19 Ekim 2025 Pazar

KKTC'de Cumhurbaşkanlığı Seçiminin Galibi Tufan Erhürman

 

Giriş

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (kısaca KKTC) bugün (19 Ekim 2025) ilk turu düzenlenen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 63 oya ulaşan merkez sol Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri ve Cumhurbaşkanı adayı Dr. Tufan Erhürman, Rauf Denktaş, Mehmet Ali Talat, Derviş Eroğlu, Mustafa Akıncı ve Ersin Tatar'dan sonra KKTC'nin 6. Cumhurbaşkanı seçildi. Erhürman'ın güçlü rakibi ve 5. Cumhurbaşkanı merkez sağ aday Ersin Tatar ise yüzde 36 oyda kaldı. Bu şekilde, Kıbrıs Sorunu'nun çözümünde Rumlarla diyalog ve federasyon müzakerelerini savunan Erhürman, bu şerefli makama seçilmiş oldu. Bu yazıda, seçimleri analiz ederek Dr. Tufan Erhürman'ı okurlarımıza tanıtacağım.

Seçimin Analizi

2025 KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucu, Kıbrıs Sorunu'nun tarihsel gelişimi ve Kıbrıslı Türklerin sosyolojik özelliklerini iyi bilen bir Siyaset Bilimci olarak kabul etmeliyim ki beni hiç şaşırtmadı. Zira önceki Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanlarına bakıldığında, Türkiye'nin desteğiyle henüz Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklere yönelik katliamları ve 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nın anılarının taze olduğu dönemde Kıbrıs Türk siyasetini domine eden Rauf Denktaş'ın ardından, aslında genelde bir dönem federasyon yanlısı solcu adayların (Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı), sonraki dönemde ise iki devletli çözüm yanlısı milliyetçi adayların (Derviş Eroğlu ve Ersin Tatar) seçildiği bir siyasi örüntü (pattern) olduğu görülmekteydi. Bu anlamda, iki devletlilik tezine kanalize olunan ama bu yönde başarı kazanılamayınca hüsrana dönüşen Ersin Tatar döneminin ardından, adanın kuzeyinde federasyon yanlısı bir siyasetçinin seçilmesi bence çok doğal ve makul bir beklentiydi. Lakin Türkiye’nin Ersin Tatar’a verdiği destek ve adadaki büyük gücü nedeniyle, seçmenlerin seçim öncesinde etki altında kalabileceği ve anavatana minnettarlık güdüleriyle Tatar’a bir şans daha verebileceği görüşü de kuşkusuz analiz yazılarımızda sıklıkla işleniyordu.[1]

Bu noktada elbette Türkiye'den oldukça farklı bir siyasi kültür ve sosyolojik yapısı olan KKTC'nin Türkiye ile ilişkilerinde son yıllarda yapılan vahim iletişim hatalarına da vurgu yapmak yerinde olacaktır. Zira aslında her yönden (güvenlik, siyasi, ekonomik, lojistik vs.) Türkiye'nin ayakta tuttuğu KKTC'de, Ankara'nın pozisyonu, son yıllarda yardımsever büyük ağabeyden otoriter bir ebeveyne dönüşünce, Kıbrıslı Türklerde -bozulan ekonomik koşullar ve değişen demografik yapının da etkisiyle- Ankara'ya yönelik tepkiler yükselmeye başlamıştır. Bu duruma bir de mevcut UBP'li yönetim ve Ankara tarafından iki devletlilik teziyle kısa ve orta vadede ulaşılabilecek somut bir çözüm yolu ortaya konamamasının yarattığı huzursuzluk eklenince, elbette, Kıbrıslı Türkler, daha parlak ve öngörülebilir bir gelecek için Kıbrıslı Rumlarla uzlaşarak Kıbrıs Cumhuriyeti'ne dönmeyi ve AB üyesi bir devletin dünyanın her yerinde kabul gören vatandaşları olmayı daha makul bir siyasi seçenek olarak görmeye başlamışlardır. Bu bağlamda, Mustafa Akıncı'ya kıyasla daha Ankaracı, ama UBP'li sağcı adaylara kıyasla da daha Kıbrısçı olan Tufan Erhürman, beklentileri boşa çıkarmayarak önemli bir seçim zaferine imzasını atmıştır.

218.313 kayıtlı seçmenin bulunduğu KKTC’de[2], ülke genelinde kurulan 777 sandıkta seçime katılımın yüzde 65 düzeylerinde kalması da[3] muhtemelen Tatar'dan ziyade Erhürman'ın ekmeğine yağ sürmüş ve muhalif adayın seçimi kazanmasında etkili bir faktör olmuştur. Seçimin son birkaç gününde Tatar'ın yenilgiyi kabul etmiş görünen açıklamaları, aslında gelen sonuçların da habercisi olmuş ve sağ tabanın sandığa gitmesinde isteksiz davranmasına neden olmuştur. Lakin Türkiye’de bazı basın-yayın kuruluşlarının hatalı bir şekilde iddia ettiği gibi ne Erhürman Türkiye karşıtı bir siyasetçidir, ne de Türkiye Erhürman seçimi kazanmasın diye ciddi ve aktif bir çaba içerisine girmiştir. Bu anlamda, Ankara, uluslararası hukuka saygılı ama Kıbrıslı Türklerin haklarını korumak konusunda ısrarcı bir devlet olarak, makul bir şekilde çözüm müzakerelerine destek olmakta, ancak 2004 Annan Planı ve 2017 Crans-Montana görüşmelerinde Rumların yarattığı güvensizlik ortamı nedeniyle, bu konuda dengeli davranmaya ve kendi çıkarlarını korumaya gayret etmektedir. Bu bağlamda, seçimlerin demokratik niteliği ve sonucu, bu konudaki ön yargılara ve suçlamalara da bence en iyi cevap olmuştur.

Dr. Tufan Erhürman kimdir? 

11 Eylül 1970, Lefkoşa doğumlu bir akademisyen ve siyasetçi olan Dr. Tufan Erhürman[4], orta okul ve lise eğitimini Türk Maarif Koleji'nde tamamlamış ve 1988'de Hukuk eğitimi almak üzere Ankara Üniversitesi'ne girmiştir. Ankara Üniversitesi'nde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi gören Erhürman, 2001'de "İdarenin Yargı Dışı Denetimi ve Ombudsman" başlıklı teziyle doktorasını başarıyla tamamlamış ve Hukuk alanında doktora derecesine layık görülmüştür. 1995-2001 yılları arasında Ankara Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ve Hacettepe Üniversitesi gibi seçkin Türkiye üniversitelerinde Kamu Hukuku alanında ders veren Erhürman, 2001-2006 ve 2008-2013 yılları arasında ise KKTC'de Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde öğretim görevliliği yapmıştır. Erhürman, 2006-2008 yılları arasında ise bir diğer KKTC üniversitesi Yakın Doğu Üniversitesi'nin akademik kadrosunda yer almış ve ilerici görüşler savunan başarılı bir akademisyen olarak kendi toplumu içerisinde sivrilmiştir.

Tufan Erhürman ve eşi Nilen Bektaş Erhürman oy kullanırken

Aktif siyasete ilk kez 2008-2010 yılları arasında KKTC 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın müzakere heyetinde görev yaparak giren Erhürman, kısa sürede Hukuk bilgisi ve karizmatik kişiliğiyle ün kazanmış ve 2013 genel seçimlerinde Cumhuriyetçi Türk Partisi-Birleşik Güçler (CTP) Lefkoşa milletvekili seçilmiştir. İlk milletvekilliği döneminde meclis içerisinde anayasada yapılacak değişiklikler üzerinde yapılan çalışmalara öncülük eden Tufan Erhürman, 2015'te partisinin Genel Sekreterliğine getirilmiştir. Erhürman, 13 Kasım 2016'da ise Mehmet Ali Talat'ın yerine Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin ve ana muhalefetin liderliğine seçilmiştir. 2018 genel seçimlerinde CTP Lefkoşa milletvekili olarak tekrar seçilen Erhürman, bu dönemde koalisyon hükümetine önderlik ederek 15 ay süreyle KKTC Başbakanı olarak görev yapmış ve büyük tecrübe kazanmıştır. Ancak Erhürman hükümeti, 2019'da koalisyon ortakları arasındaki anlaşmazlık nedeniyle çökünce, Erhürman, 22 Mayıs 2019 tarihinden itibaren ana muhalefet partisi lideri olarak görev yapmaya başlamıştır.

Sonuç

Sonuç olarak, parlak bir genç akademisyen ve siyasetçi olan Tufan Erhürman, Kıbrıs’ta ılıman bir siyasi iklim yaratarak ve çözüm müzakerelerine yeniden aktif şekilde katılarak, Türk-Yunan ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde de yeniden bir ısınma süreci yaratmaya çalışacak ve Mustafa Akıncı dönemindeki gibi Türkiye ile zıtlaşma politikalarına yönelmeden, Ankara’ya uluslararası hukukun gereklerine uygun hareket etmenin kendisi ve Kıbrıslı Türkler adına daha faydalı olacağını anlatmaya çalışacaktır. Ancak İsrail, ABD ve Rusya gibi devletlerin son yıllardaki politikaları bağlamında uluslararası hukukun ne kadar tartışmalı hale geldiği de ortadadır. Bu nedenle, Erhürman’ın çabalarının adada bir federal çözümle neticelenmesi bence kolay olmayacaktır. Zira Ankara, ancak kendisinin de dahil olacağı bir AB çatısı altında Kıbrıslı Türklerin güvende yaşayabileceklerini düşünmekte ve gelecek planlamalarını da daha ziyade iki devletlilik temelinde yapmaktadır.

Bu nedenle, Erhürman’dan beklentiler bence bir siyasi mucize değil, Ege ve Akdeniz’de siyasi iklimi ılımanlaştırma ve yumuşatma olmalıdır. Ancak elbette 2001 ekonomik krizi gibi Ankara’nın çok zayıf düşeceği bir süreçte, Kıbrıs’ta hızlı bir oldu-bitti ile adanın kuzeyinin yeniden Avrupa topraklarına katılması süreci de kansız bir şekilde başarılabilir. Bu ise, kuşkusuz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına göre adada hukuken haklı durumda olmayan Türkiye’nin uluslararası hukuk ve normlara saygılı barışçıl bir devlet olmasıyla yakından alakalı bir durumdur. Müzakerelere karşı çıkmak ise, Ankara’ya dünyadan izole ve AB tarafından tamamen dışlanan bir devlete dönüşme riski yaratacaktır. Bu nedenle, Ankara, sorunun kendisinden değil, yapısal meselelerden kaynaklandığını göstermek için, bence müzakerelere destek olmalı, ya da en azından engel olmamalıdır. Ancak Türkiye kamuoyunun siyasete futbol takımı taraftarlığı temelinde yaklaşma alışkanlığı nedeniyle, halka siyasi gerçekleri ve hukuki meseleleri anlatmak, her zaman kolay bir iş olmamaktadır. Yine de son yıllarda Türkiye’de halkın bilinç ve eğitim seviyesinin hızla yükseldiği de düşünüldüğünde, Türkiye halkı, her zaman barışa açık ve destek olacaktır.

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

[1] https://politikaakademisi.org/2025/08/10/2025-kktc-cumhurbaskanligi-secimi-yaklasiyor/; https://politikaakademisi.org/2025/10/17/kktcde-kritik-secim-bu-pazar-gunu-yapilacak/.

[2] https://www.bbc.com/turkce/articles/c4gwp1jrz87o.

[3] https://www.kibrispostasi.com/c35-KIBRIS_HABERLERI/n579054-canli-cumhurbaskanligi-secimi-oy-verme-islemi-tamamlandi-sandiklar-kapandi.

[4] Web sitesi için; https://tufanerhurman.org/.

Hiç yorum yok: