Dünyanın en önemli
ekonomilerinden olan Japonya’da, Liberal Demokrat Parti lideri ve Başbakan
Şinzo Abe’nin geçtiğimiz ay sonunda aldığı erken seçim kararının ardından[1],
halk, yeni iktidarı belirlemek için bugün sandık başına gidiyor. Bu yazıda,
Japonya’daki parlamento (Diet) seçimleri öncesinde ülkedeki siyasi gündem ve
kamuoyu araştırmalarının sonuçları analiz edilecektir.
Japonya’daki seçimleri yorumlamak
için, bu ülkede İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik Devletleri’nin kurduğu
siyasal sistemi bilmek gerekir. Nitekim fiilen hâkim (dominant) parti
sisteminin geçerli olduğu Japonya’da, siyasal sistem çok partili demokrasiye
uygun olarak yapılandırılmasına karşın, merkez ve merkez sağı kapsayan Liberal
Demokrat Parti’nin[2] (kısaca LDP), iki istisna
dışında İkinci Dünya Savaşı’ndan beri yapılan tüm seçimleri kazandığı ve kısa
aralar dışında tek başına veya koalisyonlar yoluyla hep iktidarda kaldığı
görülmektedir. 1958-1983 döneminde yapılan 9 genel seçimi de kazanan ve hep tek
başına iktidar olan LDP, 1983 yılında ilk kez iktidarı koalisyon hükümeti
yoluyla almıştır. 1986 ve 1990 seçimleri sonucunda yeniden tek parti iktidarını
kuran LDP, 1993 yılında büyük bir şoka uğramış ve ilk kez ana muhalefet partisi
olmuştur. 3 yıllık kısa bir aranın ardından, 1996, 2000, 2003 ve 2005
seçimlerinde koalisyon hükümetleri yoluyla yeniden iktidara dönen LDP, tarihinin
en düşük oyunu aldığı 2009 genel seçimleri sonrasında bir kez daha iktidardan
düşmüş ve yeniden ana muhalefet partisi haline gelmiştir. 3 yıllık kısa bir
aranın ardından 2012’de yeniden iktidara gelen LDP, Şinzo Abe’nin liderliğinde
son iki genel seçimi (2012 ve 2014) rahat kazanmış ve koalisyon hükümetleri
yoluyla iktidarını korumuştur. Karizmatik ve deneyimli bir siyasetçi olan Şinzo
Abe liderliğinde 2017 seçimlerine giren LDP, yine seçimin en büyük favorisi
olarak gösterilmektedir. Nitekim LDP, son kamuoyu yoklamalarına göre, 250-300
arasında bir sandalye sayısına ulaşarak, açık farkla ülkedeki en büyük ve güçlü
parti olmaya devam edecek ve yine hükümeti -tek başına veya koalisyon hükümeti
olarak- kuracaktır.[3] Bu, Abe’nin de Başbakan
olarak koltuğunu koruması anlamına gelmektedir. 2014 genel seçimlerinde yüzde
33,11 oyla 284 sandalye kazanan LDP, bu sayının üzerine çıkabilmesi ya da oy
oranı ve sandalye sayısını koruması durumunda başarılı kabul edilecektir. Abe,
koltuğunu koruması halinde iç politikada ekonomik durgunluk (resesyon) ve dış
politikada Kuzey Kore krizi ile Çin’le sorunlu ilişkiler gibi konulara
odaklanacaktır. LDP ve Abe, son yıllarda çok başarılı bulunmasalar da, birçok
uluslararası gözlemci tarafından “TINA” (there
is no alternative – alternatifi yok) şeklinde değerlendirilmektedir.[4] Ayrıca
Abe ve partisi, parlamentoda 2/3’lük çoğunluğa ulaşabilirlerse, İkinci Dünya
Savaşı sonrasından kalma anayasayı değiştirmek ve Japonya’nın askeri gücünü
arttırmak konusunda yıllardır istedikleri güce kavuşabileceklerdir. Bunların yanında, "Abenomics" adı verilen Abe'nin ekonomi politikaları, büyük bir mucize yaratmasa da geçtiğimiz yıllarda olumlu bazı sonuçlar yaratmayı başarmıştır. Sonuçta, Japonya özelinde şu bir
gerçektir ki; ülkedeki siyasi dengeleri iyi bilen ve büyük sanayi gruplarının
desteklediği LDP, büyük bir siyasi ve ekonomik kriz olmadığı sürece Japonya
siyasetini domine etmeye devam edecektir.
Seçimde LDP’yi bir ölçüde
zorlaması beklenen en önemli parti ise, geçtiğimiz yıl Tokyo’nun ilk kadın Belediye
Başkanı seçilen 1952 doğumlu siyasetçi Yuriko Koike’nin yeni kurduğu Kibō no Tō – Umut Partisi’dir.[5] Aynı
LDP gibi serbest piyasa ekonomisi yanlısı olan, ancak siyasal açıdan daha
muhafazakâr bir görüntü sergileyen Kibō
no Tō, seçimde 50-60 arasında bir sandalye sayısına ulaşması beklenen
ülkedeki ikinci büyük parti görünümündedir. İngilizlerin “Demir Leydi” lakaplı
ünlü Başbakanı Margaret Thatcher’ın büyük bir hayranı olan Koike, daha önce
ülkesinde Savunma Bakanlığı yapmış deneyimli bir siyasetçidir. Ancak The Guardian’dan Justin McCurry’in de
dikkat çektiği üzere, “Yurinomics” adı verilen ekonomi politikalarının (fakirler
için temel gelir uygulaması ve sermaye grupları için düşük vergilendirme) yarattığı
heyecana karşın, Koike, Tokyo Belediye Başkanlığı görevine devam edeceği için
milletvekilliğine aday olmamıştır ve bu nedenle ulusal siyasetteki etkisi
sınırlı olabilir.[6] Dahası, Koike’nin Kibō no Tō partisini kurması ilk
haftalarda büyük bir heyecan yaratsa da, daha sonra LDP ile arasında büyük ideolojik
farklılıkların olmaması bu heyecanı azaltmış ve Umut Partisi’nin arkasına
aldığı rüzgârı dindirmiştir. Yine de, Koike ve partisi, LDP ile farklılıklarını
keskinleştirmesi ve seçmenleri ikna etmesi durumunda, ilerleyen yıllarda
Japonya siyasetinde daha etkili hale gelebilir.
Japon Demokratik Partisi (DPJ)
iktidarı döneminde Ekonomi Bakanlığı yapan 1964 doğumlu Yukio Edano’nun lideri
olduğu bir diğer yeni parti olan Rikken
Minshutō – Japonya Anayasal Demokratik Partisi de[7], bu
seçim öncesinde dikkatleri üzerine çekmeyi başarmış önemli bir siyasal
organizasyondur. Bu seçimde 30 ve üzerinde milletvekili çıkarması beklenen
merkez sol çizgideki Japonya Anayasal Demokratik Partisi[8],
koalisyon hükümeti zorunluluğu durumunda önemli ve adeta kilit bir parti haline
gelebilir. Dahası, ilerleyen yıllarda
Abe ve LDP’nin başarısızlığa uğraması durumunda, merkez ve merkez soldaki
seçmenler için Kibō no Tō’ya kıyasla
daha cazip bir parti haline gelebilir. Hem Kibō no Tō, hem de Rikken Minshutō, seçim öncesinde LDP’den kaçan bazı milletvekillerini
bünyelerine katarak moral bulmuşlardır.[9] Ancak
yine de kendilerinden büyük bir sürpriz beklemek hayalcilik olacaktır.
Natsuo Yamaguchi liderliğindeki Soka Gakkai tarikatı çıkışlı
Budist muhafazakâr Yeni Komeito Partisi de (NKP)[10]
son yıllarda kayda değer oranda oy kazanan bir parti olarak burada
belirtilmelidir. Ancak Komeito’nun 35’in üzerinde sandalye kazanması
beklenmemektedir. Tadatomo Yoshida liderliğindeki Shakai Minshu-tō - Japonya Sosyal Demokrat Partisi (SDPJ)[11]
ve Kazuo Shii liderliğindeki Nihon Kyōsan-tō – Japonya Komünist Partisi (JCP)
de[12]
seçimin diğer önemli aktörleri olarak sayılabilir. Masashi Nakano liderliğindeki
Nippon no Kokoro – Japon Kokoro
Partisi de[13],
bu seçim öncesinde ismi zikredilmesi gereken milliyetçi-muhafazakâr sağ
çizgideki ülkedeki son önemli siyasal partidir. Ancak son saydığım bu üç
partinin yüksek oy oranlarına ulaşması beklenmemektedir. Zira geleneksel olarak
sol ve aşırı sağ düşünceler Japonya’da taban bulamamaktadır. Bu, Japonya’nın
sosyoekonomik yapısı (güçlü sermaye grupları ve onların halkla bütünleşmiş
olması) ve İkinci Dünya Savaşı öncesinde yaşadığı siyasal deneyimlerin (faşist
dönemin olumsuz mirası) sonucudur.
Seçim öncesinde en önemli mesele
ise, Japon halkının yüzde 54,4’ünün henüz kesin kararını vermemiş olmasıdır.[14]
Dolayısıyla, bu kadar yüksek oranda bir kararsız seçmenin varlığı, seçimde
sürpriz yaşanması olasılığını gündeme getirmektedir. Lakin modern Japon siyasal
tarihine bakıldığında, Japon seçmenlerin sürpriz yapmayı fazla sevmedikleri ve
genelde alışmış oldukları partilere (ki bu da çok büyük oranda LDP’dir) oy
verdikleri görülmektedir. Dolayısıyla, seçim sonucunda LDP’nin tek başına ve
koalisyon hükümeti yoluyla iktidarını koruması ve Şinzo Abe’nin Başbakanlığa
devam etmesi beklenmelidir. Zaten Tokyo için şu an için iktidar değişikliğinden
daha önemli meseleler vardır ve özellikle Kuzey Kore nükleer krizi ve Çin’in
hızlı yükselişinin yarattığı güvenlik riskleri karşısında, ülkenin
birlik-beraberlik içerisinde hareket etmesi şarttır.
Yrd. Doç. Dr. Ozan
ÖRMECİ
[2] Web sitesi için; https://www.jimin.jp/english/.
[5] Web sitesi için; https://kibounotou.jp/.
[7] Web sitesi için; https://cdp-japan.jp/.
[10] Web sitesi için; https://www.komei.or.jp/.
[11] Web sitesi için; http://www5.sdp.or.jp/.
[12] Web sitesi için; http://www.jcp.or.jp/english/.
[13] Web sitesi için; http://nippon-kokoro.jp/.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder