9 Kasım 2019 Cumartesi

Birleşik Krallık'ın Brexit Seçimi


Son birkaç yıldır Brexit sürecinde büyük bir belirsizlik ortamında yaşayan Birleşik Krallık’ta, 2019 Temmuz ayında Theresa May yerine Başbakan olan Muhafazakâr Partili Boris Johnson’ın da süreci neticelendirememesinin ardından, 12 Aralık 2019 tarihinde erken genel seçim yapılmasına karar verildi. Böylelikle, Birleşik Krallık, 1923 yılından beri ilk kez Noel döneminde yapılan bir genel seçime sahne olacak.[1] Yapılacak seçim, ülkedeki yeni hükümeti belirlemesinin yanı sıra, Brexit sürecini de sonuca bağlayacak olması açısından Birleşik Krallık siyasi tarihi açısından önemli bir vazife görecek. Bu nedenle, bu seçimin son derece önemli ve hatta kritik olduğunu söylemek mümkün. Bu yazıda, 2019 Birleşik Krallık genel seçimi analiz edilecektir.

Birleşik Krallık’ta 2015 ve 2017 yıllarında düzenlenen son iki genel seçime bakıldığında; geleneksel olarak 20. yüzyıl başlarından beri iki partinin (Muhafazakâr Parti ve İşçi Partisi) birbiriyle yarıştığı ve dönemsel olarak domine ettiği ada siyasetinde, 2010 yılından beri Muhafazakâr Parti’nin üstün durumda olduğu görülmektedir. 2015 genel seçimini David Cameron liderliğinde yüzde 36,9 oy ve 330 sandalye alarak -yüzde 30,4 oy ve 232 sandalye kazanan Ed Miliband liderliğindeki İşçi Partisi önünde- rahat kazanan ve tek parti hükümeti kuran Muhafazakârlar, Theresa May liderliğinde girdikleri 2017 genel seçimini de yüzde 42,4 oy ve 317 sandalye kazanarak -yüzde 40 oy ve 262 sandalye sayısında kalan Jeremy Corbyn’li İşçi Partisi’nin önünde- birinci bitirmiş ve Kuzey İrlanda merkezli Demokratik Birlik Partisi’nin (DUP) dışarıdan desteğiyle bir “azınlık hükümeti” kurmayı başarmıştı. 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 9 civarında oy alarak büyük hayalkırıklığı yaratan Muhafazakâr Parti, buna karşın bu seçimde seçmenlerinin Nigel Farage liderliğindeki Brexit Partisi’ne oy vermesini adeta teşvik etmişti. Brexit sürecinde bu seçimde ada halkının tepkisel davrandığı da düşünüldüğünde, Muhafazakâr Parti adına işlerin halen iyi gittiğini söylemek mümkün. Nitekim anketler de, bunu doğrularcasına, Muhafazakârların bu seçimi rahat kazanacağını gösteriyor. Henüz seçime bir ay kadar uzunca bir süre olsa da, Kasım ayı başında yapılan tüm anketlerde[2] Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakâr Parti’nin yüzde 36-40 arasında bir oyla seçimi birinci sırada bitireceği öngörülüyor. Ancak dar bölge seçim sisteminin uygulandığı Birleşik Krallık’ta, genel oy oranından ve yüzdesinden ziyade, elbette 650 sandalyeli Avam Kamarası’nda hükümeti kurmak için gerekli olan 326 milletvekili sayısına ulaşmak daha önemli.

Boris Johnson, Brexit’i gerçekleştirecek Başbakan olacak gibi gözüküyor

Muhafazakâr Parti lideri Boris Johnson, yıllardır sert Brexit yanlısı duruşuyla partisinde ve ülke siyasetinde sivrilen bir isim. Yakın geçmişte uzunca bir süre Londra Belediye Başkanlığı (2008-2016) yapan Johnson, oldukça tanınan ve sevilen bir Muhafazakâr Partili. Johnson, Başbakan olduktan sonra Brexit sürecini tamamlamak ve Avrupa Birliği’nden daha iyi koşullar elde etmek için epey mücadele verdi. Örneğin, Johnson, Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması sonrasında üçüncü ülkelerle AB’nin dahli olmadan serbest ticaret anlaşmaları yapabilmesini sağladı.[3] Ayrıca Britanya’dan Kuzey İrlanda’ya girecek ticaret metalarının AB vergilerine maruz kalmasına, ama İrlanda Cumhuriyeti’ne veya diğer AB ülkelerine gitmemesi durumunda bu vergilerin hükümet tarafından sübvanse edilmesi konusuna açıklık getirdi.[4] Diğer konularda ise, önceki Başbakan Theresa May’in AB ile vardığı anlaşmanın uygulanmaya devam edilmesi anlayışını benimsedi. Johnson, revize edilen bu anlaşmayı 19 Ekim 2019 tarihinde Avam Kamarası’na getirerek parlamentodan geçirmeyi ve Brexit sürecini önceden planlandığı şekilde 31 Ekim’de tamamlamayı planlıyordu. Ancak AB’den çıkış anlaşmasını oylamak üzere toplanan parlamentodaki milletvekilleri Johnson’a bir karşı hamle yaparak, verilen bir önergeyle oylamayı engelleyip AB'den yeni bir uzatma talep ettiler.[5] İktidardaki Muhafazakâr Parti’den ihraç edilen milletvekillerinden Oliver Letwin’in verdiği önerge, Johnson’ın AB ile vardığı revize edilmiş anlaşmanın -uygulanmasına yönelik ilgili tüm yasa tasarılarının Parlamento’dan geçmesine dek- oylanmamasını öngörüyordu.[6] Avam Kamarası üyeleri, bu önergeyi 306’ya karşı 322 oyla kabul etti. Bu gelişme de, Johnson’ı istemeye istemeye AB’den erteleme talep etmeye mecbur kıldı. Bu nedenle, Başbakan Johnson, AB liderlerinden yeni bir erteleme isteyen mektubu imzasız olarak Brüksel’e gönderdi ve -AB liderlerinin de onayıyla- Brexit sürecinin 31 Ocak 2020’ye kadar uzamasına vesile oldu. Bu gelişme üzerine, Johnson, parlamentoda daha büyük bir çoğunluk elde etmek ve Brexit anlaşmasını 31 Ocak 2020’den önce rahatça geçirebilmek için erken genel seçim talep etme kararı aldı. Seçim kararı için 2/3 çoğunluğa ihtiyacı olan Johnson, ilk üç denemesinde bunu başaramasa da, sonraki denemede seçim kararı aldırmayı başardı. Birleşik Krallık’ın Brexit sürecindeki politikası Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker tarafından “Everyone understands English, but nobody understands England” (Herkes İngilizce anlıyor; ancak kimse İngiltere’yi anlamıyor”[7] sözüyle eleştirilse de, AB’nin de, aynı Britanya’daki Brexit yanlıları gibi, artık bu süreci hızlı bir şekilde tamamlamak istediği ve Brexit yorgunluğundan sıkıldığı anlaşılıyor.[8] Bu durum, Johnson’ın seçimde yüzde 40’lar düzeyinde yüksek bir desteğe ulaşmasını sağlayabilir; zira Britanya halkları, neredeyse yarısı halen AB’den ayrılmaya sıcak bakmasalar da, belirsizliktense Brexit’in gerçekleşmesini yeğler gibi gözüküyorlar. Bu nedenle, Boris Johnson’ın Genel Başkan olarak girdiği ilk seçimde iyi bir sonuç alması hiç de şaşırtıcı olmayacak. Şu da söylenmeli ki, ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail’le yakın ilişkileri de, Boris Johnson’ı karar alıcı stratejik çevreler açısından önemli ve tercih edilir bir figür haline getiriyor. Johnson, ayrıca binlerce yeni polis istihdam edilerek suçla etkin bir şekilde mücadele edilmesi gibi klasik sağ politikalar ve sağlık sisteminin iyileştirilmesi gibi -eski Başbakanlardan Benjamin Disraeli’yi çağrıştıran- sol politikalarla seçmenlerini motive etmeye çalışıyor.[9] Ancak Johnson’ın bu politikasını riskli bulanlar da var; zira James Forsyth’in belirttiği şekilde, Johnson seçimi yüzde 40 civarında bir oyla kazansa bile, seçim sonrasında koalisyon ortağı bulmakta çok zorlanabilir.[10] Çünkü İşçi Partisi ve Liberal Demokratlarla Brexit konusundaki görüş ayrılıkları nedeniyle koalisyona girmesi asla beklenmeyen Johnson, DUP desteğini de bu defa elde edemeyebilir. Bu nedenle, Johnson, bu seçimi tek parti hükümeti kurabilecek çoğunlukla kazanmak zorunda.

Boris Johnson anketlerde açık farkla önde ama hükümeti kurması kolay olmayabilir[11]

Adada iktidarın bir diğer gediklisi olan İşçi Partisi ise, sosyalizm çizgisinde siyaset yaptığı eleştirilerine maruz kalan Jeremy Corbyn liderliğinde yakaladığı oy artışını bu seçim öncesinde koruyamamış gibi görünüyor. Nitekim 2017 genel seçiminde yüzde 40 oy alan ve büyük bir çıkış gerçekleştiren sosyal demokrat çizgideki köklü parti, anketlere göre bu defa en fazla yüzde 25-30 arasında bir oy oranına ulaşabilecek durumda.[12] 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 13,6 oyla Brexit Partisi ve Liberal Demokratların ardından üçüncü parti olan Labour, bu seçimi yüzde 30 civarında bir oyla ikinci sırada tamamlayacak gibi duruyor. İşçi Partisi’nin en temel sorunu, AB yanlıları ve karşıtları ve sosyalizme yakın sol ve liberalizme yakın sol anlayışlar arasındaki bölünmüşlüğü. Partinin lideri Jeremy Corbyn’in merkezdeki seçmeni Liberal Demokratlara kaçırabilecek kadar sert bir sol çizgisinin olması bence ciddi bir sorun. Corbyn’in -belki de ülkesini büyük bir kutuplaşma ortamına sürüklememek adına sorumluluk sahibi bir şekilde- bugüne kadar Brexit konusunda karşıt bir pozisyon almaması da partinin büyük bir çıkış yapmasına engel oldu. Bu nedenle, İşçi Partisi’nden Liberal Demokratlara oy kayışı durumu ortaya çıktı ve İşçi Partisi’nin iktidar umutları bir kez daha ertelendi. Bu durumu düzeltmek adına, Corbyn, seçim sonrasında hükümeti kurmaları durumunda ikinci bir Brexit referandumu düzenleme vaadini ortaya attı.[13] Eğer bu talep toplumda karşılık bulursa, İşçi Partisi’nde 12 Aralık’a kadar bir toparlanma durumu yaşanabilir ve partinin oy oranı -Liberal Demokratlara ve Birleşik Krallık Değişim Partisi-Change UK’ye kaçan oyların geri gelmesiyle- yeniden yüzde 35-40 bandına ulaşabilir. Jeremy Corbyn, ayrıca “sistem karşıtı muhalif lider” konumunu güçlendirircesine, seçmenlere yozlaşmış düzenle mücadele etmeyi, kamu hizmetlerini iyileştirmeyi ve çevrenin korunması konusunda daha iyi politikalar geliştirmeyi öneriyor.[14] Ancak çağdaş bir sosyal demokrat partiden zaten her daim beklenen bu önemli vaatler, Brexit sürecinde biraz makro siyasi tartışmaların gölgesinde kalmışa benziyor.

Jeremy Corbyn

Bu seçimde çıkışı beklenen bir diğer parti ise Liberal Demokratlar. Lib Dems, Vince Cable liderliğinde girdikleri 2019 Avrupa Parlametosu seçimlerinde yüzde 20’ye yakın bir oyla Brexit Partisi’nin ardından ikinci olmuş ve büyük bir sürprize imza atmışlardı. Ancak o seçimde seçmenlerin tepkisel oy verdikleri düşünüldüğü için, Liberal Demokratların bu defa üçüncülükten öteye geçmesi beklenmiyor. 2019 Avrupa Parlametosu seçimlerinde de, bu seçimde de hararetli bir şekilde AB’de kalınmasını savunan Liberal Demokratlar, ayrıca Galler merkezli Plaid Cymru ve İngiltere ve Galler Yeşiller Partisi (Green Party of England and Wales-GPEW) ile seçim ittifakına yönelerek, birçok seçim bölgesinde ortak aday çıkarma kararı aldı.[15] Yeni lideri -1980 doğumlu genç kadın siyasetçi- Jo Swinson ile ilk kez bir seçime katılacak olan Liberal Demokratlar, anketlere göre yüzde 15-18 arasında yüksek bir oy oranına ulaşabilir. Dolayısıyla, Plaid Cymru’nun Galler’den getireceği ekstra sandalyeler ve Yeşiller’in kazandırabileceği birkaç koltukla birlikte, Liberal Demokratlar, yıllar sonra ilk kez bu seçimde ciddi bir çıkış gerçekleştirebilir. Ancak Brexit sürecini durdurmak şu an için çok zor gözüktüğü için, Liberal Demokratların AB yanlısı duruşlarının gelecek adına siyasal konjonktürde çok da avantajlı olmadığını bu noktada belirtmek gerekiyor. Dahası, oy oranı yükselse de, partinin yüksek milletvekili sayısına ulaşması hiç de kolay değil.

Jo Swinson, Liberal Demokratların lideri olarak ilk kez bir seçime girecek

Yeni kurulmasına karşın, 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerini yüzde 30’un üzerinde bir oy oranıyla ve açık farkla ilk sırada tamamlayan Nigel Farage liderliğindeki Brexit Partisi ise, bu seçimde ciddi bir çıkış gerçekleştirme imkânı olmasına karşın, daha çok Muhafazakâr Parti’nin oy oranının artmasını sağlayacak gibi gözüküyor. Zira partinin popülist ve etkili lideri Nigel Farage, beklenmedik bir şekilde seçim öncesinde kendisinin milletvekili adayı olmayacağını açıkladı.[16] Anketler, Brexit Partisi’nin yüzde 7-11 arasında bir oy alabileceğini gösterse de, Farage olmadan bu partinin Muhafazakâr Parti gibi çok köklü bir siyasi parti karşısında varlık gösterebilmesi kolay gözükmüyor. Ayrıca partinin oy oranının yüzde 10’ları aşması durumunda bile, kazanacağı sandalye sayısının çift hanelere ulaşması (geçmişte UKIP örneğinde olduğu gibi) beklenmiyor. Bunun nedeni ise, dar bölgeli seçim sisteminde küçük partilerin pek bilinmeyen adaylarıyla başarıya ulaşmalarının çok zor olması.

Nigel Farage

Son yıllarda yükseliş trendinde olan ve özellikle 2015 genel seçimlerinde beklenmedik kadar çok sandalye sayısına (56) ulaşan, ancak 2017 genel seçimi sonrasında 35 sandalye ile yetinmek zorunda kalan İskoç Ulusal Partisi-SNP ise, bu seçimi ikinci bir bağımsızlık referandumuna hak kazanmak için fırsat olarak değerlendirmeye çalışıyor. Partinin lideri Nicolas Sturgeon, Brexit sürecinde 2020 yılında İskoçya’yı Birleşik Krallık’tan kopararak AB üyesi bağımsız bir ülke yapabilmek için çalıştıklarını açıkça söylüyor.[17] Ancak 2014 bağımsızlık referandumundan çıkan “hayır” yanıtı sonrasında, bu konjonktürde böyle bir referandumun gerçekleşmesi ve referandumdan “evet” yanıtı çıkması o kadar da kolay gözükmüyor. Yine de, SNP’nin Birleşik Krallık siyasetinde giderek daha etkin bir siyasi aktör haline gelmesi, şimdi değilse bile gelecekte ada demokrasisinin yaşayabileceği ciddi bir soruna (İskoç ayrılıkçılığı) işaret ediyor.

Nicola Sturgeon

Sonuç olarak, Birleşik Krallık’ın Brexit sürecindeki kaderini belirleyecek olan seçim hakkında şu an için gözüken, Muhafazakâr Parti’nin seçimi birinci sırada bitirmesi ve İşçi Partisi ile Liberal Demokratların da ikinci ve üçüncü sırayı almalarıdır. Ancak Muhafazakâr Parti’nin tek başına hükümeti kurup kuramayacağı, bundan sonrasına dair adadaki en önemli konu olacak ve Brexit sürecinin de kaderini belirleyecektir. Boris Johnson’ın istediği çoğunluğu alması durumunda, Brexit süreci kanımca 31 Ocak 2020’de tamamlanacak ve Birleşik Krallık AB’den ayrılacaktır. Bir diğer iktidar alternatifi ise, son düzlükte oy artışı sağlaması durumunda İşçi Partisi ile Liberal Demokratların bir koalisyon hükümeti kurmasıdır. Bu durumda, Brexit konusunda ikinci bir referandum gündeme gelecektir. Bu referandumdan ne çıkabileceğini öngörmek ise oldukça zordur. Zira ada halklarını adeta ortadan ikiye bölen bu konu, tüm Britanya ve Avrupa’yı çok yormuş ve artık bir şekilde neticelendirilmek zorundadır. Hiçbir partinin tek başına veya koalisyon yoluyla hükümeti kuracak çoğunluğa ulaşamaması durumunda ise, bir kez daha sandık başına gidilmesi durumu ortaya çıkabilir. 

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ


KAYNAKÇA

[1] BBC Türkçe (2019), “İngiltere Parlamentosu'nda 12 Aralık'ta erken genel seçim talebi onaylandı”, 29 Ekim 2019, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/amp/haberler-dunya-50229357.
[2] 6-8 Kasım 2019 tarihli Panelbase anketinde (https://www.drg.global/wp-content/uploads/W14242w4-GE-Poll-Tables-for-publication-081119.pdf) Muhafazakâr Parti’nin oy oranı yüzde 40, 5-6 Kasım 2019 tarihli YouGov/The Times/Sky Survey anketinde (https://d25d2506sfb94s.cloudfront.net/cumulus_uploads/document/df8cjzcpgw/TheTimes_Sky_VI_191106_w.pdf) yüzde 36, 1-4 Kasım 2019 tarihli YouGov/The Times anketinde (https://d25d2506sfb94s.cloudfront.net/cumulus_uploads/document/egvvgqz3yk/TheTimes_VI_191104_ww.pdf) yüzde 38 ve son olarak 1-4 Kasım 2019 tarihli ICM/Reuters anketinde de (https://www.icmunlimited.com/wp-content/uploads/2019/11/ICM-Voting-intentions-Data-tables-01-04-Nov-19.xlsx) yine yüzde 38 olarak öngörülmektedir. Bakınız; Wikipedia (2019), “Opinion polling for the 2019 United Kingdom general election”, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/2019_United_Kingdom_general_election.
[3] BBC (2019), “Brexit: All you need to know about the UK leaving the EU”, 29 Ekim 2019, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-politics-32810887.
[4] BBC (2019), “Brexit: All you need to know about the UK leaving the EU”, 29 Ekim 2019, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-politics-32810887.
[5] BBC Türkçe (2019), “İngiltere Başbakanı Johnson, AB'ye imzasız 'Brexit'i erteleme' mektubu gönderdi”, 20 Ekim 2019, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50115238.
[6] BBC Türkçe (2019), “İngiltere Başbakanı Johnson, AB'ye imzasız 'Brexit'i erteleme' mektubu gönderdi”, 20 Ekim 2019, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50115238.
[7] “BREXIT FATIGUE - EU boss Juncker mocks: Everyone understands English but nobody understands England”, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=OnlOknJ_ewc.
[8] Bristol Law School’dan Profesör Phil Syrpis da bu görüştedir. Bakınız; Dilek Yiğit (2019), “EINSTEIN: "Hiçbir Sorun Onu Yaratan Bilinç Seviyesiyle Çözülemez”, Söyledik.com, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: http://soyledik.com/tr/makale/7978/einstein-hicbir-sorun-onu-yaratan-bilinc-seviyesiyle-cozulemez--doc-dr-dilek-yigit.
[9] Milliyet (2019), “Brexit İngiltere seçimlerinin kaderini belirleyecek”, 4 Kasım 2019, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: http://www.milliyet.com.tr/dunya/brexit-ingiltere-secimlerinin-kaderini-belirleyecek-6071537.
[10] James Forsyth (2019), “General election 2019: can Boris Johnson succeed where Theresa May failed?”, The Spectator, 2 Kasım 2019, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://www.spectator.co.uk/2019/11/general-election-2019-can-boris-johnson-succeed-where-theresa-may-failed/.
[11] Fotoğraf, https://www.spectator.co.uk/2019/11/general-election-2019-can-boris-johnson-succeed-where-theresa-may-failed/ adresinden alınmıştır.
[12] Wikipedia (2019), “Opinion polling for the 2019 United Kingdom general election”, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/2019_United_Kingdom_general_election.
[13] BirGün (2019), “Corbyn: Seçimi İşçi Partisi kazanırsa ikinci bir Brexit referandumu düzenlenecek”, 1 Kasım 2019, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://www.birgun.net/haber/corbyn-secimi-isci-partisi-kazanirsa-ikinci-bir-brexit-referandumu-duzenlenecek-274815.
[14] Milliyet (2019), “Brexit İngiltere seçimlerinin kaderini belirleyecek”, 4 Kasım 2019, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: http://www.milliyet.com.tr/dunya/brexit-ingiltere-secimlerinin-kaderini-belirleyecek-6071537.
[15] Kate Proctor (2019), “Lib Dems, Greens and Plaid Cymru reveal remain election pact”, The Guardian, 7 Kasım 2019, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/politics/2019/nov/07/lib-dems-greens-and-plaid-cymru-reveal-remain-election-pact ; Dilek Yiğit (2019), “Anti-Brexit İttifakı ve Johnson’ın Farage’a Yanıtı”, Kafkassam, 8 Kasım 2019, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://kafkassam.com/anti-brexit-ittifaki-ve-johnsonun-faragea-yaniti.html.
[16] BBC (2019), “General election 2019: Nigel Farage will not stand as candidate”, 3 Kasım 2019, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/election-2019-50280848.
[17] “Nicola Sturgeon: I want independence for Scotland in 2020”, Erişim Tarihi: 09.11.2019, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=dGwO5XWVGOo.

Hiç yorum yok: