Dün Türkiye Barolar Birliği
Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu mensubu olduğum Girne Amerikan
Üniversitesi’nde 300 kişilik Milenyum Kongre Salonu’nun Hukuk ve İşletme ve
Ekonomi Fakültesi öğrencilerince tıka basa doldurulduğu yoğun katılımlı bir
konferans gerçekleştirdi. Bir buçuk saat süren konferanstan satırbaşlarını
sizlere iletmek isterim.
Feyzioğlu’nun biyografisi ile
başlamak isterim. 1969 doğumlu genç ve başarılı bir hukuk adamı sergileyen
Feyzioğlu eski ünlü siyasetçilerimizden Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu’nun torunudur.
Vikipedi’de yer alan biyografisine göre; Feyzioğlu 1986 yılında TED Ankara Koleji’nden, 1990
yılında Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur.
1992 yılında Kamu Hukuku yüksek lisansını tamamlamıştır. Kamu Hukuku alanında 1995
yılında doktor unvanını almıştır. 1996 yılında mezun olduğu fakülteye Ceza
Hukuku alanında Yardımcı Doçent olarak atanmıştır. Columbia Üniversitesi’nde Hukuk İngilizcesi sertifikasını almıştır. 2000 yılında
Doçent, 2005 yılında Profesör olmuştur. 2007 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dekanı olmuş ve bu görevi bir yıl sürdürmüştür. 1991
yılından beri kayıtlı olduğu Ankara
Barosu’nun 10
Ekim 2010 tarihinde Başkanlığına seçilmiştir. 18 Temmuz 2012
tarihinde Bilim Yönetim ve Kültür Platformu kontenjanından CHP Parti Meclisi üyesi olmuştur. 26 Mayıs 2013 tarihinde
yapılan Türkiye Barolar Birliği 32. olağan genel kurulunda Türkiye Barolar Birliği’nin 8. Başkanı seçilmesinin ardından CHP Parti Meclisi
üyeliğinden istifa etmiştir. Feyzioğlu evli ve iki kız çocuğu babasıdır.
Feyzioğlu’nun bu başarılarla dolu
ve hızlı bir yükselişe sahne olan biyografisi nedeniyle eskiden beri halkımızca
çok yakından tanınan bir kişi olduğu düşünülebilir. Ancak Feyzioğlu’nun
geniş halk kitleleriyle gerçek anlamda buluşması sanıyorum geçtiğimiz aylarda
2013-2014 adli açılış yılı töreninde Başbakan Erdoğan’ın yüzüne bakarak yaptığı
eleştirilerle[1] ve sonrasında üniversite
üniversite gezerek öğrencilerle buluşmasıyla olmuştur. Nitekim Feyzioğlu’nun 2
günlük kısa KKTC gezisinde de tüm önemli siyasi aktörlerle görüşmesi ve üç
üniversitede (Yakın Doğu Üniversitesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi ve Girne
Amerikan Üniversitesi) konferans programına katılması, bu yönde son
dönemde gösterdiği yoğun çabanın ispatıdır. Elbette daha önce CHP Parti Meclisi
üyeliği yapan Feyzioğlu ileride siyasete girmek istediğini gizlemiyor, ancak
bunun için doğru zaman ve koşulları beklediğini belirtiyor. Öğrencilerden gelen
bir soru üzerine kendisi “halkımız uygun görürse” 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde CHP adayı olabileceğinin de sinyallerini verdi. Genç bir danışman
ekibiyle yola çıkan Feyzioğlu, muhakkak ki üstün hukuk bilgisiyle elbette son
dönemde çok ihtiyaç duyduğumuz hukuk alanında topluma güven verebilecek bir
isim. Ancak demokrasilerde sandığın “kutsal inek” olması sebebiyle partilerin
popülist ve halktan çok oy alabilecek yönelmesi de son dönemde tüm dünyada
karşımıza çıkan bir durum. Bu nedenle normalde halkımız ve gençlerin biraz
sıkıcı bulduğu klasik hukukçu figürlerinden farklı bir profil sergileyen
Feyzioğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ya da ilerleyen aylarda yapılacak
genel seçimlerde CHP’den adaylık anlamında yüksek şansının olduğunu düşünüyorum.
Elbette bunu zaman gösterecek…
Feyzioğlu’nun Türkiye Barolar
Birliği Başkanı olarak son dönemde yaşanan ve hukuki garabetler ile devlette
yaşanan “kavga” görüntüsüne yapacağı yorumlar herkesin merak ettiği bir
husustu. Bu nedenle kendisi konuşmasında buna değinmesine rağmen, sorular
kısmında da öğrencilerden bu yönde çok sık talep geldi. Metin Feyzioğlu son
yaşanan gelişmelerle ilgili dengeli bir pozisyon alıyor ve “iki kötüden birini
seçmek zorunda değiliz” diyor. Feyzioğlu HSYK’nın açtığı dava sonucu adli
kolluk yönetmeliği değişikliğinin yürütmesinin durdurulmasını olumlu bir
gelişme olarak görüyor. Buna karşın Feyzioğlu’na göre Başbakan Başdanışmanı
Yalçın Akdoğan’ın “milli orduya kumpas kuruldu” ve Başbakan Erdoğan’ın “paralel
devlet” açıklamaları da aslında geçmişte kendi yaptıkları bir suçun itirafı
niteliğindedir. Feyzioğlu, çok ciddi kanıtları olan yolsuzluk davalarının
engellenmesinin açıkça hukukun engellenmesi ve yargının yürütme kontrolüne
alınması olduğunu belirtse de, devlet içerisinde kendisine özgü ayrı hiyerarşisi
olan bir yapının da asla kabul edilemeyeceğini belirtiyor. TBB Başkanı
geçtiğimiz yıllarda Ergenekon, Balyoz ve Oda Tv davalarında yaşanan hukuk
rezaletlerini eleştirdiği gibi, bugün de “masumiyet karinesi” ve benzeri temel
hukuk prensiplerini ayaklar altına alan uygulamaları eleştirdiğini ve bu konuda
bir hukuk adamı olarak daima “aynı çizgide” olduğunu belirtiyor. Feyzioğlu’na
göre aynı çizgide olmayan taraf, geçmişte bu gibi uygulamalara sessiz kalan
ancak olaylar Bakan çocuklarının başına gelince bir anda demokratlığı
hatırlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP kadrolarıdır. Bu nedenle
Feyzioğlu bu iki tarafın dışında hukuka dayalı üçüncü yolu temsil ettiğini
belirtiyor. Atatürkçü bir isim olarak bilinmesine karşın Feyzioğlu’nun -yine
hukuka saygısı gereği- uzun tutukluluk süreleri nedeniyle gazeteci Mustafa
Balbay’ın tahliyesiyle oluşan durumun, tutuklu BDP’liler de dâhil olmak üzere tüm
siyasetçilere ve hatta tüm vatandaşlara uygulanması gerektiğini söylediğini de belirtelim.
Daha önce CHP’den milletvekilliği
ve Genel Başkan Yardımcılığı teklifleri aldığını belirten Feyzioğlu’nun
siyasete göz kırptığı kolaylıkla anlaşılabiliyor. Bakalım önümüzdeki aylarda
kendisini ne gibi görevlerde göreceğiz? Ancak ne olursa olsun şu bir gerçek ki,
son yaşanan krizlerle bir kez daha ne kadar önemli olduğu anlaşılan hukuku
halkımıza ve gençlerimize sevdirmek ve öğretmek için siyasi partilerde hukukçu
kadrolara da önemli oranlarda yer vermemiz gerekiyor. Kıbrıs’tan sevgilerle…
Yrd. Doç. Dr. Ozan
Örmeci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder