22 Kasım 2014 Cumartesi

Kıbrıs'ta Kızışan Pazarlık ve Eastmed Pipeline Projesi


Kıbrıs’ta Doğu Akdeniz enerji rezervlerinin Avrupa’ya taşınmasının gündeme gelmesiyle artan hareketlilik, Kıbrıs Sorunu’nda bu yıl içerisinde müzakerelerin yeniden başlamasıyla daha da artmıştı. Ancak Türkiye’nin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Sorunu’nda nihai sonuca ulaşmadan başlattığı sondaj faaliyetlerine tepki olarak, KKTC açıklarına Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemisi ve ona eşlik eden bazı savaş gemilerini göndermesi neticesinde, Güney Kıbrıs Devlet Başkanı Nikos Anastasiades müzakere masasından kalkmış ve görüşmelere geçtiğimiz günlerde son verilmişti. Müzakere sürecinin durması ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Sorunu’nda çözüm noktasında istekli olmaması, Rusya ile Ukrayna sorunu nedeniyle çekişme yaşayan ve bu ülkeye olan doğalgaz bağımlılığını azaltmak ve enerji kaynaklarını çeşitlendirmek isteyen Avrupa Birliği’nin ve bizzat Rum Kesimi’nin istekleriyle, ilerleyen aylarda gündeme gelebilecek farklı alternatifleri ortaya koymaktadır. Bu yazıda Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının Avrupa’ya arzı konusundaki farklı alternatifleri kısaca anlatmaya çalışacağım.

1. Kıbrıs Sorunu’nda Çözüm ve Türkiye üzerinden arz: Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının (ki burada yalnızca Kıbrıs doğalgaz rezervleri değil, yeni keşfedilen İsrail ve Mısır doğalgaz rezervleri de söz konusudur) Avrupa’ya taşınmasında gündeme gelebilecek ilk alternatif; Kıbrıs Sorunu’nun çözülmesiyle beraber bu kaynakların Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye ve Türkiye’den Yunanistan ve İtalya aracılığıyla Avrupa’ya ulaştırılması şeklindedir. Bu proje; Türkiye’nin halihazırda Avrupa’nın en önemli enerji köprüsü (energy hub) olması, ekonomik açıdan birçok uzmana göre en az maliyetli alternatif olması, Kıbrıs Sorunu’nda çözüm vizyonunu ortaya koyması ve Türkiye’den Kıbrıs’a ulaşacak “Barış Suyu” veya “Can Suyu” projesi sayesinde Kıbrıs ve İsrail’in su sorununa da çözüm getirebilecek olması nedeniyle alternatifler arasında en cazip olanı olarak öne çıkmaktadır. Ancak bu projenin gerçekleşmesi konusunda önemli sorunlar da mevcuttur. İlk olarak, Kıbrıs Sorunu’nda çözüm; Kıbrıs Rum Yönetimi’nin barışa karşı duruşu nedeniyle kolay gözükmemektedir. Türk tarafında da çözüme karşı olanların oranı oldukça yüksektir. Ancak tüm kamuoyu yoklamaları ve izlenimler, Kıbrıslı Türklerin çözüm istencinin daha önde olduğunu göstermektedir. Bu nedenle bu projenin gerçekleşmesi konusunda esas sorun Kıbrıslı Rumların tutumudur. Dünyada Kıbrıs Sorunu konusunda geliştirdiği “mağduriyet” algısı dışında hiçbir dış politik vizyonu ve kozu olmayan Rumlar, bu kozu kaybetmek ve etki alanlarını zayıflatmak istememektedir. Dahası, Rumların bir diğer korkusu da; Türkiye ile ekonomik entegrasyonun sağlanması durumunda, Kıbrıs’ın ekonomik ve kültürel olarak Türkiye’nin nüfuzu altında kalacak olmasıdır. Ancak Rumların, ilerleyen süreçte, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nden gelecek baskılarla Kıbrıs Sorunu’nda çözüm perspektifine yaklaşmaları mümkündür. İkinci önemli sorun; Türkiye’nin, bu projeye katılması muhtemel İsrail ve Mısır ile olan kötü ilişkileridir. İsrail’le Filistin politikası nedeniyle zıtlaşan AK Parti hükümeti, Mısır’daki darbe yönetimini de tanımamakta ve Mısır iç politikasına müdahil olarak, bu ülke ile ilişkileri germektedir. Bu nedenle Türkiye’de bir hükümet ya da vizyon değişikliği yaşanmadığı sürece, İsrail ve Mısır’ın Türkiye’yi bu projeye dahil etmeyi isteyeceğini ummak saflıktır. Bu noktada ekonomik rasyonel Türkiye’yi işaret etse de, ekonomik akla üstün gelen siyasal fanatizm, diğer alternatifleri gündeme getirmektedir.

Eastmed Pipeline Project (Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi)

2. Eastmed Pipeline Project (Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi): Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının Avrupa’ya arzı konusunda gündeme gelen ikinci önemli alternatif; Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras’ın gündeme getirdiği[1] ve son dönemde İsrail[2] ve Güney Kıbrıs’ın da desteğini aldığı gözlemlenen Eastmed Pipeline Project ya da Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi’dir. Akdeniz’de Türkiye’nin dahil olmadığı bir projenin getireceği gözle görülür risklere karşın, Amerikan liderliğinin de[3] son dönemde bu projeye sıcak bakmaya başladığı görülmektedir. Bu projenin Ege Denizi’nde Girit açıklarında bulunan yeni rezervlerin de dahil edilmesiyle[4], -yüksek maliyetine karşın- daha kârlı bir alternatif haline gelebileceği, son dönemde sıklıkla konuşulur olmaya başlamıştır. Trans Adriyatik Boru Hattı Projesi (TAP) ile birleşmesi öngörülen bu proje, Yunanistan’ı yeni bir “energy hub” olarak öne çıkaracak ve Türkiye’yi dengelemesine neden olacaktır. Bu proje, bu nedenle Amerika Birleşik Devletleri açısından da cazip olabilir. Zira geçmişte Akdeniz’de iki NATO üyesi ülke -Türkiye ve Yunanistan- arasındaki dengeye dikkat eden ABD, son dönemde Türkiye’nin büyük potansiyeli ile bölgedeki en önemli güç haline gelmesi ve komşu ülkelere yönelik “oyun kurucu” roller üstlenmeye çalışmasından rahatsız olmuş olabilir. Ancak bu proje açısından en büyük tehlike; Türkiye’nin bu projenin kendisi dahil edilmeden gerçekleşmesi durumunda yapabileceği sabotaj faaliyetleridir. Açıkçası, Akdeniz’deki en uzun kıyı şeridine sahip ülke olan Türkiye’nin bu projeden uzak tutulması, hakkaniyet anlayışıyla da uyuşmayacaktır. Bu nedenle, Türkiye’nin bu projenin dışında tutulması karşılığında siyasi bir şekilde ödüllendirilmesi gereklidir. Bu noktada en uygun seçenek ise; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin artık tanınması ve dünyada egemen ve bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesinde yerini almasıdır. Bu siyasi mükafatlandırma, kuşkusuz Kıbrıslı Türkleri çok memnun edecektir, ancak Türkiye’yi ikna etmeye yetmeyebilir. Türkiye’nin hiçbir siyasal karşılık almadan projenin dışarısında bırakılması ise, Doğu Akdeniz’de askeri seçenekleri gündeme getirecektir. Bu noktada Batı dünyasının, bölgede yaşanan gelişmelere gerçekçi yaklaşması ve Türklerin haklı duruşunu anlaması gerekmektedir. Bölgenin en güçlü ve temel hedefi bir enerji koridoru olmak olan ülkesinin, bu gelişmelerin tamamen dışarısında tutulması makul ve adil değildir. KKTC’nin bağımsızlığı, bu noktada Türkiye açısından yeterli bir karşılık olarak görülebilir. Bu konuda kuşkusuz Amerikan liderliği ve İsrail desteği, Türkiye’yi ikna etmek için şarttır.

3. Sıvılaştırılmış gaz (LNG) ile Deniz Taşımacılığı: Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının Avrupa’ya arzı konusundaki bir diğer alternatif ise; Vasilikos’ta inşa edilecek bir sıvılaştırma tesisi (LNG terminali) ile İsrail ve Kıbrıs doğalgazının gemilerle Avrupa’ya taşınmasıdır. Birçok uzmana göre; maliyetleri çok yükseltecek olan bu proje, cazip bir seçenek değildir. Bu proje daha çok, birinci veya ikinci boru hattı projelerinin kabulü durumunda, yardımcı bir unsur olarak devreye girebilir. Ayrıca Türkiye’nin hiçbir siyasal veya ekonomik karşılık almadan bu seçeneği kabul etmesi de mümkün gözükmemektedir.

Sonuç olarak, Kıbrıs’ta ilerleyen günlerde enerji politikaları temelli büyük bir pazarlığın yaşanacağını söylemek mümkündür. Türkiye’deki İslamcı yönelimi yüksek hükümetin, -içkamuoyunda yansıtılan başarılı görüntüsünün aksine- bu noktada artık ülkeye sadece imaj açısından değil, ekonomik açıdan da zarar vermeye başladığı görülmektedir. Türkiye’nin komşu ülkelerle olan kötü ilişkileri ve radikal İslamcı algılanan politikaları nedeniyle, enerji geçiş yolları konusunda da Batı dünyası tarafından dışlandığı görülmektedir. Alternatifler arasında son dönemde en çok öne çıkan seçenek ise Eastmed Pipeline Projesi’dir. Ancak daha önce de belirtildiği gibi, Türkiye’nin KKTC’nin tanınması gibi iyi bir siyasi karşılık almadan bu projeyi kabul etmesi mümkün değildir. Önümüzdeki aylarda yaşanacak olan gelişmeler ve yapılacak uluslararası pazarlık, Kıbrıslı Türklerin geleceği açısından çok kritik olacaktır.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ


[1] “Greece hopes for revival of East Med Pipeline Project”, Natural Gas Europe, Erişim Tarihi: 22.11.2014, Erişim Adresi: http://www.naturalgaseurope.com/greece-israel-cooperation-east-med-pipeline-revival.
[2] “Israel backs East Med pipeline project”, Ekathimerini, Erişim Tarihi: 22.11.2014, Erişim Adresi: http://www.ekathimerini.com/4dcgi/_w_articles_wsite2_1_21/11/2014_544799.
[3] Örneğin, Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın bu konudaki açıklamaları için; “Biden: Possible 'Win-Win' Mediterranean Gas Pipeline to EU”, Israel National News, Erişim Tarihi: 22.11.2014, Erişim Adresi: http://www.israelnationalnews.com/News/News.aspx/185863.
[4] “Crete will be the energy hub for EastMed Pipeline”, Strat Risks, Erişim Tarihi: 22.11.2014, Erişim Adresi: http://stratrisks.com/geostrat/21625.

Hiç yorum yok: