13 Mart 2024 Çarşamba

Fransa’nın Sertleşen Rusya Politikası: Macron Ne Yapmak İstiyor?

 

Giriş

2022 yılı Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik kara harekâtı başlamadan kısa süre önce bu ülkeye resmi bir ziyarette bulunan ve Rus muhatabı Vladimir Putin’le görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iki ülke liderinin 4 metrelik uzun bir masanın karşı taraflarında birbirlerine çok uzak oturdukları pozla dünya kamuoyunun ilgisini çeken görüşmede, Normandiya Formatı’nın devamı niteliğinde Ukrayna için Finlandiyalaşma modelini görüşmüşler, ancak hiçbir pozitif sonuç elde edilemeyen bu görüşme sonrasında Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri harekâtı Moskova tarafından hayata geçirilmişti. Rusya’nın “özel askeri operasyon”, Batılıların ise “işgal” olarak nitelendirdiği bu süreçte Rusya’nın Batılı ülkelerle olan siyasi, ekonomik, kültürel ve hatta sportif ve akademik ilişkileri minimum düzeye inerken, Doğu bloku ülkeleriyle ilişkilerini daha da geliştiren, savaş ekonomisini hayata geçiren, halkını milliyetçilik temelinde mobilize etmeyi başaran ve Türkiye üzerinden Batı yaptırımlarını delecek formülleri uygulamaya sokan Moskova, zaman içerisinde askeri açıdan da üstünlüğünü kurmayı başarınca, Ukrayna’yı bu süreçte dünyanın en büyük nükleer gücüyle savaşa dayalı bir tür felakete yönlendiren politikaların mimarı olan Batılı ülkelerde alarm zilleri çalmaya başlamıştır.

ABD Cephesi

Batı dünyasının her açıdan lideri olan ABD’den başlamak gerekirse, Washington, Demokrat Joe Biden yönetimi ile halen Ukrayna’ya olan siyasi, ekonomik ve askeri desteğini sürdürse de, Kasım ayında yapılacak Başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Donald Trump’ın yeniden Başkan seçilmesinin giderek yükselen bir ihtimal haline gelmesi ve Trump’ın da Ukrayna’ya hiçbir destek vermeyeceğini açıklaması, Kiev’in yakın gelecekte daha da zor bir duruma düşeceğinin ilk habercisi olmuştur. Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın açıkladığı görüşmeye göre, Trump, Orban’a, Başkan seçilmesi halinde Ukrayna’ya desteği tamamen keseceğini ve bu şekilde barış sürecini hızlandırmayı amaçladığını açıklamıştır.[1] Her ne kadar Demokratlar bu konuda daha sağlam dursalar da, ABD’de iç siyasette ve bilhassa ABD Kongresi içerisinde Ukrayna’ya destek konusunda alternatif görüşlerin giderek güçlendiğini belirtmek gerekir. Nitekim 2023 yılı sonunda, ABD Senatosu, Ukrayna’ya yapılacak yardımı bloke etmiştir.[2] Cumhuriyetçilerin 60 milyar dolarlık ekonomik yardım konusundaki blokaj politikaları devam ederken, dün, Polonya Devlet Başkanı Andrzej Duda ve Başbakan Donald Tusk’un Washington ziyaretleri sırasında Amerikalı yetkililerce açıklanan 300 milyon dolarlık askeri yardımın yapılacağı açıklanmıştır.[3]

Putin’in Güncel Açıklamaları

Rusya’ya bakıldığında ise, Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçtiğimiz ay (Şubat 2024) Kremlin’de Amerikalı gazeteci Tucker Carlsson’a verdiği mülakatta[4], ABD’nin Ukrayna’ya yönelik silah ve mühimmat desteğini “provokasyon” olarak değerlendirmiş ve Washington’ın bunun yerine ülkesi ile müzakere yapması gerektiğini vurgulamıştır.[5] Putin, ülkesinin Polonya’yı işgal edebileceği yönündeki iddialara ise, “Polonya bize saldırmadığı sürece neden böyle bir şey yapalım, Polonya’ya yönelik herhangi bir ilgimiz yok” şeklinde cevap vermiştir.[6]

Macron’un Hamleleri

İşte böyle bir ortamda, Batı dünyasında Ukrayna’ya verilen destek azalmaya yüz tutmuşken, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Mart ayı başlarında muhalefet partilerinin temsilcileriyle yaptığı toplantıda, Batılı ülkelerin Ukrayna’ya asker göndermeyi görüşmeleri gerektiğini belirtmiş ve ülkesinin bu ihtimali dışlamadığını vurgulamıştır.[7] Muhalefet liderlerinin görüşme sonrasında yaptıkları açıklamalar, Fransa kamuoyu ve uluslararası platformlarda büyük bir savaşa neden olabilecek riskli bir sürece işaret ettiği için, çeşitli endişelere neden olmuştur. Ekolojistler Partisi adına görüşmeyi değerlendiren Marine Tondelier, Macron’un “herhangi bir kırmızı çizgisi olmayan Putin’e bizim de kırmızı çizgimiz olmadığını göstermeliyiz” dediğini belirtirken, aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi-RN’nin Genel Başkanı Jordan Bardella da Macron’a Rusya ile savaşa girmemesi konusunda yalvardığını ama Cumhurbaşkanı’nın bu konuda herhangi bir kırmızı çizgisi olmadığını açıkladı.[8] Aşırı sol çizgideki Boyun Eğmeyen Fransa-LFI/FI partisinden Manuel Bompard ise, görüşmeye endişeli geldiğini ve görüşme sonrasında endişelerinin daha da arttığını kaydetti.[9] Muhalefetin daha önemli aktörleri olan RN eski lideri ve Cumhurbaşkanı adayı Marine Le Pen ve LFI/FI eski lideri Jean-Luc Melenchon da Macron’un açıklamalarını eleştirirken, bunun Fransa’da büyük tedirginliğe neden olduğunu belirttiler.[10] Macron’un basına yansıyan açıklamalarını değerlendiren Türk akademisyen Prof. Dr. Sedat Laçiner ise, Fransa için kırmızı çizginin Odessa ve Kiev olduğunu ve bu durumda hakikaten de Fransa’nın harekete geçebileceğini ve Macron’un ülkesini büyük bir savaşa sokabileceğini vurgulamaktadır.[11]

Macron, bu süreçte Şubat ayı ortalarında Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’yi Elize Sarayı’nda ağırlayarak iki ülke arasında bir savunma iş birliği anlaşmasının yapılmasını da sağlarken[12], Mart ayı başlarında Paris’te ağırladığı Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu ile düzenlediği ortak basın toplantısında da Fransa’nın Kişinev’de bir daimi savunma misyonu açma planından söz etmiştir[13]. Moldova’nın ayrılıkçı Transdinyester bölgesinin geçtiğimiz günlerde Rusya’ya katılmaya kadar varabilecek Moskova’ya yönelik bir katılma talebi ilettiği de düşünüldüğünde[14], Moldova konusunda da Batı-Rusya ilişkilerinde sular ısınmaktadır. Bu bağlamda, Rusya-Batı gerginliğinde ilerleyen aylar ve yıllarda Ukrayna’da sular durulsa bile, Moldova ve Beyaz Rusya (Belarus) konusunda Moskova’nın daha atak politikalara yönelmesi gayet olasıdır.

Macron’un Ukrayna konusundaki asker gönderme görüşlerini değerlendiren Rus lider Vladimir Putin ise, bu durumda gerçek bir nükleer savaş riski ortaya çıkacağını belirterek, tüm Batılı ülkeleri uyarmıştır.[15] Putin, ilerleyen günlerde bu sözlerine açıklık getirerek, Rusya Devleti’ne yönelik bir tehdit oluşması halinde nükleer seçeneği değerlendireceklerini ama bugüne kadar böyle bir şey yaşanmadığını söylemiştir.[16] Hatırlanacak olursa, Putin, Ukrayna konusunda daha önce birkaç defa daha nükleer savaş riskini vurgulamış ama bunu başlatan ülke olmak istemediklerini de sözlerine eklemişti.[17] 2022 yılında nükleer savaş riskini değerlendiren bu konunun uzmanı Daryl G. Kimball, Moskova için böyle bir ihtimalin gerçekçi olmadığını; zira bu durumda Putin ve Rusya’nın Ukrayna’da kimilerine haklı gelen argümanlarının tamamen unutulacağını, Çin ve Hindistan gibi Rusya’ya yönelik tarafsızlık politikası güden ülkelerin de Moskova aleyhine dönebileceğini ve NATO ile Rusya arasında gerçekten nükleer bir savaşın yaşanabileceğini yazmıştır.[18]

Dış politika uzmanı ve Ofansif Realizm akımının öncüsü Amerikalı ünlü Uluslararası İlişkiler Profesörü John Mearsheimer ise, savaşın 2025’in sonuna kadar sürmeyeceğini ve Rusya’nın daha fazla toprak kazanmasının ardından bir tür ateşkesin sağlanarak sorunun donmuş çatışmaya dönüştürüleceğini, ancak nihai bir anlaşma olmadan sorunun sürekli yeniden alevlenme riskinin olacağını ve Batılı ülkelerin de başta ABD olmak üzere Ukrayna’yı barış anlaşması imzalamaması konusunda telkin edeceğini düşünmektedir.[19] Ukrayna konusunda Batılı ülkelerin hatalı politikalar izlediğini ve NATO’yu Rusya’nın sınırına kadar götürmeye çalışarak Moskova’yı tahrik ettiğini düşünen Mearsheimer, Moskova’nın asla sınırında NATO üyesi bir Ukrayna’ya razı olmayacağını ve krizin temel sebebinin NATO’nun genişlemesi olduğunu söylemektedir.[20] Mearsheimer, Putin’in genişlemeci/emperyalist olduğu tezini de reddetmekte ve Moskova’nın Realist perspektifinden ulusal güvenliği doğrultusunda hareket ettiğini iddia etmektedir.[21] Mearsheimer, Batılı yaptırımların da sonuca ulaşmadığını ve Rusya ekonomisi konusunda Amerikalı ve Avrupalı uzmanların görüşlerinin doğru çıkmadığını vurgulamaktadır.[22]

Macron Ne Yapmak İstiyor?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve genel olarak Batı dünyasının Ukrayna-Rusya politikasına dair bazı temel tespitler yapmak gerekmektedir.

  • Batılı Liderlerin Churchill Hayranlıkları/Saplantısı, Onları Yanlış Yönlere Sürüklüyor Olabilir: Yakın geçmişte Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, şimdilerde ABD Başkanı Joe Biden ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron gibi Batılı üst düzey siyasetçiler, anlaşılıyor ki, tarihsel bir analojiye saplanarak, Rusya’yı Nazi Almanyası, Vladimir Putin’i Adolf Hitler gibi görme eğilimindedirler. Hatta geçmişte dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bunu açıkça da ifade etmiştir.[23] Ancak Rusya’nın Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ihlal ederek başlattığı askeri operasyon, kuşkusuz devletlerin egemenlikleri ilkesine aykırı bir müdahale olsa da, kabul etmek gerekir ki, Rusya’nın amacı Nazi ideolojisine dayalı bir dünya imparatorluğu kurmak ve diğer ırkların aşağı olacağı bir siyasal sistem inşa etmek değildir. Moskova, NATO’nun genişlemesi karşısında siyasi, ekonomik ve kültürel olarak zayıf kaldığı ve Sovyet dönemindeki gibi cazibe oluşturamadığı için, “yakın çevre” veya “Russkiy mir” adı verilen bölgelerde askeri politikalarla (2008-Gürcistan, 2014-Kırım, 2022-Ukrayna) gücünü korumaya çalışmaktadır. Bu, devletçi, Realist, Makyavelist bir tutum olmakla birlikte, hiç şüphesiz Nazilikle eş tutulabilecek bir yaklaşım da değildir. Ancak Moskova’nın güvenlik kaygıları giderilirse, savaştan aslında Ukrayna ile birlikte en kötü etkilenen ülke durumundaki Rusya’nın da barış ve çözüm sürecine katkı yapması gayet olasıdır. Batı’da ise, Johnson-Biden-Macron gibi liderler, tarihsel süreçlere dair benzerlikler kurmalarının etkisiyle olsa gerek, bu durumu eski ünlü İngiltere Başbakanı Winston Churchill’in İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere karşı gösterdiği kararlı tutumu gerektiren sürece benzetmektedirler. Oysa durum bu kadar basit olmayabilir ve belki de Rusya’yı Ukrayna’da memnun edecek ve güvenlik endişelerini azaltacak Kissinger-vari büyük güçlere dayalı bir çözüm politikası, çok daha başarılı sonuçlar üretebilir. İlginçtir ki, belki de iyi tarih bilmediği için, ABD Başkan adayı Donald Trump, bu konuda çok daha gerçekçi ve pragmatik davranmaktadır. Nitekim başarılı bir iş insanı olan Trump, gücün doğasını daha iyi anlamış ve dünyanın en büyük nükleer gücüne karşı çok daha zayıf bir ülkeyi kışkırtmanın insani açıdan da büyük felaketler yaratabileceğini öngörmüş olabilir. Yani bu bağlamda sonsöz şöyle olabilir, Tarih tekerrür etmez ve bu tarz tarihsel analojiler genelde hatalı sonuçlar verir. Macron da yeni bir Churchill olmaya çalışmamalı, dünya barışı ve istikrarı için en doğru kararı almalıdır.
  • Batılı Devletlerin Yeni Kurumsal Batı’yı Oluşturma Çabası Var: Ukrayna konusunda Batı dünyasında gösterilen kararlı tutumun bir diğer sebebi de, kuşkusuz ABD ile Avrupa Birliği arasında Donald Trump döneminde yaşanan gerginlikler ve açılan makas nedeniyle Kurumsal Batı’yı yeniden oluşturma çabasının hasıl olmasıdır. Bu konuda başı çeken ABD yönetimi, bu süreci ustalıkla kullanarak Brexit ile yalnızlaşan ve Washington yörüngesine giren Birleşik Krallık’ın ardından, AB’yi de büyük ölçüde kendi saflarına katmayı başarmıştır. Batı’nın koşullarını beğenmeyen ve bazı konularda (Avustralya’ya denizaltı satışı vs.) Anglosakson devletlerin tabiri caizse “kazığını yiyen” Fransa ise, ulusal kimliği ve dış politika alanındaki görece özerkliğini korumaya ve AB’nin ABD’den ayrı stratejik otonomisini oluşturmaya çalışmasına karşın, baş düşmanın “işgalci” Rusya olduğu bir senaryodan gayet memnundur. Çünkü bu şekilde, Fransız halkı ve diğer Avrupa halkları, Rus tehdidi karşısında birleşmekte ve bütünleşmektedir. Macron da, gerek Fransa, gerekse de AB ve Batı blokunun bütünlüğü açısından Ukrayna konusundaki kararlı duruşunu bu nedenle sürdürmektedir.
  • Rusya’nın Temsil Ettiği Değerler Batı’da Kabul Görmüyor: Bir diğer önemli sebep ise, dış politikayı daha İdealizm temelli değerlendiren Batılı ülkeler ve entelektüellerince, halen muhaliflerin hapsedilebildiği veya Aleksey Navalny örneğindeki gibi tartışmalı şekilde öldüğü yaklaşımların asla kabul görmemesidir. Geçmişte uyguladığı emperyalist politikalara karşın insan hakları ve demokrasi alanlarında ileriye giden Batılı ülkeler, bu konularda daha farklı bir siyasal kültürü olan otoriter ve totaliter rejimleri tasvip etmemekte ve hatta Demokratik Barış Teorisi yaklaşımı uyarınca, iç siyasetteki anti-demokratik değerlerin dış politikaya da sirayet ettiğini düşünmektedirler. Bu bağlamda, muhaliflerini hapseden ve iddialara göre öldüren Putin, Batı için eninde sonunda dış politikada da saldırganlığa yönelecek bir devlet durumundadır ki, Rusya da 2022 Şubat ayında başlayan Ukrayna politikasıyla bunu ispatlamıştır.
  • Batı Savunma Sanayisinin Gelişimi İçin Ukrayna Krizi Fırsat Olarak Görülüyor: Macron ve Batılı ülkelerin Ukrayna’da sergiledikleri kararlı duruşun ekonomi politiği de bulunmaktadır. Şöyle ki, Rusya tehdidi nedeniyle Almanya başta olmak üzere tüm NATO ülkeleri savunma harcamalarını en az yüzde 2 düzeyine çekmeyi kabul etmelerinin yanı sıra, savunma sanayisi alanında bir tür canlanma da yaşanmaya başlamıştır. Bilhassa bu konuda son yıllarda geride kalan Fransa, bu süreçte askeri üretimi arttırarak hem Ukrayna’ya yardım yapmayı, hem de diğer ülkelere satışlar gerçekleştirmeyi ummaktadır. Bu bağlamda, Macron’un politikalarını ihtiraslı bir liderin kişisel siyasası olarak da değerlendirmek hatalı olacaktır. Tam tersine, Fransa’nın bu konuda devlet katında uyguladığı bir politikadan söz edilebilir.
  • Batı’nın ve Bilhassa ABD’nin Zikzakları Müttefikleri Küstürüyor: Dünyanın en iyi üniversitelerine, en başarılı ve yüksek bütçeli düşünce kuruluşlarına sahip olmasına karşın, ABD, dış politika alanında ilginç bir şekilde neredeyse çoğu zaman uyguladığı politikaları zaman içerisinde tersyüz eden ve adeta tükürdüğünü yalayan bir devlet durumundadır. Son örneğini Afganistan’dan kaçar gibi giden Amerikalı askerler ve görevliler şeklinde gördüğümüz bu durum Ukrayna’da da yaşanırsa, Batı’nın güvenilirliği ve imajı ciddi biçimde yara alacaktır. Elbette bu durum zamanla onarılabilir. Hatta Donald Trump gibi çok farklı ve “non-conventional” bir Başkan’ın iktidara gelmesi durumunda, bu zor görev onun sırtına yüklenerek sorumluluktan da kaçılabilir. Ancak yine de, ABD ve Batı blokunun imajı açısından da, Macron, liberal değerleri savunmaya devam etmekte ve bu konuda oldukça cesur açıklamalar yapmaktadır.
  • Avrupa’nın Güvenliği Meselesi: Polonya ve Baltık ülkeleri başta olmak üzere Rusya’nın Ukrayna müdahalesinin sonraki müdahalelerin başlangıcı olmasından ve kendilerine sıra gelmesinden endişe eden Avrupalı liderler, Macron’un “Rusya'nın Ukrayna'da yenilmesi Avrupa'nın güvenliği için hayati önem taşıyor[24] ve “Rusya bu savaşı kazanmamalı[25] sözlerine genelde destek vermiş, ancak asker gönderme konusunda mütereddit açıklamalar yapmışlardır. Örneğin, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Macron’un Ukrayna’ya asker gönderilebileceği önerisine karşı çıkarak, Ukrayna’ya Avrupa ve NATO ülkeleri tarafından askeri birliklerin gönderilmeyeceğini açıklamıştır.[26] Bu bağlamda, Avrupa’nın güvenliği Rus tehdidine karşı birlik olmak ve güçlenmek kadar, Moskova ile yapıcı ilişkiler kurmaktan geçiyor da olabilir. Bu, elbette tartışılması gereken bir durumdur. Ancak alternatif görüşlere imkân sağlanmaz ve tüm stratejik doktrin husumet üzerine inşa edilirse, stratejik açıdan en doğru kararı vermek de bir o kadar zorlaşır. Ne yazık ki Fransa ve Avrupa’da, Rusya’ya yönelik büyük öfke nedeniyle, stratejik düşüncede duygular mantığın önüne geçmeye başlamıştır.
  • İç Politika: Macron başta olmak üzere Batılı liderler için Rusya konusu iç politikada da puan getiren bir vakadır. Lakin Rusya’ya yönelik politikalar nedeniyle Avrupa halklarının refah seviyesi ve yaşam kalitelerinde düşmeler olunca, bu, zamanla negatif etkiye de dönüşebilmektedir. Nitekim Ukraynalı sığınmacılara kucak açan Polonya gibi bazı AB üyesi devletlerde, şimdiden bazı gruplar göçmenlerin ekonomiye olumsuz etkilerinden yakınmaya başlamışlardır. Dolayısıyla, 2024 Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde Rusya kartı Macron için kullanışlı bir iç politika argümanı olsa da, tarihsel süreç göstermektedir ki, Moskova, sıradan olmayı kabul edebilen bir devlet değildir ve tarihsel büyüklük iddiasını Çarlık Rusya’sı ve SSCB’nin ardından Rusya Federasyonu döneminde de sürdürmektedir. Bu nedenle, bu tarz stratejik konuları iç politika unsuru olarak değerlendirmemek her zaman daha yerinde bir tavır olacaktır.

Sonuç

Sonuç olarak, Batı’nın parlak bir çocuğu olan Macron ne yapmalı diye düşününce, zihnimde aslında yapılanların o kadar da hatalı olmadığı fikri oluşsa da, kuşkusuz Moskova’nın güvenlik hassasiyetlerine saygı gösteren, NATO’nun genişlemesini sorgulayan, olası adil barış fırsatlarını gözetecek bir büyük güç diplomasisine kapı aralayan ve provokatif açıklamalardan kaçınan bir yaklaşım, benim görüşüme göre hem Fransa, hem de dünya dengeleri açısından daha faydalı olacaktır. Burada Batılı ülkelerin entelektüelleri ve siyasetçilerinde görülen temel noksan ise, Rusya’nın siyasal kültürünü, yönetim geleneğini ve Rus halkının politik psikolojik yapısını bilmemek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’yi Suriye’de büyük bir bataklığa çeken, sonra da Ukrayna’yı zafere koşuyor diye felakete sürükleyen Batı, bence ya bunları aşırı bir kurnazlıkla Rusya’yı ve Türkiye’yi zayıflatmak adına yapmaktadır, ya da karşı tarafın (bu iki örnekte Suriye ve Rusya) hamlelerini ve güç durumunu doğru analiz edememektedir. Nitekim haftalar öncesinde yaklaşan savaşın haberini veren Amerikan istihbaratı CIA’in Rusya’nın savaşı kaybetmeyeceğini öngörememiş olamayacağı da düşünülürse, istenenin Rusya’nın güç kaybetmesi ve Ukrayna’nın feda edilmesi olduğu açıktır. Bu ise, bence insani bir yaklaşım değildir ve bunun yerine Ukrayna halkı için en doğru anlaşma ve barışı yapabilmek daha doğru bir siyasal ve ahlaki tavırdır. ABD'de yakında Trump'ın işbaşı yapabileceği de düşünülürse, Macron ve Batılı liderlerin diplomatik çözüm konusunda da arayışları boşlamamaları bence çok gereklidir.

Kapak fotoğrafı: https://www.rtl.fr/actu/politique/guerre-en-ukraine-la-defaite-de-la-russie-est-indispensable-a-la-securite-et-a-la-stabilite-en-europe-estime-macron-7900357257

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

DİPNOTLAR

[1] Sözcü (2024), “Orban: Trump seçilirse Ukrayna'ya para vermeyecek”, 11.03.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.sozcu.com.tr/orban-trump-secilirse-ukrayna-ya-para-vermeyecek-p28774.

[2] The Economist (2023), “The Senate blocked aid for Ukraine. Now what?”, 07.12.2023, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.economist.com/graphic-detail/2023/12/07/the-senate-blocked-aid-for-ukraine-now-what.

[3] Sky News (2024), “US to send $300m in military aid to Ukraine as Republicans continue to block $60bn funding package”, 13.03.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://news.sky.com/story/us-to-send-300m-in-military-aid-to-ukraine-as-republicans-continue-to-block-60bn-funding-package-13093697.

[4] Tucker Carlsson (2024), “Exclusive: Tucker Carlson Interviews Vladimir Putin”, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=fOCWBhuDdDo.

[5] AlJazeera (2024), “What did Vladimir Putin say to Tucker Carlson? Five key takeaways”, 09.02.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.aljazeera.com/news/2024/2/9/five-key-moments-from-tucker-carlsons-interview-with-vladimir-putin.

[6] A.g.e.

[7] Le Monde (2024), “Macron tells party leaders France's support to Ukraine has 'no limits'”, 07.03.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.lemonde.fr/en/politics/article/2024/03/07/macron-tells-party-leaders-no-limits-to-france-s-ukraine-support_6595283_5.html.

[8] A.g.e.

[9] A.g.e.

[10] Ahmet Gencturk (2024), “Macron under fire from French opposition over remarks on sending troops to Ukraine”, AA, 28.02.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/en/europe/macron-under-fire-from-french-opposition-over-remarks-on-sending-troops-to-ukraine/3149419.

[11] Sedat Laçiner (2024), “Macron, Fransa'yı Savaşa Götürüyor. Rus Birlikleri Kiev veya Odesa'ya Yaklaşırsa...”, 09.03.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=gtEWtsfeH3Q.

[12] Le Monde (2024), “Macron and Zelensky to sign bilateral security deal”, 15.02.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.lemonde.fr/en/international/article/2024/02/15/macron-and-zelensky-to-sign-bilateral-security-deal_6526518_4.html.

[13] Sputnik Türkiye (2024), “Fransa Cumhurbaşkanı Macron: Moldova'da daimi savunma misyonu açacağız”, 07.03.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://sputniknews.com.tr/20240307/fransa-cumhurbaskani-macron-moldovada-daimi-savunma-misyonu-acacagiz-1081489253.html.

[14] BBC News Türkçe (2024), “Transdinyester: Moldova'nın ayrılıkçı bölgesi, Rusya'dan 'koruma' talep etti”, 28.02.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/articles/cqqxl0ww9vxo.

[15] AlJazeera (2024), “Putin warns risk of nuclear war if West sends troops to Ukraine”, 29.02.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.aljazeera.com/news/2024/2/29/putin-warns-risk-of-nuclear-war-if-west-sends-troops-to-ukraine.

[16] Josh Pennington & Helen Regan (2024), “Putin says he’s ready to use nuclear weapons if Russian state at stake, but ‘there has never been such a need’”, CNN, 13.03.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://edition.cnn.com/2024/03/13/europe/russia-putin-nuclear-weapons-ukraine-intl-hnk/index.html.

[17] BBC News Türkçe (2022), “Putin: Nükleer risk artıyor ama saldırıyı başlatan ülke olmayız”, 08.12.2022, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/articles/c3g5w9kz71no.

[18] Daryl G. Kimball (2022), “No Viable ‘Nuclear Option’ for Russia in Ukraine”, Arms Control Assocation, Ekim 2022, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.armscontrol.org/act/2022-10/focus/no-viable-nuclear-option-russia-ukraine.

[19] Global Times (2024), “John Mearsheimer on Russia-Ukraine conflict”, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=eta9mXXENaw.

[20] A.g.e.

[21] A.g.e.

[22] A.g.e.

[23] Philip Rucker (2014), “Hillary Clinton’s Putin-Hitler comments draw rebukes as she wades into Ukraine conflict”, The Washington Post, 05.03.2014, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.washingtonpost.com/politics/hillary-clintons-putin-hitler-comments-draw-rebukes-as-she-wades-into-ukraine-conflict/2014/03/05/31a748d8-a486-11e3-84d4-e59b1709222c_story.html.

[24] BBC News Türkçe (2024), “Macron: Rusya'nın Ukrayna'da yenilmesi Avrupa'nın güvenliği için hayati önem taşıyor”, 27.02.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/articles/crg9gkd20x4o.

[25] Public Sénat (2024), “Macron / Russie : un président va-t-en-guerre ?”, 03.03.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=O4IsajGZhE4.

[26] Erbil Başay (2024), “Almanya: Ukrayna'ya Avrupa ve NATO ülkelerinden askeri birlikler gönderilmeyecek”, AA, 27.02.2024, Erişim Tarihi: 13.03.2024, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/almanya-ukraynaya-avrupa-ve-nato-ulkelerinden-askeri-birlikler-gonderilmeyecek/3149126#:~:text=Almanya%20Ba%C5%9Fbakan%C4%B1%20Scholz%2C%20Fransa%20Cumhurba%C5%9Fkan%C4%B1,taraf%C4%B1ndan%20askeri%20birliklerin%20g%C3%B6nderilmeyece%C4%9Fini%20s%C3%B6yledi.

Hiç yorum yok: