21. yüzyıl dünyasında artık devletler arasındaki sorunlar yalnızca topla tüfekle çözülmüyor. Devletlerin birbirleriyle olan rekabetlerinde avantajlı duruma geçmek için kullandıkları en önemli stratejilerden birisi de, günümüz dünyasında bir zorunluluk haline gelen yumuşak güç kavramı yani İngilizcesiyle “soft power”dır. Bu yazıda yumuşak güç kavramını sorgulayacak ve Türkiye’nin yumuşak güç unsurlarını ele alacağım.
Harvard Üniversitesi’nden Joseph Nye’ın[1] ilk kez 1990 tarihli Bound to Lead: The Changing Nature of American Power[2] adlı kitabında ele aldığı yumuşak güç kavramının ilerleyen yıllarda dünya siyasetindeki önemi ve akademik literatürdeki yeri artınca, Nye 2004 yılında Soft Power: The Means to Success in World Politics[3] adlı yeni bir kitap yazarak düşüncelerini daha da geliştirmiştir. Yumuşak güç kavramı, daha çok sivil toplum ve sinema ve müzik endüstrilerinin gelişmiş olduğu Amerika Birleşik Devletleri ve Batı dünyası ile ilişkilendirilse de, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Hu Jintao’nun 2007 yılında Çin Komünist Partisi’nin kurultayında ülkenin cazibesinin arttırılması gerektiğini ifade etmesi bu kavramın Doğu dünyasında da önem kazanmaya başladığını göstermektedir.[4]
Yumuşak güç kavramı kısaca şöyle tanımlanabilir. Siyaset bilimi literatüründe güç; istenilen sonuçları elde etme becerisi şeklinde tanımlanır. Bu istenilen hedefleri elde etmekte ise birbirinden çok farklı unsurlar kullanılabilmektedir. Birinci tip güç, coercion (zorlama, cebir) adını verdiğimiz ve ülkelerin askeri güç kullanımı ya da askeri güç kullanma tehditlerine dayalı olan eski tip ve realizm anlayışı içerisinde daha önemli bir yer tutan güç kullanma yöntemidir. Buna göre bir devlet diğer bir devlete istediğini yaptırmak için savaş ilan edebilir ya da savaş tehdidi ile bu ülkeden istediğini koparabilir. Rusya Federasyonu’nun Güney Osetya Savaşı (2008 Rusya-Gürcistan Savaşı) döneminde Gürcistan’a karşı uyguladığı taktik ya da Amerika Birleşik Devletleri’nin enerji kaynaklarını kontrol etmek ve diktatoryal rejimi değiştirmek adına Irak’a müdahale etmesi buna örnek gösterilebilir. Dünyaya bu “sert güç” perspektifinden bakıldığında, ABD’nin dünyada uzak ara liderliğinin olduğu, ancak Soğuk Savaş dönemindeki silahlanma rekabeti ve güçlü askeri endüstrisi nedeniyle önemli avantajları olan Rusya’nın da çok dişli bir sert güç profili çizdiği söylenebilir.
İkinci tip güç; idealizm anlayışı içerisinde kendisine en üst düzey yer bulan ekonomik ilişkilere dayalı güç kullanımıdır. Bu güç kullanımında bir ülkenin stratejik ekonomik enstrümanları devreye girer; ekonomik krizdeki bir ülkeye ekonomik yardım sağlanması ya da bir ülkenin diğer bir ülkede büyük yatırımlarının olması kuşkusuz o ülkeye diğer ülkenin içsiyasetinin tanzim edilmesi noktasında da avantajlar sağlayacaktır. Bir ülkeye ekonomik yaptırımlar uygulamak da bu ikinci tip güce örnektir. ABD’nin, İran’a yönelik ekonomik yaptırımları ile bu ülkeyi sert güç olma yolunda adımlar attığı nükleer programını barışçıl amaçlarla sınırlandırmaya zorlaması, bu gücün iyi kullanımına bir örnek olarak gösterilebilir. Rusya’nın doğalgaz kartını kullanarak Ukrayna’daki içsiyaseti yönlendirmesi de iyi bir ekonomik güç kullanımı örneği olarak verilebilir.
Nye’ın dikkat çektiği üçüncü tip güç ise[5]; ülkelerin devlet politikalarından ziyade, yarattıkları özgür sivil toplum içerisinde girişimcilik ruhuyla gelişen endüstriler ve toplumsal hareketler sayesinde diğer ülkelerin önünde pozitif bir imaja sahip olmaları ve bu nedenle yarattıkları sevgi ve cazibeye dayalı olarak diğer ülkeleri de kendi istedikleri şekilde yönlendirmeleri yani kendi istediklerini istemelerini sağlamalarıdır. Nye’a göre dünya, gücün yeniden Asya’ya kaydığı bir çok kutupluluğa geçiş dönemindedir ve bu sayede dünyada artık eski tip zero-sum game (bir tarafın kazanacağı, diğer tarafın kaybedeceği durum) durumları yerine aynı anda birçok tarafın farklı oranlarda kazanabileceği win-win (kazan-kazan) durumları ortaya çıkmaktadır.[6]Bu nedenle Nye’a göre yumuşak güç kavramı, devletlerin zayıfladığı ve sivil toplumun güçlendiği yeni yüzyılda daha da önem kazanacaktır.
Monocle dergisinin 2012 yılında yayınladığı 3. yumuşak güç sıralamasında ilk 10 sırayı İngiltere (Birleşik Krallık), ABD, Almanya, Fransa, İsveç, Japonya, Danimarka, İsviçre, Avustralya ve Kanada alırken, Türkiye de 20. sırada kendisine yer bulmuştur.[7] Bu sıralamada etkili olan faktörler; yönetim standartları, diplomatik gelenek, kültürel etki, eğitim kapasitesi ve işdünyası açısından kolaylıklar gibi en önemli yumuşak güç unsurlarıdır.[8] Elbette Türkiye’nin yumuşak güç anlamında üst sıralara çıkabilmesinin nedeni yalnızca büyüyen ekonomisi değildir. Türkiye’nin son dönemde televizyon dizileri ve sinema alanında önemli atılım yapan bir ülke olduğu[9] ve özellikle eski Osmanlı coğrafyası olarak nitelendirilen Balkanlar ve Ortadoğu’da halklar tarafından ilgiyle takip edilen bir ülke haline gelmeye başladığı söylenebilir. 2008 yılında “Gümüş” dizisiyle başlayan bu süreç, bugün önemli bir endüstri yaratmayı da başarmıştır. Bu gibi yumuşak güç unsurları Türkiye’nin turizmine de büyük katkı sağlamaktadır. Son yıllarda bu dizilerin gösterildiği ülkelerden Türkiye’ye yönelik yoğun bir turist akışının sağlandığı görülmektedir. Bu noktada Türkiye’nin Müslüman kimliği ile çağdaşlığı ve demokrasiyi birleştirebilen ideal bir rejim kurmasının yakın geçmişe kadar çok başarılı olduğu, ancak son dönemde bu modelden sapılarak otoriter bir rejime yönelindiği için bu modelin zayıflamakta olduğu söylenebilir.
Bu konuda kafa yorarken, Türkiye’nin son yıllarda tarihinde ilk kez küresel markalar yaratmaya başladığı da vurgulanmalıdır. Örneğin, Türk Hava Yolları (THY) bu açıdan son dönemde cidden başarılı bir grafik çizmekte ve özellikle reklam filmleri ve kaliteli hizmetiyle dünyada Türk bayrağını başarıyla dalgalandırmaktadır. Türkiye’nin bir diğer önemli gücü ise, şu sıralarda Türkiye’de yoğun bir siyasi tartışmaya konu olan Gülen cemaatine ait okullardır. Sayıları 1000’i bulan bu okulların Türkiye’ye önemli bir güç ve tanınırlık sağladığını söylemek sanırım yanlış olmayacaktır.[10] Bu anlamda son dönemde yaşanılan tartışmaların içsiyasetteki boyutu kadar, dışarıda Türkiye’yi zayıflatma amacı güttüğü ve Türk hükümetinin Türkiye’nin yumuşak gücünü azaltmaya yönelik ülke aleyhinde bir tavır aldığı söylenebilir. Türk dış politikası da, “komşularla sıfır sorun”dan cayan ve tüm komşularımızla kavgalı hale geldiğimiz son durumu itibariyle Türkiye’nin yumuşak güç stratejisi açısından büyük bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Oysa AKP iktidarının ilk yıllarında Türkiye’yi bir Amerikan uydusu görüntüsünden kurtaran ve Avrupa Birliği üyeliği yolunu açan şimdinin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kontrolündeki Türk dış politikasının Türkiye’ye sağladığı katkılar ve elde ettiği başarılar ortadadır.[11] Bu nedenle Türk dış politikasının ivedilikle eski çizgisine dönmesi ve içeride demokratikleşme, dışarıda barış isteyen bir temele oturması gerekmektedir. Aksi takdirde, büyük emeklerle hazırlanan yumuşak güç stratejisi olgunluğa erişemeden kaybolacaktır.
Son olarak, yumuşak gücün 21. yüzyıl dünyasında artan önemine paralel olarak, Türkiye’nin kültür-sanat politikalarını da yeniden gözden geçirmesi ve daha iddialı ve dış dünyaya dönük yeni bir anlayış belirlemesinin gerektiği vurgulanmalıdır. Milli değerlerle küresel eğilimleri bir potada eritebilen modern bir sentez, Türkiye’ye yeni dünya düzeninde kuşkusuz daha iyi bir pozisyon sağlayabilecektir. Bunun yolu da, otoriterleşme eğilimlerinden uzaklaşılarak içeride daha reformist ve özgürlükçü, dışarıda da daha barışçıl ve istikrar yanlısı bir politika izlemekten geçmektedir.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Joseph Samuel Nye Jr. (1937-) Harvard Üniversitesi’nde John F. Kennedy Okulu’nun Dekanlığını yapmış Amerikalı ünlü bir siyaset bilimcidir. 2011 yılında Foreign Policy dergisi tarafından dünyanın en önemli düşünürlerinden biri olarak ilan edilmiştir. Nye’ın akademik literatüre en önemli katkısı kuşkusuz “yumuşak güç” kavramıdır. Detaylar için; http://en.wikipedia.org/wiki/Joseph_Nye, Erişim Tarihi: 16.01.2014.
[4] “Soft Power”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 16.01.2014, Erişim Adresi:http://en.wikipedia.org/wiki/Soft_power.
[5] “Joseph Nye ile küresel güç değişimleri üzerine”, TED Talks, Erişim Tarihi: 16.01.2014, Erişim Adresi:http://www.ted.com/talks/joseph_nye_on_global_power_shifts.html.
[6] “Joseph Nye ile küresel güç değişimleri üzerine”, TED Talks, Erişim Tarihi: 16.01.2014, Erişim Adresi:http://www.ted.com/talks/joseph_nye_on_global_power_shifts.html.
[7] Bkz; http://monocle.com/film/affairs/soft-power-survey-2012/, Erişim Tarihi: 16.01.2014.
[8] “Soft Power”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 16.01.2014, Erişim Adresi:http://en.wikipedia.org/wiki/Soft_power.
[9] Bu konuda bir yazı için; Melis Alphan, “Türkiye’nin yumuşak gücü: Dizileri”, Hürriyet, Erişim Tarihi: 16.01.2014, Erişim Adresi: http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/19414165.asp.
[10] Cüneyt Özdemir, “Cemaat okulları Türkiye’nin dünyadaki ‘yumuşak gücü’ mü?”, Radikal, Erişim Tarihi: 16.01.2014, Erişim Adresi:http://www.radikal.com.tr/yazarlar/cuneyt_ozdemir/cemaat_okullari_turkiyenin_dunyadaki_yumusak_gucu_mu-1108995.
[11] Bu konuda bir yazı için; Şahin Alpay, “Türkiye’nin ‘yumuşak’ gücü”, Zaman, Erişim Tarihi: 16.01.2014, Erişim Adresi: http://www.zaman.com.tr/sahin-alpay/turkiyenin-yumusak-gucu_464645.html.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder