25 Ocak 2021 Pazartesi

"Türk Dış Politikası'nda Ufuk Turu" Konferansım


Tüm İnternet Gazeteciliği ve Gazeteciler Derneği-TİNGADER'in düzenlediği "Türk Dış Politikası'nda Ufuk Turu" başlıklı konferansım 24 Ocak 2021 tarihinde Google Meet üzerinden gerçekleştirilmiştir. Konferansta yaptığım sunumu ve konferanstan bazı fotoğrafları aşağıda bulabilirsiniz.


Türk Dış Politikası'nda Ufuk Turu - sunum

Konferanstan bir bölüm



21 Ocak 2021 Perşembe

Doç. Dr. Ozan Örmeci ve Doç. Dr. Şebnem Udum ABD'deki Güncel Gelişmeleri ve Türk-Amerikan İlişkilerinin Geleceği Değerlendirdiler

 

Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü ve İstanbul Kent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ozan Örmeci ile Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi ve Hacettepe Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü Doç. Dr. Şebnem Udum, 21 Ocak 2021 tarihinde Zoom programı üzerinde "ABD'deki Güncel Gelişmeler ve Türk-Amerikan İlişkilerinin Geleceği" konulu bir söyleşi düzenlediler. Söyleşide, ABD'de göreve başlayan Joe Biden yönetimi döneminde ABD iç ve dış politikasında yaşanması muhtemel olaylar ve Türk-Amerikan ilişkilerinin bu dönemde nasıl şekillenebileceği tartışıldı. Aşağıdaki linkten bu yayını izleyebilirsiniz.




20 Ocak 2021 Çarşamba

ABD’de Joe Biden Dönemine Hızlı Başlangıç

 

Giriş

20 Ocak 2021 tarihi itibariyla düzenlenen törende yemin ederek görevine başlayan yeni ABD Başkanı Joe Biden, Donald Trump döneminin son aylarında yaşanan Covid-19 pandemisi, ekonomik sorunlar ve sosyal karışıklıkları çözmek amacıyla, iktidarının ilk dönemine son derece hızlı ve agresif denebilecek bir reform programıyla başlayacak. Ünlü The New York Times gazetesi için konuyu araştıran Amerikalı gazeteciler Michael D. Shear ve Peter Baker, Başkan Biden’ın ilk 10 günlük iktidarına çok hızlı bir başlangıç yapacağını ve birçok konuda Başkanlık kararnamesi ile yeni döneme hızlı başlangıçlar yapacağını iddia ediyorlar.[1] Bu yazıda, Joe Biden’ın Başkanlık döneminin ilk günlerine damga vurması beklenen reformları ve ilerleyen süreçte özellikle Türk-Amerikan ilişkilerinde neler yaşanabileceğini ele alacağım.

Biden, Kararnamelerle Başkanlığa Hızlı Bir Başlangıç Yapacak

Shear ve Baker’a göre, Biden, ofise girer girmez ilk iş olarak bazı Müslüman nüfusu yoğun ülkelerden ABD’ye yönelik seyahat yasağını kaldıracak.[2] Bunun yanı sıra, iklim değişikliğiyle mücadele için evrensel ve kapsamlı bir programı öngören Paris İklim Anlaşması’na ABD’nin yeniden dönmesini sağlamak da Biden’ın ilk gün kararları arasında yer alacak. Diğer önemli ilk Başkanlık kararnameleri ise, Trump döneminde ailelerinden ayrılan çocukların yeniden aileleri ile birleşmeleri ve federal kurumlarda maske takılmasının zorunluluk haline getirilmesi olacak.

46. ABD Başkanı Joe Biden, Başkanlık görevini devralmadan önce, ekonomiyi toparlamak adına 1,9 trilyon dolarlık bir yardım ve teşvik paketi kabul edeceğini de açıklamıştı.[3] Bu paket kapsamında, 400 milyar dolar doğrudan Covid-19 (koronavirüs) pandemisiyle mücadelede kullanılacakken, bu sayede okulların 100 gün içerisinde yeniden açılması hedeflenecek. Paketin 350 milyar dolar civarında kısmı ise eyalet ve yerel hükümetlerin bütçe açıklarını kapatmaları için harcanacak. Paket kapsamında, ayrıca, ihtiyacı olan bireylere 1.400 dolarlık direk ödeme yapılması öngörülüyor.

Joe Biden’la Başkanlığa resmi olarak başlamasından birkaç hafta önce bir telefon görüşmesi gerçekleştiren The New York Times gazetesi başyazarı Thomas Friedman, Biden’ın Donald Trump’ın Başkanlığa son vererek iyi bir iş yaptığını düşündüğünü yazarken, Başkanlığının ilk günlerinde Biden'ın önceliğinin ekonomi ve pandemiyle mücadele olacağını belirtmiştir.[4] Biden’ın JCPOA anlaşması konusunda ılımlı mesajlar verdiğini kaydeden Friedman, İran tarafının da, Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif aracılığıyla yeniden bir müzakereye bile ihtiyaç duymadan anlaşmanın otomatik olarak devam edebileceğini belirttiklerini aktarmıştır.[5]

Türk-Amerikan İlişkilerinde Hızlı Bir Toparlanma Kolay Gözükmüyor

Joe Biden’ın Başkanlığının ilk dönemi daha çok iç politika odaklı olacak gibi gözükürken, ne yazık ki Biden’ın ilk döneminin Türk-Amerikan ilişkileri açısından çok da iyi geçmeyeceğini düşündüren bazı gelişmeler yaşanıyor. İlk olarak, kuşkusuz, ABD Kongresi’nin de etkisiyle Donald Trump yönetiminin giderayak CAATSA yaptırımlarını Türkiye’nin Savunma Sanayii Başkanlığı’nı hedef alacak şekilde devreye sokması, ikili ilişkileri gergin bir zemin üzerinde devam ettirecek gibi gözüküyor. Nitekim ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi James Jeffrey, S-400 krizi nedeniyle eskiden Washington’da Ankara’yı savunan çevrelerin de artık karşıya geçtiğini ve Türk-Amerikan ilişkilerinin çok büyük bir darbe aldığını belirtiyor.[6] İkinci olarak, Biden’ın Dışişleri Bakanı olmasına kesin gözüyle bakılan Antony Blinken, Türkiye’nin Rusya'dan S-400 almasına ilişkin olarak bir açıklama yaparak, bunun bir NATO üyesi için “kabul edilemez” olduğunu vurguluyor.[7]

Bütün bu açıklamalar, iki ülke arasında S-400/F-35 ve PYD/YPG konularında yaşanan zıtlaşmanın devam edeceğini ve konunun kısa sürede çözülmesinin pek de mümkün olmadığını düşündürüyor. Bu nedenle, bence, Biden yönetimi döneminde Türk-Amerikan ilişkilerinin ilk yılda adeta bir güreş müsabakasının başlarındaki el-ense çekme sürecine sahne olacağını ve tarafların karşı tarafın pozisyonu ve gücünü test edecekleri biraz gergin bir dönemin yaklaştığını belirtmek gerekiyor.

Buna karşın, ilişkilerin 2022’den itibaren düzelebileceğini düşündüren olumlu gelişmelere de hazır olmak gerekir. Bunun nedeni ise, bana kalırsa, Biden yönetiminin dünyada teşvik edeceği “demokratik” modele Ortadoğu’da en yakın ülkenin -herşeye rağmen- Türkiye olmasıdır. Zira monarşiye dayalı Körfez ülkelerinin ve teokratik İran’ın güçlendiği bir Ortadoğu’da, kuşkusuz, Biden ve ekibinin Barack Obama döneminde de vurguladıkları “Müslüman demokrasi” modelinden söz etmek biraz abes kaçacaktır. Bu nedenle, Biden yönetiminin Türkiye’yi kazanmak adına hamleler yapması mümkündür. Burada kritik unsur ise, Türkiye’nin S-400 krizini bir süre unutturması ve soğutmaya alması ve Murat Mercan’ın yeni Washington Büyükelçi olarak göreve başladığı bir ortamda ABD ile temasları arttırmasıdır. Ayrıca Joe Biden’ın eskiden beri Yunanistan ve Rum lobisine yakın bir siyasetçi olarak bilinmesi sebebiyle, Doğu Akdeniz’deki gerginlikleri askeri çatışma boyutundan uzaklaştırmak ve yeniden Yunanistan’la görüşme ve müzakerelere girişmek doğru bir girişim olacaktır ki – Türk hükümeti de son dönemde bunu yapmaya başlamış ve Atina ile “istikşafi görüşmeler”e yeniden başlama kararı almıştır.

Sonuç

Sonuç olarak, Joe Biden’ın Başkanlığının ilk yılında Türk-Amerikan ilişkilerinde mucizevi bir düzelme beklememek gerekir. Hatta Türkiye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gündeme getirdiği reformların gerçekleşmemesi durumunda, krizlerin ve polemiklerin artması bile söz konusu olabilir. Buna karşın, Biden ve Demokratların Obama döneminde benimsediği “model ülke” yaklaşımı AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan için bir şanstır. Erdoğan, eski reformist kimliğini yeniden benimser ise, Biden döneminde ilginç bir şekilde yeniden kendisi ve partisini güçlendiren bir çizgiye kayabilir. Ancak içeride iktidarı ayakta tutan Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) reformlara nasıl ikna edileceği kuşkusuz siyaseten zor bir sürece işaret etmektedir.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

[1] Michael D. Shear & Peter Baker (2021), “Biden Seeks Quick Start With Executive Actions and Aggressive Legislation”, The New York Times, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 20.01.2021, Erişim Adresi: https://www.nytimes.com/2021/01/16/us/politics/biden-administration-executive-action-legislation.html.

[2] A.g.e.

[3] Jim Tankersley & Michael Crowley (2021), “Biden Outlines $1.9 Trillion Spending Package to Combat Virus and Downturn”, The New York Times, 14.01.2021, Erişim Tarihi: 20.01.2021, Erişim Adresi: https://www.nytimes.com/2021/01/14/business/economy/biden-economy.html.

[4] Thomas Friedman (2020), “Biden Made Sure ‘Trump Is Not Going to Be President for Four More Years’”, The New York Times, 02.12.2020, Erişim Adresi: https://www.nytimes.com/2020/12/02/opinion/biden-interview-mcconnell-china-iran.html.

[5] A.g.e.

[6] Amerika’nın Sesi (2021), “S-400 İlişkilere En Büyük Darbeyi Vurdu”, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 20.01.2021, Erişim Adresi: https://www.amerikaninsesi.com/a/s-400-iliskilere-en-buyuk-darbeyi-vurdu/5740131.html.

[7] Sözcü (2021), “Joe Biden’ın Dışişleri Bakanı Blinken’den ‘Türkiye’ye yaptırım’ açıklaması”, 20.01.2021, Erişim Tarihi: 20.01.2021, Erişim Adresi: https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/joe-bidenin-disisleri-bakani-blinkenden-turkiyeye-yaptirim-aciklamasi-6218944/.


17 Ocak 2021 Pazar

CDU’nun Yeni Lideri Armin Laschet


Giriş

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin destekleriyle liberal demokratik bir düzenin kurulduğu Almanya’da, 1945 yılında kurulan köklü bir merkez sağ parti olan Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nde[1] (kısaca Hıristiyan Demokratlar, Almancasıyla Christlich Demokratische Union Deutschlands), 2000 yılından beri parti liderliğini (gerçi 2018’de Merkel’in yerine geçici parti lideri olarak Başbakan adayı olmayacağını açıklayan Annegret Kramp-Karrenbauer seçilmiştir), 2005 yılından beri de Almanya Başbakanlığını sürdüren Angela Merkel’in halefini seçmek üzere, 15-16 Ocak 2021 tarihlerinde 33. Parti Kongresi ve Genel Başkanlık seçimi yapıldı. Bu seçimi kazanan Kuzey Ren-Vestfalya eyaleti Başbakanı Armin Laschet, CDU’nun yeni Genel Başkanı oldu ve Almanya Başbakanı (Şansölyesi) olma yolunda da önemli bir adım attı. Bu yazıda, Almanya’nın en büyük partisi olan merkez sağ CDU’daki liderlik yarışını anlatacak ve partinin yeni Genel Başkanı Armin Laschet hakkında Alman, Türk ve uluslararası basın-yayın organlarında yazılanları özetleyeceğim.

CDU Yeni Liderini Seçti

Almanya’daki parlamenter demokratik siyasete Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) ile birlikte yön veren en büyük iki partiden biri olan CDU, Almanya’da 75 yıldır devam eden demokratik düzende çoğu zaman tek başına veya koalisyonlar yoluyla iktidarda kalmayı başarmıştır. 1949-1963 döneminde efsanevi lider Konrad Adenauer Başkanlığında uzun süre koalisyonlar yoluyla Başbakanlığı tekeline alan CDU, 1963-1966 döneminde Ludwig Erhard, 1966-1969 döneminde Kurt (Georg) Kiesinger, 1982-1998 döneminde Helmut Kohl ve 2005’ten beri de Angela Merkel ile iktidarını bir şekilde sürdürmeyi başarmıştır.[2] Bu nedenle, bu partinin Genel Başkanı’nın belirlenmesi, bir anlamda Almanya’nın sonraki Başbakanı’nın belirlenmesi anlamına da gelebilecek önemli bir seçimdir.

CDU lider adayları: Armin Laschet, Friedrich Merz, Norbert Röttgen

CDU Genel Başkanlığı ve Almanya siyasetini 16 yıldır domine eden Angela Merkel’in siyasal mirası için, bu seçimde üç önemli siyasetçi yarıştılar. Bu kişiler; 1955 doğumlu Alman hukukçu ve siyasetçi -partinin muhafazakâr kanadının temsilcisi- Friedrich Merz, 1965 doğumlu Alman hukukçu ve siyasetçi -CDU’nun dış politika sözcüsü ve Federal Meclis Dış Politika Komisyonu Başkanı- Norbert Röttgen ve 1961 doğumlu Alman hukukçu ve siyasetçi -partinin ılımlı kanadının temsilcisi- Armin Laschet idi. Bu adayların ortak noktaları; her üçünün de Katolik Hıristiyan olmaları, Hukuk eğitimi almış olmaları, merkez sağ bir partinin lider adayları olarak aile yaşantısına büyük önem vermeleri, Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde yetişmeleri ve merkeze yakın siyasetçiler olarak -son yıllarda yükselen ve Neo-Nazilik tartışmalarına neden olan Almanya İçin Alternatif (AFD) partisine kıyasla- daha solda konumlanmalarıydı.[3] Buna karşın, bazı basın-yayın organlarında, toplam 1.001 delegenin oyuyla belirlenecek olan seçim öncesinde kamuoyunda favori aday olarak gösterilen Merz’in daha muhafazakâr bir aday olduğu yorumları yapılıyordu.[4] Öyle ki, Merz, Merkel’in Suriyeli mültecilere yönelik ılıman politikalarına en sert tepki gösteren aday olarak öne çıkıyor ve AFD’ye oy kaptırmamak adına partiyi daha sağ-muhafazakâr bir çizgiye taşımayı vaat ediyordu.[5] Seçim öncesinde Almanya’da yapılan anketlerde ve değerlendirmelerde, genelde, daha önce partinin grup liderliğini yapmış olan ve 2018 yılında Annegret Kramp-Karrenbauer’e karşı da lider yarışına girişen Friedrich Merz’in daha şanslı aday olduğu düşüncesi ortaya çıkıyordu.[6] 2017 yılı Haziran ayından beri Kuzey Ren-Vestfalya eyaleti Başbakanı olarak görev yapan -ki 18 milyon civarında nüfusla Almanya’nın nüfusu en büyük olan eyaletidir- Armin Laschet ise, 2009-2012 döneminde Çevre Bakanlığı yapan ve Bundestag Dış İlişkiler Komitesi Başkanlığı görevini sürdüren Norbert Röttgen’in de gerisinde ve en az şanslı aday olarak gösteriliyordu.[7] Ancak seçim sonucunda, kamuoyu araştırmalarının beklemediği bir sonuç ortaya çıktı ve ilk turu yüzde 38,42 oranında oyla -yüzde 38,93 oy alan Merz’in gerisinde ve yüzde 22,65 düzeyinde oyda kalan Röttgen’in önünde- ikinci sırada tamamlayan Laschet, en yüksek oyu alan iki adayın yarıştığı ikinci turda yüzde 52,57 oranına ulaşarak (521 delegenin oyu), yüzde 47,02 (466 oy) oy alan Merz’in önünde seçimi birinci sırada tamamladı ve CDU’nun yeni Genel Başkanı seçildi.[8]

Seçimi kazanan Laschet, kömür madeni işçisi/mühendisi bir babanın çocuğu olarak bu noktaya ulaşabilmesinin ardından duygusal bir konuşma yaparken, partiyi birleştirici merkez bir figür olarak siyasal yaşamına devam edeceğini açıkladı.[9] Laschet’in yeni parti lideri olarak ilk sınavı ise Mart ayında Baden-Württemberg ve Rheinland-Pfalz eyaletlerinde yapılacak olan seçim olacak.[10] 2021 yılı içerisinde birçok başka eyalette de seçim olacak ve Armin Laschet’in liderlik performansı bu seçimlerde test edilecek. Ancak Laschet’in asıl sınavı, 26 Eylül 2021 tarihinde yapılacak olan Almanya federal seçimleri olacak. Nitekim Laschet de, zafer konuşmasında, partisi CDU’yu yaklaşan eyalet seçimlerine hazırlamak ve Eylül ayındaki federal meclis seçimlerinde de “Başbakan’ı çıkartan parti” yapmak için elinden gelen çabayı göstereceğini söyledi. Güncel anketler de, CDU ve Laschet’in seçimi kazanmak konusunda oldukça şanslı olduklarını gösteriyor.[11] Ancak Armin Laschet’in partisinin Başbakan adayı olup olmayacağı henüz kesinleşmiş değil; zira Almanya’da parti liderleri, zaman zaman daha çok oy alabileceğini düşündükleri başka adayları da Başbakan olarak öne çıkarabiliyorlar. Bu bağlamda, Laschet’in Başbakanlık adaylığını, Covid-19 (koronavirüs) sürecinde başarılı karar ve uygulamalarıyla ön plana çıkan CSU (Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi) Genel Başkanı ve Bavyera eyaleti Başbakanı Markus Söder’e bırakabileceği de ifade ediliyor.[12]

Armin Laschet’in Hayatı ve Siyasi Kariyeri 

1961 Aachen doğumlu olan Armin Laschet, Katolik orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası Heinz Laschet kömür madeni işçisi ve mühendisi, annesi ise ilkokul öğretmenidir.[13]  Laschet ailesinin atalarının ise Belçika kökenli olduğu bilinmektedir. Nitekim Laschet, Almanca ve İngilizce dışında iyi derecede Fransızca da bilmektedir. Bonn Üniversitesi ve Münih Üniversitesi’nde Hukuk ve Siyaset Bilimi eğitimi alan Laschet[14], 1987 yılında baro sınavını kazanarak avukatlığa başlamıştır. Ayrıca ilerleyen yıllarda gazetecilik eğitimi de alan Laschet, 1986-1994 döneminde gazetecilik ve özel sektör yöneticiliği yapmıştır. Laschet, bu kapsamda Bayerischer Rundfunk radyo-televizyon kanalı Bonn temsilciliği, KirchenZeitung Aachen gazetesi yazı işleri müdürlüğü ve Einhard-Verlag yayımcılık şirketi CEO’luğu yapmış ve böylelikle farklı iş kollarında deneyim kazanarak kendisini geliştirmiş ve Almanya ekonomisi ve siyasetine dair çok önemli gözlemler yapmıştır.

Armin Laschet’in siyasi kariyeri ise 1994-1998 döneminde CDU’dan milletvekili olmasıyla başlamıştır. 1999-2005 döneminde Avrupa Parlamentosu’nda Almanya adına Avrupa Birliği vekilliği de yapan Laschet, böylelikle Avrupa siyasetini de öğrenmiş ve kendisini üst düzey görevlere hazırlamıştır. Nitekim bu dönemde Laschet’in Bütçe ve Dış İlişkiler gibi çok önemli komisyonlarda görev yapması ve AB-Birleşmiş Milletler ilişkilerinde raportörlük görevini üstlenmesi de bunun sinyalleri olmuştur. 2005-2010 döneminde Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde Aile, Kadın ve Uyum Bakanlığını üstlenen Laschet, bu görev kapsamında eyalette yaşayan Türklerle yakın ilişki kurmuş ve Türk-Alman dostluğuna katkıda bulunmuştur.[15] 2017 yılında ise, Laschet, Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin Başbakanlığını üstlenmiştir. Laschet, bu en kalabalık Alman eyaletini yöneterek, ülke federal siyasetini şekillendirebilmek adına önemli bağlantılar ve deneyimler kazanmıştır. Susanne Laschet ile evli olan Armin Laschet, aynı zamanda 3 çocuk babasıdır.

Armin Laschet

Armin Laschet’in Düşünce Dünyası

Yeni CDU lideri Armin Laschet, merkeze yakın ve liberalizme açık bir sağcı aday olarak, seçim öncesinde de Angela Merkel’in çizgisini devam ettirebilecek en uygun lider adayı olarak algılanıyordu. Nitekim seçim sonucu, CDU delegelerinin de bu kanıya vardıklarını ortaya koydu. Laschet, Merkel’e benzer şekilde göçmenlere karşı ılımlı politikaları savunması ve liberal çizgide siyaset yapmasıyla Almanya’da ve uluslararası kamuoyunda basın-yayın organlarında takdir toplayan bir kişidir. Nitekim Alman Marshall Fonu uzmanı Sudha David-Wilp de, Laschet’in de Merkel gibi merkezci bir figür olduğunu düşünmekte ve onun Kuzey-Ren Vestfalya eyaletinde üstlendiği önemli görev sayesinde gerekli yöneticilik tecrübesine sahip olduğunu belirtmektedir.[16]

Laschet’in liberalizme yatkın çizgisi, onun ABD’deki Demokrat Joe Biden yönetimiyle de yakın çalışmasına olanak sağlayabilecektir. Nitekim Laschet, henüz CDU lideri seçilmeden önce, ABD’deki demokratik seçim sürecine destek çıkmış ve Joe Biden’ın demokratik teamüllere uygun olarak göreve başlamasının Amerikan demokrasisi adına faydalı olacağını açıklamıştır.[17] Ancak Kuzey Akım 2 projesinin iki ülke arasında krize dönüşme sinyalleri vermesi, yaklaşan risklere işaret etmektedir.[18] Laschet’in Fransa ve Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler konusunda ise eli oldukça güçlüdür. Zira Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron -ki 2027'ye kadar başta kalacağını düşünmekteyim-, geçmişte de defalarca görüştüğü Laschet’in seçilmesini memnuniyetle karşılamıştır.[19] Laschet, tüm merkezi Alman siyasetçileri gibi AB projesini Almanya açısından hayati görmekte ve hararetle desteklemektedir. Hatta Armin Laschet, Avrupa Komisyonu Başkanı’nın doğrudan halkoyuyla seçilmesi gerektiğini söylemekte ve Avrupa entegrasyonunun ve kurumlarının organize suç ve terörizmle mücadele ve enerji politikaları alanlarında derinleşmesi gerektiğini belirtmektedir.[20] Laschet, ayrıca 2018 yılında eyalet Başbakanı olarak İsrail karşıtı bir müzik festivaline katılmayı da reddederek, bu konuda dikkatli davrandığını herkese göstermek istemiştir.[21]

Emmanuel Macron ve Armin Laschet daha önce defalarca görüştüler

Armin Laschet hakkında 2020 basımı yeni bir biyografik siyaset kitabı da yayımlanmıştır. Tobias Blasius  ve  Moritz Küpper imzalı olan Der Machtmenschliche: Armin Laschet. Die Biografie adlı kitap[22], Laschet’in siyasi fikirlerini anlamak için Türkçe’ye de çevrilmesi gereken bir eserdir. Laschet, ayrıca sakin üslubu ve nezaketiyle de Alman toplumunda sevilen ve destek bulan bir isimdir.[23] Yeni CDU lideri Armin Laschet, bu özellikleriyle merkeze yakın iyi bir demokratik lider olarak sivrilse de, partisinin sağ ve aşırı sağ kanatları nezdinde istenmeyen bir isimdir. Bu nedenle, partisinde birliği sağlaması ve liderliği sonrasında parti içerisindeki aşırı unsurları bastırması bence önümüzdeki aylarda önemli ve gerekli bir husus olacaktır.

Der Machtmenschliche: Armin Laschet. Die Biografie” kitabı

Türkiye ile İlişkilere Bakışı

CDU’nun yeni lideri ve potansiyel Almanya Şansölyesi Armin Laschet, diğer CDU lider adaylarına kıyasla Almanya’daki Türklere ve Türkiye’ye daha olumlu yaklaşan bir aday olarak sivrilmektedir. Öyle ki, Laschet, Almanya kamuoyunda “Türklerin Armin’i” veya “Türk Armin” (Türken Laschet) olarak adlandırılmaktadır.[24] Bunun nedeni ise, Almanya’daki Türklerle kurduğu iyi ilişkiler ve Türk asıllı Alman siyasetçi Cem Özdemir’in kendisine böyle bir yakıştırmayı uygun bulmasıdır.[25] Laschet, Türklerin yoğun yaşadığı Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde Başbakanlık yapması nedeniyle, Almanya’daki Türklerle iyi ve yakın ilişkileri olan bir isimdir. Laschet, ayrıca, geçmişte yaşanan Türkiye-Almanya gerilimlerinde Almanya’daki Türk asıllı vatandaşlar ve Türkiye vatandaşı olan çalışanların hedef haline getirilmemesi konusunda da özen gösteren bir siyasetçi olarak takdir toplamıştır.[26] Aşırı sağ ideolojilere ve ırkçılığa karşı bir isim olan Laschet, bu sayede CDU’ya Almanya’daki Türklerden daha fazla oy kazandırabilecek bir lider olarak partisi adına da önemli bir kazanımdır. Ayrıca Laschet’in Genel Başkanlığı, Almanya’daki Türkler için de iyi bir haberdir. Nitekim DW Türkçe yayınları sorumlusu Erkan Arıkan, Laschet’in seçilmesinin Almanya’daki Türkiye kökenliler için olumlu bir gelişme olduğunu söylemektedir.[27]

,Armin Laschet ve Recep Tayyip Erdoğan

Armin Laschet, Almanya’daki Türkler dışında Türkiye ile de düzeyli ilişkiler kurmak isteyen bir liderdir. Laschet, selefi Angela Merkel’e benzer şekilde, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda verilen sözlerin yerine getirilmesi gerektiğini belirtmekte ve Türkiye’nin NATO üyesi ve AB’nin komşusu olarak önemli bir devlet olduğuna vurgu yapmaktadır.[28] Türkiye’nin AB üyelik sürecine son verilmesine de karşı çıkan Laschet, Türkiye’de hukuk devleti ve demokrasinin güçlendirilmesi ve Türkiye’ye karşı AB tarafından göçmenlere yardım konusunda verilen sözlerin tutulması gerektiğini[29], buna karşın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın göçmen meselesini bir siyasal şantaj unsuru haline getirmemesi gerektiğini söylemektedir.[30] Türkiye’nin AB üyeliğini çok gündeme getirmeyen -ki bu konuda daha çok “imtiyazlı ortaklık” modeline yatkın olduğu düşünebilir-, ancak Türkiye’yi bu rotada tutmanın önemine dikkat çeken[31] Laschet’e dair bir diğer ilginç anekdot ise, bir canlı yayında PKK’yı savunan Sol Parti (Die Linke) milletvekili Türk asıllı Sevim Dağdelen’e tepki göstermesi ve onu “Bu insanlar terör saldırıları gerçekleştiren insanlar, ve siz 'bu öyle değil' diyen ve bu örgütü savunan birisiniz” şeklinde eleştirmesidir.[32]

Sonuç

Sonuç olarak, Almanya’da merkez sağın köklü partisi CDU’nun yeni lideri Armin Laschet’in Türk asıllı Almanlar, Almanya’daki Türkler ve Türkiye adına iyi bir seçim olduğu ve Laschet’in Genel Başkanlığı ve olası Başbakanlığı süresince Angela Merkel dönemindeki denge siyasetini sürdüreceği iddia edilebilir. Bu durum, AB-Türkiye ilişkilerinin belli bir seviyede tutulması ve yeni krizlerin yaşanmaması adına da doğru bir seçim olarak görülmektedir.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

[1] Web sitesi için; http://cdu.de/.

Parti hakkında temel bilgiler için; https://en.wikipedia.org/wiki/Christian_Democratic_Union_of_Germany.

[2] CDU, iki dönemde iktidardan uzak kalmıştır. Bunlardan ilki, 1969-1980 yılları arasında SPD’nin Willy Brandt ve Helmut Schmidt ile Almanya siyasetine damga vurduğu dönem, ikincisi ise 1998-2005 döneminde yine SPD’nin Gerhard Schröder liderliğinde Alman siyasetinde üstünlüğü ele geçirdiği dönemdir.

[3] DW (2021), “Germany's ruling CDU set to elect new leader”, 15.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/en/germanys-ruling-cdu-set-to-elect-new-leader/a-56226286.

[4] Reuters (2021), “Factbox: German conservative contenders to succeed Merkel as chancellor”, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.reuters.com/article/us-germany-politics-factbox/factbox-german-conservative-contenders-to-succeed-merkel-as-chancellor-idUSKBN29K2QS.

[5] DW Türkçe (2021), “Almanya’nın yeni lider adayları Türkiye’ye nasıl bakıyor?”, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/almanyan%C4%B1n-yeni-lider-adaylar%C4%B1-t%C3%BCrkiyeye-nas%C4%B1l-bak%C4%B1yor/a-56228206.

[6] Infratest Dimap (2020), “Künftiger CDU-Parteivorsitzender: Merz trotz Verlusten im Vorteil”, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.infratest-dimap.de/umfragen-analysen/bundesweit/umfragen/aktuell/kuenftiger-cdu-parteivorsitzender-merz-trotz-verlusten-im-vorteil/; Tagesschau.de (2021), “Impfbereitschaft nimmt zu”, 07.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.tagesschau.de/inland/deutschlandtrend/deutschlandtrend-2473.html.

[7] DW (2021), “Germany's ruling CDU set to elect new leader”, 15.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/en/germanys-ruling-cdu-set-to-elect-new-leader/a-56226286.

[8] Politico (2021), “German CDU picks new leader: As it happened”, 15.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.politico.eu/article/merkel-germany-cdu-new-leader-live-blog/.

[9] Guy Chazan (2021), “Armin Laschet wins CDU leadership election”, Financial Times, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.ft.com/content/1c236990-571d-4589-ba7e-5e6f07bd01c7.

[10] DW Türkçe (2021), “Almanya'da 2021 "Süper Seçim Yılı" olacak”, 02.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/almanyada-2021-s%C3%BCper-se%C3%A7im-y%C4%B1l%C4%B1-olacak/a-56115984.

[11] Bakınız; https://www.wahlrecht.de/umfragen/politbarometer.htm.

[12] Cem Dalaman (2021), “Merkel'in Partisi CDU'nun Yeni Lideri Armin Laschet”, DW Türkçe, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.amerikaninsesi.com/a/merkelin-partisi-cdunun-yeni-lideri-armin-laschet/5740143.html.

[13] Wikipedia, “Armin Laschet”, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/Armin_Laschet.

[14] BBC Türkçe (2021), “Armin Laschet: Almanya’da Merkel’in partisi CDU’nun, Türkiye’yle yakın diyalogdan yana yeni lideri”, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-55688879.

[15] Habertürk (2021), “Merkel'in partisi CDU yeni liderini seçti!”, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.haberturk.com/merkel-in-partisi-cdu-yeni-liderini-secti-2939639.

[16] Jen Kirby (2021), “Merkel’s party picks another centrist as its leader — and maybe Germany’s future chancellor”, Vox, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.vox.com/2021/1/16/22234430/angela-merkel-cdu-party-leader-armin-laschet-centrist-germany-chancellor.

[17] DW Türkçe (2020), “ABD'de başkanlığın devir teslimi endişelendiriyor”, 08.11.2020, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/abdde-ba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1n-devir-teslimi-endi%C5%9Felendiriyor/a-55519426.

[18] DW Türkçe (2020), “ABD'den Almanya'ya: Kuzey Akım 2’yi durdurun”, 05.12.2020, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/abdden-almanyaya-kuzey-ak%C4%B1m-2yi-durdurun/a-55832940.

[19] Ciaran McGrath (2021), “‘Good for France!’ Gloating Macron ally welcomes Merkel’s likely successor Laschet”, Express, 17.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.express.co.uk/news/politics/1384935/germany-news-armin-laschet-france-emmanuel-macron-clement-beaune-eu-news.

[20] Spiegel International (2013), “Chancellor Merkel Cools on European Integration”, 25.06.2013, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.spiegel.de/international/europe/german-chancellor-merkel-cools-on-european-integration-a-907339.html.

[21] The Jerusalem Post (2018), “German governor boycotts anti-Israel music festival affiliated with BDS”, 08.08.2018, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.jpost.com/International/German-governor-boycotts-anti-Israel-music-festival-affiliated-with-BDS-564403.

[22] Bakınız; https://www.amazon.com/Machtmenschliche-Armin-Laschet-Biografie-German-ebook/dp/B08MTVFV81/.

[23] Erkan Arıkan (2021), “Yorum: Türklerin dostu Laschet CDU’nun yeni lideri”, DW Türkçe, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/yorum-t%C3%BCrklerin-dostu-laschet-cdunun-yeni-lideri/a-56249183.

[24] Haber7.com (2021), “Almanya'da Merkel'in yerine geçecek isim belli oldu: Türk Armin”, 17.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.haber7.com/dunya/haber/3057130-almanyada-merkelin-yerine-gececek-isim-belli-oldu-turk-armin.

[25] DW Türkçe (2021), “Almanya’nın yeni lider adayları Türkiye’ye nasıl bakıyor?”, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/almanyan%C4%B1n-yeni-lider-adaylar%C4%B1-t%C3%BCrkiyeye-nas%C4%B1l-bak%C4%B1yor/a-56228206.

[26] Sözcü (2021), “Son dakika… CDU’nun yeni lideri Armin Laschet oldu”, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/son-dakika-cdunun-yeni-lideri-armin-laschet-oldu-6213864/.

[27] Erkan Arıkan (2021), “Yorum: Türklerin dostu Laschet CDU’nun yeni lideri”, DW Türkçe, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/yorum-t%C3%BCrklerin-dostu-laschet-cdunun-yeni-lideri/a-56249183.

[28] Birgün (2021), “Merkel döneminin sonu: CDU’nun yeni lideri Laschet”, 17.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.birgun.net/haber/merkel-doneminin-sonu-cdu-nun-yeni-lideri-laschet-330700.

[29] DW Türkçe (2021), “CDU’nun yeni lideri Laschet”, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/cdunun-yeni-lideri-laschet/a-56248038.

[30] DW Türkçe (2021), “Almanya’nın yeni lider adayları Türkiye’ye nasıl bakıyor?”, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/almanyan%C4%B1n-yeni-lider-adaylar%C4%B1-t%C3%BCrkiyeye-nas%C4%B1l-bak%C4%B1yor/a-56228206.

[31] BBC Türkçe (2021), “Armin Laschet: Almanya’da Merkel’in partisi CDU’nun, Türkiye’yle yakın diyalogdan yana yeni lideri”, 16.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-55688879.

[32] Haber7.com (2021), “Almanya'da Merkel'in yerine geçecek isim belli oldu: Türk Armin”, 17.01.2021, Erişim Tarihi: 17.01.2021, Erişim Adresi: https://www.haber7.com/dunya/haber/3057130-almanyada-merkelin-yerine-gececek-isim-belli-oldu-turk-armin.


15 Ocak 2021 Cuma

Doç. Dr. Ozan Örmeci 24TV'de "Gündem Dışı" Programına Katıldı

 

İstanbul Kent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü öğretim üyesi ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü Doç. Dr. Ozan Örmeci, 14 Ocak 2021 tarihinde TV24'te yayınlanan ve Billur Aktürk'ün sunduğu "Gündem Dışı" programına katıldı. Programa Prof. Dr. Hasan Ünal, Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, Prof. Dr. Sedat Aybar ve Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney gibi çok önemli akademisyenler de katıldılar. Programda, Brexit sonrasında Birleşik Krallık iç ve dış politikasındaki güncel gelişmeler, Birleşik Krallık-Türkiye ilişkileri ve Kıbrıs Sorunu ve Doğu Akdeniz'deki gelişmeler gibi konular tartışıldı.




9 Ocak 2021 Cumartesi

Brexit Sonrası Birleşik Krallık: Belirsizlikler İçerisinde Büyük Umutlar

 

Giriş

Birleşik Krallık’ın 2016 yılında beklenmedik bir şekilde Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma yanlılarının üstünlüğüyle sonuçlanan referandumla başlayan Brexit macerası, 31 Aralık 2020 tarihi itibariyle tamamlandı. Böylelikle, aslında 31 Ocak 2020’de gerçekleşmesi planlanan, ancak tarafların uzlaşması neticesinde 31 Aralık 2020’ye kadar ertelenen Londra-Brüksel boşanması, 24 Aralık 2020 tarihli Birleşik Krallık-AB serbest ticaret antlaşması ile üyelik perspektifinden ayrı ve yeni bir temel üzerine oturtuldu. Bu yazıda, Brexit sürecinde Birleşik Krallık siyaseti ve dış politikasında yaşanan önemli gelişmeleri özetleyerek, bu ülkenin geleceğine dair bazı öngörülerde bulunacağım.

Brexit Sonrası Birleşik Krallık-AB İlişkileri: Şimdi Ne Olacak?

Brexit sürecinin tamamlanmasıyla birlikte[1], Birleşik Krallık-AB ilişkilerinde köklü değişiklikler yaşanmıştır. Her ne kadar bu değişiklikler, sonradan imzalanan serbest ticaret antlaşmasının da etkisiyle, iki ülke arasında gümrük tarifelerine ve kotalara dayalı farklı bir ticaret rejimini kapsamasa da, birçok alanda yeni dönemde ilişkiler daha farklı olarak gelişecektir. Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, Birleşik Krallık-AB serbest ticaret antlaşmasını “Kanada tipi bir serbest ticaret antlaşması” olarak değerlendirmektedir.[2]

Brexit antlaşmasına göre[3], öncelikle, iki taraf vatandaşlarının birbirlerinin topraklarında özgürce yaşama ve çalışmalarına yönelik kısıtlamalar getirilmiştir. Bu kapsamda, Birleşik Krallık vatandaşlarının AB pasaportları iptal edilmiş ve AB ülkelerinde 90 günden fazla kalmaları için vize şartı getirilmiştir.[4] Bu nedenle, uzun süre için AB ülkelerini ziyaret edecek olan Birleşik Krallık vatandaşlarının vize almaları ve AB ülkelerinde çalışacak olanların da yine gerekli prosedür ve işlemleri halletmeleri gerekecektir. Bu durum, kuşkusuz hem Avrupa ülkelerine giden İngiliz ve diğer Birleşik Krallık menşeli halkların turist sayısını, hem de AB ülkelerinde çalışan sayısını ciddi anlamda azaltacaktır. Bu nedenle, iki taraf arasındaki ekonomik, siyasi, toplumsal ve kültürel ilişkilerde azalma söz konusu olacaktır. Avrupa Sağlık Sigortası kartları (EHIC) ise son kullanım tarihlerine kadar geçerli olacak; ancak Birleşik Krallık hükümetince yakında ülke vatandaşlarına Birleşik Krallık Küresel Sağlık Güvencesi Kartı dağıtılacaktır.

Birleşik Krallık AB’den ayrılmasına karşın, kısa süre önce imzalanan Birleşik Krallık-AB serbest ticaret antlaşması uyarınca, yeni dönemde de taraflar arasında serbest ticaret devam edecektir. Öyle ki, iki taraf da, birbirlerinden gelen mallara yönelik olarak herhangi bir gümrük vergisi ya da kota uygulaması yapamayacaktır. Buna karşın, sınır geçişlerindeki güvenlik kontrolleri ve gümrük beyanlarında daha sıkı uygulamalar benimsenecektir. Ayrıca Birleşik Krallık’tan gelen hayvansal gıdaların AB ülkelerine kabul edilebilmeleri için -18 derecede dondurulmuş olması şartı hayata geçirilecektir. Peki bu iki taraf arasındaki ticareti nasıl etkiler? BBC’nin haberine göre, bu durum serbest ticareti azaltmayacak olsa da, kuşkusuz, bürokratik işlerin artmasına ve ticaretin en azından geçiş sürecinde yavaşlamasına, hatta bazı malların fiyatlarının iki tarafta da yükselmesine neden olabilecektir.[5] Ancak bu antlaşma sayesinde, en azından kısa vadede büyük bir kaos ve belirsizliğin önüne geçilmiştir de denilebilir. Birleşik Kralık’ın ihracatının yaklaşık yüzde 49’unu AB ülkelerine yaptığını ve eğer bu anlaşma imzalanmamış olsaydı Birleşik Krallık ekonomisinin ciddi bir darboğaza gireceğini de bu noktada belirtmek gerekiyor.[6]

Brexit sürecinden en olumsuz etkilenen sektör ise hizmet sektörü olacaktır. Öyle ki, yeni dönemde doktor, mimar, şef vs. gibi meslek gruplarından kimselerin ülkelerinde almış oldukları yeterlilik sertifikaları diğer tarafta geçerli olmayacak, bu da Birleşik Krallık ve AB vatandaşlarının diğer tarafta çalışmasına engel teşkil edecektir. Ayrıca bankacılık, mimarlık ve muhasebe gibi sektörlerde, Birleşik Krallık firmalarının AB pazarına otomatik erişim hakkı da ortadan kalkacaktır. Bu nedenle, İngiliz firmalarının yeni dönemde ticaret yapacakları ülkenin kurallarına uygun şekilde bürokratik prosedürleri takip etmeleri ve uygulamaları gerekecektir. Ancak bu konuda hizmetlerin iyileştirilmesi hususunda AB ile Londra arasındaki görüşmeler devam etmektedir.

Bir diğer önemli konu ise balıkçılıktır. Önümüzdeki beş buçuk yıl süresince, Londra, kendi sularındaki balıklar konusunda daha fazla hakka (yüzde 50’den yüzde 66’ya çıkan) sahip olacaktır. 2026 yılında Birleşik Krallık’ın AB menşeli balıkçıları yasaklama imkânı olmasına karşın, bu durumda AB de vergilendirme uygulamalarına yönelebilecektir. Müzakerelerde en sert geçen tartışmaların ardından kabul edilen bu statüko, İskoçya Balıkçılar Birliği başta olmak üzere Birleşik Krallık tarafını pek memnun etmezken, 2026 yılından sonra bu konuda Brüksel ile Londra arasında yeni görüşmelerin olabileceği düşünülmektedir. Başbakan Boris Johnson ise, bu anlaşmanın İngiliz balıkçıları için 1973’ten beri en avantajlı durum olduğunu iddia etmektedir.

Hukuk anlamında, artık AB’nin en yüksek yargı mercii olan Avrupa Adalet Divanı'nın Birleşik Krallık hukukunda hiçbir yeri olmayacaktır. AB ile Birleşik Krallık arasında yaşanan hukuki tartışmalar ise, Avrupa Adalet Divanı yerine bağımsız bir mahkemede (tahkim) karara bağlanacaktır. Ancak Kuzey İrlanda’nın AB kurallarına uygun olarak ticaret devam edecek olması nedeniyle, Adalet Divanı’nın Kuzey İrlanda’da kısmi yetkisi devam edecektir. Birleşik Krallık’ın demokratik geleneğinin güçlü olması nedeniyle, bu durumun bir sorun olmayabileceği umulsa da, kuşkusuz, AB standartlarından uzaklaşılmasının Birleşik Krallık demokrasisini olumsuz yönde etkileyeceğine dair endişe ve eleştiriler de vardır.

Güvenlik anlamında da, Birleşik Krallık, artık AB’nin veri sistemlerine (database) otomatik olarak erişim hakkını yitirecek, ancak istek üzerine erişim sağlama hakkına sahip olacaktır. Ayrıca, Birleşik Krallık, Avrupa Polis Teşkilatı – Europol’den de ayrılmış olacak, fakat Europol genel merkezinde temsilci bulundurabilecektir. Bu şekilde, Europol-Londra ilişkileri, Europol-Washington (ABD) ilişkileri gibi daha sınırlı nitelikte olacaktır.

Eğitim alanında ise, Birleşik Krallık üniversiteleri, bundan böyle Erasmus değişim programından ayrılacaktır. Ancak Kuzey İrlanda’da yaşayan Birleşik Krallık vatandaşları, İrlanda Cumhuriyeti ile olan anlaşma sayesinde Erasmus programından yararlanabileceklerdir. Birleşik Krallık hükümeti, Erasmus yerine matematikçi Alan Turing’in ismini taşıyan ve tüm ülkelere açık olacak 100 milyon sterlin bütçelik yeni bir öğrenci ve akademisyen değişim programı başlatacağını da bu süreçte ilan etmiştir.[7]

Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, Brexit sürecinde AB ile yapılan serbest ticaret antlaşması ile netleşen yeni dönem koşullarını "ülkemizin (para, sınırlar, hukuk, ticaret, balıkçılık) kontrolünü ve yazgımızı geri kazandık" şeklinde lanse ederken, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de anlaşmanın “adil ve dengeli” olduğunu belirtmiştir.[8] Ancak anlaşmanın serbest ticarete izin vermesine karşın, Londra ile Avrupa arasındaki ilişkileri azaltacağı ortadadır. 

Birleşik Krallık’ın İmzaladığı Diğer Serbest Ticaret Antlaşmaları

Brexit sürecinde, Birleşik Krallık, ilk serbest ticaret antlaşmasını beklenmedik bir şekilde toplam ticaretinin yalnızca yüzde 2’sini oluşturan[9] Japonya ile imzalamıştır.[10] Birleşik Krallık’ın imzaladığı ikinci serbest ticaret antlaşması ise, dış ticaretinin neredeyse yarısını yaptığı AB ile yapılan antlaşma olmuştur.[11] Bu antlaşmanın hemen ardından ise, Londra, Türkiye ile de bir serbest ticaret antlaşması imzalamıştır.[12] Birleşik Krallık hükümeti, bu üç antlaşma sonrasında, ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda ile de yeni antlaşmalar üzerinde çalışmaktadır. Bu antlaşmaların 2021 yılı içerisinde imzalanmasını öngörmek yerinde olacaktır. Birleşik Krallık hükümetinin son yıllarda ekonomik ve siyasi ilişkilerini geliştirdiği Çin’le bir serbest ticaret antlaşması imzalayıp imzalamayacağı ise kritik bir husustur. Ayrıca “Global Britain” (Küresel Britanya) vizyonu doğrultusunda Asya-Pasifik’te de siyasi ve ekonomik olarak etkili olmak isteyen Birleşik Krallık’ın Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Antlaşması – RCEP’e de katılımı ciddi bir ihtimaldir.[13] Bu noktada, Birleşik Krallık’ın Asya-Pasifik hedeflerinin sadece ekonomik olmadığını ve bu ülkenin 1971’den bu yana Avustralya, Malezya, Singapur ve Yeni Zelanda ile birlikte “Five Power Defence Arrangements” yani Beşli Savunma Düzenlemeleri’ne dahil olduğunu da hatırlatmak gerekir.[14] Buna karşın, Londra ile ekonomik ilişkilerini geliştirmek isteyen Çin’in Birleşik Krallık’ın Asya-Pasifik’te askeri-güvenlik politikalarına yönelmesine karşı tavrı olumsuzdur.[15]

Sonuç

Sonuç olarak, Brexit sonrasında Birleşik Krallık’ın Avrupa yönelimli bir dış politika ve ekonomi politikasından daha küresel ve Ortadoğu ve Asya-Pasifik odaklı bir politikaya yöneleceğini beklemek yerinde olacaktır. Bu ise, hem bir geçiş sürecini gerektirmesi, hem de son 40-50 yıldır ada siyasetinde Avrupa’nın daima ağır basması nedeniyle, oldukça zor bir döneme işaret etmektedir. Nitekim AB yönelimli siyasal partiler, entelektüeller, sivil toplum kuruluşları, gazeteciler ve araştırmacıları daha küresel ve Asya-Pasifik odaklı hale getirmek, birkaç sene içerisinde yapılabilecek bir husus değildir. Bu nedenle, Birleşik Krallık’ın geleceğine dair büyük umutlar ama aynı zamanda belirsizlikler söz konusu olmaya devam edecektir. Tüm bu belirsizlikleri düşününce, bunca zahmete gerek var mıydı ve neden AB içerisinde kalınarak çeşitli imtiyazlar elde edilmeye çalışılmadı diye düşünmeden edilememesi de bence gayet doğaldır. Yeni dönemde Birleşik Krallık’ın ABD ve Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada gibi eski kolonileri ve Commonwealth (İngiliz Milletler Topluluğu) üyeleriyle ilişkilerini geliştirmesini beklemek ise yerinde olacaktır. Bence en kritik husus ise, Avustralya’da daha şimdiden siyasi krizlere neden olan Çin’le ilişkilerin nasıl kurgulanacağı ve devam ettirileceği kararı olacaktır. Ayrıca Birleşik Krallık'ın yeni dönem politikaları, Türkiye'nin AB ile zıtlaşması devam ederse, Türkiye-AB ilişkilerine dair de bir model oluşturabilecek nitelikte olduğu için, ülkemizde yakından takip edilmelidir. 

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

[1] Brexit sürecinin kısa bir özeti için, bakınız; BBC Türkçe (2020), “Brexit: İngiltere ve Avrupa Birliği arasında ticaret anlaşması”, 25.12.2020, Erişim Tarihi: 08.01.2021, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=9PrIG9sfzbc.

[2] BBC Türkçe (2020), “Brexit: İngiltere ve Avrupa Birliği arasında ticaret anlaşması”, 25.12.2020, Erişim Tarihi: 08.01.2021, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=9PrIG9sfzbc.

[3] Tom Edgington (2020), “Brexit: What are the key points of the deal?”, BBC, 30.12.2020, Erişim Tarihi: 09.01.2021, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/explainers-55180293.

[4] BBC (2020), “Travel after Brexit: How will it affect my holidays to the EU?”, 28.12.2020, Erişim Tarihi: 09.01.2021, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-46627083.

[5] Tom Edgington (2020), “Brexit: What are the key points of the deal?”, BBC, 30.12.2020, Erişim Tarihi: 09.01.2021, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/explainers-55180293.

[6] Tom Edgington (2020), “Brexit: What trade deals has the UK done so far?”, BBC, 31.12.2020, Erişim Tarihi: 09.01.2021, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-47213842.

[7] Gov.uk (2020), “New Turing scheme to support thousands of students to study and work abroad”, 26.12.2020, Erişim Tarihi: 09.01.2021, Erişim Adresi: https://www.gov.uk/government/news/new-turing-scheme-to-support-thousands-of-students-to-study-and-work-abroad.

[8] Daniel Boffey &  Lisa O'Carroll (2020), “UK and EU agree Brexit trade deal”, The Guardian, 24.12.2020, Erişim Tarihi: 09.01.2021, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/politics/2020/dec/24/uk-eu-agree-brexit-trade-deal-agreement.

[9] Tom Edgington (2020), “Brexit: What trade deals has the UK done so far?”, BBC, 31.12.2020, Erişim Tarihi: 09.01.2021, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-47213842.

[10] Gov.uk (2020), “UK and Japan sign free trade agreement”, 23.10.2020, Erişim Tarihi: 09.01.2021, Erişim Adresi: https://www.gov.uk/government/news/uk-and-japan-sign-free-trade-agreement.

[11] European Commission (2020), “The EU-UK Trade and Cooperation Agreement”, Erişim Tarihi: 09.01.2021, Erişim Adresi: https://ec.europa.eu/info/relations-united-kingdom/eu-uk-trade-and-cooperation-agreement_en.

[12] Gov.uk (2020), “UK and Turkey sign trade deal”, 29.12.2020, Erişim Tarihi: 09.01.2021, Erişim Adresi: https://www.gov.uk/government/news/uk-and-turkey-sign-trade-deal#:~:text=The%20deal%20will%20secure%20existing,the%20automotive%20and%20manufacturing%20sectors.&text=In%202019%2C%20UK%20car%20exports%20to%20Turkey%20were%20worth%20%C2%A3174m..

[13] Gov.uk (2020), “UK approach to joining the CPTPP trade agreement”, 17.06.2020, Erişim Tarihi: 09.01.2021, Erişim Adresi: https://www.gov.uk/government/publications/uk-approach-to-joining-the-cptpp-trade-agreement.

[14] J. Vitor Tossini (2017), “The Five Power Defence Arrangements”, UK Defence Journal, 28.02.2017, Erişim Tarihi: 09.01.2021, Erişim Adresi: https://ukdefencejournal.org.uk/britain-and-regional-security-the-five-power-defence-arrangements/.

[15] Ian Storey (2020), “Can the UK Achieve Its Naval Ambitions in the Indo-Pacific?”, The Diplomat, 07.11.2020, Erişim Tarihi: 09.01.2021, Erişim Adresi: https://thediplomat.com/2020/11/can-the-uk-achieve-its-naval-ambitions-in-the-indo-pacific/.


6 Ocak 2021 Çarşamba

ABD Senatosu’ndaki Son İki Koltuğu Belirleyen Georgia Seçimleri

 

Giriş

2020 ABD Başkanlık seçimleriyle birlikte yapılan ABD Kongresi seçimlerinde, ABD Senatosu’nda 50-48 Cumhuriyetçi Parti üstünlüğü ortaya çıkmış, Senato’daki son iki koltuğu belirleyecek olan Georgia seçimleri ise, hiçbir aday yüzde 50 oy oranına ulaşamadığı için 5 Ocak 2021 tarihine ertelenmişti. Georgia’da, Demokratlar adına Raphael Warnock ve Jon Ossoff, Cumhuriyetçiler adına ise Kelly Loeffler ve David Perdue yarışıyorlar.

Georgia Seçimleri Neden Önemli?

Senato’daki sayısal dengenin yakın olması sebebiyle, bu seçim, yakında göreve başlayacak olan 46. ABD Başkanı Joe Biden’ın gücünü belirleyecek önemli bir dönüm noktası olarak nitelendiriliyor. Öyle ki, BBC’den Anthony Zurcher’e göre[1], her iki koltuğu da Demokratların kazanması ve Senato’da 50-50 dengesi kurulması durumunda (ki bu durumda yeni Demokrat Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in oy vererek dengeyi bozma hakkı bulunuyor), Başkan Biden’ın seçimde söz verdiği gibi çevre, sağlık ve ekonomi gibi konularda kapsamlı reformlar yapmasını kolaylaştıracak mutlak bir çoğunluğu oluşmayacaksa da (zira Biden’ın West Virgina Senatörü Joe Manchin ve Arizona Senatörleri Kyrsten Sinema ve Mark Kelly gibi merkezci Demokrat figürleri de yasa tasarılarına destek konusunda ikna etmesi gerekecektir), en azından istediği yasaları geçirme konusunda mücadele etme ve hükümet yetkilileri ile hâkimleri rahat atayabilme şansı artacaktır. Ancak Cumhuriyetçilerin Senato’da çoğunluklarını korumaları durumunda, iki yıl sonra yapılacak ve Senato’nun 1/3 oranında yenileneceği ara seçimlere kadar, Biden yönetimi, Kongre desteğinden yoksun ve daha çok kanun hükmünde kararnamelere dayalı bir yönetim kurabilecektir. Hatta bu nedenle, Biden’ın istediği Bakan, Büyükelçi ve hâkim gibi üst düzey devlet görevlilerini Senato onayı alarak göreve başlatamaması gibi bir durum bile söz konusu olabilecektir. Zira 45. ABD Başkanı Donald Trump’ın müthiş bir kutuplaşma ortamı yarattığı Amerikan siyasetinde, Cumhuriyetçi Parti ile Demokrat Parti arasındaki zıtlaşma son dönemde çok artmış ve toplumsal olarak da ABD’yi olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır.

Georgia Eyaletinin Demografik Yapısı

ABD Nüfus Sayım Bürosu’nun (U.S. Census Bureau) 2019 yılı verilerine göre[2], Georgia’da 10.617.423 civarında kişi yaşamaktadır. 2010 yılında bu sayının 9.688.729 olduğu da düşünülürse, Georgia’nın son 10 yılda 1 milyon civarında nüfus artışı yaşadığı belirtilebilir. Ayrıca Georgia’da nüfusun yüzde 51,4’ü kadın, yüzde 52’si beyaz, yüzde 32,6’sı Afrikalı Amerikalı seçmen olarak ilan edilmektedir. Yine resmi rakamlara göre, Georgia’da yüzde 9,9 civarında Hispanik veya Latino ve yüzde 4,4 civarında Asya kökenli nüfus yaşamaktadır. Bu bağlamda, son yıllarda Afrikalı Amerikalı nüfus artışı dikkat çekmesine karşın, seçim sonuçlarında belirleyici faktör beyaz oyları olacaktır. Başkan Trump’ın yapmaya çalıştığı ırk temelli kutuplaşma etkili olursa, Cumhuriyetçiler Georgia’yı kazanabilir. Ancak Joe Biden ve ekibinin özellikle kadın seçmenler (beyaz kadın seçmenler de dahil olmak üzere) nezdindeki üstünlüğü devam ederse, Georgia’da Demokrat üstünlüğünün oluşması da pekala mümkün gözükmektedir. Başkan Trump’ın söylemleriyle Afrikalı Amerikalı oyları tamamen Demokratlara kaçırdığını ve Demokratların siyasi bir rahip olan Raphael Warnock’un da etkisiyle Afrikalı Amerikalı oylarının neredeyse tamamını almayı başardığını da bu noktada belirtmek gerekir.[3] Georgia'da 1992'den beri ilk kez 2020'de Demokrat Başkan adayı olan Joe Biden'ın kazanması da, son yıllarda bu eyalette Afrikalı Amerikalıların artan gücüne işaret ediyor.

Başkan Trump’ın Tartışma Yaratan Telefonu

Seçimlerin yapılmasına birkaç gün kalmışken, görev süresi yakında sona erecek ABD Başkanı Donald Trump’ın Georgia Eyalet Sekreteri Brad Raffensperger’i telefonla arayarak, seçim sonuçlarını değiştirmesini (kendisi lehine oy bulmasını) istediği bir telefon konuşmasının kaydının yayınlanması ise gündeme bomba gibi düştü. Müstakbel Başkan Yardımcısı Kamala Harris, bunun “görevi kötüye kullanmak” olduğunu iddia ederken, Trump’ın Joe Biden’ın Başkan seçilmesine dair itirazları da halen devam ediyor.[4]

Seçim Sonucu

5 Ocak’ta yapılan ve kıyasıya geçen seçimin sonucunda, Demokrat adaylar Raphael Warnock ve Jon Ossoff rakiplerine üstünlük sağlayarak, 6 yıllığına Georgia Senatörü seçildiler.[5] Böylelikle, Warnock, Georgia eyaletinin ilk Afrikalı Amerikalı Senatörü olurken[6], Demokratlar da Senato’da 50-50 eşitliği sağlayabildiler. Yeni Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in de oyu sayesinde, Demokratların yeni dönemde atamaları ve yasaları ABD Kongresi’nin her iki kanadından da çoğunluk alarak geçirmeleri mümkün olabilecek. Ancak bu zayıf üstünlük, kuşkusuz Joe Biden yönetiminin zorlanacağı bir ilk iki yıllık sürece işaret ediyor. Bu nedenle, Biden yönetimi, 2022 ara seçimlerinde daha iyi bir performans göstermeye ve Senato’da daha güçlü bir çoğunluk kurmaya çalışacaktır. Trump yönetimi yanlılarının ABD Kongresi'ni basmaları ve çıkan olaylarda 4 kişinin ölmesi ise, ABD'deki kutuplaşmanın ne derece ciddi boyutlara vardığını göstermektedir.[7]

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

[1] BBC (2021), “Georgia election: All you need to know about key Senate runoff races”, 04.01.2021, Erişim Tarihi: 04.01.2021, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/election-us-2020-55489392.

[2] United States Census Bureau, “Georgia”, Erişim Tarihi: 04.01.2021, Erişim Adresi: https://www.census.gov/quickfacts/GA.

[3] Chris Cillizza (2021), “What we've learned so far from the Georgia Senate runoffs”, CNN, 06.01.2021, Erişim Tarihi: 06.01.2021, Erişim Adresi: https://edition.cnn.com/2021/01/05/politics/georgia-senate-runoff-elections/index.html.

[4] DW Türkçe (2021), “Trump’tan Georgia'daki seçim yetkilisine tehdit”, 04.01.2021, Erişim Tarihi: 05.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/trumptan-georgiadaki-se%C3%A7im-yetkilisine-tehdit/a-56123236.

[5] ABC News (2021), “Georgia Senate runoff election results 2021”, 05.01.2021, Erişim Tarihi: 06.01.2021, Erişim Adresi: https://abcnews.go.com/Politics/georgia-senate-runoff-election-results-2021/story?id=74588101.

[6] Alex Rogers (2021), “Warnock wins Georgia runoff, CNN projects, as control of Senate comes down to Perdue-Ossoff race”, CNN, 06.01.2021, Erişim Tarihi: 06.01.2021, Erişim Adresi: https://edition.cnn.com/2021/01/05/politics/loeffler-ossoff-perdue-warnock-runoff-results/index.html.

[7] DW Türkçe (2021), "Canlı Anlatım: ABD'de çıkan olaylarda ölü sayısı 4'e yükseldi", 06.01.2021, Erişim Tarihi: 07.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/canl%C4%B1-anlat%C4%B1m-abdde-%C3%A7%C4%B1kan-olaylarda-%C3%B6l%C3%BC-say%C4%B1s%C4%B1-4e-y%C3%BCkseldi/a-56150396

4 Ocak 2021 Pazartesi

Doç. Dr. Mehmet Fatih Doğrucan Söyleşisi: "Medeniyet Dili Türkçe"

 

İstanbul Kent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü öğretim üyesi ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü Doç. Dr. Ozan Örmeci, 4 Ocak 2021 tarihinde Akdeniz Üniversitesi Felsefe bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Fatih Doğrucan ile yeni çıkan Medeniyet Dili Olarak Türkçe: Dilci Felsefe ile Başlangıç ve Yöntem Arayışı kitabı temelinde Türkçe'nin yapısı ve gelişimi konusunda bir söyleşi gerçekleştirdi. Aşağıdaki linkten bu söyleşiye ulaşabilirsiniz.




2 Ocak 2021 Cumartesi

İsrail-Arap Normalleşmesinde Yeni Aşama: BAE ve Bahreyn’den Sonra Sudan ve Fas da İsrail’le Resmi Diplomatik İlişkilere Başladı


Giriş

Kurulduğu günden bu yana Filistin topraklarında yaşayan Araplarla yaşadığı toprak mücadelesi nedeniyle Arap-İslam dünyasında pek sevilmeyen ve diplomatik kısıtlamalara ve engellemelere muhatap olan İsrail, ilginç bir şekilde, 2020 yılı içerisinde, ABD Başkanı Donald Trump’ın da büyük katkılarıyla, Arap dünyasında yeni müttefikler edinmeye başardı. Öyle ki, 2020 yılına kadar Arap-İslam dünyasından yalnızca Mısır (1979) ve Ürdün’le (1994) resmi tanıma ve diplomatik ilişkileri tesis etmeyi başaran Tel Aviv (Kudüs), 2020 yılı içerisinde önce Eylül ayında “İbrahim Anlaşmaları” (Abraham Accords) ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’le resmi diplomatik ilişkilerini başlatmayı başardı. İsrail, Ekim ayında Sudan, Aralık ayında da Fas’la diplomatik ilişkilerini kurmayı başarıyla gerçekleştirerek[1], 2020 yılında uluslararası diplomaside en başarılı devlet olarak ön plana çıkmayı başardı.

İsrail’in başarısında Trump ve ABD’nin etkisi var

Peki, İsrail’in bu başarısı Benyamin Netanyahu’nun başarısı olarak değerlendirilebilir mi? Bu, elbette, İsrail Başbakanı Netanyahu olduğu için, siyasal tarihe onun başarıları olarak geçecektir. Bu konuda herhangi bir kuşku yoktur. Ancak 2020 yılı normalleşmelerine bakıldığında, bunların hepsinde ABD’nin ve özellikle de 45. ABD Başkanı Donald Trump’ın etkisinin olduğu görülecektir. Şöyle ki, somut bir örnek vermek gerekirse, Sudan’ın İsrail’le ilişkilerini normalleştirme kararını almasının hemen ardından ABD Başkanı Trump’ın Sudan’ı “teröre destek veren ülkeler” listesinden çıkarma kararını imzalaması, ABD’nin bu konuda ne derece yönlendirici olduğunu gösteriyor.[2] Bir diğer kanıt ise, Fas’ın İsrail’i tanıma kararının ardından, ABD’nin Batı Sahra üzerindeki Fas egemenliğini kabul etmesi oldu.[3] Üçüncü bir somut gösterge olarak, ABD’nin Türkiye gibi geleneksel bir müttefikine bile satmak konusunda zorluk çıkardığı yeni nesil (5. jenerasyon) F-35 savaş uçaklarından 50 tanesini BAE’ye satmaya karar vermesi sunulabilir.[4] Dolayısıyla, Netanyahu’nun bu başarısında, onunla, dini boyutları Evanjelizm’e dayanan, reelpolitik alanda terörle ve radikal ideolojilerle mücadele ve İslamofobi ile bestelenen ve ideolojik-siyasi olarak da “sağcılık” temelinde gelişen bir kardeşlik ve dayanışma gösteren ABD Başkanı Donald Trump’ın imzasının bulunduğunu söylemek gayet makul gözükmektedir. Ayrıca İsrail-Arap (Müslüman) normalleşmesinin dışında, İsrail’in 2020 yılı sonlarında nüfusu Budist ve Hindulardan oluşan Butan (Bhutan) Krallığı ile de diplomatik ilişkilerini başlattığını eklemek gerekir.[5]

Başka ülkeler de İsrail’i tanıyabilir mi?

Peki bu hamlelerin devamı gelebilir mi ve özellikle İslam dünyasının en etkili ülkelerinden olan Suudi Arabistan da İsrail’i tanıyan devletler kervanına katılabilir mi? İsrail’in tanınmış gazetelerinden olan The Jerusalem Post (JPost), Umman ve Endonezya’nın da 2021 yılı içerisinde İsrail’le resmi diplomatik ilişkileri başlatabileceklerini iddia ediyor.[6] İsrail’in İstihbarat Bakanı Eli Cohen de, Ordu Radyosu’na verdiği bir röportajda, İsrail'le diplomatik ilişkileri normalleştirmek için sırada beklediği söylenen ülkeler arasında dünyada en büyük Müslüman nüfusa sahip Endonezya’nın olduğundan bahsetmiş, ancak bu açıklama Endonezya Dışişleri Bakanlığınca yalanlanmıştı.[7] Kuşkusuz, Endonezya ve Umman’ın da İsrail’i tanıması önemli gelişmeler olacaktır. Ancak İsrail’in zaferini taçlandırabilmesi ve kendisini mutlak güvenliğe kavuşturabilmesi için, mutlaka Suudi Arabistan’ın da bu ülkeyi resmen tanıması gerekmektedir. Lakin bu konuda kısa vadede bir gelişme beklenmemektedir. Örneğin, Bobby Ghosh, Suudi Arabistan’ın, bu konuda özellikle Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın istekli olduğu iddia edilmesine karşın[8], aceleci davranmayacağı iddia etmektedir.[9] Bu konuda kritik unsur ise, halk tepkisi ve özellikle Kudüs konusu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Netanyahu ile Joe Biden 

Joe Biden’ın Başkanlığı İsrail’i olumsuz etkiler mi?

Seçimi kaybeden 45. ABD Başkanı Donald Trump’ın yerine birkaç hafta içerisinde Oval Ofis’e girecek olan 46. ABD Başkanı Joe Biden, kuşkusuz, Trump kadar katı ve koyu bir İsrail destekçisi değildir. Zira Biden, uluslararası hukuk ve diğer milletlerin haklarına da özen göstermekte ve demokrasiyi her alanda ve her konuda savunmaktadır. Ancak, bir ABD Başkanı olarak, kuşkusuz Joe Biden da İsrail’in bu diplomatik başarı ve hamlelerine destek verecek ve Trump’ın politikalarını tersyüz etmeyecektir. Buna karşın, Trump’ın dışladığı ve sürekli marjinalize ettiği İran’ı JCPOA anlaşmasını (İran nükleer anlaşması) yenileyerek sisteme entegre etmek ve İran’ın Arap ülkelerinin iç politikalarına karışmasını sertlik yerine diplomasi ile engellemeye çalışmak, benim gözlemlediğim ve okuduğum kadarıyla Biden yönetiminin bir önceliği olacaktır. Bu nedenle, Biden yönetiminin Trump döneminde çok risk alan İsrail’i diplomasi hamleleriyle daha güvenli bir noktaya taşıyacağını iddia etmek mümkündür. Bu da, Trump’ın politikalarını bozmaktan ziyade, dönemin koşullarına uygun şekilde onları devam ettirmek ve İsrail’in güvenliğine katkı sağlamak anlamına gelecektir.

Türkiye-İsrail ilişkilerinde hareketli dönemin sinyalleri

Bu gelişmelerin yanında, Türkiye-İsrail ilişkileri konusunda da son dönemde oldukça ilginç gelişmeler yaşanmaktadır. Öyle ki, Al-Monitor web sitesi için 30 Kasım 2020 tarihinde bir makale kaleme alan gazeteci Amberin Zaman, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan’ın İsrailli mevkidaşıyla gizli görüşmeler yaptığını yazmış ve bu haber yalanlanmamıştır.[10] Bu haberi desteklercesine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, 2020 yılı sonlarında yaptığı sürpriz bir açıklamada, “İsrail ile istihbari noktada münasebetlerimiz zaten kesilmiş değil, devam ediyor. Burada en tepe noktadaki kişilerle bazı sıkıntılar yaşıyoruz.” diyerek[11], son yıllarda bozulan ilişkiler konusunda İsrail Devleti veya halkından ziyade İsrail Başbakanı Netanyahu’yu işaret eden bir açıklama yapmıştır. Erdoğan, sözlerine “Gönül arzu eder ki İsrail'le münasebetlerimizi daha iyi noktaya taşıyalım” diye devam ederek[12], bu konuda yelkenleri iyice suya indirdiğini göstermiştir. Erdoğan’ın son dönemde ABD ve AB’nin yanı sıra İsrail’e de sıcak mesajlar vermesi, bazı gözlemcilerce “Joe Biden dönemine hazırlandığı” şeklinde yorumlanmıştır. 

Son dönemdeki bir diğer önemli gelişme ise, Türkiye’deki bazı basın-yayın organlarında T.C. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) Başkanı Ufuk Ulutaş’ın İsrail Büyükelçisi olarak atanacağına dair haberlerin yayınlanması oldu.[13] Diplomatik değil, akademik bir kariyere sahip olan[14] ve hükümete yakınlığıyla bilinen Ulutaş’ın 2018 yılından beri Türkiye’nin Büyükelçilik düzeyinde temsil edilmediği İsrail’e atanması, kuşkusuz, ikili ilişkilerin yeni dönemde önem kazanacağını gösteren somut bir gelişme olacaktır. Ancak bu konu henüz netleşmemiştir. Bilkent Üniversitesi çıkışlı olan ve bir süre ABD'de ve İsrail'de eğitim alan Ulutaş'ın Filistin Davası konusunda duyarlı bir isim olduğunu da bu noktada belirtmek gerekir. 

Sonuç

Sonuç olarak, İsrail’in bu yazıya konu olan diplomatik girişimlerini küçümsememek gerekir. Bunlar, tarihe geçen önemli adımlardır ve İsrail’in güvenliğine ve ekonomisine somut kazanımlar sağladığı da bir gerçekliktir. Ancak elbette, İsrail’e yönelik tehditlerin asıl kaynakları hiçbir zaman bu ülkeler olmamıştır. Bu nedenle, İsrail’in güvenliği ancak Suudi Arabistan’la ve İran’la ilişkilerinin normalleşmesi ve Filistin Sorunu’nun çözümüyle olabilecektir. ABD Başkanı Trump’ın açıkladığı “Asrın Anlaşması” (Deal of the Century) planında kısıtlı da olsa bir Filistin Devleti’nin kurulmasına izin verilmesi, Demokrat bir Başkan olan Joe Biden dönemi için beklentileri yükseltmiştir. İsrail’in Filistin’le sorunlarını çözmesi durumunda, bu ülkenin kaynaklarını güvenliğe değil, halka ayırması ve sosyoekonomik olarak daha da gelişmesi mümkün olabilecektir. İsrail'in 2021 yılı Mart ayında son 2 yıl içerisindeki 4. seçimine gidecek olduğunu ve bu seçimde Netanyahu'nun geniş bir sağ koalisyon vasıtasıyla son kez Başbakanlığı kazanması da dahil herşeyin mümkün olduğunu da belirtelim. 

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

KAYNAKÇA

 

[1] DW Türkçe (2020), “BAE, Bahreyn ve Sudan'ın ardından Fas da İsrail'i tanıdı”, 10.12.2020, Erişim Tarihi: 01.01.2021, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/bae-bahreyn-ve-sudan%C4%B1n-ard%C4%B1ndan-fas-da-israili-tan%C4%B1d%C4%B1/a-55899114.

[2] Safiye Karabacak (2020), “Fas İsrail’le normalleşme kervanına katılan 6. Arap ülkesi oldu”, Anadolu Ajansı, 11.12.2020, Erişim Tarihi: 02.01.2021, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/fas-israil-le-normallesme-kervanina-katilan-6-arap-ulkesi-oldu/2073725.

[3] Haber7.com (2020), “Trump duyurdu! BAE, Bahreyn ve Sudan′ın ardından Fas da İsrail′i tanıdı”, 10.12.2020, Erişim Tarihi: 02.01.2020, Erişim Adresi: https://www.haber7.com/dunya/haber/3043646-trump-duyurdu-bae-bahreyn-ve-sudanin-ardindan-fas-da-israili-tanidi.

[4] Aaaron Mehta (2020), “US State Dept. approves UAE’s purchase of F-35 jets, MQ-9 drones”, Defense News, 10.11.2020, Erişim Tarihi: 02.01.2021, Erişim Adresi: https://www.defensenews.com/global/mideast-africa/2020/11/10/uae-purchase-of-f-35-mq-9-officially-cleared-by-state-department/.

[5] Independent Türkçe (2020), “İsrail ile Butan Krallığı, tam diplomatik ilişki kurulmasına yönelik anlaşma imzaladı”, 13.12.2020, Erişim Tarihi: 02.01.2021, Erişim Adresi: https://www.indyturk.com/node/285116/d%C3%BCnya/i%CC%87srail-ile-butan-krall%C4%B1%C4%9F%C4%B1-tam-diplomatik-ili%C5%9Fki-kurulmas%C4%B1na-y%C3%B6nelik-anla%C5%9Fma.

[6] Lahav Harkov & Tovah Lazaroff (2020), “Oman, Indonesia likely next countries to forge ties with Israel”, The Jerusalem Post, 13.12.2020, Erişim Tarihi: 02.01.2021, Erişim Adresi: https://www.jpost.com/arab-israeli-conflict/oman-indonesia-likely-next-countries-to-forge-ties-with-israel-651962.

[7] Independent Türkçe (2020), “İsrail basını normalleşme sırasında bekleyen iki ülkenin daha adını verdi”, 14.12.2020, Erişim Tarihi: 02.01.2021, Erişim Adresi: https://www.indyturk.com/node/285766/d%C3%BCnya/i%CC%87srail-bas%C4%B1n%C4%B1-normalle%C5%9Fme-s%C4%B1ras%C4%B1nda-bekleyen-iki-%C3%BClkenin-daha-ad%C4%B1n%C4%B1-verdi.

[8] Halil Çelik (2020), “Muhammed Bin Selman İsrail'le normalleşmenin alt yapısını mı hazırlıyor?”, Anadolu Ajansı, 02.10.2020, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/analiz/muhammed-bin-selman-israille-normallesmenin-alt-yapisini-mi-hazirliyor/1993054.

[9] Bobby Ghosh (2020), “Saudi Arabia Is in No Rush to Recognize Israel”, Bloomberg, 09.12.2020, Erişim Tarihi: 02.01.2021, Erişim Adresi: https://www.bloomberg.com/opinion/articles/2020-12-09/saudi-arabia-is-in-no-rush-to-recognize-israel.

[10] Amberin Zaman (2020), “Turkey opens secret channel to fix ties with Israel”, Al-Monitor, 30.10.2020, Erişim Tarihi: 02.01.201, Erişim Adresi: https://www.al-monitor.com/pulse/originals/2020/11/turkey-ties-israel-biden-trump-s400-saudi-arabia-erdogan.html.

[11] Euronews (2020), “Erdoğan: Gönül arzu eder ki İsrail'le münasebetlerimizi daha iyi noktaya taşıyalım”, 25.12.2020, Erişim Tarihi: 02.01.2021, Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2020/12/25/erdogan-gonul-arzu-eder-ki-israil-le-munasebetlerimizi-daha-iyi-noktaya-tasiyalim.

[12] A.g.e.

[13] Şalom (2020), “İsrail’e yeni elçi iddiası”, 10.12.2020, Erişim Tarihi: 02.01.2021, Erişim Adresi: https://www.salom.com.tr/haber-116842-Israilacutee_yeni_elci_iddiasi.html.

[14] SETA, “Ufuk Ulutaş”, Erişim Tarihi: 02.01.2021, Erişim Adresi: https://www.setav.org/yazar/ufuk-ulutas/.