29 Mayıs 2025 Perşembe

Kral III. Charles'ın Kanada Mesajları

 

Annesi Kraliçe II. Elizabeth'in ölümünün ardından 2022 yılından beri Birleşik Krallık ve 14 diğer İngiliz Milletler Topluluğu ülkesinin (Antigua ve Barbuda, Avustralya, Bahamalar, Belize, Granada, Jamaika, Kanada, Papua Yeni Gine, Solomon Adaları, Saint Kitts and Nevis, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler, Tuvalu, Yeni Zelanda) monarkı (Kralı) olarak görev yapan 1948 doğumlu III. Charles (tam ismiyle Charles Philip Arthur George), son dönemde ABD Başkanı Donald Trump'ın ülkesinin 51. eyaleti olması gerektiği yönündeki açıklamaları nedeniyle siyasi tartışmalara konu olan Kanada'ya yaptığı ziyaret ve bu ziyaret kapsamında Kanada Parlamentosu'nda yaptığı taht konuşması, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekti. Şimdi bu konuşmadan satırbaşlarını sizlerle paylaşacağım.

Kral III. Charles'ın iyi bildiği ve Kanada'da yaygın şekilde kullanılan iki resmi dil olan İngilizce (ağırlıklı olarak) ve Fransızca yaptığı konuşma, uluslararası kamuoyunda daha ziyade ABD Başkanı Donald Trump'ın Kanada ile birleşme (Kanada'nın ABD'ye katılması) isteğine bir cevap olarak yorumlandı. Hatırlanacak olursa, yeni seçilen Kanada Başbakanı Mark Carney'i Beyaz Saray'da kabul eden Trump, bu görüşmede de ilerleyen yıllarda ABD ile Kanada bütünleşmesinin mümkün ve faydalı olacağını savunmuş ve seçim kampanyası döneminde kendisine sert şekilde muhalefet ederek başarılı olan Carney'e, "asla asla deme" demişti. Ancak tarihsel olarak ABD'den ziyade Birleşik Krallık'la yakın ilişkileri olan Kanadalıların tepkileri nedeniyle, Trump, bu görüşünde ısrarcı olmamış, Başbakan Carney de "ülkesi Kanada'nın satılık olmadığını" hatırlatmıştı. Bu olayın üzerinde taht konuşması yapması için Kral III. Charles'ı ülkesine davet eden Başbakan Carney, bu şekilde Trump'a bir mesaj da vermek istemişti. 

İşte bu arka plan nedeniyle, Charles'ın mesajları Trump'a cevap olarak yorumlanma eğilimindeydi. Nitekim konuşmasında sakin bir dille üstü kapalı olarak Trump'ı eleştiren Charles, Kanada'nın Kanada olarak kalacağını belirterek, "demokrasi, çoğulculuk, hukukun üstünlüğü, kendi kaderini tayin hakkı ve özgürlük, Kanadalıların değer verdiği ve hükümetin korumaya kararlı olduğu değerlerdir." şeklinde konuştu.

Ziyaret, tekrarlanma sıklığının az olması nedeniyle de oldukça değerliydi. Nitekim Kral III. Charles’ın annesi Kraliçe II. Elizabeth, tahtta kaldığı süre boyunca sadece iki kez, 1957 ve 1977’de Kanada'ya giderek parlamento açılış konuşmaları yapmıştı. Elizabeth de, aynı Charles gibi, konuşmasını Fransızca ve İngilizce şeklinde iki dilde yaparak, Kanadalıların tamamını kucaklamaya gayret etmişti ve bu konudaki özenini göstermişti.

Konuşmasına Kanada'yı 20. kez ziyaret ettiğini belirterek başlayan Kral III. Charles, Kanadalıların çoğulcu kimlik ve özgürlük konusundaki cesaretlerini övdüğü giriş bölümünün ardından, her ne kadar Krallığı daha ziyade sembolik bir nitelik taşısa da, daha siyasi mesajlar vermeye çalıştı. Bu bölümlerde, Charles, dünyanın zorlu ve kritik bir dönemden geçtiğini belirterek, Kanada'nın 70 yılda yaşadığı büyük demokratik ve ekonomik dönüşümü övdü. Charles, temsil ettiği İngiliz Tacı'nın geçmişten günümüze Kanada'nın birliğinin, devamlılığın ve istikrarının sembolü olduğunu da savundu. Yaklaşık yarım saat süren konuşmasında, İngiltere (Birleşik Krallık) Kralı, egemenlik vurgusunun yanı sıra, "uygun fiyatlı konut, çevre, Kanada yerlilerinin sorunları ve sınır güvenliği" gibi güncel siyasi konulara da değindi ve bunları da yakından takip ettiğini gösterdi. 

Ancak elbette Kral III. Charles'ın konuşması, Kanada'nın ABD'de Başkan Trump'ın söylemlerine yönelik bu ülkede kısa süre önce gelişen tepkileri ve tarihsel olarak İngiltere-Kanada ilişkilerinin dostane ruhunu koruduğunu göstermesinin ötesinde büyük bir jeopolitik veya siyasi değişimi vaat etmiyor. Zira İkinci Dünya Savaşı'ndan beri askeri ve ekonomik olarak Batı blokunun birincil aktörü olan ABD olmadan, tek bir devlet olan İngiltere, hatta bir ölçüde 27 üyeli Avrupa Birliği'nin bile dünya siyasetinde güçlü olmaları kolay değildir. Bu nedenle, Batı'da blok içi ilişkilerin geliştirilmesi ve her konuda olmasa da bazı konularda iş birliği yapılması tüm Batılı ülkeler için -ki NATO üyesi Türkiye de Batı blokunun doğal bir üyesidir- faydalı olacaktır.

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ


Hiç yorum yok: