Giriş
Parlamenter sistemle yönetilen federal ve demokratik bir Cumhuriyet olan Almanya'da, Alman Federal Meclisi-Bundestag'ın 630 üyesi ve yeni hükümeti belirlemek için yapılan seçimler bugün (23 Şubat 2025 Pazar) gerçekleştirildi. CDU lideri Angela Merkel'in siyasete vedasının ardından 2021 federal seçimleri neticesinde kurulan SPD-Yeşiller-FDP "trafik lambası" koalisyon hükümetinin dağılması nedeniyle normalden birkaç ay önce gerçekleştirilen seçim, bu şekilde İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya'da yapılan dördüncü erken genel seçim oldu. Önceki erken seçimler ise 1972, 1983 ve 2005 yıllarında yapılmıştı.
Seçim öncesinde Almanya'daki en önemli siyasi gündem konuları ekonomik durgunluk, Rusya-Ukrayna Savaşı, Suriye ve Ukrayna krizlerine bağlı olarak son yıllarda gelişen göç sorunu, Almanya'da seçim öncesinde peşi sıra yaşanan terör olayları, aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin anketlerdeki yükselen performansının yarattığı endişeler ve ABD'li bazı devlet adamlarının (Başkan Donald Trump, Başkan Yardımcısı J.D. Vance ve Verimlilik Bakanı Elon Musk) AfD partisini destekleyen açıklamaları olurken, seçim sonuçları da bu gelişmelerin etkisini kısmen hissettirdiği bir siyasi tabloya neden oldu. Bu yazıda, 2025 Almanya federal seçimlerini değerlendireceğim.
Almanya İçin Yeni Bir Dönem
Toplam 83,3 milyonluk Almanya'da yaklaşık 59,2 milyon seçmenin oy verme hakkının olduğu seçim sürecinde 4.506 değişik aday milletvekili olmak için yarışırken, bu adayların 1.422'si, yani yaklaşık yüzde 32'si kadın adaylardan oluştu. Bu şekilde, Almanya, aşırıcı partilerin artan gücüne rağmen, cinsiyet eşitliğine dayalı demokratik yönetim birikimini koruduğunu gösterdi.
Seçim öncesindeki son anketler, Şansölye Merkel'e kıyasla göç konusunda çok daha sert duruşu olan yeni lideri Friedrich Merz ile birlikte CDU/CSU'nun ilk sırayı alacağını ve çok büyük ihtimalle bir tür koalisyon formülü ile iktidarını kuracağını, Alice Weidel liderliğindeki aşırı sağcı AfD'nin ise büyük bir çıkış yaparak ikinci sıraya yükseleceğini gösteriyordu. Aynı anketler, Başbakan Olaf Scholz ve partisi SPD'nin ise ciddi oy kaybına uğrayarak üçüncü sıraya gerilemesini öngörüyordu. Anketler, Robert Habeck liderliğindeki Yeşiller Partisi'nde de kısmi gerileme yaşanmasını öngörürken, Christian Lindner liderliğindeki liberal FDP-Hür Demokratlar ve aşırı sol Die Linke (Sol Parti) gibi görece küçük partilerin ise yüzde 5 barajının altında kalabileceğini düşündürüyordu. Son olarak, anketlere göre yeni kurulan BSW-Sahra Wagenknecht Birliği de barajı aşarak parlamentoya girecek yeni bir (sol) parti oluyordu.
Sandık çıkış anketlerine göre ilk sonuçlar
Akşam saatlerinde sandıkların kapanması ve sandık çıkış anketlerinin gelmeye başlamasıyla birlikte Almanya'daki seçim heyecanı arttı. DW'nin sandık çıkış anketlerine dayandırdığı henüz kesinleşmeyen sonuçlara göre, seçime katılım oranı yüzde 84'ü aşarken, anketlerin de öngördüğü şekilde, seçimi Friedrich Merz'in lideri olduğu CDU/CSU Hıristiyan Birlik ittifakı yüzde 29 oyla kazanmayı başardı. İkinci sırayı aşırı sağ eğilimli AfD yüzde 19,5 civarında oyla alıp oylarını bir önceki seçime göre ikiye katlarken, Başbakan Scholz'un partisi SPD yüzde 16 oyla ancak üçüncü olabildi. Yüzde 5'lik seçim barajını aşması beklenen diğer partilerden Yeşiller yüzde 13,5 oyla dördüncü ve bu seçimde beklenmedik ciddi bir çıkış yapan Sol Parti de yüzde 8,5 oyla beşinci oldular. Liberal FDP (yüzde 4,9) ve sol çizgideki BSW-Sahra Wagenknecht Birliği (yüzde 4,7) ise yüzde 5'lik seçim barajının hemen altında yüzde 4 küsur oylarla yarışa devam ediyorlar. İki partinin barajı aşması durumunda milletvekili sayılarında ciddi değişiklikler yaşanabilir.
Partilerin beklenen milletvekili sayıları
Koalisyon Formülleri
Seçim sonuçlarının belli olmaya başlamasının ardından gözler hemen koalisyon formüllerine çevrilmeye başladı. CNN'in güncel bir haberinde özetlendiği şekilde, yeni hükümetin oluşması için 5 farklı koalisyon ihtimali bulunuyor. İlk ve en güçlü ihtimal, Merkel döneminin vazgeçilmezi olan CDU/CSU ile SPD arasında kurulan "büyük koalisyon". İkinci ihtimal, CDU/CSU'nun SPD ve Yeşiller Partisi ile birlikte oluşturduğu "Kenya" formülü. FDP'nin barajı geçmesi durumunda CDU/CSU'nun Yeşiller ve FDP ile "Jamaika" koalisyonunu oluşturması ihtimali de var. CDU/CSU'nun SPD ve FDP ile koalisyonu kurduğu "Almanya" koalisyonu ve beşinci seçenek olan SPD'nin Yeşiller ve FDP ile koalisyonu kurduğu "trafik lambası" formülü ise pek de gerçekçi ihtimaller değil. Zira seçimden birinci çıkan CDU/CSU'nun yer almadığı bir hükümetin meşruiyeti düşük kalacaktır. Ayrıca ilk sonuçlara göre FDP'nin barajı aşamaması da ciddi bir ihtimal.
Koalisyon formülleri
Bu bağlamda, CDU lideri Friedrich Merz'in daha önce AfD ile koalisyona girmeyi düşünmediğini söylediğini de hesaba kattığımızda, seçim sonrasında "büyük koalisyon" veya "Kenya" formüllerinden birinin gerçekleşmesini beklemek yerinde olacaktır. AfD'nin istikrarlı yükselişini durdurmak adına iki büyük veya üç büyük partinin bir araya geleceği bu koalisyon seçenekleri, ülkedeki ekonomik durgunluğa çözüm bulabilirse, Almanya için parlak günler yeniden başlayabilir. Aksi takdirde ise, sistem karşıtı parti hüviyetiyle kriz zamanında hızla yükselen popülist sağcı AfD'nin sonraki seçimi kazanması bile ihtimaller arasına girebilir. Bu nedenle, Alman halkı ve kanaat önderlerinin çok dikkatli olmaları gereken kritik bir süreçten geçtiğimizi belirtmeliyim. Zira AfD her ne kadar 1930'ların Nazi Partisi gibi yayılmacı-savaşçı ve alenen ırkçı-ayrımcı politikalar uygulamayı vaat etmese de, parti ve partinin önde gelen isimlerinin ırkçılığa ve ayrımcılığa kapı aralayan, özellikle göçmenleri ve azınlıkları hedef alan ve AB projesine şüpheyle yaklaşan aşırı sağcı ve popülist yaklaşımları, gelecek adına toplumda yeni nefret tohumlarının ekilmesine ve Almanya ve Avrupa Birliği'nin orta ve uzun vadede çökmesine yol açabilir. Bu nedenle, Almanya'nın seçimi, aslında Avrupa'nın ve Almanya'daki Türklerin de kaderini etkileyecek kritik bir süreç olacak.
Sonuç
Sonuç olarak, 2025 Almanya federal seçimleri büyük bir aksaklık olmadan tamamlanırken, seçim sonuçları ülkenin yaşadığı ekonomik durgunluk ve Rusya-Ukrayna Savaşı'na bağlı olarak gelişen jeopolitik sorunların toplumsal tepkilere neden olduğunu ispatladı. Bu sonuçların ardından, Friedrich Merz'in Başbakanlığında "büyük koalisyon" veya "Kenya koalisyonu" formüllerinden birinin hayata geçirilmesi gerçekçi ihtimaller olarak duruyor. Ancak şurası kesin ki, Türkiye'ye senelerdir küstahça yaklaşan ve Ankara'nın AB üyeliği konusunda sürekli engeller çıkaran Avrupa ülkeleri ve ABD, kendileri giderek demokrasiden uzaklaşan ve aşırı sağcılara teslim olan bir hale gelmiş durumdalar. Öyle ki, şu an Almanya'daki her 5 seçmenden biri, ülkenin Nazi geçmişinin yarattığı sorunlara rağmen aşırı sağ eğilimli bir partiye oy verebiliyor. Bu da, açıkçası, AB'nin ve genel olarak Batı'nın geleceklerinin pek de parlak olmayabileceğini düşündürüyor...
Kapak fotoğrafı: The Economist
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder