11 Ekim 2013 Cuma

Avrupa'da Aşırı Sağın Önlenemez Yükselişi


Medeniyetin beşiği Avrupa, son yıllarda aşırı sağın yeniden yükselişe geçmesiyle tehlikeli sinyaller veriyor. Ekonomik krizin ve yüksek işsizlik oranlarının yarattığı tepkiler, dünyada ve özellikle Avrupa’da sosyalist solun da zayıflaması sonrasında göçmen karşıtı aşırı sağ hareketlerde ifadesini buluyor. Fransa’da yapılan son anketler, Jean-Marie Le Pen’in kızı Marine Le Pen’in lideri olduğu Front National (FN) yani Milli Cephe’nin birinci parti konumunda olduğunu gösteriyor.[1] Bu yazıda özellikle Avrupa’da yaşayan Müslüman ve Türk azınlıkları hedef aldığı gözlemlenen Avrupa aşırı sağının yükselişine örneklerle daha yakından bakmaya ve bunun nedenleri üzerine düşünmeye çalışacağım.

Dünya kamuoyu 2011 yılının Temmuz ayında Norveç’ten gelen bir haberle sarsılmıştı… Dünyada sosyal demokrat modelin en başarılı örneklerinden biri olarak bilinen Norveç’ten gelen haberler; aşırı sağcı Anders Behring Breivik adlı katilin Müslümanlara ılımlı yaklaşımıyla bilinen Norveç İşçi Partisi’nin (Arbeiderpartiet) gençlik kampına saldırı yaptığını ve 70’in üzerinde genci katlettiğini duyuruyordu. Bu olay sonrasında Avrupa’da yıllardır devam eden aşırı sağın yükselişi nihayet kamuoyunda hak ettiği ilgiyi görmeye ve konu daha ciddi şekilde ele alınmaya başlandı. Olayın hemen ardından dünya kamuoyundan gelen tepkiler üzerine resmi makamlarca Avrupa Polis Teşkilatı Europol’ün Avrupa’da aşırı sağcı hareketlerin güncel bir haritasını oluşturacağı açıklandı.[2] Avrupalı birçok siyasetçi olayı kınayarak, aşırı sağ ile mücadele edecekleri konusunda açıklamalar yaptılar. Ancak geçen 2 yılı aşkın sürede Avrupa’da aşırı sağ ve İslamofobinin azalmadığı gibi yükseldiğini görmek mümkün. Somut örneklerle bu duruma daha yakından bakalım…

Avrupa'nın aşırı sağ haritası


Avrupa’da aşırı sağın yükselişinin ilk belirtisi, Avusturya’da 1999 yılında Jörg Haider liderliğindeki FPÖ – Özgürlükçüler Partisi’nin yüzde 26 oy alması olmuştur.[3] 2002 yılında Fransa’da Jean-Marie Le Pen’in ilk kez yüzde 16’ları bulması tehlikenin Avusturya’ya özgü olmadığını ispatlıyordu. Bulgaristan’da Türk azınlık karşıtı ve anti-semitist ATAKA’nın, İsviçre’de İsviçre Halk Partisi – SVP’nin (oy oranı yüzde 26’ları bulmuştur), Danimarka’da Danimarka Halk Partisi’nin (Dansk Folkeparti, oy oranı yüzde 12’leri aşmıştır), Norveç’te İlerici Parti’nin (Fremskrittspartiet, oy oranı yüzde 23’lere yaklaşmıştır), Macaristan’da faşist Jobbik’in, Hollanda’da liderleri Geert Wilders’le tanınan Özgürlük Partisi - PVV’nin (oy oranı yüzde 15’leri aşmıştır) yükselişleri ve zaman zaman hükümet ortağı olmaları kötü gidişatın vahametini gözler önüne seriyordu.[4] Ancak durumun korkutucu boyutlara ulaştığının son ispatları Almanya’da yaşanan tüyler ürpertici “Dönerci Cinayetleri”[5] ve Yunanistan’da zaman zaman şiddet olaylarına da karışan Altın Şafak Partisi – Hrisi Avgi’nin seçimlerde oylarını arttırması ve yüzde 7’leri bulması oldu.[6] Aslına bakılırsa Avrupalı sağcı liderler dahi liberal kanatlarının zayıfladığını ve aşırı sağın yükselişini önlemekteki başarısızlıklarını itiraf ediyorlar. İlk olarak Almanya Şansölyesi Angela Merkel'in 2010 Ekim’inde itiraf ettiği bu gerçeği, daha sonrasında Şubat 2011’de İngiltere Başbakanı David Cameron ve önceki Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de ifade etmiş ve Avrupa’da çok kültürlülüğün sonunun geldiğini söylemişlerdir.[7]

Aşırı sağın Avrupa’da yükseliş nedenlerine baktığımızda ise şu gerçeklerle karşılaşıyoruz[8];
1-) Ekonomik kriz: 2008 yılından beri yaşanan ekonomik krizin Avrupa’da sürmesi ve işsizlik oranlarının (özellikle genç işsizliği) birçok Avrupa ülkesinde alışılmadık yüksek seviyelere yükselmesi aşırı sağ yükselişin en önemli nedeni olarak gözüküyor.

Avrupa ülkelerinde işsizlik oranları

2-) İslamofobi: Avrupa’da aşırı sağın yükselişinin en önemli nedenlerinden birisi İslam dini ve Müslümanlara yönelik korku ve tepkiler olarak gözüküyor. 11 Eylül (9/11) felaketi sonrasında tüm dünyada Müslümanlara yönelik tepkilerin arttığını zaten biliyoruz. Ancak Avrupa özelinde bu durum daha vahim bir hal alıyor. Zira maalesef Avrupa’da yaşayan ve daha çok ucuz işgücü olarak tercih edilen Müslümanlar sisteme entegre olmakta bugüne kadar başarılı olamadılar. Bunda Avrupalı siyasetçilerin hatalarının olduğu tartışma götürmeyen bir gerçek. Ancak Müslüman toplulukların da 21. yüzyıl dünyasında hala feodal bazı değerleri savunmaları ve demokratik topluma adapte olmakta çekinmeleri onları önyargılı Avrupalıların gözünde daha da sevimsiz hale getiriyor. Elbette bu durumun giderilmesi konusunda Türkiye gibi Müslüman nüfusu yoğun laik bir ülkenin Avrupa Birliği’ne girmesi ve Avrupalı Müslümanların sisteme entegrasyonu konusunda lider rolü üstlenmesi gerekiyor. 200 yıllık modernleşme ve 80 yıllık laiklik tecrübesiyle Türkiye belki de dünyada bu rolü üstlenebilecek tek aktör.
3-) Irkçılık: Avrupa’da temelleri atılmış ırkçılık, İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’yı sürüklediği felakete rağmen maalesef bugün hala Avrupa’nın bazı kesimlerinde etkinliğini sürdürüyor. Avrupa’da ırkçı yeraltı örgütlenmelerine yönelik etkin politikaların geliştirilememesi ve aşırı sağ siyasal partilerin siyasal alanda yer almalarına izin verilmesi kuşkusuz bu noktada en önemli sorunu teşkil etmekte.
4-) Solun zayıflaması: Avrupa’da aşırı sağın yükselişinin en önemli nedenlerinden birisi de, Sovyetler Birliği’nin çökmesi sonrasında dünya çapında büyük oranda itibarı düşen sosyalist sol ve sol düşüncenin zayıflaması ve bunun Avrupa’daki hümanist değerlerin de aşınmasına yol açmasıdır. Maalesef geçmişte sosyalist solun tüm dışlanmış aktörleri kendi içerisine entegre ederek başardığı bu hümanist yaklaşım, bugün Avrupa’daki sosyal demokrat ve liberal partiler tarafından yeterince başarılı ölçüde sahiplenilemiyor.
5-) Türkiye’deki eksen kayması: Avrupa’daki aşırı sağın yükselişinde pek dile getirilmeyen bir husus ise, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının ikinci döneminin sonlarından başlayarak Orta Doğu liderliği rolüne soyunan ve Yeni Osmanlıcılık tartışmalarına neden olan Türkiye’nin “eksen kayması” olarak değerlendirilen dış politik dönüşümüdür. İslam dünyası ile Avrupa arasında her zaman bir iletişim kanalı ve denge unsuru olan Türkiye’nin bu hızlı dönüşümü, elbette Avrupa’daki dengeleri de değiştirmiş ve orada da aşırı sağa gidişi hızlandırmıştır. Bu nedenle eski dengelere dönmek için Türkiye’deki hükümetin liberal reformist çizgisine dönmesi ve AB üyeliğini yeniden dış politika ajandasının ilk sırasına koyması gerekmektedir.

Dünyaya bugüne kadar ırkçılık, faşizm ve emperyalizm gibi kötü değerler dışında insan hakları, demokrasi, özgürlük-eşitlik-kardeşlik gibi çok faydalı değerler de kazandıran Avrupa’nın bir an önce yakalandığı hastalıktan kurtulması ve demokrasisini güçlendirmesi dileğiyle…

Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ



[1] “IFOP kamuoyu araştırmaları kuruluşu tarafından haftalık Le Nouvel Observateur dergisi için Mayıs 2014’te yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri perspektifinde gerçekleştirilen yoklamada, Marine Le Pen liderliğindeki FN’nin seçimlerde yüzde 24 oyla birinci sırada geleceği sonucu ortaya çıktı. Yoklamada, şu an ana muhalefette olan klasik sağ eğilimli Halk Hareketi İçin Birlik (UMP) partisi yüzde 22 oy oranı ile ikinci, iktidardaki Sosyalist Parti (PS) ise yüzde 19 oyla üçüncü sırada görünüyor. 2009 yılında yapılan son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 15 oy elde ederek sansasyon yaratan Yeşiller Partisi için bugün oy vereceğini söyleyen seçmen oranı ise yüzde 6’yı geçmiyor”. “Fransız milliyetçiler siyaseti karıştırdı”, Ntvmsnbc, Erişim Tarihi: 11.10.2013, Erişim Adresi: http://www.ntvmsnbc.com/id/25471745/.
[2] “Avrupa’da aşırı sağ alarmı”, Deutsche Welle Türkçe, Erişim Tarihi: 11.10.2013, Erişim Adresi: http://www.dw.de/avrupada-a%C5%9F%C4%B1r%C4%B1-sa%C4%9F-alarm%C4%B1/a-15270816-1.
[3] James Mayfield (2013), “Explaining the Rapid Rise of the Xenophobic Right in Contemporary Europe”, Erişim Tarihi: 11.10.2013, Erişim Adresi: http://geocurrents.info/cultural-geography/the-rapid-rise-of-the-xenophobic-right-in-contemporary-europe#ixzz2hR55pEyn.
[4] “Ekonomik kriz Avrupa'da aşırı sağın yükselişini hızlandırıyor”, T24, Erişim Tarihi: 11.10.2013, Erişim Adresi: http://t24.com.tr/haber/ekonomik-kriz-avrupada-asiri-sagin-yukselisini-hizlandiriyor/203243.
[5] Murat Çiçek (2012), “Avrupa’daki Sorunlar: Almanya’da Uyanan Dev”, Erişim Tarihi: 11.10.2013, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/avrupadaki-sorunlar-almanyada-uyanan-dev/.
[6] George Iordanou (2013), “Golden Dawn is growing – Europe must help curb the rise of the far right”, The Guardian, Erişim Tarihi: 11.10.2013, Erişim Adresi: http://www.theguardian.com/commentisfree/2013/sep/19/golden-dawn-europe-greek-cypriot.
[7]Nicolas Sarkozy joins David Cameron and Angela Merkel view that multiculturalism has failed”, Daily Mail, Erişim Tarihi: 11.10.2013, Erişim Adresi: http://www.dailymail.co.uk/news/article-1355961/Nicolas-Sarkozy-joins-David-Cameron-Angela-Merkel-view-multiculturalism-failed.html#ixzz2hR1I5XuI.
[8] Kapsamlı bir analiz için; Zeynep Songülen İnanç & Selvet Çetin (2011), “Avrupa’nın Kendine Dönen Silahı: Dışlayıcılık ve Ayrımcılık”, SDE Analiz, Erişim Tarihi: 11.10.2013, Erişim Adresi: http://www.sde.org.tr/userfiles/file/AVRUPANIN%20KENDINE%20DONEN%20SILAHI.pdf

Hiç yorum yok: