1 Aralık 2024 Pazar

Romanya'nın Seçim Maratonunda Belirsizlik ve Sürprizler Ön Plana Çıkıyor

 

Giriş

Türkiye'nin siyasi/diplomatik, ticari/ekonomik ve toplumsal/kültürel ilişkilerinin çok iyi düzeyde olduğu bir komşu devlet olan Romanya'da, daha önceki bir yazımda da belirttiğim üzere, 2024 yılının son haftaları üst üste düzenlenen Başkanlık ve parlamento seçimleri nedeniyle adeta bir "seçim yılı"na veya "seçim maratonu"na dönüşmüştür. Halen devam eden süreçte ise, şimdilik belirsizlik ve sürprizler ön plana çıkmaktadır. Bu yazıda, süreç olarak devam eden 2024 Romanya seçimleri mercek altına alınacaktır.

2024 Devlet Başkanlığı Seçimleri İlk Turu

24 Kasım 2024 tarihinde düzenlenen Romanya Devlet Başkanlığı seçimleri ilk turunda, anketlerin ortaya koyduğu sonuçlar ve ülkenin yerleşik düzenini temsil eden siyasal yorumcuların genel görüşü, aşırı sağ-aşırı milliyetçi çizgideki Rumen Birliği İttifakı (AUR) lideri ve Başkan adayı George Simion'un son dönemde yükselen popülaritesi nedeniyle ilk turda sürpriz ölçüde yüksek oylara ulaşarak ikinci tura kalabileceği, ancak ilk turda merkez sol Sosyal Demokrat Parti (PSD) Başkan adayı ve mevcut Başbakan Marcel Ciolacu'nun bir şekilde kendisini ikinci tura atmayı başararak, ikinci turda da Avrupa Birliği (AB) yanlısı medya ve çevrelerin desteğiyle rahat bir şekilde Devlet Başkanlığına seçileceği yönündeydi. Zaten Romanya'nın Soğuk Savaş ve komünist idare sonrasındaki genel çizgisine bakıldığında, ülkenin daima merkez sol PSD ve merkez sağ Ulusal Liberal Parti-PNL'nin başını çektiği iktidarlar tarafından yönetildiği biliniyordu. 

Călin Georgescu

Ancak Romanya'dan gelen ilk tur sonuçları, tüm anket ve yorumların ötesinde çok daha farklı ve yeni sürpriz ve belirsizliklere yol açtı. Öyle ki, aşırı sağcı Simion hakikaten de oy oranını yüzde 14'ler seviyesine (yüzde 13,86) çıkarsa da, asıl büyük sürprizi -geçmişte AUR partisinde siyaset yapmasına karşın- bu seçime bağımsız aday olarak giren Călin Georgescu yaptı. Aşırı sağ eğilimli, Rusya yanlısı olduğu yönünde eleştiriler alan ve özellikle Batı ittifakı ve NATO'ya yönelik sert eleştirileriyle sivrilen Georgescu, yüzde 23 civarında bir oyla (yüzde 22,94) seçimi ilk sırada tamamladı ve Romanya siyasal tarihinin en büyük sürprizlerinden birine imza attı. Asıl ilginç olay ise, bir şekilde ilk turu ilk ikide tamamlaması ve sonrasında ikinci turda aşırı sağa karşı yeniden seçilmesi beklenen PSD Başkan adayı ve Başbakan Marcel Ciolacu’nun yüzde 19,15 oy oranıyla ilk turu üçüncü sırada tamamlayarak yarıştan elenmesi oldu. Yenilgi sonrasında PSD Genel Başkanlığından istifa eden Ciolacu, partisinin 1 Aralık 2024 tarihindeki kritik parlamento seçimleri öncesinde bu şekilde toparlanabileceğini düşünerek istifa kararını alsa da, aslında sorunun kişiliğine yönelik bir tepkiden ziyade, Rumen halkının ülkenin mevcut siyasal sistemi ve ekonomik durumundan hoşnutsuzluğu olduğu iddia edilebilir.

Elena Lasconi

Merkez sağ eğilimli Milli Liberal Parti veya Ulusal Liberal Parti (PNL) ile birlikte ülkenin yerleşik iki büyük gücünden biri olan sosyal demokratları bu seçimde geride bırakan ve büyük bir sürprize imza atan parti/lider ise, liberal çizgideki Romanya'yı Kurtar Birliği (USR) partisi ve partinin lideri ve Başkan adayı Elena Lasconi oldu. Her ne kadar seçim gecesi ve ertesi gün sabah erken saatlerde Georgescu'nun ardından ikinci sıradaki aday Ciolacu olarak gösterilse de, Rumen diyasporasının ilerleyen saatlerde -bilhassa Moldova'dan- ulaşan oyları neticesinde, Lasconi, oy oranını yüzde 19,18 seviyesine çıkararak Ciolacu'yu 3.000 oy kadar farkla geçmeyi başardı ve kendisini ikinci tura atmayı bildi. Merkez sağ PNL adayı Nicolae Ciuca ise yüzde 8,79 oyla oldukça başarısız bir sonuca imza attı.

Romanya'da seçim sonuçlarının belli olmasının ardından ülkede büyük bir sürpriz havası ve belirsizlik durumu ortaya çıktı. İlk tur sonuçlarının ardından bir anda favori aday haline gelen Călin Georgescu, ülkesinin basın-yayın kuruluşlarına yaptığı açıklamalarda, aşırı sağcı/faşist bir lider olmadığını ve yalnızca ülkesini seven bir vatansever olduğunu açıklarken, ülkedeki AB yanlısı liberal çevreler ise faşist ve diktatör eğilimli bir siyasetçi olarak değerlendirdikleri Georgescu aleyhine düzenli şekilde protesto gösterileri düzenlemeye başladılar.

Ülkedeki bu gerginlik atmosferi yetmezmiş gibi, ilerleyen günlerde ülkedeki en yetkili yargı mercii olan Anayasa Mahkemesi'nin aldığı bir karar seçimleri daha da belirsiz bir konuma soktu. İkinci ve üçüncü aday arasındaki oy farkının çok az olması ve seçime dışarıdan müdahale olduğu yönündeki iddiaları değerlendiren Romanya Anayasa Mahkemesi, oyların yeniden sayılması yönünde bir karar alırken, bunun ancak 1 Aralık'taki parlamento seçimlerinden sonra yapılabileceğine hükmetti. Acil olarak toplanan Romanya Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi de, ülkedeki seçim sürecine dışarıdan çeşitli müdahaleler ve siber saldırıların olduğuna dair bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, müdahaleci yabancı devlet olarak Rusya suçlanırken, internet platformu olarak da Çin menşeli TikTok'un algoritmalar vasıtasıyla belirli adaylar (Georgescu) lehine propaganda yapmakla eleştirilmesi dikkat çekti. Bu şekilde, Facebook-Cambridge Analytica skandalı sonrasında bir kez daha bir internet platformu bir ülkedeki seçim sürecine yasadışı şekilde müdahil olmakla suçlandı.

Sonuçta, 2024 Romanya Devlet Başkanlığı seçimleri ilk turu ardından Anayasa Mahkemesi'nin yeniden sayım sonrasında vereceği nihai karar merak konusu olurken, bir şekilde seçim güvenliğine yönelik itimatsızlık algısının oluşması durumunda halkın ikinci tur öncesinde ve seçim sürecinde vereceği tepkiler de merak ve endişe konusu olmaya devam ediyor. Seçimin sonucunun ne olacağı hakkında hüküm vermek, ilk tur sonuçları da düşünüldüğünde çok zor olmakla birlikte, normalde AB yanlısı ve demokratik değerleri daha yoğun şekilde savunan Lasconi'nin seçimi kazanmasını beklemek doğru bir yaklaşım olacaktır. Lakin Romanya'da halkın sisteme yönelik son yıllarda artan memnuniyetsizliği, ikinci turda Călin Georgescu'yu bir büyük sürpriz daha yaparak Başkanlığa taşıyabilir. Bu ise, kuşkusuz partisiz ve bağımsız bir aday olan Georgescu'nun parlamentoda çoğunluğunun olmayacağı da düşünüldüğünde henüz büyük bir demokratik felaket olmayacaksa bile, Romanya'nın Batı ittifakı içerisindeki konumuna dair ciddi belirsizlik ve endişelere yol açabilir.

2024 Romanya Parlamento Seçimleri

Yarı-başkanlık sistemi ile yönetilen Romanya'da Devlet Başkanlığı seçimi ile birlikte parlamento seçim sonuçları aritmetiğine göre oluşan hükümet de büyük önem taşırken, 1 Aralık 2024 Pazar günü yapılan ve katılım oranının yüzde 52'yi aştığı seçimler sonucunda, henüz kesinleşmeyen seçim sonuçlarına göre, Devlet Başkanlığı seçiminde gerekli performansı gösteremeyen iktidardaki PSD, yüzde 22,2 civarında oyla ülkedeki en güçlü parti olmayı sürdürecek ve büyük ihtimalle bir şekilde yeni koalisyon hükümetini de kuracak. Seçime ilk tur sonuçlarının ardından istifa eden Başkan adayı Ciolacu'nun yerine geçici Genel Başkan olarak atanan 1985 doğumlu genç siyasetçi Victor Negrescu liderliğinde giren AB yanlısı sosyal demokrat parti, bu şekilde ülkedeki gücünü koruyabilir ve Başkanlığı aşırı sağ veya merkez/liberal güçlere kaptırsa da, ülkedeki Batı yanlısı yerleşik düzeni koruyabilir.

2024 Romanya parlamento seçim sonuçları

Kaynak: G4media

Ancak Başkanlık seçimleri ilk turu ardından parlamento seçim sonuçları da gösteriyor ki, Romanya'da aşırı sağın yükselişi bir tesadüf değil, artık ciddi bir vaka. Öyle ki, George Simion liderliğindeki AUR partisi, sandık çıkış anketlerine göre yüzde 18 civarında oyla ülkedeki en büyük ikinci siyasi parti durumunda. Köklü merkez sağ parti PNL de yine yüzde 13,3 düzeyinde bir oyla ülkedeki gücünü koruyacak ve üçüncü büyük parti olarak yoluna devam edecek. Başbakan Ciolacu'nun ilk turda elenmesi kesinleşirse Başkanlık seçimi ikinci turunda Călin Georgescu karşısında tüm merkez güçlerin desteklediği favori aday haline gelebilecek Elena Lasconi liderliğindeki liberal USR ise, yüzde 12,3 oyla dördüncü sırada yer alacak. Ancak elbette bu oy oranları henüz kesinleşmiş durumda değil. Bu anlamda, Romanya'da yeni dönemde iki veya daha çok partinin katılımıyla aşırı sağcı AUR partisini dışlayan merkez çizgide ve Brüksel yanlısı bir koalisyon hükümetinin kurulması akla yatkın bir ihtimal gibi gözükse de, elbette son dönemde gelişen Rusya-Ukrayna Savaşı ve Avrupa güvenliğine yönelik nükleer savaş boyutuna ulaşan riskler nedeniyle çok istikrarsız bir dönemden geçen AB'nin Rusya etkisine en açık ülkelerinden birisi olan Romanya'da neler yaşanabileceğini önceden kestirmek oldukça zor.

Sonuç

Sonuç olarak, Romanya'nın son dönemde NATO-Rusya geriliminde ABD nezdinde stratejik önemi artmasına karşın, Rusya ile ilişkilerin gerilmesinin bu ülke siyasetinde son aylarda belirgin şekilde kaotik bir ortama kapı araladığı hissediliyor. Bu bağlamda, 2024 Devlet Başkanlığı seçimi ilk turunda Rusya yanlısı aday Călin Georgescu'nun büyük başarısı, bence halkın mevcut sistemden duyduğu memnuniyetsizliğe ve AB'nin son dönemde yaşadığı meşruiyet kaybına işaret ediyor. Buna karşın, Georgescu karşısında ikinci turda AB yanlısı liberal aday Elena Lasconi'nin seçilmesi yine de büyük bir sürpriz olmaz. Ancak elbette Anayasa Mahkemesi'nin yeniden yapacağı sayım sonrasında Lasconi'nin ikinci turdaki adaylığının iptali ve yerine önceki Başbakan Marcel Ciolacu’nun adaylığı kararı çıkarsa, popülaritesi diplerde gezinen Ciolacu karşısında Georgescu'nun daha şanslı olması beklenebilir. Kesinleşmeyen parlamento seçim sonuçları ise, Başkanlık seçimi ilk turundaki şok sonrasında merkez güçlerin toparlandığı izlenimini uyandırsa da, aşırı sağın yükselişi de artık Romanya'da yadsınamaz bir gerçek. 

Kapak fotoğrafı: https://indianexpress.com/article/news-today/romania-presidential-election-recount-9695712/

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

28 Kasım 2024 Perşembe

UPA Söyleşi: Rusya Uzmanı Sadık Arpacı ile Rusya Gündemi


İstanbul Kent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (İngilizce) Bölümü Başkanı ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü Prof. Dr. Ozan Örmeci, 28 Kasım 2024 tarihinde öğrencisi ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) yazarı Rusya uzmanı Sadık Arpacı ile Rusya gündemini değerlendiren bir söyleşi gerçekleştirdi.

27 Kasım 2024 Çarşamba

İstanbul Kent Üniversitesi'nde Düzenlenen Türk-Amerikan İlişkileri Konulu Yuvarlak Masa Toplantısından Satır Başları

 

İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane kampüsünde 27 Kasım 2024 tarihinde düzenlenen "The Potential Impacts of Donald Trump's Second Term in the U.S. Presidency on the World and Türkiye" (Donald Trump'ın İkinci Dönem ABD Başkanlığının Dünya ve Türkiye Üzerindeki Olası Etkileri) adlı yuvarlak masa toplantısı, seçkin Türk ve Amerikalı akademisyen ve eski devlet görevlilerinin konuştuğu önemli bir akademik ve diplomatik etkinlik olarak dikkat çekmiş ve Donald Trump'ın 47. ABD Başkanı olarak göreve başlamasına günler kala, yeni dönemde yaşanabilecek gelişmelere dair öngörüler sunmuştur. Bu yazıda, bu önemli etkinlikte yer alan Amerikalı değerli konuşmacıların fikirleri özetlenecektir.

Etkinlik afişi

Benim moderatörü olduğum etkinlik açılış konuşmalarını emekli Amerikalı diplomat (Büyükelçi) Matthew Bryza ile İstanbul Kent Üniversitesi İİSBF Dekanı Prof. Dr. Hasret Çomak yapmışlardır. İlerleyen dakikalarda İstanbul Kent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necmettin Atsü de etkinliğe katılım sağlayarak başarı dileklerini konuşmacılara iletmiştir.

İstanbul Kent Üniversitesi Rektör ve İİSBF Dekanı etkinliği takip ederken

Bakü Büyükelçisi olarak tanınan Türkiye dostu Matthew Bryza, açılış konuşmasında, bir kez daha Başkan seçilen Donald Trump'ın öngörülemez (unpredictable) bir siyasetçi olarak nam saldığını ve bu özelliğini diplomaside avantaj olarak kullanmaya çalıştığını belirterek başladığı konuşmasında, yeni dönemde Başkan Trump'ın kişiliği nedeniyle ABD'de etkileşime dayalı diplomasinin (transactionalism) çok yaygın ve belirgin hale geleceğini ifade etti. Trump'ın bir işadamı (iş insanı) olarak diplomaside de al-ver mantığıyla hareket ettiğini ve genelde kısa vadeli çıkarlara odaklandığını belirten emekli Amerikalı diplomat, Trump'ın mekanik bir mantıkla uluslararası ilişkileri de daha çok ticaret dengesi perspektifinden değerlendirdiğini ısrarla vurguladı. Başkan Trump'a yakın bir şirkette çalıştığını ve onun liderlik tarzını iyi bildiğini belirten Bryza, Joe Biden gibi kolektif güvenlik, demokrasi ve NATO çıkarları perspektifinden dünyayı algılayan bir Başkan'dan sonra Trump'ın çok daha Amerikan milliyetçisi, ekonomik açıdan korumacı ve ABD'nin ulusal çıkarlarını önemseyen bir Başkan olarak Amerikan siyaseti ve diplomasisinde yeni dönemde ciddi farklılık/değişimler yaratacağını da sözlerine ekledi. Trump'ın şimdiden Çin (yüzde 60), Kanada ve Meksika (yüzde 25) gibi bazı ülkelere ek gümrük vergileri getireceğini ilan ettiğini hatırlatan Bryza, bu bağlamda ABD'nin yeni dönemde ekonomik açıdan korumacı politikalara yöneleceğini söyledi. Bu doğrultuda, ilk Trump döneminde olduğu gibi, yeni dönemde de Türkiye'ye bazı sektörlerde ek vergiler (tarifeler) gelebileceği konusunda bir uyarı yapan Bryza, bunun ise Türkiye karşıtlığından değil, Trump'ın korumacı ve milliyetçi ekonomi politikasından kaynaklanacağını belirtti. Türkiye'nin özellikle İran, Çin ve Rusya gibi Amerikan hasmı ülkelerle yaptığı ticaret konusunda Trump yönetiminin çeşitli kısıtlama ve engeller çıkarabileceğini düşünen emekli Amerikalı diplomat, ancak genel olarak Trump'ın Türk-Amerikan ekonomik ilişkilerine olumlu yaklaşacağını çünkü iki devlet arasında yıllardır gayet dengeli bir ticaret ilişkisinin olduğunu vurguladı. Yeni dönemde savunma harcamaları konusunun da büyük önem kazanacağını söyleyen Bryza, Türkiye'nin bu konuda zaten NATO üyelerine şart koşulan yüzde 2'lik alt limiti aşmayı başardığını, ama son yıllarda Ankara'nın savunma sanayisinde yüzde 75 oranında yerli üretime yönelmesi nedeniyle ABD'den az alımlar yapmasının yeni yönetim nezdinde bazı sorunlar teşkil edebileceğini belirtti. Her şeye rağmen, Bryza, NATO'nun en büyük ikinci ordusuna sahip Türkiye'nin ABD için yeni dönemde çok kıymetli olacağının altını çizdi.

Emekli Amerikalı diplomat Matthew Bryza konuşmasını yaparken

Daha sonra Trump'ın Dışişleri Bakanı olarak atayacağı Marco Rubio hakkında görüşlerini ifade eden Matthew Bryza, Türkiye'nin bu atamadan çok memnun olmadığını, zira Rubio'nun Doğu Akdeniz'de son yıllarda gelişen İsrail-Güney Kıbrıs Rum Kesimi-Yunanistan ittifakının hararetli bir savunucusu ve seçmenleri arasında çok sayıda Yunan Amerikalının da olması sebebiyle Yunanistan dostu bir siyasetçi olarak sivrildiğini belirterek, buna karşın Rubio'nun kesinlikle Türkiye karşıtı olmadığını ve geçmişte Türkiye'nin IŞİD'e karşı Suriye'de icra ettiği askeri operasyonlara destek verdiğini anımsattı. Ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başkan Trump'ın etkileşimci ve güçlü liderlik tarzları ile iyi bir kimyalarının olduğunu ifade eden Bryza, iki liderin birbirlerini sevdiklerini ve takdir ettiklerini de sözlerine ekledi. Bu nedenle, Bryza, konuşmasını ılımlı iyimser denilebilecek bir çizgide tamamladı. 

Amerikalı konuşmacılardan Herbert Reginbogin ve Matthew Bryza

Etkinliğin diğer Amerikalı konuşmacıları ise Amerikan Katolik Üniversitesi'nden Prof. Dr. Herbert Reginbogin, Atlantik Konseyi'nden Dr. Rich (Richard) Outzen ve New York Devlet Üniversitesi-Suny Maritime Koleji'nden Dr. Mark Meirowitz idi. Prof. Reginbogin, konuşmasında, Başkan Trump'ın ABD'den kaçan yatırımları yeniden Amerika'ya çekmek istediğini ve bunun temel nedeninin ABD ekonomisinin geliştirilmesi olduğunu belirterek başladığı konuşmasını günümüzde uluslararası siyasetin Üçüncü Dünya Savaşı risklerinin konuşulduğu çok tehlikeli bir hâl aldığını söyleyerek sürdürdü. Reginbogin, bu tarz kritik zamanlarda Türk-Amerikan ittifakının sağlıklı temelde sürdürülmesi için etkileşimci değil, ortak değerlere dayalı daha ilkesel bir müttefiklik ilişkisinin kurulmasının faydalı olacağının altını çizerken, bilhassa ABD'nin İsrail'e vereceği destek ve Suriye ve benzeri coğrafyalarda alacağı stratejik kararların Türk-Amerikan ilişkilerine de doğrudan etkide bulunacağını sözlerine ekledi. Trump'ın makul hareket etmezse çok kaotik bir dönemin yaşanabileceği uyarısını yapan Reginbogin, Başkan Trump'a destek ve yol göstericilik gerekeceğini ve son Başkanlık döneminde ardında iyi bir siyasal miras bırakmak isteyecek Başkan Trump'ın Ukrayna ve Filistin'de (Gazze) barışı sağlayan güçlü lider olarak Nobel Barış Ödülü almak isteyebileceğini vurguladı. Bu anlamda İbrahim Anlaşmaları'nın Trump'ın İsrail'i önceleyen bölgesel güvenlik perspektifini yansıttığını belirten Prof. Reginbogin, Türkiye ile ABD'nin yeni dönemde birbirlerini daha iyi anlamaya çalışmaları gerektiğini de sözlerine ekledi. Sonsöz olarak, Reginbogin, Trump'ın lider eksenli ve etkileşime dayalı tarzının bu alanda büyük bir ilerleme sağlanması noktasında çok ümit vermediğini de belirtti. 

Moderasyon yaptığım sırada

Atlantik Konseyi'nden Dr. Rich Outzen, değerlendirmesinde, Trump-Rubio ekibinin iki ay içerisinde işbaşı yapacağını ve şimdiden göreve hazırlanmaya başladıklarını belirterek, Trump ve ekibinin son derece pragmatik insanlar olduğunu ve bu nedenle önceden söylenen kırıcı sözler ve eylemlerin bu noktada bir anlam ifade etmediğini vurguladı. Ukrayna'da çözüm beklentilerinin, iki devletin yaşadığı karşılıklı büyük kayıplar, Ukrayna'nın yaşadığı asker sıkıntısı ve Rusya'nın da İran'dan drone alarak ve Kuzey Kore'den asker getirerek sergilediği stratejik zafiyet nedeniyle mümkün olduğunu belirten Outzen, Trump'ın da bu konuda çözüm için istekli olduğunu ifade etti. Başkan Trump'ın Ukrayna ile Rusya arasında barış müzakerelerini destekleyeceğini ve Türkiye'nin de Rusya ve Ukrayna ile yoğun ticari ilişkileri nedeniyle bu sürece destek vereceğini düşünen Outzen, Trump'ın Gazze konusunda da barış sürecine destek verebileceğini söyledi. Buna karşın, Outzen, Hamas'ın ABD'de kabul gören meşru bir aktör olmadığının altını çizerek, İran destekli Hamas'ın Türkiye-İsrail ve Türkiye-ABD normalleşmesini 7 Ekim saldırısıyla sabote ettiğini vurgulayarak, bunun Türkiye açısından çok olumsuz bir gelişme olduğunu çünkü Türkiye'nin İsrail ile önceden kendi ulusal çıkarları açısından çok faydalı ticari ilişkileri olduğunu iddia etti. Trump'ın Çin'i ABD'nin ana rakibi olarak gördüğünü de belirten Outzen, Trump yönetiminin yeni dönemde Çin'i sıkıştırmaya çalışacağını vurguladı. Outzen, Trump'ın Suriye'den de Türkiye ile uzlaşılması durumunda çıkmayı destekleyebileceğini ancak ABD'nin IŞİD'e karşı mücadelede kendisine destek olan Kürt müttefiklerini ortada bırakmak istemediğini söyledi. Türkiye'nin Kürt Sorunu ve PKK konusunda çözüm bağlamında daha yaratıcı olabileceğini de ifade eden Amerikalı emekli asker (Albay) ve uzman, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin son yaptığı açılımın ise umut verici olduğunu ve ABD'de yakından takip edildiğini sözlerine ekledi. PKK'nın yeni dönemde silah bırakması ve Türkiye'nin Kürtlerle ABD aracılığında uzlaşması durumunda ABD müttefiklerinin aynı çizgide buluşturulabileceğini söyleyen Amerikalı uzman, PKK'nın kurucu lideri Abdullah Öcalan'ın da barış sürecini desteklediğini belirtti. Son olarak, Outzen, bunun gerçekleşmesi zor ama ihtimal dahilinde bir senaryo olduğunu da sözlerine ekledi. 

Dr. Rich Outzen

Senelerdir New York'ta Suny Maritime Koleji'nde ders veren Amerikalı akademisyen ve Türkiye uzmanı Dr. Mark Meirowitz ise, konuşmasında, Amerikalı siyaset bilimcilerin de Trump'ın 2016'da mucize gözüyle bakılan şekilde seçimi kazanması ve 2024'te bir kez daha sürpriz yaparak Başkan seçilmesini araştırdıklarını söyleyerek başladığı konuşmasında, Trump'ın algıları iyi yönettiğini ve MAGA söylemiyle hoşnutsuz Amerikalı seçmenleri mobilize etmeyi başardığını vurguladı. Trump'ın ikinci ve son döneminde nasıl bir siyasi miras bırakmak isteyeceği konusuna odaklanacağını ifade eden Meirowitz, Trump döneminde iç politika (yasadışı göçle mücadele) ve ekonominin daha ön planda olacağını ama dış politika konusunda da hareketlilik yaşanabileceğini ifade etti. Ortalama bir Amerikalının dış politikayla pek ilgilenmediğini de söyleyen Meirowitz, bu nedenle Trump'ın izolasyonist söyleminin başarılı olduğunu vurguladı. Türkiye'nin bir NATO üyesi ve tarihi bir Amerikan müttefiki olarak yeni dönemde Washington'da önemli bir devlet olmayı sürdüreceğini söyleyen Meirowitz, Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde Türkiye'nin dış politikada çok ilginç bir taktik izlediğini ve bir yandan Ukrayna'ya her konuda destek olmayı sürdürürken, diğer taraftan Rusya ile de ilişkilerini kesmediğini ve bu politikasıyla ciddi başarılar kazandığını ifade etti. Rubio atamasını da değerlendiren Meirowitz, Ankara'nın sadece Trump yönetimine yönelik olarak değil, ABD Kongresi'ne yönelik olarak da lobi ve propaganda çalışmalarına devam etmesi gerektiğini belirtirken, Türkiye'nin yeni dönemde klasik Batılı müttefiklik ilişkilerine (Transatlantik bağlar ve NATO üyeliği) dönmek veya çok boyutlu dış politikası doğrultusunda Rusya, Çin, ŞİÖ ve BRICS+ gibi ülke ve platformlarla ilişkilerini sürdürmek noktasında bir tercihte bulunmak zorunda kalabileceğini de sözlerine ekledi. Meirowitz, Türkiye için parlak bir geleceğin ise Batılı müttefikleriyle uzlaşmasından geçtiğini belirterek konuşmasını tamamladı.

Dostane bir havada geçen etkinlikte Türk akademisyen, uzman ve emekli askerler de çok önemli yorumlarda bulundular. Bu yorumlardan çıkan ortak görüş, Ukrayna konusunda Trump'ın çözüm çabasına Ankara'nın da olumlu bakacağı, ancak İsrail-Filistin konusunda Trump'ın İsrail yanlısı çizgisinin Türkiye'de toplumsal olarak ve devlet eliti nezdinde hoş karşılanmayacağı şeklinde olurken, Suriye'de Kürt meselesi konusunun da en kritik konu olarak iki müttefiki birbirlerine yakınlaştırabileceği gibi, ilişkilerin daha da gergin bir hale geçmesine yol açabileceği oldu. Bu anlamda, konuşmaların ortak paydasına bakıldığında; Ukrayna ve Filistin'de akan kanı durduran, Suriye'de normalleşme ve terörle mücadeleyi teşvik eden ve ekonomik açıdan korumacı politikalara en azından Türkiye'yi dahil etmeyen bir Trump yönetimi, Ankara'nın Washington'dan yapacağı kritik bazı askeri alımları da (F-35'ler, F-16'lar, Patriot sistemi vs.) desteklemesi durumunda, Türkiye için iyi bir yönetim haline gelebilecektir. Dileğimiz, yeni dönemde ilişkilerin yeniden gelişmeye başlaması ve eski güzel günlerine dönmesidir. İstanbul Kent Üniversitesi'ni de bu zorlu etkinliği başarıyla düzenlemesi bağlamında kutlamak gerekir. 

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

25 Kasım 2024 Pazartesi

Prof. Dr. Ozan Örmeci, Donald Trump'ın Yeni Kabinesini CNNTürk'te 5N1K Programında Yorumladı

 

İstanbul Kent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (İngilizce) Bölümü Başkanı ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü Prof. Dr. Ozan Örmeci, 24 Kasım 2024 tarihinde CNNTürk kanalında yayınlanan ve ünlü gazeteci Cüneyt Özdemir'in sunduğu "5N1K" programına konuk oldu ve Donald Trump'ın yeni kabinesini ve Mehmet Öz'ün yeni görevini yorumladı. Aşağıdaki videodan bu röportajı izleyebilirsiniz.

UPA Podcast: Prof. Dr. Ozan Örmeci ile İkinci Trump Dönemi Kabinesi


İstanbul Kent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (İngilizce) Bölümü Başkanı ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü Prof. Dr. Ozan Örmeci, 25 Kasım 2024 tarihinde YouTube kanalından ikinci Donald Trump dönemi kabinesine dair görüşlerini içeren bir video paylaştı.