7 Mayıs 2025 Çarşamba

Romanya'da Aşırı Sağ İktidara Koşuyor

 

Romanya'da geçtiğimiz yıl siyasi ve hukuki bir krize neden olan ve ertelenen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu 4 Mayıs 2025 tarihinde düzenlendi. Sonuçlar, Romanya'daki siyasi krizin sona ermediğini ve çeşitli sebeplerle halkın mevcut sisteme ve merkez partilere yönelik tepkilerini aşırı sağa verdiği destekle göstermeye devam ettiğini ortaya koymaktadır. Bu yazıda, 2025 Romanya Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk tur sonuçları incelenecek ve ikinci tur öngörüleri sunulacaktır.

Romanya'da 4 Mayıs 2025 Pazar günü düzenlenen Cumhurbaşkanlığı seçimleri ilk turunu yüzde 41 civarında (40,96) oy alan aşırı sağ eğilimli Rumen Birliği İttifakı (AUR) partisi lideri olan 1986 doğumlu George Simion önde tamamladı. 2024 parlamento seçimleri sonrasında yaşanan kriz ortamında kurulan geniş tabanlı koalisyon hükümetiyle iktidara gelen Sosyal Demokrat Parti (PSD), Ulusal Liberal Parti (PNL) ve Romanya'daki Macarların Demokratik İttifakı (UDMR/RMDSZ) partilerinin ortak adayı olan bağımsız siyasetçi Crin Antonescu yüzde 20,07 düzeyinde destekle üçüncü olup elenirken, ikinci tura kalan diğer aday yüzde 20,99 oy toplayan Bükreş Belediye Başkanı Nicuşor Dan oldu. Eski Başbakan Victor Ponta da yüzde 13,05 oyda kalarak ilk turda elenen bir diğer isim oldu. Seçime katılım düzeyi yüzde 53'ü biraz aşarken, sonuçlar, Romanya'daki siyasi krizin sona ermediğini ve ülkede halkın memnuniyetsizliğinin devam ettiğini ortaya koydu.

Nicuşor Dan

Sonuçların ardından iktidar koalisyonunun en büyük partisi durumundaki Sosyal Demokrat Partisi (PSD), ortak adayları Crin Antonescu'nun başarısızlığı nedeniyle koalisyonu bozma kararını ilan ederken, bu partiden Başbakan atanan Marcel Ciolacu da görevinden istifa ettiğini açıkladı. Bu şekilde, Romanya'daki siyasi kriz daha da derinleşme alametleri göstermeye başladı. Bu bağlamda, ikinci turu 18 Mayıs'ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yanı sıra, Avrupa Birliği (AB) üyesi şirin Balkan ülkesinde önümüzdeki günlerde yeni hükümeti belirlenmesi için de yeni bir siyasi süreç yaşanacak. 

Sonuçlar, AB üyesi ülkede son dönemde halkın artan mutsuzluğunu ortaya koyarken, ülke üzerinde etkisi büyük olan ABD'deki Donald Trump rüzgârlarının da Romanya'yı derinden etkilediğini gösteriyor. Zira ikinci tur öncesinde ağır favori aday haline gelen genç siyasetçi Simion, Rusya-Ukrayna Savaşı'nda Ukrayna'ya sağlanan askeri desteğin devam ettirilmesi ve AB üyeliği gibi konularda oldukça şüpheci yaklaşımları olan ve geçtiğimiz yıl  Anayasa Mahkemesince iptal edilen birinci tur seçimlerinde çok başarılı performans gösteren Calin Georgescu'yu anımsatan sağ popülist bir siyasetçi. Yurt dışındaki Rumen diyasporası ile de çok güçlü bağlar oluşturan ve gençliği ve karizmatikliğiyle dikkat çeken Simion, ABD Başkanı Donald Trump'a hayranlığını her fırsatta ifade eden ve AB'yi egemen ulus-devletlerin birliği şeklinde sürdürmeye niyetli bir siyasetçi. Ukrayna'ya verilen desteğin kesilmesini savunmasına karşın Romanya'nın NATO üyeliği ve ABD müttefikliği konusunda sağlam bir duruşu olan Simion, AB üyeliği nedeniyle yetenekli istihdam gücünü büyük Avrupa ülkelerine kaptıran ve ekonomisi beklendiği ölçüde gelişmeyen Romanya'da halkın sisteme yönelik öfkesini iyi yönlendirebilen genç ama çok başarılı bir popülist siyasetçi. Simion, Trump dışında İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'den de esintiler taşıyan bir tarza sahip.

Bu durum ise, kuşkusuz, AB'nin Fransa ve Almanya gibi merkez güçlerinde bazı endişelere yol açıyor. Bu nedenle, önümüzdeki günlerde gözler Romanya'nın kritik seçiminde olacak. Brüksel'in merkezi güçlerinin Nicuşor Dan'ın seçimi kazanması için bazı girişimleri olabilecekse de, Romanya üzerindeki büyük ABD etkisi, ülkenin Rusya ile ilişkiler ve Karadeniz bağlamındaki stratejik konumu ve NATO ile ilişkilerdeki önemi ve kültürel hayatta da İtalya'nın yoğun etkisi gibi sebeplerle, seçimde aşırı sağ eğilimli genç aday Simion'un zaferini beklemek daha akla yatkın bir ihtimal gibi gözüküyor. 

Kapak fotoğrafı: Euronews (George Simion-sağ tarafta)

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

6 Mayıs 2025 Salı

AB'den 'Bilim İçin Avrupa'yı Seçin' Hamlesi

 

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın izolasyonist dış politika anlayışı ve korumacı ekonomik tedbirleri nedeniyle Transatlantik ilişkilerde yarattığı güvensizlik ortamı ve Rusya Federasyonu’nun Ukrayna konusunda uyguladığı sert politikalardan vazgeçmemesi nedeniyle uluslararası siyasette daha bağımsız ve özerk bir aktöre dönüşme konusunda güçlü sinyaller vermeye başlayan Avrupa Birliği (AB), bu konuda oldukça istekli olduğunu diğer alanlarda da göstermeye devam ediyor. Nitekim bu kapsamda Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris’in ünlü üniversitesi Sorbonne’da “Bilim İçin Avrupa’yı seçin” (Choose Europe for Science) adıyla geçtiğimiz gün (5 Mayıs 2025) önemli bir ortak konferans düzenleyerek, Brüksel’in bilimsel gelişim konusundaki iddialı duruşunu gözler önüne serdiler. Bu yazıda, AB’nin bilim alanındaki bu yeni hamlesi değerlendirilecektir.


AB’nin bağımsız bir dış politik özneye dönüşmesi ve hatta kendisine özgü bir ordu kurması konusunda oldukça iddialı ve istekli bir siyasetçi olarak sivrilen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bilimsel ve teknolojik gelişim konusundaki ısrarlı duruşunu da sıklıkla göstermektedir. İlk kez Cumhurbaşkanı seçildiği 2017 yılından beri zaman zaman yaptığı konuşmalarla Avrupa ve dünya çapında ses getiren Macron, bu etkinlikte de yine etkili bir konuşma yapmış ve AB’nin bilimsel gelişim konusundaki iddialı projesini ortaya koymuştur.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Avrupa’yı dünyanın farklı yerinden gelecek bilim adamları için bir çekim merkezi haline getirmek için Brüksel’in 2025 ila 2027 yılları arasında 500 milyon euroluk yeni bir paket sunacağını açıklamasından sonra sahneye çıkan Macron, Fransızca yaptığı konuşmada, ilk olarak dünyanın en kurumsallaşmış demokrasilerinden birisi olan ABD’nin son dönemde üniversite özerkliği ve bilimsel ilerleme konusunda yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, dünyanın en köklü üniversitelerine ve güçlü bir üniversiter geleneğe sahip olan Avrupa’nın bu konuda aşama yapması gerektiğini belirtmektedir. Bilimin özgür olması gerektiğinin de altını çizen Macron, bunun için “özgür” ve “akılcı” bireyler/araştırmacılar yetiştirmeleri gerektiğini söylemektedir. Bilimsel çalışmalara dair yasaklamaların olmaması gerektiğini de ifade eden Fransa Cumhurbaşkanı, “açık” ve “özgür” üniversite kavramını savunmaktadır. Özgür üniversitenin demokrasinin devamlılığı açısından da kritik bir unsur olduğunu belirten Macron, bu sayede Avrupa ekonomilerinin rekabetçilik düzeylerinin de gelişeceğini sözlerine eklemektedir. ABD’nin geçmişte özgür üniversite modeliyle bilim ve ekonomide büyük başarı göstermesini düşüncelerine örnek olarak gösteren Macron, AB’nin stratejik özerkliği için de kilit unsurun yine bilimsel özgürlükler olduğunu düşünmektedir. Bu anlamda, Macron, özgür ve kaliteli bilimsel üretimin yapılacağı özgür üniversitelerin; a-) Avrupa demokrasilerini güçlendireceğini, b-) Ekonomik rekabette Avrupa ülkeleri ve firmalarına avantaj sağlayacağını, c-) Bu sayede AB’nin stratejik özerkliğini sağlayarak küresel siyasette etkin bir unsura dönüşebileceğini ifade etmektedir.

Konuşmasının ilerleyen bölümlerinde önemli bilim insanı Marie Curie’ye de referans veren Emmanuel Macron, bilimin ilerlemesi için ülkesi ve AB’nin uyguladığı politikaları açıklamış ve yeni açıklanan bu programla birlikte Avrupa’nın bilimsel gelişiminin daha da gelişebileceğinin sinyallerini vermiştir. Avrupa’nın geleceği konusunda planlı-programlı yaklaşımları ve özgüvenli duruşuyla Macron’un bu zor günlerde tüm Avrupa’ya umut vadeden ender siyasetçilerden birisi olarak övgüyü hak ettiği kesindir. Ancak elbette AB’nin nüfuzunun arttırılması için yakın çevresi başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde daha entegre, uyumlu ve iddialı projeler ortaya koyması şarttır. Bu bağlamda, “Bilim İçin Avrupa’yı seçin” girişimi de oldukça umut vadeden bir proje olarak dikkat çekmektedir.

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

Turkish–French Relations: History, Present and the Future Kitabı Hakkında Yayınlanan İnceleme Yazısı

 

2022 yılında İstanbul Kent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (İngilizce) Bölümü Başkanı ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü Prof. Dr. Ozan Örmeci ile Türkiye uzmanı Fransız akademisyen ve araştırmacı Dr. Aurélien Denizeau editörlüğünde hazırlanan Springer basımı Turkish–French Relations: History, Present and the Future adlı kitap hakkında Merve Özdemirkiran-Embel tarafından Modern & Contemporary France dergisinde bir inceleme yazısı yayınlandı. Yazıya bu linkten erişebilirsiniz.

Kitabı alabileceğiniz linkler için;

Amazon

Barnes & Noble

Springer

5 Mayıs 2025 Pazartesi

Interview with Professor Herbert Reginbogin: Quo Vadis America?

 

Herbert Reginbogin is a professor at the Catholic University of America, Institute for Public Policy, researching new security architecture and American Foreign Policy. For over three decades, Professor Reginbogin has been involved in transatlantic relations, teaching at Potsdam University (Germany), Boğaziçi University (Türkiye), European University of Lefke (North Cyprus), Çağ University (Türkiye), Istanbul Kent University (Türkiye), and the U.S.-based Touro Law School as well as Guest Professor at several universities and law schools throughout the U.S., Europe, and East Asia. His work extends into multidisciplinary topics related to human and energy security, religious identity, freedom, and international law. Professor Reginbogin has written several books and articles on these topics, dealing with various political, economic, financial, and social issues facing Europe, Russia, the Middle East, and East Asia. In addition, Reginbogin has worked on several high-profile litigation cases and energy security issues in the Eastern Mediterranean, the EU, and the U.S. about international maritime law, international refugee issues, the destabilization of the international world order, and kleptocracy. He sits on the advisory board of the Institute for Peace (Vienna) and was the Acting President of the Turkish Heritage Organization (Washington, DC). His books include Neutrals and Beyond the Cold (July 2022, contributed and edited with Pascal Lottaz and Heinz Gaertner), The Vatican and Permanent Neutrality (April 2022, edited with Marshall Breger), Permanent Neutrality. A Model for Peace, Security, and Justice (2020 edited with Pascal Lottaz), Notions of Neutralities (2019 edited with Pascal Lottaz), Financial Markets of Neutral Countries in World War II (2012 edited by Robert Vogler et al.), Faces of Neutrality (2009), Guerre et Neutralite, Les Neutres Face a Hitler (2008), Der Vergleich (2006), Nuremberg Trials: International Criminal Law Since 1945 (2006 edited with Christoph Safferling), and Hitler, der Westen und die Schweiz  (2001 co-authored with Walther Hofer) as well several articles in law reviews and academic journals.

International Political Academy (UPA) coordinator and Istanbul Kent University staff Prof. Ozan Örmeci conducted a Zoom talk with Professor Herbert Reginbogin on May 5, 2025, on contemporary developments in the United States political life, President Donald Trump’s recent policies, as well as the future of Turkish-American relations.

Kanada'da Liberaller, Avustralya'da Sosyal Demokratlar Seçimi Kazandılar

 

Giriş

Eski İngiliz kolonileri olan ve demokrasinin ileri aşamada tecrübe edildiği Kanada'da 28 Nisan, Avustralya'da ise 3 Mayıs tarihinde düzenlenen federal seçimlerden sürpriz sonuçlar çıkmadı. Kamuoyunun beklentilerine uygun şekilde, Kanada seçimlerini Başbakan Mark Carney ve Kanada Liberal Partisi (LPC), Avustralya seçimlerini de Başbakan Anthony Albanese ve Avustralya İşçi Partisi (ALP) kazanarak yerlerini korudular. Bu yazıda, bu iki ülkedeki demokratik seçimlerin sonuçlarını kısaca özetleyeceğim.

2025 Kanada Seçimleri

Başbakan Justin Trudeau'nun istifası ve ABD Başkanı Donald Trump'ın Kanada'ya yönelik hasmane söylemleri nedeniyle son aylarda belirsiz bir süreçten geçen Kanada'da iktidardaki Liberaller (LPC), Trudeau sonrasında merkez-merkez sol çizgideki Kanada Liberal Partisi'nin başına geçen eski Kanada Merkez Bankası Guvernörü (2008-2013) ve İngiliz Merkez Bankası Guvernörü (2013-2020) Mark Carney'nin halka güven aşılayan söylemleri sayesinde kısa sürede toparlanmış ve seçimler öncesi anketlerde favori durumuna gelmiştir. Aslında Trudeau'nun istifası ardından anketlerde Kanada Mufazakâr Partisi (CPC) karşısında oldukça geriye düşen Liberaller, Carney'nin krizler karşısındaki soğukkanlı ve vakur duruşu ve özellikle de ABD Başkanı Donald Trump'ın abartılı söylem ve uygulamalarına karşı geliştirdiği sağduyulu yaklaşımlarla Kanadalıların gururunu okşamış ve bu zor dönemde başta olması gereken kişi imajını pekiştirerek, kısa sürede partisinin oylarını hızla yükseltmiştir.

2025 Kanada federal seçim sonuçları (BBC)

Bu sayede, 28 Nisan akşamı açılan sandıklardan, Liberaller, yüzde 43,8 gibi yüksek bir oyla ve mecliste hükümeti kurmak için gereken 172 sandalyeyi neredeyse yakalayan başarılı bir sonuçla (169) çıkmayı başardılar. Pierre Poilievre liderliğindeki Muhafazakârlar ise yüzde 41,3 oyla 144 milletvekilliği kazandılar ve kazanabilecekleri bir seçimi son anlarda Carney'nin büyük başarısı ve Trump'ın kendilerine büyük zarar veren gereksiz söylemleri sayesinde kaybettiler. Bu sayede, Kanada, önümüzdeki birkaç yıl boyunca da liberal-sol unsurlarca yönetilecek. Carney'nin teknokratik yaklaşımı ise, Kanada ekonomisinin önümüzdeki dönemde de iyi yönetilmesi bağlamında önemli bir avantaj haline gelecek.

2025 Avustralya Seçimleri

Kanada seçimleri sonrasında gerçekleştirilen Avustralya federal seçimlerinde de büyük bir sürpriz yaşanmadı ve -anketlerin öngördüğü şekilde- son dönemde başarılı bir performans gösteren Başbakan Anthony Albanese ve merkez sol-sosyal demokrat çizgideki Avustralya İşçi Partisi (ALP), henüz kesinleşmeyen sonuçlara göre 86 milletvekilliği kazanarak seçimi açık farkla önde tamamladılar. Ciddi oy kaybı yaşayan Peter Dutton liderliğindeki sağ Liberal-Ulusal Koalisyon (LNP) ise, yalnızca 39 milletvekilliği ile yetinmek zorunda kalarak ağır bir yenilgi aldılar. Dutton ve partisi, Trump'a yakın politika önerileri içeren söylemleriyle bu şekilde beklenmedik ölçüde ağır bir hezimet yaşadılar. 

2025 Avustralya federal seçim sonuçları (BBC)

Bu şekilde, iktidardaki merkez solcuların konumu güçlenirken, Avustralya'da halkın son yıllarda uygulanan siyasi ve ekonomik politikalara olan desteği de tescil edilmiş oldu. Ayrıca, Kanada'ya benzer şekilde, Avustralya'da da halkın ABD Başkanı Donald Trump ve ekibinin uyguladığı korumacı ekonomik politikaları ve milliyetçi siyasi söylemlere yönelik tepkileri anlaşılmış oldu. 

Sonuç

Sonuç olarak, Kanada ve Avustralya seçim sonuçları, aslında bir bakıma ABD'deki yeni yönetim için ciddi bir uyarı kabul edilmesi gereken neticelere sahne oldu denilebilir. Zira bu seçimlerde açıkça söylenmese de, mevcut iktidarlar, bir anlamda ABD Başkanı Donald Trump'a karşı yarışmış ve bu sayede beklenmedik ölçüde başarılı olmuşlardır. Sanayileşmiş, uluslararası markaları olan ve serbest ticaretin nimetleri sayesinde gelişen bu tarz Batılı ülkelerde Trump'ın uyguladığı korumacı ekonomik politikaların halk ve elitler nezdinde destek bulmadığı bu şekilde iyice anlaşılırken, umudumuz, Amerikan yönetiminin bu sonuçlardan gerekli dersleri çıkararak, korumacı ekonomik politikaları yalnızca ağır demokrasi ve insan hakları ihlalleri gerçekleştiren ülkelere karşı kullanacakları daha makul bir politikaya yönelmesidir. Çünkü Batı'yı Batı ve ileri yapan özgürlük, demokrasi, hukuk devleti ve piyasa ekonomisi gibi temel değerlerdir...

Kapak fotoğrafı: Kanada Başbakanı Mark Carney ile Avustralya Başbakanı Anthony Albanese (CNN)

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ