Geçtiğimiz günlerde yapılan
Gürcistan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Rusya destekli ve esasen çok zengin bir
işadamı olan Başbakan Bidzina İvanişvili’nin desteklediği Georgi
Margvelaşvili’nin açık ara farkla kazanması[1],
kuşkusuz 2003 yılında yaşanan Gül Devrimi[2]
sonrasında Eduard Şevardnadze’nin Mihail Saakaşvili ile yer değiştirmesi
neticesinde Batı lehine bir güç kaymasının yaşandığı Gürcistan’da dengelerin
yeniden Rusya lehine eski çizgisine döndüğünü ispatlıyordu. Aslına bakılırsa
Vladimir Putin’in Devlet Başkanlığı görevini üstlendiği 2000 yılından itibaren
eski Sovyet coğrafyasında yeniden atağa kalkan Rusya Federasyonu’nun geri
dönüşü bu olayla da sınırlı tutulamaz. Bu yazıda Rusya’nın dönüşünü kısaca size
özetlemeye çalışacağım.
Amerika Birleşik Devletleri’nin
muazzam askeri kapasitesini kullanarak Afganistan ve Irak işgali ve Gürcistan,
Ukrayna ve Kırgızistan’da yaşanan “renkli devrimler” süreciyle Cumhuriyetçiler
(George W. Bush) döneminde başlayan jeopolitik yayılması, 2008 yılında Rus
tanklarının Gürcistan’a girip 5 gün içerisinde ülkede kontrolü sağlamasıyla
sonuçlanan Güney Osetya Savaşı (2008 Rusya-Gürcistan Savaşı) ile dengelenmişti. Turuncu devrim[3]
sonrasında bir diğer Batı yanlısı iktidarın kurulduğu Ukrayna’da da, doğal gaz
kartını kullanarak Viktor Yuşçenko yerine Viktor Yanukoviç’i göreve getiren
Rusya, yakın coğrafyasında NATO müttefiki bir ülke istemediğini ve Amerikan
yayılmasına Karadeniz’de izin vermeyeceğini kesin olarak gösteriyordu. 2011
yılında başlayan Arap Baharı süreci ise, Amerikan jeopolitik yayılma
stratejisinin Başkan Obama döneminde de Orta Doğu merkezli olarak devam
ettiğini gösteriyordu. Rusya’nın bu süreci dengelemesi de fazla uzun sürmedi.
2011 yılından başlayarak önce Tunus, sonra Mısır, daha sonra Libya’da yaşanan
iktidar değişimleri Rusya için alarm zillerinin yeniden çalmasına neden oldu.
Libya’da NATO bombardımanı ile yaşanan ve Kaddafi’nin korkunç ölümüyle
sonuçlanan gelişmelerden sonra sıranın İran’a geleceğini öngören Rusya, bu
nedenle olayların bir sonraki durağı olan Suriye’de ön alma stratejisini
benimsedi. Nitekim Rusya Federasyonu, İran İslam Cumhuriyeti ve Hizbullah’ın
devreye girmesiyle savaşı kaybetme noktasına gelen Suriye’deki Beşar Esad
yönetimi, bir anda yeniden güç ve moral depolayarak atağa kalktı ve Özgür Suriye
Ordusu’nun ve El Nusra Cephesi gibi radikal İslamcı grupların gücünü dengeledi.
Bugün Suriye’de yaşanan durumu askeri uzmanlar satrançtaki “pat” durumuna
benzetiyorlar. Nitekim Rusya’nın gösterdiği bu direnç neticesinde, Suriye
yönetimine alerjik Amerika Birleşik Devletleri’nin de -Türkiye’nin yoğun
ısrarlarına karşın- Suriye’de kimyasal silahların yok edilmesi karşılığında
barışçıl bir geçiş formülüne sıcak bakacağı ve Esad yönetimini tolere edeceği
anlaşılıyor. Öyle ki, geçtiğimiz günlerde ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry
kimyasal silahların yok edilmesi konusunda uluslararası kuruluşlarla işbirliği
yapan Esad yönetimine teşekkür dahi etti.[4]
Hayatını
ülkesine adamış bir lider olduğu söylenen Vladimir Putin’in bu süreçte geliştirdiği
dengeleme stratejisi, önceki renkli devrimler sürecinde geliştirilen dengeleme
stratejisinden farklı olarak ilk kez “yumuşak güç” boyutunu da taşıyor. Genelde
askeri güç yanlısı olan ya da doğal gaz kartı ile komşu ülkeleri hizaya getiren
Rusya, Putin sayesinde bu defa SSCB’den yıllar sonra ilk kez yumuşak güç
kullanmayı ve dünya siyasetinde neredeyse bir “süper güç” konumu kazanmayı
başardı. Amerikan New York Times
gazetesine yazdığı “A Plea for Caution From Russia”
makalesinde[5] dile
getirdiği düşüncelerle Amerikan istisnacılığına karşı haklı argümanlar
geliştirmeyi başaran Putin, böylelikle bu ülkenin politikalarından hoşnutsuz
olan tüm ülkelerin sözcüsü haline gelerek, ülkesi adına müthiş bir geri dönüşü
başarıyla gerçekleştirdi. Öyle ki Putin bu olayın ardından Uluslararası Dünya
Halklarının Manevi Birliği Kurumu tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday
gösterildi[6]
ve Forbes dergisinin dünyanın en
güçlü liderleri sıralamasında ilk sırayı ABD Başkanı Barack Obama’nın elinden
alarak birinci sıraya oturdu.[7]
Rusya’nın son atağı ise Gürcistan’da parlamento seçimlerinin ardından
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de desteklediği adayın seçilmesi oldu. Bir diğer
önemli hadise, Avrupa ve ABD ile de yakın bağlar geliştirmeye çalışan
Ermenistan’ın Rusya’nın yönlendirmesiyle Rusya’nın Gümrük Birliği’ne katılması
oldu.[8]
Yakın coğrafyasındaki bir diğer önemli ülke olan Azerbaycan’da dengeleri kendi lehine
değiştirmese de, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in görevde kalmasıyla[9]
durumunu koruyan Rusya’nın bundan sonraki stratejisi ekonomik olarak çöküş
yaşayan Avrupa’da gücünü yeniden arttırmak olacaktır.
Elbette Rusya Federasyonu’nun bu tarihi geri dönüşüne imkân veren bazı
önemli etkenler bulunuyor. Jonathan Adelman’a göre bunlar arasında Obama
yönetiminin Orta Doğu’da askeri güç uygulama stratejisini rafa kaldırması,
Avrupa Birliği’nin ekonomik krizde olması, Japonya’nın düşüşü, Hindistan’ın
ekonomik sorunları ve Çin’in iç meselelerine odaklanması gibi faktörler başı
çekiyor.[10] Ancak
Adelman ve yine birçoklarına göre Rusya’nın bu durumu sürdürmesi kolay değil,
zira boru hatları diplomasisindeki tüm gayretlerine ve akıllı adımlarına karşın
Rusya ekonomisi geçmişteki Sovyet ekonomisi ve günümüz Amerikan ekonomisine
kıyasla minyatür bir görüntü sergiliyor. Ülkedeki yaygın yolsuzluk, otoriter
rejime yönelik tepkiler ve Batı ülkelerinden 10 yıl daha kısa olan ortalama
yaşam süresi[11] gibi
faktörler Rusya’nın bu adımlarını iç politikasında da atacağı bazı adımlarla
desteklemesi gerektiğini gösteriyor. Şu da bir gerçek ki, artık Rusya’nın geçmişte
cazibe merkezi olmasını sağlayan komünizm gibi bir ideal yok. Bu durumda
Rusya’nın ve diğer alternatif güç merkezlerinin cazibesi sadece ABD ile sorun
yaşayan ülkelere sunacakları fırsatlardan ileri geliyor. Veyahut Putin’in son
makalesinde ifade ettiği hususları bir yeni ideolojik formata çevirip dünya
kamuoyuna sunması gerek. Ancak kendi içerisinde de ciddi demokrasi sorunları
olan Rusya’nın bunu başarabilmesi de kolay gözükmüyor.
Son olarak şu da bir gerçektir ki, Rusya’dan artık yeni bir Dostoyevski, Tolstoy
ya da Çaykovski çıkmıyor. Bunlar da kadim Rus medeniyetinin internet ve post-modernizm
çağında yeni bir atılıma ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Bu nedenle Rusya’nın
geri dönüşü konusunda iddialı yorumlar yapmak için henüz acele etmemek
gerekiyor.
Yrd. Doç. Dr. Ozan
ÖRMECİ
Girne Amerikan
Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Başkanı
Twitter: https://twitter.com/ozanormeci
[1] Tüysüzoğlu, Göktürk
(2013), “Gürcistan’da Saakaşvili Dönemi Resmen Sona Erdi”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim
Adresi: http://politikaakademisi.org/gurcistanda-saakasvili-donemi-resmen-sona-erdi/.
[2] Gürcistan’da, 2003 yılında Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze’nin görevini
bırakmak zorunda kalmasıyla sonuçlanan barışçıl halk hareketi.
[3] Turuncu Devrim Ukrayna’daki 21
Kasım 2004 Cumhurbaşkanlığı
seçimleri döneminde, Kasım
2004’ten Ocak 2005’e kadar yaşanan politik olaylara verilen genel addır. Turuncu
denilmesinin sebebi başkan adaylarından olan ve seçimlere hile
karıştığını iddia eden Viktor
Yuşçenko'nun seçim kampanyası dönemince bu rengi kullanmasıdır. Olaylar
sonucunda Batı yanlısı Viktor Yuşçenko 23
Ocak 2005 tarihinde yemin ederek Cumhurbaşkanlığı
görevine başlamıştır. Yuşçenko’nun bu dönemde zehirlenmesi hadisesi de
akıllarda yer etmiştir.
[4] “ABD ve Rusya Suriye’yi görüştü, Kerry Esad’a
teşekkür etti”, Meltem Haber, Erişim
Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://www.meltemhaber.com/?haber,10048.
[5] Putin, Vladimir V. (2013),
“A Plea for Caution From
Russia”, The
New York Times, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://www.nytimes.com/2013/09/12/opinion/putin-plea-for-caution-from-russia-on-syria.html?smid=tw-share&_r=1&.
[6] “Putin Nobel
Barış Ödülü'ne aday gösterildi” , CNN
Türk, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://www.cnnturk.com/2013/dunya/10/03/putin.nobel.baris.odulune.aday.gosterildi/725723.0/.
[7] “Forbes reveals World's Most Powerful People 2013 - with Vladimir Putin taking top spot”, The Independent, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://www.independent.co.uk/news/world/politics/forbes-reveals-worlds-most-powerful-people-2013--with-vladimir-putin-taking-top-spot-8913265.html.
[7] “Forbes reveals World's Most Powerful People 2013 - with Vladimir Putin taking top spot”, The Independent, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://www.independent.co.uk/news/world/politics/forbes-reveals-worlds-most-powerful-people-2013--with-vladimir-putin-taking-top-spot-8913265.html.
[8] “AB, Ermenistan'ı
Rusya'nın Gümrük Birliği'ne kaptırdı”, EurActiv,
Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://www.euractiv.com.tr/ticaret-ve-sanayi/article/ab-ermenistan-rusyanin-gumruk-birligine-kaptirdi-028327.
[9] “Azerbaycan’da İlham
Aliyev Yeniden Cumhurbaşkanı Seçildi”, Uluslararası
Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/azerbaycanda-ilham-aliyev-yeniden-cumhurbaskani-secildi/.
[10] Adelman, Jonathan (2013),
“Russia is Back”, Huffington Post,
Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://www.huffingtonpost.com/jonathan-adelman/russia-is-back_b_4087429.html.
[11] Vladimir Putin’in
ülkesinde uygulamaya soktuğu yakın tarihli alkol kısıtlamalarının önemli bir
sebebi de Rusya’da alkol bağımlılığı nedeniyle ortalama insan yaşamı özellikle
de ortalama erkek yaşamı ömrünün Batı ülkelerine kıyasla çok daha kısa
olmasıdır. (“List of countries by life expectancy”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 02.11.2013, Erişim Adresi: http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_by_life_expectancy.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder