The Atlantic dergisi yazarı Amerikalı gazeteci Julia
Ioffe[1],
bu hafta Council on Foreign Relations (CFR) web sitesinde yayınlanan bir
podcast programında[2] James M.
Lindsay’in konuğu olmuş ve Rusya’daki saha deneyimleri ve gözlemleri sonrasında
kaleme aldığı ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in güncel siyasal
eğilimlerine ışık tutan “What Putin
Really Wants” (Putin Gerçekte Ne İstiyor)[3]
makalesindeki fikirlerini açıklamaya çalışmıştır. Bu yazıda, bu programda
işlenen fikirler özetlenecektir.
Julia Ioffe
Julia Ioffe, sözlerine, makalesine adını veren soruya yanıt vererek
başlamakta ve Putin’in Rusya adına dünya hâkimiyeti kurmak isteyen bir lider
değil, başta kalmaya çalışan bir siyasetçi olduğunun altını çizmektedir. Ioffe’ye
göre, 1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin çöküşüne tanıklık eden Putin’in
temel güdüsü, Rus devletinin bir kez daha çöküşüne engel olmaktır. Zira yazara
göre, devletçi bir siyasetçi olan Putin için, devletin çökmesi bir ulusun
başına gelebilecek en kötü şeydir. Zaten tam da bu nedenle, Putin, Sovyetler
Birliği’nin dağılmasını “20. yüzyılın en büyük jeopolitik felaketi” olarak
tanımlamaktadır. Rusya’daki mevcut siyasi düzeni durgun ve kımıldamaz (stagnant and super stable) olarak
değerlendiren Ioffe, Putin’in Mart ayında yapılacak Başkanlık seçimini de
rahatlıkla kazanacağını öngörmektedir. Putin Rusya’sının yakın zamanda çökme
riski taşımadığını sözlerine ekleyen Ioffe, buna karşın 20. yüzyılda 1917 ve
1991 olmak üzere iki defa çöken Rus devleti için çöküşün bir fantezi senaryosu
olmadığını hatırlatmaktadır. Bu bağlamda, gazeteciye göre, Rusya’da siyasal
yapı çok durağan olmasına karşın, herkesin çöküşten bahsetmesi hayra alamet
değildir. Bunun temel sebebi ise, sistemin kurumlar üzerinden değil, kişiler
üzerinden işlemesi ve giderek daha da kişiselleşmesidir. Ioffe’ye göre, Duma Meclisi
Başkanı’nın “Vladimir Putin Rusya demektir ve Putin yoksa Rusya da yoktur”
sözü, sistemin ne derece kişiselleştiğinin ve Putin sonrasında Rusya'nın nasıl risklerle
yüzleşeceğinin açık kanıtıdır.
Putin’in halen daha Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının travmasıyla hareket ettiğini iddia eden Julia Ioffe, bu dönemde eski Sovyet coğrafyasında birçok yeni
devletin kurulmasının ve sonrasında ortaya çıkan Çeçenistan Sorunu’nun Putin ve
Rus siyasal eliti üzerinden derin izler bıraktığını ve bu nedenle Batı’da çok
şahin ve milliyetçi bir isim gibi yansıtılan Putin’in, aslında kendi ülkesinde bazı
çevrelerce Batı yanlısı ve liberal olmakla eleştirildiğini belirtmektedir. Bunun
yanında, Amerikan dış politikasının da Putin açısından daima büyük bir tehlike kaynağı olarak görüldüğünü belirten Ioffe, ABD’nin Arap Baharı ve benzeri demokrasi
ihracı politikalarının Rus devletince olumsuz algılandığına dikkat çekmektedir.
Putin’in, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi gibi ABD veya ABD yanlılarınca
devrilen diktatoryal figürlerin başına gelenleri hazmedemediğini ve bunları “kişisel”
algıladığını belirten Amerikalı gazeteci, bu nedenle onun ABD ve Batı’ya hiç güvenmediğini
belirtmektedir. Rus liderin, Irak, Libya ve Suriye’de yaşananlara bakınca o
kadar da haksız olmayabileceğini kaydeden Ioffe, bu tarz iç savaş ve kaos
süreçlerinde ılımlı grupların radikalleşebildiklerini ve bu durumun diktatoryal
yönetimleri haklı çıkardığını söylemektedir. 2011-2012 yıllarında, Dimitri Medvedev
Devlet Başkanı iken, Rusya’da “beyaz devrim” veya “kar devrimi” (white revolution – snow revolution) adı
verilen bir süreç yaşandığını ve Moskova ve St. Petersburg gibi şehirlerde
şehirli burjuva gruplarının yolsuzluk karşıtı ve demokrasi yanlısı liberal
çizgide gösteriler yaptığını hatırlatan Amerikalı gazeteci, bu gibi grupların
şimdi korkudan ortadan kaybolduğuna dikkat çekmekte ve Rusya’daki bir sonraki
devrimin “kahverengi devrim” (brown revolution),
yani milliyetçi-popülist çizgide ve kanlı bir devrim olabileceğine işaret
etmektedir. Amerikalı gazeteci, bu tarz bir devrim senaryosunda, Putin,
oligarklar ve bürokratların bir blok oluşturacağını, ancak ekonomik durumun iyi
olmadığı Rusya’da geniş halk yığınlarının onlara karşıt bir blok haline
gelebileceğini belirtmektedir. Başkanlık seçimine girmesine izin verilmeyen muhalif
lider Alexei Navalny’nin son dönemde ekonomik sorunlar nedeniyle halktan büyük
ilgi görmeye başladığına da dikkat çeken kadın gazeteci, devletin son aylarda Rus
halkını ağır vergi yükleriyle ezdiğine vurgu yapmaktadır.
Konuşmasının sonraki bölümünde, Rus lider Vladimir Putin ve
çevresindekilerin komplo teorilerine yatkın olduğunu vurgulayan Julia Ioffe,
bu konuda çeşitli örnekler vermekte ve bunun demokrasi açısından sakıncalı
olduğuna işaret etmektedir. NATO’nun Libya’daki operasyonu sonrası Rusya’nın
Batı ile ilişkilerde yeni ve sorunlu bir döneme girdiğine dikkat çeken
gazeteci, Putin’in bu sinyalleri 2007 Münih Güvenlik Konferansı’ndaki ünlü konuşmasında
da daha önce verdiğini hatırlatmaktadır. Rusya’nın son yıllarda diğer
ülkelerdeki seçim süreçlerini internet üzerinden etkilemeye başladığına da
vurgu yapan Ioffe, Rusya’nın beyin göçü ve eğitim sistemindeki kalitesizlik ve
yolsuzluk gibi nedenlerle eskisi kadar iyi durumda olmadığının altını
çizmektedir. Batı’nın Rusya’ya karşı yaklaşımlarının da bazı noktalarda hatalı olabileceğini
kabul eden Julia Ioffe, Rusların Batı ile entegre olmaya yöneldikleri dönemde
Batı tarafından itildiğini ve küçük düşürüldüğünü belirtmekte, ama Rusların da
bu yönde fazla ısrarcı olmadıklarını düşünmektedir. Rusya’da, özellikle Putin
yanlısı kesimlerde, Hillary Clinton ve Demokratlara yönelik 2016 ABD Başkanlık
seçimleri döneminde çok olumsuz bir bakış açısı olduğunu da kaydeden konuşmacı,
bu nedenle internet üzerinden propaganda yapan Rus hackerlarının Hillary
Clinton karşıtı bir kampanya yürüttüklerini, ama Donald Trump’ın seçilmesini
hiç beklemediklerini ve şimdi ne yapacaklarını da bilemediklerini söylemektedir.
Trump’ın öngörülemez olmasının Rusya için şimdilerde daha büyük bir sorun
teşkil ettiğini iddia eden gazeteci, buna karşın Trump’ın Moskova’da Rusya ile
iyi ilişkiler kurmak ve ticaret yapmak isteyen bir lider olarak algılandığını
söylemektedir.
Konuşmanın son bölümünde Rusya’daki demokratik sorunlara dikkat çeken
Julia Ioffe, kısa bir süre önce muhalif politikacı Boris Nemtsov’un Kremlin
yakınlarında öldürüldüğünü, Ukrayna’da son yıllarda birçok talihsiz olay
yaşandığını ve 2014’ten beri birçok muhalifin Rusya’dan kaçtığını belirtmekte
ve 2018 Dünya Kupası’nın tamamlanmasının ardından Putin’in Rusya’da yabancı
gazeteciler ve muhaliflere yönelik yeni bir gözdağı ve saldırı dalgası
başlatabileceğini iddia etmektedir. Putin’in ve diğer otoriter liderlerin bu
tarz uluslararası etkinlikleri çok iyi bir propaganda malzemesi haline
getirdiklerini de belirten Amerikalı konuşmacı, bu nedenle bu tarz uluslararası
oyunlar ve etkinliklerin demokratik ülkelere verilmesi gerektiğine dikkat
çekmektedir. Rusya’ya sık sık giden bir gazeteci olarak, Rus gençlerinin
fakirlik ve imkânsızlıklar içinde nasıl yaşadıklarını bizzat gözlemlediğini belirten Ioffe, gençlerin büyük bir umutsuzluk ve kinizm içerisinde olduklarını
söylemekte ve doğduklarından beri başlarında Putin’i gören gençlerin, siyasette başka bir alternatif
düşünemediklerine dikkat çekmektedir. Bu anlamda, Rusya’da gençlerin değişimin
öncüsü olabilecekleri konusunda iyimser görüşlere kapılmayan konuşmacı,
gençlerin de diğer sosyal gruplar gibi kendi hayatlarını ve iyiliklerini
düşündükleri için risk alamadıklarını söylemektedir.
Konuşmanın genel bir değerlendirmesini yapmak gerekirse; konuşmacının
demokrasi ve Batı yanlısı bir duruşunun olduğu ve bu nedenle Putin gibi otoriter
ve Batı karşıtı yönetimlere olumsuz yaklaştığı, ayrıca kültürel ve sosyolojik
açıdan farklı olan toplulukların farklı yönetim modelleriyle yönetilmelerinin
daha iyi olmayacağı konusunda da sabit fikirli olduğu belirtilebilir. Oysa
somut ekonomik veriler ve siyasal deneyimler, ne yazık ki Rusya’da demokrasi
döneminin (Boris Yeltsin) otoriter dönemden çok daha istikrarsız ve başarısız
sonuçlar ortaya koyduğunu göstermektedir. Bunun temel sebebi de, Batı
ülkelerinin çıkarlarını değerlerinden daha fazla önemsemesi ve kolaylıkla demokrasi
yanlısı grupları yarı yolda bırakabilmeleridir.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Hakkında bilgiler için; https://en.wikipedia.org/wiki/Julia_Ioffe.
[2] Programı buradan
dinleyebilirsiniz; https://www.cfr.org/podcasts/julia-ioffe-what-vladimir-putin-wants.
[3] Makaleyi buradan okuyabilirsiniz; https://www.theatlantic.com/magazine/archive/2018/01/putins-game/546548/.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder