25 Mayıs 2019 Cumartesi

Emekçinin Kalesi: İşçi Partisi

Giriş
20. yüzyılda sağdaki rakibi Muhafazakâr Parti (Conservative Party) ile birlikte Britanya siyasetine damgasını vuran İngiliz İşçi Partisi (Labour Party), dünyadaki sol partiler arasında da son derece önemli bir konuma sahip olan güçlü bir kurumsal yapıdır. 110 yılı aşkın bir geçmişi olan parti, aynı zamanda Birleşik Krallık siyasal partileri arasında -açık farkla- en fazla üyeye sahip olan (540.000’in üzerinde) siyasal parti hüviyetindedir.[1] İşçi Partisi, 20. yüzyıla kadar daha çok Liberallerle (Whig) Muhafazakârlar (Tory) arasındaki siyasi mücadeleye dayalı Birleşik Krallık siyasetine 20. yüzyıl başlarından itibaren hem yeni bir soluk getirmiş, hem de işçi sınıfının demokratik yaşama katılmasını sağlayarak Britanya demokrasisini güçlendirmiştir. Başlarda sosyalist çizgide siyaset yapan parti, zamanla sosyal demokrat bir partiye dönüşmüştür. Parti, anketlere göre şu an için Birleşik Krallık’taki en popüler siyasi parti durumundadır[2] ve olası bir seçimde iktidara gelme şansı bulunmaktadır. Bu nedenle, bu partinin tarihini ve ideolojisini anlamak, güncel Britanya siyasetini anlamlandırmak açısından da son derece gerekli ve önemlidir.

2018 yılı itibariyle Birleşik Krallık siyasi partilerinin üye sayıları

Partinin Tarihi
İşçi Partisi, 20. yüzyıl başlarında, İngiltere’de, Liberal Parti’nin işçi sınıfının haklarını yeterince savunamaması üzerine kurulmuş bir sol partidir.[3] Bu noktada Mümtaz Soysal’ın dikkat çektiği bir husus, İşçi Partisi öncesinde de İngiltere’de güçlü ve örgütlü işçi sınıfı hareketlerinin var olduğu gerçeğidir.[4] Sanayi Devrimi’nin dünyada ilk gerçekleştiği ülke olan İngiltere, haliyle örgütlü işçi sınıfının da ilk ortaya çıktığı ülke olmuştur. Nitekim 1825’ten itibaren -grev yapmamak kaydıyla- ülkede işçi birliklerinin kurulmasına izin verilmiş ve nihayetinde ilk işçi sendikaları ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, 1838’den itibaren İngiltere’de “Çartizm” (Chartism) adı verilen bir sosyal hareketin ortaya çıkması (1838-1848)[5], İşçi Partisi tarihi açısından da önemli bir dönüm noktasıdır. Londralı bir radikal olan William Lovett tarafından 1838 yılı Mayıs ayında bir beyanname yayınlanmasıyla oluşan Çartizm hareketi, Kral’a karşı aristokratlara haklar sağlayan “Magna Carta” (1215) ve burjuvaziye yeni sosyal güvenceler getiren “Bill of Rights” (1689) gibi tarihsel dokümanlar sonrasında, bu defa proletaryaya yeni haklar verilmesini talep eden önemli bir tarihsel doküman olan “People’s Charter”[6] ile ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Çartistlerin 6 temel istekleri şöyledir: (1) 21 yaşını geçen tüm erkeklere oy hakkı verilmesi,  (2) Seçim çevrelerinin birbirlerine eşit olarak yeniden tertiplenmesi, (3) Gizli seçim usulünün kabul edilmesi, (4) Parlamento seçimlerinin her yıl yapılması, (5) Parlamento üyeliği için mülkiyet şartının kaldırılması ve (6) Parlamento üyelerine maaş verilmesi.[7]

Çartizm döneminden kalma bir fotoğraf

Ancak Çartistlerin bu taleplerinin hepsi aristokrat ve burjuvazi temsilcilerinden oluşan Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası tarafından reddedilmiştir. İşçi sınıfı, egemen sınıfların sosyal haklar konusunda kendilerine imkân sağlayacakları konusunda yanılgıya düşmüş ve çok zor durumda kalmışlardır. Öyle ki, ülkede grev hakkı bile halen yasaklı durumdadır. Bu ortamda, İngiliz sendikacılığının ve Çartizm hareketinin öncülerinden Robert Owen’ın (1771-1858) parlamento dışından başarmaya çalıştığı reformları gerçekleştirmek için, kurulu siyasi düzene dâhil olmak ve onu içeriden değiştirmek gerektiği fikri ortaya çıkmış ve sol çevrelerde genel kabul görmüştür.[8] Ayrıca 1867’de Benjamin Disraeli’nin yaptığı reformlarla seçim (oy) hakkı elde edilmiş ve demokratik siyasi mücadele için uygun altyapı oluşmuştur. Lakin işçi sınıfı mensupları ve kanaat önderleri, bir süre daha Liberal Parti’yi desteklemeye devam etmişlerdir. 1880’e gelindiğinde ise, 1868’den beri faaliyette olan İşçi Temsil Birliği (Labour Representation League), Liberal Parti çatısı altında 11 işçi temsilcisini Avam Kamarası’na göndermeyi başarmıştır.[9] Hatta bu çabaların devamı niteliğinde, 1890 yılında İşçi Birliği (Labour Union) adlı bir örgütlenme de ortaya çıkacaktır. Dönemin bir diğer önemli gelişmesi de, 1884 yılında Londra’da İskoç filozof Thomas Davidson ve dönemin önemli entelektüelleri George Bernard Shaw, Sidney Webb, Annie Besant, Edward Pease ve Graham Wallas gibi kişiler tarafından kurulan Fabian Topluluğu (Fabian Society) adlı sosyalist örgütlenmedir.[10] İsmini Kartaca Ordusu’nu mağlup eden Romalı General Fabius’tan alan bu dernek[11], sosyalist düşüncede Marksizm’in kurucusu Karl Marx’ın düşüncelerinden etkilenmeyen farklı bir kol olarak (Fabian Sosyalizmi) halen bile varlığını sürdürmektedir.[12] Kökleri Robert Owen’ın “Ütopik Sosyalizm” anlayışına dayalı olan Fabiancılık, büyük ölçüde Sidney Webb ve eşi Beatrice Webb tarafından geliştirilmiş ve sosyalizmin devrimci mücadele yerine yavaş yavaş devletleştirme politikaları ile iktidara gelmesi taraftarı olan bir akımdır.[13]

Fabian Topluluğu logosu

Ancak tüm bu gelişmelere rağmen, sosyal haklar konusunda o dönemde gelinen nokta, işçi sınıfı temsilcileri açısından yeterli bir başarı olarak görülmüyor ve bir “işçi sınıfı partisi” özlemi çeşitli vesilelerle yansıtılmaya devam ediyordu. Hatta İskoç sendikacı ve politikacı Keir Hardie (1856-1915)[14], bu doğrultuda, 1893 yılında, ilk Genel Sekreteri seçildiği -sosyalist çizgide- Bağımsız İşçi Partisi (Independent Labour Party) adıyla bir parti bile kuracaktır.[15] Hardie, 1892 yılında West Ham bölgesinden milletvekili seçilmiş ve başında kasketiyle Avam Kamarası’nın yolunu tutmuştur.[16] Ancak işçi sınıfının partileşme ve siyasete aktif olarak katılma çekinceleri bir süre daha devam etmiştir. Nitekim 1895 yılına gelindiğinde, toplam 1,5 milyon sendikalı üyesi olan Britanya işçi sınıfı, Keir Hardie’nin partisine ancak 45.000 oy verecek durumdadır.[17] Bu hüsranın üzerine, 1900 yılı 27 Şubat’ında Memorial Hall binasında tüm sendika ve sol politikacıların katılımıyla büyük bir toplantı yapılmış ve İşçi Temsil Komitesi (Labour Representation Committee) adlı yapı kurulmuştur.[18] Toplantıya, işçi sendikalarının yanı sıra, Bağımsız İşçi Partisi, Fabian Topluluğu ve Sosyal Demokrat Federasyon (Social Democratic Federation) gibi dönemin tüm önemli sol örgütlenmelerinin temsilcileri de katılmışlardır. İşçi Partisi’nin temelleri de işte bu Komite vasıtasıyla atılacaktır. Bu toplantıda, sosyalist ideolojik siyasetten ziyade, işçi sınıfı haklarının savunulması ve geliştirilmesi görüşü kabul edilmiştir.[19] 1906’ya kadar İşçi Temsil Komitesi adıyla faaliyetlerini sürdüren bu yapı, 1906 yılında ise İşçi Partisi (Labour Party) adını almış[20] ve bu şekilde Britanya’nın bu köklü sosyal demokrat partisi siyasi yaşamına başlamıştır.

Keir Hardie

1906’da siyasi yaşamına başlayan parti, o yıl düzenlenen genel seçimde 26 milletvekilliği kazanmayı başarmıştır.[21] Parti, 1914 yılına kadar ulusal çapta örgütlenmesini tamamlayamadığı için, Liberal Parti ile gayrıresmi bir anlaşma halinde, farklı seçim bölgelerinde birbirlerinin adaylarını destekleyerek ve bu partiye rakip olmayarak faaliyet göstermiştir.[22] Birinci Dünya Savaşı döneminde ülkede kurulan koalisyon hükümetinde, İşçi Partisi, eğitim işlerini üzerine alan Arthur Henderson (1863-1935) ile tarihindeki ilk Bakanı çıkarmıştır.[23] 1918 yılında ideolojik yenilenmeye de giden parti, sosyalizmi temel ideolojisi olarak benimsemiş ve Fabian Topluluğu liderleri Sidney Webb ve Beatrice Webb tarafından hazırlanan “İşçi Partisi ve Yeni Toplumsal Düzen” (Labour and the New Social Order) programını[24] kabul etmiştir. Buna karşın, 1918 seçimlerinde beklediği başarıya ulaşamayan ve 57 milletvekili çıkarabilen parti, 1922 seçimlerinde ise Ramsay MacDonald (1866-1937) liderliğinde iyi bir performans göstermiş ve 142 milletvekilliğiyle -Muhafazakâr Parti’den sonra- ülkedeki ikinci büyük parti ve anamuhalefet partisi haline gelmiştir. Bu, partinin merkez siyasete dâhil olması ve meşruiyet kazanması açısından çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde Muhafazakâr hükümetin düşmesi üzerine de, parti, 1924 yılında Ramsay MacDonald ile Liberal Parti’nin desteklediği bir azınlık hükümeti kurarak, ilk kez Başbakanlık makamını kazanmayı başarmıştır. Ancak Sovyet sempatisi ve komünizm eleştirileri nedeniyle, MacDonald ve İşçi Partisi’nin bu ilk hükümet deneyimi bir yıldan kısa sürmüştür.[25] Büyük Buhran’ın başladığı 1929 yılı genel seçimlerinden birinci parti olarak çıkmayı ve 288 sandalye kazanmayı başaran Labour, Ramsay MacDonald liderliğinde bir kez daha Liberallerin desteğiyle hükümeti kurmayı başarmıştır. Ancak bu dönemde sosyalist programını uygulama imkânı bulamayan ve başarısı büyük ölçüde Liberal Parti’nin desteğine bağlı olan parti, kısa sürede iç karışıklıklara boğulmuş ve bunun neticesinde 1931 seçimlerinde milletvekili sayısı 52’ye kadar düşmüştür.[26] Ancak 1929-1931 döneminde de İşçi Partisi yine ilerici kimliğini ispatlamış ve Britanya tarihinin ilk kadın Bakanını (Margaret Bondfield) çıkarmıştır. 1935 yılında oy oranını ve sandalye sayısını (154) arttırmasına karşın 1931’den 1940’a kadar iktidardan uzak kalan parti, 1940 yılında Muhafazakâr Winston Churchill Başbakanlığında kurulan ulusal hükümette ise koalisyon ortağı olarak yer almayı başarmıştır.[27]

Ramsay MacDonald

İşçi Partisi’nin asıl büyük çıkışı, savaş sonrasında yapılan 1945 genel seçimlerinde oldu. 1935 yılında partinin başına geçen Clement Attlee (1883-1967) liderliğinde bu seçimde beklenmedik büyük bir patlama yapan parti, 393 sandalye kazanarak ilk kez tek başına bir hükümet kurmayı başardı.[28] Bu sonuç, savaş döneminde yaşanan ekonomik sorunlara halktan gelen tepkiyi ve dünyada yükselen sol ekonomik politikaların (devletin aktif yatırım ve istihdam politikalarını savunan Keynesçi ekonomik anlayış) gücünü gösteriyordu. Partinin seçim öncesinde ilan ettiği manifestosu ise, “Gelecekle Yüzleşelim” (Let Us Face the Future) adını taşıyordu[29] ve sefalet, bakımsızlık, hastalık, cehalet ve işsizlikle mücadeleyi amaçlıyordu[30]. Attlee liderliğinde 6 yıla yakın süre tek başına iktidarda kalan parti, bu dönemde birçok yeniliği gerçekleştirmeyi başarmıştır. Bunlar arasında kuşkusuz en dikkat çekici olanı, sosyal devletin başarılı bir uygulaması olarak kamuoyuna sunulan Ulusal Sağlık Sistemi’dir (National Health Service-NHS). Bu projenin mimarı ise, Başbakan Attlee ile birlikte, dönemin Sağlık Bakanı Nye Bevan veya Aneurin Bevan’dır[31]. Ayrıca yine bu dönemde, imar ve toplu konut projelerinde yapılan atılımlar ve bazı sektörlerdeki (kömür madenleri, elektrik ve gaz, sivil havacılık, demiryolları ve İngiliz Bankası) kamulaştırma hamleleri[32] dikkat çekmiş ve dönemin koşullarında İşçi Partisi ile refah devleti temelinde tarihsel bir uzlaşıya varan Muhafazakâr Parti’den de fazla eleştiri almamıştır. Attlee döneminin diğer önemli icraatları ise; 649 yeni okulun açılması, kadın ve çocuk hakları ile kadınların iş hayatındaki konumunun güçlendirilmesi, çocuk hakları yasasının birleştirilerek özel yasa ile koruma altına alınması ve sendika yasası ile -işçilerin- grev, sendikaya üye olma, sözleşme ve diğer sendikal hakları güvence altına alınması olmuştur.[33] Buna karşın, büyük sanayici ve yatırımcılara getirilen yüksek vergiler, zamanla üretim ve işsizlik konusunda ülke ekonomisine tehdit oluşturmaya başlamış ve İşçi Partisi’ne yönelen orta sınıf desteğini azaltmıştır. Bu dönemde Hindistan’ın bağımsızlığını kazanması da iktidara yönelen eleştirilerin sıklaşmasına neden olmuştur. Bu nedenle, 1950 seçimleri az farkla kazanılsa da, 1951 erken seçiminde iktidar yine Muhafazakârlara devredilmiştir.

Clement Attlee

1950’lerde İşçi Partisi’nde sosyalizm tartışmaları yaşanmış ve 1964’e kadar iktidardan uzak kalınmıştır. “Bevanites” (Bevancılar) adı verilen parti içerisindeki etkili bir grup, NHS sistemini kuran Sağlık Bakanı Nye Bevan/Aneurin Bevan’dan esinlenerek partinin daha fazla sosyalist ve kamucu politikalara yönelmesini ve ABD ile yakın ilişkilerini gözden geçirmesini isterken, “Revionists” (Revizyonistler) adı verilen diğer grup, Attlee’den sonra partinin başına geçen Hugh Gaitskell’in (1906-1963) düşünceleri doğrultusunda, Labour’ın daha piyasa yanlısı hareket etmesini savunmuştur.[34] 1951, 1955 ve 1959 seçimlerinin kaybedilmesi nedeniyle bu tartışmalar giderek hararetlenmiş; ancak bu dönemde ciddi bir ideolojik dönüşüm başarılamamıştır. Bu nedenle, parti içerisindeki ikili yapı (sol ve revizyonist kanatlar arasındaki ideolojik mücadele), bu tarihten itibaren, 1990’lara kadar, sürekli olarak devam etmiştir.

Nye Bevan (Aneurin Bevan)

İşçi Partisi, 1964 seçimleri sonucunda Harold Wilson (1916-1995) liderliğinde yeniden iktidarı kazanmıştır. Wilson, Birleşik Krallık’ın yaşadığı ekonomik durgunluğu teknokratik reform stratejisiyle aşmaya çalışmış ve hem iş dünyası, hem de işçi hareketleriyle daha yakın ilişkiler geliştirmeyi amaçlamıştır.[35] Wilson, ayrıca 1965 yılında idam cezasının kaldırılmasına (Murder -Abolition of Death Penalty- Act) ve ırkçı-ayrımcı uygulamaların yasaklanmasına (Race Relations Act 1965) öncülük ederek tarihe geçmiştir.[36] Wilson’ın bir diğer tarihe geçen icraatı da, 1967 yılındaki “Sexual Offences Act” ile 21 yaşından büyük erkeklere eşcinsel ilişkiyi yasak olmaktan çıkarması olmuştur.[37] Wilson’ın ilerici politikalarının bir diğer somut uygulaması da, 1969 yılında kurulan ve 1971 yılından itibaren öğrenci almaya başlayan “Açık Üniversite” (Open University) olmuştur. Halen faaliyetlerine devam eden “Açık Üniversite”, uzaktan eğitim alma imkânı sağlaması ve geliri düşük kesimlere yönelik ücretsiz eğitim programlarıyla Britanya’da eğitimin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. Barbara Castle’ın öncülük ettiği ve cinsiyetler arasında maaş ayrımcılığını önlemeyi amaçlayan “Eşit Maaş Yasası” da (Equal Pay Act of 1970), bu dönemin önemli bir demokratik kazanımıdır.[38] Dolayısıyla, ekonomide büyük başarılar gösteremese de, İşçi Partisi, Harold Wilson liderliğinde, günümüzde Avrupa’da ve dünyadaki tüm gelişmiş demokrasilerde mutlak şartlardan kabul edilen birçok siyasal reforma öncülük ederek, bu dönemde siyasal açıdan oldukça başarılı olmuştur.

Harold Wilson

1970-1974 dönemindeki Muhafazakâr Edward Heath hükümeti sonrasında da, parti, 1974-1976 döneminde yine Harold Wilson ve 1976-1979 döneminde James Callaghan (1912-2005) ile Başbakanlığı kontrolünde bulundurmuştur. Harold Wilson’ın ikinci dönemi, 1976 yılında yaşanan ekonomik kriz nedeniyle sona ermiştir. İngiliz sterlininin Amerikan doları karşısında devalüasyon yaşaması sonrasında İMF’den büyük miktarda borç istemek durumunda kalan Wilson (bu olaya 1976 İMF Krizi adı verilmektedir), yerini Dış İşleri Bakanı James Callaghan’a bırakmıştır. Bu dönemde, 1974 seçimleri sonucunda düşen oyu nedeniyle Liberal Parti ile “Lib-Lab Paktı” adı verilen bir işbirliğine yönelen Labour, Birleşik Krallık’ın Avrupa Topluluğu üyeliğine destek çıkmış ve 1979 yılında İskoçya ve Galler’de merkezi hükümetin yetki devri konusunda referandum düzenlenmesine de izin vermiştir.[39] Referandumdan “hayır” yanıtı çıkmasıyla rahat bir nefes alan İşçi Partisi, buna karşın çok güçlü durumdaki işçi sendikalarının neden olduğu ve 1978-1979 yıllarında ortalığı yakıp yıkan “Kış Hoşnutsuzluğu” (Winter of Discontent) süreci ve genel olarak ekonomik zorluklar nedeniyle 1979 yılında iktidara veda etmiştir. Bu dönemin bir muhasebesini yapmak gerekirse; İşçi Partisi’nin 1970’lerdeki en büyük sıkıntısı, partinin yaslandığı işçi sendikalarının aşırı gücü ve abartılı talepleri nedeniyle, ülke genelinde ekonominin bir türlü düzeltilememesi ve işsizlik ve enflasyon gibi sorunların kronikleşmesi olmuştur. Nitekim bu dönemde ülke genelinde üretim düşmüş, bütçe açığı yüksek seviyelere ulaşmış ve işsizlik oranları % 18-20 seviyelerine ulaşmıştır.[40] Halk da, bu durumdan İşçi Partisi’ni ve sendikaları sorumlu tutmuş ve Margaret Thatcher’ın altın yılları için uygun bir ortam oluşmuştur.

James Callaghan

1979 yılında Margaret Thatcher liderliğinde Muhafazakârların kesintisiz iktidar döneminin başlamasıyla, İşçi Partisi, birkaç yıl devam eden bir iç karışıklık dönemine girmiştir. İşçi sendikalarının parti içerisinde daha da güç kazandığı ve milletvekili ve lider seçiminde önemli ayrıcalıklar kazandığı bu dönemde, daha ılımlı düşünen bir grup milletvekili, 1981 yılında Sosyal Demokrat Parti’yi (Social Democratic Party-SDP) kurarak partiden ayrılmışlardır. Bu parti girişimi başarılı olamasa da, İşçi Partisi’nin seçim performansları da 1980’li yıllar boyunca Margaret Thatcher karşısında yeterli olamamıştır. Partinin James Callaghan’dan sonraki lideri Michael Foot’un (1913-2010) ilan ettiği ve tek taraflı nükleer silahsızlanma, ekonomide büyük çapta kamulaştırmalar ve dış politikada Avrupa Topluluğu’ndan ayrılmayı öngören sosyalist manifesto (partinin modern dönemindeki en solcu programı olarak değerlendirilmektedir) sonrasında 1983 seçimlerinde büyük bir yenilgi alan Labour, daha sonra yeni lideri olarak Neil Kinnock’u (1942-) seçmiştir.[41] Kinnock’un partinin radikal Troçkist kanadını tasfiyesi ve aldığı bazı önlemlere karşın (örneğin, 1986 yılında parti konferansında partinin kırmızı bayrak olan amblemi değiştirilerek, yerine kırmızı gül kullanılmaya başlanmıştır[42]) 1987 ve 1992 seçimlerinde de Thatcherizm rüzgârlarının devam ettiği Birleşik Krallık’ta iktidarı kucaklayamayan parti, daha sonra 1993-1994 döneminde kısa bir süre John Smith (1938-1994) liderliğinde kalmıştır.

Tony Blair ve ailesi Downing Sokağı 10 numara girişinde

John Smith’ten sonra başa geçen Tony Blair ise (1953-), sandık performansı anlamında parti tarihinin en başarılı lideri olmuş ve 1997, 2001 ve 2005 genel seçimlerinde üst üste üç defa Başbakan seçilmiştir. Bu dönemde, London School of Economics’de ders veren sosyolog Anthony Giddens’ın “Üçüncü Yol” (Third Way) yaklaşımı çerçevesinde Avrupa Birliği yanlısı, merkeze yanaşmaktan çekinmeyen ve piyasa ekonomisini destekleyen bir tutum alan parti[43], bu sayede -ABD’deki Bill Clinton rüzgârından da destek alarak- çok başarılı olmuştur. “Yeni Sol” (New Labour) adı verilen bu yaklaşımda ideolojik/teorik liderliği Anthony Giddens üstlenirken, pratikte de Tony Blair gibi karizmatik bir lider ve etkileyici bir hatip bulunmuş ve bu sayede 1997-2010 döneminde İşçi Partisi (1997-2007: Tony Blair, 2007-2010: Gordon Brown) iktidarda kalmayı başarmıştır. Bu dönemin en önemli değişikliği, 1997 ve 1998 yıllarında yapılan referandumlar sonucunda İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’da bölge meclisleri kurulmasına izin verilmesi olmuştur. Ayrıca ekonomide toparlanılan ve gelir adaletsizliği konusunda aşama yapılan bu dönemde (bu dönemde 1998 tarihli National Minimum Wage Act ile asgari ücret standartları belirlenmiştir ve bu politika halen İngiliz halkınca son 30 yıldaki en başarılı siyasi hamle olarak değerlendirilmektedir[44]), dünya siyasetinde de Britanya’nın önemi yeniden herkese hatırlatılmaya çalışılmıştır. Bu dönemin bir diğer önemli ve somut icraatı da, yapılan müzakereler sonucunda “Hayırlı Cuma Antlaşması” (Good Friday Agreement) ile IRA’nın siyasi kanadı Sinn Fein’le anlaşılarak, Kuzey İrlanda kaynaklı terörizmin tamamen yok edilmesi ve barışın sağlanması olmuştur. Ancak özellikle ABD Başkanı George W. Bush’un Irak Savaşı’na destek vermesi, Başbakan Tony Blair’in popülaritesini ve başarısını ilerleyen yıllarda menfi yönde etkilemiş ve neticede, Blair, 2007 yılında yerini Maliye Bakanı Gordon Brown’a bırakmak zorunda kalmıştır. Brown döneminde, Blair döneminde uygulanan politikalar devam ettirilmiş ve nihayetinde 2010 seçimlerinden de birinci parti olarak çıkılması sağlanmıştır. Ancak buna karşın, Muhafazakâr-Liberal koalisyon hükümeti kurulunca, yıllar sonra iktidar devredilmek zorunda kalmıştır.

Tony Blair-Gordon Brown

2010 genel seçimlerinde iktidarın kaybedilmesi sonrasında, partinin yenilenmesi adına genç ve karizmatik bir siyasetçi olan Ed Miliband (1969-) İşçi Partisi’nin başına geçmiştir. AB yanlısı bir dış politika çizgisi benimseyen, ancak ekonomide Tony Blair döneminden farklı hareket ederek yeniden sendikalara ve sol politikalara yönelen Miliband, Avrupa’da ve dünyada partinin adından sıkça söz ettirmeyi başarmıştır. Partinin eski ideologlarından Ralph Miliband’ın oğlu olan ve Dış İşleri Bakanlığı yapmış David Miliband gibi bir ağabeye sahip olan genç Miliband, 2015 yılındaki genel seçimlere de son derece iddialı ve Başbakan olma umuduyla girmiştir. Ancak Miliband’ın da seçimlerde Muhafazakâr Parti’yi alt edememesi neticesinde, 2015 yılı Eylül ayında parti liderliğine -Andy Burnham, Yvette Cooper ve Liz Kendall gibi adayları geçerek- sosyalist çizgide siyaset yapan deneyimli politikacı Jeremy Corbyn (1949-) seçilmiştir. Labour, Corbyn liderliğinde 2016 yılında Londra Belediye Başkanlığını Sadık Han ile kazanmış ve Londra’nın ilk Müslüman Belediye Başkanı’nın seçilmesine aracı olarak takdir toplamıştır. Buna karşın, parti, Corbyn liderliğinde beklenmedik bir şekilde Brexit yanlısı çizgide hareket etmiş ve bu süreci durdurma yönünde -önceki liderlerden Tony Blair’in eleştirilerine rağmen- aktif bir çaba içerisine girmemiştir. Ekonomide de, Labour, Corbyn liderliğinde eski tip sol ekonomi politikalarını ve kamulaştırmaları savunmaya başlamıştır. Bunlar liberal ve sağ çevrelerde tepki yaratmasına karşın, parti, anketlerde şu an için başarılı sayılabilecek bir performans göstermektedir ve ülkedeki birinci parti konumundadır. Ancak bu süreçte Jeremy Corbyn’nin liderliğini eleştiren ve partinin antisemitizme savrulduğunu iddia eden bir grup milletvekili de, 2019 yılı başlarında “Change UK” (Birleşik Krallık Değişim Partisi) adlı yeni bir siyasi parti kurmuş ve Labour’ın soldaki rakibi haline gelmişlerdir. Corbyn’nin somut politikalarına bakıldığında; zenginlerden daha fazla vergi alınması, “sıfır saat” adlı geçici işçi sözleşme sisteminin kaldırılması, özelleştirmelerin sona erdirilmesi, demiryolu ve enerji sektörlerinde kamulaştırmaya gidilmesi, Londra gibi büyükşehirlerde kira kontrolü uygulaması yapılması, Birleşik Krallık bütçesinde savunmaya ayrılan payın azaltılması, Orta Doğu’da barış için tüm aktörlerle görüşülmesi ve IŞİD’e yönelik operasyonlar da dahil olmak üzere Orta Doğu’da hiçbir askeri müdahaleye girişilmemesi gibi Soğuk Savaş döneminin sosyalist politikalarını çağrıştıran bazı fikir ve projeler olduğu görülmektedir.[45] Blair’den itibaren iyice merkeze yanaşan sosyal demokrat Labour’ın bu yeni çizgisi herkesi memnun etmese de, Corbyn’in anketlerdeki başarısı, eski tip sol politikalara Britanya’da en azından bir bölüm seçmen tarafından özlem duyulduğunu göstermektedir.

Ed Miliband-Jeremy Corbyn

Partinin İdeolojisi
İşçi Partisi, kuruluşundan itibaren bir “sol parti” kimliği taşımaktadır. Partinin tarihi de ispatlamaktadır ki, Labour, Britanya’daki işçi/emekçi sınıfının sorunlarını ulusal siyasetin konusu yapmak ve bunları çözmek amacıyla 20. yüzyıl başlarında kurulmuştur. Nitekim partinin kurucuları arasında dönemin etkili işçi sendikalarının liderleri ve Fabian Topluluğu gibi sosyalist entelektüel gruplara mensup etkili kişiler bulunmaktadır. Bu anlamda, Muhafazakâr Parti’den bu partiye yönelen eleştirilerin temelinde, İşçi Partisi’nin bir “sınıf partisi” özelliği göstermesi bulunmaktadır. Ancak Mümtaz Soysal’ın daha 1957 yılında işaret ettiği üzere[46], İşçi Partisi, zamanla “sınıf partisi” kimliğinden sıyrılarak bir “kitle partisi” haline gelmiştir. Partiye üye olan ve destek veren gruplar incelendiğinde; daha 20. yüzyıl başından itibaren sadece emekçi sınıfların değil, orta ve üst sınıflardan kimselerin de partide yer aldığı görülmektedir. Hatta denilebilir ki, 1990’lardan itibaren, parti, Tony Blair liderliğinde, “kitle partisi”nin daha güncel bir yorumu olan “catch-all party” (herkese hitap eden parti) dönüşümünü de tamamlamıştır. Buna karşın, parti içerisindeki farklı ideolojik grup ve akımlar halen varlığını sürdürmektedir. Bu grupları iki ana eksende toplamak gerekirse; bir tarafta partinin klasik sol politikalarını sürdürmesini isteyen “radikal” kanat, diğer tarafta ise partinin merkeze yanaşmasını isteyen “ılımlı” kanat bulunmaktadır. Tony Blair dönemi “ılımlı” kanadın iktidarına iyi bir örnek olarak verilebilir. Halen devam eden Jeremy Corbyn dönemi ise, “radikal” kanadın öne çıktığı bir dönem olarak dikkat çekmektedir. Bu iki grubun ideolojik mücadelesinin ekseninde ise ekonomi bulunmaktadır. Radikal kanat ekonomide sosyalist uygulamaların devamını ve hatta yaygınlaştırılmasını savunurken, ılımlı kanat piyasa ekonomisi yanlısı politikalar önermektedir. Dış politikada da, radikal kanadın barış vizyonu daha anti-emperyalist ve sert tedbirler içerirken, ılımlı kanat da ABD ve NATO yanlısı duruş daha belirgindir.

Hugh Gaitskell

Bu iki grup arasındaki tarihsel kırılmaya bakıldığında, 1950’li yıllar ön plana çıkmaktadır. Zira 1950’lere kadar partide farklı düşünen grup ve kişiler olsa da, genel anlamda devletçi-kamucu ekonomi politikalarının uygulanması konusunda bir görüş birlliği vardır. Ancak 1950’lerde, Ulusal Sağlık Sistemi-NHS’yi kuran sosyalist Nye Bevan/Aneurin Bevan destekçisi olan “Bevanites” (Bevancılar) grubu ile (bazı kaynaklarda bu gruba Gelenekçiler-Traditionalists adı verilmektedir) daha liberal çizgideki Hugh Gaitskell destekçisi olan “Revionists” (Revizyonistler) grubu (bu gruba bazı kaynaklarda Modernleşmeciler-Modernizers olarak işaret edilmektedir) arasındaki ideolojik zıtlaşma ile başlayan bu ikili yapı, günümüze kadar bile devam etmiş ve parti içerisinde hep daha soldaki bir kanatla daha merkezdeki bir kanat arasında rekabet varolagelmiştir. Güncel bir değerlendirme yapmak gerekirse; partinin daha liberal olan “merkez” kanadını Tony Blair çizgisini savunan Blairciler (Blairites), sosyalist çizgideki “sol” kanadını ise Corbynciler (Corbynistas) savunmaktadır.[47] Sol kanadın destekçisi geleneksel olarak işçi sendikaları üyeleri ve temsilcileriyken, merkez kanadı daha çok ortak sınıflar desteklemektedir. Partinin seçmen tabanına bakıldığındaysa; halen seçmenlerin 2/3’ünün mavi yakalı işçi sınıfı mensuplarından oluştuğu ve bu nedenle partinin sol politikalara tamamen sırt çevirmesinin sandıkta başarı anlamında sorun yaratabileceği görülmektedir.[48] Ancak mavi yakalılardan oluşan sol tabanın ve orta sınıfların merkez grup liderliğinde bir yapıyı birlikte desteklemesi de, -Tony Blair’in sandık başarısından görülebileceği üzere- gayet mümkündür.

Neil Kinnock

İşçi Partisi’nin ideolojik dönüşümü hakkında kapsamlı bir kitaba imzasını atan Noel Thompson, İşçi Partisi’nde liberalleşme eğiliminin Tony Blair öncesinde 1980’lerde -Thatcherizm’in etkisiyle- Neil Kinnock ile başladığını düşünmektedir.[49] Ancak bu durumun somutlaşması, kuşkusuz, Tony Blair’in ve ekibinin partinin başına geçmesiyle olmuştur. O döneme damgasını vuran sol anlayışı kavrayabilmek için, Maliye Bakanı olan ve sonradan Blair’in yerine Başbakanlık da yapan Gordon Brown’ın şu sözüne bakmak yeterli olacaktır: “Rekabetten kuşku duymak yerine bunu kucaklamalıyız. İş dünyası ve girişimcilerden şüphe duymak yerine, girişimci kültürünü kutlamalıyız.”[50] Parti hakkında kapsamlı bir akademik çalışma yapan Tudor Jones ise, partinin merkeze yanaşması ve çağın gerekleri doğrultusunda modernleşmesini daha çok Neil Kinnock sonrasında başa geçen John Smith ve Tony Blair ile özdeşleştirmektedir.[51] Smith’in kutuplaştırıcı olmayan birleştirici liderliğinin partinin sağ ve sol kanatları arasında bir uzlaşı ortamı sağladığını düşünen Jones, bu bağlamda onun ani vefatı sonrasında partinin sembol isimlerinden Tony Benn’in övgü dolu sözlerine vurgu yapmaktadır.[52] Bu bağlamda, Benn, Clement Attlee ve Harold Wilson dönemlerinde de aslında partinin sağ ve sol kanatları arasında dayanışmanın olduğunu ve John Smith’in de kötü geçen 1980’lerden sonra bunu sağlamayı başardığını söylemiştir.[53]

John Smith

Günümüzde, Jeremy Corbyn liderliğinde sol kanadın yeniden güçlenmeye başlandığı ve Tony Blair’in partiyi üç defa üstüste iktidara taşıdığı “Yeni Sol” döneminin eleştirildiği görülmektedir. Bu bağlamda, partinin Tony Blair dönemi politikasına yön veren Anthony Giddens’ın fikirlerini incelemekte fayda vardır. 2010 yılında İşçi Partisi’nin iktidarda olduğu ve kendi fikirlerini uyguladığı bu dönemde yaşananların bir özeleştirisini yapan düşünür Anthony Giddens, Labour hegemonyasının sona erdiği bu yeni dönemde İşçi Partisi’ni eleştirmenin kolay olduğunu, ancak partinin aslında döneminin diğer sosyal demokrat hareketlerinin hepsinden (Almanya’daki SPD ve lideri Gerhard Schröder, Fransa’daki Sosyalist Parti-PS ve Lionel Jospin, ABD’deki Demokratlar ve lideri Bill Clinton ve hatta İskandinavya’daki sosyal demokrat partiler) daha uzun süre (14 yıl) başta kalabildiğini yazmıştır.[54] Giddens, ayrıca İşçi Partisi’nin yeni programını oluştururken dünyadaki önemli gelişmelerden (küreselleşme, bilgi çağının gelişi, daha konuşkan ve eleştirel bir vatandaş kitlesinin yetişmesi ve otoriteye saygının azalması gibi) esinlendiklerini, ekonomide Keynesçiliğin yerini piyasa mantığının alması ve Tony Blair gibi karizmatik bir lider bulunması gibi gelişmelerle de partinin yükselişi için uygun bir ortamın oluştuğunu belirtmiştir.[55] Giddens, ayrıca küreselleşmenin patladığı ve terör örgütlerinin bile ulus-aşırı hale geldiği bir dönemde ulusal egemenlik kavramının da haliyle sorgulanmaya başladığını ve dış müdahalelerin meşru ve gerekli hale gelebildiğini açıklamıştır. Bu bağlamda, Blair’in desteği ve teşvikiyle Amerikalıların gerçekleştirdiği Bosna, Kosova ve Sierra Leone askeri müdahalelerini başarılı örnekler olarak öne çıkaran Giddens, Irak Savaşı’nın ise bir başarısızlığa dönüştüğünü kabul etmektedir.[56] Ayrıca “Yeni Sol” programının Thatcherizm’in devamı olduğu yönündeki görüşleri de reddeden İngiliz akademisyen, Thatcher ve neo-liberaller için gelir adaletsizliğinin önemli bir mesele olmadığını, oysa kendi programlarının merkezinde bu konuda mücadele vermek olduğunu hatırlatmaktadır.[57] İşçi Partisi içerisinde aradan yıllar geçmesine karşın halen Blaircilerin (Blairites) bulunduğunu da sözlerine ekleyen Giddens, bu anlamda o dönemi bir başarı hikâyesi olarak algılamaya devam etmektedir.

Anthony Giddens

Parti, bunun yanı sıra, kuruluşundan beri federal bir parti hüviyetindedir.[58] Bu doğrultuda, partinin İngiltere, Galler ve İskoçya’da örgütleri bulunmaktadır. Partinin güçlü bir gençlik örgütü de (Labour Youth) bulunmaktadır.[59] Partinin “gölge kabine” (shadow cabinet) uygulamasını da aralıksız sürdürmesi de, iktidara güçlü bir talip olduğunun göstergesidir.[60] Ayrıca parti içerisindeki ideolojik tartışmaların temelinde, ortak mülkiyete vurgu yapan ve 1918 yılından beri parti programında var olmuş meşhur “4. madde” (clause 4) bulunmaktadır.[61] Tony Blair döneminde eski tip sosyalizm anlayışı nedeniyle parti programından çıkarılan bu madde, şimdilerde Jeremy Corbyn liderliğinde yeniden gündeme getirilmeye başlanmıştır.[62] Dolayısıyla, parti içerisindeki iki kanatlı yapının devam edeceğini öngörmek için kâhin olmaya gerek yoktur.

Sonuç
Sonuç olarak, İngiliz İşçi Partisi, 20. yüzyıl başlarında işçi sınıfının demokrasiye katılması ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi ihtiyacı nedeniyle bir zorunluluk olarak ortaya çıkmış ve Britanya demokrasisine Muhafazakâr Parti ile birlikte en büyük katkıları vermiş olan güçlü ve köklü bir sol partidir. Partinin daha uzun on yıllar boyunca Britanya’da egemen partilerden biri olması beklenmektedir. Buna karşın, partinin zamanın ruhuna uygun şekilde gerekli ideolojik değişim ve dönüşümleri gerçekleştirmesi ve gençlik teşkilatı vasıtasıyla sürekli yeni nesil kanaat önderleri yetiştirmesi bir zorunluluktur. Partinin Jeremy Corbyn liderliğinde ve sol kanadın ön planda olduğu yeni dönemde nasıl bir performans göstereceği ise merak konusudur.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

KAYNAKÇA
[1] “UK political party membership figures: August 2018”, House of Commons Library, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://commonslibrary.parliament.uk/parliament-and-elections/parliament/uk-political-party-membership-figures-august-2018/.
[2] İçerisinde bulunduğumuz 2019 yılı Mayıs ayından bir anket çalışması için; https://www.opinium.co.uk/political-polling-14th-may-2019/.
[3] “Labour Party”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Labour-Party-political-party.
[4] Mümtaz Soysal (1957), “İngiliz İşçi Partisi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı: 1, s. 74.
[5] “Chartism”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/event/Chartism-British-history.
[6] Orijinal doküman buradan görülebilir; https://www.bl.uk/collection-items/people-charter.
[7] Mümtaz Soysal (1957), “İngiliz İşçi Partisi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı: 1, s. 75.
[8] Mümtaz Soysal (1957), “İngiliz İşçi Partisi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı: 1, s. 76.
[9] Mümtaz Soysal (1957), “İngiliz İşçi Partisi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı: 1, s. 76.
[10] “Fabian Society”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Fabian-Society.
[11] Gökhan Cesur (2018), “İngiltere’de Sosyal Demokrasi”, Tesa Derneği, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.tesadernegi.org/ingilterede-sosyal-demokrasi.html.
[12] Bakınız; https://fabians.org.uk/.
[13] Gökhan Cesur (2018), “İngiltere’de Sosyal Demokrasi”, Tesa Derneği, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.tesadernegi.org/ingilterede-sosyal-demokrasi.html.
[14] Hakkında bilgiler için, https://www.bbc.co.uk/history/historic_figures/keir_hardie_james.shtml.
[15] Mümtaz Soysal (1957), “İngiliz İşçi Partisi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı: 1, s. 76.
[16] Mümtaz Soysal (1957), “İngiliz İşçi Partisi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı: 1, ss. 76-77.
[17] Mümtaz Soysal (1957), “İngiliz İşçi Partisi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı: 1, s. 77.
[18] Mümtaz Soysal (1957), “İngiliz İşçi Partisi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı: 1, s. 77.
[19] Mümtaz Soysal (1957), “İngiliz İşçi Partisi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı: 1, s. 78.
[20] “Labour Party”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Labour-Party-political-party.
[21] “Labour’s Legacy”, Labour.org.uk, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://labour.org.uk/about/labours-legacy/.
[22] “Labour Party”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Labour-Party-political-party.
[23] Mümtaz Soysal (1957), “İngiliz İşçi Partisi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı: 1, s. 79.
[24] Bu program buradan okunabilir; https://pdcrodas.webs.ull.es/anglo/LabourPartyLabourAndTheNewSocialOrder.pdf.
[25] “Labour Party”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Labour-Party-political-party.
[26] “Labour’s Legacy”, Labour.org.uk, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://labour.org.uk/about/labours-legacy/.
[27] “Labour Party”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Labour-Party-political-party.
[28] “Labour Party”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Labour-Party-political-party.
[29] Buradan okunabilir; http://www.labour-party.org.uk/manifestos/1945/1945-labour-manifesto.shtml.
[30] “Labour’s Legacy”, Labour.org.uk, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://labour.org.uk/about/labours-legacy/.
[31] Hakkında bilgiler için; http://www.bbc.co.uk/history/historic_figures/bevan_aneurin.shtml.
[32] M. Tunçer Karamustafaoğlu (1961), “İngiliz İşçi Partisi (The British Labour Party)”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı: 1, Cilt 18, s. 241.
[33] Yunus Köse (2016), “İngiliz İşçi Partisi”, Seminer Ödevi, Danışman: Dr. Kazım Ateş, T.C. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, Erişim Tarihi: 25.05.2019, Erişim Adresi: https://www.academia.edu/31470642/%C4%B0NG%C4%B0L%C4%B0Z_%C4%B0%C5%9E%C3%87%C4%B0_PART%C4%B0S%C4%B0, s. 6.
[34] “Labour Party”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Labour-Party-political-party.
[35] “Labour Party”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Labour-Party-political-party.
[36] “Labour’s Legacy”, Labour.org.uk, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://labour.org.uk/about/labours-legacy/.
[37] “Labour’s Legacy”, Labour.org.uk, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://labour.org.uk/about/labours-legacy/.
[38] “Labour’s Legacy”, Labour.org.uk, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://labour.org.uk/about/labours-legacy/.
[39] “Labour Party”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Labour-Party-political-party.
[40] Yunus Köse (2016), “İngiliz İşçi Partisi”, s. 7.
[41] “Labour Party”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Labour-Party-political-party.
[42] Yunus Köse (2016), “İngiliz İşçi Partisi”, s. 8.
[43] Anne Mellbye (2003), “A brief history of the third way”, The Guardian, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/politics/2003/feb/10/labour.uk1.
[44] Bakınız; https://www.bbc.com/news/uk-politics-11896971.
[45] Gökhan Cesur (2018), “İngiltere’de Sosyal Demokrasi”, Tesa Derneği, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.tesadernegi.org/ingilterede-sosyal-demokrasi.html.
[46] Mümtaz Soysal (1957), “İngiliz İşçi Partisi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı: 1, s. 89.
[47] Yunus Köse (2016), “İngiliz İşçi Partisi”, s. 12.
[48] “Labour Party”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Labour-Party-political-party.
[49] Noel Thompson (2006), Political Economy and the Labour Party, 2nd edition, New York: Routledge, s. 235.
[50] İngilizce özgün ifade şu şekildedir: “Instead of being suspicious of competition we should embrace it... Instead of being suspicious of enterprise and entrepreneurs, we should celebrate an entrepreneurial culture.” Bakınız; Noel Thompson (2006), Political Economy and the Labour Party, 2nd edition, New York: Routledge, s. 267.
[51] Tudor Jones (1996), Remaking the Labour Party: From Gaitskell to Blair, New York: Routledge, s. 97.
[52] Tudor Jones (1996), Remaking the Labour Party: From Gaitskell to Blair, New York: Routledge, s. 97.
[53] Tudor Jones (1996), Remaking the Labour Party: From Gaitskell to Blair, New York: Routledge, s. 97.
[54] Anthony Giddens (2010), “Anthony Giddens: The rise and fall of New Labour”, New Statesman America, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.newstatesman.com/uk-politics/2010/05/labour-policy-policies-blair.
[55] Anthony Giddens (2010), “Anthony Giddens: The rise and fall of New Labour”, New Statesman America, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.newstatesman.com/uk-politics/2010/05/labour-policy-policies-blair.
[56] Anthony Giddens (2010), “Anthony Giddens: The rise and fall of New Labour”, New Statesman America, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.newstatesman.com/uk-politics/2010/05/labour-policy-policies-blair.
[57] Anthony Giddens (2010), “Anthony Giddens: The rise and fall of New Labour”, New Statesman America, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.newstatesman.com/uk-politics/2010/05/labour-policy-policies-blair.
[58] “Labour Party”, Encyclopedia Britannica, Erişim Tarihi: 23.05.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Labour-Party-political-party.
[59] Bakınız; http://www.labouryouth.ie/.
[60] Partinin güncel gölge kabinesine buradan bakılabilir; https://labour.org.uk/people/shadow-cabinet/.
[61] Bakınız; http://www.labourcounts.com/oldclausefour.htm.
[62] Özgün İngilizce ifade şöyledir: “To secure for the workers by hand or by brain the full fruits of their industry and the most equitable distribution thereof that may be possible upon the basis of the common ownership of the means of production, distribution, and exchange, and the best obtainable system of popular administration and control of each industry or service.” Bakınız; Aisha Gani (2015), “Clause IV: a brief history”, The Guardian, Erişim Tarihi: 25.05.2019, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/politics/2015/aug/09/clause-iv-of-labour-party-constitution-what-is-all-the-fuss-about-reinstating-it.

Hiç yorum yok: