12 Aralık 2019 Perşembe

Birleşik Krallık-Rusya İlişkileri


Giriş
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden ikisi olan Birleşik Krallık ve Rusya Federasyonu, tarihsel olarak daha çok rekabet temelinde gelişmiş olan ilişkilere sahiptirler. Bu yazıda, Birleşik Krallık-Rusya ilişkileri analiz edilecektir. Bunun için, ilk olarak “Tarihsel Miras” başlığı altında ilişkilerin tarihi arka planı incelenecektir. Sonraki bölümde, “Soğuk Savaş Dönemi” başlığı altında iki ülke ilişkilerinin yakın geçmişini ve günümüz parametrelerini büyük ölçüde şekillendiren Soğuk Savaş döneminde (1945-1991) yaşanan olaylar ve bu dönemi halklar nezdinde karakterize eden sanatsal yapıtlar (romanlar ve filmler) araştırılacaktır. Daha sonra, Soğuk Savaş sonrasında 1991’den günümüze kadar gelişen süreçte ikili ilişkilerde yaşanan güncel önemli olaylar özetlenecektir. Son olarak, araştırmanın bulguları “Sonuç” bölümünde özetlenecektir.

Tarihsel Miras
Rusya ile Birleşik Krallık (İngiltere) arasındaki resmi ilişkilerin kurulması 1553 yılına dayanmaktadır. İngiltere’de I. Mary’nin tahtta olduğu bu dönemde, ilk kez İngiliz kâşif ve denizci Richard Chancellor, Barents Denizi’nin uzantısı olan Beyazdeniz’i (White Sea) aşarak Moskova’ya ulaşmış[1] ve burada Rus Çarı IV. İvan (Korkunç İvan-İvan Grozni) tarafından oldukça sıcak bir şekilde karşılanmıştır.[2] İddialara göre, acımasız bir otokrat olan Korkunç İvan, İngiliz delegasyonuna gücünü göstermek için boyarlarından birinden kendisini pencereden aşağı atmasını -öleceğini bile bile- istemiş ve daha sonra İngiliz temsilciye dönerek, İngiltere Kraliçesi’nin (o dönemde I. Mary) böyle bir gücünün olup olmadığını sormuştur.[3] Bu ilk temas sonrasında, Londra ile Moskova arasında ticaret yapılabilmesinin önü açılmış ve 1554’te İngiltere’ye gönderilen ilk Rus elçisi olan Osip Grigorevich Nepeia ile birlikte[4] Londra’ya giden Richard Chancellor’ın 1555’te Moskova’ya tekrar dönmesinin hemen sonrasında, Sebastian Cabot tarafından İngiliz-Rus ticaretinde tekel durumundaki Muscovy Ticaret Şirketi (Muscovy Company) kurulmuştur.[5] Muscovy Ticaret Şirketi, 1649’a kadar İngiliz-Rus ticaretinde tekel imtiyazlarına sahip olmuş ve İngiliz-Rus ilişkilerinin gelişiminde kritik bir rol oynamıştır. I. Mary sonrasında I. Elizabeth’in tahta çıktığı bu ilk dönemde, İngilizlerin hedefi temelde Rusya üzerinden doğudaki ticari bağlantılarını geliştirmek, Rusya’nın hedefi ise Polonya, İsveç ve Livonya Dükalığı tarafından denizlere erişimi kısıtlandığı için, Kuzey Burnu üzerinden kendisine yeni bir ticaret rotası bulmak olmuştur. Bu ilk dönemde Kraliçe I. Elizabeth’in diplomatik mücadelesi daha çok İspanya ile olduğu için, Rusya’ya yönelik rekabet/düşmanlık algısı henüz oluşmamış ve ikili ilişkiler karşılıklı ticari menfaatler yönünde geliştirilmek istenmiştir.[6] Ancak ilerleyen yıllarda Kral I. Charles’ın idamına tepki gösteren Rus Çarı I. Aleksey döneminde Moscovy Ticaret Şirketi’nin sahip olduğu imtiyazlar iptal edilmiş ve ekonomik ilişkiler sekteye uğramıştır. Dahası, İngiltere’nin de Asya’da koloni toprakları kazanmasıyla birlikte, iki ülke, zamanla rakip durumuna geleceklerdir. İlişkilerin bu ilk yıllarında, İngilizlerin Rus toplumuna dair gözlemlerine dayalı olan ilk kültürel eserler de ortaya çıkmaya başlamıştır. Örneğin, İngiliz şair ve diplomat George Turberville’in (1540-1597) Rusya’ya elçi olarak atanan Sir Thomas Randolph’un sekreteri olarak Moskova’da kaldığı dönemde yazdığı ve Londra’daki dostlarına gönderdiği risaleler, bir İngiliz sanatçının yazdığı Rusya hakkındaki ilk eser kabul edilmektedir.[7] 1568 yılında yazılan bu şairane risaleler, ancak 1587’de basılabilmiştir. Bir diğer İngiliz şair Giles Fletcher da, 1588-1589 döneminde Moskova’da elçi olarak kalırken yazdığı gözlem ve notlarını Of the Russe Commonwealth adıyla 1591’de yayınlamış ve bu eser oldukça popüler olmuştur.[8]

Muscovky Ticaret Şirketi logosu

Daha çok “Deli Petro” veya “Büyük Petro” olarak bilinen Rus Çarı Petro veya Pyotr döneminde (1672-1725), 1698 yılı Ocak-Nisan ayları arasında Çar’ın birkaç ay süreyle İngiltere’de kalması ikili ilişkiler açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur.[9] Büyük Petro, yalnızca İngiltere’yi gezmekle yetinmemiş ve bu ülkenin en iyi olduğu konu olarak kabul edilen gemicilik ve yöngüdüm (navigasyon) konusunda da önemli gözlemler yapmıştır. Bu dönemden itibaren Rusya’nın Batılılaşması hız kazanmış ve ilişkiler kültürel alanda da gelişim göstermiştir. Büyük Petro, Amerikalı tarihçi ve gazeteci William Henry Chamberlin’in de kabul ettiği üzere, Rusya tarihinin en büyük modernleşmecisidir.[10] Ancak Büyük Petro’nun modernleşme konusunda model ülke olarak seçtiği devlet İngiltere değil, Hollanda olmuştur.[11] Bu nedenle, Rus modernleşmesinde İngiliz etkisi çok sınırlı kalmış ve daha çok Hollanda, Fransa ve Almanya gibi kıta Avrupa’sı ülkelerinin etkileri yoğun olarak hissedilmiştir. Buna rağmen, İskoç paralı asker Patrick Gordon (1635-1699) gibi bir Britanyalı, bu dönemde ilginç bir şekilde Rus Çarı Büyük Petro’ya çok yakın bir kişi haline gelmiş ve hatta Rus Ordusu’nda General rütbesine yükselerek, Rus siyasi, askeri ve kültürel hayatında önemli izler bırakmıştır.[12] Büyük Petro’nun modernleştirici kimliği, Avrupa’daki bazı sanatçılara da esin kaynağı olmuştur. Örneğin, İskoç şair James Thomson (1700-1748), The Seasons (Mevsimler) adlı eserindeki “Winter” (Kış) şiirinde Petro’ya “ölümsüz bir monark” (Immortal Peter! First of Monarchs!) olarak referans yapmaktadır.[13]

Büyük Petro’nun tebdil-i kıyafet usulü Avrupa gezisini anlatan 1910 tarihli Mstislav Dobuzhinsky tablosu[14]

Kraliçe Anne ve I. George (George Louis) gibi İngiliz monarkları, bu dönemde Rusya’nın hızlı gelişim sürecini başta fark edememiş ve İngilizler ancak Rusların İsveç’i Büyük Kuzey Savaşı’nda (1700-1721) mağlup etmesi sonrasında Avrupa güç dengesi sistemine yeni ve büyük bir devletin dâhil olduğunu fark edebilmişlerdir.[15] Rusların Osmanlılar karşısında kazandığı askeri zaferlerle ve bilhassa 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile birlikte bu durum daha da netlik kazanmıştır; zira Ruslar Karadeniz’i kontrol etmeye başlamış, İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı’na erişim sağlamış ve Balkanlar bölgesindeki Ortodoks nüfusun hamisi durumuna gelmiştir.[16] Bu durum İngilizleri endişelendirirken, Asya’daki rekabet de giderek kızışınca, İngiliz-Rus ilişkileri tamamen rekabet temelinde gelişmeye başlamıştır. Dolayısıyla, Napolyon Bonapart döneminde Fransa’ya karşı geçici bir yakınlaşma yaşansa da, 1800’lere gelindiğinde İngiliz-Rus ilişkileri artık bir ticari ilişkiden ziyade bir siyasi rekabet ve hatta düşmanlık ilişkisine dönüşmüştür. Bu yıllarda iki ülkenin siyasi sistemleri de tamamen farklı yönde bir dönüşüm sürecine girmiştir; zenginleşen burjuvazinin talepleri doğrultusunda sanayi toplumuna dönüşen İngiltere giderek bir parlamenter demokrasi olma yönünde ilerler ve Kralların veya Kraliçelerin yetkileri azalırken, yarı-feodal niteliklerini koruyan Çarlık Rusya’sında merkezi otorite ve monarşi çok güçlü ve katı olmaya devam etmiştir.[17] Bu yıllarda Britanyalı bilimadamları ve sanatçılar da Rusya’yı keşfetmeye başlamışlardır. Örneğin, İngiliz gezgin, rahip ve tarihçi William Coxe (1748-1828), 1778 yılında Rusya’yı ziyaret etmiş ve 1784 tarihli Travels in Poland, Russia, Sweden, and Denmark adlı kitabında Rusya gözlemlerine genişçe bir yer ayırmıştır.[18] İlerleyen yıllarda Rusya’yı bir kez daha ziyaret eden Coxe, eserinin sonraki basımlarında Rusya gözlemlerini daha da geliştirmiştir. Coxe sonrasında Rusya tarihine dair ilk kapsamlı akademik çalışmayı ise Britanyalı rahip ve tarihçi William Tooke (1777-1863) yapmıştır. Kendisini bir yazardan çok bir derleyici olarak gören William Tooke, 1771-1792 döneminde Kronstadt ve St. Petersburg’da papaz olarak görev yapmış ve Rusça ve Almanca kaynakları kullanarak Rusya tarihine dair birçok önemli esere (örneğin Life of Catherina II: Empress of Russia-1798) imzasını atmıştır.[19]

William Coxe

İngiltere’nin Orta Asya’ya yönelik diplomatik ilgisi, 18. yüzyılda Hindistan ve Asya’daki sömürgelerine yönelik tehditlerin belirmesiyle ortaya çıkmıştır.[20] Ancak bu ilk dönemde Ruslar hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan İngilizler, nasıl bir politika izleyecekleri konusunda tereddüt etmişlerdir. Bu dönemde İngiltere’nin bölgeye gönderdiği ilk önemli görevli, nevi şahsına münhasır bir veteriner cerrahı olan William Moorcroft (1767-1825) olmuştur. Doğu Hindistan Şirketi tarafından görevlendirilen Moorcroft, Himalayalar’ı aşarak, Tibet ve Orta Asya üzerinden günümüzdeki Buhara şehrine (Özbekistan) ulaşmıştır. Moorcroft sonrasında İngiltere’nin bölgeye gönderdiği kâşif ve istihbarat görevlilerinin sayısı hızla artmıştır. Albay Charles Stoddart (1806-1842) ve Yüzbaşı Arthur Conolly (1807-1842) ve Teğmen Richmond Shakespear (1812-1861) gibi kişiler bu görevliler arasındadır.

Arthur Conolly

19. yüzyılda iki ülke arasındaki ilişkiler daha çok Afganistan ve Orta Asya’nın kontrolünü ele geçirme mücadelesi üzerine ve rekabet temelinde kurgulanmış ve bu rekabete “Büyük Oyun” (Great Game) adı verilmiştir.[21] İlk kez Haziran 1842’de kafasını Buhara Emiri’nin cellatlarına kaptıran İngiliz yüzbaşısı Arthur Conolly’nin kullandığı bu kavram[22], ünlü İngiliz yazar Rudyard Kipling’in 1901 tarihli ve Hindistan’da geçen Kim adlı romanıyla hafızalarda iyice yer etmiştir.[23] Büyük Oyun, temelde, Orta Asya’ya doğru genişleyen Rus Çarlığı ile, “tacın mücevheri” Hindistan’ı korumaya çalışan İngilizler arasında, bugünkü Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Afganistan ve Pakistan toprakları üzerinde Çin ve İran’ı da kapsayacak biçimde yaşanan rekabeti anlatmak için kullanılan bir terim olmuştur.[24] Bu mücadelede Rusya doğal nüfuz alanı olarak gördüğü Orta Asya’da hakimiyet kurmak için çabalarken, İngiltere de en önemli kolonisi Hindistan’ı korumak maksadıyla hareket etmiş ve bu dönemde iki ülke birbirlerinin tavırlarını düşmanca algılama eğiliminde olmuşlardır.[25] Bu nedenle, 19. yüzyılda İngiltere’de Rusofobi hayli artmıştır. 19. yüzyılı özellikle Orta Asya politikaları bağlamında karakterize eden “Büyük Oyun”, Napolyon Savaşları (1803-1815) sonrasında iki ülkenin sınırlarının iyice yakınlaşmasıyla doruk noktasına ulaşmıştır. Bu ortamda, Afganistan, iki ülke arasında adeta bir “tampon bölge” işlevi görmeye başlamış ve bu ülkenin iç işlerinde özerk hareket etmesine imkân sağlanmıştır. 19. yüzyılda iki ülke arasında yaşanan Kırım Savaşı (1853-1856) da düşmanlık algısını perçinlemiştir. İngiltere, bu savaşta Osmanlı İmparatorluğu, Fransa ve Piemonte (Sardinya) Krallığı ile birlikte Rusya’ya karşı mücadele etmiş ve zaferin kazanılmasında önemli rol oynamıştır. Bu savaş, savaş fotoğrafçılığı, savaş haberciliği, telgrafın askeri işlerde yoğun olarak kullanımı ve büyük insan kayıpları gibi özellikleriyle tarihte ilk niteliğine sahip olmuş ve İngiliz-Rus rekabetini üst seviyelere çıkarmıştır.[26]

Rudyard Kipling’in ünlü eseri Kim

Bu dönemde kendisini “medeniyet”in merkezi olarak gören Londra, Rusya’yı genelde “Doğulu” ve “ilkel” bir toplum gibi görme eğiliminde olmuştur. Buna rağmen, 1874 yılında Kraliçe Victoria’nın ikinci oğlunun Çar II. Aleksandr’ın tek kızıyla evlenmesi ve ilerleyen yıllarda Çar II. Nicolas’ın Britanya’yı ziyaretinin de etkisiyle, ilişkiler bir dönem yeniden yumuşamıştır. Bu olay, Fransız-İngiliz ressam ve illüstratör Amédée Forestier’nin “Arrival of Nicholas and Alix at Balmoral, 22nd September 1896” adlı tablosunda da resmedilmiştir. Buna karşın, 19. yüzyıl boyunca ilişkilerin halen daha “Büyük Oyun” çerçevesinde kurgulandığı ve rekabet algısının üst düzeyde olduğu belirtilebilir.

Amédée Forestier’nin Çar II. Aleksandr ile Kraliçe Victoria’nın 1896’da İskoçya’da Balmoral Kalesi’nde görüşmelerini resmeden tablosu

Ancak zamanla “Şark Meselesi” veya “Doğu Sorunu” olarak bilinen Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarının paylaşılması konusunun ön plana geçmesi ve 1907’de yapılan İngiliz-Rus Konvansiyonu ile bu mücadelede bir kez daha hız kesilmiştir. Osmanlı’nın bu dönemde Almanya ile yakınlaşmaya başlaması ve Almanya’nın Bağdat Demiryolu Projesi ile İngiltere’nin Ortadoğu’da rakibi haline gelmesi de İngilizlerin strateji değişikliğinde önemli rol oynamıştır; neticede, Rusya’ya karşı Osmanlı’yı destekleme politikasından cayılarak, yeni büyük rakip durumuna gelen Almanya’yı durdurma politikası ön plana alınmış[27] ve bu ortamda Rusya ile yeniden bir yakınlaşma sürecine girilmiştir. 1907 tarihli İngiliz-Rus Konvansiyonu, Rusya ve İngiltere’nin İran, Afganistan ve Tibet ile ilgili çıkarlarını uzlaştırmayı başarmış ve ayrıca Birinci Dünya Savaşı’na giden süreçte Avrupa’da şekillenen yeni denge siyasetinin tamamlayıcısı olmuştur.[28] Bir süredir devam eden Almanya-Avusturya Macaristan İmparatorluğu (1882) yakınlaşması ile Fransa-Rusya (1894) ve İngiltere-Fransa (1904) yakınlaşmaları, 1907 tarihli konvansiyonla birlikte cepheleri netleştirmiş ve Birinci Dünya Savaşı koşulları oluşmuştur.

1907 İngiliz-Rus Konvansiyonu’nu gösteren bir karikatür: İngiliz Aslanı ve Rus Ayısı İran Kedisi’ni seviyorlar[29]

Birinci Dünya Savaşı’na müttefik olarak giren İngiltere ve Rusya’nın ilişkileri, savaş sırasında Rusya’da vuku bulan Ekim Devrimi sonrasında Bolşeviklerin Vladimir İlyiç Lenin önderliğinde iktidarı ele geçirmeleri ve Brest Litovsk Antlaşması ile savaştan çekilme kararı almaları neticesinde değişmiştir. Bolşeviklerin savaş döneminde yapılan gizli anlaşmaları deşifre etmeleri ve İttifak Devletleri’ne tazminatsız barış talebinde bulunmaları, İngilizler ve diğer müttefiklerin tepkisini çekmiş ve bunun 5 Eylül 1914 tarihli Londra Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu düşünen müttefikler Bolşeviklere yönelik tehditlere ve ambargo politikalarına yönelmişlerdir.[30] Bu dönemde Almanlara karşı savaşa devam etmeleri halinde Rus askerlerine para ve yiyecek vaat eden İngiltere, ayrıca Lenin’in hükümetini tanımayacağını da ilan etmiştir.[31] Bu yıllarda İngiltere’nin Bolşevikleri düşman görmesinin başlıca sebepleri ise; Bolşeviklerin istediği gibi Rusların savaştan çekilmeleri durumunda Osmanlı’nın Asya’da yeniden güçlenerek İngiliz kolonilerine engel çıkarması ihtimali ve Bolşeviklerin anti-emperyalist ve komünist ideolojilerinin bölgeye yayılması durumunda Ortadoğu ve Asya’daki Müslüman halkların İngiliz emperyalizmine karşı çıkacakları korkusudur.[32] Ayrıca Bolşeviklerin son Rus Çarı II. Nikolay ve ailesini kurşuna dizdirmeleri de İngiltere’de tepkilere neden olmuştur. Bir diğer önemli neden de, Lenin ve Bolşeviklerin Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Türklerin başlattığı Kurtuluş Savaşı'na destek olması ve İngiliz işgaline karşı çıkmasıdır. Tüm bu nedenlerle, bu dönemde İngiltere ve Fransa, Osmanlı ve Bolşeviklere karşı Kafkasya’da ve Asya coğrafyasında Ermeniler, Kürtler ve Gürcüler gibi yerel halkları teşkilatlandırmak ve desteklemeye çalışmışlardır.[33]

Ashenden: or the British Agent

Britain, Soviet Russia and the Collapse of the Versailles Order, 1919-1939 ve Britain and the Last Tsar gibi kitaplarıyla bilinen Rusya uzmanı Keith Neilson, “'Joy Rides'?: British Intelligence and Propaganda in Russia, 1914-1917” başlıklı makalesinde İngiliz istihbaratının Rusya’daki devrim sürecindeki rolünü sorgulamıştır.[34] Neilson’a göre, istihbaratçı olmayan Yüzbaşı Adrian Simpson’ın 1914 yılı Ağustos ayında St. Petersburg’a (Petrograd) giderek, iki müttefik arasında önemli askeri bilgileri hızlıca iletebilmek için telgraf iletişimini sağlamasının ardından, Binbaşı Archibald Campbell’ın göreve gelmesiyle İngiliz istihbaratının Rusya’daki faaliyetleri resmen başlamıştır.[35] Campbell sonrasında bu göreve 1915 yılı Mayıs ayında C.J.M. Thornhill atanmış ve savaş sonuna kadar bu görevde kalarak oldukça etkili olmuştur. Ancak Thornhill’in sonradan aynı zamanda propagandadan sorumlu askeri ataşe yardımcısı olması nedeniyle, 1916 Temmuz’unda istihbarat görevlerini Muhafazakâr Parti milletvekili Sir Samuel Hoare atanmıştır.[36] Bu döneme dair çok ilginç bir olay ise, ABD’deki Satınalma Komisyonu’nun (British Purchasing Commission) başındaki İngiliz bankacı ve istihbaratçı Sir William Wiseman’ın (1885-1962) emriyle, İngiliz yazar W. Somerset Maugham’ın (1874-1965), romanı için malzeme toplamak bahanesiyle, devrim sonrasında Aleksandr Kerenski liderliğindeki Geçici Hükümet’i Müttefiklerden ayrı bir barış anlaşması imzalamaması konusunda ikna etmek için Rusya’ya gitmesidir.[37] Yazar W. Somerset Maugham bu hedefine ulaşamasa da, Rusya’da kaldığı dönemdeki gözlemlerini Ashenden: or the British Agent (1927) adlı kitabında değerlendirmiştir. Benzer şekilde döneminin yetenekli İngiliz yazarlarından Hugh Walpole da (1884-1941) 1914 yılında Rusya’ya gitmiş ve bir süre burada kalmıştır.[38] Bu dönemde İngiltere’nin Rusya’daki elçisi olan George Buchanan’ın (1854-1924) stratejisi, ki kendisi Çarlık Rusyası dönemindeki son İngiliz Büyükelçisidir, Ermeniler ve Gürcüleri birleştirerek Osmanlı’ya karşı kullanmaktır.[39] Bölgede görev yapan İngiliz istihbarat görevlileri de, bu dönemde Türklerle duygusal bağları olan Azeriler yerine Ermenileri desteklemeleri gerektiği görüşünü savunmuşlardır.[40]

George Buchanan

Osmanlı’nın savaştan çekilmesi ise, İngilizler açısından durumu daha olumlu hale getirmiştir. Zira bu şekilde Kuzey Kafkasya ve Azerbaycan’da İngiliz kontrolü artarken, bu durumda Bolşevikleri yeniden yenebilme ihtimali ortaya çıkmıştır. Ancak Bolşevikler yaklaşık 5 yıl (1917-1922) süren iç savaş sonunda galip gelince, İngilizlerin planları suya düşmüştür. Buna rağmen, Londra, bu dönemde Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan gibi Kafkasya devletlerini Bolşeviklere karşı tampon olarak kullanma düşüncesiyle desteklemiş ve onların bağımsızlıklarını tanımıştır.[41] Ancak zamanla Bolşeviklerin gücü karşısında İngilizlerin sahadaki askerleri ve istihbarat görevlileriyle masa başındaki diplomatları arasında görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Neticede, Kafkasya Cumhuriyetlerine verilen destek politikası da zamanla başarısızlığa uğramış ve tüm bölge Bolşeviklerin kontrolüne geçmiştir. Bu yıllarda, Rusya ile ticari bağları koparmamak adına 1921 yılında İngiliz-Sovyet Ticaret Anlaşması imzalanmıştır. Ayrıca 1 Şubat 1924 tarihinde de, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), Londra tarafından resmen tanınmıştır. Buna karşın, henüz Soğuk Savaş koşulları oluşmasa da, farklı ideolojik eğilimler nedeniyle, ikili ilişkilerdeki güvensizlik atmosferi giderilememiştir. Nitekim 1927 yılı 12 Mayıs’ında, İngiliz polisleri (MI5), Londra’da bulunan İngiliz-Rus Kooperatif Şirketi-ARCOS’un (All Russian Co-operative Society) bürosunu basmış ve birtakım evraka el koymuşlardır.[42] Daha sonra yapılan incelemeler sonucunda, bu firma içerisinde çalışan bir Sovyet casus şebekesi ortaya çıkarılmış ve bu olay nedeniyle, 24 Mayıs 1927 tarihinde, İngiltere, Sovyet Rusya ile diplomatik ilişkilerini kesmiştir. “ARCOS Olayı” (ARCOS Affair) olarak bilinen bu olayın Türkiye ile alakalı ilginç bir yönü ise, baskın konusunda sert tepki veren Rus basınında Tevfik Rüştü Aras’ın adının baskını Ruslara haber veren kişi olarak geçmesidir.[43] Nitekim İngiltere’nin o dönemdeki Ankara Büyükelçisi olan George Clerk de, Londra’ya yazdığı raporunda, ülkesinde uzun yıllar Dış İşleri Bakanlığı yapan Tevfik Rüştü Aras’ın “komünizm sempatizanı” olduğunu not etmiş; ancak fırsatçı bir kişi olduğunu da belirtmiştir.[44] İngiltere’de 1929 yılı Mayıs ayındaki genel seçim sonucunda İşçi Partili ilk Başbakan olan Ramsay MacDonald’ın seçilmesiyle birlikte, Londra ile Moskova arasındaki ikili diplomatik ilişkiler yeniden tesis edilmiştir.

ARCOS Baskını (1927)

Bu dönemde İngiliz siyasal elitinin Rusya’ya bakış açısını anlamak için, İngiltere’nin en önemli Rusya uzmanlarından olan ve A History of Russia (1926) adlı kitabıyla bilinen İngiliz diplomat ve tarihçi Bernard Pares’in (1867-1949) 1929 tarihli “Anglo-Russian Relations” adlı makalesine bakılabilir. Bu çalışmada, Pares, Rus Çarı’nı deviren 1917 Ekim Devrimi’nin özünde demokratik bir devrim olduğunu ve Bolşeviklerin ve Lenin’in ancak Çar devrildikten bir ay sonra yönetime geçerek anti-demokratik bir yönetim kurduklarını vurgulamıştır.[45] Pares, ayrıca, Rusya’nın 20. yüzyıl başlarında reformlar yoluyla Batı tipi bir ülkeye dönüşme yönünde adımlar attığını; ancak Birinci Dünya Savaşı’nın oluşturduğu zor koşullar nedeniyle daha sonra Rusya’da liberalizmin çöktüğünü ve Bolşeviklerin iktidara geldiğini yazmıştır.[46] Fransız Devrimi sonrasında yaşanan Jirondenler örneğinden hareketle, savaş ve barış zamanlarındaki hükümetlerin birbirinden farklılıklar gösterdiğini belirten Pares[47], ayrıca Rusya’da Bolşeviklerin kurduğu yeni sistemde yönetimi tamamen Komünist Parti’nin üstlendiğini ve bu nedenle Komünist Parti Genel Sekreteri’nin (o dönemde bu kişi Lenin’in yerine geçen Joseph Stalin’dir) ülkenin en yetkili kişisi ve Devlet Başkanı olduğunu hatırlatmaktadır.[48] Komünist Parti’nin iki temel amacını; dünyada komünist bir devrim gerçekleştirmek ve Rusya’yı yönetmek olarak açıklayan Bernard Pares, ayrıca zaman içerisinde Gürcü olan Stalin’in Rusya’nın çıkarlarından çok dünya komünist devrimini amaçlayan Yahudi Bolşevikler Leon Troçki, Lev Kamenev ve Grigoriy Zinovyev’i partiden tasfiye ettiğinin de altını çizmiştir.[49] Pares’in makalesi, iki ülkenin farklı ideolojiler ve rejim tipleri tarafından yönetildiğinin net bir şekilde tespit edilmesi açısından önemlidir.

Bernard Pares

İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) döneminde Nazilere karşı ABD ve Fransa ile birlikte müttefik durumunda olan İngiltere ve Sovyetler Birliği, buna karşın ideolojik ve sistemsel farklılıklarını her daim akılda tutmuşlardır. Nitekim savaşın sona ermesine az kala düzenlenen Yalta Konferansı’nda ortaya çıkan anlaşmazlıklar, yakın gelecekte başlayacak olan Soğuk Savaş’ın habercisi nitelikteydi. Ancak bu dönemde ABD Başkanı olan Franklin Delano Roosevelt’in Sovyetler Birliği’ne ve Stalin’e güvenmesi, artık bu yeni dönemde çiçeği burnunda süpergüç ABD’nin gölgesinde kalan İngiltere’nin çekincelerinin arka planda kalmasına neden olmuştur. Yalta Konferansı ve bu toplantıda ülkelerini temsil eden üç önem lider (Büyük Üçlü-The Big Three) hakkında The Allies adlı bir kitap yazan Amerikalı popüler yazar Winston Groom, bu üçlüyü “alışılmadık müttefikler” (unlikely allies) olarak tanımlamış ve her üç liderin de aslında birbirlerine güvenmediklerini vurgulamıştır.[50] Groom’a göre, Roosevelt (FDR) İmparatorluklara karşı olduğu için İngilizlere ve Churchill’e güvenmemekte, Churchill Roosevelt’in ülkesinde savaşa karşı çıkan gruplarla çevrili olduğunu bildiği için ona çekinceli yaklaşmakta ve Stalin de ideolojik farklılığının da etkisiyle her iki lidere güvenmemekte ve onlar tarafından da güvenilir bulunmamaktadır. Buna karşın, bu ilginç müttefikler, İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyanın yeni haritasını belirlemişlerdir.

Yalta Konferansı’nda Winston Churchill, Franklin Delano Roosevelt ve Joseph Stalin

Sonuç Savaş Dönemi
ABD’nin ünlü Sovyetler Birliği uzmanı George Kennan’ın 1946 tarihli uzun telgrafıyla başlayan Rusya’ya yönelik hasmane tutum, Sovyetler Birliği’nin kurduğu -bireysel haklar ve özel mülkiyeti kısıtlayan ve Batı demokrasilerine yönelik düşmanca bir söylem ve tutum geliştiren- totaliter rejim nedeniyle Britanya’da da benzer şekilde karşılık bulmuştur.[51] Bu doğrultuda, George Kennan’ın Britanyalı muadili olan İngiliz diplomat Frank Roberts da (Sir Frank Kenyon Roberts) (1907-1998), kısa süre içerisinde ülkesinin ABD’nin geliştirdiği SSCB’yi “çevreleme politikası”na (containment policy) eklemlenmesini savunmuş; zira Rusya’nın hedefinin Birleşik Krallık’ı yok etmek olmadığını kabul etse de, komünist rejimin değerlerinin ülkesine düşmanca olduğunu düşünmüştür.[52] Zaten bu dönemde İngiltere Başbakanı Winston Churchill de, 5 Mart 1946 tarihli Westminster College konuşmasında “demir perde”den (iron curtain) söz etmiş ve Sovyet yayılmacılığını açık şekilde eleştirmiştir. Hatta bazı Rus tarihçiler, Kennan’ın raporu veya “X” rumuzuyla yazdığı unutulmaz “Sources of the Soviet Conduct” makalesinden ziyade, bu konuşmayı Soğuk Savaş’ın başlangıcı kabul etmektedirler.[53]

Frank Roberts

Winston Churchill’in tarihe geçen konuşması sonrasında, kısa süre içerisinde ABD ile SSCB ve Birleşik Krallık ile SSCB arasında Soğuk Savaş resmi olarak başlamış ve iki ülke birbirlerini düşman olarak görme/değerlendirme yolunu seçmişlerdir. Soğuk Savaş dönemi boyunca (1945-1991), ABD ile Rusya, Batı ve Doğu bloğunun lider ülkeleri olarak müttefiki olan diğer devletlerin üzerinde büyük güç sahibi olurlarken, bu yıllarda birçok vekalet savaşı, siyasal kriz ve çatışma yaşanmış; ancak büyük güçler asla doğrudan birbirleriyle karşı karşıa gelmemişlerdir. Soğuk Savaş’ın en yoğun hissedildiği ülkelerden biri olan Birleşik Krallık, bu dönemde Rusya ile çeşitli siyasi krizler yaşamıştır. Mısır'da Cemal Abdülnasır döneminde yaşanan siyasi kriz dışında, bunlar arasında en ünlüsü, kuşkusuz “Cambridge Beşlisi” (Cambridge Five) vakası ve bu vakanın ana aktörü olan İngiliz istihbaratçı Kim Philby’dir. “Cambridge Beşlisi” mensubu[54] Kim Philby (1912-1988), Guy Burgess aracılığıyla İngiliz istihbarat servisi MI6’e girmiş, senelerce burada çalışarak teşkilatın üst kademelerine kadar yükselmiş ve tüm bu süreçte Sovyet Rusya’ya düzenli bilgi akışı sağlamıştır. 1950’lerde üzerindeki şüpheler yoğunlaşan Philby, 1955’te teşkilattan atılmış ve bir süre gazetecilik yaptıktan sonra 1963’te Sovyetler Birliği’ne iltica etmiştir. Philby, anılarını My Silent War (1968) adlı eserle kitaplaştırmıştır.[55]

Cambridge Beşlisi (Cambridge Five)

Kim Philby ve Cambridge Beşlisi olayı dışında da Soğuk Savaş döneminde iki ülke arasında birçok siyasi kriz ve skandal yaşanmıştır. Örneğin, rejim muhalifi Bulgar yazar Georgi Markov’un 1978’de Londra’da suikaste uğraması ve öldürülmesi, ikili ilişkilerde 1970’lerdeki detant (yumuşama) havasını bozmuş ve 1980’lerde Margaret Thatcher-Ronald Reagan ikilisi döneminde Birleşik Krallık ve ABD’nin yeniden sert anti-komünist ve Sovyet karşıtı politikalara yönelmelerinde etkili olmuştur. 1985 yılında ise, Londra’daki KGB şefi Albay Oleg Gordievsky’nin Birleşik Krallık’a sığınması uluslararası kamuoyunda büyük sansasyon yaratmıştır. Gordievsky, iddialara göre zaten 1974’ten beri İngiliz istihbaratı MI6 için çalışmaktaydı. Bu gibi olaylar, Soğuk Savaş döneminin ruh halini ve güvenlik odaklı atmosferini yansıtan birkaç tarihi vakadır.

Oleg Gordievsky ve Margaret Thatcher

Bu dönem, Britanya siyasal ve kültürel hayatında da derin izler bırakmıştır. Bu yıllarda büyük bir İmparatorluktan bir ulus-devlete dönüşüm süreci yaşayan İngiltere, kaybettiği İmparatorluğun yasından kurtularak, kendisine Batı dünyasının ABD ile ilişkiler ve istihbarat-güvenlik alanındaki merkez ülkesi olarak yeni bir rol edinmeyi başarmıştır. Bu durum, İngiliz edebiyatı ve İngiliz sinemasındaki popüler eserlerden de kolaylıkla anlaşılabilir.[56]

George Orwell

Bu konuda öncü sayılabilecek konu ise, ünlü İngiliz edebiyatçı George Orwell ve unutulmaz eserleridir. Orwell’in Animal Farm (Hayvan Çiftliği) (1945) ve 1984 (1949) adlı eserleri, belki de tüm edebiyat tarihinin en başarılı propaganda eserleri olarak tarihe geçmiştir. Animal Farm (Hayvan Çiftliği) adlı kitabında Bolşevik Devrimi ve Stalinizm’in fabl tarzında inanılmaz etkili bir taşlamasını yapan Orwell, 1984 romanında da Nazizm ve Stalinizm gibi totaliter sistemleri distopya tarzında anlatarak ortaya çok güçlü bir ideolojik miras bırakmıştır. Sosyalist olan George Orwell’in İngiliz devletiyle olan bağları zaman zaman eleştiri konusu yapılsa da, eserlerinin başarısı herkesçe kabul edilmiştir.

From Russia with Love (1963) filminden bir sahne

Ian Fleming’in 1957 tarihli From Russia with Love (Rusya'dan Sevgilerle) romanı ve bu romana dayalı olarak çekilen 1963 tarihli James Bond filmi (ki başrolünde Sean Connery’nin olduğu filmin büyük bölümü İstanbul’da geçmektedir), Soğuk Savaş dönemindeki İngiliz-Sovyet (Rus) rekabet algılamasını yansıtan en popüler sanat eserlerdendir. Fleming’in diğer bazı romanlarında da, James Bond’un ve İngiliz istihbaratı MI6’in hayali Sovyet istihbarat teşkilatı SMERSH ile mücadelesine yer verilmiş; ancak Soğuk Savaş’ın yumuşadığı dönemlerde, SMERSH’in yerini SPECTRE adlı uluslararası suç şebekesi almıştır. Neticede, Rus tarihçi Vasily Klyuchevsky’nin de belirttiği üzere, Rusya “hem Doğu’dan gelen sert, hem de Batı’dan gelen ılıman rüzgârların estiği” bir ülkedir ve Soğuk Savaş döneminde (1945-1991) Sovyet Rusya’nın ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Türkiye gibi önemli ülkelerle ilişkilerinde zaman zaman yumuşama (detant) dönemleri de yaşanmıştır.[57] James Bond serisinin yazarı Ian Fleming’in İngiliz istihbaratı ve devletiyle olan bağları da düşünüldüğünde, bu roman ve film serisinin Soğuk Savaş döneminde Batılı devletlerden ve Birleşik Krallık’tan bilinçli bir şekilde yansıtılan ideolojinin uzantısı olduğu düşünülebilir.

Our Man in Havana (1959) filmi afiş
Ünlü İngiliz yazar Graham Greene’in Küba’da geçen unutulmaz espiyonaj romanı Our Man in Havana (1958) da bu dönemin ruhunu yansıtan çok başarılı bir edebi çalışmadır. Roman, 1959 yılında komedi tarzında sinemaya uyarlanmış ve oldukça beğenilmiştir. Graham Greene’in başka birçok eseri de (örneğin 1955 tarihli The Quiet American), Soğuk Savaş literatüründe önemli yer tutmaktadır.

Tinker, Tailor, Soldier, Spy filmi afişi (2011)

Bir diğer çok önemli ve popüler eser ise, John Le Carré imzalı The Spy Who Came in from the Cold (1963) romanı (Türkçesiyle Soğuktan Gelen Casus) ve bu romandan uyarlanan 1965 tarihli aynı adlı ünlü filmdir. Berlin’de -İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ikiye bölünen Almanya’da- geçen film, günümüzde en iyi Soğuk Savaş eserlerinden biri kabul edilmektedir. John Le Carré’nin diğer bazı romanlarında da (örneğin 1974 tarihli Tinker, Tailor, Soldier, Spy), sanal bir karakter olan İngiliz istihbaratçı George Smiley ve İngiliz istihbarat teşkilatı “The Circus”taki şefi olan Control’ün KGB’nin istihbarat şefi Karla ile mücadelelerine geniş yer ayrılmıştır. 1989 tarihli The Russia House da Rusya’da geçmesi bağlamında önemli bir John Le Carré eseridir.

Harry Palmer rolünde Michael Caine

Len Deighton imzalı ve asıl karakteri İngiliz istihbaratçı Harry Palmer olan roman serisi de (The Ipcress File-1962, Horse Under Water-1963, Funeral in Berlin-1964, The Billion-Dollar Brain-1966, An Expensive Place to Die-1967, Spy Story-1974 ve Twinkle, Twinkle, Little Spy-1976), Michael Caine’in başrolünde olduğu ve genelde Rusların kötü adam olarak yansıtıldığı film uyarlamalarıyla birlikte Soğuk Savaş döneminde popüler olan sanatsal ürünlerdir. Bu gibi çalışmalar, İngilizlerdeki Rusya ve komünizm tehdidi algısını pekiştirmiş ve iki ülkenin ideolojik farklılık ve jeopolitik rekabetten kaynaklanan sorunlarını halk nezdinde de popüler hale getirmiştir. Karşı tarafta da kapitalizm ve Batı medeniyetine yönelik önyargı ve korkuların olduğu düşünüldüğünde, Soğuk Savaş döneminde ilişkilerin minimum düzeyde devam etmesi gayet normal gözükmektedir.

Güncel İlişkiler
Soğuk Savaş dönemi sonrasında ikili ilişkiler açısından yaşanan en önemli olay, Kraliçe II. Elizabeth’in 1994 yılı Ekim ayında Rusya’yı ziyaret etmesi olmuştur. II. Elizabeth, böylelikle Rusya’yı ziyaret eden ilk ve şimdilik tek İngiliz monarkı olmuştur. Dönemin Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, bu olayı “Rusya’nın demokrasi yolunda olduğunun en iyi şekilde kabulü” olarak yorumlamıştır.[58] İngiltere, bu dönemde Rusya’nın komünist rejimden cayarak piyasa ekonomisine dayalı demokratik bir sisteme geçişini desteklemiş; Kraliçe de bu sürece desteğini bu ziyaretle bizzat göstermek istemiştir. Ancak Rusya’nın demokratikleşme ve piyasalaşma döneminde yaşadığı acı deneyimler (oligarkların ortaya çıkışı, halkın büyük bir fakirliğe sürüklenmesi, Çeçen ayrılıkçılığının ortaya çıkışı ve Rus halkının kaybettikleri büyük Sovyet İmparatorluğu sonrasında özgüvenini kaybetmesi), ilerleyen yıllarda Vladimir Putin gibi Batı’ya meydan okuyan genç bir liderin Rus halkından büyük destek görmesinde önemli rol oynamıştır.

Boris Yeltsin ve Kraliçe II. Elizabeth

Vladimir Putin’in 2000 yılında Boris Yeltsin yerine işbaşı yapmasıyla birlikte, Rusya Federasyonu, yeniden bir toparlanma sürecine girmiştir. Oligarkların ve Çeçen ayrılıkçıların gücünü kırmak için sert yöntemler benimseyen Putin, 2007 Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmadan itibaren ABD liderliğindeki tek kutuplu dünya düzenine açıktan meydan okumaya başlamıştır. Devletin yeniden toparlanması, Rusya milliyetçiliği ideolojisinin topluma yayılması ve “yakın çevre” (near abroad) doktrini ile Rusya’nın komşusu olan bölgelerde kendi üstünlüğünü tesis etme girişimiyle birlikte, Rusya-Birleşik Krallık ve genel olarak Rusya-Batı dünyası ilişkileri yavaş yavaş yeniden bozulma yoluna girmiştir. Ancak 2000’lerin başında, Vladimir Putin’in ilk yıllarında, ilişkilerde halen daha olumlu bir hava mevcuttur.

Tony Blair ve Vladimir Putin

Soğuk Savaş dönemi sonrasında ikili ilişkilerin zirve yaptığı yıl ise 2003 olmuştur. Bu yıl içerisinde, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin Birleşik Krallık’ı ziyaret etmiş ve BP ile Rus firması TNK arasında tarihi bir anlaşma imzalanmıştır.[59] Tony Blair ve Putin tarafından imzalanan anlaşma, o döneme kadar Rusya’ya yapılan en büyük dış yatırım olma özelliğine sahiptir.[60] Anlaşma nedeniyle Başbakan Blair’e tepki gösterenler de olmuş; hatta İngiliz basınında BP (British Petroleum) firması için “Blair Petroleum” ifadesi bile kullanılmıştır.[61] Ancak bu dönemde ısınan ilişkiler, yaklaşık 3 yıl sonra işlenen Alexander Litvinenko cinayetiyle yeniden bozulma yoluna girmiştir. Zaten 2008’de Rusya’nın Gürcistan’a askeri müdahalesiyle de, Rusya-Birleşik Krallık ve genel olarak Rusya-Batı dünyası ilişkileri yeniden sorunlu bir hâl almaya başlamıştır. Rusya’nın bu dönemde Birleşik Krallık ve ABD’ye yönelik tepkilerinin nedeni, NATO’nun sürekli doğuya doğru genişlemesi ve Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO’ya üyeliklerinin gündeme gelmesiyle birlikte kendini güvende hissetmemesidir. Bu nedenle, The Economist’ten Edward Lucas gibi birçok kişi, günümüzde Soğuk Savaş’ın bitmesinin hemen ardından yeni bir Soğuk Savaş’ın (Yeni Soğuk Savaş) başladığını iddia etmişlerdir.[62]

Yaşanan krizler sonrasında dönemin Başbakanı Theresa May’in Vladimir Putin’in elini sıkarken takındığı olumsuz tavır dikkat çekmişti

İki ülke arasındaki güncel ilişkilerde dikkat çeken en önemli kriz konusu, 2018 yılı içerisinde vuku bulan “Salisbury Vakası”dır. İngiltere’nin Salisbury kentinde MI6 korumasında yaşayan eski bir FSB ajanı olan Sergey Skripal ve kızı Yulia Skripal’ın zehirlenmeleriyle patlak veren skandal, 2008 Gürcistan ve 2014 Ukrayna olaylarında uluslararası normları ihlal etmesi nedeniyle Batı dünyasında tepki çeken Moskova’ya karşı Birleşik Krallık’taki Rusya antipatisini yeniden depreştirmiştir. Sergey Skripal, 2004 yılında Rusya hükümeti tarafından bazı gizli bilgileri İngiliz istihbaratına vermekle suçlanmış; ancak daha sonra takas edilerek 2010 yılında İngiltere’ye sığınmıştır.[63] 4 Mart 2018 tarihinde, Sergey Skripal ve Yulia Skripal, Salisbury’de bir bankta fenalaşmış halde bulunmuşlardır. Yapılan incelemelerde, baba ve kızın Noviçok adlı maddeyle[64] zehirlendikleri ortaya çıkmıştır.[65] Olayın ardından dönemin Başbakanı Theresa May’in de onayıyla İngiliz devletinin Rus askeri istihbaratına (GRU) çalıştıklarını söyleyerek kimlikleriyle fotoğraflarını servis ettiği iki Rus vatandaşı Alekandr Petrov ve Ruslan Boşirov ise, olay sırasında Salisbury Katedrali’ni gezdiklerini ve suçlamalarla hiçbir alakalarının olmadıklarını söylemektedirler.[66] Olay sonrasında Birleşik Krallık devleti 23 Rus diplomatı sınırdışı ederken, 2018 Rusya Dünya Kupası’na üst düzey devlet yetkililerini güvenlik gerekçesiyle göndermeyeceğini de açıklamıştır. Rusya da, aynı şekilde, 23 İngiliz diplomatı sınırdışı ederken, St. Petersburg’daki İngiliz Konsolosluğu’nun açılış izninin iptal edileceğini ve ülke genelindeki British Council ofislerinin kapatılacağını duyurmuştur.[67] İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn, bu olayın Rus devleti değil, Rus mafyası tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğini vurgulamıştır.[68] Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise, Başbakan Theresa May’in bu konuda kendilerine bilgi verdiğini ve olaydan Rusya’yı sorumlu tuttuğunu açıklamıştır.[69]

Yulia Skripal ve Sergey Skripal

Bu olay, İngiltere’de ve Batı kamuoyunda tekil bir vaka olarak değerlendirilmemektedir. Zira son yıllarda, Rusya devleti ve gizli servislerinin (FSB ve GRU) sorumlu tutulduğu birçok gizemli olay yaşanmıştır. Örneğin, 2006 yılında İngiliz gizli servisi MI6 için çalıştığı ve İspanyol gizli servisiyle birlikte hareket ettiği iddia edilen eski bir FSB ajanı olan Alexander Litvinenko da polonium-210 adlı radyoaktif madde kullanılarak zehirlenmiş ve kısa süre içerisinde hayatını kaybetmiştir.[70] Ülkesinde Vladimir Putin döneminde kurulan yönetim biçimine açıktan muhalif olan Litvinenko, Putin rejimini “mafya devleti” (mafia state) olarak nitelendirmesiyle dikkat çekmiş bir kişiydi.[71] Londra, soruşturma sonucunda bu olayın Rus istihbarat servisi mensubu ajanlar tarafından gerçekleştirildiği kanısına ulaşmış ve hatta infazı Rusya Federasyonu Devlet Başkanı ve eski bir KGB ajanı olan Vladimir Putin’in şahsen onayladığını iddia etmiştir.[72] Ancak bu soruşturmanın başlatılması da kolay olmamıştır; zira o dönem İç İşleri Bakanı olan Theresa May, başta bu soruşturmayı bloke etmiş ve ancak Litvinenko’nun dul eşi Marina Litvinenko’nun yasal mücadelesi sonrasında soruşturma derinleştirilebilmiştir.[73]

Alexander Litvinenko

Ayrıca, bir İngiliz vatandaşıyla evlenerek senelerce İngiltere’de yaşayan ve 2010 yılında ABD’de bulunduğu dönemde Rus ajanı olduğu gerekçesiyle sınırdışı edilen Anna Chapman vakası da medyatik olmuş bir diğer Rusya menşeli istihbarat olayıdır.[74] Son ilginç vaka ise, 2012’de Surrey’de zehirlenerek öldürülen Rus işadamı Alexander Yurevich Perepilichny’dir. 2017 yılında, Amerikan istihbarat teşkilatı CIA’in İngiliz istihbaratı MI6’i Perepilichny’e Putin’in ve yakınlarının emriyle suikast yapılabileceği konusunda uyarıda bulunduğu, ancak MI6’in buna rağmen cinayeti önleyemediği ortaya çıkmıştır.[75] Son dönemde Birleşik Krallık Dış İşleri Bakanı Jeremy Hunt’ın vurguladığı bir diğer husus da, Rusya’nın Batılı demokrasilere yönelik siber saldırılarıdır. Hunt, bu saldırılarla bazı ülkelerde seçimlerin manipüle edilmeye çalışıldığını ve Ukrayna ve ABD gibi ülkelerin seçim süreçlerinde yaşanan bu tip saldırıların NATO’nun 5. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söylemektedir.[76]

Jeremy Hunt

Bu gibi olaylar, oldukça popüler bir istihbarat teşkilatı olan MI6’in başarılarına gölge düşürmekte ve İngiliz devletini küçük düşürmektedir. Dahası, bu gibi olaylar nedeniyle Rusya’ya yönelik korkular da artmaktadır. Rusya lideri Vladimir Putin’in zaman zaman yaptığı açıklamalar da, son dönemde bilhassa Baltık ülkelerinde ve Doğu Avrupa’da korkulara neden olmaktadır. Buna karşın, Birleşik Krallık devleti ve Avrupa Birliği, Rusya’ya yönelik politikalarda daha sert mesajlar verilmesi gerektiğini düşünmektedirler. Öyle ki, 2019 yılı Haziran ayı sonunda Rusya’ya bağlı Kaliningrad şehrine yakın sularda İngiltere önderliğindeki Müşterek Denizaşırı Askeri Seferi’nde (Joint Expeditionary Force-JEF)[77] 9 ülkeden toplam 4.000’den fazla personel ve 44 gemi ile yapılan askeri tatbikat, yıllar sonra Rusya’ya yönelik olarak verilen en sert mesaj olarak değerlendirilmiştir.[78] İttifaka üye olmayan İsveç ve Finlandiya’nın katılması sebebiyle bir NATO görevi sayılmayan JEF kapsamında, Kraliyet Donanması-RN (Royal Navy), 100 yıl sonra Baltık Denizi’ndeki en büyük mevcudiyetini göstermiştir. Tatbikata katılan ülkeler; Birleşik Krallık, Litvanya, Danimarka, Estonya, Letonya, Hollanda, Norveç, Finlandiya ve İsveç olmuştur. Bu tatbikat dışında, Birleşik Krallık, NATO’nun Geliştirilmiş İleri Mevcudiyet-Enhanced Forward Presence (EFP) programı kapsamında, CABRIT Operasyonu adlı görevle Estonya’da uluslararası bir NATO taburunu (900 Britanya Ordusu mensubu da bu kapsamda görev yapmaktadır) yönetmektedir[79] ve ayrıca yakın zamanda Litvanya’da sona eren ayrı bir askeri kara kuvvetleri tatbikatı olan Iron Wolf’a (Türkçe “Demir Kurt”, Litvanya dilinde “Geleżinis Vilkas”) katılmıştır.[80] Bu gibi hamleler, İngiliz dış politikasında Rusya’ya yönelik korkuları dağıtmaya ve Rus saldırganlığının daha da yayılmasını önlemeye yönelik girişimlerdir.

Kraliyet Donanması (Royal Donanması) JEF tatbikatına öncülük etti

Bu gibi gelişmelerle zorlanan ikili ilişkilerde belki de tek olumlu unsuru ise ekonomik ilişkiler oluşturmaktadır. Son yıllarda ekonomik büyüme konusunda zorlanan Londra’da bazı çevreler, Rusya ile kurulan ekonomik ilişkilere önem vermektedirler. Örneğin, dünyanın en büyük enerji şirketlerinden olan British Petroleum’un (BP) hâlihazırda Rus petrol ve doğalgaz şirketi Rosneft’te yüzde 20 hissesi bulunmaktadır.[81] Hatta BP’nin üst düzey yöneticisi olan Bob Dudley, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e son derece yakın bir isim olan Igor Sechin’in Başkanlık yaptığı Rosneft’in yönetim kurulunda yer almaktadır.[82] İki ülke arasındaki ticaret hacmi, 2018 yılı itibariyle 10 milyar doları aşarak[83], yaklaşık 13 milyar dolar düzeyine ulaşmıştır.[84] İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi (Office for National Statistics-ONS) verileri göre, İngiltere’nin 2016 yılında Rusya’ya yaptığı toplam ihracat 5,3 milyar sterlin (yaklaşık 6,89 milyar dolar), Rusya’dan aynı dönemde yapılan toplam ithalat ise 4,7 milyar sterlin (yaklaşık 6,11 milyar dolar) düzeyinde olmuştur.[85] Ticari ilişkilerde ithalat-ihracat dengesinin büyük ölçüde sağlanmış olması da önemli ve pozitif bir durumdur.[86] Buna karşın, Rusya, Birleşik Krallık’ın en çok ticaret yaptığı ülkeler arasında yer almamaktadır.[87] Dolayısıyla, gelecekte, ekonomik ilişkilerin ciddi siyasi krizler nedeniyle kopması gündeme gelebilir ve bu durum iki ülke için de ekonomik açıdan büyük bir kayıp durumuna yol açmaz. Dahası, Soğuk Savaş döneminden kalma güçlü rekabet algısı nedeniyle, iki ülke arasında toplumlar arasındaki ilişkiler de son derece sınırlıdır. Örneğin, yine ONS’nin sunduğu resmi verilere göre, 2013-2017 döneminde Rusya’yı ziyaret eden Birleşik Krallık vatandaşlarının sayısı yılda 100’ü bile bulmamıştır.[88]

2013-2017 döneminde Rusya’yı ziyaret eden Birleşik Krallık vatandaşlarının sayısı

Buna karşın, yaklaşık 600 İngiliz şirketi Rusya’da halen faaliyet göstermekte ve İngiltere’den 5.800 kadar şirket de Rusya’ya mal ihraç etmektedir.[89] Rusya’nın en büyük şirketleri ise küresel sermaye piyasalarına Londra Borsası (London Stock Exchange) üzerinden erişmeye devam etmektedirler; nitekim Londra Sberbank, Gazprom, Lukoil, Rosneft, Norilsk Nickel, VTB, X5 Retail Group, EN+, SISTEMA ve MegaFon gibi 60 kadar önemli Rus şirketi Londra Borsası’nda işlem görmektedir.[90] Yaklaşık 13 milyar dolarlık bir servetin sahibi olan Rus oligarklardan Roman Abramovich’in 2003 yılında Premier League takımlarından Chelsea FC’yi 140 milyon sterlin bedeliyle satın alması da iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler bağlamında hafızalarda yer etmiş önemli bir konudur. Nitekim Abramovich gibi Rus oligarkları ve birçok zengin Rus işadamı, paralarını İngiliz finans piyasalarında değerlendirmekte ve özellikle Londra’daki konut sektörüne yatırım yapmaktadırlar. Bu konuda kesin rakamlara ulaşılamasa da, Financial Times gazetesinin Tapu Kayıt Merkezi verilerinden derlediği bilgilere göre, Birleşik Krallık içerisinde yurtdışı bağlantılı şirket yapıları üzerinden şüpheli sayılabilecek konut satın alımlarının toplam hacmi yaklaşık 122 milyar sterlini bulmaktadır ve bu alımlarda birinci sırayı da Rus oligarkları ve zenginleri almaktadır.[91] Gerald Frost da, Rus zenginlerinin Moskova’dan yalnızca 4 saat içerisinde uçakla ulaşılabilen Londra’ya yatırım yapmayı sevdiklerini, Londra’da 450 kadar Rus trilyonerin yaşadığını ve Birleşik Krallık’ın Rusya’ya yönelik ılımlı muhalif tavrında Rus zenginlerinin Muhafazakâr Parti’ye verdikleri ekonomik desteğin rol oynadığını iddia etmektedir.[92]

Chelsea FC’nin sahibi Rus oligark Roman Abramovich

Ancak kayıtdışı Rus parasının İngiltere’de bu kadar yoğun olarak bulunması, ülke içerisinde ve uluslararası kamuoyunda çeşitli eleştirilere de neden olmaktadır. Örneğin, Deutsche Bank’ın Londra merkezinden stratejist Oliver Harvey, “Rusya’dan gizlice çıkan sermaye ile Londra’ya giren kayıt dışı sermaye arasında kuvvetli bir ilişki var. İngiltere’ye giren kaynağı belirsiz sermayenin büyük bir kısmının Rusya’dan geldiğini söyleyebilirim. Bu yaklaşık yüzde 50 seviyesinde.” ifadesini kullanmaktadır.[93] Ayrıca Muhafazakâr Parti milletvekili Tom Tungendhat da, Rusya’nın kara parası konusunda ülkesinin kayıtsız kaldığından yakınmaktadır.[94] Bu bağlamda, ikili siyasi ilişkilerin daha da gerginleşmesi durumunda, İngiliz devletinin denetimleri sıklaştırması ve Rus zenginlerinin kaynaklarını açıklayamadıkları varlıklarına el koyması gibi ihtimallerden bahsedilmektedir. Rus devletinin kurduğu düşünce kuruluşu Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi-RIAC uzmanlarından Andrey Kortunov ise, paralarını Londra’da değerlendiren Rus oligarkları ve işadamlarının çoğunun Rusya’daki mevcut yönetime muhalif olduklarını belirtmekte ve bu konunun ikili ilişkiler kapsamı dışında tutulması gerektiğini ima etmektedir.[95]

Chatham House’da yayınlanan analizinde Duncan Allan ise, Rusya’daki mevcut yönetimin Birleşik Krallık’ı güç olarak dengi görmemesinin ikili ilişkilerde temel sorun yaratan konu olduğunu düşünmektedir.[96] Allan’a göre ikili ilişkilerde temel sorunlar ise şunlardır; (1) İki ülkenin paylaştıkları ortak değerler ve müşterek çıkarlar sayılıdır, (2) İkili ilişkilere yön veren etkenler büyük ölçüde Birleşik Krallık hükümetlerinin kontrolünde değildir ve (3) Kendisini yeniden bir süpergüç olarak görme eğiliminde olan Rusya, Birleşik Krallık’ı dengi bir güç olarak görmemektedir.[97] Bu üç sorundan ikincisini biraz açmak gerekirse; ABD’nin 2003 yılında Irak Savaşı’nı başlatması ve Birleşik Krallık’ın da bu sürece eklemlenmesi, Rusya’da Vladimir Putin yönetiminin giderek daha otoriter ve Batı’ya meydan okuyan bir çizgiye kayması ve sonuçta ABD-Rusya ilişkilerinin bozulması gibi gelişmeler, Birleşik Krallık hükümetlerinin önleyebileceği süreçler olmamıştır. Zira Batı bloğunun ABD ile birlikte en önemli merkez ülkesi olan Birleşik Krallık, politikalarını bir ittifak/blok perspektifinde geliştirmektedir. Buna karşın, Londra da, bu dönemde (2000 yılında), 1990’larda SSCB’nin dağılmasının ardından Rusya Federasyonu’nun ilk Devlet Başkanı olan Boris Yeltsin döneminde Çarlık Rusyası’nda Kremlin’i perde arkasından yöneten Rasputin’e benzetilen, ancak daha sonra Putin yönetimiyle sorun yaşayan Rus oligark Boris Berezovsky’e sığınma hakkı vererek, demokrasiden uzaklaşan Moskova’ya yönelik tepkisini göstermiştir.[98] Rusya’nın kendisini ekonomik olarak çok daha küçük olduğu halde Birleşik Krallık’tan üstün bir güç olarak gördüğünün ispatı ise, 2013 yılındaki G20 toplantısında Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov’un Birleşik Krallık’ın “kimsenin ilgilenmediği küçük bir ada olduğu” (Britain is a small island that no one listens to) yönündeki sözleridir.[99] İlişkilerin sorunlu yapısı, iki ülkenin Gürcistan, Ukrayna ve Suriye gibi birçok kriz noktasında farklı siyasal pozisyon almalarıyla da teyit edilebilir.

Sonuç
Sonuç olarak, tarihsel olarak 19. yüzyıldan itibaren neredeyse tamamen rekabet temelinde gelişmiş olan Rusya-Birleşik Krallık ilişkileri, bugünlerde de aynı temelde sürmektedir. Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından yaşanan kısa süreli yakınlaşma, Rusya’da Vladimir Putin yönetiminin Batı karşıtı politikalara yönelmesi ve Rus istihbaratından Batılı ülkelerin istihbarat servislerine kaçan kişilere yapılan suikastlarla birlikte 2008 Gürcistan, 2014 Ukrayna ve 2015 Suriye müdahaleleriyle birlikte Rusya’yı çekinilen bir devlet getirmesi, İngiltere-Rusya ilişkilerini yeniden olumsuz bir noktaya taşımıştır.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

KAYNAKÇA
[1] A. Lobanov-Rostovsky (1948), “Anglo-Russian Relations through the Centuries”, The Russian Review, Cilt 7, no: 2, Bahar 1948, s. 41.
[2] Encyclopedia Britannica, “Richard Chancellor”, Erişim Tarihi: 09.12.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/biography/Richard-Chancellor.
[3] William Henry Chamberlin (1960), “Russia between East and West”, The Russian Review, Cilt 19, no: 4, Ekim 1960, s. 310.
[4] A. Lobanov-Rostovsky (1948), “Anglo-Russian Relations through the Centuries”, The Russian Review, Cilt 7, no: 2, Bahar 1948, s. 41.
[5] Encyclopedia Britannica, “Muscovy Company”, Erişim Tarihi: 09.12.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/topic/Muscovy-Company.
[6] A. Lobanov-Rostovsky (1948), “Anglo-Russian Relations through the Centuries”, The Russian Review, Cilt 7, no: 2, Bahar 1948, s. 42.
[7] Anthony Cross (2012), “By Way of Introduction: British Perception, Reception and Recognition of Russian Culture”, in A People Passing Rude: British Responses to Russian Culture, Open Book Publishers, s. 3.
[8] Anthony Cross (2012), “By Way of Introduction: British Perception, Reception and Recognition of Russian Culture”, in A People Passing Rude: British Responses to Russian Culture, Open Book Publishers, s. 3.
[9] Jane Henderson & Eva Pils (2016), “The Impact of Brexit on Relations with Russia and China”, King’s Law Journal, Aralık 2016, Cilt 27, no: 3, s. 474.
[10] William Henry Chamberlin (1960), “Russia between East and West”, The Russian Review, Cilt 19, no: 4, Ekim 1960, s. 311.
[11] A. Lobanov-Rostovsky (1948), “Anglo-Russian Relations through the Centuries”, The Russian Review, Cilt 7, no: 2, Bahar 1948, s. 43.
[12] Encyclopedia Britannica, “Patrick Gordon”, Erişim Tarihi: 10.12.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/biography/Patrick-Gordon.
[13] Anthony Cross (2012), “By Way of Introduction: British Perception, Reception and Recognition of Russian Culture”, in A People Passing Rude: British Responses to Russian Culture, Open Book Publishers, s. 4.
[14] History is Now, “Tsar Peter the Great of Russia’s Visit to England” , Erişim Tarihi: 10.12.2019, Erişim Adresi: http://www.historyisnowmagazine.com/blog/2017/11/12/a-tsar-abroad-peter-the-great-of-russias-visit-to-england#.Xe85kOgzbIU.
[15] A. Lobanov-Rostovsky (1948), “Anglo-Russian Relations through the Centuries”, The Russian Review, Cilt 7, no: 2, Bahar 1948, s. 43.
[16] A. Lobanov-Rostovsky (1948), “Anglo-Russian Relations through the Centuries”, The Russian Review, Cilt 7, no: 2, Bahar 1948, s. 43.
[17] A. Lobanov-Rostovsky (1948), “Anglo-Russian Relations through the Centuries”, The Russian Review, Cilt 7, no: 2, Bahar 1948, s. 46.
[18] Anthony Cross (2012), “By Way of Introduction: British Perception, Reception and Recognition of Russian Culture”, in A People Passing Rude: British Responses to Russian Culture, Open Book Publishers, s. 5.
[19] Anthony Cross (2012), “By Way of Introduction: British Perception, Reception and Recognition of Russian Culture”, in A People Passing Rude: British Responses to Russian Culture, Open Book Publishers, s. 6.
[20] Steven Sabol, “Orta Asya'da Rus-İngiliz Rekabeti”, Tarihtarih.com, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi. https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=356313&/Orta-Asyada-Rus-%C4%B0ngiliz-Rekabeti-/-Do%C3%A7.-Dr.-Steven-Sabol-.
[21] Steven Sabol, “Orta Asya'da Rus-İngiliz Rekabeti”, Tarihtarih.com, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi. https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=356313&/Orta-Asyada-Rus-%C4%B0ngiliz-Rekabeti-/-Do%C3%A7.-Dr.-Steven-Sabol-.
[22] Ahmet Han, “Büyük Oyun”, NTV, Erişim Tarihi: 07.12.2019, Erişim Adresi: http://arsiv.ntv.com.tr/news/122311.asp.
[23] Geoffrey Hamm (2013), “Revisiting the Great Game in Asia: Rudyard Kipling and popular history”, International Journal, Cilt 68, No: 2, Haziran 2013, s. 396.
[24] Ahmet Han, “Büyük Oyun”, NTV, Erişim Tarihi: 07.12.2019, Erişim Adresi: http://arsiv.ntv.com.tr/news/122311.asp.
[25] Steven Sabol, “Orta Asya'da Rus-İngiliz Rekabeti”, Tarihtarih.com, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi. https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=356313&/Orta-Asyada-Rus-%C4%B0ngiliz-Rekabeti-/-Do%C3%A7.-Dr.-Steven-Sabol-.
[26] Dünya Bülteni (2014), “60 yıl önceki dünyanın ilk modern savaşı: Kırım Harbi”, 10 Mart 2014, Erişim Tarihi: 10.12.2019, Erişim Adresi: https://www.dunyabulteni.net/tarihten-olaylar/160-yil-onceki-dunyanin-ilk-modern-savasi-kirim-harbi-h291902.html.
[27] Mehmet Okur (2017), “Bolşevik İhtilali Sonrası İngiltere’nin Rusya ve Kafkasya Politikası”, VAKANÜVİS-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Kafkasya özel sayısı, s. 395.
[28] M. Volkan Atuk (2018), “Kutuplaşma Siyaseti Bağlamında İngiliz-Rus Konvansiyonu ve Osmanlı Devleti”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 15, Sayı: 57, s. 100.
[29] Pushkin House, “The Anglo – Russian Convention of 1907 with Barbara Emerson”, Erişim Tarihi: 11.12.2019, Erişim Adresi: https://www.pushkinhouse.org/events/2017/7/13/dw97eq20vn0d0ait05a6x1uyw42cch.
[30] Mehmet Okur (2017), “Bolşevik İhtilali Sonrası İngiltere’nin Rusya ve Kafkasya Politikası”, VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Kafkasya özel sayısı, s. 397.
[31] Mehmet Okur (2017), “Bolşevik İhtilali Sonrası İngiltere’nin Rusya ve Kafkasya Politikası”, VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Kafkasya özel sayısı, s. 397.
[32] Mehmet Okur (2017), “Bolşevik İhtilali Sonrası İngiltere’nin Rusya ve Kafkasya Politikası”, VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Kafkasya özel sayısı, s. 398.
[33] Mehmet Okur (2017), “Bolşevik İhtilali Sonrası İngiltere’nin Rusya ve Kafkasya Politikası”, VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Kafkasya özel sayısı, s. 399.
[34] Keith Neilson (1981), “'Joy Rides'?: British Intelligence and Propaganda in Russia, 1914-1917”, The Historical Journal, Cilt 24, no: 4, Aralık 1981, ss. 885-906.
[35] Keith Neilson (1981), “'Joy Rides'?: British Intelligence and Propaganda in Russia, 1914-1917”, The Historical Journal, Cilt 24, no: 4, Aralık 1981, s. 886.
[36] Keith Neilson (1981), “'Joy Rides'?: British Intelligence and Propaganda in Russia, 1914-1917”, The Historical Journal, Cilt 24, no: 4, Aralık 1981, s. 887.
[37] Keith Neilson (1981), “'Joy Rides'?: British Intelligence and Propaganda in Russia, 1914-1917”, The Historical Journal, Cilt 24, no: 4, Aralık 1981, s. 889.
[38] Keith Neilson (1981), “'Joy Rides'?: British Intelligence and Propaganda in Russia, 1914-1917”, The Historical Journal, Cilt 24, no: 4, Aralık 1981, s. 892.
[39] Mehmet Okur (2017), “Bolşevik İhtilali Sonrası İngiltere’nin Rusya ve Kafkasya Politikası”, VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Kafkasya özel sayısı, s. 399.
[40] Mehmet Okur (2017), “Bolşevik İhtilali Sonrası İngiltere’nin Rusya ve Kafkasya Politikası”, VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Kafkasya özel sayısı, s. 401.
[41] Mehmet Okur (2017), “Bolşevik İhtilali Sonrası İngiltere’nin Rusya ve Kafkasya Politikası”, VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Kafkasya özel sayısı, s. 403.
[42] Çağatay Benhür (2008), “1920’li Yıllarda Türk-Sovyet İlişkileri: Kronolojik Bir Çalışma”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, sayı: 24, s. 301.
[43] Çağatay Benhür (2008), “1920’li Yıllarda Türk-Sovyet İlişkileri: Kronolojik Bir Çalışma”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, sayı: 24, s. 301.
[44] Ufuk Erdem (2014), “İngiliz Elçisi George Clerk’in 1927 Türkiye Raporu (1927 Yılı Türkiye Fişlemeleri)”, Atatürk Dergisi, Cilt 3, sayı: 2, ss. 61-62.
[45] Bernard Pares (1929), “Anglo-Russian Relations”, Journal of the Royal Institute of International Affairs, Cilt 8, no: 5, Eylül 1929, s. 483.
[46] Bernard Pares (1929), “Anglo-Russian Relations”, Journal of the Royal Institute of International Affairs, Cilt 8, no: 5, Eylül 1929, ss. 482-483.
[47] Bernard Pares (1929), “Anglo-Russian Relations”, Journal of the Royal Institute of International Affairs, Cilt 8, no: 5, Eylül 1929, s. 483.
[48] Bernard Pares (1929), “Anglo-Russian Relations”, Journal of the Royal Institute of International Affairs, Cilt 8, no: 5, Eylül 1929, s. 485.
[49] Bernard Pares (1929), “Anglo-Russian Relations”, Journal of the Royal Institute of International Affairs, Cilt 8, no: 5, Eylül 1929, s. 485.
[50] Simon Worrall (2019), “The inside story of how three unlikely allies won World War II”, National Geographic, 11 Ocak 2019, Erişim Tarihi: 11.12.2019, Erişim Adresi: https://www.nationalgeographic.com/culture/2019/01/allies-roosevelt-churchill-stalin-won-world-war-II/.
[51] Binoy Kampmark (2008), “Bitten by the Bear: The British Council and Russia”, Contemporary Review, 2008 Yaz, Cilt 290, no: 1689, s. 156.
[52] Binoy Kampmark (2008), “Bitten by the Bear: The British Council and Russia”, Contemporary Review, 2008 Yaz, Cilt 290, no: 1689, s. 157.
[53] International Churchill Society, “The Sinews of Peace (‘Iron Curtain Speech’)”, Erişim Tarihi: 11.12.2019, Erişim Adresi: https://winstonchurchill.org/resources/speeches/1946-1963-elder-statesman/the-sinews-of-peace/.
[54] Diğer üyeler Donald Duart Maclean, Guy Burgess, Anthony Blunt ve John Cairncross’dur.
[55] Britannica.com, “Kim Philby”, Erişim Tarihi: 11.12.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/biography/Kim-Philby.
[56] Jake Kerridge (2014), “The 10 best Cold War novels”, The Telegraph, 7 Kasım 2014, Erişim Tarihi: 11.12.2019, Erişim Adresi: https://www.telegraph.co.uk/books/what-to-read/the-10-best-cold-war-novels/.
[57] William Henry Chamberlin (1960), “Russia between East and West”, The Russian Review, Cilt 19, no: 4, Ekim 1960, s. 309.
[58] Margaret Shapiro (1994), “Elizabeth II Visits Russia on Wave of Royal Gossip”, The Washington Post, 18 Ekim 1994, Erişim Tarihi: 12.12.2019, Erişim Adresi: https://www.washingtonpost.com/archive/politics/1994/10/18/elizabeth-ii-visits-russia-on-wave-of-royal-gossip/0a7e2997-55d3-4400-a49d-1683a8882975/.
[59] Duncan Allan (2017), “Brexit Makes It Even More Difficult for the UK to Deal With Russia”, Chatham House, 13 Aralık 2017, Erişim Tarihi: 07.12.2019, Erişim Adresi: https://www.chathamhouse.org/expert/comment/brexit-makes-it-even-more-difficult-uk-deal-russia.
[60] BBC (2003), “BP signs historic Russian deal”, 26 Haziran 2003, Erişim Tarihi: 07.12.2019, Erişim Adresi: http://news.bbc.co.uk/2/hi/business/3021786.stm.
[61] Terry Macalister (2003), “Prime minister argues case for 'Blair Petroleum'”, The Guardian, 13 Şubat 2003, Erişim Tarihi: 07.12.2019, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/business/2003/feb/13/russia.politics.
[62] Binoy Kampmark (2008), “Bitten by the Bear: The British Council and Russia”, Contemporary Review, 2008 Yaz, Cilt 290, no: 1689, s. 157.
[63] Polat Üründül (2018), “İngiltere ve Rusya Arasında Casus Krizi Nereye Gidiyor?”, Türksam, 22 Mart 2018, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: http://turksam.org/ingiltere-ve-rusya-arasinda-casus-krizi-nereye-gidiyor.
[64] Yapılan incelemelerde, saldırıya uğrayan kişilerde Noviçok (Novichok) ailesinden nörotoksik A-234 adlı kimyasal maddeye rastlanmıştır. Bakınız; Muhammet Murat Tekek (2019), “Salisbury Vakası (Sergei Skripal) Sonrası İngiltere ve Rusya Yanlısı Söylemler İle Tarafsız Söylemlerin Analizi Üzerinden İngiltere-Rusya İlişkilerinin Günceli”, Karadeniz Araştırmaları, XVI/63, s. 436.
[65] BBC Türkçe (2018), “İngiltere'nin Salisbury'de 'suikast girişiminden' sorumlu tuttuğu Ruslar: Biz sadece turistiz, tesadüf olmuş”, 14 Eylül 2018, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45517097.
[66] BBC Türkçe (2018), “İngiltere'nin Salisbury'de 'suikast girişiminden' sorumlu tuttuğu Ruslar: Biz sadece turistiz, tesadüf olmuş”, 14 Eylül 2018, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45517097.
[67] Polat Üründül (2018), “İngiltere ve Rusya Arasında Casus Krizi Nereye Gidiyor?”, Türksam, 22 Mart 2018, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: http://turksam.org/ingiltere-ve-rusya-arasinda-casus-krizi-nereye-gidiyor.
[68] Gerald Frost (2018), “Moscow on the Thames”, New Criterion, Mayıs 2018, Cilt 36 no: 9, s. 14.
[69] Muhammet Murat Tekek (2019), “Salisbury Vakası (Sergei Skripal) Sonrası İngiltere ve Rusya Yanlısı Söylemler İle Tarafsız Söylemlerin Analizi Üzerinden İngiltere-Rusya İlişkilerinin Günceli”, Karadeniz Araştırmaları, XVI/63, s. 438.
[70] BBC Türkçe (2012), “MI6 için çalışan Litvinenko'yu Rusya mı öldürdü?”, 14 Aralık 2012, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler/2012/12/121214_litvinenko_.
[71] Gerald Frost (2018), “Moscow on the Thames”, New Criterion, Mayıs 2018, Cilt 36 no: 9, s. 12.
[72] Jonathan Marcus (2018), “Çifte ajan olayı: İngiltere, Rusya ile ilişkilerinde büyük ikilemle karşı karşıya”, BBC Türkçe, 7 Mart 2018, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43311803.
[73] Gerald Frost (2018), “Moscow on the Thames”, New Criterion, Mayıs 2018, Cilt 36 no: 9, s. 12.
[74] Çağrı Saraçalp (2019), “Rusya'nın 'Kızıl Ajan'ı Anna Chapman'ın sıra dışı hikayesi”, Gzt.com, 7 Nisan 2019, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.gzt.com/dunya-politika/rusyanin-kizil-ajani-anna-chapmanin-sira-disi-hikayesi-2880568.
[75] Gerald Frost (2018), “Moscow on the Thames”, New Criterion, Mayıs 2018, Cilt 36 no: 9, s. 13.
[76] Hasan Esen (2019), “İngiltere'den Rusya uyarısı”, AA, 23 Mayıs 2019, Erişim Tarihi: 09.12.2019, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ingiltereden-rusya-uyarisi-/1485363.
[77] Bakınız; Royal Navy, “Joint Expeditionary Force (Maritime)”, Erişim Tarihi: 04.12.2019, Erişim Adresi: https://www.royalnavy.mod.uk/news-and-latest-activity/operations/mediterranean-and-black-sea/joint-expeditionary-force-maritime.
[78] Kim Sengupta (2019), “Rusya'ya gözdağı için Baltık Denizi'ne bir asır sonra İngiliz çıkarması”, Independent Türkçe, 30 Haziran 2019, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.independentturkish.com/node/47136/d%C3%BCnya/rusyaya-g%C3%B6zda%C4%9F%C4%B1-i%C3%A7in-balt%C4%B1k-denizine-bir-as%C4%B1r-sonra-ingiliz-%C3%A7%C4%B1karmas%C4%B1.
[79] The British Army, “Enhanced Forward Presence (EFP)”, Erişim Tarihi: 04.12.2019, Erişim Adresi: https://www.army.mod.uk/deployments/baltics/.
[80] Ieva Budzeikaite & Emma Ledoux (2019), “On the ground with Iron Wolf: NATO put to the test”, Atlantic Council, 31 Ağustos 2019, Erişim Tarihi. 04.12.2019, Erişim Adresi: https://www.atlanticcouncil.org/uncategorized/on-the-ground-with-iron-wolf/.
[81] Gökhan Kurtaran  (2018), “Krizin gölgesinde İngiliz–Rus ekonomik ilişkileri”, AA, 17 Mart 2018, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/krizin-golgesinde-ingiliz-rus-ekonomik-iliskileri-/1091382.
[82] Bakınız; https://www.rosneft.com/governance/board/item/6081/. Aktaran: Gökhan Kurtaran  (2018), “Krizin gölgesinde İngiliz–Rus ekonomik ilişkileri”, AA, 17 Mart 2018, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/krizin-golgesinde-ingiliz-rus-ekonomik-iliskileri-/1091382.
[83] RT (2018), “Trade between Russia & Britain on rise despite sinking relations”, 26 Kasım 2018, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.rt.com/business/444892-russia-uk-trade-growth/.
[84] Wikipedia, “List of the largest trading partners of United Kingdom”, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_the_largest_trading_partners_of_United_Kingdom.
[85] Gökhan Kurtaran  (2018), “Krizin gölgesinde İngiliz–Rus ekonomik ilişkileri”, AA, 17 Mart 2018, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/krizin-golgesinde-ingiliz-rus-ekonomik-iliskileri-/1091382.

[87] Birleşik Krallık’ın en önemli ticari partnerleri şunlardır: ABD, Almanya, Hollanda, Fransa, Çin, İrlanda, İspanya, Belçika, İtalya, İsviçre. Bakınız; Department of International Trade (2019), “UK Trade in Numbers September 2019”, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://assets.publishing.service.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/836787/190924_UK_trade_in_numbers_full_web_version_final.pdf, s. 7. Rusya, Birleşik Krallık’ın ticari ortakları arasında ancak 23. sırada kendisine yer bulabilmektedir. Bakınız; Wikipedia, “List of the largest trading partners of United Kingdom”, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_the_largest_trading_partners_of_United_Kingdom.
[88] Bakınız; Office for National Statistics, “UK residents' visits to Russia 2013 to 2017 by month”, Erişim Tarihi: 04.12.2019, Erişim Adresi: https://www.ons.gov.uk/peoplepopulationandcommunity/leisureandtourism/adhocs/009479ukresidentsvisitstorussia2013to2017bymonth.
[89] Gökhan Kurtaran  (2018), “Krizin gölgesinde İngiliz–Rus ekonomik ilişkileri”, AA, 17 Mart 2018, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/krizin-golgesinde-ingiliz-rus-ekonomik-iliskileri-/1091382.
[90] Gökhan Kurtaran  (2018), “Krizin gölgesinde İngiliz–Rus ekonomik ilişkileri”, AA, 17 Mart 2018, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/krizin-golgesinde-ingiliz-rus-ekonomik-iliskileri-/1091382.
[91] Gökhan Kurtaran  (2018), “Krizin gölgesinde İngiliz–Rus ekonomik ilişkileri”, AA, 17 Mart 2018, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/krizin-golgesinde-ingiliz-rus-ekonomik-iliskileri-/1091382.
[92] Gerald Frost (2018), “Moscow on the Thames”, New Criterion, Mayıs 2018, Cilt 36 no: 9, s. 13.
[93] Gökhan Kurtaran  (2018), “Krizin gölgesinde İngiliz–Rus ekonomik ilişkileri”, AA, 17 Mart 2018, Erişim Tarihi: 03.12.2019, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/krizin-golgesinde-ingiliz-rus-ekonomik-iliskileri-/1091382.
[94] BBC (2018), “UK turns blind eye to dirty Russian money, say MPs”, 21 Mayıs 2018, Erişim Tarihi: 04.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/business-44191682.
[95] BBC (2018), “UK turns blind eye to dirty Russian money, say MPs”, 21 Mayıs 2018, Erişim Tarihi: 04.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/business-44191682.
[96] Duncan Allan (2017), “Brexit Makes It Even More Difficult for the UK to Deal With Russia”, Chatham House, 13 Aralık 2017, Erişim Tarihi: 07.12.2019, Erişim Adresi: https://www.chathamhouse.org/expert/comment/brexit-makes-it-even-more-difficult-uk-deal-russia.
[97] Duncan Allan (2017), “Brexit Makes It Even More Difficult for the UK to Deal With Russia”, Chatham House, 13 Aralık 2017, Erişim Tarihi: 07.12.2019, Erişim Adresi: https://www.chathamhouse.org/expert/comment/brexit-makes-it-even-more-difficult-uk-deal-russia.
[98] BBC Türkçe (2013), “Portre: Boris Berezovski”, 25 Mart 2013, Erişim Tarihi : 07.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/03/130325_boris_berezovski_portre.
[99] The Guardian (2013), “'You're a small island and no one listens to you' - so what do you say?”, 6 Eylül 2013, Erişim Tarihi: 07.12.2019, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/uk-news/blog/2013/sep/06/small-island-david-cameron.

Hiç yorum yok: