Giriş
ABD tarihinde en fazla oyla seçilen Başkan olarak tarihe geçen Demokrat siyasetçi ve 46. ABD Başkanı Joe Biden’ın önümüzdeki yıllarda nasıl bir dış politika takip edeceği konusu, uluslararası medya ve akademide tartışılmaya devam ediyor. Bu kapsamda, 11 Şubat 2021 tarihinde online olarak düzenlenen “Les premières actions diplomatiques de Joe Biden : vues d'Europe” (Joe Biden’ın İlk Diplomatik Girişimleri: Avrupa’dan Bakış) başlıklı konferansta da[1], bu konuda önemli bazı tespitler yapılmıştır. Eski Fransa Başbakanlarından (2002-2005) Jean-Pierre Raffarin’in moderatörlüğünde düzenlenen konferansa, konuşmacı olarak; Paris Amerikan Üniversitesi (AUP) öğretim üyesi Hall Gardner, Macar tarihçi ve diplomat Tamás Magyarics ve Fransa adına Avrupa Parlamentosu’nda milletvekili olarak görev yapan Fabienne Keller katılmışlardır. Bu yazıda, bu konferansta vurgulanan bazı önemli konular özetlenecektir.
Konferans afişi
Konferansta Vurgulanan Hususlar
Konferansta ilk konuşmacı olan ve yıllardır Paris Amerikan Üniversitesi’nde (The American University of Paris) ders veren Amerikalı akademisyen (tarihçi ve siyaset bilimci) Hall Gardner[2], ABD’nin Donald Trump’ın “Önce Amerika” (America First) çizgisinden Joe Biden’ın çok taraflılığa dayalı (multilateralism) politikasına geçiş sürecinde önemli bir dönüm noktasında olduğunu belirterek başladığı konuşmasında, Biden’ın ilkesel olarak çok taraflılık temelinde bir diplomasi uygulayacağını; ancak yaşamsal Amerikan çıkarlarını ilgilendiren önemli konularda zaman zaman daha farklı da davranabileceğini söylemektedir. Joe Biden’ın geçmişte destek olduğu Irak Savaşı için daha sonra özür dilediğini hatırlatan Gardner, yeni ABD Başkanı’nın özeleştiri yapabilen bir kişi olduğunu belirtmektedir. Biden döneminde JCPOA olarak bilinen İran nükleer anlaşmasına ABD’nin geri dönebileceğini belirten Amerikalı akademisyen, ayrıca Rusya ile ABD’nin START anlaşmasının 5 yıl süreyle uzatılması konusunda da Biden’ın ofisteki ilk günlerinde uzlaşmayı başardıklarını hatırlatmaktadır. Biden döneminde, Amerikan yönetiminin, Demokratların Senato’da anlamlı bir üstünlükleri olmadığı için (hatta 50-50 eşitlik var) rahat hareket edemeyeceğini kaydeden Amerikalı akademisyen, Biden’ın WHO-Dünya Sağlık Örgütü ve Paris İklim Anlaşması (Paris İklim Sözleşmesi) gibi uluslararası kurum ve anlaşmalara yeniden katılma kararı almasının da ispatladığı üzere, yeni yönetimin çok taraflı diplomaside kararlı olduğunu söylemektedir. Biden’ın Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri geliştireceğini düşündüğünü belirten Profesör Hall Gardner, Biden döneminde ABD’nin AB ile güvenlik konularını da kapsayan şekilde uyumlu ilişkiler kurabileceğini öngörmektedir. Biden’ın bir “Demokrasi Zirvesi” düzenlemeyi vadettiğini de hatırlatan Gardner, bunun için ABD’nin de yeni dönemde kendi içerisindeki demokratik uygulamaları geliştirmeye gayret edeceğini vurgulamakta ve Biden döneminde ABD’nin otoriter ülkelerle ilişkilerinde Trump dönemine kıyasla daha mesafeli davranacağını düşünmektedir. ABD’nin, AB ile ilişkilerde, Brüksel’in güvenlik alanında NATO ve ABD’den tamamen özerk ve bağımsız bir politika benimsemesini istemeyeceğini belirten Gardner, Yunanistan-Türkiye ilişkilerinin geliştirilmesi konusunda da ABD ile AB’nin birlikte hareket edebileceklerini vurgulamaktadır. Biden’ın Yemen konusunda attığı adımın İran’la nükleer müzakereler konusu açısından da önemli olduğunun altını çizen Amerikalı akademisyen, ABD’nin çabalarıyla Suudi Arabistan ile İran arasındaki gerginliklerin yeni dönemde yumuşatılabileceğini ve vekalet savaşlarının engellenebileceğini düşünmektedir. ABD’nin Biden döneminde Kırım ilhakı ve Ukrayna-Rusya ilişkileri konusunda da bazı girişimlerde bulunabileceğini öngören Amerikalı konuşmacı, konuşmasında Karadeniz bölgesinin demilitarize edilmesinden de bahsetmektedir. Son olarak Çin’le ilişkiler konusuna odaklanan Gardner, yeni dönemde ABD ile Çin arasında Tayvan başta olmak üzere çeşitli konularda -Avrupalılarla da birlikte çalışılarak- diyalog mekanizması oluşturulması gerektiğini vurgulamaktadır.
Konferansta ikinci konuşmacı olan Macar tarihçi ve diplomat (ülkesinin 2011-2015 döneminde İrlanda Büyükelçisi olarak görev yapmıştır) Tamás Magyarics[3], ABD-AB ilişkilerinde güvenlik alanında devamlılık (continuity) olacağını belirtirken, 45. ABD Başkanı Donald Trump’ın çok açıksözlü bir Başkan olduğunu ve “burden sharing” (yükümlülüklerin paylaşılması) tartışmalarının aslında NATO kurulduğu günden beri yapıldığını belirtmektedir. Biden’ın da Trump gibi Avrupalı müttefiklere NATO’ya katkı konusunda baskı yapacağını düşünen Magyarics, NATO bağlarının Transatlantik ilişkilerin temel parametresi olmaya devam edeceğinin altını çizmektedir. ABD ile AB arasındaki savunma işbirliğinin yeni dönemde gelişebileceğini kaydeden Macar akademisyen, Doğu Avrupa’nın ise NATO ve ABD ile ilişkilerde yeni dönemde çok önemli olacağını düşünmektedir. Rusya ile ilişkiler ve enerji güvenliği konusunda Kuzey Akım 2 projesinin ABD ile AB ilişkilerinde sorun olabileceğini belirten Magyarics, Almanya’nın Rusya ile ekonomik işbirliği yapması ve enerji projeleri geliştirmesine ABD’nin sıcak bakmadığının altını çizerken, pragmatik bir siyasetçi olan Almanya Başbakanı Angela Merkel’in ise ekonomik konularda daha farklı davranabildiğini belirtmektedir. ABD’nin Rusya’ya insan hakları ve demokratik değerler konusunda yeni dönemde daha yoğun baskı yapabileceğini ve AB’nin de kendisine destek olmasını isteyeceğini belirten konuşmacı, Doğu Avrupa ülkelerinin Rusya’ya enerji bağımlılıklarının da Transatlantik ilişkiler açısından önemli bir sorun olduğuna değinmektedir. Trump dönemine kıyasla tek taraflılık ve transaksiyonalizm (iletişimsel etkileşimcilik) konularında bu dönemde değişimler yaşanacağını (discontunity) belirten konuşmacı, ABD’nin AB’ye Çin’le ilişkiler konusunda da temkinli davranma konusunda telkinde bulunacağını vurgulamaktadır. Biden ve ekibinin “federal Avrupa” düşüncesine yatkın olduğunun altını çizen konuşmacı, bu nedenle AB’nin kurumsallaşması ve etkin bir uluslararası yapı haline gelmesinin yeni dönemde -“Uluslar Avrupası”na inanan Trump döneminde kıyasla- daha mümkün olduğunu düşünmektedir. 45. ABD Başkanı Donald Trump’ın demokrasi ve insan haklarını dış politikada temel bir mesele haline getirmediğini de hatırlatan konuşmacı, Biden döneminde ise bu konuların diplomaside ön planda olacağını vurgulamaktadır.
Konferansta son konuşmacı olan ve Fransa adına Avrupa milletvekili olan görev yapan kadın siyasetçi Fabienne Keller ise[4], konuşmasında, Biden döneminde çok taraflılık olgusunun diplomasiye geri döneceğini ve bunun AB için iyi bir haber olduğunu düşünmekte ve buna örnek olarak da Biden’ın daha ofisteki ilk gününde ABD’nin Paris İklim Sözleşmesi’ne yeniden katılmasını onaylamasını göstermektedir. ABD’nin Covid-19’la mücadele konusunda başarısız olmasına karşın aşı konusunda başarılı olduğunu düşünen Keller, ABD’nin Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) dönmesini de olumlu karşılamaktadır. ABD ile AB arasında zaman zaman sorunlar ve gerginlikler oluşabildiğini belirten Fransız konuşmacı, bilgi güvenliği ve terörizmle mücadele konularına değinirken, AB’nin stratejik özerkliği (strategic autonomy) konusunun da iki müttefik arasında çeşitli sıkıntılar yaşatabileceğini belirtmektedir. AB’nin stratejik özerkliği konusunda bir görüşünün olduğunu ve giderek derinleşen bir birlik özelliği gösterdiğini hatırlatan Keller, enerji politikalarının da siyaseti belirleyen önemli bir konu olduğunu ve Yeşil Anlaşma (Green Deal) olgusunun yeni dönemde önem kazanacağını düşünmektedir. Almanya’nın Çin’le anlaşma konusunda AB’yi sürüklediğini ve çok istekli ve aceleci davrandığını düşünen konuşmacı, Kuzey Akım 2 projesinin de Transatlantik ilişkilerde sorun olacağını vurgulamaktadır. Türkiye konusunda ise, özellikle bu ülkenin NATO ile ilişkiler konusunda önemli olduğunu ve Türkiye’nin 4 milyon Suriyeli mülteciye baktığını vurgulayan konuşmacı, ancak Türkiye’'nin dış politikadaki askeri hamleleri konusunda Avrupa’da ve ABD’de olumsuz bakış açıları olduğunu vurgulamaktadır.
Sonuç
Sonuç olarak, eski Fransa Başbakanı’nın moderatör olarak görev yaptığı ve önemli konuşmacıların katıldığı bu konferansta, yeni ABD Başkanı Joe Biden dönemine dair bazı öngörülerin yapıldığı belirtilebilir. Bunlardan ilki, tüm konuşmacıların belirttiği şekilde, Joe Biden’ın diplomaside tek taraflı hareket etmeyeceği ve uluslararası kurumlar, sözleşmeler ve müttefiklerle birlikte bir blok olarak ve çok taraflılığa uygun şekilde adımlarını atacak olmasıdır. İkinci önemli konu ve tüm konuşmacıların üzerinde uzlaştığı husus, Biden’ın Donald Trump’a kıyasla demokrasi ve insan hakları konularını çok daha fazla önemseyeceği ve bunu dış politikada kendisiyle iş yapan ülkelere hatırlatacağı şeklinde özetlenebilir. Üçüncü uzlaşı noktası ise, ABD-AB ilişkilerine (Transatlantik ilişkiler) yeni dönemde daha olumlu bir havanın hâkim olacak olmasıdır. Buna karşın, bazı konuşmacıların belirttiği üzere, Fransa ile ABD arasında Avrupa Ordusu ve AB’nin stratejik özerkliği, Almanya ile ABD arasında da Rusya ile ekonomik ilişkiler/enerji projeleri ve yine AB'nin stratejik özerkliği gibi konularda çeşitli sorunlar var olmaya devam edecektir. ABD, AB’yi daha NATO ve ABD odaklı hareket etmesi için yönlendirecek, AB ise ABD dışındaki güç merkezleri ile de ilişkilerini geliştirmeye gayret edecektir.
Joe Biden Başkanlığında ABD-AB ilişkilerinin ve Türk-Amerikan ilişkilerinin nasıl gelişebileceği konusunda Uluslararası Politika Akademisi (UPA) adına gözlem ve çalışmalar yapmaya devam edeceğiz. Çünkü Batılı dostlarımızın Türkiye'nin önemini anlamaları ve Türkiye'yi kaybetmemeya çalışmaları gereken hassas bir döneme giriyoruz... . Elbette bu konuda, Türkiye'nin demokratik rejimini koruması ve geliştirmesi de çok faydalı olacaktır.
Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Bakınız; http://www.prospective-innovation.org/les-activites/webinaire-les-premieres-actions-diplomatiques-de-joe-biden-vues-deurope/.
[2] Hakkında bilgiler için; https://www.aup.edu/profile/hgardner.
[3] Hakkında bilgiler için; http://www.hungarianreview.com/author/tamas_magyarics.
[4] Bakınız; https://www.europarl.europa.eu/meps/en/22858/FABIENNE_KELLER/home.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder