16 Ekim 2008 Perşembe

Bon Jovi




New Jersey merkezli rock grubu Bon Jovi, 20 seneyi aşkın bir süredir dünya müzik piyasasının gündeminde olan çok önemli bir gruptur. İsmini grubun solisti ve beyni Jon Bon Jovi’den alan grup 1982 yılında New Jersey’de kurulmuştur.



Asıl ismi Jon Bongiovi olan grubun kurucusu ve her şeyi olan Jon Bon Jovi, 1962 yılında New Jersey’de dünyaya gelmiştir. Küçük yaşta müziğe merak saran ve çeşitli garaj gruplarında denemeler yapan Bon Jovi, lise yıllarında ilk önemli grubu olan Raze’i kurmuş ve müzik çalışmalarına hız vermiştir. Okuduğu liseden son sınıfta atılan Bon Jovi, daha sonra başka bir liseden mezun olmayı başarmış ve “Jon Bongiovi and the Wild Ones” (grubun isminde Marlon Brando’nun “Wild One” filmine gönderme yapıldığı anlaşılıyor) isimli grubuyla müzik çalışmalarına devam etmiştir. Grup çalışmalarında istediği başarıyı yakalayamayan Jon Bon Jovi, 1983 yılında doldurduğu bir demonun (efsane şarkı Runaway) yerel radyo istasyonlarında bir numaraya kadar yükselmesi ve uzun süre birinci sıradan inmemesi üzerine ilk defa plak yapımcılarının dikkatini çekmiştir. Bu solo başarısı üzerine bir turneye çıkmaya karar veren Jon Bon Jovi; Tico Torres, Richie Sambora, Alec John Such ve David Bryan gibi New Jersey underground gençliğinde tanınan başarılı müzisyenlerle bir grup oluşturmuş ve ilk turne deneyimine girişmiştir. Turne süresince yeni kurulmuş grubun üyeleri arasında oluşan güçlü dostluk ve müzikal uyum, patlamak üzere olan büyük bir grubun habercisi niteliğindedir.



Başarılı bir turnenin ardından Bon Jovi ismini alan grup 1984 yılı Ocak ayında ilk albümü Bon Jovi’yi Polygram’dan piyasaya sürdü. Bu albümde zaten efsane olma yolunda ilerleyen Runaway’in yanısıra bir de “She Don't Know Me” gibi bir hit çıkaran grup artık ünlü olma yolundadır. Scorpions ve Kiss’in ön grubu olarak turneye çıkan Bon Jovi, yaz sonunda da ilk altın plağını kazanır. Başarılı turnelerin ardından büyük tecrübe kazanan grup, 1985 yılında ikinci albümü “7800 Fahrenheit”ı piyasaya sürer. Bu albümde de “In & Out Of Love” gibi büyük bir hit vardır ancak grup beklenen patlamayı yapamadığı için eleştirilir. Bon Jovi’nin kariyerinde dönüm noktası sayılabilecek albüm ise 1986 tarihli “Slippery When Wet”tir. Bu albümde Bon Jovi hayranlarının hala en sevdiği şarkılar arasında yer alan “You Give Love A Bad Name”, “Livin’ On A Prayer” ve “Wanted Dead Or Alive” gibi süper hitler bulunmaktadır. Bu üç şarkının yanısıra “Raise Your Hands”, “I’d Die For You” ve “Never Say Goodbye” gibi klasikleşmiş Bon Jovi şarkılarının bulunduğu albüm piyasada tam anlamıyla bir bomba etkisi yaratır ve satış rekorlarını altüst eder. Grubun başarısı yalnızca Amerika ve sık sık turneye gittikleri Japonya ile sınırlı kalmaz, “Slippery When Wet” uzun süredir dünyada örneği görülmemiş bir biçimde her ülkede peynir ekmek gibi satmaktadır. Amerika’da da 5 ayda 5 milyon gibi bir satış rakamı yakalayan grup hemen bir Amerika turnesine çıkar. Bu turneler boyunca Bon Jovi bir çok efsane grupla beraber sahneye çıkma ve arkadaşlık kurma şansını yakalamıştır.



Yorucu turne ve konser programlarının ardından grup üyeleri yeni albüm için kolları sıvar. Beste ve sözlerde ağırlık Jon Bon Jovi'nin üzerindedir ancak Richie Sambora ve David Bryan’ın da kendisine hatırı sayılır desteği olmaktadır. Grubun dördüncü albümü “New Jersey” 1988 yılında müzik marketlerde yerini alır. Bu albümle de turnayı gözünden vuran Bon Jovi; “Lay Your Hands On Me”, “Bad Medicine” ve “I'll Be There For You” gibi hit parçalar çıkarır. Ancak “Bad Medicine” şarkısının uyuşturucuyu teşvik ettiği gerekçesiyle muhafazakar Amerikan çevrelerin tepkisini çeken grup, yine de gençlerin kendilerini sahiplenmesiyle bu dördüncü albümleriyle 1980’lerin idol gruplarından biri olmayı başarır. Bir diğer sorun ise grubun çimentosu sayılabilecek Jon Bon Jovi – Richie Sambora ikilisinin aralarının yorucu turneler sürecince açılması ve sık sık tartışmalarıdır. Bu nedenle grup bir süreliğine dağılma kararı alır. Dört yıl sürecek bu uzun arayı boş geçirmeyen Jon Bon Jovi, “Young Guns II” filmi soundtrack albümü için efsane olmuş şarkısı “Blaze Of Glory”i hazırlar. Şarkı yalnızca müzikalitesiyle değil klibiyle de büyük ilgi görür ve neredeyse bir sene boyunca MTV hit listesinde birinci sıradan aşağı inmez. Jon Bon Jovi yine bu ara süresinde kendi plak şirketi olan Jambco Records’u kurar. Richie Sambora da bu arayı iyi değerlendirir ve ilk solo albümü “Stranger In This Town”u hazırlayıp 1991 yılında piyasaya sürer. Uzun bir aradan sonra grubun müthiş geri dönüşü, hayranlarının inançlarını boşa çıkarmayan 1992 tarihli “Keep The Faith” ile olacaktır. Albümden “Keep The Faith”, “In These Arms” ve özellikle “Bed Of Roses” gibi şarkılar ön plana çıkarken, albüm geneli itibariyle de büyük övgüler alır. 1993 yılında bir sene kadar sürecek bir dünya turnesine çıkan grup, müthiş sahne performansıyla verdiği dört yıllık aranın açığını kısa sürede kapatmayı başarır. Bon Jovi 1994 yılında grubun en sevilen şarkılarının toplandığı “Crossroad” isimli albümü piyasaya sürer. Eski şarkılarının yanında “Always” gibi bir süper hit ve “Someday I'll Be Saturday Night” gibi yeni bir hiti bulunan bu albüm de büyük satış oranları yakalar.



1980’lerden 1990’ların ortalarına kadar sürekli bir yükseliş grafiği gösteren Bon Jovi’nin düşüşü ise 1995 tarihli “These Days” albümüyle başlar. Aslına bakılırsa bu albüm Bon Jovi’nin üzerinde en fazla uğraştığı, artık bir olgunluk dönemi ürünü kabul edilebilecek ve orkestra desteğiyle kaydedilmiş çok başarılı bir albümdür. Üstelik These Days’in satış grafiği de fena olmamıştır. Ancak grubun glam rock-hard rock karışımı kendine özgü müzik çizgisinden kayarak daha sanatsal bir arayışa yönelmesi hayranları tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Bu albümde basçı Alec John Such da gruptan ayrılmış ve yerine Hugh Mcdonald ekibe dahil olmuştur. Ayrıca albümde klasik rock müzik enstrümanlarının yanında nefesli ve yaylı çalgılar yoğun olarak kullanılmıştır. These Days’den çıkan “This Ain’t A Love Song”, “My Guitar Lies Bleeding In My Arms” ve “These Days” gibi hitlere rağmen grup hayranlarından olumsuz eleştiriler almış, yine de grubun 1995 Wembley Stadı konseri tarihe geçecek kadar başarılı olmuştur. Bu albümün aldığı olumsuz tepkiler grubu yine bir ara verme sürecine yönlendirmiş ve 2000 yılındaki “Crush” albümünün çalışmalarının başlayacağı 1999 yılına kadar grup dağılmıştır. Bu dönemde grubun bateristi Tico Torres, ünlü Çek manken Eva Herzigova ile olan fırtınalı evliliği nedeniyle grubun popülaritesini korumasına büyük katkıda bulunmuştur. Jon Bon Jovi ise eşi Dorothea ile birlikte uzun süredir iyi bir aile babası profili çizmektedir. Yine bu ara süresinde Jon Bon Jovi 1997 tarihli “Destination Anywhere”, Richie Sambora da 1998 tarihli “Undiscovered Soul” albümlerini çıkarmıştır. “Destination Anywhere” büyük satış rakamları yakalayamasa da, yumuşak melodileriyle beğeni toplamış ve “Midnight In Chelsea”, “Janie Don’t You Take Your Love To Town” ve “Queen Of New Orleans” gibi sevilen şarkılarla grubun ününü korumasını sağlamıştır. Ayrıca bu ikinci ara sürecinde Jon Bon Jovi aktörlük kariyerinde bir ilerleme kaydetmeye gayret göstermiş ve Moonlight and Valentino, The Leading Man, Little City, No Looking Back, Homegrown, Row Your Boat, U-571 ve Pay It Forward gibi filmlerde rol almıştır. Tüm çabalarına karşın Jon Bon Jovi beklediği başarıyı sinemada yakalayamamış ve grup yeni milenyumdaki yeni albümleri için çalışmalara girişmiştir.



Bon Jovi grubunun yeni milenyumda yaşadığı dönüşüm ilgi çekicidir. Grup ilk çıktığı günden bu yana ABD yönetimlerine muhalif “özgürlükçü sol” tavrı ve alternatif sayılabilecek sounduyla ilgi odağı olmuşken, 2000 tarihli Crush albümünden bu yana grubun piyasa müziğine yönelmesi hayranları tarafından tepkiyle karşılanmış ve grup hızla gözden düşmeye başlamıştır. Rock müziğin yerini r&b, rap gibi müziklerin almasının yanısıra 1990'lardan başlayarak gözde olan, soundları klasik hard rock’tan farklı Red Hot Chili Peppers benzeri gruplar Bon Jovi’yi tahtından indirmeyi başarmıştır. Crush albümünden çıkan “It’s My Life”, “Thank You For Loving Me” ve “Say It Isn’t So” gibi hitler de bu başaşağı gidişi durduramamıştır. Grup 2002 yılında “Bounce”, 2003 yılında ise “This Left Feels Right” albümlerini piyasaya sürmüş ancak büyük bir başarı yakalayamamıştır. Her ne MTV’deki son röportajlarından birinde jon Bon Jovi, New Orleans’ta sel felaketi sonrası yaşanan sorunların sınıfsal olduğunu söyleyerek hala sol bir damarı olduğunu belli etse de, grubun piyasa sounduna kapılması bu büyük düşüşte kanımca en büyük etkendir.

Kaynaklar:


- Atacan, Can, “Bon Jovi”, Stüdyo İmge Yayıncılık

- Bon Jovi official web site, http://www.islandrecords.com/bonjovi/

- Imdb.com, http://www.imdb.com/



Ozan Örmeci

Hiç yorum yok: