21 Şubat 2011 Pazartesi

Karl Kautsky



Eduard Bernstein’la birlikte modern sosyal demokrasinin iki büyük kurucusundan biri kabul edilen Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) üyesi düşünür ve siyasetçi Karl Kautsky (1854-1938) Prag’da doğmuş ve Viyana'da felsefe ve tarih öğrenimi görmüştür. Siyasi yaşamına Avusturya Sosyal Demokrat Partisi’nde başlayan Kautsky, zaman içinde Alman sosyal demokratları içinde sivrilmiş ve 1895’te Friedrich Engels’in ölümüyle birlikte hareketin önde gelen otoritesi durumuna gelmiştir. Her ne kadar Kautsky Bernstein revizyonizmine daima karşı çıkmış ve kendisini Ortodoks Marksist olarak tanımlamışsa da, yaptıkları, yazdıkları ve SPD içerisinde Rosa Lüksemburg ve diğer Ortodoks Marksistlere karşı mücadelesiyle, Kautsky sosyal demokrasinin yolunu açan bir düşünürdü. Bu yazıda Kautsky’in sosyal demokrasinin gelişmesine yol açan fikirlerini kısaca özetleyeceğim.
Kendini daima bir Marksist olarak tanımlayan Karl Kautsky’i sosyal demokrasiye yaklaştıran temel tavrı aslına bakılırsa sosyalizme demokratik metotlar içerisinde ulaşabileceğine inanmasıydı. Sıkı bir Charles Darwin okuru olan Kautsky evrime inanıyordu. Bu nedenle sosyalizme de devrimci değil, evrimci metotlarla ulaşılabileceğine kanaat getirmişti. Kautsky sosyalizmin daha fazla sömürü ve radikalleşmeden değil, daha iyi yaşam koşullarına kavuşma ve normalleşme ile mümkün olacağını savunmaya başladı. Demokratik parlamenter sistem Kautsky’e göre nüfusun çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfı için harika bir mücadele aracıydı. Bu anlamda Kautsky belki Bernstein gibi hiçbir zaman sosyal demokrat olmadı, ancak devrimci sosyalizm yerine parlamenter sistemi kabul eden evrimci sosyalizmi savunması onu demokratik sistem içerisine dâhil etti. Böylelikle sosyal demokrasi teorisi de meşruiyet kazanmış oluyordu. İkinci olarak, Karl Kautsky hayatı boyunca teorik ve siyasal olarak mücadele ettiği ve kendisini “hain” ve “dönek” olarak nitelendiren Sovyet lideri Vladimir İlyiç Lenin’den farklı olarak, entelektüellerin sosyalizm açısından önemine inanıyor ve onların yerinin anti-entelektüel bir tavırla bürokratlarla doldurulamayacağını düşünüyordu. Kautsky’e göre Lenin’in kurmak istediği sistem sonuçta bir bürokratik oligarşi doğuracak ve bu yolla sosyalizme asla ulaşılamayacaktı. Ayrıca Kautsky’nin sosyal demokrasiye üçüncü önemli katkısı yine Lenin’le ciddi bir polemiğe girmek pahasına Bolşevizm’in kullandığı şiddet ve terör metotlarını asla kabul etmemesiydi. Kautsky’e göre şiddet burjuva devrimlerinin metoduydu ve işçi devrimleri demokratik olmalıydı. Bu nedenlerle Kautsky kendisi kabul etmemesine karşın Ortodoks Marksizm’den kopmuş ve sosyal demokrasiye yelken açmıştı.
Sonuçta Kautsky, Ortodoks ve devrimci Marksizm’i evrimci ve parlamenter sisteme dayalı bir Marksist yorumla revize ederek sosyal demokrasiye giden yolu açmış önemli bir düşünürdü. Kautsky’nin fikirlerini sosyal demokrasi alanında daha ileri aşamaya taşıyan ise Eduard Bernstein olmuştu.
KAYNAKÇA
- Cem, İsmail. 1998. Sosyal Demokrasi Ya Da Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir. İstanbul: Can Yayınları.
- Kavukçuoğlu, Deniz. 2003. Sosyal Demokraside Temel Eğilimler. İstanbul: Cumhuriyet Kitapları.
Ozan Örmeci


1 yorum:

Sabahattin Gencal dedi ki...

Merhaba,
Bir çalışmanız "Bloglardan seçmeler"de yayınlandı.
Hayırlı günler dileğiyle.