1957 doğumlu Avustralya eski Başbakanı Kevin Rudd[1], 2007-2010 ve 2013 yılı içerisinde iki dönem Avustralya Başbakanı olarak görev yapmış tanınmış bir siyasetçidir. Rudd, ülkesinde uzun süre Avustralya İşçi Partisi’nin Genel Başkanlığı görevini yürütmüş ve özgürlükçü fikirleri ve entelektüel kişiliğiyle ülkesinde ve dünyada önemli ve olumlu izler bırakmıştır. Rudd’ın bilgi sahibi olduğu bir konu da Çin Halk Cumhuriyeti’dir. Çince’yi çok iyi düzeyde bilen Rudd, bu ülkenin son yıllardaki hızlı yükselişi ve ABD ile rekabeti hakkında sık sık yazmakta ve önemli konuşmalar yapmaktadır.[2] Rudd, son olarak 2022 yılı Mart ayında PublicAffairs basımı yeni bir kitap yayınlamıştır. The Avoidable War: The Dangers of a Catastrophic Conflict between the US and Xi Jinping's China (Önlenebilir Savaş: ABD ile Şi Cinping Liderliğindeki Çin Arasında Yıkıcı Bir Çatışmanın Tehlikeleri) başlıklı bu kitap[3], ABD-Çin rekabetine farklı bir boyut getirmiştir. Bu yazıda, bu kitapta işlenen önemli fikirler özetlenecektir.
17 bölümden oluşan 432 sayfalık kitabın ilk bölümünde ABD-Çin ilişkilerinin tarihi değerlendirilmektedir. İkinci bölümde ise, iki ülke arasındaki güvensizlik olgusu değerlendirilmektedir. Üçüncü bölümden başlayarak, Rudd, daha uzun yıllar görevde kalması beklenen Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping’in dünya görüşünü analiz etmekte ve Şi’nin amaçlarını 10 başlık altında (İktidarda kalmak, Milli birliği sağlamak, Ekonomik refahı temin etmek, Ekonomik gelişimi çevresel faktörler temelinde sürdürülebilir kılmak, Orduyu modernize etmek, Çin’in komşularıyla ilişkilerini yönetmek, Çin’in denizlerdeki alanını güvence altına almak, Kuşak Yol İnisiyatifi ile Batı’ya ulaşmak, Çin’in Avrupa, Afrika, Latin Amerika ve Arktika’daki gücünü arttırmak ve Kurallara dayalı uluslararası düzeni değiştirmek) toplamaktadır. Bu bölümlerin ardından, yazar, Şi’nin Çin’ine karşı ABD’nin geliştirdiği stratejiyi değerlendirmekte, Çin’in 2020’lerde değişen politikasını yaklaşan 20. Çin Komünist Partisi (ÇKP) Kongresi temelinde açıklamakta, ABD-Çin ilişkilerine dair alternatif paradigmaları incelemekte ve kontrollü stratejik rekabete dair önerilerini sıralamaktadır. Bu yazıda, Rudd’a göre Şi’nin dünya görüşü ve 10 temel amacı özetlenecek, daha sonra da ABD-Çin ilişkilerine dair yazarın işlediği alternatif paradigmalar açıklanacaktır.
Çin uzmanı bir siyasetçi olan Avustralya eski Başbakanı Kevin Rudd’a göre, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping’in dünya görüşü ve amaçları 10 başlık altında özetlenebilir.
- İktidarda kalmak: Mao Zedong ve Deng Xiaoping’den beri iktidara gelen en güçlü Çin lideri olmak isteyen Şi Cinping, 2018 yılında Çin Ulusal Halk Kongresi’nden geçen yasa teklifiyle birlikte iki dönem Başkanlık şartının kaldırılmasıyla, ömür boyu Devlet Başkanı olabilecek bir duruma gelmiştir. Bu yıl sonbaharda düzenlenecek 20. ÇKP Kongresi’nde yeniden seçilmesi beklenen Şi, böylelikle 2027’ye kadar üçüncü dönem Başkanlığını yapabilecek ve hatta ömür boyu iktidarda kalmaya devam edebilecektir. Bu anlamda, Şi’nin temel amacı, gücünü ve yetkilerini korumaktır.
- Milli birliği sağlamak: Şi Cinping’in en temel amaçlarından birisi de Çin’in milli birliğini ve toprak bütünlüğünü sağlamaktır. Bu anlamda, Tibet, Sincan, Hong Kong ve İç Moğolistan’da merkezi kontrolü sağlamak Şi’nin parti içerisinde ve halk nezdinde meşruiyet kaynağının temeli ve dış politikasının en önemli hedeflerinden birisidir. Bu anlamda daha büyük bir hedef ise Tayvan’ın yeniden Çin anakarasına katılmasını sağlamaktır.
- Ekonomik refahı temin etmek: Çin’de halk ile devlet arasındaki sosyal sözleşmenin temeli ve otoriter rejimin meşruiyetini yükselten en önemli sebeplerden birisi, ÇKP’nin yıllardır Çin’in ekonomik büyümesi konusunda istisnai bir başarı gösterebilmesidir. Bu nedenle, Çin’in ekonomik büyümesi ve refah artışının durması veya gerilemesi, Çin siyasal sisteminde meşruiyet krizine neden olabilecektir. Bunu fark eden Şi, Mao’nun “iktidar namlunun ucundadır” ilkesinin artık geçerli olmadığını bilerek, Deng Xiaoping gibi ekonomik gelişime büyük önem vermektedir. Ancak bu bağlamda, Şi, Çin ekonomisinin dış dinamiklere çok bağlı olmaması ve iç pazarın önemli hale gelmesi gibi konular üzerinde de çalışmaktadır.
- Ekonomik gelişimi çevresel faktörler temelinde sürdürülebilir kılmak: Çin’de son yıllarda hava, deniz, kara kirliliği ve gıda güvenliği gibi sorunlar baş göstermiştir. Ancak Çin’in son 40 yılda ekonomik büyümeyi temel hedef haline getirmesi nedeniyle, çevre sorunları genelde ihmal edilmiştir. Bu konuda bir atılım yapmayı hedefleyen Şi Cinping, Çin’in uluslararası imajını geliştirmek, iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve ülkenin geleceğini güvence altına almak için ekonomik gelişimini artık çevresel koşullarla uyumlu hale getirmeye gayret etmektedir.
- Orduyu modernize etmek: Şi Cinping, Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun modernize edilmesi ve güçlendirilmesini yalnızca partinin/rejimin güvencesi/başarısı olarak görmemekte, aynı zamanda Çin’in bölgesel ölçekte ve uluslararası sistemde rüştünü ispat etmesinin de anahtarı olarak değerlendirmektedir. Kendisini bir asker olarak gören Şi, iktidara geldikten sonra Çin’in savaş kapasitesini arttırmak için çalışmalar yapmaya başlamıştır. Bu anlamda, Çin’in askeri modernleşmesi hızlanarak devam edecektir.
- Çin’in komşularıyla ilişkilerini yönetmek: Tam 14 komşusu olan Çin’in komşu devletlerle ilişkilerini yönetmek oldukça önemli bir iştir. Bu anlamda, özellikle askeri açıdan güçlü bir devlet olan Rusya ile ilişkileri yönetmek başlı başına bir meseledir. Tarihsel olarak daha çok defansif hedefleri olan Çin, buna karşın farklı yöntemlerle (siyasi ve ekonomik diplomasi) komşularıyla ilişkilerini güvence altına almak ve gücünü pekiştirmek istemektedir.
- Çin’in denizlerdeki alanını güvence altına almak: Çin, denizlerde kendisini tehdit altında hissetmektedir. Bunun sebebi, bölgede Japonya, Güney Kore, Tayvan, Filipinler ve Avustralya gibi birçok ABD müttefikiyle çevrili olmasıdır. Çin’in Doğu Çin Denizi ve Güney Çin Denizi’ndeki hâkimiyetini sağlamak isteyen Şi, bu nedenle askeri gücünü arttırmak ve ABD’nin ülkesiyle bir savaşa girmemesini sağlamak (askeri caydırıcılık) istemektedir.
- Kuşak Yol İnisiyatifi ile Batı’ya ulaşmak: Çin, Batı dünyasına yönelik politikasını ise daha çok ekonomik hedefler ve Kuşak Yol Projesi ile şekillendirmek istemektedir. Bu proje ile küresel ticareti hızlandırmak ve Batı Avrupa, Ortadoğu, Avrasya ve Afrika’ya ulaşmak isteyen Pekin, bu sayede kendisine yönelik olumsuz bakışı da değiştirmeyi amaçlamaktadır.
- Çin’in Avrupa, Afrika, Latin Amerika ve Arktika’daki gücünü arttırmak: Çin yönetimi, özellikle gelişmekte olan ülkelerle veya eski tabirle söylersek üçüncü dünya ile ilişkilerini geliştirmek istemektedir. Bunun hem tarihsel olarak ÇKP’nin ideolojik hedefleri ve Çin’in bağlantısız dış politikasıyla, hem de stratejik olarak Batı’nın üstün olmadığı bölgelerde etkin olmakla yakından alakası vardır. Bu nedenle, yatırımlar ve ekonomik diplomasiyle, Pekin, özellikle gelişmekte olan ülkelerde güç elde etmeyi amaçlamaktadır.
- Kurallara dayalı uluslararası düzeni değiştirmek: Çin, artan gücüne paralel olarak, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası düzenin kurallarını da değiştirmek istemektedir. Daha çok ABD etkisinde kurulan mevcut uluslararası düzen içerisinde bunu yapmak için, Pekin, 3 aşamalı bir strateji belirlemiştir. Öncelikle, Çin, daha önce de belirtildiği üzere ihmal edilen üçüncü dünyada hâkimiyet tesis etmek istemektedir. İkinci olarak, Pekin, uluslararası kuruluşların başına Çin’e yakın kişilerin getirilmesini amaçlamaktadır. Bu stratejinin üçüncü ve son ayağında ise, Çin’in yeni uluslararası kuruluşlar oluşturması (Asya Altyapı Yatırım Bankası gibi) vardır.
Kitabın 16. bölümünde, Kevin Rudd, ABD-Çin ilişkilerine dair alternatif gelecek senaryolarını değerlendirmektedir. Bu bağlamda, Rudd, tam 10 farklı senaryo ile karşımıza çıkmaktadır.
- Çin’in Tayvan’ı askeri müdahale ile alması ve ABD’nin tepkisiz kalması: Bu senaryoya göre, Şi Cinping, parti içerisindeki gücünü korumak (Rudd, 21. veya 22. ÇKP Kongresi öncesi bu durumun yaşanbileceğine dikkat çekmektedir) için ve ABD’nin tepkisiz kalacağına güvenerek Tayvan’ı bir askeri müdahale ile topraklarına katabilir. Bu bağlamda, Pekin, yalnızca askeri yöntemleri değil, Tayvan içerisinde isyan başlatmak, Tayvan’a yönelik büyük bir siber saldırı gerçekleştirmek ve Tayvan’ı ekonomik olarak bloke etmek gibi kapsamlı bir strateji uygulayacaktır. Bu durum, kuşkusuz, ancak Çinli liderler ABD’nin askeri olarak müdahale etmeyeceğine kanaat getirirlerse gerçekleşebilir. Ancak 23 milyonluk ve askeri açıdan güçlü sayılabilecek bir ülkeye müdahale etmek hem Çin için kolay bir zafer olmayacak, hem de Çin’in uluslararası kamuoyundaki imajını zedeleyecektir.
- ABD’nin Çin’in Tayvan’a askeri müdahalesini püskürtmesi: ABD’nin Tayvan’a verdiği güvenlik garantileri temelinde Çin’in askeri müdahalesini geri püskürtmesi, Çin’de büyük değişimlere neden olabilecek bir senaryo olur. Bu durumda, Şi Cinping’in iktidarı çökebilir ve hatta ÇKP’nin meşruiyeti bile tartışmalı hale gelebilir.
- Tayvan’a müdahale eden Çin’in ABD’yi yenmesi: Çin’in Tayvan’a müdahale etmesi durumunda ABD ile karşı karşıya gelip ABD’yi mağlup etmesi, ABD’nin Waterloo vakası olabilecektir. Bu durumda, Çin, kuşkusuz çok büyük itibar kazanacaktır ve belki de “Amerikan Yüzyılı” sona erecektir.
- Tayvan’da Çin-ABD yenişememesi durumu: Tayvan konusunda yaşanabilecek bir çatışmada ABD ile Çin arasında bir yenişememe (stalemate) durumu ortaya çıkarsa, Kore Savaşı benzeri yeni bir düzen kurulması muhtemeldir.
- Tayvan ve ABD’nin Çin’i Tayvan konusunda askeri güç kullanmaktan vazgeçirmesi: ABD için en avantajlı olan bu senaryoda, diplomatik, ekonomik, siyasi yöntemler ve askeri caydırıcılık faktörüyle birlikte, Tayvan ve ABD, Çin’i Tayvan’a müdahale etmekten vazgeçirmeyi başarmaktadırlar.
- Güney Çin Denizi’nde ABD ile Çin arasında sınırlı bir savaş (İkinci Tonkin Körfezi Olayı): Bu senaryoda, geçmişteki Tonkin Körfezi Olayı’na benzer şekilde, Güney Çin Denizi’nde ABD ile Çin deniz kuvvetleri arasında küçük bir çatışma yaşanmaktadır.
- Senkaku/Dioayu Adaları Konusunda ABD ve Japonya ile Çin’in savaşması: Bu senaryoda, Doğu Çin Denizi’nde Çin ile Japonya arasında diplomatik kriz konusu olan Senkaku/Diaoyu Adaları meselesi önem kazanarak, Çin ile ABD-Japonya arasında bir savaşa neden olmaktadır.
- Çin ile ABD arasında Kuzey Kore konusunda çatışma: Bu senaryoya göre, nükleer programı ve füze denemelerine devam eden ve Çin’le yakın ilişkileri olan Kuzey Kore konusunda ABD ile Çin arasında bir sıcak çatışma başlamaktadır.
- Çin’in askeri çatışma olmadan küresel liderliği ele geçirmesi: Şi Cinping ve Çin tarafı için en ideal olan bu senaryoda, Çin, ekonomik ve siyasi gücüyle herhangi bir askeri çatışmaya girmeden ABD’nin küresel liderliğini yavaş yavaş ele geçirmektedir.
- Çin’in Şi Cinping tarafından belirlenen hedeflere ulaşamaması: Bu senaryoda, Çin, Şi Cinping’in belirlediği hedeflere ulaşamamakta ve Çin’deki istikrarlı yönetim kaybolmaktadır.
Kevin Rudd imzalı bu kitap, bu gibi ilginç bilgiler ve öngörüleri içeren faydalı bir çalışmadır.
Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Hakkında bilgiler için; https://tr.wikipedia.org/wiki/Kevin_Rudd.
[2] Bakınız; http://politikaakademisi.org/2017/10/02/avustralya-eski-basbakani-kevin-rudda-gore-abd-cin-rekabeti/.
[3] Bakınız; https://www.amazon.com/Avoidable-War-Dangers-Catastrophic-Conflict/dp/1541701291.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder