15 Mayıs 2015 Cuma

Çin Demokratikleşebilir Mi?


Günümüzde dünya ekonomisinin en önemli parçalarından birini oluşturan, ancak halen Çin Komünist Partisi’nin tek parti yönetiminin devam ettiği Çin Halk Cumhuriyeti’nde, ilerleyen yıllarda nasıl bir yönetim biçiminin kurulacağı, akademik dünyada önemli bir tartışma ve araştırma konusudur. İyimserler, Çin’in ilerleyen yıllarda zenginleşmesinin ve sınıflı toplumun ortaya çıkışının doğal sonucu olarak bu ülkede bir demokratikleşme hamlesi öngörürken, karamsarlar, Çin’in tek parti sistemini etki alanına girecek diğer dünya ülkelerine dayatmasından endişe etmektedirler. Bu yazıda Karşılaştırmalı Politika alanının önemli uzmanlarından Larry Diamond’ın “Why China’s Democratic Transition Will Differ From Taiwan’s” ve Baogang He’nin “Working with China to Promote Democracy” makaleleri ışığında, Çin’in demokratikleşme imkanlarını tartışmaya açacağım.

Çin’i, demokrasiye geçişi başarmış Tayvan’la kıyaslayan Diamond, iki ülke arasındaki önemli farklılıklara dikkat çekmekte ve bu nedenle Tayvan modelinin Çin’de uygulanmasının zor olduğunu belirtmektedir.[1]

Nüfus
Elbette Çin Halk Cumhuriyeti denilince akla gelen ilk unsur; bu ülkenin 1,4 milyara yakın olan devasa nüfusudur. Çin, nüfus anlamında Tayvan’dan 60 kat büyüktür. Şu bir gerçektir ki, çok kalabalık ve geniş ülkelerde demokrasinin işlemesi daha zor ve zahmetlidir. Ancak kusurlarına rağmen, 1,2 milyar nüfusu olan ve gelecekte nüfus anlamında Çin’i geçeceği ifade edilen Hindistan’da demokrasinin uygulanabilmesi, bu noktada Çin’in nüfus argümanına sığınmasını geçersiz kılmaktadır. Kendine özgü kontrollü koşullar altında (burada ABD’deki gibi iki partili bir sistem daha cazip durmaktadır), elbette Çin’de de demokrasi peki hala uygulanabilir. Bu noktada elbette yerel demokrasinin güçlendirilmesi ve Çin’de halihazırda bulunan 33 eyaletin kendi kendini yönetebilir hale getirilmesi, Çin devletinin elini güçlendirebilir. Ancak Çin Komünist Partisi ile Çin devleti içiçe geçmiş olduğu için, bu, ancak Komünist Parti’nin isteğiyle mümkün olabilir.        

Coğrafi Faktörler
Çin’in kurulu olduğu topraklar, Tayvan’ın 250 katıdır. Tayvan’da demokrasiye geçiş sürecinde yerel yönetimlere iyi penetre edebilen Tayvan devletinin aksine, Çin’de bu durumun gerçekleşmesi epey zor olabilir. Bu nedenle Çin Komünist Partisi ileri gelenleri, demokrasiye geçiş konusunda çekince sahibidirler. 1970’lerin sonlarında başlayan Tayvan’ın demokratikleşme sürecinde, milliyetçi Kuomintang (KMT) partisinin o dönemdeki lideri Chiang Ching-kuo, olumlu bir rol oynamış ve basın özgürlüğü ve diğer partilerin kurulmasına izin verilmesi gibi önemli reformlara imza atmıştır. Tayvan’ın “Sessiz Devrim” (Quiet Revolution) olarak adlandırılan bu reform süreci 1987 yılında sonuçlandırılmış ve 1996’da demokratik olarak seçilen ilk Tayvan Başkanı Lee Denghui ile, Tayvan demokrasiye geçişi başarıyla tamamlamıştır. Tayvan örneğinde bile 1978’den 1996’ya kadar süren oldukça uzun ve zahmetli bir dönüşümün gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu nedenle Çin Halk Cumhuriyeti demokrasiye geçiş kararı alsa bile, bunun ancak kontrollü, planlı ve yavaş yavaş gerçekleşmesi mümkün olabilir.   

Çin’in Ekonomik Mucizesinin Görünmeyen Yanları
Larry Diamond’a göre; Çin’in etkileyici ekonomik kalkınmasının arka planında, bu ülkede yeni ortaya çıkmaya başlayan çok önemli sorunlar yaşanmaktadır. Bunlardan ilki, sınıfsal eşitsizliklerin artışıdır. Komünist bir partinin idaresindeki Çin’de, hızlı zenginleşen şehirli tüccar nüfus ile kırsal alanlarda yaşayan Çinliler arasında büyük bir gelir farkı ve yaşam tarzı uçurumu yaşanmaktadır. İkinci önemli sorun ise çevre kirliliğidir. Kontrolsüz ekonomik büyüme, beraberinde büyük çevre sorunlarını (özellikle büyük şehirlerdeki hava kirliliği) getirmektedir. Ancak Çin Başbakanı Li Keqiang’ın son açıkladığı ve ekonomik büyümeyi yüzde 7 ile sınırlamayı öngören ekonomik hedefler beyannamesinde, çevre sorunlarının üzerinde daha fazla durulacağının açıklanması, bu noktada ümit verici bir gelişme olarak değerlendirilebilir.[2] Üçüncü önemli sorun, Devlet Başkanı Şi Cinping’in ısrarla üzerine gitmeye çalıştığı artan yolsuzluk iddialarıdır. En son Bo Şilay olayı[3] ile medyatik hale gelen bu yolsuzluk sorunu, kimilerine göre ise Komünist Parti içerisindeki liberal kanadın muhafazakar kanadı tasfiye etme çabalarının bir sonucudur. Diamond’a göre, Çin’de son yıllarda organize suç ve mafya etkinliği de giderek artmaktadır. Bu nedenle bazı şehirlerde çağdaş yerel lordlar dahi ortaya çıkmıştır. Beşinci önemli sorun ise, büyük şehirlere göç eden on milyonlarca kırsal kesimden gelme genç nedeniyle artan genç işsizliği ve bunun yarattığı sosyal patlama riskleridir.

Zamanlama
Tayvan’la Çin’i demokratikleşme açısından kıyaslamaya devam eden Diamond, zamanlama açısından da Tayvan’ın şanslı bir döneme denk geldiğini ifade etmektedir. ABD ile Çin’in yakınlaşmasından (detant) sonra, bu ülke ile daha iyi geçinebilmek adına demokrasiye geçmeyi planlayan Tayvan, 1974-1988 yılları arasındaki Huntington’ın deyimiyle “üçüncü dalga” demokrasileri arasında yerini almış ve bu dönemin olumlu havasının semeresini görmüştür. Oysa günümüzde güvenlik politikaları yeniden ağır basmaya başlamış ve ABD ile Çin’in Asya’daki nüfuz mücadeleleri artmışken, Çin’den cesur demokratikleşme adımları beklemek oldukça saf bir yaklaşım olacaktır.

Çinli Liderlerin Demokrasiye Bakışı
Bunun yanında Çinli liderlerin demokrasiye bakışlarında da temel bir inançsızlık olduğu tespiti yapılmalıdır. Elbette bunun temel nedenleri, Çin’in eğitim seviyesi ve ekonomik ortalamasının henüz sağlıklı bir demokrasinin kurulmasına engel olabileceği yönündeki endişelerdir. Batı’daki gibi şirketler, bürokrasi (devlet) ve halk arasında oturmuş bir yönetim düzeni ve dengenin kurulması, Çin gibi devasa ülkelerde çok zor olabilir. En son Arap Baharı örneğinde görüldüğü üzere, demokratikleşme sürecinde yaşanan ve bazı ülkelerin bölünmesine ya da iç savaş yaşamalarına neden olan gelişmeler de, Çinli liderlerin teknokrasiye dayalı görüşlerini kuvvetlendirmekte ve demokrasi düşüncesini zayıflatmaktadır. Çin’in bölünmesinden (Tibet, Doğu Türkistan vs.) endişe eden Çinli liderler, bu nedenle gücü demokrasiye tercih etmektedir. Yakın geçmişte ABD Başkanları Bill Clinton’ın Tibet’e, George W. Bush’un da Tayvan’a verdiği destek, Çinli liderlerin bu görüşlerini güçlendirmektedir. Ayrıca Baogang He’nin dikkat çektiği bir unsur, demokratikleşme taleplerinin Çinli liderler tarafından genellikle “Batı’nın Çin’i karıştırmak için tasarlanmış bir oyunu” gibi algılanmasıdır.[4] Bu görüşe, halk da yoğun biçimde destek vermektedir. Örneğin, 2005 yılında Global Times’da yayınlanan bir ankette, Çin halkının yüzde 59’unun ABD’nin kendilerini çevrelemeye çalıştığını düşündükleri ve yüzde 79’unun ABD’ye olumsuz baktıkları sonucu ortaya çıkmıştır.

Demokrasi Olmamanın Dezavantajları
Bu zorluklara karşın, kontrollü de olsa bir demokrasiye geçmemenin de Çin’e çeşitli sorunlar yarattığı belirtilebilir. Örneğin, Çin’in bugün bölgede Güney Kore ve Japonya gibi önemli devletler tarafından bir tehdit olarak algılanmasında temel etken, bu ülkenin komünist tek parti sistemi ve bunun kendilerine de yayılmasından endişe eden bu ülke halklarıdır. Ayrıca elbette Batı kamuoyunda Çin’deki tek parti sistemi her zaman eleştiri konusu olmaya devam edecektir. Bu noktada demokratik bir rejimin inşa edilememesi, bu tarz eleştirilerin de artmasına ve ülkenin dış politikada gücünün azalmasına neden olmaktadır.

Sonuç
Tüm bu nedenlerle, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kısa ve orta vadede dışarıdan bir zorlama olmadan demokrasiye geçebileceğini düşünmek hatalı olacaktır. Bu yüzden, ABD açısından bu ülkeyi demokrasiye geçiş konusunda zorlamak yerine izlenebilecek daha iyi bir politika alternatifi, bu ülke ile birlikte çalışmak ve Çin dış politikasının agresifleşmesini engellemek olacaktır.          

Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

Kaynakça
[1] Diamond, Larry (2008), “Why China’s Democratic Transition Will Differ From Taiwan’s”, in Bruce Gilley & Larry Diamond eds., Political Change in China: Comparisons with Taiwan, Boulder, CO: Lynne Rienner Publishers, ss. 243-257, http://fsi.stanford.edu/sites/default/files/Gilley-PDF-11.pdf.
[3] Bu konuda bir yazı için; http://politikaakademisi.org/bo-silay-vakasi/.
[4] He, Baogang (2013), “Working with China to Promote Democracy”, CSIShttp://csis.org/files/publication/TWQ_13Winter_He.pdf.

Hiç yorum yok: