Dünyada Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla tanınan ama Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile ilişkileri nedeniyle Güney Kıbrıs Rum Kesimi/Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olarak adlandırdığı devlet, son birkaç yılda Doğu Akdeniz'de Türkiye ile artan gerginlik nedeniyle silahlanmaya ve çeşitli savunma anlaşmalarına katılmaya gayret etmektedir. Öyle ki, 2017 Crans-Montana barış görüşmelerinden sonuç alınamaması sonrasında Ankara ve Kuzey Lefkoşa'nın "iki devletlilik" tezine yönelmesinden rahatsız olan Güney Lefkoşa, 2020 yılında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile anlaşarak uzun süredir devam eden silah ambargosunu kaldırtmış ve sonrasında bunu uzatmış, Türkiye ve KKTC'yi dışlar şekilde Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nu kurarak ve bölgedeki enerji kaynaklarının yarattığı ekonomik imkânlara başka devletleri de dahil ederek Ankara'yı köşeye sıkıştırmaya çalışmış ve Nikos Hristodulidis döneminde ABD ile yakın ilişkiler geliştirerek, bu devletle bir savunma iş birliği anlaşması imzalamıştır. Bu bağlamda, günümüzde, Güney Lefkoşa'nın NATO üyeliği dahi konuşulur hale gelmeye başlamıştır.
Bunların yanı sıra, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin tarihsel olarak Yunanistan'la sergilediği dayanışmanın yanı sıra, son dönemde Atina'nın da etkisiyle İsrail'le de yakın iş birliğine yönelmesi gözlerden kaçmamaktadır. Öyle ki, bu üç Türkiye karşıtı çizgide buluşan devlet, son dönemde savunmadan enerjiye birçok konuda iş birliği çizgisinde buluşmayı başarmışlardır. Türkiye'nin demokrasi ve hukuk devletinden uzaklaştığı şeklinde Batı dünyasında etkili olan algı da bu süreçte etkili olurken, İsrail'deki mevcut hükümetle Gazze Krizi ve öncesinde Mavi Marmara Krizi gibi olaylarla gerilen ilişkiler de bu üçlünün bir araya gelmesinde etkili rol oynamıştır. Bu bağlamda, uluslararası ilişkilerin dinamik yapısında bir devletin başka devletlerle yakın ilişkiler kurmasının diğer tarafı da başka ittifaklara yönlendirdiği ve "dengeleme" (balancing) yaklaşımının geçerli olduğu bir kez daha anlaşılmıştır.
Son günlerde Güney Kıbrıs'la alakalı olarak gündeme düşen yeni bir haber ise, Güney Lefkoşa'nın 2024 yılı sonlarında İsrail'den Barak MX hava savunma sistemi aldığı ve hatta yakın tarihte bu etkili silahın ikinci partisini teslim aldığı şeklinde olmuştur. Hatta bu konuda kaydedilen bazı görüntüler de basın-yayın kuruluşları tarafından paylaşılmıştır. Limasol üzerinden adaya giren silahların iç bölgelere yerleştirildiği kaydedilirken, Güney Kıbrıs Savunma Bakanı Vassilis Palmas, Aralık 2024'te Baf’taki Andreas Papandreou Hava Üssü ve Mari’deki Evangelos Florakis Deniz Üssü’ne yeni sistemlerin konuşlandırılacağını açıklamıştı. Keza Güney Kıbrıs'ın Cumhurbaşkanı Nikos Hristodoulidis de, Barak MX teslimatıyla ilgili olarak, “Ülkemiz işgal altında. Caydırıcılığımızı artırmak için ne gerekiyorsa yapacağız.” diye konuşmuştu.
Olay şimdiden bazı Türk düşünce kuruluşlarınca ve basın-yayın organlarınca not edilirken, henüz üst düzey siyasetçilerden veya Bakanlıktan resmi bir açıklama yapılmamıştır. Bu gelişme, haliyle 1997-1998 yıllarındaki S-300 krizini akla getirmiş ve Ankara'dan gelebilecek olası tepkilerin bölgedeki tansiyonu arttırmasından endişe edilmeye başlanmıştır. Hatırlanacak olursa, Türkiye'nin büyük tepkisi sonrasında bu silahlar Güney Kıbrıs'tan Yunanistan'a satılmış ve Girit adasına yerleştirilmişti.
Doğu Akdeniz'de devam eden gerginlik ve artan silahlanma, Türkiye'nin KKTC ile yakın ilişkilerinin önemini gösterirken, bizce ABD ile ilişkileri düzeltme konusunda çaba sarf edilmesi gerekliliğini de ortaya koymuştur. Umuyoruz ki Türkiye yönetimi bu konuda gerekli adımları atacaktır...
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder