Dünyada ve ülkemizde emek mücadelesinin zayıflaması sonucunda Türkiye’de yaygın bir uygulama haline gelen taşeronlaştırma, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kısa bir süre önce başlattığı uygulama nedeniyle belki de bundan sonra daha fazla konuşulmaya ve tartışılmaya başlayacak.
Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde yeniden 1970’lerdeki sosyal demokrat çizgisine yönelmeye başlayan ve farklı toplumsal kesimlere olumlu mesajlar vererek heyecan yaratan yeni CHP; siyasal söylemlerinin yanında bugüne kadar ideolojisinin merkezine Türkiye’deki ekonomik sıkıntıları, yolsuzlukları ve uygulanan neo-liberal ekonomik politikaların sonucu olarak oluşan yoksulluğu koymaktaydı. Bu doğrultuda partinin ortaya koyduğu aile sigortası projesi somut bir hedef olarak dikkat çekmekteydi. Ancak CHP’ye yöneltilen eleştirilerin başında söylem düzeyindeki bu değişime rağmen kendi belediyelerinde taşeronlaştırmaya engel olmaması ve başta Buca Belediyesi olmak üzere birçok yerde işçilerin hak mücadelelerine yeterince sahip çıkmaması gelmekteydi. Fakat İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun yaptığı son uygulamayla CHP artık gerçekten sosyal demokratlığının söylem düzeyinde kalmayıp, eyleme dönüşebileceğinin sinyallerini vermiştir denilebilir.
Belki de bir “sessiz devrim” olarak değerlendirilmesi gereken gelişme kısaca şu şekilde özetlenebilir. Taşeronlaşmanın sosyal belediyecilikle bağdaşmadığını ve çağdışı olduğunu düşünen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, 2 Ocak itibariyle belediyedeki kamu çalışanları için toplu sözleşme yapmak üzere görüşmelere başlamıştır. Kocaoğlu işçilerin iş güvencesi olmadan ve birçoğunun kıdem tazminatı almaya hak kazanamadan çalıştırıldıkları taşeron sistemine itirazları olduğunu sürekli dile getirdiklerini belirterek, bugüne kadar İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu yolla 2010’un son iki ayında 2000’in üzerinde işçiyi taşeron şirketlerden belediye bünyesindeki şirketlere geçirdiğini açıklamıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi bunu ihalelere kendi şirketleriyle girerek ve taşeron şirketleri teknik olarak iş yapamaz hale getirerek başarmakta ve emekçiler açısından umut verici bir uygulamaya imza atmaktadır. Elbette Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu noktaya gelmesinde 2008’den bu yana Büyükşehir Belediyesi’nden ihale alan belediye bünyesi dışındaki taşeron şirketlerde çalışan Park ve Bahçe işçilerinin yaptığı eylemlerin ve Kent AŞ işçileri direnişinin önemli bir payı olduğu vurgulanmalıdır. Bu uygulama ile daha önce asgari ücretle taşeron şirketlerde çalışan ve bir yıl doldurmadan işten çıkarılıp kıdem tazminatı verilmeyen işçiler, Büyükşehir Belediyesi’nin kendi şirketlerine geçtiğinde kıdem tazminatı hakkına sahip oluyor. Bu sistemde Büyükşehir Belediyesi taşeron şirkete verdiği kâr payını işçilere veriyor ve böylelikle taşeronda 600-700 lira ücret alan işçiler belediyenin şirketlerinde 900-1500 lira arasında ücret alabiliyorlar. Büyükşehir Belediyesi’nde çalışmaya başlayan işçilerin eskisine göre sendikalaşmaları da daha kolay hale geliyor.
Sosyal demokrat teori ile pratiği birleştiren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu kutluyor ve benzeri uygulamaların tüm belediyelerimizde yaygınlaşmasını diliyorum.
Ozan Örmeci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder