Giriş
Spor, milyonları bir araya getirme ve fair-play ruhuna uygun hareket edildiği zaman kitleleri birleştirme, ancak zaman zaman da kitleleri birbirine düşman edebilme özelliğine sahip çok stratejik bir olgudur. Öyle ki, spor, ABD-Çin ilişkileri tarihinde 1971 yılında "pinpon diplomasisi" (pingpong diplomasisi) olarak bilinen süreçte diplomatik bir manivela işlevi görürken, 1970 FIFA Dünya Kupası elemelerinde karşılaşan iki komşu ülke El Salvador ve Honduras'ın 1969 yılında futbol rekabeti nedeniyle birbirleriyle 100 saat süren ve tarihe "Futbol Savaşı" olarak geçen çatışmalarına da neden olabilmiştir.
Bu anlamda, spor, siyaset, diplomasi ve milyonlarca hayranı ve destekçisi olan popüler takım ve sporcular nedeniyle özellikle ekonomi alanında çok çok önemli bir işlev kazanmıştır. Ünlü futbolcu Cristiano Ronaldo sayesinde ülkesinde futbol endüstrisini ve turizmi geliştirmek isteyen Suudi Arabistan'ın katı muhafazakâr yasalarında ünlü futbolcu ve kız arkadaşı için bazı esnemeler yapması da sporun gücüne dair güncel ve somut bir örnektir. Bir diğer ilginç ve somut vaka ise, zamanında Avrupa Birliği'nin (kısaca AB) Genişlemeden Sorumlu Temsilcisi olan Finli ünlü siyasetçi Olli Rehn'in Türkiye'nin AB üyelik sürecinde futbol diplomasisini kullanması ve sık sık futboldan örnekler vererek Türk halkını Avrupa'ya ısındırmak istemesi olmuştur.
Bu anlamda, uzak iki müttefik olmaları sebebiyle kültürel ve toplumsal ilişkileri Türkiye'nin Avrupa ülkeleriyle olan ilişkilerine kıyasla daha sınırlı kalan Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri (kısaca ABD) arasında son yıllarda basketbol sayesinde bir tür yeni toplumsal bağın oluştuğu düşünülebilir. Öyle ki, tüm dünyada milyonlarca takipçisi olan ABD merkezli basketbol ligi NBA (National Basketball Association), ligde yer alan Türk ve diğer milletlerden sporcular sayesinde ABD dış politikasına somut etkiler/katkılar yapabilmektedir.
NBA'de Forma Giyen Türk Basketbolcular
Türk sporcuların NBA'de forma giymeye başlamaları 1999'da Mirsad Türkcan'ın transferiyle başlamıştır. Mirsad'ın pek başarılı geçmeyen ilk denemesi sonrasında 2000 yılında dönemin genç yıldızı Hidayet Türkoğlu'nun transferiyle Türk basketbolcuların NBA kariyerleri devam etmiştir. NBA'de çok başarılı olan ve "Hedo" olarak çağrılmaya başlanan Hidayet, Sacramento Kings, San Antonio Spurs ve Orlando Magic gibi takımlarda uzun ve başarılı bir kariyer yapmış ve hatta en iyi gelişme gösteren oyuncu ödülünü da kazanmayı başarmıştır. 2001 yılında Hidayet'in hemen ardından NBA yolunu tutan Mehmet Okur da aynı Hedo gibi çok başarılı bir kariyer yaparken, Detroit Pistons ve Utah Jazz formalarıyla büyük şöhret kazanmış ve Detroit'le bir NBA şampiyonluğu elde etmeyi, Jazz formasıyla da bir kez All-Star'a seçilmeyi başarmıştır.
Dönemin bir diğer büyük Türk yıldızı olan İbrahim Kutluay NBA'de neredeyse hiç şans bulamazken, 2005 yılında Milwaukee Bucks tarafından draft edilen Ersan İlyasova da uzun ve beklenmedik şekilde başarılı bir NBA kariyeri yapabilmiştir. Türk uzunlardan Semih Erden'in NBA kariyeri Kutluay'a kıyasla daha başarılı olurken, bir diğer Türk uzun Ömer Aşık da başarılı ve görece uzun bir NBA kariyeri yapmış, ama elbette Hidayet ve Mehmet'in ulaştığı seviyelere yaklaşamamıştır. İlerleyen yıllarda NBA'e giden oyuncularımızdan Furkan Aldemir, Furkan Korkmaz ve Onuralp Bitim çok başarılı olamazlarken, milli basketbolcumuz Cedi Osman da görece uzun ve başarılı bir NBA kariyerine sahip olmuştur. Enes Kanter (Freedom) ise, Fethullah Gülen cemaatine yakınlığı ve halkın genelde destek verdiği Recep Tayyip Erdoğan hükümetine yönelik demokrasi eleştirileri sonrasında ülkemizde gözden düşmüş ve Türk vatandaşlığından ayrılmıştır.
Son yıllarda ise Houston Rockets forması giyen Giresunlu genç pivotumuz Alperen Şengün büyük başarılar kazanmakta ve NBA'in yükselen değerlerinden biri olarak Türkiye ve ABD'de büyük ilgi görmektedir. Öyle ki, kısa süre önce tüm lig tarihinde triple-double yapan en genç pivot unvanını kazanan Şengün'ün bu sene NBA All-Star takımına seçilmesi beklenmektedir. Şengün'ün kariyerine böyle devam etmesi halinde ilk Türk NBA efsanesi ve "Hall of Fame" üyesi olması bile mümkün gözükmektedir.
Türk Basketbolcuların Türk-Amerikan İlişkilerinde Gündem Olmalarına Dair Örnekler
Bu sportif bilgilerin yanında, şimdi asıl konumuz olan siyaset ve diplomasiye dönersek, NBA'de forma giyen Türk basketbolcuların zaman zaman Türk-Amerikan ilişkilerinde de önemli bir özne olabildiklerine dair somut örneklerle durumu açıklamak yerinde olur. İlk önemli örnek, Türkiye'de halkın iradesini yansıtan Türk milletvekillerinin 2003 yılında ABD'nin Irak'ı işgaline katılmak için yapılan oylamada 1 Mart tezkeresini reddetmeleri sonrasında Türk-Amerikan ilişkilerinin çok gerildiği bir ortamda Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesiyle yaşanan "çuval krizi"dir. Bu kriz sonrasında Türkiye'de Amerikan karşıtlığı (anti-Amerikanizm) zirve noktasına ulaşır ve iki ülke arasında yaşanabilecek bir savaş dahi gündeme gelirken, bu dönemde NBA'de forma giyen ve oldukça popüler olan Hidayet Türkoğlu, gazetecilerin kendisine yönelik sorularına siyaset yapmak istemediği şeklinde cevap vererek polemiklerden kaçınmaya ve işine odaklanmaya çalışmıştır. Bu anlamda, Hedo, polemikler yerine işini layıkıyla yapmaya çalışarak iyi bir profesyonel olduğunu kanıtlamış ve her iki ülkede de takdir toplamıştır.
Bir diğer ilginç örnek ise, krizlerle geçen George W. Bush dönemi sonrasında ABD Başkanı seçilen Barack Obama'nın 2009 yılındaki Türkiye ziyaretinde TBMM'de yaptığı konuşmada NBA'de forma giyen Hedo ve Memo'ya bir cümleyle selam çakması olmuştur. Bu ziyaret ve jest sonrasında, 2015-2016 dönemine kadar Türk-Amerikan ilişkilerinde yeniden bir ısınma yaşanmış ve Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur da bu süreçte ısınan diplomasiye destek sağlayan profesyonel sporcular olarak dikkat çekmişlerdir.
Daha yakın zamanda yaşanan bir örnek ise, milli basketbolcu Enes Kanter'in Türkiye'deki hükümete yönelik eleştirileri sonrasında iki ülke arasında siyasi/diplomatik krizlerin yaşanması olmuştur. Giderek sporcudan çok bir siyasi fanatik gibi hareket etmeye başlayan Kanter, bu nedenle eleştirel yaklaşımının ötesinde Türkiye'nin seçilmiş yöneticilerine bilinçli şekilde hasmane tutum takınan sorumsuz bir sporcu olarak algılanmış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın portresini çiğnemek gibi yaptığı abartılı hareketlerle ülkemizde genelde tepki çekmiştir. Kanter'e şimdilerde ABD Dışişleri Bakanı olarak göreve başlayacak Marco Rubio tarafından destek verilmesi de not edilmesi gereken önemli bir husustur.
Son dönemin büyük yıldızı Alperen Şengün ise, siyasi polemiklere girmeden daha çok işine odaklanmakta ve konuştuğu zaman da iki ülkeye dair dostluk mesajları vererek ortamı yumuşatmaya çalışmaktadır. Bu sayede, Şengün, Houston Rockets takımından 5 yıl için toplamda 185 milyon dolarlık bir kontrat almış ve Türk spor tarihinin en pahalı sporcusu unvanını kazanmıştır. Rockets franchise'ının Türkiye'ye yönelik olarak daha iyi çalışması durumunda, Alperen sayesinde Rockets ve NBA'in ülkemizde ticari başarı ve popülarite olarak çok daha gelişmesi de mümkündür. Bu da, kuşkusuz, iki ülke arasındaki ekonomik ve toplumsal ilişkileri geliştirecek pozitif bir husus olacaktır.
Sonuç
Sonuç olarak, hayatın her alanını kapsayan siyaset ve diplomasi, kuşkusuz bir ölçüde sporda da yer almaktadır. Ancak bunu toplumsal tepkilere ve düşmanlıklara yol açacak şekilde olumsuz kullanmak veya toplumsal ilişkileri geliştirme ve yumuşatma yönünde olumlu kullanmak sporcuların elinde olan bir durumdur. Bu bağlamda, Hedo, Memo ve Alpi gibi sporcularımız Enes Kanter'e kıyasla daha başarılı örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak Kanter'in eleştirilerine benzer şekilde Türkiye'de birçok muhalif siyasal oluşumun da cari rejime yönelik sert eleştirileri, ilerleyen yıllarda Kanter'in durumunun da değişebileceği algısını yaratmaktadır. Bizim istediğimiz ise, Türkiye'nin seçilmiş yöneticilerinin abartılı bir şekilde düşmanlaştırılmamaları/şeytanlaştırılmamaları, ama elbette Türkiye'nin daha demokratik bir ülke olmasıdır. Bu da, hiç şüphesiz, uzlaşı ve karşılıklı tavizlerle sağlanabilecek bir durumdur.
Sonsöz, NBA diplomasisi Alpi sayesinde ilerleyen aylarda Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir ısınmaya neden olabilir. Hatta bu sayede, belki de NBA'e çok sıcak yaklaşmayan Başkan Donald Trump'ın ligin önemini anlaması da ilerleyen dönemde mümkün olabilecektir.
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ