21 Eylül 2012 Cuma

Yerelde Başarı Ulusal ve Küresel Başarının Anahtarıdır


Önceki gün Cumhuriyet Halk Partisi Uşak Merkez İlçe Teşkilatı Gençlik Kolları’nın düzenlediği bir söyleşiye katıldım. Okulların yeni açılması nedeniyle fazla kalabalık olmayan bir genç grubuna hitap ettiğim söyleşinin bir bölümüne, son dönemde gösterdiği “milli” duruş ve çalışkanlığıyla Uşak’ta ve genel olarak Türkiye’de büyük sempati toplayan CHP Uşak milletvekili Sayın Dilek Akagün Yılmaz da katıldı.
Söyleşide genel olarak 21. yüzyıl dünyasında “solcu” olmanın ne demek olduğundan ve Türkiye’nin son dönemde yaşadığı sorunlardan bahsettim. Bu noktada CHP’nin vicdan ve yurtseverlik değerlerini temsil etmesi gerektiğine ve ancak bu iki değer noktasından hareketle sandıkta başarı kazanılabileceğine dikkat çektim. Katılan gençlerin özellikle terör ve dış politika konulu sorularına cevap vermeye çalıştım. Milli reflekslerin güçlü olduğu bir ilimiz olan Uşak’ta herkesin gündemi terör, doğal olarak gençler de daha çok bu konularda bana sorular yönelttiler. Dilim döndüğünce soruları yanıtlandırmaya çalıştım. Ancak siyasette başarı konusunda özellikle üzerinde durduğum bir hususu burada sizlerle de paylaşmak isterim. Bugün küreselleşmenin mottosu olan “küresel düşün, yerel davran” sözünün de işaret ettiği gibi küreselleşen dünyada global bir oyuncu olmanın yolu öncelikle yerelde başarıdan geçiyor. CHP ve diğer muhalefet partileri AKP’yi yakalayabilmek için dünyadaki güç merkezleriyle, önemli devletlerle ilişki kurmalıdır ve bunların faydası olacaktır ancak bütün mesele öncelikle sandıkta başarı kazanarak iktidara gelebilmektir. Bunun yolu da yerelde güçlü ekipler kurarak başarı kazanmaktan, belediyeleri almaktan geçer. Anadolu’da küçük illerimizin olduğu düşünülürse muhalefet partilerinin güçlü teşkilatlar-ekipler kurmaları durumunda seçim çalışmalarını çok daha iyi organize ederek yerelde başarı kazanmaları mümkün gözüküyor. Aday seçimi de bu noktada çok önemli. Yerelde sevilen, sayılan bir adayın seçilmesi parti oyunun üzerinde oy alınmasını sağlayabilir. Mustafa Sarıgül’ün Şişli’de, Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir’de aldığı oylar bunun ispatıdır. Demek ki doğru aday seçilir ve iyi bir ekiple doğru bir çalışma yapılırsa partinin oy oranlarının çok daha üzerinde oy almak mümkündür. CHP yönetiminin yerel seçimler yaklaşırken bu gerçeği daha iyi anlaması gerektiği inancındayım.
Yerel seçimlerle ilgili bazı akademik bilgileri de ilerleyen haftalarda sizlerle paylaşacağım.
Dr. Ozan Örmeci

13 Eylül 2012 Perşembe

Müslümanların Masumiyeti ve ABD Büyükelçiliklerine Saldırılar


Dünya kamuoyu 11 Eylül 2012 tarihinde Libya ve Mısır’da, bugün de (13 Eylül 2012) Yemen’de Amerika Birleşik Devletleri’ne yapılan terörist saldırılarla çalkalanıyor. Amerika’nın Libya Büyükelçisi J. Christopher Stevens’ın öldürülmesi bu ülkede büyük bir öfke doğmasına ve Suriye içsavaşı sonrası gölgelenen Arap Baharı umutlarının daha da solmasına yol açtı. Dünya ve Türkiye medyası olayı daha çok “Innocence of Muslims (Müslümanların Masumiyeti)” adlı İslamiyet’i karalamak amacıyla çekilen saçmasapan bir filme yönelik tepkiler şeklinde yorumlarken, aslında gerçeğin çok daha farklı olabileceğini düşünüyorum.

Medyamızda fazla yer bulamasa da birkaç gün önce Yemen’de Amerikan insansız hava araçlarının yaptığı saldırıda Yemen El Kaidesi’nin iki numaralı ismi kabul edilen Said el-Şihri öldürülmüş, bu olay Ortadoğu coğrafyasında radikal İslamcı/Selefi tabanda büyük tepki yaratmıştı.[1] İsrail istihbaratına yakın DEBKA sitesinde yer alan habere göre, işte bu olaydan sonra El Kaide’nin 2 numaralı ismi kabul edilen Eymen ez-Zevahiri’nin hem bu olay, hem de Haziran ayında yine Amerikan insansız hava araçlarının yaptığı saldırıda Kuzeybatı Pakistan’da öldürülen Ebu Yahya el-Libi’nin [2] intikamını almak amacıyla Amerikan büyükelçiliklerine saldırıyı emrettiği iddia ediliyor.[3] Hakikaten olaydan yalnızca birkaç önce birkaç dakikalık skeçlerinin internete düştüğü “Innocence of Muslims” filminin rahatsız edici içeriğine karşın, kitlelerce izlenip böyle bir olaya sebebiyet verdiğini düşünmek doğru bir yaklaşım olarak gözükmüyor. Dolayısıyla olayın daha çok ABD Başkanlık seçimleri ve ABD dış politikasına yönelik bir mesaj olduğu fikri olayı araştıran kişilerde doğuyor. Hakikaten Amerika’nın en sevilen devlet adamlarından olan Stevens’ın[4] ölümüne neden olan bu olayın, ABD’nin son dönemde geliştirdiği politikaları gölgeleyebileceğini ve yeniden Ortadoğu için askeri plan ve statejilerin öne çıkabileceğini düşünüyorum. Bin Ladin öldürüldüğünde kamuoyu yoklamalarında en yüksek halk desteğine (% 81) kavuşan[5], ancak sonrasında hızla popülaritesini kaybeden Demokrat ABD Başkanı Barack Obama’nın da bu süreçten olumsuz etkileneceği ve seçimler öncesi Cumhuriyetçi Parti adayı Mitt Romney’nin şahin politikalarıyla seçmene daha cazip gelebileceği düşüncesi de doğal olarak akla geliyor. Bir diğer önemli konu ise Çin’in hızlı yükselişi nedeniyle askeri/siyasi ağırlığını Asya’ya kaydırması beklenen ABD’nin Ortadoğu’da kalması durumunda Asya’ya ne denli etkin şekilde açılabileceği...

Gerçek sebep ne olursa olsun, sivil-demokrat çevreler için her türlü terörizm faaliyeti kınanmalı ve terörizmle mücadelede uluslararası işbirliği için daha fazla çaba sarfedilmesi yönünde kamuoyu oluşturulması gerekiyor. Terörizm yalnızca bizi vurunca değil, başkalarını vurunca da aynı duyarlılığı korumamız lazım. Aksi takdirde terörle mücadelemizde biz de yalnız kalabiliriz...

Dr. Ozan ÖRMECİ


REFERANSLAR
1-) “El Kaide’nin 2 numaralı ismi öldürüldü”, Star, Erişim Adresi: http://haber.stargazete.com/dunya/el-kaidenin-2-numarali-ismi-olduruldu/haber-687788, Erişim Tarihi: 13.09.2012.

2-) ”El Kaide’nin 2 numaralı ismi El Libi öldürüldü”, Sabah, Erişim Adresi: http://www.sabah.com.tr/Dunya/2012/06/06/el-kaidenin-iki-numarali-ismi-el-libi-olduruldu-76356365742, Erişim Tarihi: 13.09.2012.

3-) “Al Zawahri personally ordered Al Qaeda to murder US Ambassador Stevens”, DEBKA, Erişim Adresi: http://debka.com/article/22353/Al-Zawahri-personally-ordered-Al-Qaeda-to-murder-US-Ambassador-Stevens-, Erişim Tarihi: 13.09.2012.


4-)       “Obituary: J Christopher Stevens”, BBC, Erişim Adresi: http://www.bbc.co.uk/news/world-us-canada-19571272, Erişim Tarihi: 13.09.2012.

5-) “Obama’nın Bu Kez İşi Zor Gözüküyor”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/?p=2613, Erişim Tarihi: 13.09.2012.

9 Eylül 2012 Pazar

Ortadoğu'da Satranç ve Tavla


Ünlü Amerikalı yazar Bernard Lewis, Ortadoğu isimli kitabının başlarında Ortadoğu’daki sosyal yaşamın özelliklerinden bahsederken tavla ve satranç oyunlarından söz eder. Lewis’e göre satranç Ortadoğu’da zaman zaman arka planda kalan akılcılığı ve insan iradesinin önemini sembolize ederken, tavla ise Ortadoğu’da yaygın olan dini fanatizmin bir uzantısı şeklinde kaderciliği ve teslimiyeti simgeler. Bu örnekten yola çıkarsak Ortadoğu siyasetinde de satranç ve tavlayı tercih eden farklı aktörlerin varlığından söz etmek doğru olur.

Ortadoğu siyasetinin en önemli aktörlerinden olan Türkler; Osmanlı döneminden başlayarak Ortadoğu’da satranç oyununun yani akılcılığın en önemli temsilcisi olmuşlar, bu sayede uzun yıllar büyük bir imparatorluğun, daha sonrasında da Ortadoğu’daki yegane seküler ve demokratik rejimin sahibi olabilmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugün de Ortadoğu’da barış ve istikrarın tesisi için çok yönlü politikalar geliştirmekte, demokrasi yanlısı tutumu ile mevcut dengeler arasında son Suriye krizi sayılmazsa dikkatli ve ölçülü yollar bulmayı başarmaktadır.

Ortadoğu’nun kadim ve güçlü toplumlarından Persler (İranlılar) da önemli kültürel birikimleri ve diplomatik gelenekleriyle 20. yüzyıl sonlarına kadar en önemli satranç oyuncularından biri olagelmiştir. Ancak 1979’daki İslam Devrimi sonrası İran’ın giderek akılcılık ve denge politikasına dayalı geleneğinden saptığı ve mezhepsel (dini) fanatizm ekseninde politikalar geliştirmeye başladığı görülmektedir. Bu durumun olumsuz sonuçları kuşkusuz yalnızca İran’ı değil, tüm bölge ülkelerini etkileyebilecek ölçüde zararlıdır. İran’ın nükleer programı konusundaki ısrarı bugün başta İsrail olmak üzere tüm Batı dünyası ile İran’ı karşı karşıya getirmekte, İslam dünyasını Batı’nın hedefine yerleştirerek çok zor bir duruma itmektedir. İran’ın satrançtan tavlaya evrimi, kendisini İran’ın nükleer programı nedeniyle tehlikede hisseden İsrail’in de giderek satrançtan tavlaya geçmesine ve Ortadoğu’nun patlamaya hazır bir bombaya dönüşmesine neden olmaktadır. Bu süreçte Türkiye gibi akılcı aktörler dahi barışı korumak adına bocalamakta ve zorlanmaktadır.

Ortadoğu’nun diğer önemli temsilcisi olan Araplar ise tarihsel süreçte daha çok tavla ile özdeşleşen dini fanatizm ve kadercilik ekseninde yaşamış ve maalesef bugün 21. yüzyıl başlarında ancak yeni yeni bazı ülkelerde (Mısır, Tunus) demokrasi filizlenmeye başlamıştır. Arap Uyanışı geç de olsa önemlidir ve bölgenin istikrarı adına mutlaka doğru bir yöne kanalize edilmelidir. Bunun yolu da bu ülkelerde de Türkiye’dekine benzer şekilde seküler, demokratik ve çoğulcu rejimler inşa etmekten geçer.

Dr. Ozan ÖRMECİ