27 Mart 2012 Salı
Nabucco Projesi
25 Mart 2012 Pazar
Uluslararası Politika Akademisi (UPA)
22 Mart 2012 Perşembe
Wikileaks Stratfor Belgeleri
Wikileaks 27 Şubat 2012 tarihinden itibaren internet sitesi üzerinden “The Global Intelligence Files (Küresel İstihbarat Dosyaları)” adı verilen yeni belgeler açıklamaya başlamıştır. Belgelerin Temmuz 2004 ve Aralık 2011 tarihleri arasında gönderilmiş Stratfor çalışanları arasındaki yazışmalar olduğu anlaşılmaktadır. Stratfor’un 1996 yılında Teksas’ta Amerikalı siyaset bilimci ve yazar George Friedman tarafından kurulmuş bir özel istihbarat firması olduğu bilinmektedir. Stratfor’a geçmişte Kosova krizi ve 11 Eylül saldırıları sonrasında yaptığı başarılı tahminler ve ABD yönetimine yakın tutumu nedeniyle dünya basınında “gölge CIA” lakabı verilmiştir. Günümüzde istihbarat teşkilatları dahi yoğunlaşan bilgi akışı nedeniyle bu tip özel şirketlerle işbirliği yapabilmekte ve onlardan hizmet satın alabilmektedir. Stratfor da başta ABD hükümeti ve CIA olmak üzere, Amerikan resmi kurumları ve dahası dünyaca ünlü büyük şirketler (Lockheed Martin, Coca Cola vs.) tarafından çeşitli konularda hizmetleri satın alınan çok önemli bir kuruluştur. Bu nedenle Stratfor uzmanları ve haber kaynaklarının yazışmalarının ifşa edilmesi çok önemli sırların ortaya dökülmesi anlamına gelebilir. Yine de Wikileaks’in ne olduğu ve kime hizmet ettiği henüz tam olarak anlaşılamadığı için belgelerin kesin doğru olup olmadığı konusunda net bir şey söylenmeyebilir.
Türkiye açısından Stratfor belgelerinin açıklanan kısmında en dikkat çekici olay, Stratfor çalışanlarının Türkiye’deki bilgi kaynaklarıdır. Stratfor’un Türkiye’deki bilgi kaynakları olarak gösterilen kişiler Taylan Bilgiç, Alparslan Akkuş, Emre Doğru, Mehmet Faruk Demir ve Gülçin Fatma Kabasakallı’dır. Bu şahıslardan Taylan Bilgiç Hürriyet Daily News gazetesinin dış politika yazarlarından ve aynı zamanda yazı işleri müdürü Murat Yetkin’in yardımcı editörüdür. Kendisi ayrıca daha önce stratejik düşünce konulu bir inceleme-araştırma çalışması olan “Düşünmenin Tam Zamanı”, bilimkurgu romanı olan “Dolunay” adlı kitapların çevirmenliğini yapmıştır. Belgelerde adı geçen kişilerden Alparslan Akkuş daha önce Turkish Daily News gazetesinde çalışmış, şimdilerde Sabah Gazetesi’nde Dış Haberler Müdürlüğü yapan bir gazetecidir. Akkuş Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olmuş (1992-1996), daha sonra Yeditepe Üniversitesi’nde MBA (2001-2004) yapmıştır. Kendisinin daha önceleri Gülen cemaatinin yayın organlarından olan Aksiyon dergisinde Rusya ve Asya ile ilgili makaleleri yayınlanmıştır. Belgede adı geçtiği söylenen bir diğer kişi olan Emre Doğru, Linkedin sitesinde yer alan özgeçmişine göre iki ayrı mevkide iki dönem Stratfor’da çalışmış. Buna göre önce Eylül 2007-Mayıs 2008 aralığında şirkete Türkiye’den müşteri kazandırmaya çalışan Emre Doğru, 2009 yılının Eylül ayından başlayarak geçtiğimiz Aralık ayına dek şirketin Ortadoğu ve Güney Asya Departmanı’nda analist olarak görev yapmış. İngilizce, Almanca ve Fransızca bilen Emre Doğru, daha önce Türk Dışişleri’nin NATO Delegasyonu’nda da rol üstlenmiş, Dışişleri’nin bazı komisyon toplantılarına katılmış ve NATO Zirvesi sonuç bildirgelerinin hazırlanmasına katkıda bulunmuş. Emre Doğru, 2006 yılındaysa Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı’nın Ankara bürosunda görev almış. Doğru’nun bir süredir (Ocak 2012’den beri) TÜSİAD’ın ABD temsilciliğini yaptığı biliniyor. Belgelerden Doğru’nun yeni CHP içerisinde bir bilgi kaynağı olduğu anlaşılıyor. Bu kaynağın tarifi CHP İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu’na birebir uyuyor. Bir Stratfor yazışmasında, çeşitli ülkelerde Stratfor’a gönderilen bedellerin bir listesi çıkartılmış. Bu bedellerin masraf parası mı, yoksa maaş ya da prim mi olduğu kesin olarak belirtilmiyor. Aralık 2011 tarihli bu listeye göre Emre Doğru’ya 2.925 dolar gönderilmiş. Aynı listede, enerji ve güvenlik konularında yazdığı kitaplarıyla da tanınan araştırmacı Mehmet Faruk Demir de var. Mehmet Faruk Demir’e ödenen ücret 1.666 dolar olarak belirtilmiş. Mehmet Faruk Demir 1970 Gaziantep Nizip doğumlu özellikle enerji sektörü ve milli güvenlik üzerine yazıları bulunan, Gülen cemaatine yakın Aksiyon dergisinde makaleleri yayınlanmış bir isim. Enerji ve güvenlik alanlarında birçok makalesi ve kitapları yayınlanmış olan Demir’in “ılımlı İslam” çizgisinde olduğuna dair güçlü bir algılama oluşmuş. Belgelerde Türkiye adına temas edilen kişiler arasında adı geçen son kişi olan Fatma Kabasakallı ise daha önce 2005 yılında Zaman Gazetesi’nde Mehmet Faruk Demir’le beraber “İran’a saldırmak imkânsız değil; ama…”[1] adlı ortak bir makale çalışması bulunan bir enerji uzmanı. Ayrıca Demir’in “Çöl Efsanesine Yolculuk: Kendini Arayan NATO” adlı e-kitap çalışmasının önsözünde Kabasakallı’ya kapak tasarımı ve bazı bilgiler için teşekkür ettiği görülüyor.[2] Kabasakallı’nın daha önce New Eurasia Magazine adlı dergide uluslararası ilişkiler ve enerji politikaları üzerine makaleler yazdığı, 1 yıl süreyle Türk Engelliler Federasyonu adına Başbakanlık danışmanlığı yaptığı, kısa süreler için Akşam gazetesinde savunma muhabiri olarak görev yaptığı, Gelecek Uluslararası Danışmanlık şirketinde danışmanlık yaptığı, Star Tv’nin Ankara temsilciliğini üstlendiği görülüyor. 2007-2009 arası iki yıl süreyle Kabasakallı Goldenstar adlı bir yatırım şirketinde danışmanlık yapıyor. Daha sonra ise 1 yıllığına STEAM araştırma merkezinde çalışıyor. Kabasakallı 2,5 yıldır ise www.enerjivadisi.com adresindeki bir sitenin yazı işleri müdürü olarak gözüküyor. Kabasakallı’nın birkaç aylığına Star Tv Ankara temsilciliği çok önemli bir görevde bulunabilmesi güçlü bağlantıları olduğunu gösteriyor. Diğer adı geçen tüm isimlerin de benzer şekilde çok kısa sürelerde yükselebildikleri görülüyor. Bu da ABD’nin Stratfor ve benzeri kurumlar aracılığıyla Türkiye üzerinde dostluk ve müttefiklik ilişkisinin de ötesinde bir etkisinin olduğunu düşündürüyor.
[1] Şu adresten okunabilir; http://www.mfarukdemir.com/haber.asp?haber=21.
[2] Şu adresten ulaşılabilir; http://www.mfarukdemir.com/yayin/kendini_arayan_nato.pdf.
Dr. Ozan Örmeci
16 Mart 2012 Cuma
Milli Bayramlarımız
Milli bayramlar eski Türklerden başlayarak Türk milleti için de özel bir önem arz etmiştir. Bayram kavramı ilk defa Kaşgarlı Mahmud’un XI. yüzyılda yazdığı Divar’da görülür. Kaşgarlı, kelimenin aslının “bedhrem” olduğunu, bu kelimeyi Oğuzların “beyrem” şekline çevirdiklerini belirtir. Yine Kaşgarlı’ya göre, “bayram eğlenme, gülme ve sevinme günüdür”. Bayramlar XI. yüzyıl Türk toplumunda, “bayram yeri” adı verilen bir meydanda kutlanmaktaydı. Bayram yeri, özellikle çiçeklerle süslenmekte, çıra veya meşalelerle aydınlatılmaktaydı ki, burası Kaşgarlı’nın ifadesiyle adeta “gönül açan” bir mekân olmaktaydı. Tarihi kayıtlara göre, Türklerin Hunlardan beri bayram ve festival türünden birçok tören ve faaliyetleri vardı. Mesela, Hun Türkleri beşinci ayda, yani ilkbaharda “Lung-cınğ” adı verilen yerde topluca büyük bir bayram yapmaktaydılar. Bu bayramda hem inançla ilgili adetler yerine getirilmekte, hem de türlü müsabakalar düzenlenmekteydi. Dini adet olarak evrenin yaratıcısı “Gök Tanrı” ve kutsal sayılan “yer” için at kurban edilmekteydi. Türk devletlerindeki milli bayramlar hakkında detaylı bilgi için; http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/koca_eski_bayram.pdf
Bu bilgilerin ardından Türkiye Cumhuriyeti devletinin günümüzde kutladığı milli bayramlara göz atalım;
23 Nisan: Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ulusal (milli) bayramlarından ve resmi tatil günlerinden olan 23 Nisan, tarihsel olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da ilk kez toplandığı tarih olan 23 Nisan 1920’den alır. 23 Nisan bu ilk mecliste ertesi yıl (1921) “23 Nisan Milli Bayramı” adıyla kutlanmaya başlamıştır. 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılması sonrası 1 Kasım 1923’ten itibaren kutlanmaya başlayan “Hâkimiyet-i Milliye Bayramı” ve Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin (Çocuk Esirgeme Kurumu) 23 Nisan 1927’de ilan ettiği ve bu tarihten itibaren kutlanmaya başlayan Çocuk Bayramı’nın birleşmesiyle yıllar içerisinde bu üç farklı olayın birleşimiyle oluşan bir kutlama haline gelmiştir. Fakat 1981’e kadar bu milli bayramın resmi bir adı olmamıştır. 1981 yılında darbe sonrası yönetime gelen Milli Güvenlik Konseyi’nin Ulusal Bayramlar ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanım Hükmündeki “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramıdır” kararı ile 23 Nisan kutlamaları resmi bir ada ve statüye kavuşmuştur. 23 Nisan 1979 tarihinden beri Türkiye’deki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramları gayrı resmi uluslararası bir hüviyete de kavuşmuştur. 1979 yılında Birleşmiş Milletler’de (UNESCO) Uluslararası Çocuk Yılı’nın gündeme gelmesi ile beraber Dünya Çocuk Bayramı kutlamaları uluslararası kamuoyunda düşünülmeye başlanmıştır. Türkiye bu konuda da öncülük yapmak istemiş ve 17 Nisan 1978’de Türkiye’nin elli küsur yıldır kutladığı 23 Nisan’ın Dünya Çocuk Bayramı olması Birleşmiş Milletler’e önerilmiştir. Maalesef Türkiye’nin geçerli ve haklı gerekçelere dayandırdığı bu teklif, Soğuk Savaş döneminin karanlık atmosferinde Batı ve Doğu bloğu ülkelerinin ilgisini çekmemiş ve Türkiye bu konuda yalnız kalmıştır. Ancak Türkiye bundan sonra da bu hususta mücadelesini sürdürecektir. Bu doğrultuda Türkiye ikili ilişkilerini kullanarak 23 Nisan 1979’dan itibaren kutlamalara dünya ülkelerinden çocukları davet etmeye ve onları Ankara’da ağırlamaya başlamıştır. 23 Nisan kutlamaları Türk Devleti’nin bugün belki de az sayıdaki dış prestijini arttıran kutlamalarından birisidir. 23 Nisan kutlamaları ilk yıllarda İstiklal Marşı’nın okunması, şehitler için saygı duruşunda bulunulması şeklinde yapılıyordu. 1927’den itibaren Atatürk’ün teşvikiyle Cumhurbaşkanlığı Bandosu çocuklar için konser vermeye başlamış ve Ankara’da bir çocuk balosu verilmesi geleneği oluşmuştur. 1928’de Dr. Fuat (Umay) Bey’in teklifiyle daha geniş içerikli bir program hazırlanmış, ilanlar verilmiş, halk davet edilmiş, çocuk alayları oluşturulmuş, yarışmalar ve geziler düzenlenmiştir. 1929’daki 23 Nisan’dan önce Himaye-i Etfal Cemiyeti 23-30 Nisan haftasını “Çocuk Haftası” olarak duyurmuş, etkinlikler çoğaltılarak bir haftaya yayılmıştır. Asıl bayram yine 23 Nisan’da kutlanmaya devam edilmiş, çocuk balosu yine Atatürk tarafından himaye edilmiştir. Fakat tüm çabalara karşın bayramın ülke geneline yayılmakta sorun yaşanmıştır. 1933 yılı 23 Nisan’ında Atatürk yeni bir gelenek başlattı. O sabah çocukları makamında kabul etti ve onlarla sohbet etti. O tarihten beri bu uygulama standart bir hal almış ve 23 Nisan kutlamalarının en renkli bölümünü oluşturmuştur. Aynı yıl stadyumlarda beden hareketi gösterileri yapılmaya başlandı. O bayram, Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip Bey’'in kaleme aldığı “Andımız” çocuklar tarafından ilk kez okundu. 1970’lerde artık 23 Nisan Çocuk Bayramı tüm ulustan katılım alan bir bayram halini almıştı. Günümüzde 23 Nisan günlerinde bayram, Türkiye Cumhuriyeti devleti erkânının başta Anıtkabir olmak üzere çeşitli Atatürk anıtlarında yaptıkları resmi törenlerle başlamakta, stadyumlarda ilköğretim öğrencilerinin hazırladığı gösterilerin sergilenmesi ve resmigeçit töreniyle devam etmektedir. Akşamları da büyük şehirlerde fener alayı düzenlenir. Resmi törenlerden sonra bayram yeri olarak nitelendirilen çayırlarda güreşler, koşular ve başka çeşit yarışmalar düzenlenir. Çeşitli sivil toplum örgütleri veya kuruluşlar tarafından düzenlenen etkinlikler yer alır. Önceden belirlenmiş öğrenciler kısa bir süreliğine kurumlardaki devlet memurlarının makamlarına oturur, onlarla orada sohbet edilir. Ayrıca 23 Nisan günü Türkiye’de resmî tatil günüdür. İlköğretim öğrencilerine 24 Nisan günü de tatildir. Daha detaylı ve akademik bir çalışma için; http://pauegitimdergi.pau.edu.tr/Makaleler/854897718_10-23%20N%C4%B0SAN%20M%C4%B0LL%C3%8E%20HAK%C4%B0M%C4%B0YET%20VE%20%C3%87OCUK%20BAYRAMI.pdf
19 Mayıs: 19 Mayıs “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin resmi tatil günlerinden ve milli bayramlarından birisidir. 19 Mayıs kutlamaları tarihsel olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıktığı gün olan 19 Mayıs’tan gelmektedir. Bugün Türk Milli Mücadelesi ve Kurtuluş Savaşı’nın da başlangıç tarihi kabul edilmektedir. Zira bu tarihten sonra Mustafa Kemal devlet görevini bırakarak Anadolu’da milli bir direnişi örgütlemek için harekete geçmiştir. Atatürk bu bayramı daha sonra gençlere armağan ederek, onlara duyduğu önem ve güveni sergilemiştir. 20 Haziran 1938 tarihli kanunla “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanan bu ulusal bayramın adı 12 Eylül 1980 darbesinden sonra “Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” olarak değiştirilmiştir. Her yıl 19 Mayıs günü Gençlik ve Spor Bayramı Türkiye’nin dört bir yanında spor gösterileri ve törenlerle kutlanır. Üzerinde “Gençlikten Atatürk Sevgisiyle Cumhurbaşkanı’na” yazan ve “Sevgi Bayrağı” olarak adlandırılan dev bir bayrak Kurtuluş Yolu’ndaki Tütün İskelesi’nden karaya çıkarılarak Samsun Valisi’ne verilir. Daha sonra bayrak, Cumhurbaşkanı’na sunulmak üzere genç atletlere teslim edilir. Samsun’dan yola çıkarılarak Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan, Erzurum, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir ve Kırıkkale’den sonra, 19 Mayıs törenlerinde Ankara’da Cumhurbaşkanı’na sunulur. Yeni değişikliklerle diğer resmi milli bayramlar gibi 19 Mayıs törenlerinin de içeriğinde önemli değişiklikler yaşanacağı ve artık yalnızca başkent Ankara’da stadyum kutlamalarının yapılacağı, diğer şehirlerde kutlamaların okullarla sınırlanacağı yakın dönemde yazılı ve görsel basınımıza yansıdı. Bu yönde hükümete yönelik bazı övgü ve eleştiriler kimi köşe yazarlarınca dile getirildi.
30 Ağustos: 30 Ağustos “Zafer Bayramı” Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin resmi tatil günlerinden ve milli bayramlarından birisidir. Zafer Bayramı, 1922 yılında 26 Ağustos’ta başlayıp, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni (Büyük Taarruz) anmak için kutlanan bayramdır. İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder. Zafer Bayramı, ilk defa 30 Ağustos 1923 günü Afyonkarahisar, Denizli, Kahramanmaraş, Ankara ve İzmir’de kutlanmıştır. Resmi olarak Zafer Bayramı ilan edilmesi ise 1935 yılının Mayıs ayında olmuştur. 30 Ağustos Zafer Bayramı, tüm yurtta törenlerle kutlanır. Devlet erkânı ve birçok vatandaş, Ankara’da Anıtkabir’i, diğer illerde de anıt ve şehitlikleri ziyaret edip, Mustafa Kemal Atatürk’e, silâh arkadaşlarına ve komutasında savaşmış askerlere şükranlarını sunar. Hemen hemen her yerleşim yerinde, askeri birlikler geçit törenlerine katılır. Ayrıca dış temsilciliklerde de çeşitli kutlamalar yapılır. Her yıl, Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksekokulları bu tarihte mezun verir. Tüm subay ve astsubay rütbe değişiklikleri bu tarihte geçerli olur.
29 Ekim: 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetimizin ilan edilmesi olayına dayanır. Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kutlanan milli bir bayram ve resmi bir tatil günüdür. 2 Şubat 1925’te Dış İşleri Bakanlığı’nca düzenlenen bir kanun teklifiyle 29 Ekim’in Cumhuriyet Bayramı olması teklif edilmiştir. Bu teklif Anayasa Komisyonu tarafından incelenmiş ve 18 Nisan’da karara bağlanmıştır. 19 Nisan’da ise TBMM tarafından onaylanmıştır. 629 sayılı bu kanun ile 1925 yılından beri 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı olarak kutlanmaktadır. Cumhuriyet Bayramı’nın kutlandığı Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC’de 28 Ekim öğleden sonra ve 29 Ekim tam gün olmak üzere bir buçuk gün resmi tatildir. 29 Ekimlerde stadyumlarda şenlikler yapılır, akşam ise geleneksel olarak fener alayları düzenlenir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’in Onuncu Yıl kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği 10. Yıl Nutku’nda bu günü “en büyük bayram” olarak nitelendirmiştir.
Dr. Ozan Örmeci