ülkesindeki merkez sol, merkez veya merkez sağ lidere benzer şekilde sağ popülistler karşısında zorlandığı anlaşılıyor. Özellikle aşırı sol ve aşırı sağın talepleri Fransa'da hükümeti zorlarken, Rusya'nın Ukrayna Savaşı nedeniyle yarattığı güvenlik endişeleri de Avrupa'nın sınırlı kaynaklarını bilim ve inovasyondan ziyade savunmaya harcamasına yol açıyor. Bu da, Avrupa'nın kalkınma ve bilimsel ilerleme planlarını sekteye uğratıyor. 

Bir diğer önemli sorun ise Fransız siyasal sisteminde partilerin aşırı kutuplaşması nedeniyle hükümet kurmanın zor hale gelmesi... Hatta bu nedenle, uluslararası basın-yayın organları, Fransa Başbakanlığını eleştirel ve mizahi bir şekilde "dünyanın en kötü işi" olarak değerlendiriyorlar. Bu sistemik kriz 6. Cumhuriyet'in Başkanlık sistemine geçiş veya parlamenter sisteme dönüşle kurulmasına vesile olur mu bilemiyoruz, ancak Fransa'nın ciddi jeopolitik riskler ortamında daha istikrarlı ve güvenilir bir görüntü vermesi kuşkusuz kendisi ve müttefikleri adına olumlu bir gelişme olacaktır.

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

12 Ekim 2025 Pazar

Gazeteci Okay Deprem'le Röportaj

 

Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü Prof. Dr. Ozan Örmeci, 12 Ekim 2025 tarihinde gazeteci Okay Deprem'le Beyaz Rusya'da yaşadığı tutukluluk süreci ve Ukrayna Savaşı'nın sonlandırılması konusunda ABD ile Rusya Federasyonu arasında gerçekleştirilen müzakereleri konu alan bir röportaj yaptı. Bu röportajı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

10 Ekim 2025 Cuma

Prof. Dr. Ozan Örmeci Gazze Barış Planı'nı Üsküdar Haber Ajansı İçin Yorumladı


Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü Prof. Dr. Ozan Örmeci, ABD, Türkiye, Mısır ve Katar'ın girişimleriyle hayata geçirilen Gazze Barış Planı ve Filistin Sorunu'nun çözümü konusundaki görüşlerini Üsküdar Haber Ajansı-ÜHA'ya aktardı. Aşağıdaki linklerden bu haberlere ulaşabilirsiniz.

8 Ekim 2025 Çarşamba

Prof. Dr. Ozan Örmeci'den Yeni Makale: "A New Islamist Political Party in Türkiye: The Case of New Welfare (YRP)"

 

Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü Prof. Dr. Ozan Örmeci'nin "A New Islamist Political Party in Türkiye: The Case of New Welfare (YRP)" adlı makalesi, Çin merkezli ve Scopus endeksli Journal of Dalian University of Technology dergisinin 32. Cilt 10 nolu sayısında yayımlandı. Aşağıdaki linklerden bu makaleye erişebilirsiniz.

Fransa'da Yine Hükümet Krizi

 

Fransa’da 2017 yılında sürpriz şekilde köklü siyasi bir tabanı ve parti geçmişi olmadan Cumhurbaşkanı seçildikten sonra aşırı sağ ve aşırı sola karşı kendisini merkezde konumlandırarak 2022’de bir kez daha seçilen Emmanuel Macron, yerleşik bir parti desteğinden yoksun liberal bir siyasetçi olmasının da etkisiyle, ikinci döneminde birçok siyasi krizle yüzleşmek ve Başbakanlarını sık sık değiştirmek zorunda kaldı. İlk Cumhurbaşkanlığı döneminde Edouard Philippe (2017-2020) ve Jean Castex (2020-2022) gibi görece istikrarlı ve uzun süreli Başbakanlarla çalışan Macron, ikinci döneminde ise 3 yılda 5. defa Başbakanı’nı değiştirmek zorunda kalacak. Zira seçim sonrası Elisabeth Borne (2022-2024) ile görece uzun süre çalışan Macron, iç siyasette kutuplaşmanın artması ve aşırı sağ ve aşırı sol partilerin uzlaşmaya yanaşmaması nedeniyle bütçe krizi başta olmak birçok siyasi krizle yüzleşti ve bu nedenle Macron’un görev verdiği Gabriel Attal, Michel Barnier, François Bayrou ve son olarak da Sebastian Lecornu gibi önemli isimlerin Başbakanlıkları kısa süreli oldu.

Nitekim daha 27 gün önce atanan ve Macron’a sadık başarılı bir genç siyasetçi olan Lecornu, hükümete destek vermesi beklenen ve 40 meclis sandalyesine sahip Cumhuriyetçiler Partisi (LR) lideri ve İçişleri Bakanı Bruno Retailleau’nun Savunma Bakanı olma beklentisi yeni kabinede Bruno LeMaire’in bu makama atanmasıyla karşılanmayıp, LR yeni kurulan hükümete vereceği desteği çekince, göreve başladıktan kısa bir süre sonra Başbakanlığa veda etmek durumunda kaldı.[1] Retailleau, bu konuda sorumluluğu kabul etmezken[2], bu tarz iç siyasetteki krizler ve Sarı Yelekliler protestoları gibi toplumsal olaylar, uluslararası siyasette güçlü bir lider profili çizen Macron’u içeride zor duruma düşürmeye devam etmektedir. Nitekim Fransız kamuoyunda Cumhurbaşkanı Macron’un 2027’yi beklemeden erken seçim kararı alması gerektiği görüşü giderek ağır basıyor.[3] Jordan Bardella-Marine Le Pen liderliğindeki Ulusal Birlik (RN) Macron’un istifası konusunda bastırırken[4], aşırı sol ve Macron’un eski Başbakanı Edouard Philippe gibi isimler de erken seçim konusunda görüş beyan etmektedirler.[5] Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Macron’a yönelik Fransız basınında sert eleştiriler yapılmaktadır. Örneğin, Alain Duhamel, Macron’un Giscard d’Estaing’den beri en zeki ama siyasi tecrüben yoksun bir amatör olduğunu yazarken[6], tarihçi Pierre Serna Macron’un kendi kurduğu siyasi oyunun yol açtığı sorumluluğu kabul etmediğini[7] belirtmektedir.

Her ne olursa olsun, Macron’un 2027’den önce seçime gitmek gibi bir düşüncesinin olmadığı ve seçilmiş olduğu süreyi kullanmak istediği bilinmektedir. Bu durumda ise Fransa’da yeni bir Başbakan’ın atacağı ve siyasi parti ve gruplar arasında uzlaşmanın sağlanacağı yeni bir dönemi beklemek daha olasıdır. Ancak Fransız Devrimi gibi siyasal şiddetin yoğun olarak sergilendiği bazı travmatik olaylarla dolu olan Fransız siyasi tarihinde, siyasi partiler arasında uzlaşma geleneği henüz yeterince yerleşmemiştir.[8] Aşırı sağ (RN) ve aşırı solu (NFP-LFI) bir çizgide buluşturmada yaşanan zorluklar ve son yıllarda merkez sol PS (Fransız Sosyalist Partisi) ve merkez sağ LR’nin (Cumhuriyetçiler Partisi) düşüşe geçmesi, Fransa’da merkez siyaseti daha da güçleştirmektedir. Bir diğer ihtimal, Cumhurbaşkanı’nın yeni bir parlamento seçimleri için meclisi feshetmesidir. Ancak bu durumda da, Fransa’nın ekonomik sorunları da düşünüldüğünde, aşırı sağ ve aşırı solun daha da güçleneceği ve ülkeyi daha da zor koşullara sürükleyecek bir siyasi tablo ortaya çıkabilir. Üçüncü bir ihtimal ise, Macron’un Attal ve Lecornu gibi kendisine yakın isimler yerine, diğer kesimlerden de destek alacak farklı bir Başbakan atayarak “cohabitation” (Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın farklı parti ve görüşlerden olduğu dönem) modelini benimsemesi olacaktır.[9]

Her şekilde, Fransa’da siyasi sistemin son dönemde Avrupa’daki birçok ülkeye benzer şekilde iyi işlemediği düşüncesi demokrasi fikriyatını zayıflatmak ve otoriter yönetimlerin başarısı algısını güçlendirmektedir. Bunda en büyük sorumluluk ise uzlaşmayı bilmeyen aşırı sol ve aşırı sağ akımlardır. Zira geçtiğimiz gün Macron’un bir konuşmasında belirttiği gibi, Avrupa tarihinin en barışçıl ve refah dolu 80 yılının geçmesini sağlayan Avrupa Birliği’nin değeri yeterince anlaşılamamakta ve Avrupa’da halklar garip bir şekilde otoriter yönetimlere meyletmektedirler. Bu durumu düzeltmek adına Fransa’da 6. Cumhuriyet’in Başkanlık sisteminde düzenlenmesi de düşünülebilir. Zira ülkede bütçe sorunu ve Yeni Kaledonya’nın bağımsızlığı gibi çok önemli ve acil meseleler varken yaşanan bu yönetim krizi, Fransız devleti ve halkına büyük zarar vermekte ve dünya genelinde de demokratik yönetimlere olan yönelim ve inancı azaltmaktadır. Dileğimiz Fransız halkı ve siyasi elitlerinin daha sorumlu ve akılcı davranmaları ve siyaseti evrensel bir egoizm alanı olarak değil, bir uzlaşı ve paylaşım sanatı olarak görmeleridir.

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

DİPNOTLAR

[1] https://www.bbc.com/news/articles/c749k11vnzgo.

[2] https://www.lemonde.fr/politique/article/2025/10/07/bruno-retailleau-refuse-d-endosser-la-responsabilite-de-la-demission-de-sebastien-lecornu_6644892_823448.html.

[3] https://www.lefigaro.fr/politique/apres-la-demission-de-sebastien-lecornu-une-majorite-de-francais-reclame-celle-d-emmanuel-macron-20251006.

[4] https://www.aljazeera.com/news/2025/10/6/frances-new-prime-minister-sebastien-lecornu-resigns.

[5] https://www.france24.com/en/france/20251007-former-pm-and-macron-ally-%C3%A9douard-philippe-joins-calls-for-president-s-resignation.

[6] https://www.lepoint.fr/politique/alain-duhamel-macron-reste-un-amateur-de-la-politique-07-10-2025-2600486_20.php.

[7] https://www.lemonde.fr/politique/article/2025/10/08/pierre-serna-historien-emmanuel-macron-est-dans-un-deni-total-de-sa-responsabilite_6645139_823448.html.

[8] https://www.abc.net.au/news/2025-10-07/france-political-chaos-explainer-fifth-pm-in-two-years/105860746.

[9] https://tr.euronews.com/2025/10/07/fransada-kriz-derinlesiyor-macron-siyaseten-yalniz-kaldi.


5 Ekim 2025 Pazar

Doç. Dr. Cenk Özgen'le Mülakat: Kaan Projesinde Gelinen Aşama

 

Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü Prof. Dr. Ozan Örmeci, 5 Ekim 2025 tarihinde Giresun Üniversitesi öğretim üyesi ve savunma sanayii uzmanı Doç. Dr. Cenk Özgen'le Kaan projesinde gelinen aşamayı konu alan bir mülakat gerçekleştirdi. Aşağıdaki videodan bu mülakatı izleyebilirsiniz.

4 Ekim 2025 Cumartesi

Japonya'nın Yeni Başbakanı Sanae Takaichi Olacak

 

Giriş

Japonya'da iktidarın sarsılmaz sahibi Liberal Demokrat Parti'nin (LDP) yeni Genel Başkanı ve dolayısıyla Japonya'nın yeni Başbakanı'nın belirleneceği parti-içi seçim 4 Ekim 2025 tarihinde gerçekleştirildi. Yarışa; Yoshimasa Hayashi, Takayuki Kobayashi, Shinjirō Koizumi, Sanae Takaichi ve Toshimitsu Motegi gibi partinin beş ileri gelen ismi dahil olurken[1], ilk tur sonucunda en yüksek oyu alan iki aday Sanae Takaichi ve Shinjirō Koizumi ikinci tura kalmaya hak kazandılar. İlk turda iddialı adaylardan Tahaichi 183, Koizumi de 156 oy aldılar. Yeni Genel Başkan'ın belirleneceği ikinci turda ise, rakibine 185-156 üstünlük sağlayan Sanae Takaichi, LDP'nin ilk kadın Genel Başkanı ve dolayısıyla Japonya'nın ilk kadın Başbakanı olmaya hak kazandı ve bu şekilde tarihe geçmiş oldu.[2] Bu yazıda, Sanae Takaichi'nin siyasi kariyeri ve görüşleri analiz edilecektir. 

Sanae Takaichi: Kariyeri

7 Mart 1961 Yamamoto-Miyagi doğumlu olan Sanae Takaichi[3], 64 yaşında Japonya’nın ilk kadın Başbakanı ve LDP’nin ilk kadın Genel Başkanı olarak tarihe geçmiş çok önemli bir siyasetçidir. Üniversite eğitimini Kobe Üniversitesi'nde tamamlayan Takaichi, siyasete girmeden önce yazar, yasama danışmanı ve yayıncı olarak farklı sektörlerde çalışmıştır.[4] Takaichi, adeta Japonya’nın milli takımı hüviyetinde olan ve kısa aralar dışında iktidarı seçimler yoluyla tekeline alan Liberal Demokrat Parti (LDP) üyesi olarak, ilk kez 1993 genel seçimlerinde Temsilciler Meclisi'ne seçilmiştir. Bu dönemlerde eski Başbakan ve etkili siyasetçi Şinzo Abe'nin himayesine giren Takaichi, Abe'nin Başbakanlığı döneminde çeşitli görevlerde bulunmuştur. Bu görevlerden en önemlisi ise, 2019'dan 2020'ye kadar Japonya İçişleri ve İletişim Bakanı olarak görev yapmasıdır.

Gençliğinde Sanae Takaichi

Şinzo Abe’nin istifası sonrasında ilk kez 2021 yılındaki LDP liderlik seçimlerine dahil olan Takaichi, bu seçimlerde ikinci turdan önce elenerek yarışta üçüncü olmuştur. Daha sonra ise, parti kararına saygı duyarak, Fumio Kishida'nın Başbakanlığı döneminde -2022'den 2024'e kadar- Ekonomik Güvenlik Bakanı olarak görev yapmıştır. Takaichi, 2024 yılında ikinci kez parti liderliği için aday olmuş ve ilk turda birinci olarak adından favori aday olarak söz ettirmiş, ancak ikinci turda Shigeru Ishiba'ya karşı az farkla kaybederek liderlik heveslerini bir kez daha ertelemek durumunda kalmıştır. Fakat Ishiba’nın istifası sonrasında 2025 yılında tekrar aday olan Takaichi ve bu defa her iki turda da birinci olarak parti lideri olmuş ve Shinjirō Koizumi'yi geçerek LDP’nin yeni Genel Başkanı olmaya hak kazanmıştır. Japonya meclisi Diet tarafından Başbakan seçilirse -ki bunun için bir engel bulunmuyor-, bu görevi üstlenen ilk kadın olacaktır.

Sanae Takaichi: Siyasi Görüşleri

Sanae Takaichi, genelde uluslararası basında partisi LDP’nin milliyetçi-muhafazakâr kanadında değerlendirilen[5] sağcı bir politikacıdır. Takaichi’nin yakın geçmişte Japonya’da oldukça etkili olmuş Şinzo Abe’ye yakınlığı, siyasi çizgisi hakkında araştırmacılara fikir verebilecektir. Nitekim Takaichi, milliyetçi-muhafazakâr siyasi görüşlerinin yanında, geçmişte kültürel alanda da muhafazakâr pozisyonlar almış ve eşcinsel evliliğe karşı çıkmak ve evli çiftlerin evlendikten sonra aynı soyadını kullanmasını zorunlu kılmak gibi tartışmalı bazı görüşleri çekinmeden dile getirmiştir.[6] Hatta Takaichi, Aralık 2020'de hükümetin cinsiyet eşitliği planının “aile birimlerine dayalı sosyal yapıyı yok edebileceğini” söylemiştir.[7] Takaichi, ayrıca, bir kadının Japonya İmparatoru olabilmesini sağlamak için yasanın değiştirilmesine de karşı çıkmaktadır.[8]

Bu kültürel hususların yanında, Sanae Takaichi, Japonya hükümetini eleştiren medya kuruluşlarının cezalandırılmasını ve Japonya'nın ulusal bayrağına zarar verenlerin hapse atılmasını da desteklemekte ve sert bir politikacı profili çizmektedir.[9] Hatta Takaichi, 2014 yılında Japon aşırı sağcıları ofisinde ağırlamış ve onlarla birlikte görünmekten kaçınmamıştır. Ekonomik olarak “Abenomics” olarak bilinen ve Başbakan Abe ile özdeşleşen liberal çizgiyi benimseyen[10] Takaichi, eski İngiliz Başbakanı Margaret Thatcher’ı rol model olarak benimsediğini belirtmesiyle de piyasa ekonomisine olan desteğini belli etmektedir.[11] Hatta Thatcher sevgisi nedeniyle, uluslararası basında zaman zaman Takaichi’ye de “Demir Leydi” (Iron Lady) denilmektedir.[12]

Dış politika konusunda ise, Takaichi, Japonya'nın silahlı çatışmaya girmesini yasaklayan Japon anayasasının 9. maddesinin revize edilmesini desteklemekte[13] ve bu konuda da Şinzo Abe’yi anımsatmaktadır. Birçok Japon sağcı siyasetçisi gibi Çin karşıtı bir politikacı olan Takaichi, fikri mülkiyet hırsızlığı gibi Çin'in ekonomik uygulamalarını eleştirmiş ve Çin'e olan ekonomik bağımlılığın azaltılmasını açıkça desteklemiştir. Takaichi, Japonya'nın İkinci Dünya Savaşı’nda işlediği savaş suçlarının abartıldığını da söylemiş ve “comfort women” olarak da bilinen Japonya’nın bu dönemdeki seks kölelerinin konusunun da dahil olduğu Emperyal Japonya’nın savaş suçlarını kabul eden Kono Bildirisi ve Murayama Bildirisi'ne olumsuz bakmasıyla Çin başta olmak üzere bazı ülkelerde tepki çekmiştir. Buna karşın, görüşlerini savunmaya devam eden Takaichi, Yasukuni Tapınağı'nı ziyaret ederek bu konudaki kararlılığını da ortaya koymaktadır. Takaichi’nin Tokyo’daki Yasukuni Tapınağı’nı ziyaret etmeye devam etme isteği ise Çin’in tepkisini çekmesi muhtemel bir hamle olarak görülüyor. Zira Tapınak, Japonya’nın geçmişteki militarizminin sembolü olarak değerlendiriliyor.[14]

Ek olarak, Sanae Takaichi, Şinto dini ritüellerinin ve ahlaki eğitimin yeniden tesis edilmesini savunan Şinto Ruhani Liderlik Derneği'nin (Şinto Seiji Renmei) parlamento grubunun Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.[15] Keza Takaichi, aşırı milliyetçi örgüt Nippon Kaigi'nin de üyesidir.[16] Dolayısıyla, Sanae Takaichi, sağ-aşırı sağ siyasi kitleye öncelik veren bir LDP'lidir. 

Analiz

Bu veriler temelinde değerlendirildiğinde, Japonya’nın yeni Başbakanı olması beklenen Sanae Takaichi’nin Şinzo Abe gibi Japonya’yı daha sağcı ve Amerikancı çizgide yönetecek bir lider olmasını beklemek olasıdır. Ancak şu da bir gerçektir ki, hem erkeklerin egemen olduğu bir dünyada var olmaya çalışan Takaichi bazı konulardaki sert görüşlerini siyaseten avantaj sağlamak için ifade etme eğilimindedir, hem de aşırı sağ eğilimlere karşın Japonya’nın demokratik siyasi sistem ve kültürü diğer Asya ülkelerine kıyasla çok daha oturmuş ve gelişmiş düzeydedir. Bu anlamda, ABD’deki Donald Trump yönetimine benzer şekilde, Japonya’daki Takaichi yönetiminin de popülist sağ çizgide ilerlemesi olasıdır. Bu bağlamda, Japonya’nın en büyük korkusu ise Çin’in son 40 yıldaki hızlı ekonomik yükselişini son yıllarda askeri olarak da desteklemeye başlaması ve BRICS+ ve Kuşak Yol Projesi gibi girişimlerle hızla dünyaya açılmasıdır. Japonya, Çin'de halen devam eden komünist yönetimin intikamcı bir politikaya yönelmesi bağlamında daima kuşkucu ve çekincelidir. 

Ek olarak, Takaichi’nin Güney Kore ile ilişkilerde de bazı pürüzler yaratması olasıdır. Zira geçtiğimiz ay düzenlenen LDP Başkanlık seçimleri tartışmasında, Sanae Takaichi, Bakanlarının, ülkemizde Liancourt Kayalıkları olarak bilinen ve Japonya ile Güney Kore arasında tartışmalı bir toprak statüsündeki "Takeshima/Dokdo Günü" etkinliğine katılmaları gerektiğini açıkça savunmuş ve buranın Japon toprağı olduğunu vurgulamıştır.[17] Bu anlamda yeni dönemde Japonya-Güney Kore ilişkilerinde de bazı gerginlikler olması muhtemeldir. Ancak bu, kontrollü düzeyde tutulur ve her iki ülkenin de askeri harcamalarını arttırmalarını sağlarsa, ABD’nin bölgedeki Çin karşıtı büyük stratejisine hizmet eden bir politika seti haline de gelebilir.

Sonuç

Sonuç olarak, Sanae Takaichi, ilk kadın Japon Başbakanı olarak İtalya’da Giorgia Meloni’ye benzer bir rüzgar estirebilir. Batı ülkelerinin ve Asya’daki demokrasilerin son yıllarda Rusya ve Çin karşısında güçsüz durumda gözükmeleri nedeniyle Takaichi’nin bu sert çizgisinin bazı konjonktürel avantajları da olabilir. Ancak Japonya’nın demokratik ve bireysel özgürlükleri garanti altına alan kimliğinden vazgeçmemesi, gelecekte bu ülkenin kendi yumuşak gücü ve sistemini koruması adına şarttır. Aksi durumda, faşist dönemi çağrıştıran bir Japonya, kuşkusuz bölgede ve dünyadaki Çin sempatisini arttıracaktır.

Kapak Fotoğrafı: BBC

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

DİPNOTLAR

[1] https://politikaakademisi.org/2025/09/19/japonyada-basbakan-ishibanin-istifasi-ve-yeni-lider-secimi/.

[2] https://www.bbc.com/news/articles/cx2pmy7m72lo.

[3] Resmi web sitesi için; https://www.sanae.gr.jp/.

[4] https://en.wikipedia.org/wiki/Sanae_Takaichi.

[5] https://www.nytimes.com/2021/09/20/world/asia/japan-election-sanae-takaichi.html; https://www.economist.com/asia/2025/09/26/takaichi-sanae-the-hardline-nationalist-who-may-soon-lead-japan.

[6] https://www.nytimes.com/2021/09/20/world/asia/japan-election-sanae-takaichi.html.

[7] https://www.bbc.com/news/world-asia-55472446.

[8] https://www.nytimes.com/2021/09/20/world/asia/japan-election-sanae-takaichi.html.

[9] https://theconversation.com/who-will-replace-yoshihide-suga-as-japans-prime-minister-heres-a-rundown-of-the-candidates-167355.

[10] https://www.aljazeera.com/news/2025/10/4/japans-ldp-elects-takaichi-as-new-leader-likely-to-be-first-female-pm.

[11] https://www.japantimes.co.jp/news/2024/09/25/japan/politics/focus-on-takaichipolitics/.

[12] https://www.reuters.com/world/asia-pacific/inspired-by-thatcher-japans-pm-in-waiting-takaichi-smashes-glass-ceiling-2025-10-04/.

[13] https://www.nytimes.com/2021/09/20/world/asia/japan-election-sanae-takaichi.html.

[14] https://gazeteoksijen.com/dunya/japonyada-iktidardaki-ldp-takaichiyi-ilk-kadin-lider-olarak-secti-253176.

[15] https://www.crjapan.org/voices/shinto-association-spiritual-leadership-shinseiren.

[16] https://theconversation.com/who-will-replace-yoshihide-suga-as-japans-prime-minister-heres-a-rundown-of-the-candidates-167355.

[17] https://www.chosun.com/english/world-en/2025/10/04/X7TGO3ZT25CMPNW6YOKXZUBOMA/.