1 Kasım 2013 Cuma

Rusya Geri Dönüyor Mu?


Geçtiğimiz günlerde yapılan Gürcistan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Rusya destekli ve esasen çok zengin bir işadamı olan Başbakan Bidzina İvanişvili’nin desteklediği Georgi Margvelaşvili’nin açık ara farkla kazanması[1], kuşkusuz 2003 yılında yaşanan Gül Devrimi[2] sonrasında Eduard Şevardnadze’nin Mihail Saakaşvili ile yer değiştirmesi neticesinde Batı lehine bir güç kaymasının yaşandığı Gürcistan’da dengelerin yeniden Rusya lehine eski çizgisine döndüğünü ispatlıyordu. Aslına bakılırsa Vladimir Putin’in Devlet Başkanlığı görevini üstlendiği 2000 yılından itibaren eski Sovyet coğrafyasında yeniden atağa kalkan Rusya Federasyonu’nun geri dönüşü bu olayla da sınırlı tutulamaz. Bu yazıda Rusya’nın dönüşünü kısaca size özetlemeye çalışacağım.

Amerika Birleşik Devletleri’nin muazzam askeri kapasitesini kullanarak Afganistan ve Irak işgali ve Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan’da yaşanan “renkli devrimler” süreciyle Cumhuriyetçiler (George W. Bush) döneminde başlayan jeopolitik yayılması, 2008 yılında Rus tanklarının Gürcistan’a girip 5 gün içerisinde ülkede kontrolü sağlamasıyla sonuçlanan Güney Osetya Savaşı (2008 Rusya-Gürcistan Savaşı) ile dengelenmişti. Turuncu devrim[3] sonrasında bir diğer Batı yanlısı iktidarın kurulduğu Ukrayna’da da, doğal gaz kartını kullanarak Viktor Yuşçenko yerine Viktor Yanukoviç’i göreve getiren Rusya, yakın coğrafyasında NATO müttefiki bir ülke istemediğini ve Amerikan yayılmasına Karadeniz’de izin vermeyeceğini kesin olarak gösteriyordu. 2011 yılında başlayan Arap Baharı süreci ise, Amerikan jeopolitik yayılma stratejisinin Başkan Obama döneminde de Orta Doğu merkezli olarak devam ettiğini gösteriyordu. Rusya’nın bu süreci dengelemesi de fazla uzun sürmedi. 2011 yılından başlayarak önce Tunus, sonra Mısır, daha sonra Libya’da yaşanan iktidar değişimleri Rusya için alarm zillerinin yeniden çalmasına neden oldu. Libya’da NATO bombardımanı ile yaşanan ve Kaddafi’nin korkunç ölümüyle sonuçlanan gelişmelerden sonra sıranın İran’a geleceğini öngören Rusya, bu nedenle olayların bir sonraki durağı olan Suriye’de ön alma stratejisini benimsedi. Nitekim Rusya Federasyonu, İran İslam Cumhuriyeti ve Hizbullah’ın devreye girmesiyle savaşı kaybetme noktasına gelen Suriye’deki Beşar Esad yönetimi, bir anda yeniden güç ve moral depolayarak atağa kalktı ve Özgür Suriye Ordusu’nun ve El Nusra Cephesi gibi radikal İslamcı grupların gücünü dengeledi. Bugün Suriye’de yaşanan durumu askeri uzmanlar satrançtaki “pat” durumuna benzetiyorlar. Nitekim Rusya’nın gösterdiği bu direnç neticesinde, Suriye yönetimine alerjik Amerika Birleşik Devletleri’nin de -Türkiye’nin yoğun ısrarlarına karşın- Suriye’de kimyasal silahların yok edilmesi karşılığında barışçıl bir geçiş formülüne sıcak bakacağı ve Esad yönetimini tolere edeceği anlaşılıyor. Öyle ki, geçtiğimiz günlerde ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry kimyasal silahların yok edilmesi konusunda uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapan Esad yönetimine teşekkür dahi etti.[4]

Hayatını ülkesine adamış bir lider olduğu söylenen Vladimir Putin’in bu süreçte geliştirdiği dengeleme stratejisi, önceki renkli devrimler sürecinde geliştirilen dengeleme stratejisinden farklı olarak ilk kez “yumuşak güç” boyutunu da taşıyor. Genelde askeri güç yanlısı olan ya da doğal gaz kartı ile komşu ülkeleri hizaya getiren Rusya, Putin sayesinde bu defa SSCB’den yıllar sonra ilk kez yumuşak güç kullanmayı ve dünya siyasetinde neredeyse bir “süper güç” konumu kazanmayı başardı. Amerikan New York Times gazetesine yazdığı “A Plea for Caution From Russia” makalesinde[5] dile getirdiği düşüncelerle Amerikan istisnacılığına karşı haklı argümanlar geliştirmeyi başaran Putin, böylelikle bu ülkenin politikalarından hoşnutsuz olan tüm ülkelerin sözcüsü haline gelerek, ülkesi adına müthiş bir geri dönüşü başarıyla gerçekleştirdi. Öyle ki Putin bu olayın ardından Uluslararası Dünya Halklarının Manevi Birliği Kurumu tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi[6] ve Forbes dergisinin dünyanın en güçlü liderleri sıralamasında ilk sırayı ABD Başkanı Barack Obama’nın elinden alarak birinci sıraya oturdu.[7] Rusya’nın son atağı ise Gürcistan’da parlamento seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de desteklediği adayın seçilmesi oldu. Bir diğer önemli hadise, Avrupa ve ABD ile de yakın bağlar geliştirmeye çalışan Ermenistan’ın Rusya’nın yönlendirmesiyle Rusya’nın Gümrük Birliği’ne katılması oldu.[8] Yakın coğrafyasındaki bir diğer önemli ülke olan Azerbaycan’da dengeleri kendi lehine değiştirmese de, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in görevde kalmasıyla[9] durumunu koruyan Rusya’nın bundan sonraki stratejisi ekonomik olarak çöküş yaşayan Avrupa’da gücünü yeniden arttırmak olacaktır. 

 

Elbette Rusya Federasyonu’nun bu tarihi geri dönüşüne imkân veren bazı önemli etkenler bulunuyor. Jonathan Adelman’a göre bunlar arasında Obama yönetiminin Orta Doğu’da askeri güç uygulama stratejisini rafa kaldırması, Avrupa Birliği’nin ekonomik krizde olması, Japonya’nın düşüşü, Hindistan’ın ekonomik sorunları ve Çin’in iç meselelerine odaklanması gibi faktörler başı çekiyor.[10] Ancak Adelman ve yine birçoklarına göre Rusya’nın bu durumu sürdürmesi kolay değil, zira boru hatları diplomasisindeki tüm gayretlerine ve akıllı adımlarına karşın Rusya ekonomisi geçmişteki Sovyet ekonomisi ve günümüz Amerikan ekonomisine kıyasla minyatür bir görüntü sergiliyor. Ülkedeki yaygın yolsuzluk, otoriter rejime yönelik tepkiler ve Batı ülkelerinden 10 yıl daha kısa olan ortalama yaşam süresi[11] gibi faktörler Rusya’nın bu adımlarını iç politikasında da atacağı bazı adımlarla desteklemesi gerektiğini gösteriyor. Şu da bir gerçek ki, artık Rusya’nın geçmişte cazibe merkezi olmasını sağlayan komünizm gibi bir ideal yok. Bu durumda Rusya’nın ve diğer alternatif güç merkezlerinin cazibesi sadece ABD ile sorun yaşayan ülkelere sunacakları fırsatlardan ileri geliyor. Veyahut Putin’in son makalesinde ifade ettiği hususları bir yeni ideolojik formata çevirip dünya kamuoyuna sunması gerek. Ancak kendi içerisinde de ciddi demokrasi sorunları olan Rusya’nın bunu başarabilmesi de kolay gözükmüyor.

 

Son olarak şu da bir gerçektir ki, Rusya’dan artık yeni bir Dostoyevski, Tolstoy ya da Çaykovski çıkmıyor. Bunlar da kadim Rus medeniyetinin internet ve post-modernizm çağında yeni bir atılıma ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Bu nedenle Rusya’nın geri dönüşü konusunda iddialı yorumlar yapmak için henüz acele etmemek gerekiyor.

 

Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
Girne Amerikan Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Başkanı



[1] Tüysüzoğlu, Göktürk (2013), “Gürcistan’da Saakaşvili Dönemi Resmen Sona Erdi”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/gurcistanda-saakasvili-donemi-resmen-sona-erdi/.
[2]  Gürcistan’da, 2003 yılında Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze’nin görevini bırakmak zorunda kalmasıyla sonuçlanan barışçıl halk hareketi.
[3] Turuncu Devrim Ukrayna’daki 21 Kasım 2004 Cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde, Kasım 2004’ten Ocak 2005’e kadar yaşanan politik olaylara verilen genel addır. Turuncu denilmesinin sebebi başkan adaylarından olan ve seçimlere hile karıştığını iddia eden Viktor Yuşçenko'nun seçim kampanyası dönemince bu rengi kullanmasıdır. Olaylar sonucunda Batı yanlısı Viktor Yuşçenko 23 Ocak 2005 tarihinde yemin ederek Cumhurbaşkanlığı görevine başlamıştır. Yuşçenko’nun bu dönemde zehirlenmesi hadisesi de akıllarda yer etmiştir.
[4]ABD ve Rusya Suriye’yi görüştü, Kerry Esad’a teşekkür etti”, Meltem Haber, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://www.meltemhaber.com/?haber,10048.
[5] Putin, Vladimir V. (2013), “A Plea for Caution From Russia”, The New York Times, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://www.nytimes.com/2013/09/12/opinion/putin-plea-for-caution-from-russia-on-syria.html?smid=tw-share&_r=1&.
[6]Putin Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi” , CNN Türk, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://www.cnnturk.com/2013/dunya/10/03/putin.nobel.baris.odulune.aday.gosterildi/725723.0/.
[7] “Forbes reveals World's Most Powerful People 2013 - with Vladimir Putin taking top spot”, The Independent, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://www.independent.co.uk/news/world/politics/forbes-reveals-worlds-most-powerful-people-2013--with-vladimir-putin-taking-top-spot-8913265.html.
[8] “AB, Ermenistan'ı Rusya'nın Gümrük Birliği'ne kaptırdı”, EurActiv, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://www.euractiv.com.tr/ticaret-ve-sanayi/article/ab-ermenistan-rusyanin-gumruk-birligine-kaptirdi-028327.
[9] “Azerbaycan’da İlham Aliyev Yeniden Cumhurbaşkanı Seçildi”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/azerbaycanda-ilham-aliyev-yeniden-cumhurbaskani-secildi/.
[10] Adelman, Jonathan (2013), “Russia is Back”, Huffington Post, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://www.huffingtonpost.com/jonathan-adelman/russia-is-back_b_4087429.html.
[11] Vladimir Putin’in ülkesinde uygulamaya soktuğu yakın tarihli alkol kısıtlamalarının önemli bir sebebi de Rusya’da alkol bağımlılığı nedeniyle ortalama insan yaşamı özellikle de ortalama erkek yaşamı ömrünün Batı ülkelerine kıyasla çok daha kısa olmasıdır. (“List of countries by life expectancy”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_by_life_expectancy.)

Hiç yorum yok: