11 Aralık 2014 Perşembe

Siyasal Sistemler: Çin Halk Cumhuriyeti


Coğrafi ve Genel Bilgiler:
Kuzeyinde Moğolistan, kuzey doğusunda Rusya ve Kuzey Kore, doğusunda Sarı Deniz ve Doğu Çin Denizi, güney doğusunda Güney Çin Denizi, güneyde Vietnam, Laos, Birmanya, Hindistan, Bhutan ve Nepal, güney batıda Pakistan, Afganistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Kazakistan ile çevrili bir Uzakdoğu ülkesi olan Çin Halk Cumhuriyeti, 1,4 milyara yakın nüfusu ile dünyanın en kalabalık ülkesidir.[1] Başkenti Pekin olan ülke, aynı zamanda Rusya Federasyonu ve Kanada’dan sonra dünyanın en büyük yüzölçümüne sahip 3. ülkesi durumundadır.[2]

Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından açıklanan istatistiklere göre, satın alma paritesinde Amerika Birleşik Devletleri’ni geçerek dünyanın en büyük ekonomisi ünvanını kazanan[3] Çin, Dünya Bankası (WB) 2013 verilerine göre gayrisafi milli hasıla açısından da ABD’nin ardından 2. sıradadır.[4] Ancak Çin, nüfus fazlalığı sayesinde total anlamında bu şekilde üst sıralara çıkabilse de, kişi başına düşen gayrisafi milli hasıla açısından 2013 IMF verilerine göre, 7000 Amerikan doları civarında bir ortalama gelir ile kendisine ancak 82. sırada yer bulabilmektedir.[5] Yine UNDP’nin hazırladığı 2014 yılı insani gelişmişlik endeksi açısından bakıldığında, Çin dünyada 91.’lik gibi oldukça alt sıralarda kalmaktadır.[6] Ülke nüfusunun % 92 gibi çok büyük bir bölümü Han ulusu olarak bilinen etnik Çinlilerden oluşsa da, Hanlar dışında ülkede toplam 55 farklı etnik grup vardır. Bu 55 etnik gruptan bazılarının Çince'den tamamen farklı olan kendi lisan, kültür ve inançları bulunmaktadır.

Çin Halk Cumhuriyeti haritası

Tarihçe:
Dünyanın en kadim medeniyetlerinden birisi olarak kabul edilen Çin’in yazılı tarihi, 5000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Günümüz medeniyetinin temel taşlarını oluşturan kâğıt, barut, pusula ve matbaacılık gibi pek çok buluşun kökenleri Antik Çin medeniyetine dayanmaktadır.[7] Çin’in modern tarihi ise daha çok 20. yüzyıldan başlatılır. Çin’de binlerce yıldır süren hanedanlık yönetimi, 1912'de Sun Yat-sen liderliğindeki milliyetçilerin (Kuomintang) yönetimi ele geçirmesi ile son bulmuştur. Sun Yat-sen’in ardından liderliği devralan Chiang Kai-shek döneminde milliyetçiler tarafından dağıtılan Çin Komünist Partisi (ÇKP) ise, İkinci Dünya Savaşı süresince gösterdikleri kahramanca mücadeleler sonrasında 1949'da Mao Zedong önderliğinde büyük bir devrim gerçekleştirerek ülke yönetimini ele geçirmişlerdir. Bugün halen ayakta olan Çin Halk Cumhuriyeti’ni kuran olay, işte Mao ve ÇKP’li arkadaşlarının 1949 yılında gerçekleştirdiği bu büyük halk devrimidir.

ÇKP’nin 65 yıllık iktidarına baktığımızda; Çin’in bu dönemde oldukça sıkıntılı süreçlerden geçtiği, ancak bugün gelinen nokta itibarıyla ÇKP iktidarının bir başarı hikayesi olduğu vurgulanmalıdır. Zira 1949 yılına kadar zayıf bir tarım ülkesi olarak kalmış Çin, bugün ABD ile beraber dünyanın süper güçlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Ancak Çin’in bu noktaya gelmesi hiç de kolay olmamıştır. Hatta Çin Komünist Partisi’nin 65 yıllık iktidarı boyunca Çin halkı çok sıkıntılı dönemler geçirmek zorunda kalmıştır.[8]

Çin Halk Cumhuriyeti denince akla gelen ilk konulardan biri, kuşkusuz ülkenin devasa nüfusu ve devam eden nüfus artışıdır. Bugün nüfusu neredeyse 1,4 milyara ulaşmış olan Çin’in nüfusu, 1950 yılında 535 milyon civarlarındadır. 1970 yılında bu rakam 840 milyonu bulmuş, 1980’lerin başında ise 1 milyarı geçmiştir. Nüfus artışını önlemek için Çin Komünist Partisi son 30 yıldır etkili bir cezalandırma ve az çocuğu teşvik edici ödüllendirme politikaları uygulamaktadır. Çin’in devasa nüfusu, kuşkusuz insan kaynağı ve stratejik açıdan önemli bir artıdır. Nitekim Çin’de ucuz işgücünün sağlanması (yabancı yatırımcıyı cezbeden bir faktördür) ve geniş bir kara ordusunun kurulması oldukça kolay olmaktadır. Ancak gelir adaletsizliğini azaltmak ve halkın refah seviyesini yükseltmek gibi Komünist Parti’nin büyük önem verdiği konular gündeme gelince, Çin’in devasa nüfusu ve nüfus artış oranı kuşkusuz önemli bir sorun haline gelmektedir. Çin Komünist Partisi’nin izlediği başarılı demografi politikalarıyla nüfus artışı son yıllarda normal bir seviyeye çekilmiş gibi görünmektedir. Çin’in en büyük dezavantajlarından birisi de; ülkenin büyük kentler haricinde hala büyük ölçüde kırsal ve zirai olmasına karşın, topraklarının ancak yüzde 20’sinin işlenebilir durumda bulunmasıdır. Nüfus, genellikle işlenebilir toprağın bulunduğu alanlarda yoğunlaşmıştır. Komünist Parti sayesinde son 20 yılda bazı şehirler çok büyümüş ve sınaî üretimin payı giderek artmıştır. Ancak Çin’in sanayileşmesi süreci, Great Leap Forward (Büyük İleri Atılım Hamlesi) gibi oldukça başarısız girişimlere de sahne olmuştur.

Başkan Mao önderliğindeki Çin Komünist Partisi (ÇKP), devrim sonrasında ilk olarak sosyalist hedeflerini biraz erteleyerek, ülkenin tamamında kontrolü sağlamaya çalışmıştır. Bilindiği üzere Chiang Kai-shek’in Tayvan’a kaçarak Çin’i temsil ettiğini iddia eden yeni bir hükümet kurması nedeniyle Çin Komünist Partisi uluslararası kamuoyunda ve kurumlarda dışlanmaya çalışılmıştır. Ancak Mao, Batı bloğunun meşruiyetini kazanmak yerine kendi halkına yönelmiş ve Hundred Flowers Campaign (Yüz Çiçek Açsın Bin Fikir Yarışsın) gibi kampanyalarla iktidarının meşruiyetini yükseltmeye ve devrimin amaçlarını halka yaymaya gayret etmiştir. Ayrıca Sovyetler Birliği ve Doğu bloğu ülkelerinin Çin’e desteği, bu zor dönemde Mao’nun uluslararası platformda konumunu rahatlatmıştır. Bu ilk dönemde tüm önemli endüstriler kamulaştırılmış, yabancı şirketlere el konulmuş ve devletçi sosyalist bir ekonominin temelleri atılmıştır. Ancak devrimin liderlerine göre; Çin’in komünist bir toplum idealine ulaşması için esas önemli olan, toprak reformunun gerçekleştirilmesidir. Oldukça katı ve acımasız bir şekilde toprak reformunu gerçekleştiren Mao, bu sayede ülkedeki nüfusun çoğunluğunu oluşturan fakir köylülerin çok büyük bir bölümünün desteğini sağlamıştır. Ancak toprak reformuna direnen toprak sahiplerine karşı kullanılan sert metotlar, kimi kesimlerce o dönemden başlayarak eleştiri konusu yapılmıştır. 1953 yılında Çin Komünist Partisi, Sovyetler Birliği’nden getirilen uzmanların denetiminde hazırlanan ilk beş yıllık kalkınma planını (GOSPLAN) uygulamaya koymuştur. Bu dönemde Çin Halk Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği’nden ekonomik destek ve teknolojik yardım da almıştır. İlk beş yıllık kalkınma planı, ağır sanayinin gelişmesine ve hızlı bir kalkınmaya yönelik idealist bir programdır ve oldukça başarılı olmuştur. Bu plan sayesinde Çin’de elektrik, çelik ve çimento üretimi inanılmaz ölçülerde artmıştır. 1958 yılına gelindiğinde herkes başarılı bir şekilde uygulanan Sovyet tipi beş yıllık kalkınma planının ikincisini beklemektedir. Ancak Mao’nun bu konuda farklı düşünceleri vardır.

Mao Zedong

Hızlı kalkınmayı, sanayileşmeyi ve bunu kontrol eden, planlayan, yürüten güçlü bir bürokratik elitin oluşmasını sosyalist idealler için büyük bir engel olarak görmeye başlayan Çin’in efsanevi lideri Mao, 1958 yılında ikinci beş yıllık kalkınma planı yerine kendi planı olan Great Leap Forward’ı uygulamaya koyar. Kırsal bölgelerde büyük komün çiftliklerinin yapılmasına ve zirai üretimin endüstrileşmeyle aynı anda arttırılmasına dayalı bu plan, büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmış ve Batılı kaynaklara göre kıtlık nedeniyle beş yıl içerisinde 10 milyon civarında insanın hayatına mal olmuştur. Bu büyük ileri atılım projesinin fiyaskoya dönüşmesi sonrası Nikita Kruşçev’in başlattığı Destalinizasyon sürecine tepki olarak Sovyetler Birliği’ni “goulash communism” yapmakla suçlayan ve bu nedenle Sovyet desteğini kaybeden Mao, halkın kendisine duyduğu büyük saygı ve sevgiye rağmen oldukça zor durumdadır. Her zaman “politics take command” diyen yani ekonomik, sosyal her olayın Marksist-Maoist ilkeler doğrultusunda belirlenmesi gerektiğini ifade eden Mao’nun partisinde, bu dönemden itibaren iki farklı grup ön plana çıkmaya başlamıştır. “Radikal Maoist” olarak adlandırabileceğimiz bir grup, Maoist ilkelerden vazgeçmeden ve realpolitik hesaplamalara girmeden partiyi ve ülkeyi yönetmek isterken, “Ilımlılar” olarak adlandırabileceğimiz bir diğer grup, Great Leap Forward’ın büyük bir felaketle sonuçlanması nedeniyle partinin ideolojik katılığının insan hayatını hiçe sayar hale gelmesini eleştirmiş ve ekonomide daha reformist, siyasette de daha pragmatist bir çizgi benimsemiştir. Ancak Ilımlılar, Mao’nun eleştirilemez kişiliğinin de etkisiyle halen partide zayıf konumdadırlar.

1960’lı yıllarda Ilımlıların eleştirilerini göz önünde bulunduran ve bu gruba daha yakınlaşan Liu Shaoqui ve Deng Xiaoping gibi Çin Komünist Partisi liderleri, ekonomiyi bir nebze olsun düzeltmeyi başarmış ve yeniden bir sanayileşme hamlesi başlatmışlardır. Ancak Deng ve Liu’nun yani partinin bürokratik kanadının hızla güçlendiğini ve adeta ayrı bir sınıf oluşturmaya başladığını düşünen Mao, toplumda yeni bir heyecan yaratmak ve devrim sonrası oluşan bürokratik eliti yok etmek amacıyla 1966 yılında “Büyük Kültür Devrimi” olarak bilinen Great Proletarian Cultural Revolution’ı başlatmıştır. Parti liderlerini ağır bir şekilde eleştiren ve birçok önemli kişiyi kapitalist yolu izlemekle (capitalist roader) suçlayan Mao’nun küçük “kızıl kitap”ından etkilenen genç Çinliler, bu dönemde Kızıl Muhafızları oluşturmuş ve birkaç yıl boyunca ülkedeki eğitim ve üretimi durdurarak ülkeyi çökme noktasına getirmişlerdir. Kızıl Muhafızlar, bu dönemde parti yöneticilerine yönelik saldırılarda bulunmuş ve binlerce kişi bu olaylarda vahşice linç edilmiştir. Çatışmaların artması üzerine, Çin Kurtuluş Ordusu (PLA) olaya el koyarak ülkede statükoyu sağlamıştır. Ancak geçen birkaç yıl içerisinde üniversiteler eğitime ara vermek, fabrikalar üretimi yavaşlatmak zorunda kalmış, Mao’nun devrim sonrası yozlaşmayı önlemek için tasarladığı Büyük Kültür Devrimi ülkede yapıcıdan çok, yıkıcı etkiler bırakmıştır. Kültür Devrimi sayesinde Mao’nun karısı Jiang Qing’in başını çektiği “Gang of Four” (Dörtlü Çete) partide kontrolü sağlamış ve Ilımlı kanadın hızla yükselen lideri Deng Xiaoping siyasetten uzaklaştırılmıştır.

1970’li yılların başında Mao’ya yakın olmasına karşın, Ilımlı edilebilecek bir isim olan Zhou Enlai, Çin Komünist Partisi’nin başına geçmiştir. Zhou Enlai, 1970’li yıllarda Çin Halk Cumhuriyeti’nin ABD ile başlayan yakınlaşmasının (detant) da mimarı olmuştur. Enlai, Mao ile Deng’in aralarını düzeltmiş ve Deng’e yeniden partide üst düzey bir görev vermiştir. Ancak katı Maoistler ve Ilımlılar arasındaki rekabet, Mao’nun ve Zhou Enlai’nin 1976 yılındaki ölümleri (year of the tiger) sonrası yeniden şiddetlenmiştir. Gang of Four (Dörtlü Çete), Deng’i partiden yeniden uzaklaştırmış, ancak mücadeleyi bırakmayan Deng kendi yandaşlarını parti içinde çok iyi örgütleyerek, Mao’nun varisi olarak önceden belirlenmiş olan Hua Guofeng’in yerine partinin başına geçmeyi başarmıştır. Gang of Four’u partiden uzaklaştıran ve Hua Guofeng’i etkisiz bir konuma getiren Deng Xiaoping, böylelikle partide kesin kontrolünü sağlamış ve Çin’in kaderini değiştirecek reform sürecini uygulamaya sokmuştur.

Deng Xiaoping

Zaten Çin Halk Cumhuriyeti’nin bir süper güce evrilmesinde belki de en büyük payı olacak kişi de Deng Xiaoping olacaktır. Deng, Batı dünyasında değeri yeni anlaşılmaya başlansa da, yaptığı reformlarla Çin’in bir endüstri devine dönüşmesine neden olan ve tarihe geçmiş bir liderdir. Mao’nun Great Leap Forward öncesi başarıyla uyguladığı modernizasyon ve endüstrileşme programının sağladığı altyapı sayesinde reformlarıyla ülkeyi bir dünya ekonomik devi haline getiren Deng, teknolojiye verdiği büyük önemle de hatırlanabilir. İdeolojik katılığı bir kenara koyan ve daha realist ve pragmatist bir siyaset izleyen Deng, ABD ve Batı bloğuna dâhil birçok ülkeyi Çin’in önemli ekonomik partnerleri haline getirmiştir. Bu sayede Çin, tek partili komünist sistemine rağmen Batı’da bir düşman değil, bir ekonomik partner olarak algılanmaya başlanmıştır. Siyasal alanda da önemli reformlar yapan Deng, yine de 1989 yılında Tiananmen Meydanı’nda iktidar karşıtı gösteri yapan muhalif öğrencilerin üzerine ateş açılmasına engel olamamıştır. Deng döneminde Çin toplumunda gözle görülür bir sınıflaşma vakası da gerçekleşmiş, ticaretle uğraşan yeni şehirli bir zengin sınıfı oluşmuştur. Nitekim bugün Çin’deki komünist düzenin üzerindeki en büyük tehdidi, bu hızlı sınıflaşma süreci ve yeni ortaya çıkan zengin kesimler oluşturmaktadır. Ancak kapitalist ülkeleri, bir anlamda kendi silahları olan serbest piyasa mekanizmasıyla kendi tarafına ya da en azından nötr bir pozisyona çekmeyi başaran Çin'de, Deng Xiaoping sonrası zengin ve yoksul arasındaki uçurumu büyüten hızlı ekonomik gelişimin zararlı etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik alternatif planlar üzerinde çalışmalar başlatılmıştır.

Deng sonrası başa geçen Jiang Zemin, Deng’in reformlarına kaldığı yerden devam etmiş ve Çin’in küresel ekonomideki önemi ve payı artmaya devam etmiştir. Bunun yanı sıra Zemin, Falun Gong tehlikesine karşı sert yöntemler izlemiş ve Komünist Parti gücünü ve meşruiyetini korumaya onun döneminde de devam etmiştir. 2003 yılında yapılan kongre sonrasındaysa üçüncü kuşak liderlerin sonuncusu olan Zemin’in yerine daha genç Hu Jintao partinin genel sekreteri ve devlet başkanı olmuştur. Hu Jintao döneminde Çin, Deng’in başlattığı yoldan ekonomik açılımını sürdürmüş ve dünya medyasında da kendisine daha fazla yer bulmaya başlamıştır. Hu Jintao’nun bir diğer önemli mirası ise, Çin’in bir büyük güç haline gelebilmesi için, ABD gibi “yumuşak güç” unsurlarına ağırlık vermesi gerektiğini söyleyen ilk lider olmasıdır. 8 Kasım 2012 tarihinde düzenlenen Çin Komünist Partisi’nin 18. Milli Kongresi’nde Komünist Parti Genel Sekreteri ve böylelikle Devlet Başkanı seçilen Şi Cingping (Xi Jinping) ise, Çin’in bugüne kadar başına geçen en karizmatik ve dünyaya açık lideri olarak Çin’in dünya liderliği hedefine uygun bir profil sergilemektedir.[9]

1 Haziran 1953 tarihinde Pekin’de dünyaya gelen Şi Cinping, Çin’de “princeling (genç prens)” lakabıyla tanınmaktadır. Cinping’in bu lakabı almasının sebebi, babası Xi Zhongxun’un (1913-2002) Çin Halk Cumhuriyeti’nin devrimci ilk nesil liderlerinden ve en önemli siyasi figürlerinden olmasıdır. Babası Mao ile beraber bizzat Çin Devrimi’ni örgütleyen kişilerden biri olan Cinping’e, bu nedenle Çin siyasetinde uzun bir süredir zaten “veliaht” gözüyle bakılıyordu. Devrimin en önemli isimlerinden biri olmasına karşın, Kültür Devrimi sırasında tutuklanan ve uzun yıllarını hapiste geçiren Zhongxun’un oğluna en büyük mirası ise, serbest piyasa ekonomisine klasik komünistler ve Maoculardan daha sıcak yaklaşımı ve 1989 yılında Tiananmen Meydanı’nda öğrencilerin üzerine ateş açan güvenlik güçlerine yönelik eleştirilerinin yarattığı saygın imajdır. Babasının bu saygın imajınından da yararlanarak kariyerinde hızla ilerleyen Cinping ise, hakkında pek az şey bilinen enigmatik, ama aynı zamanda klasik Çinli politikacılardan daha farklı olarak sıcakkanlı ve sempatik bir lider olarak ön plana çıkmaktadır. Babasının tutuklanması sonrası zor günler geçiren ve taşraya çalışma kampına gönderilen, ancak Komünist Parti’ye üye olarak ülkesi için çalışmaya devam eden Cinping, 1975-1979 yılları arasında Pekin’in saygın üniversitelerinden olan Tsinghua Üniversitesi’nde kimya mühendisliği okumuştur. Babasının salıverilmesinin ardından önü açılan Cinping, 1979-1982 yılları arasında Çin Komünist Partisi’nin önemli isimlerinden ve Merkezi Askeri Komisyon Genel Sekreteri Geng Biao’nun yardımcılığını üstlenmiş ve bu sayede Çin Halk Kurtuluş Ordusu ve Çin Komünist Partisi içerisindeki bağlantılarını geliştirmiştir. Detant sonrası Çin-ABD ilişkileri gelişirken, Cinping de 1985 yılında Amerika’daki tarım sistemini incelemek için bu ülkeye giden bir delegasyonda yer alarak, kısa bir süre bu ülkede Iowa’da yaşamıştır. Cinping’in Amerika’daki zamanlarından kalma en önemli alışkanlıklarının basketbol sevgisi ve Hollywood savaş filmlerine olan düşkünlüğü olduğu söylenmektedir. Kariyeri boyunca 4 önemli bölgede (Shaanxi 1969-1975, Hebei 1982-1985, Fujian 1985-2002, Zhejiang 2002-2007) görev yapan Cinping, sadakat ve yönetici yeteneklerinin büyük önem arz ettiği Çin Komünist Partisi’nde basamakları hızla yükselmiş ve 2007 yılında Şanghay’da parti yöneticiliğine atanması onu bekleyen parlak kariyerinin habercisi olmuştur. Özellikle 1999 yılında görev yaptığı Fujian eyaletinde meydana gelen bir rüşvet skandalının yarattığı sorunları başarıyla çözmesi, onu parti nezdinde bir yıldız haline getirmiştir. Cinping’in 2007 yılındaki 17. Milli Kongre’de Polit Büro’ya atanması ise, Çin’in 5. kuşak liderleri arasına girmesini ve dünyanın da kendisini fark etmesini sağlamıştır.

Bugün dünyanın konuştuğu bir lider olan Cinping’in özel hayatı ve siyasal eğilimleri konusunda ise halen çok az şey biliniyor. Cinping’in boşandığı ilk eşi Ke Lingling’den sonraki ikinci karısı Çin’de çok sevilen bir şarkıcı olan 1962 doğumlu Peng Liyuan’dır. Sadık bir parti üyesi olan ve halkın çok sevdiği Liyaun sayesinde, Cinping’in de halk nezdindeki saygınlığı kuşkusuz yükselmektedir. Çiftin, kızlarını (Xi Mingze) farklı bir isim kullandırarak Amerika’da Harvard Üniversitesi’nde okutmaları ise, önemli bir anekdot ve Cinping’in dünyaya açık olan hayat görüşü hakkında önemli bir işaret olarak algılanabilir. Cinping hakkında bilinen az şeyler arasında; yolsuzluk karşıtı sert duruşu ve kimseye düşman olmamaya özen gösteren ihtiyatlı siyasi yaklaşımı vardır. Babası gibi piyasa ekonomisine sıcak bakışı, onu bir anlamda Çin’in efsanevi kurucu lideri Mao’dan çok, günümüzün şahlanan ejderhasını yaratan Deng Xiaoping’e yakınlaştırmaktadır. Kuşkusuz Cinping’in ülkesine çizeceği rota, sadece kendi ülkesi ve halkı için değil, tüm dünya ve dünya halkları açısından da önemli olacaktır.

Yönetim Sistemi:
1949 yılında kurulan Çin Halk Cumhuriyeti’nin siyasi yapısı, tek parti sistemine dayanmaktadır. 1954 anayasası ile güvence altına alınan bu sistemde, Çin Komünist Partisi (ÇKP) ülkenin tek siyasi hakimi durumundadır. Parti devletle bütünleşmiş olup, devlet politikası parti aracılığıyla uygulanmaktadır. ÇKP’nin Genel Sekreteri, aynı zamanda ülkenin Devlet Başkanı’dır. Tek partili bu yönetim şekli dünyada sıklıkla eleştiri konusu yapılsa da, aslında herkes farkındadır ki; 1,4 milyarlık bir ülkeyi demokrasi ile yönetmek hiç de kolay değildir. Devlet yönetiminin en yetkili organı ise ÇKP Merkez Komitesi’ne bağlı olan 7 üyeli Politbüro Daimi Komitesi’dir. Daimi Komite, hükümetin de üzerinde bir kurum olup, ülkeyi ilgilendiren tüm önemli konularda son söz sahibidir. Yedi üyeden oluşan Daimi Komite’nin başkanı Devlet Başkanı Şi Cinping’dir. Başbakan da bu Komite’nin üyeleri arasındadır. Politbüro’nun tüm üyeleri devlet lideri olarak kabul edilmekte ve potansiyel Devlet Başkanı olarak görülmektedirler.


Şi Cinping

Ülkede hükümet işlerini ise Devlet Konseyi takip etmektedir. Devlet Konseyi 28 üyeden oluşmakta ve başında Başbakan Li Keqiang bulunmaktadır. Devlet Konseyi, idari mevzuata ilişkin yasama işlemlerini gerçekleştirmeye yetkilidir. Ekonomiyi ve diplomatik ilişkileri yönetir ve toplumsal konuları ele alır. Başbakan, Devlet Başkanı tarafından atanır ve görevinden alınır. Çin’de meclisin görevi daha çok temsili niteliktedir ve arka planda kalmaktadır. Ulusal Halk Kongresi (UHK) adı verilen meclisin üyeleri, halk tarafından değil, ÇKP tarafından belirlenmektedir. Üyelerin seçiminde geniş tabanlı temsiliyet ilkesi gözetilmektedir. UHK, her yıl bir kez Mart ayında toplanmakta ve hükümet programını ve ihtiyaca göre hazırlanan yeni yasaları onaylanmaktadır. Onay işlemi, UHK’nın 2987 üyesinin onayıyla neticelenmektedir.

8-15 Kasım 2012 tarihlerinde düzenlenen 18. ÇKP Kongresi’nde, Devlet Başkan Yardımcısı Şi Cinping, Parti Genel Sekreterliği ve Merkezi Askeri Komisyon Başkanlığı görevini devralmış ve 17 Mart 2013’de Devlet Başkanlığı görevine başlamıştır. ÇKP’nin 12. Ulusal Halk Kongresi (UHK), 5-16 Mart 2013 tarihlerinde toplanmıştır. Toplantıda Devlet Başkanı, Devlet Başkan Yardımcısı, Başbakan, Devlet Konseyi ve Bakanlar Kurulu üyeleri onaylanmıştır. Bu çerçevede, Devlet Başkanı Şi Cinping, Devlet Başkan Yardımcısı Li Yuanchao, Başbakan Li Keqiang, Dışişleri Bakanı Wang Yi olmuştur.

İdari Yapı:
Çin Halk Cumhuriyeti'nin anayasasına göre; idari birimler üç temel düzeyden oluşmaktadır; eyalet, ilçe ve belde. Çin Halk Cumhuriyeti'nde 33 eyalet düzeyinde bölüm, 2.862 ilçe düzeyinde bölüm ve 41.636 belde düzeyinde bölüm bulunmaktadır.
Çin idari yapılanması

Sonuç:
Çin Halk Cumhuriyeti’in ABD ve Asya’daki müttefikleriyle çatışmaya girmeden ekonomik büyümesini sürdürebilmesi, bu ülkeyi 21. yüzyılda süper bir güç yapabilecekken, Amerikalı birçok uzmanın (örneğin John Mearsheimer) bu ülkeyi tehdit olarak algılamaya başlaması ve halihazırda Asya’da bulunan çatışma bölgeleri, bu ülke açısından ciddi tehditler arz etmektedir. Güney Çin Denizi’nde çeşitli adaların mülkiyeti konusunda Batı müttefiki ülkeler Güney Kore ve Japonya ile yaşanan sorunlar ve Tayvan ile yaşanan rekabet bunların başında gelmektedir. Ayrıca Çin’in kendi içerisinde de ciddi sorunlarının olduğu vurgulanmalıdır. Doğu Türkistan (Uygur) Özerk Bölgesi’nde yaşayan Uygur Türklerinin devletle sık sık çatışmaya girmesi, Tibet’in durumu ve son dönemde ortaya çıkan Hong Kong’taki Çin yönetimi karşıtı ayaklanmalar, bu ülkenin içeriden yaşayabileceği sorunlara dair önemli verilerdir. Ancak bu sorunlara rağmen, Çin’in bu istikrarlı ve uzun yürüyüşünü sürdürmesi durumunda, 21. yüzyılda ABD ile beraber bir süper güç haline gelmesi gayet mümkün gözükmektedir. Bunun gerçekleşmesi için en önemli konu ise, Çin’i güçlü kılan ekonomik büyümenin sürdürülmesidir. Bu konuda da bu yüzyıla damgasını vuracak en önemli jeopolitik gelişme, Çin’in Batı ile ticaretini arttıracak olan Yeni İpek Yolu hattının kurulmasıdır. Devlet Başkanı Şi Cinping’in en çok kafa yorduğu konu olan Yeni İpek Yolu[10], denilebilir ki Çin’in bir bölgesel güç olarak mı kalacağı, yoksa bir süper güce mi evrileceğini belirleyecek olan en kritik konu olacaktır. Çin’in bu proje ile Batı pazarlarına da hakim olması durumunda, ABD’nin Transatlantik Ticaret Ortaklığı girişimine rağmen, ucuz işgücüne sahip ve üretim patlaması yaratan Çin’le ekonomik anlamda rekabet etmesi imkansız hale gelecektir.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

KAYNAKÇA
[1] “Çin Halk Cumhuriyeti”, Vikipedi, Erişim Tarihi: 11.12.2014, Erişim Adresi: http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87in_Halk_Cumhuriyeti.
[2] “China”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 11.12.2014, Erişim Adresi: http://en.wikipedia.org/wiki/China.
[3] “China Economy Surpasses US In Purchasing Power, But Americans Don't Need To Worry”, International Business Times, Erişim Tarihi: 11.12.2014, Erişim Adresi: http://www.ibtimes.com/china-economy-surpasses-us-purchasing-power-americans-dont-need-worry-1701804.
[5] “List of countries by GDP (nominal) per capita”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 11.12.2014, Erişim Adresi: http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_by_GDP_(nominal)_per_capita.
[7] “Çin Halk Cumhuriyeti”, Vikipedi, Erişim Tarihi: 11.12.2014, Erişim Adresi: http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87in_Halk_Cumhuriyeti.
[8] Detaylar için; O’Neil, Patrick H. & Field, Karl & Share, Don. 2010. Cases in Comparative Politics (third edition). W. W. Norton & Company, ss. 245-284. Satın almak için; http://www.amazon.com/Cases-Comparative-Politics-Third-Patrick/dp/0393933776/.

Hiç yorum yok: