27 Nisan 2019 Cumartesi

Bahçeşehir Üniversitesi’nde Düzenlenen Global Liderlik Forumu’ndan Türk-Amerikan İlişkilerine Dair İzlenimler


Bahçeşehir Üniversitesi Hükümet Liderlik Okulu tarafından düzenlenen Global Liderlik Forumu (Global Leadership Forum), 27-28 Nisan 2019 tarihlerinde Bahçeşehir Üniversitesi’nde düzenlenmektedir. Yaklaşık 20 yıldır düzenlenen bu etkinliğin mimarı ve organizatörü olan Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Sayın Doç. Dr. Burak Küntay’ın daveti üzerine, ben de bugün bu etkinliğin ilk gününde düzenlenen ilk iki oturuma katılma şansı yakaladım. Bu yazıda, bugün düzenlenen ve tamamen Amerikalı konuşmacıların yer aldığı ilk oturumda vurgulanan Türk-Amerikan ilişkileri ve dünya siyasetine dair bazı önemli konuları okurlarımız için özetlemeye çalışacağım.

Türkiye’nin en önemli ABD Politikası uzmanlarından olan Doç. Dr. Burak Küntay’la Bahçeşehir Üniversitesi’nde

Doç. Dr. Burak Küntay, eski TBMM Başkanı Köksal Toptan ve Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın'ın açılış konuşmaları ardından, organizasyonda akademik tartışmalara geçilmiştir. Moderatörü Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Ofis Direktörü Dr. Sean Michael Cox olan “Amerikan Politikası Ekseninde Uluslararası İlişkilerin Yeni Parametreleri” (New Parameters of International Relations on the Axis of American Politics) başlıklı ilk oturuma, Amerikan Dış Politika Konseyi-American Foreign Policy Council (AFPC) Kıdemli Başkan Yardımcısı Ilan Berman, Global Policy Institute (GPI) Başkanı Paolo Von Schirach ve ABD İstanbul Başkonsolosluğu Politika ve Ekonomi Bölümü Şefi Vaida Vidugiris konuşmacı olarak katılmışlardır. Konuşmacıların tamamının stratejik konularla ilgilenmeleri ve Vaida Vidugiris’in halen ABD Dış İşleri kapsamında görev yapması nedeniyle, bu bölümde kamuoyuna açık olan söylenen bazı fikirler Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği açısından haber değeri taşımaktadır ve akademisyenler, stratejistler ve politika yapıcılar açısından da dikkate alınması gereken sözlerdir.

Paolo Von Schirach kürsüde konuşurken

Daha çok Amerikan dış politikası ve Türk-Amerikan ilişkilerinin konuşulduğu bu oturumda ilk konuşmacı olan Georgetown Üniversitesi misafir öğretim üyesi ve Global Policy Institute (GPI) Başkanı Paolo Von Schirach, Power Point sunumu eşliğinde gerçekleştirdiği konuşmasında, temel argüman olarak “Pax Americana” adı verilen ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurduğu düzenin eksiklerine karşın iyi bir sistem olduğunu belirtmiş ve konuşmasının ilerleyen bölümlerinde de ABD’nin küresel liderliğinin ortadan kalkması durumunda yaşanabilecekler konusunda endişe duyduğunu ifade etmiştir. ABD’nin demokrasi ve serbest piyasa ekonomisi gibi halen dünya genelinde kabul gören liberal değerlerin koruyucusu olduğunu belirten Von Schirach, buna karşın ABD’nin son dönemde -ekonomik büyüme olarak iyi bir performans göstermesine karşın- küresel siyasal ve güvenlik sorunlarına çözüm geliştirmek konusunda yetersiz kaldığını kabul etmiş; bunun nedeninin de dünya ekonomisinde Asya ülkelerinin, özellikle Çin’in etkisinin artması olduğunu vurgulamıştır. Önemli tarihsel figürlerden yaptığı alıntılarla zenginleştirdiği konuşmasında, Von Schirach, insanlık tarihi boyunca farklı topluluklar arasında savaşların yaşandığını ve gelecekte de bunların yaşanmaya devam edeceğini, bu nedenle ABD gibi liberal değerleri savunan bir süpergücün varlığının gerekli ve faydalı olduğunu açıklamaya çalışmıştır. Von Schirach, son dönemde ABD dış politikasında Çin’in Asya-Pasifik’te uyguladığı politikaların en önemli gündem maddelerinden biri haline geldiğini de vurgulamıştır.

Vaida Vidugiris

İkinci konuşmacı olarak kürsüye çıkan ve girişte yaptığı Türkçe konuşmayla salondan büyük alkış alan ABD İstanbul Başkonsolosluğu Politika ve Ekonomi Bölümü Şefi Vaida Vidugiris, 2007 yılında göreve başladığı ABD Dış İşleri kapsamında Kolombiya, Yunanistan ve Afganistan gibi farklı ülkelerde görev yapmış önemli bir kişidir ve 2018 yılı Ağustos ayından beri de İstanbul’da görev yapmaktadır. Vidugiris, konuşmasında, Amerikan dış politikasının temel değerlerini çoğunluğu gençlerden oluşan dinleyicilere açıklamaya çalışmış ve ilerleyen bölümlerde gelen bir soru üzerine de, değişen farklı Başkanlarla birlikte ABD’nin dış politika değerlerinin değişmediğini, yalnızca Başkanların tarzlarına göre önceliklerin değişebildiğini vurgulamıştır.

İlan Berman

Üçüncü ve son konuşmacı olan Washington’daki Amerikan Dış Politika Konseyi – AFPC’nin Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Missouri Devlet Üniversitesi Savunma ve Stratejik Etütler Bölümü öğretim üyesi İlan Berman ise, özetle dünyada güvenlik tehditlerinin arttığı zor bir dönemden geçildiğini anlattığı konuşmasının ilerleyen bölümlerinde Rusya Federasyonu ile ilgili olarak “revizyonist bir ülke” tanımını yapmış ve Moskova’nın 2008 Gürcistan ve 2014 Ukrayna hamleleriyle dünya barışı açısından halen büyük risk oluşturduğunu ispatladığını iddia etmiştir. Berman, ayrıca, ABD’nin de dış politikada tüm diğer ülkeler gibi hatalar yapabildiğini eski Birleşik Krallık Başbakanı Winston Churchill’den alıntıladığı “Americans will always do the right thing - after exhausting all the alternatives” (Amerikalılar diğer alternatifleri tükettikten sonra daima doğru olanı yaparlar) sözüyle açıklamaya çalışmıştır. Berman, bunun yanı sıra, IŞİD’le ve küresel terörle mücadelenin sona ermediğini ve IŞİD’in Suriye’den çıktıktan sonra Kuzey Afrika ve Asya’ya doğru yönelerek, en son Sri Lanka’da yaşanan terör eyleminde görüldüğü üzere küresel barışa zarar vermeye devam ettiğini söylemiştir.

Global Liderlik Forumu 2019 programı

Oturumun en ilginç anları ise soru-cevap bölümünde yaşanmıştır. Bu bölümde söylenen bazı ifadeler, Türk-Amerikan ilişkileri açısından büyük önem taşımaktadır. Öncelikle, her üç konuşmacı da, Türkiye’nin Rusya Federasyonu’ndan S-400 hava savunma sistemi satın almasının Türk-Amerikan ilişkileri açısından son derece riskli bir hamle olacağını vurgulamışlardır. Hatta konuşmacılardan Paolo Von Schirach, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in ılımlı sözlerini[1] de aşarak, bu konunun NATO ile Türkiye arasında büyük bir krize dönüşebileceğini iddia etmiştir. Tüm konuşmacılar, S-400 sisteminin önceki bir Rus yapımı sistemle kıyaslanamayacağını ve S-400’leri alması halinde, Türkiye’nin ortak üreticilerinden olduğu F-35 savaş uçaklarını almayı unutması gerektiğini vurgulamışlardır. Bu şekilde, Amerikalı konuşmacılar, Türk karar vericilerine uyarılarını açık bir dille belirtmişlerdir. Dolayısıyla, Türkiye Cumhurbaşkanı Ekselansları Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet üyelerinin bu konudaki ısrarlı duruşları da dikkate alındığında, önümüzdeki haftalarda Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni ve ciddi bir krizin yaşanacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yoktur. Bu, kuşkusuz ekonomik, siyasal, kültürel ve toplumsal birçok farklı boyutu olan Türk-Amerikan ilişkilerinin kopması anlamına gelmeyecektir; ancak ABD ile zıtlaşma yaşanılan zor bir siyasi konjonktüre girileceğinin de farkında olmak gerekir.

Ayrıca Amerikalı konuşmacılar, yine soru-cevap bölümünde, ABD’nin PYD/YPG gibi Suriye’deki Kürt gruplarına verdiği desteği de savunmuşlardır. Konuşmacıların tamamı, özellikle de İlan Berman, PYD/YPG’nin Washington’da PKK ile aynı çizgide algılanmadığını ve sahada IŞİD karşısında gösterdikleri başarılı performans nedeniyle, ABD yönetiminin Suriyeli Kürt savaşçıları müttefiki olan Türkiye ile savaşırken görmek istemediğini belirtmiştir. Vaida Vidugiris ise, ABD’nin terör örgütü kabul ettiği PKK ile mücadelede Türkiye’ye büyük yardımlar sağladığını belirtmiş ve PYD/YPG konusuna girmekten kaçınmıştır. Bir diğer önemli tartışma ise İsrail konusunda yaşanmıştır. Öğrencilerin İsrail’in politikalarını eleştirel bir dille kendilerine hatırlatması üzerine, konuşmacılardan İlan Berman, İsrail’in Ortadoğu’daki yegane demokrasi olduğunu ve kuruluşundan itibaren bu ülkenin Amerikan dış politikasında çok önemli bir yerinin olduğunu anlatmaya çalışmıştır.
Sonuç olarak, Amerikalı konuşmacıların katıldığı bu oturum oldukça faydalı geçmiş ve oturumdan şu mesajlar alınmıştır:
  • ABD’nin S-400 konusundaki tavrı gayet ciddi ve kalıcı olacaktır. Türkiye bu sistemi Rusya’dan satın alırsa, F-35’lerin teslimatı gerçekleştirilmeyecektir.
  • ABD’nin Suriye’den çekilmesi sonrasında da Kürtlere desteği devam edecektir. Washington, müttefiki olan Türkiye ile stratejik işbirliği yaptığı PYD/YPG arasında bir çatışma istememektedir. Bu nedenle, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yapacağı askeri operasyonun sınırlı olması talep edilmektedir.
  • Açıkça ifade edilmese de, ABD dış politikasının yeni dönemde Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu ve İran İslam Cumhuriyeti olarak üç temel hasım ülke etrafında kurgulanacağını düşünmek yerine olacaktır. Bu ülkelere Venezuela ve Kuzey Kore gibi ülkeler de eklenebilir.
  • ABD’nin müttefik algılamasında ise, İsrail, Japonya, Güney Kore ve Birleşik Krallık ile Avrupa ülkeleri ön sıralarda yer almaktadır. Bu ülkelere yoğun ticari çıkarlar bağlamında Suudi Arabistan ve bazı Arap ülkeleri ve krizlerin aşılması durumunda Türkiye de eklenebilir.
Birçok yabancı diplomat ve uzmana söz hakkı tanınan böyle bir organizasyona ev sahipliği yapan Bahçeşehir Üniversitesi’ni kutlarken, benzeri organizasyonların diğer üniversitelerimizde de yapılmasını diliyorum.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

[1] Bakınız; http://www.hurriyetdailynews.com/s-400-procurement-national-decision-nato-chief-142441.

Hiç yorum yok: