Giriş
1989 yılından beri Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da faaliyetlerini sürdüren Avrupa merkezli düşünce kuruluşu Center for the Study of Democracy (CSD), 2025 yılı Mayıs ayı içerisinde The Kremlin Playbook in Türkiye: Geoeconomics Unfolded (Kremlin'in Türkiye'deki Oyun Kitabı: Jeoekonomi Açılımı) adlı ilginç bir yayına imza atmıştır. Bu yazıda, bu yayından Batı dünyasına politika tavsiyesi niteliğindeki önemli bölümler Türkiye kamuoyunu bilgilendirmek adına özetlenecektir.
CSD Raporundan Kritik Politika Önerileri
Martin Vladimirov, Molly Rickles, Isaac Levi ve Vaibhav Raghunandan tarafından hazırlanan 54 sayfalık rapor, ilk olarak, Rusya'nın Ukrayna Savaşı nedeniyle Batılı ülkeler tarafından uygulanan kapsamlı yaptırımları aşma konusunda Türkiye'nin eşsiz konumundan istifade ettiğini ve Türkiye'nin de bu süreçte söylemsel olarak Ukrayna'yı desteklemesine karşın Rusya ile ticari ilişkilerini daha da derinleştirdiğini vurgulamaktadır. Bu durum, yazarlara göre, iki ülkenin güçlü lideri Vladimir Putin ile Recep Tayyip Erdoğan arasındaki taktik iş birliği ile sınırlı ölçekte başlamasına karşın, zaman içerisinde Ankara ile Moskova arasında yapısal ve yerleşik ekonomik uyuma dayalı bir düzenin temellerini atmıştır.
Bu stratejik ilişkinin temelinde ise enerji olup, Türkiye doğalgaz ihtiyacının yüzde 40'ını, petrol ve kömür ihtiyacının ise yüzde 70'ini Rusya'dan tedarik etmektedir. Bunun yanında, iki devlet, Türk Akımı ve Mersin-Akkuyu Nükleer Santrali gibi kritik enerji altyapı projelerine de birlikte imza atmaktadırlar. Ancak raporun yazarlarına göre, bu durum, Rusya'ya Türkiye karşısında stratejik bir avantaj sağlamaktadır. Dahası, Türkiye için ciddi bazı ekonomik kazanımlara rağmen, arz şoklarına yatkınlık, ikincil yaptırımlara maruz kalma, enerji politikasında özerklik kaybı, NATO içinde itibar zedelenmesi ve Avrupa Birliği'ne (AB) katılma ya da daha fazla Gümrük Birliği entegrasyonundan yararlanma şansının azalması gibi Ankara açısından ciddi riskler de söz konusudur. Nitekim Ankara, Rusya ile ilişkilerini koruyarak kendisini Doğu ile Batı arasında bir aracı olarak konumlandırırken, yaptırımlardan kaçınma merkezi olarak artan rolü, Batı ile Rusya arasındaki stratejik dengeleme hareketini ve ülkenin uzun vadeli istikrarını tehlikeye de atabilir.
Yazarlara göre, Rusya-Türkiye ekonomik ilişkilerinde giderek artan Moskova yanlısı asimetri karşısında, NATO ve AB'nin yaptırım ile angajmanı dengeleyen stratejik bir yanıt vermesini gerektirmektedir.
Batılı demokrasiler, bir yandan Türkiye'nin eşsiz jeopolitik konumunu kabul etmeli, bir yandan da Rusya'nın Türk ekonomisini yaptırımlardan kaçınma platformu olarak kullanmasını engelleyecek stratejik adımlar atabilmelidir. Bu bağlamda, AB ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD), hem caydırıcılık, hem de angajman temelinde koordineli ve stratejik bir yaklaşım benimsemelidirler. Katı yaptırımlarla inandırıcı teşvikleri birleştiren bu çift yönlü strateji, Türkiye'nin Batı ekonomik ve güvenlik mimarisine entegrasyon sürecini yeniden canlandırmanın en iyi yolu olmaya devam etmektedir. Bu bağlamda yazarlar tarafından önerilen en stratejik öneriler ise şöyledir:
1-) Pozitif bir ekonomik devletçilik stratejisi aracılığıyla Türkiye'ye daha yoğun angaje olunması. Bu sürecin kilit unsuru, ülkenin AB'ye katılımı için yeni bir yol oluşturulmasıdır. Enerji çeşitlendirmesi ve yeni yatırım iş birliği, şeffaflık, yaptırımların uyumlaştırılması, ve düzenleyici reformlar konusunda somut ilerlemeye bağlanmalıdır. Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması'na (CBAM) ayrıcalıklı erişim ve Türkiye'nin "yeşil dönüşüm"ü için özel finansman da dahil olmak üzere şartlı teşvikler, Türkiye'nin kamu ve özel sektörlerini desteklemek için kullanılmalıdır. Türkiye ve AB arasında ortak bir izleme ve uygulama çerçevesi, uyumun izlenmesine ve karşılıklı güvenin oluşturulmasına daha fazla yardımcı olabilir.
2-) Rusya'nın Türkiye üzerinden yaptırımları delme çabalarının zayıflatılmasına öncelik verilmesi. Bu, Rus ham petrolünü işleyen Türk tesislerinde rafine edilen petrol ve petrol ürünlerinin ithalatının yasaklanmasını ve Avrupa ve ABD pazarlarına giren yakıtların kimyasal takibi de dahil olmak üzere sıkı menşe kuralları doğrulamasının uygulanmasını gerektirmektedir.
3-) G7 petrol fiyatı üst sınırının düşürülmesi ve yaptırımların Rus tüccarların ticari faaliyetlerini kolaylaştıran Türk aracıları hedef alacak şekilde genişletilmesi.
4-) Yasadışı nakit karşılığı altın planlarına ve Rusya ile bağlantılı gölge bankacılık operasyonlarına dahil olan finansal kurumlara ve firmalara pro-aktif bir şekilde yaptırım uygulayarak Kremlin'in savaş ekonomisini ayakta tutan kritik finansal yaşam hatlarının kesilmesi.
5-) Hassas teknolojilerin Rusya'ya akışını engellemek için Türkiye'nin ihracat kontrollerini çift kullanımlı mallar ve son kullanıcı doğrulaması için kademeli olarak AB standartlarıyla uyumlu hale getirmeye yardımcı olunması ve bu bağlamda kapasite oluşturulması.
6-) Rusya bağlantılı varlıkların ve gölge gemicilik operasyonlarının izini sürmek, dondurmak ve kurtarmak için offshore yargı bölgeleriyle iş birliğini arttırarak, yasadışı finansal akışlara karşı direnç oluşturulması. Yüksek riskli yatırımları ve kara para aklama ağlarını ifşa eden Türk sivil toplum kuruluşlarına verilen desteğin arttırılması.
Sonuç
Sonuç olarak, Bulgaristan merkezli Center for the Study of Democracy-CSD'nin kısa süre önce yayımladığı The Kremlin Playbook in Türkiye: Geoeconomics Unfolded (Kremlin'in Türkiye'deki Oyun Kitabı: Jeoekonomi Açılımı) adlı stratejik rapor, Batı dünyasında Türkiye'nin yeni çok boyutlu dış politikası bağlamında Rusya ile sürdürdüğü stratejik ilişkilere dair tepkileri ve bu bağlamda geliştirilebilecek olası önlemleri özetleyen faydalı ve önemli bir yayındır. Ankara, bu politikasında sebat edecekse, Batı'nın şerrine uğramamak adına mutlaka bazı önlem mekanizmaları geliştirebilmeli ve ABD ve AB ile farklı stratejik bağlar da oluşturarak, bu konunun siyaset yapımındaki en baskın unsur haline gelmesine mani olabilmelidir. ABD Başkanı Donald Trump'ın Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın sonlandırılmasına yönelik çabalarına da Ankara en büyük desteği veren ülke olmalıdır. Zira Türkiye için asırlardır yakın komşusu olmuş Rusya ile ilişkileri tamamen koparmak gerçekçi bir stratejik olmadığı gibi, Batı dünyasının merkezi bir unsuru olarak Rusya'nın şeytanlaştırıldığı bir dönemde bu ülkeyle yakın iş birliğini koruması da bir o kadar zordur. Bu nedenle, Ukrayna'da çözüm ve barış, en çok da Türkiye'nin işine gelecek bir husustur. Dileğimiz bu gereksiz savaşın sona ermesi ve iki devletin yeniden bölgesel istikrar ve gelişime katkı sağlayacak üretken bir hale gelmesidir.
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder