22 Ocak 2012 Pazar

CHP'nin İdeolojik Açmazı Üzerine



Türk siyasal hayatında gerek yurtiçi, gerek yurtdışı kamuoyunda son birkaç yılın en önemli konusu üç seçimdir oylarını arttırarak iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin uzun süren tek parti iktidarının doğal bir sonucu olarak otoriterliğe doğru meyletmesi riskidir. Bu durumun önlenmesinde en önemli rolü oynayacak siyasal aktör ise ana muhalefet partisi vasfı ile Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Fakat Cumhuriyet Halk Partisi, uzun bir süredir kendi içerisindeki iktidar mücadeleleri ve ideolojik bocalamaları nedeniyle topluma kendisini doğru olarak anlatamamakta ve anlaşılır, net bir görüntü ortaya koyamamaktadır. Bu yazıda Cumhuriyet Halk Partisi’nin ideolojik açmazı üzerine biraz fikir yürütmeye çalışacağım.

Kökleri Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne dayanan Cumhuriyet Halk Partisi; devleti kuran, modernleşme yolunda önemli kazanımlar olan Atatürk devrimlerine imza atan bir siyasal yapı olarak haliyle temellerini Kemalizm’den almaktadır. Kemalizm, Türkiye’nin bugün diğer Orta Doğu ülkelerinden çok daha ileri ve demokratik bir ülke olmasını sağlamış çok değerli bir modernleşme paradigmasıdır. Fakat günümüz CHP’sinin anlaması gereken önemli bir nokta, Kemalizm’in 1920 ve 1930’larda ortaya çıkmış ve o dönem başarı kazanmış bir proje olmasıdır. 1960’ların ortalarından itibaren “ortanın solu” söylemleriyle kendisini sosyal demokrat bir parti olarak yeniden tanımlamaya başlayan CHP’nin bugün hala toplumsal sorunlara çözüm geliştirirken temel referans olarak günümüzün evrensel sosyal demokratik değerleri yerine Kemalizm’i referans alması partiyi ciddi yanlışlıklara sürükleyebilir. Burada parti tabanı ve toplumla sorun yaşamadan bir kitle partisine dönüşmenin yolu, Kemalizm’i hak ettiği tarihsel ilerici rolüne oturtarak, daha bugün temelli ve daha toplum odaklı yeni proje ve fikirler geliştirmekte yatmaktadır. Bu durum kesinlikle Atatürk’ten vazgeçmek değildir, tam tersine Atatürk’ün “devrimcilik” ilkesinin hakkını vererek iktidar yolunu açmak demektir.

Bugün herkesin kabul edeceği üzere Türkiye’nin Güneydoğu veya Kürt sorunu, siyasal İslam-laiklik tartışmaları, sivil-ordu ilişkilerinin demokratik bir ülkeye yakışır şekilde yeniden düzenlenmesi, ekonomik geri kalmışlık ve sosyal adaletsizliğin çözümlenmesi gibi çok ciddi sosyopolitik sorunları bulunmaktadır. Bunların yanında Anadolu’nun güzel doğasının tahrip edilmesi, deprem riski karşısında İstanbul ve genel olarak Türkiye’nin hazırlıksız olması, Yeni Soğuk Savaş koşullarında dış politikada çok ciddi güvenlik risklerinin yaşanması ve kadınların erkeklerle eşit bireyler olarak toplumsal hayatta yer alamaması gibi diğer başka ciddi sorunlarımız bulunmaktadır. Bu sorunların çözümü için çareyi 1920’lerin modern ulus-devlet yaratma projesinde ya da 1960’ların sosyalist rüzgârlarında aramak kanımca hatalıdır, doğru olan dünyada bu sorunlarla daha önce yüzleşmiş ve bunları aşmış ileri demokratik ülkelerin uyguladığı liberal veya sosyal demokrat projeleri inceleyerek, bunları Anadolu gerçeklerinde yeniden yorumlamakta yatmaktadır. Bunun gerçekleşmesi hayal değildir, önemli olan topluma ikna edici ve tutarlı bir plan-proje sunmak ve kimseyi dışlamadan kucaklayıcı bir söylemle iktidar alternatifi olarak ortaya çıkmaktır. CHP gibi marka değeri yüksek, önemli kurmayları ve kendisine yakın değerli bilim adamları olan bir partinin bunu başarabilmesi fazlasıyla mümkündür. Ancak bunun için önce CHP’nin ve CHP’lilerin statükoculuk, tepeden inmecilik ve halkı küçümseme gibi klasik CHP hastalıklarından kurtulması gerekmektedir.

Bu satırları yazan kişi bir CHP düşmanı değildir. Tam tersine Türkiye’de demokratik yaşamın sıkıntılı bir sürece girme yolunda olduğunu gören ve bunu önleyebilecek siyasal-toplumsal yapının Cumhuriyet Halk Partisi olduğuna inanan sosyal demokrat bir siyaset bilimcidir. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de ilk kez başarıyla gerçekleştirilen “yüz nakli” ameliyatında olduğu gibi, CHP’nin de artık eskimiş yüzünü değiştirmesi, yeni yüzlere ve fikirlere kucak açması gerekmektedir. Aksi takdirde Türkiye’yi bekleyen Sovyetler Birliği’ni aratmayan gri, beton, tek tip ve tek partili yıllardır…

Dr. Ozan Örmeci


Hiç yorum yok: