Giriş
Türkiye ve Suriye'de 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen büyük depremler ve bu depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımız nedeniyle büyük bir hüzün yaşadığımız ve yas tuttuğumuz bu dönemde, depreme bağlı olarak ortaya çıkan kayıplarda herhangi bir sorumluluğumuz olmadığının bilincinde olarak, yardım kampanyalarına maddi ve fiziksel olarak destek olmanın yanı sıra, işlerimizi aksatmayarak da ülkemize ve dünyaya en iyi şekilde yardımcı olabiliriz.
İşte bu bilinçle, bu yazıda, doğal afetlerin siyasete etkisi hakkında yazılmış bazı kaynaklara göz atarak ve kendi görüşlerimi katarak, bu konuda ortaya çıkan farklı fikirleri sizler için derlemeye çalışacağım. Ancak elbette, öncelikle depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı ve sabır diliyorum. Hiç şüphesiz ki, güçlü ülkemiz Türkiye ve yüce Türk milleti, bu zorlukları aşacak ve yeniden güzel günler görecektir. Girişte, son olarak, az önce vefat haberini aldığımız değerli siyasetçi Deniz Baykal'ı da saygıyla yad etmek isterim. Milletimizin başı sağolsun...
Doğal Afet Türleri
Şiddetli soğuklar, kuraklık ve kıtlık gibi yavaş (zaman içerisinde) gelişen ve deprem, seller/su taşkınları/tsunamiler, toprak kaymaları/kaya düşmeleri, çığ, fırtınalar/hortumlar, volkanlar ve yangınlar gibi ani gelişen türleri olan doğal afetler, hiç şüphesiz ki, insan kaybı, ekonomik zarar, toplumsal moral bozukluğu, bireylerde kitlesel olarak görülmeye başlanan psikolojik sorunlar, afet sonrası oluşan kaostan doğan hukuksuzluk/anarşi ortamı ve devlet/hükümetin prestij kaybına uğraması gibi Siyaset Bilimi açısından çok önemli bazı sorunlara da yol açmaktadır. Bu afetlerin yanında, insan hatasından kaynaklanan; nükleer/biyolojik/kimyasal kazalar, büyük taşımacılık kazaları, endüstriyel kazalar, aşırı kalabalıktan meydana gelen kazalar ve göçmenler ve yerlerinden edilenler gibi konuların da günümüzde etkileri bakımından kriz ortamı yaratan afetler kapsamında değerlendirilebileceği söylenebilir.
Siyaset Bilimi Gözünden Doğal Afetler ve Seçimler
Doğal afetler, demokratik seçimleri birçok yönden olumsuz anlamda etkileyebilmektedir. Öncelikle, deprem ve yangın gibi doğal afetlerin yol açtığı fiziksel zararlar nedeniyle, seçimlerin ertelenmesi, seçmenlerin yer değiştirmesi, özel oy verme düzenlemelerinin yapılması, oy verme tesislerinin zarar görmesi ve gerekli materyallerin/evrakların kaybolması gibi sorunlar yaşanabilmektedir.
Yakın geçmişe baktığımızda, 2019 yılında Mozambik'te yaşanan büyük kasırga felaketleri ve sonrasında yapılan genel seçimleri bu duruma örnek gösterebiliriz. Bu seçimde, 2014 seçimlerini kazanan FRELIMO partisi lideri ve Devlet Başkanı Filipe Nyusi, bu defa çok rahat ve açık farkla seçimleri kazanmış, ancak muhalefetin seçime yönelik hile eleştirilerine de göğüs germek durumunda kalmıştır. 2023 Türkiye Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin de doğal afetlerin seçime etkisi hakkında iyi bir örnek oluşturacağı ve dünya kamuoyu tarafından yakından takip edileceği söylenebilir.
Doğal afetler sürecinde, seçmenler, makroekonomi yönetimi ve kamu güvenliği konusunda başarılı adımlar atılması halinde lider ve hükümetlere yönelik desteklerini yükseltebilmektedir. Bu konuda oldukça kapsamlı bir literatür halihazırda zaten oluşmuş durumdadır. Ancak bunun tam zıttı şekilde, bu konularda hatalar yapılır ve süreç doğru yönetilemezse, halk, "resrospective voting" (geriye dönük oy verme) yaklaşımı uyarınca, geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde hükümetin performansını değerlendirme yaklaşımını benimsemekte ve bu noktada doğal afetler/kriz süreçlerindeki performanslar da büyük önem kazanmaktadır.
Demokratik seçim yapılmayan ülkelerde ise, kuşkusuz, doğal afetler ve kriz anları rejimin meşruiyetine dair halkın görüşlerini şekillendirmektedir. Devletin güçlü ve hazırlıklı olması rejime duyulan güveni artırmakta, rejimin hazırlıksız olduğunun ortaya çıkması ise rejim karşıtı muhalif hareketleri güçlendirmektedir. Bu durumun güncel örnekleri; Rusya'nın Ukrayna Savaşı'ndaki performansı ve Çin Halk Cumhuriyeti'nin Covid-19 (koronavirüs) pandemisiyle mücadelesidir.
Doğal afetlerin oluşma süreçleri ve yıkıcı etkilerine dair devletin/hükümetin yetersizliğinden kaynaklanan durumlar söz konusu ise, bu, genelde halkın suçlayıcı tutum içerisine girmesine neden olmaktadır. Ayrıca bu tarz büyük felaketlerin ciddi politik/kamusal değişimleri de beraberinde getirdiği söylenebilir. Örneğin, 1999 Gölcük depremi, Türkiye'de konut izinleri/kalitesi ve deprem sigortası gibi konuların çok daha ciddiye alınmasına ve bu konulardaki düzenlemelerin sıkılaştırılmasına yol açmıştır. Ancak anlaşılmaktadır ki, geçen yıllar içerisinde bu konudaki hassasiyetler azalmış ve yeniden eski sisteme dönülmüştür. Bu bağlamda, 2023 depreminin de güvenlik bağlamında bazı siyasaları yakından etkileyeceği düşünülebilir.
Politik Psikoloji Gözünden Doğal Afetler ve Liderlik
Doğal afetler, siyasi liderler için çok zorlu bir sınav olduğu gibi, topluma doğru mesajlar verilir ve uygun şekilde hareket edilirse, liderlerin toplum nezdinde daha da sevilmelerine/desteklenmelerine yol açabilen süreçlerdir. Politik Psikoloji uzmanı olan Prof. Dr. Vamık Volkan, afet/felaket süreçlerinde toplumla lider arasında oluşan etkileşimi "trafiğin tek yönlü olarak akması" durumuna benzetir. Normalde çift yönlü olarak akan trafik, kriz anlarında ise tek yönlü devam etmekte ve tüm dikkat siyasi liderin üzerinde toplanmaktadır. Öyle ki, normalde siyasi lider toplum genelinde pek dinlenmeyen/önemsenmeyen biri olsa da, savaş/afet gibi kriz anlarında, lider, tüm bilgilerin en doğru şekilde ve birinci ağızdan açıklandığı en önemli kişi konumuna oturur. Bu durum zaman zaman öyle bir hâl alabilir ki, toplum, lidere yönelik olarak mutlak bir itaat/güven (blind trust) duygusu bile geliştirebilir. Hatta yakın geçmişte totaliter liderlerin birçoğu (Adolf Hitler), büyük felaketlerin (Almanya örneğinde Reichstag yangını) yarattığı uygun ortamı kullanarak, toplumlarını kendilerine taparcasına bağlı duruma getirmeyi başarmışlardır.
Ancak böylesi durumlar, liderler için ciddi riskler de barındırmaktadır. Şöyle ki, eğer lider bu süreçte topluma güven veremez ve birliği sağlayamazsa, toplum içerisinde ciddi bölünme/kırılmalar yaşanabilmekte ve bu ortamda da, toplum, kendi değerlerinden farklı şekilde hareket eden gruplara karşı son derece katı ve cezalandırıcı bir pozisyon alabilmektedir. Buna somut bir örnek vermek gerekirse, 6 Şubat 2023 depremi sonrasında Türkiye'de bazı şehirlerimizde yağma/hırsızlık yaparken yakalanan kişilere yönelik halk tarafından yapılan sert muamele görüntüleri, ülkemizde maalesef buna benzer bir ortamın kısmi olarak bazı bölgelerde -devletin zaafiyeti nedeniyle- oluştuğunu göstermektedir. Bu gibi durumlara mahal vermemek için ise, devletin ve siyasi liderliğin topluma güven vermesi ve mutlaka olay yerinde aktif olarak bulunması gerekmektedir.
Deprem Sonrasında 2023 Türkiye Seçimleri
Henüz YSK'dan resmi bir açıklama yapılmasa da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kısa süre önce 14 Mayıs 2023 tarihini işaret ettiği 2023 Türkiye Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri, 6 Şubat 2023 Türkiye/Suriye depremlerinin gölgesinde gerçekleşecektir. Deprem nedeniyle, depremin etkilediği 10 şehirde, 3 ay süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmiştir. Bu noktada, öncelikle deprem nedeniyle seçimlerin ertelenmesi hususu öne çıkmaktadır. Bu konuda henüz AK Parti ve hükümet çevrelerinden bir açıklama yapılmasa da, İYİ Parti lideri Meral Akşener, "14 Mayıs’ta olmaz seçim, zamanında, 18 Haziran’da yapılması lazım" diyerek ertelemeyi gündeme getirmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) çevreleri ise, kulis bilgilerine göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimi kaybetmemek adına bir yıl erteleyebileceği iddiasını gündeme taşımıştır. Bu noktada gözlerin çevrildiği merci ise YSK'dır; zira anayasanın 79. maddesine göre "Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme, kesin karara bağlama ve TBMM üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevi YSK’nındır. YSK kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz." Ancak YSK'nın seçimleri ertelemek gibi bir yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle, seçimlerin 18 Haziran 2023 veya öncesinde gerçekleşmesi dışında bir ihtimal gözükmemektedir. Bu durumun tek istisnası ise, anayasanın 78. maddesinde belirtilen savaş durumudur. Bu maddeye göre, "Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkan görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir."
Deprem sürecinde, siyasi liderler, vatandaşların sorunlarını gündeme getirmeye çalışmışlardır. Örneğin, ana muhalefet partisi CHP'nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu, olay yerinde yaptığı incelemelerden sonra, sosyal medya hesaplarından, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve hükümeti eleştiren bir video yayınlamıştır. Kılıçdaroğlu, Twitter hesabında "Halkımızın halini yerinde gördüm. Yaşananlara siyaset üstü bakmayı, iktidarla hizalanmayı reddediyorum. Bu çöküş tam da sistematik rant siyasetinin sonucudur. Erdoğan’la, sarayıyla ve rant çeteleriyle hiçbir zeminde buluşmayacağım. Ben halkımın kavgasını vereceğim. Sonuna kadar." yorumlarına yer vermiştir. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ise, Kılıçdaroğlu'nun eleştirileri üzerine, "Deprem üzerinden siyaset yapmaya çalışanlara yazıklar olsun" cevabını vermiştir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, deprem sonrasında olay yerine intikal etmiş ve burada yaptığı açıklamada vatandaşlara şu sözleri vermiştir: "1 yıl içinde yıkılan binaları yeniden elimizdeki projelerle inşa edecek ve sahiplerine teslim edeceğiz. 15'er bin lira vatandaşlarımıza vereceğiz. Çadırlarda kalmak istemeyen vatandaşlarımızın da kira bedelini ödeyerek konutlarda yaşamalarını sağlayacağız. İster Adıyaman'da ister farklı illerde 1 yıl itibarıyla benim vatandaşlarım kalabilecek." Erdoğan, bu şekilde toplumsal öfkeyi durdurmayı amaçlamış ve vatandaşlara yaralarının sarılacağı sözünü vererek, ortamı sakinleştirmeye çalışmıştır.
Bu bağlamda, gerek iktidar, gerekse muhalefetin deprem sürecinde bile siyasi mücadelelerine devam etmeleri başta biraz yadırganabilir. Zira toplumsal olarak büyük bir acıyı idrak ettiğimiz ve azap içerisinde olduğumuz şu günlerde, insanımız, siyasetçilerden bölücü değil, birleştirici mesajlar beklemektedir. Nitekim Türkiye halkı, bu süreçte, Kuvayi Milliye ruhunu anımsatan büyük azmiyle inanılmaz bir yardım kampansına imza atmıştır/atmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki, nasıl ki akademisyenlerin görevi ders vermek/bilimsel yayın yapmak, doktorların işi hasta bakmak/iyileştirmek ise, siyasetçilerin var oluş sebepleri de toplumsal sorunları gündeme getirmek ve iktidara gelmek için siyasi mücadele vermektir. Bu anlamda, kültürümüzde kriz anlarında siyaset yapılması pek hoş karşılanmasa da, politikacıların işlerini yapmalarına da engel olunmamalıdır. En doğru ve dürüst kimin davrandığının ve ülkeyi en iyi kimin yönetebileceğinin kararını ise seçimde halkımız verecektir.
Sonuç
Sonuç olarak, doğal afetler ve siyasi krizler, siyasi iktidarlar açısından iki yönde de etkili olabilir. Doğru teşhis ve müdahaleler ile bir iktidar bu süreçlerden güçlenerek çıkabileceği gibi (Mozambik örneği), pandemiyi ciddiye almayan Donald Trump'a benzer şekilde yönetme erkini kaybetmek durumunda da kalabilir. Bu bağlamda, 2023 Türkiye seçimleri, tüm dünyanın yakından takip edeceği bir test işlevi görecektir. Halkımızın en doğrusunu yapacağını düşünerek, tekrar milletimize geçmiş olsun diyorum...
Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder