Yıllık iznim için geldiğim
memleketim İzmir’de halkımız ve bazı siyasetçilerle görüşmeler yapma şansı
yakaladım. İzmir halkının genel kanısı, önümüzdeki aylarda yapılacak olan yerel
seçimlerde tüm sorunlara rağmen Cumhuriyet Halk Partisi’nin büyükşehir
belediyesini alacağı şeklindeydi. Ancak eskiden çok kesin konuşan İzmirlilerin
bu defa seçim tahminlerinde çok daha ihtiyatlı olduklarını gözlemledim. Bunun
temel nedeni de İzmirlilerin kentin durumundan ve ilerleyişinden memnun
olmamaları yani sıklıkla kullandıkları ifadeyle “İzmir’in köye dönmesi”
meselesi… Ancak bu noktada merkezi hükümetten yeterince destek alamayan ve
davalarla boğuşan İzmir Büyükşehir Belediyesi kadar İzmir halkının çok
gerisinde kalmış ve modern dünyaya uyum sağlayamamış İzmir sermayesinin payının
da az olmadığını düşünüyorum. Neden mi? İşte size İzmir sermayesinin durumunu
özetleyen trajikomik bir olay.
Geçtiğimiz günlerde tüm Türkiye
ve dünyada ses getiren ve büyük destek toplayan Gezi olaylarına destek verdiği
için İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden iki akademisyen, Prof. Dr. Sevda Alankuş ve Öğretim
Üyesi Yrd. Doç. Dr. Lyndon Way, üniversite yönetimi tarafından kendilerine
telefon edilerek işlerine son verildiğini öğrenmişler. Kısa sürede akademi
dünyasında infial yaratan olay sonrasında İzmir Ekonomi Üniversitesi hocaları
ve öğrencileri olaya büyük tepki göstererek işlerine son verilen
akademisyenlere sahip çıkmış ve üniversite yönetimini protesto etmişler. İzmir
Ekonomi Üniversitesi öğrencileri ve mezunları kamuoyuna bir duyuru da yaparak
olayı şiddetle kınamışlar. Tüm dünyada sermayenin özgürlüklerin önünü açması,
liberalizmin temel dayanağı olan düşünce ve ifade özgürlüğünü genişletmesi
düşünülürken, alaturka demokrasinin alafranga makyajlı kenti güzel İzmir’e
geldiğimizde sermaye özgürlükleri kısıtlayan bir tutum alabiliyor. Düşünün ki,
İzmir Ekonomi Üniversitesi, İzmir Ticaret Odası (İZTO) tarafından kurulmuş bir
vakıf üniversitesidir. Üniversitenin kurucusu ve Mütevelli Heyeti Başkanı Ekrem
Demirtaş aynı zamanda İZTO Yönetim Kurulu Başkanı’dır. İzmir sermayesinin
dünyaya verdiği görüntü sermayenin demokrasi getirmeyeceği şeklindedir. Elbette
ülkemiz düşünce ve basın hayatında son yıllarda çok geride kalmış İzmir
entelektüellerinin buna bir tepki göstermesini beklemek hayaldir. Ancak en
azından bu üniversitenin saygınlığını biraz olsun kurtaran öğrencilerine ve
mezunlarına destek vermek bu kadar mı zordu? Bu karara imza atan ve akademik
özgürlüklere alenen savaş açan İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin mütevelli heyeti
üyelerinin isimlerini de buradan sizinle paylaşmak istiyorum;
Ekrem DEMİRTAŞ
(Mütevelli Heyeti Başkanı)
|
Akın KAZANÇOĞLU
|
Metin AKDURAK
(Mütevelli Heyeti Başkan Yrd.)
|
Vahdet SARIKAYA
|
Prof. Dr. Tunçdan
BALTACIOĞLU
|
İsa AYKANAT
|
Mizyal AKIMSAR
|
Nuri ÖZPAMİR
|
Jak ESKİNAZİ
|
Sefa SELGEÇEN
|
M. Ertan SOYDAN
|
Turan ŞEN
|
Cüneyt GÜLEÇ
|
Prof. Dr. Attila SEZGİN (Onursal Üye)
|
Ender KIZILTOPRAK
|
Prof. Dr. Levent GÜREL
|
İzmir halkının özgürlükler
anlamında çok gerisinde kaldığı anlaşılan İzmir sermayesi güzel İzmir’in
gelişmişlik seviyesine yakışmıyor. İzmir halkının onlara zaman içerisinde çok
güzel cevap vereceğini ve özgürlüklere sahip çıkacağını umuyorum. Bu gibi
özgürlüklere düşman yönetimlerin elindeki üniversitelerde elbette ki bilim ve
medeniyet gelişmeyecektir. Bu nedenle İzmir’in demokrat çevrelerinin Lucien
Arkas ve benzeri demokrat işadamlarının önayak olmasıyla en kısa süre
içerisinde İzmir’e yakışacak kalite ve büyüklükte yeni bir üniversitenin (daha
önceki bir yazımda önerdiğim taşınılması düşünülen Buca Kaynaklar’daki eski
halin yerine yapılabilecek Özgür İzmir Üniversitesi veya Demokrat İzmir
Üniversitesi olabilir) kurulmasını diliyorum. Belki bu sayede İzmir’in lekelenen
imajı biraz olsun düzeltilebilir.
Yrd. Doç. Dr. Ozan Örmeci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder