Giriş
Henüz Başkanlık kampanyası devam ederken, Başkan olsaydı Rusya-Ukrayna Savaşı'nın hiç başlamamış olacağını ve yeniden Başkan seçilirse bu savaşı "24 saat içerisinde bitireceğini" iddia eden 47. ABD Başkanı Donald Trump, büyük tepkilere neden olan ve Washington'ı ziyaret eden iyi bir Trump destekçisi durumundaki Ürdün Kralı 2. Abdullah'tan bile tam destek alamayan uçuk Gazze Planı sonrasında, nihayet Ukrayna krizi konusunda harekete geçti. Başkan Trump'ın bu konudaki girişimi, Gazze konusuna kıyasla çok daha başarılı olma potansiyeli taşıyor ve daha şimdiden konunun muhatapları ve uluslararası medyada heyecan yaratmışa benziyor. Bu yazıda, Başkan Trump ve ABD cephesinde Ukrayna-Rusya Savaşı konusunda önceki gün yaşanan hareketliliği özetleyeceğim.
Başkan Trump'ın Temaslarına Dair Resmi Açıklamalar
ABD Başkanı Donald Trump adına konuşan Beyaz Saray Basın Sözcüsü Karoline Leavitt, önceki gün (12 Şubat 2025) akredite gazetecilere bir açıklama yaparak, Başkan Trump'ın, 2022'den beri Ukrayna ile savaşa devam eden Rusya Federasyonu'nun Devlet Başkanı Vladimir Putin'i telefonla aradığını duyurdu. Leavitt, Başkan Trump'ın Ukrayna lideri Volodimir Zelenski'yi de peşi sıra aradığını söyleyerek, Trump'ın Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sonlandırılması konusunda harekete geçtiğini açıkladı. Leavitt, ayrıca, Başkan'ın telefon görüşmelerinin çok olumlu geçtiğinin altını çizerken, Başkan Trump'ın barış konusunda istekli olan iki lideri görüştürerek bu konuda bir uzlaşı sağlamak istediğini de vurguladı.
Truth Social hesabından bir açıklama yapan Başkan Trump da, Rus lider Putin'le uzun görüşmesinin verimli olduğunu vurgularken, Putin'le Ukrayna-Rusya arasında barış müzakerelerinin derhal başlaması konusunda anlaştıklarını duyurdu. Trump, bu konuda Dışişleri Bakanı Marco Rubio, CIA (Merkezi Haberalma Teşkilatı) Direktörü John Ratcliffe, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Waltz ve Başkan Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'u görevlendirdiğini de ilan ederek, müzakerelerin olumlu sonuçlanacağına inandığını belirtti. ABD ile Rusya'nın İkinci Dünya Savaşı'nda Nazilere karşı müttefik olduklarını da hatırlatan Trump, bu şekilde Moskova ile buzları eritirken, milyonlarca insanın öldüğünü iddia ettiği Rusya-Ukrayna Savaşı'nın kendisinin Başkan olması halinde hiç yaşanmayacağını da bir kez daha vurguladı.
Trump, bir sonraki mesajında ise Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile görüşmesini anlatarak, Zelenski'nin de Putin gibi barış yanlısı olduğunu ve Münih'te yarın başlayacak Münih Güvenlik Konferansı kapsamında yapılacak görüşmelerde yer alacak ve Amerikan delegasyonuna başkanlık edecek ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance ve Dışişleri Bakanı Rubio'nun burada gerçekleştireceği temaslara dikkat çekti. Başkan Trump, bu gereksiz savaşın ölüm ve yıkımdan başka bir şey getirmediğinin de altını çizerek, açıklamasını barış mesajlarıyla bitirdi.
Senato'da onaylanarak yeni göreve başlayan ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth de, Trump'ı destekleyen açıklamalarıyla gündem yaratırken, Kiev'in NATO üyeliğinin gerçekçi bir hedef olmadığını ve Ukrayna'nın Rusya'nın işgal ettiği tüm toprakları geri alması umudundan vazgeçmesi gerektiğini söyledi. Bu açıklamalar, Başkan Trump'ın güç politikalarını ve savunma sanayisini tamamen dışlamayan "İlkeli Realizm" anlayışının yeni dönemde de Amerikan dış politikasında geçerli olacağının ilk sinyalleri olarak da değerlendirilebilir.
Trump'ın Rusya-Ukrayna Savaşı'nı Bitirme Reçetesi Ne Olabilir?
Başkan Trump'ın Ukrayna-Rusya Savaşı'nı sona erdirme girişimi, Gazze Planı'na kıyasla çok daha başarılı olabilecek gibi duruyor. Bunun sebebi ise, 3 yıllık savaşın iki ülkeye ve halklarına da büyük zararlara yol açmış olması. Bu konuda resmi rakamlar henüz bilinmese de, her iki ülkenin de kayıplarının 100.000'in çok üzerinde olduğu düşünülüyor. Üstelik savaşın yarattığı ekonomik kayıplar ve psikolojik etkiler de cabası. Bu bağlamda, her ne kadar Rusya askeri olarak savaşta son aylarda üstünlüğünü elde etmiş gibi gözükse de, savaşın yol açtığı büyük yıkımın Rusya'ya da asker kaybı ve ekonomik zarar bağlamında çok büyük negatif etkiler getirdiği ortada. Ancak bence daha da önemli olan bir husus, Rusya'nın bu süreçte uluslararası toplumdan iyice dışlanmasının yarattığı huzursuzlukların orta ve uzun vadede Putin'in liderliği açısından yaratacağı risklerdir. Şöyle ki, Ukrayna işgali her ne kadar Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nden bu yönde bir karar alınamasa da, BM Genel Kurulu tarafından bu politikası büyük çoğunlukla reddedilen Moskova, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde (ICC) Vladimir Putin aleyhine açılan dava, Rusya'nın Batı dünyası ülkeleriyle tüm ekonomik ve siyasi ilişkilerinin kesilmesi ve uluslararası spor ve sanat etkinliklerine de Rusların kısıtlamalar nedeniyle artık katılamaması gibi sebeplerle bu politikayı uzun vadeli olarak götürmekte zorlanabilir. Yakın zamanda yenilen seçilen Başkan Putin de, bu şekilde yeniden ekonomik kalkınma hedefiyle Rus halkına daha parlak bir gelecek vaat edebilir.
Ukrayna tarafı ise, birkaç yüz bini bulduğu düşünülen asker ve sivil kayıplarının yanında, ülkenin yeniden yapılandırılmasının on yılları bulacağı çok büyük bir yıkımı tecrübe etmiş durumda. Öyle ki, ülkenin önemli şehirlerindeki birçok kritik altyapı tesisi Rus Ordusu tarafından tamamen veya büyük ölçüde imha edilmiş halde. Bu nedenle, Ukrayna'nın bir an önce yaralarını sarmaya ve yeniden yapılandırılmaya başlaması lazım. Bunun için de savaşın nihayetlendirilmesi veya en azından durdurulması Kiev'e zaman ve hareket kabiliyeti kazandıracaktır. 2019 seçimleri sonrasında sürpriz bir şekilde Ukrayna'nın başına geçen Volodimir Zelenski de, bu tarihten sonra henüz bir seçimle konumunu sağlama almadığı için, Ukrayna halkına yeniden barış, güvenlik ve istikrar sağlayarak sandığı önlerine koyabilir ve bu sayede bir kez daha seçilebilir.
ABD açısından ise, genelde Ortadoğu politikası (Gazze Planı), Grönland-Kanada-Panama açıklamaları ve Çin söylemleriyle genelde uluslararası toplumda pek de barış yanlısı bir lider olarak algılanmayan Donald Trump, bu şekilde büyük bir savaş ve krizi sonlandırarak ciddi bir prestij ve diplomatik etkinlik kazanabilir. Bu durum, Irak Savaşı sonrası küresel liderliğine yönelik destek azalan Washington'a da yeni bir başarı hikâyesi fırsatı verebilir. Ayrıca, reelpolitik düzlemde de, Trump, Moskova ile sorunları çözerek, Ortadoğu ve Çin konularına odaklanmaya çalışarak elini kuvvetlendirebilir.
Bu bağlamda, Başkan Trump ve ekibinin, ilerleyen günlerde, Ukrayna ile Rusya'nın karşılıklı toprak taleplerinin ortasında makul bir çizgiyi savunan ve Kiev'in Rusya karşıtı olmayan nötr (tarafsız) bir dış politika anlayışı benimsemesine olanak sağlayacak yeni bir formül üzerinde durması olasıdır. Yani Rusya'nın toplumsal olarak güçlü olduğu ve Rusça konuşan nüfusun yaygın olduğu Ukrayna'ya bağlı bazı bölgelerin (Donbass bölgesi) ve 2014'ten beri Moskova hâkimiyetine giren Kırım'ın Rusya'da kalması, ancak diğer bölgelerden Rus askeri birliklerinin derhal çekilmesi ve Ukrayna ile Rusya arasında kalıcı bir barış anlaşmasının imzalanması şeklinde bir ara formül kotarılabilir. Bu anlaşmanın Ukrayna'ya getirileri çok değilmiş gibi gözükse de, savaşmaktan harap ve bitap düşmüş ve yeni dönemde ABD'den eskisi gibi ekonomik destek alamayacak Ukrayna'nın halkı için güvenlik ve kalkınma, bu dönemde belki de en gerekli husustur.
Ancak bu olumlu etkenlerin yanında, barış süreci konusunda ciddi sınırlamaların olduğunu da belirtmek gerekir. Her iki tarafta da radikal fikirli şahinlerin halen stratejik konumlardaki yaygınlığı ve savaşın sivil kayıplarının da etkisiyle toplumsal olarak karşılıklı nefret duygularını körüklemesi, en başta gelen engellerdir. Ancak bunların yanında, karar alıcı seçkinlerin (elitlerin) her iki tarafta da savaştan bir barış hikâyesi ile çıkabilmelerinin aynı anda mümkün olması da oldukça zor bir konudur. Yani Rusya'nın toprak kazandığı bir denklem -haklı olarak- vatan savunması yaptıklarını düşünen Ukrayna halkı için hiçbir zaman çok cazip olmayacakken, savaş sonucunda doğru düzgün hiçbir kazanım elde edememiş ama yüz binlerce askerini kaybetmiş Moskova'nın durumu da Rus halkında savaşın en baştan yanlış olduğu düşüncesini pekiştirerek lidere duyulan güveni sarsabilir. Bu nedenle, Başkan Trump ve ekibinin liderlerin kazançları ve toplumların beklentilerini göz önünde bulundurarak çok stratejik bir formül geliştirmeleri şarttır.
Sonuç
Sonuç olarak, ABD Başkanı Donald Trump, söylediklerini samimiyetle yapmak isteyen, ama bazen de abartılı söylemleri müzakere tekniği olarak kullanan farklı bir devlet adamı olduğu için, Ukrayna-Rusya barışı konusundaki samimiyeti bu açıklamalarla birlikte görülmüş ve yeni dönemde 3 yıldır devam eden bu gereksiz savaşın sonlandırılması açısından bir fırsat ortamı oluşmaya başlamıştır. Umuyoruz ki, Başkan Trump ve ekibi gerekli hazırlıkları yaparak iyi bir planla gelir ve bu savaşı bir an önce sonlandırırlar. Çünkü hem Rusya, hem de Ukrayna, dünyanın ihtiyaç duyduğu iki önemli ve şerefli devlettir. Her zaman güç dengelerine uygun uluslararası barış, istikrar ve BM düzenini savunan Türkiye de, bu sürece her türlü katkıyı sağlayabilecektir.
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder