Dünyanın mimarisi ve atmosferiyle belki de en güzel ancak aynı zamanda en pis ve karmaşık metropollerinden olan Mısır başkenti Kahire; 11 milyonu geçen nüfusu ve ülke için arz ettiği önem nedeniyle adeta Mısır’ın İstanbul’udur. Enteresan bir şekilde şehrin mimari değişiklikleri ve zaman içerisinde hakim olan farklı sosyal kentleşme politikaları Mısır’ın siyasal tarihine de ışık tutar niteliktedir. Dona J. Stewart’ın kaleme aldığı “Changing Cahiro: The Political Economy of Urban Form” makalesine göre Kahire mimarisini dört dönemde inceleyebiliriz.
Kahire’nin büyük değişim yaşadığı birinci periyod 969-1798 yılları arasında yaşanmış İslami dönemdir. Kahire, ya da Arapçasıyla “al Qahira”, zafer kazanan, fatih anlamına gelen bir kelimedir. Kahire şehri 969 yılında Fatimiler tarafından inşa edilmeye başlanmıştır. Bu döneme kadar büyük bir önemi bulunmayan ve dağınık yerleşim birimlerinden oluşan Kahire, Fatimi hanedanının şehri askeri, siyasi ve dini başkent yapma hevesleri sayesinde kısa sürede önem kazanmış ve nüfusu artmaya başlamıştır. Bu dönemde İslam mimarisinin ürünü olan bir çok önemli cami ve yapı inşa edilmiş ve bir kısmı günümüze dek korunmuştur. Meşhur El Ezher Camisi mesela Fatimiler dönemine ait önemli bir yapıdır. Ayrıca bu dönemde Mısır’ın ve özellikle Kahire’nin ticaret yolları üzerinde kurulu gelişmekte olan bir şehir olarak hızla zenginleştiğini söyleyebiliriz. Ancak Kahire’nin esas atılımını Selahaddin Eyyübi ve Eyyübiler döneminde gerçekleştirmiştir. Eyyübiler döneminde Kahire, klasik bir Arap şehri havasına bürünmüş ve hızla gelişmiştir. Avrupa, Asya ve kuzey Afrika yörüngesinde gelişen ticaret nedeniyle Kahire’de büyük hanlar, kervansaraylar (wikalas) yapılmış ve şehir bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Selahaddin Eyyübi şehrin surlarını genişletmiş, şehir göç almaya başlamış ve tüm bu gelişmeler neticesinde Kahire nüfusu yarım milyona ulaşmıştır. Yeni limanların açılması da Kahire’nin bir ticaret merkezine dönüşmesinde etkili olmuştur. Eyyübiler sonrası kontrolü ele alan Memlükler döneminde Kahire istikrarlı yükselişini devam ettirmiştir. 1517 yılında Ridaniye Savaşı ile Osmanlı hakimiyetine giren Mısır ve Kahire, Osmanlılar’ın Kahire’yi bir imparatorluk metropolünden ziyade bölgesel olarak önemli bir şehir olarak kabul etmeleri neticesinde Osmanlı döneminde şehrin ilerleyişi durmuştur. Ayrıca aynı dönemde batı dünyasında gelişen deniz ticareti ve merkantilizm neticesinde eski ticaret yollarının önemini kaybettiğini ve Amerika kıtasının Orta Doğu’dan daha büyük önem kazandığını görüyoruz. Kahire’nin bu düşüş süreci 1798 Napolyon Seferi ile son bulacak ve emperyal dönem başlayacaktır.
1798-1952 arasındaki periyod Mısır’da emperyal dönem olarak adlandırılabilir. Fransız işgali yalnızca üç sene sürmüş olmasına karşın, bıraktığı izler ve yaptığı etkiler nedeniyle 1950’lere kadar sürecek yeni bir dönem başlatmıştır. Bu dönemde Mısır ve özellikle Kahire Batı medeniyetiyle temas etmiş ve gördüklerinden fazlasıyla etkilenmiştir. Osmanlı’nın zayıflamasına ve Mısır valilerinin bağımsız olarak güçlenmelerine paralel olarak, Mısır idarecileri kendilerine Batı dünyasını örnek almaya başlamış ve Osmanlı etkisi zayıflamıştır. Osmanlı’da yarım asır sonra başlayacak Tanzimat dönemiyle bu etki tüm imparatorlukta daha da güçlenecektir. Kavalalı Mehmet Ali Paşa (1805-1848) döneminde modern Avrupa mimarisi Kahire’de etkilerini göstermeye başlamış ve İslam mimarisiyle birlikte değişik bir sentez havası şehre hakim olmuştur. Bu Batıcı dönüşüm etkilerini şiddetlendirerek Said Paşa (1854-1863) ve İsmail Paşa (1863-1879) dönemlerinde de devam etmiş ve Kahire bir Avrupa şehri yapılmaya çalışılmıştır. İsmail Paşa’nın şu sözü o dönemin hakim mimari anlayışına neden olan mantaliteyi anlamak için önemlidir: “Ülkem artık Afrika’da değil, Avrupa’dadır”. Ancak emperyal dönemin etkileri yalnızca mimaride olmamış, doğal olarak Mısır’ın Batı ülkelerine ekonomik bağımlılığı hızla artmıştır. Batı’ya borçlanarak sanayileşme ve modernleşme yolunu seçen Mısır hanedanı neticesinde, Batı tarzı eğitim almış yeni genç bir kuşak oluşmuş ve baskıcı yönetime karşı ayaklanan bu nesil Orabi İsyanı sonrası önce monarşinin yetkilerini kısıtlamış ancak daha sonra İngiliz askeri yönetiminin kontrolü ele almasına karşı çıkamamıştır. İngiliz hegemonyası döneminde Mısır ve Kahire hızla endüstrileşmeye başlamış ve bu sayede köyden kente göç artmıştır. 1920’li yıllarda Mısır nüfusu 1 milyonu bulmuş ve hızla artmaya devam etmektedir. İsmail Paşa‘nın hanedan sarayı olarak yaptırdığı şimdi Marriot Oteli olarak bilinen görkemli yapı, bu dönemin bir ürünüdür. Mısır tarihine ve Kahire yaşamına etki eden çok önemli bir diğer dönem 1952 darbesi sonrası başlayacak olan Arap sosyalizmi periyodudur.
Cemal Abdül Nasır ve ordu ileri gelenlerinin 1952 yılında yaptıkları darbe ile İngiltere kuklası monarşiyi devirmeleri neticesinde Mısır’da kısa sürecek ancak çok önemli etkiler bırakacak olan Arap sosyalizmi dönemi başlamıştır. Siyasal alandaki gelişmelere paralel olarak Sovyetler Birliği ile yakınlaşan ve sosyal politikalara önem veren Cemal Abdül Nasır, Kahire’yi halka açık geniş parklar, sosyal tesisler ve çok katlı yapılarla süslemiştir. Endüstrileşme hamlesine ek olarak, Süveyş Kanalı millileştirilmiş ve Batılı devletlere karşı şüpheyle yaklaşılmıştır. Mısır’ın adeta silkindiği bu dönemde Sovyet minimalist mimarisi şehirde etkisini göstermiş ve gösterişsiz ancak işlevselliği yüksek büyük toplu konutlar inşa edilmiştir. Sosyal devlet anlayışına uygun olarak devlet sağlık, barınma, eğitim, kültür ve sosyal tesisler konusunda büyük bir sorumluluk yüklenmiş ve bunun neticesinde büyük bir kamu sektörü emekçisi grubu ortaya çıkmıştır. Kahire dışarısında halen etkili olan toprak sahiplerinin toprakları da toprak reformu ile kamulaştırılıp halka dağıtılmaya çalışılmış ancak küçük bir başarı elde edilebilmiştir. Bu dönemde Midan Tahrir gibi bir çok önemli devlet binası Sovyet mimarisine uygun şekilde yapılmıştır. Bu sayede klasik İslam ve Avrupa mimarisinin yanı sıra Sovyet sosyalist mimarisi de Kahire’ye girmiş ve şehir karmaşık bir bütün olmayı sürdürmüştür. Nasır sonrası başlayan Enver Sedat döneminde ise intifah politikalarıyla beraber Mısır Arap sosyalizmi etkisinden kurtulmuş ve ülkede kapitalist dönem başlamıştır.
Enver Sedat‘la beraber kapitalist dönemin başlamasına paralel olarak mimaride de Amerika ve kapitalist dünya etkisi hissedilir olmuştur. Kahire ve Mısır hızla dünya ekonomisine entegre olmuş ve Kahire sokakları Mc Donalds‘lar, Pizza Hut’lar ile çevrilmeye başlamıştır. Dünya Ticaret Merkezi benzeri büyük ticari yapılar şehrin zaten karmaşık olan mimari yapısını daha da karıştırmıştır. Kahire’nin mimari değişimi ülkenin siyasal hayatının, tarihinin bir aynası olarak halen etkilerini sergilemektedir. Şehirde bu dört farklı döneme ait birbirinden güzel yapıları görmek mümkündür. Ancak şehrin temel problemi bu farklı dönemlere ve mimari ekollere ait yapıların anlamlı bir bütün oluşturamamasıdır. Buna ek olarak liberalleşen devlet sonucu kamu sektörünün yeterince verimli çalışamaması ve küçülmesi neticesinde kirlilik, sosyal hizmetlerin aksaması, gelir dağılımı adaletsizliği ve işsizlik (yüzde 10’un üzerinde ciddi bir işsizlik oranı var Mısır’da) nedeniyle etkileri güçlenerek hissedilen gecekondulaşma ve yaygın suç işlenme oranı Hüsnü Mübarek döneminde Kahire’ye damgasını vuran olaylardandır. Medeniyetlerin buluştuğu bu capcanlı ama sorunlu şehri yalnızca kitaplardan okumamalı, gözlerimizle görmeli, hissetmeliyiz...
Ozan Örmeci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder