8 Nisan 2014 Salı

Türkiye'ye Fransa Modeli?



Son günlerde Türkiye medyasında, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde sandıktaki gücünü bir kez daha ispat eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı’na aday olup olmayacağı konusunda çeşitli spekülasyonlar yapılmaktadır. Görev süresinin sonuna gelen mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de geçtiğimiz günlerde “Adaylık konusunda Başbakan Erdoğan’la konuşmanın zamanı geldi”[1] açıklamasını yapması bu durumun artık ertelenemeyecek kadar acil olduğunu göstermektedir. Peki, yakın geçmişte Rusya Federasyonu’nda yaşanan Putin-Medvedev görev değişikliğini hatırlatan bu sürecin nasıl ele alınması gerekir?


Bu konuda ilk söylenmesi gereken şey; bu meselenin Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül’ün kariyer planlarından çok daha önemli ve tüm Türkiye’yi, hatta dünyayı ilgilendiren bir konu olduğu gerçeğidir. Bu nedenle konunun kişisel menfaat hesaplarından öte, önemli bir devlet meselesi olarak ele alınması gerekir. AK Parti çevrelerinin çeşitli vesilelerle bu konuyu salt bir parti meselesi, hatta hatta kişisel bir tercih olarak ele almaları demokratik açıdan son derece sakıncalıdır. Bilindiği üzere Ağustos ayında Türkiye’de ilk kez bir Cumhurbaşkanı halk oyuyla seçilecektir. Seçimin ilk turu 10 Ağustos’ta yapılacak, herhangi bir aday oyların yüzde 50’sinden fazlasını almayı başaramazsa, 24 Ağustos’ta en yüksek oyu alan iki aday arasında 2. tur seçimleri yapılacaktır.[2] Halk oyuyla ve yüzde 50’nin üzerinde bir oyla seçilecek olan Cumhurbaşkanı’nın Türkiye siyasetinde bir değişime yol açması kaçınılmazdır. Hele ki bu Cumhurbaşkanı’nın Başbakan Erdoğan gibi gücü kendi elinde toplamayı seven bir lider olması durumunda Türkiye’nin idari yapısında bir değişikliğe gidilmesi muhtemel gözükmektedir. Bu noktada Türkiye’nin mevcut idari yapısına bakmakta ve sonrasında Türkiye için en az maliyetli değişiklik olacağını düşündüğüm Fransa’nın yarı-başkanlık sistemini tartışmakta fayda görüyorum.


Türkiye Cumhuriyeti’nin halen yürürlükte olan ancak birçok demokratik değişikliğe uğramış 1982 anayasasında Cumhurbaşkanı’nın nitelikleri, yetkileri ve görevleri kısaca şöyle özetlenmiştir;[3]

Madde 101 – Cumhurbaşkanı 5 yıllığına ve en fazla 2 dönem seçilebilir. Cumhurbaşkanı’nın yüksek öğrenim görmüş ve 40 yaşını aşmış olması gereklidir. Cumhurbaşkanlığı’na TBMM üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi 20 milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında, yüzde 10’u geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir. Cumhurbaşkanı seçilenin kişinin partisi ile ilişiği kesilir (tarafsız Cumhurbaşkanı) ve TBMM üyeliği sona erer.

Madde 104 – Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin temsil eder. Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. Yetkileri şunlardır;
a)   Yasama ile ilgili olanlar: Gerekli gördüğü takdirde yasama yılının ilk TBMM’de açılış konuşmasını yapmak, Meclis’i gerekli gördüğünde toplantıya çağırmak, kanunları yayımlamak, kanunları tekrar görüşülmek üzere Meclis’e geri göndermek, anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak, kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, TBMM içtüzüğünün, tümünün veya belirli hükümlerinin anayasaya şekil veya esas bakımından aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açmak, TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar vermek.
b)   Yürütme alanına ilişkin olanlar: Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek, Başbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek, gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulu’nu başkanlığı altında toplantıya çağırmak, yabancı devletlere Türk Devleti’nin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyeti’ne gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek, milletlerarası antlaşmaları onaylamak ve yayımlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanlığı’nı temsil etmek, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına karar vermek, Genelkurmay Başkanı’nı atamak, Millî Güvenlik Kurulu’nu toplantıya çağırmak, Millî Güvenlik Kurulu’na başkanlık etmek, başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilân etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak, kararnameleri imzalamak, sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak, Devlet Denetleme Kurulu’nun üyelerini ve Başkanını atamak, Devlet Denetleme Kurulu’na inceleme, araştırma ve denetleme yaptırtmak, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) üyelerini seçmek, üniversite rektörlerini seçmek.
c)  Yargı ile ilgili olanlar: Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askerî Yargıtay üyelerini, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek.

Madde 105 – Cumhurbaşkanı’nın anayasa ve diğer kanunlarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır. Bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur. Cumhurbaşkanı’nın resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil yargı mercilerine başvurulamaz. Cumhurbaşkanı ancak vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlu bulunabilir.


Bu yetkiler dikkatle incelendiğinde, Türkiye’deki idari yapı içerisinde Cumhurbaşkanı’nın ne bazı dünya demokrasilerinde olduğu gibi sembolik yetkilerle sınırlı kaldığı, ne de Başkanlık sistemi ya da Fransa’daki yarı-başkanlık sisteminde olduğu gibi geniş yetkilere sahip olduğu görülmektedir. Bu arada kalmışlık durumu, Türkiye demokrasisi açısından yakın bir gelecekte çeşitli sıkıntılara neden olabilir. Özellikle Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın farklı ideolojik geleneklerden gelmeleri durumunda, bu durum siyasal sistemde krizlere dahi neden olabilir. Bu nedenle Türkiye’nin önümüzdeki süreçte izlemesi gereken 2 farklı yol vardır. 


Bunlardan ilki; Cumhurbaşkanı’nın Bakanlar Kurulu’na istediği zaman başkanlık edebilmesi, çok önemli atama yetkilerinin olması ve Başkomutan olarak ordunun kullanılmasına karar verebilmesi gibi geniş yetkilerinin elinden alınması ve daha çok temsili yetkilerinin bırakılarak, Almanya’daki gibi tam Parlamenter sisteme dönülmesidir. Bu durumun çeşitli avantajları ve dezavantajları olabilir. Ancak Osmanlı Devleti’nden beri Parlamenter sisteme alışkın olan Türkiye halkı için bu durum fazla bir yabancılık yaratmayacaktır. İkinci formül ise; Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin yeniden düzenlenmesi ve Cumhurbaşkanlığı makamının daha geniş yetkilerle donatılarak, sistemin Fransa’daki gibi yarı-başkanlık modeline dönüştürülmesidir. Genç ve dinamik nüfusu nedeniyle siyasal değişimlere çok açık olan Türkiye’de, bu yeni model de kolaylıkla heyecan yaratabilir ve halk tarafından benimsenebilir. Ancak burada kritik unsur; yeni devlet krizlerine meydan vermemek adına Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin çok kesin bir çerçeve içerisinde belirlenmesi ve bunun muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşlarının da desteği alınarak yasalaştırılmasıdır. Bu şekilde meşru bir dönüşüm, elbette Türkiye açısından olumlu sonuçlar verebilecektir. Bu noktada Fransız modeline daha yakından bakmakta fayda var.[4]


Bütün parlamenter sistemlerde olduğu gibi Fransa’da da yürütme iki başlıdır; Cumhurbaşkanı ve hükümet (Başbakan).[5] Ancak Parlamenter sistemlerden farklı olarak Fransa’da esas yetki Cumhurbaşkanı’nın elindedir. Cumhurbaşkanlığı’nın süresi 5 yıldır (2000 yılına kadar 7 yıldı) ve yeniden seçilmesine engel yoktır. Bu nedenle uzun süre görevde kalabilirler. Örneğin François Mitterand’ın Cumhurbaşkanlığı 14 yıl sürmüştür. Önceden Cumhurbaşkanları Parlamento tarafından seçilirdi. Ancak 1962’de yeni bir yasa ile halkın Cumhurbaşkanı’nı seçmesi öngörüldü. Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk oylamasında hiçbir aday geçerli oyların salt çoğunluğunu alamazsa, 15 gün sonra ikinci oylama yapılıyor. İkinci oylamaya ilk turda en çok oyu alan 2 aday katılıyor. Bugüne dek ilk turda seçimi kazanan aday çıkmadı. Aday olabilmek için yaş sınırı 23. Cumhurbaşkanı’nın siyasal sorumluluğu yok. Görevi ile ilgili cezai sorumluluğu ise, ancak vatana ihanet halinde söz konusu. Cumhurbaşkanı’nın vatana ihanetle suçlanabilmesi, parlamentonun iki kanadının ayrı suçlama metnini ayrı ayrı, üye tamsayılarının salt çoğunluğu ile kabul etmesine bağlı. Anayasa, bu durumda açık oylama yapılmasını zorunlu kılıyor. Suçlanan Cumhurbaşkanı Yüksek Adalet Divanı’nda yargılanıyor. Cumhurbaşkanı’na vekalet için 2 durum söz konusu. Sürekli boşalmalarda Senato başkanı tarafından yürütülüyor. Geçici boşalmalarda ise Başbakan tarafından yürütülüyor. Cumhurbaşkanı’na hizmet eden 50 kadar üst düzey görevli var. Bunları Cumhurbaşkanı serbestçe seçiyor. Cumhurbaşkanı yürütmenin başı konumunda. Ancak diğer Parlamenter sistemlerde olduğu gibi bu durum sadece simgesel değil. Cumhurbaşkanı özellikle ulusal savunma ve dış siyaset konularında, yürütme alanının neredeyse tek yetkilisi. Yürütmeye ilişkin öteki konularda da, hükümetin işlerine seyirci kalmaktan çok uzak. Cumhurbaşkanı yetkilerinden bir bölümünü tek imza ile kullanıyor. Öteki yetkileri için karşı-imzaya (contreseign) yani hükümetin desteğine gereksinimi var. Cumhurbaşkanı’nın hangi yetkileri tek imza ile kullanabileceği anayasa tarafından teker teker belirtilmiş. Bunlar şöyle sıralanmıştır;

- Başbakan’ı atamak ve hükümetin çekildiğini bildirmesi üzerine görevine son vermek,
- 11. maddeye dayanarak belli yasa tasarılarını halk oylamasına götürmek,
- 16. maddeye dayanarak ulusun bağımsızlığı, bütünlüğü yakın bir tehdit altında kalırsa ulusa bir bildirge yayınlayarak gerekli bütün önlemleri almak,
- Meclislere iletiler (mesajlar) göndermek,
- Millet Meclis’ini dağıtmak,
- Anayasa Konseyi’nin 3 üyesini belirlemek ve atamak.


Diğer tüm konularsa karşı imza gerektiriyor. Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu’nun da başıdır. Bakanlar Kurulu her hafta Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda toplanır. Başbakanın işi hükümeti yönetmektir. Fransa’da hükümetin yapısını belirleyen ne bir anayasa hükmü var, ne de bir yasa. Her hükümette bakanların yalnızca sayısı değil, ünvanları ve görevleri de değişebiliyor. Cumhurbaşkanı ile hükümet aynı siyasi görüşten ise sistem Başkanlık sistemine kayıyor. Yok karşı görüşteler ise, bu defa Parlamenter sisteme daha çok yaklaşıyor. Ama yine de Cumhurbaşkanı daha ön planda. Yarı-başkanlık sistemini Fransa dışında kullanan ülkeler de mevcut. Cezayir, Tunus, Romanya ve biraz farklılaşmasına rağmen Rusya Federasyonu ilk akla gelenler.[6]


Tüm bu veriler ışığında değerlendirildiğinde; her ne kadar Türkiye gibi siyasal çatışmaların köklü ve sert olduğu ülkelerde Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın farklı partilerden olması durumunda siyasal krizlere açık bir ortam oluşacak olsa da, Türkiye’deki siyasetçilerin demokrasi içerisinde çatışma kadar uzlaşmanın da olduğunu öğrenmeleri durumunda sistemin yarı-başkanlığa çevrilmesi makul bir seçenek olarak görülebilir. Böyle bir durumda Cumhurbaşkanı’nın daha çok dış politika ve ekonomi yönetimine ağırlık vermesi, Başbakan’ın ise iç politik meselelere odaklanması ülkede güzel bir idari sentezin oluşmasına imkan sağlayabilir. Ancak Türkiye'deki bazı siyasetçilerinin, örneğin Başbakan Erdoğan’ın siyaset tarzı ve üslubuna bakıldığında, farklı partilerden kimselerin Cumhurbaşkanı ve Başbakanlık görevlerini üstlenmeleri durumunda Türkiye’de siyasetin durma noktasına gelme riskinin olduğu da kesinlikle gözardı edilmemelidir.


Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ




[1] “Gül: Cumhurbaşkanlığını Başbakan’la oturur konuşuruz”, Hürriyet, Erişim Tarihi: 08.04.2014, Erişim Adresi: http://www.hurriyet.com.tr/dunya/26142222.asp.
[2] “Cumhurbaşkanlığı seçim tarihi belli oldu”, Hürriyet, Erişim Tarihi: 08.04.2014, Erişim Adresi: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25961004.asp.  
[4] Detaylar için; Eroğul, Cem (2012), Çağdaş Devlet Düzenleri: İngiltere, Amerika, Fransa, Almanya, İmaj Yayıncılık. Satın almak için; http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=57370&sa=165737344.
[5] Mevcut Cumhurbaşkanı François Hollande, yeni göreve başlayan Başbakan da Manuel Valls’tır.
[6] “Semi-presidential system”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 08.04.2014, Erişim Adresi: http://en.wikipedia.org/wiki/Semi-presidential_system

Hiç yorum yok: