Ozan Örmeci Makaleler (Ozan Örmeci Articles)
18 Haziran 2025 Çarşamba
Prof. Dr. Ghadir Golkarian Mülakatı: İran Cephesinde Güncel Gelişmeler
16 Haziran 2025 Pazartesi
Prof. Dr. Ozan Örmeci'nin YouTube Yayını: 2025 İsrail-İran Krizi ve Güncel Gelişmeler
15 Haziran 2025 Pazar
Interview with Professor Şebnem Udum: Nuclear Proliferation and Iranian Nuclear Program
12 Haziran 2025 Perşembe
Joseph Nye'ın Ardından
Giriş
Joseph Nye veya tam ismiyle Joseph Samuel Nye Jr., Amerikalı tanınmış bir Siyaset Bilimi Profesörüdür. 1937 doğumlu olan Nye, maalesef bu yıl içerisinde 6 Mayıs 2025 tarihinde 88 yaşında vefat etmiştir. Bilimsel literatüre katkıları ve yetiştirdiği binlerce öğrenci nedeniyle çok sevilen ve sayılan bir kişi olan Nye'ın vefatı ardından başta ülkesi Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere birçok ülkede anısına post-mortem yazıları yayımlanmıştır. Bu yazıda ben de eserlerinin bir kısmını okuduğum Joseph Nye hakkında bazı bilgileri sizlerle paylaşarak onu anmaya çalışacağım.
Joseph Nye'ın Hayatı ve Kariyeri
19 Ocak 1937 doğumlu olan Joseph Nye, New Jersey'de orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak yetişmiştir. Nye'ın Siyaset Bilimi alanındaki parlak kariyeri ise, ABD'nin elit üniversitelerinden birisi olan Princeton'da Tarih bölümünde lisans eğitimine başlamasıyla gelişmiştir. Burada Tarih dersleri dışında farklı Sosyal Bilimler dersleri de alan Nye, kısa sürede siyasete ve toplumsal yaşama ilgisinin ve gözlem yeteneğinin sonucu olarak kaleme aldığı The Princeton Daily'deki köşe yazılarıyla dikkat çekmiş ve 1958 yılında Tarih bölümünden "summa cum laude" derecesiyle mezun olmuştur. Akademik başarısı nedeniyle Rhodes bursuna hak kazanan Nye, yüksek lisans eğitimi için ülkesi ABD yerine İngiltere'nin ünlü Oxford Üniversitesi'nin Exeter Koleji'ni tercih etmiş ve burada Felsefe, Politika ve Ekonomi (PPE) programında lisansüstü eğitimini başarıyla tamamlamıştır. ABD'ye dönüşünde, Nye, doktora eğitimi için ise ABD'nin bir diğer elit üniversitesi Harvard'ı tercih etmiş ve burada Henry Kissinger ve JK Galbraith gibi önemli isimlerden aldığı derslerden sonra Doğu Afrika'daki bölgesel entegrasyon girişimleri üzerine yazdığı doktora teziyle 1964 yılında Siyaset Bilimi alanında "Dr." unvanına hak kazanmıştır. Doktora programından mezun olmasını müteakiben Harvard'da öğretim üyesi olarak hemen işe başlayan Nye, farklı dönemlerde Harvard Üniversitesi'ne bağlı John F. Kennedy School of Government'ta Uluslararası İlişkiler Merkezi Müdürü ve Dekan olarak görev yapmış ve emekliliği öncesi Emeritus Seçkin Hizmet Profesörü olarak aynı kurumda ders vermeye devam etmiştir.
Siyasete de uzak bir isim olmayan Joseph Nye, ülkesi ABD'de farklı bazı devlet kurumlarına da hizmet etmiştir. Örneğin, tanınmış akademisyen, Jimmy Carter döneminde, 1977'den 1979'a kadar Güvenlik Yardımı, Bilim ve Teknolojiden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yapmış ve Ulusal Güvenlik Konseyi Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Grubu'na Başkanlık etmiştir. Hatta bu dönemdeki hizmetlerinden dolayı, Nye, Dışişleri Bakanlığı'nın en yüksek takdirnamesi olan Üstün Onur Ödülü'nü almıştır. Joseph Nye, ayrıca, Bill Clinton'ın Başkanlığında 1993 ve 1994 yıllarında Başkan için istihbarat tahminlerini koordine eden Ulusal İstihbarat Konseyi'nin Başkanlığını yapmış ve İstihbarat Topluluğu'nun Üstün Hizmet Madalyası ile ödüllendirilmiştir. Son olarak, Amerikalı akademisyen, 1994 ve 1995 yıllarında Uluslararası Güvenlik İşlerinden Sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı olarak görev yapmış ve burada yaptığı hizmetler nedeniyle de ilerleyen yıllarda ödüllendirilmiştir.
Devlete hizmet ettiği Carter ve Clinton dönemlerinden de anlaşılabileceği üzere, Joseph Nye, Demokrat Parti'ye yakın bir akademisyen olmuş ve Demokrat Başkanlar döneminde Amerikan hükümetine doğrudan hizmet sunmuştur. Ancak ses getiren istisnai akademik başarıları nedeniyle, Nye, Cumhuriyetçi Başkan ve siyasal elitin de saygı gösterdiği bir isim olmayı başarmıştır.
Eserleri
Oldukça üretken ve başarılı bir akademisyen olan Joseph Nye, birçok önemli kitaba ve yine çok sayıda akademik makale ve görüş yazısına imzasını atmıştır. Bu yazılar, akademik literatürde kalıcı izler bırakmasının yanında, uluslararası siyasetin yapılış biçimlerine de doğrudan etki etmiş ve akademisyenin fikirlerinin soyut düzlemde kalmayıp hayatımızı doğrudan etkilediğini ispatlar nitelikte siyasal alanda büyük yankı uyandırmıştır. Bu eserlerin tam listesi şöyledir:
- Pan-Africanism and East African Integration (1965, Harvard University Press)
- Peace in Parts: Integration and Conflict in Regional Organization (1971, Little, Brown)
- Transnational Relations and World Politics (1972, Harvard University Press)
- Power and Interdependence: World Politics in Transition (1977, Little, Brown)
- Living with Nuclear Weapons (1983, Harvard University Press)
- Nuclear Ethics (1988, Free Press)
- Bound to Lead: The Changing Nature of American Power (1992, Basic Books)
- The Paradox of American Power: Why the World's Only Superpower Can't Go It Alone (2002, Oxford University Press. 2002)
- Soft Power: The Means To Success In World Politics (2004, Public Affairs)
- Power in the Global Information Age (2004, Routledge)
- The Power Game (2004, PublicAffairs)
- Understanding International Conflicts (2007, Pearson Education)
- The Powers to Lead (2008, Oxford University Press)
- The Future of Power (2010, PublicAffairs)
- Presidential Leadership and the Creation of the American Era (2013, Princeton University Press)
- Is the American Century Over? (2015, John Wiley & Sons)
- Do Morals Matter? (2020, Oxford University Press)
- Soft Power and Great-Power Competition: Shifting Sands in the Balance of Power Between the United States and China. China and Globalization (2023, Springer Nature Singapore)
- A Life in the American Century (2023, John Wiley & Sons)
2011 yılında Amerikan Foreign Policy dergisi tarafından dünyanın en etkili düşünürleri arasında gösterilen Nye, aynı derginin 2014 yılı içerisinde uluslararası çaptaki akademisyen ve politika yapıcılarla yaptığı bir araştırma sonucunda ise, politika yapıcılar açısından dünyanın en etkili akademisyeni olarak lanse edilmiştir. Joseph Nye'ın bazı eserleri Türkçe'ye de çevrilmiş ve ülkemizde yayımlanmıştır. Nye'ın eserlerine Uluslararası Politika Akademisi (UPA) editoryal takımı ve yazarları olarak biz de yakın geçmişte büyük ilgi göstermiş ve birçok eseri ve düşüncesini okurlarımıza aktarmıştık.
Önemli Kavram ve Düşünceleri
Joseph Nye denince akla gelen ilk kavram, hiç şüphesiz, "yumuşak güç" (soft power) olgusudur. Yumuşak güç, siyasi, askeri, ekonomik müdahale olmadan bir grup üzerinde etki sahibi olabilmek şeklinde özetlenebilecek farklı bir güç türü olup, askeri-siyasi-ekonomik yöntemlere dayalı "sert güç" (hard power) yöntemlerinden ayrışmaktadır.
Bu kavramı yaratan ve kavramsallaştıran ilk kişi Nye olmuş; ancak onun ardından günümüzde bu kavram ve buna dair literatür alabildiğine derinleşmiştir. Bu konuda Soft Power: The Means To Success In World Politics adlı çok önemli bir esere imza atan Nye, Sovyetler Birliği ve komünizmin ülkesi ABD ve kapitalizme yenilmesi örneğinden yola çıkarak, ABD'nin diğer ülkeler ve halklar nezdinde gücünü sağlayan temel olgunun askeri gücünün yanı sıra insanların Amerikan kültürü ve yaşam biçimine duydukları ilgi ve olumlu yaklaşım olduğunu ileri sürmüştür. Nye'ın geliştirdiği bu kavram sonrasında günümüzde artık ülkelerin yumuşak güç gelişmişlik düzeylerini ölçen farklı endeksler bile yayınlanmaktadır.
Bu konuda Amerikan hükümetine danışmanlık da yapan Nye, Demokrat Parti çizgisine uygun şekilde, ABD'nin askeri müdahaleler yerine demokrasi, açıklık, özgürlük, piyasa ekonomisi gibi değerler üzerinden diğer devletler ve halkların saygı ve sevgisini kazanarak uluslararası siyasette etkili olmaya çalışmasını önermiş ve bu nedenle barışa yatkın bir isim olmuştur. Nye, George W. Bush dönemindeki Irak Savaşı'nı da "işgal" olarak nitelendirmiş ve bu savaşın ABD'ye çok olumsuz yansımaları olduğunu iddia ederek, Endonezya'da halkın Amerika'ya yönelik bakışında yaşanan olumsuz dönüşümü buna örnek olarak vurgulamıştır.
İlerleyen yıllarda uluslararası siyaset ve büyük güç rekabeti gibi konulara yönelen Nye, özellikle ABD-SSCB rekabeti ve Soğuk Savaş dönemi, Çin yükselişi ve ABD-Çin rekabeti gibi konuları derinlemesine işlemiş ve Konfüçyüs Enstitüleri gibi Çin'in yumuşak güç girişimlerini de yakından takip ederek görüşlerini iletmiştir. Nye, bu konuda iki devlet arasında çatışmayı bir anlamda kaçınılmaz ve doğal olarak değerlendiren John Mearsheimer'dan farklı olarak, iki devletin yeni düzenin/dönemin koşulları üzerinde uzlaşabilecekleri görüşünü işlemiştir. Bu yönüyle, Nye, Realizm'den farklı ve İdealizm'e yakın duran bir Siyaset Bilimci olmuş ve daima uluslararası siyasette uluslararası kuruluş, uluslararası hukuk, devlet dışı aktörler ve yumuşak güç unsurlarının önemine vurgu yapmıştır.
Nye'ın 2011 yılında TED Talks kapsamında yaptığı güç konulu bir konuşması da yıllar içerisinde bir Siyaset Bilimi klasiği haline gelmiş ve ABD-Çin ilişkilerine dair zihin açan bir öngörü olarak büyük yankı uyandırmıştır. Nye, bu konuşmasında, Çin'in ve Asya'nın yükselişi haberlerinin gündemi kapladığı bir dönemde, aslında bunun Çin ve Asya'nın dünya siyaseti ve ekonomisine geri dönüşü olduğunu vurgulamış ve böyle bir dönemde ABD'nin aslında gerilemediğini, ama diğerleri kadar hızlı büyümediği için böyle bir algının oluştuğunu kaydetmiştir. Nye, bir devletin güç kullanma veya güç kullanma tehditleri olmadan da istediği sonuçlara ulaşabileceğini ve bunun için yumuşak güç yöntemlerini geliştirmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu anlamda, Amerikalı akademisyen, günümüzde hangi ordunun daha güçlü olduğu kadar, hangi hikâyenin halklar açısından daha ikna edici olduğunun önemli olduğuna vurgu yapmıştır.
Nye'ın uyarılarına karşın, ABD'de Çin'in yükselişi nedeniyle oluşan tehdit algısı ilerleyen yıllarda güçlenmeye devam etmiş ve Graham Allison'ın 2018 tarihli Destined For War: Can America and China Escape Thucydides's Trap? kitabında belirtildiği üzere, iki devlet arasında yaşanacak yakın gelecekteki büyük bir savaş beklentisi giderek artmıştır. Nitekim 2016'da ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın da özellikle ilk dönemindeki Çin karşıtı söylemlerinin ve geliştirdiği "ticaret savaşları" politikasının bu yönde bir gelişmenin tezahürleri olduğu düşünülebilir. Ancak günümüzde bu konuda Trump yönetimi ve Cumhuriyetçilerin de biraz daha sağduyulu ve dengeli bir pozisyona ulaştıkları söylenebilir.
Sonuç
Sonuç olarak, Joseph Nye, Siyaset Bilimi'nin çok önemli bir değeri olarak refere edilmeye ve hatırlanmaya devam edecek ve görüşleri yeni nesil akademisyenlerce daha da geliştirilecektir. Şu sıralar Nye'ın görüşlerinin medyada ve uluslararası siyasette pek ön planda olmaması ise, ABD başta olmak üzere birçok ülkede Realistlerin daha ön planda olmasıyla alakalı konjonktürel bir durumdan kaynaklanmaktadır. Ancak yakın gelecekte, Nye ve görüşleri, iktidarların değiştiği ve evrensel normların daha önemli hale geldiği bir dönemde yeniden çok daha görünür ve etkili hale gelecektir.
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ
10 Haziran 2025 Salı
ABD'de Los Angeles Şehrinde Yaşanan Protestolar
Giriş
Donald Trump'ın yeniden Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı seçilmesinin ardından bazı konularda uyguladığı sert önlemler ve politikalar, dünyanın en büyük ekonomisi ve en ciddi askeri gücü olan ABD'de ciddi bir siyasal ve toplumsal kutuplaşmaya neden olmaya başladı. Öyle ki, Başkan Trump ve ekibinin kayıtdışı göçmenleri zor kullanarak ülkeden gönderme girişimleri, ABD'ye bir şekilde yerleşmiş ve burada bir düzen kurmuş olan göçmenler ve ailelerinin tepkilerine neden oluyor. Bu bağlamda, geçtiğimiz birkaç gün içerisinde California eyaletine bağlı oldukça büyük ve popüler bir şehir olan ve "Melekler Şehri" olarak bilinen Los Angeles'da yaşanan olaylar, geçtiğimiz haftadan başlayarak ABD'de ve uluslararası basında gündem yarattı. Bu yazıda, bu olayları kısaca özetlemeye ve sizi bilgilendirmeye çalışacağım.
2025 Los Angeles Protestoları: Kutuplaşma Artıyor
6 Haziran 2025 günü ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Teşkilatı'nın (ICE) Los Angeles'da yerleşmiş ve burada okul-iş-aile düzeni kurmuş yüzlerce kişiyi tutuklayarak ülkelerine geri göndermeye başlaması, kısa sürede protesto gösterilerinin başlamasına neden oldu. Los Angeles Polis Teşkilatı (LAPD) ve Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Teşkilatı Ofisi yakınlarında yoğunlaşan olaylar, kısa sürede göçmenlerin aileleri ve Trump karşıtı Demokrat Parti sempatizanlarının da katılımıyla büyüdü.
Özellikle Latinoların (Hispanikler) yoğun olarak katıldığı eylemler, 7 Haziran'da yakındaki Paramount ve Compton şehirlerine de yayıldı. Arabaların yakılması ve polislerle halk arasındaki çatışma görüntüleri dünyaya yayılmaya başlayınca, olaylar tüm dünyada gazete ve televizyon kanallarının manşetlere taşındı. Bunun üzerine, Başkan Donald Trump, ülkede asayişi sağlamak için Ulusal Muhafızları bölgeye gönderme kararını açıkladı. Bu şekilde, 2.000 kadar Ulusal Muhafız askeri kısa sürede California'da konuşlandırıldı. Olaylara katılan göstericilerle konuşan BBC muhabirleri, birçok kişinin ülkeden gönderilmekten korktuğu için protesto gösterilerine katıldığı düşüncesini öne çıkardılar. Olaylarda henüz kimse hayatını kaybetmezken, birçok gösterici ve gazetecinin yaralandığı ve onlarca kişinin de tutuklandığı belirtiliyor. Ayrıca olayların New York, San Francisco gibi başka şehirlere de yayıldığı ve buralarda da tutuklamaların yapıldığı kaydediliyor.
ABD'de asker sokağa indi ve Soğuk Savaş dönemi Türkiye'sini anımsatan ilginç görüntülere neden oldu
Ancak Trump'ın kararı hem siyasi, hem de hukuki bazı tartışmalara neden oldu. Öncelikle, federalizme dayalı ve merkezin güçlerinin demokratik şekilde seçilen yerel otoritelerle dengelendiği ABD siyasi sisteminde, Demokrat Parti'nin hayli popüler California Valisi Gavin Newsom'ın Trump karşıtı pozisyon alarak Başkan'ı olayları kışkırtmakla suçlaması olayların büyümesinde ve ulusal çapta yankı yaratmasında etkili oldu. Newsom, federal hükümetin olayları tırmandırdığını ve kaos çıkarmaya çalıştığını iddia ederek, bunun medeni olmayan "kasıtlı ve korkakça bir hareket" olduğunu açıkladı. Trump ise Truth Social hesabından Newsom'a cevap vererek, şöyle bir paylaşım yaptı: "California Valisi Gavin Newsom ve Los Angeles Belediye Başkanı Karen Bass herkesin bildiği gibi görevlerini yerine getiremiyorsa, federal hükümet devreye girer ve yağmacılarla isyancılar sorununu çözmesi gerektiği şekilde çözer!!!”... Olaylar haftasonunda da devam ederken, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, olayların devam etmesi halinde 500 kadar Deniz Piyadesini de bölgeye gönderebileceklerini söyledi. Newsom ise kendi pozisyonunu koruyarak, bu kararın Amerikan Cumhuriyeti'nin temellerini sarsan otoriterliğe doğru atılmış bir adım olduğunu vurguladı. Bu süreçte, Gavin Newsom, Demokrat Parti'nin yeni nesil lider adayı olarak toplumsal bir popülariteye de ulaşmış oldu.
Gavin Newsom ve Donald Trump Ocak 2025'te
Newsom ile Trump arasındaki tartışma kısa sürede hukuki bir muammaya da dönüştü. Başkan Trump'ın ABD anayasasını ihlal ettiğini öne süren California Valisi Newsom, Başkan'ın orduyu istediği şekilde kullanamayacağını söyleyerek, onu dava edeceklerini açıkladı. Tartışmaların merkezinde ABD anayasasının 10. değişikliği (Tenth Amendment) bulunurken, bu yasa ile ABD Başkanı'nın kendisine değil, eyaletlere ait olan yetkileri kullanamayacağı belirtilmektedir. Nitekim UC Berkeley Hukuk Fakültesi'nin Dekanı olan Anayasa Hukuku Profesörü Erwin Chemerinsky Başkan'ın böyle durumlarda Ulusal Muhafızları sahaya sürüp süremeyeceğinin belirsiz olduğunu belirtirken, aynı kurumdan bir diğer uzman akademisyen John Yoo da Federal Hükümetin korunması dışında askerlerin bu şekilde kullanılmasının Amerikan siyasal geleneğine uygun olmadığını söylemiştir. Bu anlamda, Trump'ın kararı, protestoların ABD Federal Hükümetinin güvenliğini riske attığı düşüncesine dayalı olarak alınmış gibi anlaşılmaktadır.
Sonuç
Sonuç olarak, ABD Başkanı Donald Trump'ın ABD'de ciddi toplumsal tepkilere de neden olan kayıtdışı göç konusunda atmış olduğu kararlı adımlar ve bu konudaki uzlaşmaz tutumu, ülkesi ABD'de ciddi bir toplumsal ve siyasal kutuplaşmaya neden olmuşa benziyor. Bu ise, ABD gibi gelişmiş bir demokrasi ve ekonomiye yakışmayan istikrarsızlık görüntülerine neden oluyor. Tavsiyemiz, Başkan Trump'ın göçmenlik konusundaki katı tutumunu daha insancıl politikalarla desteklemesi, ABD'ye yerleşmiş ve yasal düzen kurmuş on binlerce kişiyi potansiyel suçlu olarak değerlendirmemesi ve genelde otoriter ülkelerden geldikleri için ülkelerine dönmek konusunda mütereddit davranan göçmenler konusunda daha ılımlı söylem ve eylemlere yönelmesidir. Zira göçmenleri toptan kriminalize etmek ön yargılı ve hatalı bir yaklaşım olacak ve ABD'nin gücünü de azaltacaktır. Trump'ın Harvard ve Ivy League'e dahil elit Amerikan üniversiteleri ile ilişkilerinde de daha demokratik ve hoşgörülü bir tavır göstermesi en büyük dileğimizdir. Çünkü ABD'yi özel kılan demokrasisi ve fikir özgürlüğüdür. Bunların olmaması durumunda, ABD, salt askeri ve ekonomik gücü ile, asla imrenilen bir düzen kurucu devlet olamayacaktır.
Olaylardan bazı fotoğraflar;
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ