29 Nisan 2013 Pazartesi

GAÜ’deki 1. Kıbrıs Çalıştayımız Sona Erdi



Danışmanı olduğum Girne Amerikan Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkileri Kulübü – GAÜSBUİK’in düzenlediği “1974’ten 2013’e Kıbrıs Sorunu ve Doğu Akdeniz Enerji Güvenliği” konulu 1. Kıbrıs çalıştayı önceki gün Girne Amerikan Üniversitesi Milenyum Senato Kongre Salonu’nda düzenlendi. AK Parti Malatya milletvekili Ömer Faruk Öz, CHP Kocaeli milletvekili Haydar Akar, LDP Genel Başkanı Cem Toker ve emekli büyükelçi Dr. Onur Öymen’in katıldığı ve sabah saat 10.00’da başlayıp akşam 16.30 dolaylarında sona eren çalıştayda Kıbrıs sorunu tüm yönleriyle masaya yatırıldı. KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu ise yoğun programı nedeniyle çalıştaya katılım gösteremedi. Bu yazıda size çalıştaydan akıllarda kalan hususları aktarmaya çalışacağım.

Ben ve öğrencilerimin mesaisi aslına bakılırsa çalıştaydan bir gün önce konukların Lefkoşa Ercan Havaalanı’ndan karşılanması ve Merit Hotel’e yerleştirilmesiyle başladı. Sabah saatlerinde emekli büyükelçi Sayın Dr. Onur Öymen, sonrasında öğle vakitlerinde LDP Genel Başkanı Sayın Cem Toker ve gece geç saatlerde AK Parti Malatya milletvekili Sayın Ömer Faruk Öz üniversitemizin desteği ve öğrencilerimizin yoğun çabalarıyla kulübümüzce karşılanarak otele yerleştirildi. CHP Kocaeli milletvekili Sayın Haydar Akar ise çalışmaları nedeniyle çalıştaya Pazartesi günü günübirlik katılım gösterebildi. Pazar günü akşam yemeğinde Girne sahilde yer alan Grand Akpınar adlı restoranda Onur Öymen ve eşi, Cem Toker, ben ve eşim, kulüp başkanımız Mehmet Güldal ve kulüp yöneticimiz Burcu Yürik yemek için bir araya geldik. Son derece keyifli bir ortamda gerçekleşen yemek sonrasında Girne sahilde biraz yürüyüş yaparak Onur Bey’in isteğiyle Galatasaray maçının son yarım saatini izledik ve hep beraber dondurma yiyerek Kıbrıs’a özgü “Con” kahvelerimizi içtik. Onur Bey’i gazete ve televizyonlardan tanıyanlar zaman zaman meraklı gözlerle bizi izledi ya da masamıza gelerek selam verdiler. Onur Bey ve Cem Bey anılarıyla hem öğretici, hem de eğlenceli bir sohbet yapmamızı sağladılar. Onur Bey’in eşi Nedret Hanım da diplomat eşi olmanın çeşitli zorluklarını bizlerle paylaştı. İlerleyen saatlerde ertesi gün çalıştayda buluşmak üzere vedalaştık.

Pazartesi günü çalıştay için GAÜ Milenyum Senato Kongre Salonu önünde öğrencilerimle saat 09.30 dolaylarında buluşarak hazırlıklarımızı tamamladık. Onur Bey’in Kıbrıs merkezli televizyon kanalı Fog Tv ile yaptığı röportaj sonrasında salonda yerlerimizi aldık. GAÜ Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Öner saat 10.00 dolaylarında açılış konuşmasını yaparak çalıştayımızı başlattı. Ardından alkışlar sahneye çıkan Dr. Onur Öymen 1 saat 15 dakika kadar süren uzun ve anılarıyla renklendirilmiş güzel bir konuşma yaptı. Onur Bey’in gerek yemekte, gerekse çalıştayda söylediği bazı önemli konuları burada sizinle de paylaşmak isterim. Öncelikle Öymen Kıbrıs sorunu ve diğer tüm meselelerde Türkiye’nin sabırlı ve dirençli olması gerektiğini, ancak son yıllarda Türkiye’de yaratılan atmosfer nedeniyle özeleştirinin Türkiye’de güreş ve futboldan sonra 3. milli sporumuz haline geldiğini belirterek, dış politikada sonuç almanın onyıllar hatta yüzyıllar sürebileceğini çeşitli örnekler vererek açıkladı. Annan Planı’nın Kıbrıslı Türkler açısından iyi bir plan olmadığı halde, Kıbrıslı Türklerin yakın geçmişte 9000 sayfalık bu raporu tam olarak okumadan ve anlamadan sürece destek verdiklerini hatırlatan Öymen, çözüme karşı olmadığını ancak çözümün ancak hakkaniyetli olması durumunda başarılı olacağını belirtti. KKTC’ye baktığında büyük bir başarı gördüğünü belirten Onur Başaran Öymen, 1974’te devlet görevi nedeniyle ilk geldiği dönemdeki Kıbrıs’la bugünkü Kıbrıs’ı karşılaştırdığında müthiş bir gelişim gördüğünü ve ambargolara rağmen bu duruma gelinmesinin Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türklerin yarattığı bir mucize olduğunu söyledi. Rahmetli Rauf Denktaş ve arkadaşlarının mücadelesi ile Türkiye’nin Kıbrıslı Türklere siyasi desteği ve 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı olmasa Kıbrıslı Türklerin tarih sahnesinden silinmiş olabileceğini söyleyen Öymen, bu nedenle Denktaş ve arkadaşlarına yönelik saygısız tutumların çok haksız olduğunu belirtti. Türkiye’de son dönemde demokrasinin kötü bir dönemden geçtiğini belirten Öymen, bu nedenle KKTC’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerine Türkiye’den daha iyi bir “model ülke” haline geldiğini belirtti. Kıbrıslı Türk akademisyen Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Işıksal’ın bir sorusu üzerine “Kıbrıs’ta sizin hapiste kaç gazeteciniz var?”şeklinde bir karşı soru soran ve buradan yola çıkarak KKTC demokrasisinin geldiği ileri seviyeyi gösteren Öymen, KKTC’nin de Türkiye’ye benzer şekilde demokrasisinin gerilememesi için Kıbrıslı Türklerin özgürlüklerini korumalarını ve demokrasiye sahip çıkmalarını tavsiye etti. Enerji faktörünün son dönemde ortaya çıkan yeni bir gelişme olduğunu ancak siyasetin ve ideolojik fanatizmin özellikle Rumlar açısından Kıbrıs’ta ön plana çıktığını belirten Öymen, bu nedenle Kıbrıs’ta çözümün kolay olmadığını söyleyerek alkışlar arasında konuşmasını tamamladı. Onur Bey’in önceki gün yaptığımız sohbetlerden aklımda kalan en önemli vurgusu, İran’ın nükleer programı nedeniyle İran-İsrail gerginliğinin önümüzdeki birkaç ayda şiddetlenebileceği ve bu doğrultuda Türkiye’nin savaşa sokulmak istediği oldu.

Sahneye ikinci olarak çıkan ve yoğun programı nedeniyle konuşmasının ardından hemen ayrılması nedeniyle şahsen konuşma şansı bulamadığım Ak Parti Malatya milletvekili Ömer Faruk Öz, Kıbrıs’ın kendilerine rahmetli Necmettin Erbakan’dan miras kalan önemli bir konu olduğunu ve bu nedenle iktidar partisinin Kıbrıs’ın geliştirilmesi için büyük gayret gösterdiğini ifade etti. Konuşmasında üç defa Türkiye’den KKTC’ye gönderilen yardım miktarına dikkat çeken Öz, AKP’nin her konuda olduğu gibi Kıbrıs sorunu konusunda da barış ve çözüm yanlısı olduğunu belirterek, önümüzdeki yıllarda müzakerelerde yeni bir aşamaya gelinmesi durumunda geçmişte Annan Planı döneminde olduğu gibi iktidarın çözüme destek vereceğini belirtti. Bir soru üzerine Türkiye’de yaşanan ve “barış süreci” adı verilen PKK ile müzakere sürecini savunan Öz, bu sürecin başarıyla tamamlanması durumunda Türkiye’nin çok daha zengin ve güçlü bir ülke haline geleceğini iddia etti. Başbakan Erdoğan’ın Türkiye için bir şans olduğunu belirten Öz, Kıbrıs sorunu ya da Kürt sorunu gibi konuların partiler üstü ve milli bir yaklaşımla ele alınmasını gerektiğini belirterek, yurtiçinde yaptığı gezilerde CHP ve MHP tabanında dahi bu sürece yoğun destek gördüğünü iddia etti. Buna tepki gösteren protokoldeki CHP Kocaeli milletvekili Haydar Akar, söz alarak kendisinin de sürekli yurtiçinde geziler yaptığını ve böyle bir desteğe şahit olmadığını belirtti. Sorular bölümünde söz alan LDP Genel Başkanı Cem Toker Başbakan’ın çözüm sürecine karşı çıkan herkese çok sert eleştiriler getirdiğini ancak tabloya bakıldığında Türkiye’deki onlarca siyasi parti arasında bu sürece destek olan sadece iki parti (AKP ve BDP) olduğunu belirterek, sürecin demokratik açıdan meşruiyet sorununa dikkat çekti.

Sahneye üçüncü olarak CHP Kocaeli milletvekili Haydar Akar çıktı. Bu oturumun moderatörlüğünü de ben gerçekleştirdim. Uçağa yetişecek olması nedeniyle sözü uzatmadan çalıştaya çeşitli notlarla hazırlıklı olarak geldiği anlaşılan Haydar Bey’e bıraktım. Konuşmasına Türkiye’nin enerji açığı olan ve bu nedenle dış ticarette verdiği büyük açığa dikkat çekerek başlayan Akar, bu sorunun düzeltilmesi adına çeşitli seçenekler olduğunu belirterek, Türkiye’nin özellikle güneş ve rüzgâr enerjisi gibi alternatif enerji yollarını kullanması gerektiğini ancak bu konuda hükümetin ciddi çalışmalar içerisinde olmadığını belirtti. Kıbrıs sorununda enerji faktörünün önümüzdeki dönemde yeni gelişmelere gebe olduğunu belirten Akar, İsrail’in son özür meselesini de bu süreçle alakalı gördüğünü belirtti. Kendisinden önce konuşan Ömer Faruk Öz’ün bazı sözlerine cevap veren Akar, CHP’nin barışa hem Kıbrıs’ta, hem de Türkiye içerisinde destek verdiğini ancak AKP’nin başlattığı sürecin barışa hizmet etmediğini belirtti. Öğle yemeğindeki sohbetlerimizde yoğun yurtiçi geziler yaptığını ve AKP’nin bu süreçte oyunun düştüğünü gözlemlediğini belirten Akar, medyanın olayları farklı yansıtması ve AKP’nin müthiş algı yönetimi sayesinde Türkiye’de yanlışların doğru, doğruların yanlış olarak sunulabildiğini ifade etti. Uçağa yetişecek olması sebebiyle sunumunu kısa tutan Akar, öğrencilerimizin alkışları arasında bizimle vedalaşarak üniversitemizden ayrıldı.

Sahneye son olarak LDP Genel Başkanı Cem Toker çıktı. Önceki gün yemekte de fark ettiğim üzere LDP’nin eski Genel Başkanı ve Kıbrıs’ta önemli yatırımları olan işadamı Besim Tibuk’u aratmayacak şekilde esprili ve dikkat çekici konuşmalar yapabilen Cem Toker, Türkiye’de bugüne kadar köksüz kalan bir ideoloji olan liberalizmin özellikle üniversite öğrencileri çevresinde yayılmasına katkıda bulunabilecek karizmatik bir isim. Teknolojiye oldukça hâkim olan Toker, Twitter ve Facebook gibi sosyal medya araçlarını aktif olarak kullanıyor ve bunun yanında blues, soul ve caz müzik hakkında üst düzey bilgisiyle de dikkat çekiyor. Sohbeti de oldukça hoş olan Toker, 17 yaşında ilk kez öğrenci olarak gittiği Amerika Birleşik Devletleri’ndeki anılarından yola çıkarak ABD siyasal sistemine dair bazı saptamalarda bulundu. Türkiye’de Başkanlık sistemini savunduğunu ancak bunun AKP’nin önerdiği Başkanlık sistemi olmadığını belirten Toker, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde başa geçen Nikos Anastasiadis’in makul bir isim olduğunu ve bu nedenle enerji faktörünün her iki tarafta da kazanç sağlayabilecek bir ortam yaratması sebebiyle barışın Kıbrıs’ta mümkün olduğunu söylüyor. Türkiye’nin AB üyeliğine destek veren ve aksi halde Türkiye’nin demokrasi rotasından tamamen çıkabileceğinden endişe ettiğini ifade eden Toker, Rumlarla ilişkilerde jest niteliğindeki ufak adımların karşı tarafta da yankı bulabileceğini iddia etti. Daha önce Ermenistan’a yaptığı ziyaretlerde de benzer şeyleri görüp yaşadığını söyleyen Toker, Türkiye’nin “komşularla sıfır sorun” politikasının son dönemde “komşularla sırf sorun” politikasına dönüştüğüne dikkat çekerek, yeniden komşularımızla iyi ilişkiler kurmamız gerektiğini belirtti. Kendisinin çeşitli ortamlarda “sen nasıl liberalsin” şeklinde eleştirilere maruz kaldığını söyleyen Toker, kendisinin kapitalizmi savunan iyi bir liberal olduğunu ancak liberalizmin Türkiye’nin bölünmesi ya da Türkiye’nin dış politikada çıkarlarının savunulmaması anlamına gelmediğini söyledi. Şahsi sohbetlerimizde çözüm sürecinin de son derece otoriter bir şekilde yönetildiğini ifade eden Toker, medyadaki üst düzey bazı yönetici ve programcıların kendisine “sürece destek olacaksan seni programa çıkaracağız” şeklinde yaklaştığını ve sırf bunun bile bu sürecin ne kadar demokrasiden uzak olduğunu gösterdiğini söyledi. 

Cem Toker’in konuşmasının ardından saat 16.30 dolaylarında çalıştayımız sona erdi. Ardından bir yarım saat kadar Cem Bey, Onur Bey ve eşi ile Redroom Kafe’de birer çay içerek çalıştayı değerlendirdik. Bizim için oldukça yorucu ancak sonuçta son derece keyifli ve başarılı bir çalıştay oldu. Eksiklerimize karşın üniversitemizde bu tip faaliyetlerin gelişmesi ve KKTC’nin Türkiye ve dünya medyasında daha fazla yer alması adına bu gibi çalışmalarımızı üniversitemizin de desteğiyle arttırmayı umuyoruz. Kıbrıs’tan sevgilerle…


Dr. Ozan ÖRMECİ

Hiç yorum yok: