23 Ağustos 2025 Cumartesi

Caz Müziği ve Siyaset

Caz, disiplin içinde özgürlük demektir. Genellikle Rusya ve Almanya gibi diktatörlükler, cazın çalınmasını engellerler; çünkü caz, özgürlük, demokrasi ve Amerika Birleşik Devletleri'ni temsil ediyor gibi görünür.” – Dave Brubeck[1]

Caz: Siyasi Arka Planı Olan Bir Müzik Türü

Caz, 20. yüzyılın başlarında Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) bir müzik türü olarak ortaya çıktı.[2] Caz müziği, genelde, o dönemlerde ABD’de ve birçok Avrupa ülkesinde henüz birinci sınıf vatandaş olarak kabul edilmeyen Afrikalı Amerikalılarla özdeşleştirilir. Caz, bir anlamda, 1865 yılında kölelik kaldırılmış olmasına rağmen beyazlarla eşit statüye ulaşmak için onlarca yıl direnmek ve mücadele etmek zorunda kalan Afrikalı Amerikalıların bastırılmış siyasi ve sosyoekonomik durumunu ve acılarını temsil eden bir müzik olarak sivrilmiştir.[3] Böylece caz müziği, doğuşundan itibaren politik bir müzik akımı olmuştur. Ancak bu yönüyle aslında ezilenlerin müziği olan caz, ilginç bir şekilde 1940'lardan itibaren Batı toplumlarındaki zenginler ve entelektüellerinin, yani elitlerin en sevdiği müzik türü haline gelmiştir. Oysa caz, özünde Afrikalı Amerikalıların acılarını ve acıklı hikâyelerini yansıtıyor. Neticede caz zamanla ABD’nin en önemli kültürel unsurlarından biri haline geldi. Tarihsel olarak ise, caz, Amerika’da ilk kez 1917'de Dixieland Jazz Band'in kayıtlarıyla popüler oldu.

Etimolojik Köken

Merriam-Webster Sözlüğü, cazı “müzisyenlerin çalarken sık sık uydurdukları canlı ritim ve melodilere sahip bir Amerikan müzik türü” olarak tanımlamaktadır.[4] Wikipedia'ya göre ise, caz kelimesinin kökeni konusunda önemli araştırmalar yapılmış ve tarihi iyi belgelenmiştir. Araştırmalar sonucunda, bu kelimenin, 1860'lara dayanan ve “canlılık, enerji” anlamına gelen argo bir terim olan “jasm” ile ilgili olduğu düşünülmektedir.[5] Kelimenin en eski yazılı kaydı, 1912 yılında Los Angeles Times'ta yayınlanan bir makalede yer almaktadır. Bu makalede, bir minor lig beyzbol atıcısı, “sallanıyor ve ona karşı hiçbir şey yapamıyorsun” diye tanımladığı bir atışı “jazz ball” olarak nitelemiştir.[6] Öte yandan, bu kelimenin müzikle ilgili olarak ilk kullanımı 1915 yılında Chicago Daily Tribune gazetesindeki bir makalede görülmüştür.[7] Caz kelimesinin New Orleans'ta müzik bağlamında ilk kez belgelenen kullanımı ise 14 Kasım 1916 tarihli Times-Picayune gazetesindeki “jas bands” (jas grupları) hakkındaki bir makalede görülmektedir.[8] Zamanla, caz, Amerika'da doğan bu yeni müzik türüne atıfta bulunmak için evrensel bir kelime (terim) olarak kabul edildi. Neredeyse tüm popüler dillerde “jazz” terimi aynı anlam için kullanılır; Türkçe'de de “caz” kelimesi caz müziğini ifade eder.

Caz: Kısa Tarihçesi ve Özellikleri

Caz müziği, tarihsel olarak iki ana kategoriye ayrılır: gospel caz ve blues.[9] Bunlardan ilki olan gospel caz, ABD'deki Afrikalı Amerikalı kiliselerinde, birçok yetenekli sanatçı ve şarkıcının caz söylemeden önce gospel şarkıları söyleyerek kilise korolarında yetişmelerinden kaynaklanmaktadır. Gospel caz, bu nedenle gospel müziği ve Hıristiyanlık (özellikle Protestanlık) itikadi kültüründen yoğun şekilde etkilenmiştir. İkincisi olan blues ise, New Orleans'ta doğmuş ve Afrikalı Amerikalı sanatçıların yeni müzik tarzından etkilenmiştir. Özellikle Scott Joplin tarafından ilk kez uygulanan “ragtime” tarzı, blues'un gelişimi üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Daha sonra, Avrupa armonilerinin etkisiyle, caz, 1930'lardaki “swing” döneminde, Benny Goodman, Louis Armstrong ve Fats Miller Swind gibi unutulmaz isimlerin ölümsüz eserleriyle adeta yeniden doğmuştur.[10]

Gospel caz, cazın temellerini oluşturan ve Hıristiyanlık esintili bir müzik türüdür

Ayrıca, caz, doğaçlama becerilerine dayandığı ve farklı armonik tarzlar için daha fazla özgürlük içerdiği için genellikle “özgür müzik” olarak tanımlanır.[11] Caz eleştirmeni Nat Hentoff'a göre, caz müziğinin en önemli özellikleri “nabız gibi atan ritimler, doğaçlama duygusu, seslendirilen enstrümanların özel tekniği ve poliritim”dir.[12] Kahyaoğlu ise, cazın doğası gereği deneylere ve doğaçlamaya açık olduğunu düşünmektedir.[13] Cazda doğaçlamanın merkezi konumu, aslında blues'tan gelmektedir.[14] Keseroğlu, caz tarihini 10 kategoriye ayırmaktadır:[15]

1890-1900: Ragtime tarzı,

1900-1910: New Orleans tarzı,

1910-1920: Dixieland tarzı,

1920-1930: Chicago tarzı,

1930-1940: Swing tarzı,

1940-1950: Bebop tarzı,

1950-1960: Cool jazz ve Hard Bop tarzı,

1960-1970: Free Jazz tarzı,

1970-1980: Electric Jazz tarzı,

1980-1990: Yeni tarzlar.

Caz türleri

Caz müziği çoğunlukla trompet, trombon, klarnet, saksafon, piyano, klavye, synthesizer, gitar, bas gitar, davul, perküsyon ve keman gibi enstrümanlarla yapılır. Louis Armstrong, Duke Ellington, Charlie Bannet, Benny Carter, Benny Goodman, Glenn Miller, Artie Shaw, Bill Evans, Dave Brubeck, Chick Korea, Bessie Smith, Miles Davis, Frank Sinatra, John McLaughlin ve Norah Jones dünyanın en popüler caz sanatçılarıdır. Türkiye'de de Okay Temiz, İlhan Erşahin, Birsen Tezer, Nükhet Ruacan, Kerem Görsev, Tuna Ötenel ve Jülide Özçelik gibi önemli caz müzisyenleri bulunmaktadır.

Dave Brubeck

ABD’de cazın ilk yaygın popülaritesi 1920'lerde, özellikle de içki yasağı (Prohibition) sonrasında ortaya çıktı. Volstead Yasası ve içki yasağı nedeniyle, o dönemde ABD'de yüksek düzeyde alkol oranı olan tüm içecekler resmen yasaklanmıştı. Bu nedenle, Amerikalılar, alkol almak için yasadışı mekanlarda buluşmak ve kaçak olarak getirilen yüksek düzeyde alkol oranı olan içeceklere erişmek zorundaydı. Bu barlar, aynı zamanda caz müziğinin merkezleriydiler; çünkü birçok genç ve yetenekli Afrikalı Amerikalı sanatçı bu kulüplerde sahne alıyordu. O yıllarda, caz, ahlaksız ve yozlaşmış olduğu için çok olumsuz bir üne sahipti; Amerikan toplumunun mevcut değerlerini tehdit ediyordu. Örneğin, Princeton Üniversitesi'nden Profesör Henry van Dyke şöyle yazmıştı: "...Bu müzik değil. Sadece işitme sinirlerini tahriş eden, fiziksel tutkunun tellerini şehvetle okşayan bir şey."[16] Bu yıllarda bu kulüpler ve alkol mafya ve suçla ilişkilendirildiğinden, caz beyaz Amerikalı muhafazakâr elitler arasında pek saygı görmüyordu.

Glenn Miller: Cazın yalnızca Afrikalı Amerikalılar için olmadığını gösteren güçlü bir örnektir

1930'larda, swing grupları sayesinde caz daha popüler bir müzik türü haline geldi ve beyaz Amerikalılar arasında da hayran kitlesi oluşmaya başladı. "Büyük” caz gruplarının gelişiminde kilit isimler arasında grup liderleri ve aranjörler Count Basie, Cab Calloway, Jimmy ve Tommy Dorsey, Duke Ellington, Benny Goodman, Fletcher Henderson, Earl Hines, Glenn Miller, Artie Shaw, Harry James ve Jimmie Lunceford yer alıyordu. Swing, aynı zamanda bir dans müziğiydi; bu nedenle, caz, 1930'larda ilk kez gizli barlardan dans kulüplerine, otellere ve konser salonlarına girdi. 1930'larda caz Avrupa'ya da yayıldı. Fransa ve Birleşik Krallık’ta Avrupalı ​​caz sanatçıları ortaya çıktı ve Amerikan cazının gelişimine büyük katkılarda bulundu. Hatta günümüzde caz standartları adı verilen klasiklerin çoğu 1930'larda ve 1940’larda bestelendi.[17]

1940'larda, Duke Ellington ve Dizzy Gillespie gibi muhteşem yetenekli bazı sanatçılar ve bebop tarzının ortaya çıkışı sayesinde caz müziği tarihinde yeni bir sayfa açıldı ve cazın gelişimi devam etti. Hatta Ellington, ABD’ye özgü müziğine caz yerine "Amerikan müziği" adını verdi. Aslında günümüz caz standartlarının çoğu 1940'larda üretildi. Dolayısıyla, 1940'lar, caz müziğinin yükseliş yıllarıydı. Bu yıllar, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesi ve Avrupa ve Amerikan halkının büyük savaşın korkunç ve yıkıcı yıllarının ardından ortaya çıkan iyimser ve olumlu ruh haliyle aynı zamana denk geliyordu. Bu anlamda, caz, Amerika’nın görkemli ve küresel liderlik yıllarının da sembolü haline geliyordu.

1950'ler boyunca, caz, özellikle Batı blokunda olmak üzere tüm dünyaya yayılmaya ve popülerleşmeye devam etti. 1950'lerde birçok önemli besteci ve şarkıcı ortaya çıktı ve popüler oldu. Cazın altın yılları, NATO'nun kurulması ve Amerikan ekonomik ve kültürel programlarının başlamasıyla dünya çapında Amerikan yumuşak gücü ve kültürünün yayılmasına denk geldi. Caz klasiklerinin bir çoğu da 1950'lerde yaratıldı. Aslına bakılırsa, dünyada demokrasilerin yayılması cazın yayılmasını da güçlendirdi; çünkü alakasız gözüken bu kavramların her ikisi de özünde özgürlük fikrine ve anlayışına (müzikte doğaçlama ve politikada özgürlükler) dayanıyordu. Dolayısıyla, 1950'ler caz müziğin altın yılları ve belki de ABD'de en popüler müzik türü haline geldiği tek on yıl oldu. 1950'lerde, caz, artan Sovyet yayılmacılığı ve devletçi-baskıcı komünizm tehlikesi nedeniyle Soğuk Savaş koşullarında ABD'nin müttefiki olan birçok ülkeye de (örneğin Türkiye) girdi.

1960'lar ve 1970'lerde, caz müziği, Afro-Küba cazı, Latin cazı, Brezilya cazı vb. gibi dünyanın geri kalanında ortaya çıkan yeni stiller sayesinde daha da zenginleşti. 1960'ların sonu ve 1970'lerin başında, Miles Davis gibi bazı müzisyenlerin öncü çabaları sayesinde caz-rock füzyonunun melez biçimi de geliştirildi. Ancak zaman caz, rock & roll gibi ortaya çıkan yeni ve fenomen müzik türlerinin gölgesinde kalmaya başladı; buna rağmen gelişmeye ve dönüşmeye devam etti. 1987'de ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu, Demokrat Temsilci John Conyers Jr. tarafından cazı benzersiz bir Amerikan müziği biçimi olarak tanımlayan bir yasa tasarısını kabul etti ve şöyle dedi: "...Caz, korunması, anlaşılması ve yayılması için dikkatimizi, desteğimizi ve kaynaklarımızı adamamız gereken nadir ve değerli bir ulusal Amerikan hazinesi olarak belirlenmiştir."[18]

1980'lerde disko ve pop müziğin yükselişiyle caz unutulmaya başlandı; ancak eşzamanlı olarak cazın ana vatanı olan ABD'de geleneksel bu müzik türünün yeniden canlandırılması için bazı girişim ve çabalar da başladı. 1980'lerden itibaren, caz, birçok toplumda aydınlanmış (yüksek eğitim almış) elit azınlıkların favori müziği haline geldi. Müzik festivalleri ve caz organizasyonları sayesinde gelişmeye devam etti; ancak henüz 1940'lar ve 1950'lerdeki kadar popüler bir müzik türü haline gelemedi.

Caz ve Kadınlar

Caz, doğası gereği politik (siyasi) bir müziktir ve ezilen grupların tepkisini temsil eder; ancak kadınlarla ilişkisi de son derece politik ve önemlidir. Billie Holiday, Ella Fitzgerald, Dinah Washington, Ethel Waters, Betty Carter, Adelaide Hall, Abbey Lincoln, Sarah Vaughan ve Anita O’Day gibi kadın caz sanatçıları ve bestecileri, caz tarihi boyunca bu müzik türünün gelişimine ve popülerliğine büyük katkılarda bulunmuşlardır. Ne yazık ki, caz şarkıcılığıyla nam salan yetenekli bu kadınlar ve diğer onlarcası, besteci, orkestra şefi ve enstrüman icracısı olarak katkılarından dolayı çok daha az takdir görmüşlerdir. İlginçtir ki, kadınlar, diğer hiçbir müzik türünde cazda olduğu kadar önemli bir rol oynamamıştır.

Billie Holiday

Margaret Howze, caz müziğinde kadınların benzersiz ve öncü rolüne de dikkat çekmiştir. Howze'a göre, tanınmış icracıların (şarkıcılar) yanı sıra, caz tarihinde birçok bilinmeyen kadın caz kahramanı (enstrümantalistler ve besteciler) bulunmaktadır. Dahası, caz, kadın hakları açısından özgürleştirici bir müziktir. Örneğin, müzikolog Ingrid Monson, kadınların cazda çaldığı en eski enstrümanlardan biri olan piyanonun, kadın sanatçılara bir dereceye kadar sosyal kabul sağladığını belirtmiştir.[19] Trompetçi Dolly Jones, daha sonra Dolly Hutchinson olarak bilinecek, kayıt yapan ilk kadın caz müzisyenlerinden biriydi. Bir zamanlar "Trompet Kraliçesi" olarak bilinen Valaida Snow, trompetin bir diğer kadın öncüsüydü ve üslubu sıklıkla büyük Louis Armstrong'un üslubuyla kıyaslanırdı. 1920'ler ve 1930'larda, aralarında Sweet Emma Barrett, Billie Pierce, Jeanette Kimball ve Lovie Austin'in de bulunduğu giderek artan sayıda kadın caz piyanisti vardır. O dönemden çıkan en ünlü isim efsanevi Mary Lou Williams'dır.[20]

Ella Fitzgerald

Ne kadar acıdır ki, Howze, cazın doğuşundan ve kadın hakları hareketinin yükselişinden neredeyse bir asır sonra bile, kadın caz sanatçılarının saksafon, trompet veya davul gibi enstrümanlar çalmaları durumunda hâlâ şüpheci bazı bakışlarla karşı karşıya kalacaklarını düşünüyor.[21] Ancak, "Berklee Müzik Koleji ve Manhattan'daki New School gibi resmi caz okullarının sayısının artmasıyla, kadın caz sanatçıları için fırsatlar da artıyor” diye de ekliyor.[22] Okullar, caz çalışmalarına kadın kayıtlarında artış olduğunu gösteriyor ve bu da cazın artık "erkek kulübü" olmadığını bir kez daha kanıtlıyor. Nitekim cazın Afrikalı Amerikalı kadınların sosyoekonomik statüsünün iyileştirilmesindeki katkısı da göz önüne alındığında, diğer birçok ezilen grup gibi kadınların müziği olduğu da rahatlıkla söylenebilir.

Theodor Adorno ve Caz Eleştirisi

Theodor Ludwig Wiesengrund Adorno (1903-1969), ünlü bir Alman sosyolog, filozof, müzikolog ve bestecidir. Max Horkheimer, Walter Benjamin, Herbert Marcuse, Jürgen Habermas ve diğer birçok isimle birlikte Frankfurt Okulu'nun bir üyesiydi. Theodor Adorno, şüphesiz 20. yüzyılın en önemli filozoflarından biriydi. Walter Benjamin'in Karl Marx'ın düşüncesini uygulamasından etkilenen Adorno, kapitalizmin insanları pasif bir şekilde tatmin etmek ve politik olarak ilgisiz kılmak için bir “kültür endüstrisi”nin (gerçek sanatın tam tersi) ürünleriyle beslediğini savundu. Adorno, ünlü Alman filozof Karl Marx'ın öngördüğü gibi kapitalist sistemin çöküşe yakın olmadığını da düşünüyordu. Aksine, kapitalizmin görünüşte daha güçlü ve yaygın hale geldiğini gördü. Bu sistemden çıkma şansımız konusunda ise oldukça karamsardı. Adorno, çoğunlukla kapitalizmin kültürel yönleriyle (üstyapı faktörleri) ilgilendi. Adorno, modern kapitalist toplumların belirli bir mantığa sahip bir kültürel ekonomisi olduğunu düşünüyordu. Kültürel ihtiyaçların eğitim ve toplumsal kökenin ürünü olduğuna inanıyordu. Dolayısıyla, tüketiciler arasındaki toplumsal hiyerarşi, toplumsal olarak tanınan sanat hiyerarşisine yansır. Yani, sanat, bir anlamda "sınıf belirleyicisi" işlevi görür. Eğitim ve toplumsal sınıf, kişinin zevklerini belirler ve farklı sanat türlerine olan yatkınlığını geliştirir. Bu nedenle, bir sanat eseri, yalnızca kültürel yeterliliğe, yani kodlandığı koda sahip olan kişi için anlam ve ilgi taşır. Adorno, popüler kültürü, insanların edilgen tatmininin ve kapitalist sistemi devirme konusundaki isteksizliğinin nedeni olarak tanımladı. Kapitalist sistemin, özgürlük, insan potansiyelinin ve yaratıcılığının tam ifadesi, gerçek yaratıcı mutluluk gibi bireysel "gerçek" ihtiyaçları ortadan kaldırıp bunların yerine meta fetişizmi, popüler kültür ve standardizasyon gibi sahte ihtiyaçları koymak gibi sorunlar getirdiğini iddia etti. Adorno ayrıca "kullanım değeri" ve "değişim değeri"ni de ele aldı. Kullanım değeri, bir şeyin insanlara faydalı olan rastlantısal niteliklerini ifade eder. Öte yandan, değişim değeri, bir şeyin popülerliğini, kıtlığını ve fiyatını ifade eder. Örneğin, suyun kullanım değeri hayati bir içecek olduğu için çok yüksektir, ancak kıt olmadığı için değişim değeri çok düşüktür. Buna karşılık, bir elmasın kullanım değeri çok düşüktür, ancak çok kıt olduğu için değişim değeri çok yüksektir.[23]

Theodor Adorno

Bu mantığı izleyen Adorno, burjuvazinin yükselişiyle eşzamanlı olarak ortaya çıkan popüler müzik türü olan klasik müziğin gerçek sanatı temsil ettiğini ileri sürer. Klasik müzik, Mozart, Beethoven, Vivaldi, Chopin vb. gibi ölümsüz Avrupalı ​​bestecilerin büyük sanatsal yetenekleri üzerine kuruludur ve planlanmıştır. 18. ve 19. yüzyıl Avrupa'sında gelişmiş bir müzik endüstrisi olmadığından, klasik müzikte kullanım değeri (bu durumda müziğin kalitesi) her şeyden önce geliyordu. Klasik müzik, burjuva evlerinde ve konser salonlarında gelişmiş ve varlığını sürdürmüştür. Bu, Adorno için yüksek kaliteli müzik anlamına geliyordu.[24] Adorno, klasik müziğin aksine, caz müziğinin ve diğer Amerikan popüler müzik türlerinin, değişim değerinin kullanım değerine egemen olduğu endüstrileşmiş bir sanat biçimini temsil ettiğine inanıyordu. Bu, egemen sınıfların tercihlerine göre endüstri tarafından insanlara belirli zevklerin dayatılması anlamına geliyordu. Bu nedenle, caz, Adorno için endüstriyel bir müzikti ve düşük kaliteyi temsil ediyordu. Adorno, caz müziğini sevmezdi ve onu hiçbir zaman Afrikalı Amerikalıların köleliğe isyanlarının gerçek sembolü olarak görmezdi. Aksine, ona göre caz, Afrikalı Amerikalıların beyaz egemenliğine karşı yarı hüzünlü bir şikâyetinden ibaretti.[25] Adorno'nun caz üzerine yazıları en iyi ihtimalle bir bilmece olarak kalır; bazı caz tarihçilerine göre bunlar yalnızca "caz hakkında yazılmış en aptalca sayfalardan bazılarını" içerir ve genellikle daha fazla yorum yapılmadan reddedilir.[26]

Soğuk Savaş Döneminde Caz

Caz, Soğuk Savaş döneminde ABD tarafından farklı ülkelere ulaşmak ve Amerikan kültürel etkisini diğer toplumlar üzerinde genişletmek amacıyla araçsallaştırılmış ve kullanılmıştır. Örneğin, caz tarihinin en büyük isimlerinden ve Amerikan liberalizminin önde gelen savunucularından Dave Brubeck, eşi Iola Brubeck ile birlikte 1950'lerin sonu ve 1960'ların başında "The Real Ambassadors" projesini başlatmıştır.[27] The Real Ambassadors, Brubeckler ve “Satchmo” lakaplı ünlü caz sanatçısı Louis Armstrong'un herkes için eşitliğe olan ortak inançlarından ve kendi yaşamlarında ırk ayrımcılığına müsamaha göstermeyi tamamen reddetmelerinden doğmuştur. 1956'da tasarlanan "The Real Ambassadors", ilk adımlarını, 1961'de Dave, Louis ve gruplarının tüm zamanların en iyi caz vokal grubu Lambert, Hendricks ve Ross ile bir araya gelerek bir şarkı kaydetmesiyle atmıştır. Dave, Louis ve albüm kadrosu tarafından yalnızca bir kez 1962 Monterey Caz Festivali'nde seslendirilmiş ve büyük bir hit olmuştur.[28] Proje, Amerikan Sivil Haklar hareketini, müzik sektörünü, Soğuk Savaş sırasında Amerika'nın dünyadaki yerini, Tanrı'nın doğasını ve bir dizi başka temayı ele almıştır. Şarkı, Talgalla adlı kurgusal bir Afrika ülkesinde geçiyordu ve ana karakteri Armstrong ve caz elçisi olarak geçirdiği zamana dayanıyordu.[29] Bu eseri yazarken, Brubeckler, kendilerinin ve arkadaşlarının ve meslektaşlarının ABD Dışişleri Bakanlığı adına dünyanın çeşitli yerlerini turlarken edindikleri deneyimlerden yararlandılar. Brubeckler ve Armstrong (Dizzy Gillespie, Benny Goodman ve Duke Ellington gibi diğer birçok müzisyenin yanı sıra), Soğuk Savaş sırasında Dışişleri Bakanlığı'nın Amerikan kültürünü ve müziğini dünya çapında, özellikle de bağlılıkları iyi tanımlanmamış veya Sovyetler Birliği ile ittifak kurma riski altında olduğu algılanan ülkelere yayma kampanyasının bir parçasıydı. "Gerçek Elçiler", müzisyenlerin ülkeleri için gayriresmi elçiler olarak oynadıkları önemli rol hakkındaydı. Dahası, demokrasiyi renk körü bir şekilde teşvik etmek amacıyla tasarlanmış olsa da, bu benzersiz Soğuk Savaş stratejisi, istemeden de olsa Afrikalı Amerikalıların ABD ulusal kültüründeki temel rolünü gözler önüne serdi.[30]

Dave Brubeck ve Louis Armstrong’lu The Real Ambassadors (Gerçek Elçiler)

Akademisyen Tony Shaw, Hollywood’s Cold War (Hollywood'un Soğuk Savaşı) (2007)[31] adlı kitabında, Soğuk Savaş (1945-1990) sırasında ABD hükümetleri tarafından SSCB ve komünizme karşı Hollywood'un nasıl kullanıldığını analiz eder. Shaw, ardışık Amerikan hükümetlerinin, Sovyet Rusya'nın komünist ideallerine karşı ABD'ye daha fazla destek sağlamak için dünya çapında insanların kalplerini ve zihinlerini kazanmayı düşündüklerini iddia eder.[32] Bu, Amerikalı Siyaset Bilimci Joseph Nye’ın sonradan “yumuşak güç” (soft power) adını verdiği olguya denk düşer. Tesadüfi değildir ki, neşeli, kıvrak zekâlı, ince sesli ve çevik Fred Astaire, bireysel özgürlüklere ve serbest piyasa ekonomisine dayanan Amerikan liberalizminin mükemmel bir temsilcisi olduğu düşünülen caz müziğiyle birlikte dönemin önde gelen yıldızı haline gelmiştir.[33]

Fred Astaire

Bu nedenle, caz, Amerikan yumuşak gücünün ve kültürünün yayılması için de kullanılır, ancak sanata siyasetten daha fazla değer veren toplumlar tarafından memnuniyetle karşılanır; çünkü sanat insanları birleştirirken, siyaset onları birbirine düşman eder. Caz, ABD için mükemmel bir seçimdi; Çünkü Sovyet Rusya'nın planlı Marksist temelli komuta ekonomisinden farklı olarak, ekonomide serbest girişim ve serbest piyasaya benzetilebilecek doğaçlamaya (emprovizasyon) dayanıyordu.[34]

Gerçek Elçiler projesi büyük bir başarıydı

Sonuç

Sonuç olarak, caz müziği, ilk günden itibaren politik bir nitelik taşıyan, Amerika'da doğmuş ve özü itibariyle bu ülkeye özgü, ama birçok farklı ülkede de zamanla gelişmiş çok önemli bir müzik türüdür. Caz, dezavantajlı grupların, özellikle de Afrikalı Amerikanların acılarını, Fransızca bir terimle "keder”i (chagrin) temsil eder. Ayrıca, caz, Afrikalı Amerikalı kadınların ve genel olarak kadınların daha iyi bir sosyoekonomik statüye ve saygınlığa sahip olmalarına da yardımcı olmuştur. Caz müziğinin büyük başarısı, ardışık Amerikan hükümetlerini cazdan yararlanmaya ve onu Amerikan liberalizmini ifade etmenin bir yolu olarak tanıtmaya yöneltmiştir. Bu da, ABD’nin savaşlar ve silahlardan ibaret olmayan ve genelde dünyada daha çok takdir ve sempati uyandıran yumuşak yüzünü temsil eder.

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

KAYNAKÇA

DİPNOTLAR

[1] Burada, Nazi Almanyası (Hitler'in Üçüncü Reich'ı) ve Sovyet Rusya'ya (Stalin'in totaliter Rusya'sı) atıfta bulunulmaktadır, bugünün Almanya'sı veya Rusya Federasyonu'na değil.

[2] Caz hakkında en iyi 20 kitap için, bkz. http://www.udiscovermusic.com/20-great-books-about-jazz.

[3] Çiğdem Eda Angı (2013), “Müzik Kavramı ve Türkiye’de Dinlenen Bazı Müzik Türleri”, İdil Dergisi, 2 (10), s. 65.

[4] “Jazz”, Merriam-Webster Dictionary, Erişim Tarihi: 05.08.2016, Erişim Adresi: http://www.merriam-webster.com/dictionary/jazz.

[5] “Jazz”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 05.08.2016, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/Jazz.

[6] “The baseball origin of ‘jazz””, Oxford Dictionaries, Erişim Tarihi: 06.08.2016, Erişim Adresi: http://blog.oxforddictionaries.com/2015/04/jazz-baseball/.

[7] “Jazz”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 05.08.2016, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/Jazz.

[8] Ben Zimmer (2009), “‘Jazz’: A Tale of Three Cities”, Visual Thesaurus, Erişim Tarihi: 05.08.2016, Erişim Adresi: http://www.visualthesaurus.com/cm/wordroutes/jazz-a-tale-of-three-cities/.

[9] Çiğdem Eda Angı (2013), “Müzik Kavramı ve Türkiye’de Dinlenen Bazı Müzik Türleri”, İdil Dergisi, 2 (10), s. 65.

[10] A.g.e.

[11] M. Devrim Babacan (2013), “Caz Teorisi Kitaplarının Karşılaştırmalı İncelenmesi”, Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, 2 (3), Ağustos 2013, s. 234.

[12] Çiğdem Eda Angı (2013), “Müzik Kavramı ve Türkiye’de Dinlenen Bazı Müzik Türleri”, İdil Dergisi, 2 (10), s. 66.

[13] A.g.e.

[14] Leonard Bernstein tried to explain jazz during the Cold War. See; Bernstein, Leonard (1956), “What is Jazz?”, LP Spoken Word Educational, Erişim Tarihi: 18.06.2016, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=V3DnZ6rG3vI.

[15] Çiğdem Eda Angı (2013), “Müzik Kavramı ve Türkiye’de Dinlenen Bazı Müzik Türleri”, İdil Dergisi, 2 (10), s. 67.

[16] “Jazz”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 05.08.2016, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/Jazz.

[17] Caz standartlarının listesi için, bakınız; http://www.jazzstandards.com/compositions/.

[18] “Jazz”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 05.08.2016, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/Jazz.

[19] Margaret Howze (2016), “Jazz Profiles from NPR Women In Jazz, Part 1”, NPR, Erişim Tarihi: 06.08.2016, Erişim Adresi: http://www.npr.org/programs/jazzprofiles/archive/women_1.html.

[20] A.g.e.

[21] Margaret Howze (2016), “Jazz Profiles from NPR Women In Jazz, Part 1”, NPR, Erişim Tarihi: 06.08.2016, Erişim Adresi: http://www.npr.org/programs/jazzprofiles/archive/women_1.html.

[22] A.g.e.

[23] Alıntı kaynağı: Ozan Örmeci (2010), “Kültür Endüstrisi ve Theodor Adorno’nun Popüler Kültür Eleştirisi”, Ozan Örmeci Makaleler, Erişim Tarihi: 06.08.2016, Erişim Adresi: http://ydemokrat.blogspot.com.tr/2010/10/culture-industry-and-critic-of-popular.html.

[24] Ozan Örmeci (2010), “Theodor Adorno”, Ozan Örmeci Makaleler, Erişim Tarihi: 06.08.2016, Erişim Adresi: http://ydemokrat.blogspot.com.tr/2010/08/theodor-adorno.html.

[25] Haluk Güriz (2014), “Adorno ve Frankfurt Okulu”, Haluk Güriz’in Yazıhanesi, Erişim Tarihi: 18.06.2016, Erişim Adresi: https://halukguriz.wordpress.com/2014/01/08/adorno-ve-frankfurt-okulu/.

[26] J. Bradford Robinson (1994), “The Jazz Essays of Theodor Adorno: Some Thoughts on Jazz Reception in Weimar Germany”, Popular Music, 13 (1) (Ocak 1994), ss. 1-25.

[27] Bu projeye ilişkin web sitesi için; http://www.therealambassadors.com/.

[28] “The Beginning – Monterey Jazz Festival 1962”, Erişim Tarihi: 06.08.2016, Erişim Tarihi: http://www.therealambassadors.com/2.htm.

[29] “The Real Ambassadors”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 06.08.2016, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/The_Real_Ambassadors.

[30] Proje hakkında bir kitap için bakınız; Penny M. Von Eschen (2006), Satchmo Blows Up the World: Jazz Ambassadors Play the Cold War, Harvard University Press.

[31] Tony Shaw (2007), Hollywood’s Cold War, Edinburgh: Edinburgh University Press, Erişim Tarihi: 18.06.2016, Erişim Adresi: https://www.academia.edu/6975392/Hollywoods_Cold_War_PDF.

[32] A.g.e., s. 3.

[33] A.g.e., s. 29.

[34] A.g.e., s. 33.

Hiç yorum yok: