6 Ocak 2020 Pazartesi

Birleşik Krallık-Çin İlişkileri


Giriş
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden ikisi olan Birleşik Krallık ve Çin Halk Cumhuriyeti, dünya siyasetinin en önemli aktörlerinden ve uluslararası sistemin merkez ülkelerinden kabul edilmektedirler. Yakın geçmişin (1945 öncesi dönem) süpergücü olan Birleşik Krallık, günümüzde de dünyanın en büyük ekonomilerinden ve en önemli diplomatik ekollerinden birisiyken, Çin Halk Cumhuriyeti de son birkaç on yılda özellikle ekonomik alanda hızla yükselen yeni bir süpergüç adayıdır. Bu yazıda, Birleşik Krallık-Çin ilişkileri incelenecektir. Bunun için, öncelikle, ilişkilerin tarihsel arka planı masaya yatırılacaktır. Sonraki bölümde, modern dönemde (genel olarak 20. yüzyılda) ilişkilerin seyrinin nasıl olduğu araştırılacaktır. Bir sonraki bölümde ise, güncel gelişmelerle birlikte, Birleşik Krallık-Çin ilişkilerinin mevcut siyasi ve ekonomik dengeler ve uluslararası gelişmeler ışığında hâlihazırdaki durumu ve gelecekte nasıl olabileceği değerlendirilecektir. Araştırma, “Sonuç” bölümüyle sona erecektir.

Tarihsel Arka Plan
Çin-Birleşik Krallık tarihsel ilişkilerine dair ilk bilgi, Uygur asıllı Nasturi bir din adamı ve diplomat olan Rabban Bar Sauma’nın (1220-1294) 1287 yılında Bordeaux-Gaskonya’da İngiltere Kralı I. Edward ile görüşmesidir.[1] Ming Hanedanı (1368-1644) döneminde yaşanan iki toplum arasındaki ilk doğrudan karşılaşma ise, 1636’da İngiliz gemilerinin Çin kıyılarına yanaşmasıyla olmuştur.[2] Bu dönemde, Çin’in kıyı şehirleri ve Hong Kong ve Makao (Macau) gibi bölgelere İngiliz ticaret gemilerinin yanaşmasıyla, toplumlar arası ilişkiler yavaş yavaş oluşmaya başlamıştır. Ticaret, bu dönemden itibaren gelişirken, Canton’daki (günümüzün Guangzhou şehri) ilk İngiliz fabrikası da 1699’da kurulmuştur.[3] Bu dönemde, ayrıca Çinli bir Katolik olan Michael Shen Fu-Tsung’un Avrupa’yı ziyaret etmesi ve 1685’de İngiltere Kralı II. James’le görüşmesi tarihe geçen önemli bir olaydır. Bu ziyaretten büyük keyif alan Kral II. James’in emriyle, İngilizlerin ünlü portre ressamı olan Godfrey Kneller’e Michael Shen Fu-Tsung’un bir resmi yaptırılmıştır. “The Chinese Convert” (Çinli Dönme) adlı ve 1687 tarihli tablo, önemli bir sanat eseri olup, bugün bile Windsor Kalesi’nde duvarda asılıdır.

“The Chinese Convert” (Çinli Dönme)

Çin’in nüfus potansiyeli ve ekonomik zenginliklerinin farkında olan İngiltere, 1793 yılında Kral III. George’un emriyle, Elçi Lord Macartney’i (George Macartney) (1737-1806) 700 kişilik kalabalık bir heyetle Çin’e İmparator’un huzuruna göndermiştir. Lord Macartney’nin amacı, Çin’in kıyı şehirlerini ve limanlarını serbest ticarete açması ve ülkesinin Pekin’de daimi bir diplomatik misyon oluşturmasına izin verilmesiydi.[4] Ancak 1793’te başlayan ve bir yılı aşkın süren yolculuğun ardından Çin’e ulaşan İngiliz Büyükelçilik heyetinin bu girişimi hüsranla sonuçlandı; zira Çin İmparatoru Qianlong tarafından “kızıl saçlı barbarlar” olarak adlandırılan İngiliz heyeti ve Büyükelçi Macartney aşağılandı ve getirdiği hediyeler bile kabul edilmedi.[5] Lord Macartney, burada yaşadıklarını Londra’ya rapor ederken, İngilizlerin kendisini “dünyanın merkezi” (Orta Krallık) olarak gören Çinlilerin ancak güçten anlayacağı yönündeki kanaatleri pekişti. Bu tarihten itibaren, İngilizler, Çin politikalarını sert güç temelinde ve sömürgeci bir zihniyetle oluşturmaya başladılar.

Lord Macartney’nin Çin seferini gösteren bir çizim[6]

1839-1842 dönemindeki Afyon Savaşları veya Birinci Afyon Savaşı ise, ikili ilişkilerin tarihi açısından en önemli olaylardan birisidir. 19. yüzyıla gücünün doruklarında giren Britanya İmparatorluğu, ünlü İngiliz atasözü “Her bir Çinli bir parmak uzun giyerse Manchester dokuma fabrikalarına yüzyıllarca yetecek bir pazar bulunur” deyiminin ispatladığı üzere, Çin’e daha çok ekonomik menfaat temelinde yaklaşıyordu.[7]  Çin’den getirilen ve İngilizlerle özdeşleşen “çay” ve Çin malı muhteşem ipek dokumaları için bu ülkeye çok para ödenmesi nedeniyle, Britanya İmparatorluğu, bu açığı serbest ticaretle kapatmak istiyordu. Ancak Çin’in o dönemlerde kapalı bir ekonomisinin olması nedeniyle, bu, kolay olmadı. Zamanla, İngiltere, en önemli kolonisi olan Hindistan’da üretilen “afyon”u gizli yollardan Çin’e sokmaya ve satmaya başladı. Çinliler, afyonu geleneksel Çin tıbbında ilaç yapımında kullanıyorlardı; fakat zamanla afyon tüketimi tıbbi amaçların ötesi geçip, Çin halkında afyon bağımlılığı tehlikesi ortaya çıkınca, Çin hükümeti, afyon ticaretini yasakladı.[8] Bu durum, büyük ekonomik kayıplara uğrayan İngiliz tüccarlarını ve İngiltere’yi ise haliyle oldukça rahatsız etti. Serbest ticareti engellediği gerekçesiyle, İngiltere, 1839-1842 döneminde Çin’le bir dizi savaşlara girişti ve Çin’i mağlup etti. Bu savaşlara, siyasal tarihte “Afyon Savaşları” veya “Birinci Afyon Savaşı” adı verilmiştir.

Afyon Savaşları

Bu savaşlar sonucunda, Nanking Antlaşması (1842) ve Bogue Ek Antlaşması (1843) imzalanmış; bu antlaşmalarla da Çin Hong Kong’u İngiltere’ye bırakmış ve 5 önemli limanını (Kanton, Şanghay, Foochow, Amoy ve Ningpo) Avrupalı tüccarlara açmak zorunda kalmıştır.[9] 1844’te ABD (Wanghia Antlaşması) ve Fransa (Whampoa Antlaşması) ile de benzer antlaşmalar yapılmış ve Batılı ülkelere çeşitli ekonomik imtiyazlar sağlanmıştır.[10] Suner’e göre, İngiliz İmparatorluğu bu dönemde Hong Kong’u sömürgeleştirirken, temel amacı, Pasifik Okyanusu’nda Çin ve Batı kentleri arasında gidip gelen para ve mal transferini kendi çıkarları doğrultusunda kolaylaştıracak güvenli bir liman kenti yaratmaktır.[11] Ancak zamanla sömürge yönetiminin meşrulaştığı bir ortamda ister istemez ırkçı düşünceler de taban bulmuş ve “Köpekler ve Çinliler giremez” gibi bugünün demokratik değerleri ve insan hakları standartlarıyla uyuşmayacak bazı çirkin ifade ve uygulamalar Hong Kong’da görülmüştür.

HMS Cornwallis gemisinde Nanking Antlaşması imzalanıyor (1842)

1856-1860 döneminde, Çin ile Birleşik Krallık ve Fransa İmparatorluğu arasında gerçekleştirilen İkinci Afyon Savaşı’nda da (bu savaşın bir diğer adı da Ok Savaşı’dır) Çinliler ağır bir mağlubiyet almıştır. Öyle ki, 1860 yılında Pekin’e giren İngiliz ve Fransız güçleri, bu şehri istila etmiş ve Çin İmparatoru’nun Chengde’deki muhteşem yazlık sarayını (Yuanming Yuan) yakmışlardır.[12] Bu gibi olaylar nedeniyle, Çinliler tarafından 19. yüzyıl “Utanç Yüzyılı” (Century of Humiliation) olarak adlandırılmıştır. Birçoklarına göre, Afyon Savaşları ve Hong Kong Sorunu, bugün bile ikili ilişkileri olumsuz yönde etkileyen ve özellikle Çin halkı açısından toplumsal hafızada yer eden konulardandır.[13]

1860 yılında Çin Hükümdarı’nın yazlık sarayının İngiliz ve Fransız güçlerince istila edilmesi ve yakılması

1860 yangını o dönemde öyle derin izler bırakmıştır ki, ünlü Fransız yazar Victor Hugo, “Biz kendimizi ‘medeni’, onları ‘barbar’ olarak nitelendiriyoruz. Medeniyetin barbarlığa yaptığına bakın.” şeklinde bir özeleştiride bulunmuştur.[14] İngiliz asker Charles George Gordon da yanan binanın güzelliğini itiraf ederken, 3 gün süren yangında Çin’in en değerli sanat koleksiyonları 3.500 Avrupalı askerin çığlıkları eşliğinde yok edilmiştir.[15] Bu olayların sorumlusu ise, İngiltere’nin Çin’deki Yüksek Temsilcisi olan Lord Elgin’dir (James Bruce, 8th Earl of Elgin) (1801-1863).[16] Elgin, ki kendisi Yunanistan’dan kaçırılan Elgin Mermerleri’ne ismini veren Lord Elgin’in (Thomas Bruce, 7th Earl of Elgin) (1766-1841) oğludur, bu olayda rövanşist duygularla hareket etmiş ve uzlaşmak yerine Çin’i acımasızca cezalandırmayı tercih etmiştir.[17] Bu olay da, Çinlilerin kolektif hafızasına Batı karşıtlığını işleyen önemli tarihi vakalardan birisidir.

Lord Elgin (James Bruce)

Ayrıca 1868 yılının 22-23 Ağustos tarihlerinde yaşanan Yangzhou Ayaklanması (Yangzhou Riot) sonucunda da İngiliz-Çin ilişkilerinde sorun yaşanmıştır. Ayaklanma, Hıristiyan misyonerlere yerel halkın tepkisi sonucunda oluşmuştur. Bir diğer ilginç olay ise, 1875 tarihli Margary Vakası’dır (Margary Affair). Bu olayda ise, İngiliz diplomat ve kâşif Augustus Raymond Margary’nin (1846-1875) öldürülmesi nedeniyle iki ülke ilişkilerinde yeni bir gerginlik yaşanmıştır. 1877’de Londra’da ilk Çin sefarethanesi açılırken, burada görev yapan ilk kişi de Çinli diplomat ve devlet adamı Guo Songtao olmuştur.[18]

Margary Vakası nedeniyle Yingjiang County’de dikilen anıt

1888 yılında İngilizlerin Tibet’e saldırması sonucunda (siyasal tarihte bu olaya Sıkkım Savaşı adı verilir), İngiltere Sıkkım üzerinde koruyuculuk hakkı elde etmiştir.[19] Bu anlaşma ve sonrasındaki bir diğer anlaşmayla, İngilizlerin Sıkkım üzerindeki hakları Çin tarafından gerçekleştiriliyor ve yine İngilizlerin Sıkkım sınırına yakın bir Tibet bölgesi olan Yatung’da bir pazar kurmalarına izin veriliyordu.[20] 1912 yılında Çin Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Başkanı olacak Çinli filozof ve siyasetçi Sun Yat-sen’in 1896 yılında Londra’daki Çin elçiliğinde tutuklanması da önemli bir olay tarihe geçmiştir. Sun Yat-sen, İngiliz kamuoyundan gelen baskıların neticesinde serbest bırakılmıştır.[21] 1898 yılında ise, Nanking Antlaşması’nın devamı niteliğinde olan bir anlaşmayla, “New Territories” adlı verilen Kowloon Yarımadası’nın kuzeyindeki bölgeler de İngiliz sömürgesi -99 yıllığına- olmuştur.[22] 1899-1901 döneminde ise, yine çok önemli bir tarihi olay olan “Boksör Ayaklanması” veya “Boxer Ayaklanması” yaşanmış ve Batılı güçlerin 19. yüzyılda Çin üzerindeki ekonomik ve siyasi etkisine karşı çıkan anti-emperyalist ve yabancı karşıtı milli güçler, tüm yabancıların ülkeden gönderilmesi amacıyla yaklaşık iki yıl süreyle Çin’in kuzey bölgelerinde tozu dumana katmışlardır.[23] Ayaklanmaya bu ismi verilmesinin sebebi ise, isyancıların birçoğunun Çin boksu yapmalarıdır. “Yìhéquán milisleri” olarak bilinen bu gruba “Boksörler” denmesi, Shandong’da bulunan misyoner Grace Newton’ın 1899 yılı Eylül ayında bir mektubunda bu ifadeyi kullanmasıyla başlamıştır. Ancak birçok tarihçiye göre, Boksör Ayaklanması özü itibariyle bir köylü ayaklanmasıdır ve zorlaşan ekonomik koşullar ve Çin’in Batılı güçler karşısında küçük düşürülmesine isyan eden yerel güçlerin eseridir. Batılı güçlerin ayaklanmayı bastırmak için sert tedbirlere başvurması ise, Çinliler arasında milliyetçi ve anti-emperyalist eğilimlerin güçlenmesine sebebiyet vermiştir. 1901’de Boksör Protokolü (Boxer Protokolü) ile isyan dindirilse de, Çinlilerin milliyetçi eğilimleri ve yabancı karşıtlıkları, 20. yüzyılın başından itibaren istikrarlı bir şekilde yükseliş trendine girmiştir. Zaten 1912 yılında da milliyetçi Kuomintang partisinin önderliğinde Çin Cumhuriyeti (1912-1949) kurulmuştur.

Boksör Ayaklanması veya Boxer Ayaklanması

Modern Dönemde İlişkiler
20. yüzyıl başlarında Çin-Birleşik Krallık ilişkilerine dair en önemli olay, Çin’in İngiltere’nin teşvikiyle Birinci Dünya Savaşı’na İtilaf Devletleri’nin safında katılmasıdır. Çin’in buradaki temel amacı ise, Alman işgali altındaki topraklarnı (Pekin’in güneyinde yer alan ve denize kıyısı olan Shandong eyaleti) kurtarma düşüncesi olmuştur. Ayrıca Birinci Dünya Savaşı’na katılan bazı Çinli gönüllü taburları, İngilizler tarafından Batı cephesine gönderilerek emek yoğun işlerde çalıştırılmış ve lojistik anlamında önemli görevler ifa etmişlerdir. Savaş sonrasında ise, Paris Barış Konferansı’nda Alman kontrolü altındaki bölgelerin Japonya’ya verilmesinin kararlaştırılması ve Çin hükümetinin buna tepkisiz kalması nedeniyle, Çin’de 4 Mayıs Hareketi (1919) ortaya çıkmıştır. 4 Mayıs Hareketi şu açıdan önemlidir; anti-emperyalist ve milli duyguları tetikleyen bu hareket sayesinde, birkaç yıl içerisinde Çin Komünist Partisi’ni kuracak olan genç kadrolar ortaya çıkmış ve örgütlenmeye başlamışlardır.[24] Bu tarihten itibaren, Çin’de, milliyetçiler (Kuomintang) ve komünistler (ÇKP) arasında bir iç mücadele başlayacak ve Batı destekli milliyetçiler, halk desteğini daha iyi sağlamayı başaran komünistler karşısında gün geçtikçe daha da zayıf duruma düşeceklerdir. Nitekim komünistler, 1949 yılında Mao Zedong önderliğinde yönetimi ele geçirerek, Çin Halk Cumhuriyeti’ni (1949-) ilan edeceklerdir.

4 Mayıs Hareketi

İkinci Dünya Savaşı da Birleşik Krallık-Çin Halk Cumhuriyeti ilişkileri açısından önemli bir dönemdir. İkinci Dünya Savaşı’nın en şiddetli döneminde, Birleşik Krallık, ABD’nin teşvikiyle, 11 Ocak 1943 tarihinde Çin’le yaptığı ve kendisine imtiyazlar sağlayan anlaşmaları feshettiğini duyurmuştur.[25] Bunun sebebi ise, Amerikalıların bu durumda Çinlilerin Japonlarla savaşmaya ikna edilebileceği düşüncesidir. ABD, bununla da yetinmemiş ve 1943 Kahire Konferansı’na -İngiliz ve Sovyet muhalefetine rağmen- Çin’i de davet etmiştir. Savaş sonrasında Çin’in konumu güçlenmesine karşın, Londra, Şanghay (Şangay), Canton (Guangzhou) ve Hong Kong’daki emperyal haklarından feragat etmeyi kabul etmemiştir. Aralık 1945 tarihli Moskova Deklarasyonu ile de, Birleşik Krallık, ABD ve SSCB, Çin’e karışmama politikasını benimsemiş ve Nanking’deki milliyetçi Kuomintang hükümetini yasal hükümet olarak tanımışlardır.[26] Bu dönemde Londra’nın meseleye bakışını şekillendiren temel unsur ise, Çin’deki yatırımlarını korumak olmuştur. Bunun için de, özel mülkiyet konusunda daha olumsuz bakışı olan komünistler yerine milliyetçilere destek verilmiştir. Aralık 1946’da bu konuda bir analiz yapan Birleşik Krallık’ın Çin Büyükelçisi Sir Ralph Stevenson (1895-1977), komünistlerin “her konuda parti çizgisini takip ettiklerini ve Sovyetler Birliği’nin çıkarlarına hizmet ettiklerini” vurgulamış ve bu görüş, Britanya’da devlet elitinde kabul görmüştür.[27]

Sir Ralph Stevenson

Birleşik Krallık’ın Çin’e yönelik bu politikası (milliyetçileri destekleme) 1948’e kadar devam etmiştir. İşçi Partisi milletvekili Wilfrid Vernon (1882-1975), 23 Ocak 1948 tarihinde Avam Kamarası’nda çok cesur bir konuşma yapmış ve bu konuşmada Çin’deki Çan Kay Şek liderliğindeki milliyetçi hükümetin (Kuomintang) en acımasız polis devletlerinden biri olduğunu söyleyerek, komünistlerin Mançurya ve Kuzeydoğu Çin’de toprak kazandıklarını vurgulamış ve kazanan tarafta olmak gerektiğini ifade etmiştir.[28] O güne kadar Kuomintang hükümetinin düşme olasılığına ihtimal vermeyen Dışişleri Bakanlığı, bu konuşma sonrasında, Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun Britanya çıkarları ve yatırımlarının bulunduğu bölgelere yaklaşmasının da etkisiyle, 1948 yılı Şubat ayından itibaren komünistlerin savaşı kazanma olasığını ciddi bir ihtimal olarak değerlendirmeye almaya başlamıştır.[29] Büyükelçi Ralph Stevenson ise, komünistlere sempati duymamasına karşın, Kuomintang hükümetinin devamlılığı konusunda eleştirel bir duruş benimsemiş ve zamanla, komünistlerin kontrol ettiği bölgelerde Britanya çıkarlarının daha iyi savunulabileceği görüşünü dillendirmeye başlamıştır.[30] Bu görüş, Whitehall’daki Dışişleri Bakanlığı’nda tepki çekerken, Londra’nın resmi duruşu, “daha az kötü” (lesser evil) mantığıyla Kuomintang’a yakın olmaya devam etmiş, ancak komünistlerle de diyalog ve işbirliği teşvik edilmiştir. Bu dönemden itibaren, ayrıca, komünistlerin siyasal tavrı değerlendirmeye alınmış ve İngiliz karşıtı siyasal retorik ve tavrın sanıldığı kadar yüksek düzeyde olmadığı tespiti yapılmıştır.[31] 1948 yılı Temmuz ayında ise, ABD’nin Çin Büyükelçisi Dr. Leighton Stuart, ABD Dışişleri Bakanlığı’na ve İngiliz Büyükelçi Ralph Stevenson’a Kuomintang’ın ülkede yeniden kontrolü sağlanamasının zor olduğu yönündeki görüşünü iletmiştir.[32] 1948 yılı Ağustos ayından itibaren de, Çin’deki gelişmeler, Londra’nın komünistlerin iktidara geleceğini kabul etmelerine ve bu durumda Güneydoğu Asya’daki milliyetçi hükümetler ve Hong Kong’daki durumun nasıl olacağını hesap etmelerine yol açmıştır. Ayrıca Şanghay’daki İngiliz vatandaşları ve işletmelerinin komünistlerin şehri ele geçirmesi durumunda ne olacağı da değerlendirmeye alınmıştır. Nitekim 1949 yılında yaşanan “Amethyst Vakası” (Amethyst Incident) veya “Yangtze Vakası” olayında, Kraliyet Donanması (RN) gemilerinden HMS Amethyst, HMS Consort, HMS London ve HMS Black Swan, Yangtze Nehri’nde 3 ay süreyle Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun saldırıları altında rehin tutulunca[33], bu konudaki endişeler daha da artmıştır.[34] Bu dönemde Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı olan Ernest Bevin ise, Çinlilerin komünist olmalarına rağmen bir günde Sovyet kontrolüne girmeyeceklerini vurgulayarak, dönemin (1949-1953) ABD Dışişleri Bakanı Dean Acheson ve dönemin (1947-1950) Londra’daki ABD Büyükelçisi Lewis W. Douglas gibi Amerikalı muhataplarından bu konuda daha farklı düşündüğünü ortaya koymuştur.[35] Bu dönemde Amerikalıların komünistlerle diyalog ve işbirliği konusundaki isteksizliklerinin temelinde ise, komünist Çin’i tanımaları durumunda onların BM Güvenlik Konseyi’ne girebileceklerini fark etmeleri etkili olmuştur.

HMS Amethyst

Birleşik Krallık, 6 Ocak 1950 tarihinde, İşçi Partili Clement Attlee Başbakanlık koltuğunda otururken Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanıyarak, bu ülke ile resmi diplomatik ilişkiler kurmuştur. Bu dönemde Londra’nın Pekin’deki komünist rejimi tanıması, haliyle çeşitli eleştirilere de neden olmuştur. Ancak Londra’nın politikası anlaşılırken, ünlü Muhafazakâr Partili siyasetçi Winston Churchill’in 17 Kasım 1949 tarihinde Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada kullandığı şu veciz söz hatırlanmalıdır: “Diplomatik ilişkiler kurmanın amacı iltifat etmek değil, çıkarları güvence altına almaktır” (The reason for having diplomatic relations is not to confer a compliment, but to secure a convenience).[36] Nitekim bu girişimi değerlendiren David C. Wolf da, Londra’nın komünist sistemi onaylamamasına karşın, Pekin’deki rejimi tanımadan bu ülkedeki ve bölgedeki çıkarlarını korumasının mümkün olmadığını anladığını yazmıştır.[37] Tanımanın ardından, 17 Haziran 1954 tarihinden itibaren karşılıklı diplomatik misyonlar (maslahatgüzarlık düzeyinde) açılmış ve resmi diplomatik ilişkiler artmıştır.[38] Ancak ilişkilerin Büyükelçilik düzeyine ulaşması, ancak 13 Mart 1972 tarihli Ortak Bildiri (Joint Communiqué) ile mümkün olabilmiştir.[39] Böylece, Birleşik Krallık’ın ilk Çin Halk Cumhuriyeti Büyükelçisi (1972-1974 döneminde) Sir John Addis (1914-1983) olmuştur.[40] Aynı dönemde, iki ülke, birbirlerine ilk kez askeri ataşe de göndermişlerdir. 1950’li yıllarda ikili ilişkiler hızlı bir şekilde gelişememiştir. Bunun temel sebepleri ise, Çin’de Maoizm’in Batı ülkelerine yönelik sert yaklaşımı ve Kore Savaşı’nda (1950-1953) komünistlere destek vermesi nedeniyle Pekin’e ABD ve Batı dünyasından destek verilmemesidir.

John Addis

1950’lerde ve 1960’larda özellikle Çin-Sovyet Uyuşmazlığı (Sino-Soviet Split) ortaya çıkınca, Batı dünyasının Çin’e yönelimi artmıştır. Çin-Sovyet Uyuşmazlığı, Sovyetler Birliği’nin Nikita Kruşçev liderliğinde Stalinizm’den uzaklaşması ve Ortodoks Marksizm/Leninizm yerine yeni açılımlar yapması nedeniyle yaşanmıştır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Mao Zedong, bu dönemde Moskova’yı kapitalizm yolcusu (capitalist-roader) olmakla suçlamış ve “gulaş komünizmi” (goulash communism)[41] kavramını gündeme getirmiştir. Bu dönemden itibaren, Fransa, Birleşik Krallık ve daha sonra ABD gibi ülkelerin Çin’e yönelik ilgisi artmış; nitekim Çin Halk Cumhuriyeti, ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın “pinpon diplomasisi” (ping-pong diplomacy) girişimi sonrasında, 1971’den itibaren ABD’nin onayıyla Tayvan’ın yerine BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinden biri haline gelmiştir. 1978’de ise, James Callaghan’ın Başbakanlığı döneminde iki ülke Dışişleri Bakanları David Owen ve Wang Chen arasında, 15 Kasım 1978 tarihinde, toplam 20 farklı anlaşmayı kapsayan Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Yardımlaşma ve Değişim Antlaşması imzalanmıştır.[42] Bu antlaşma oldukça önemlidir; zira iki ülke arasında 1949’da komünistlerin iktidara gelmesi sonrasında imzalanan ilk anlaşma hüviyetine sahiptir.

İki ülke arasında yapılan ilk önemli devlet ziyareti ise, Margaret Thatcher’ın Başbakanlığı döneminde (1979-1990), 1979 yılının Ekim ayında gerçekleştirmiştir. Bu tarihte Çin Başbakanı Hua Guofeng Birleşik Krallık’ı ziyaret ederken, Thatcher dönemindeki diplomatik temaslar, 1982 yılının Eylül ayında Demir Leydi’nin Çin ziyareti ve 1984 Aralık ayında da Çin’i ikinci ziyaretiyle daha da artmıştır.[43] Özellikle ikinci ziyaret oldukça önemlidir; çünkü bu ziyarette, iki ülke, “1984 Çin-İngiltere Ortak Bildirgesi”ni (Sino-British Joint Declaration) yayınlayarak, Hong Kong’un statüsü hakkında uzlaşmış ve bunu tüm dünyaya da deklare etmişlerdir. Anlaşmaya göre, Hong Kong, 1997’den itibaren Çin’e bağlanacak, ancak özerkliğini 50 yıl kadar koruyabilecektir.

Margaret Thatcher Çin Başbakanı Hua Guofeng’i karşılıyor (1979)

İkili ilişkiler, karşılıklı ziyaretlerle 1980’lerde Margaret Thatcher’ın Başbakanlığı döneminde hızla gelişirken, Kraliçe II. Elizabeth’in 1986 yılı Ekim ayında Çin’i ziyaret etmesi, Birleşik Krallık’ın Çin’e verdiği önemi göstermesi açısından bir dönüm noktası kabul edilmektedir. Bu dönemde Birleşik Krallık ve diğer birçok Batılı ülkenin Çin’le yakınlaşmasının temel sebepleri; Çin’in Deng Xiaoping liderliğinde ekonomik reformlara yönelmesi ve 1950’lerde başlayan Çin-Sovyet Uyuşmazlığı sonrasında Çin’i Batı bloğuna yakınlaştırma düşüncesidir.

Deng Xiaoping ve Kraliçe II. Elizabeth (1986)

Ancak 1980’lerde hızla gelişmeye başlayan ilişkiler, 1989’da yaşanan Tiananmen Meydanı Olayları nedeniyle bıçak gibi kesilmiştir. Bu dönemde, Londra, Pekin’de kurulu olan tek partili rejimin protesto gösterilerini aşırı güç kullanımıyla bastırması ve hiçbir siyasi reform önerisini kabul etmemesi nedeniyle, birçok Batılı diğer ülke gibi Çin’e yönelik yaptırımlara yönelmiştir. İlişkilerin düzeltilebilmesi ise ancak yıllar içerisinde gerçekleşebilmiştir. 1991’de dönemin Başbakanı John Major’ın Çin ziyareti buzların erimesine yol açsa da, Hong Kong konusunda yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle -ki Londra’nın 1984 anlaşmasına yönelik reform talepleri burada temel sıkıntıyı yaratıyordu- Tony Blair’in Başbakan olduğu 1997 yılına kadar ikili ilişkiler düşük düzeyde seyretmiştir.[44]

Zhu Rongji ve Tony Blair (1998)

İşçi Partili Tony Blair döneminde (1997-2007), ikili ilişkiler yeniden gelişmeye başlamıştır. Bunun temel sebebi, kuşkusuz, 1997’de Hong Kong’un İngiliz denetiminden çıkıp Çin’e katılması olmuştur. Hong Kong’daki son Britanya Valisi olan Chris Patten, devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada, İngiltere’nin Hong Kong’daki konumunu “sömürgecilik” kavramıyla değil, “sorumluluk” (British responsibility) kavramıyla açıklamaya çalışmış ve Hong Kong’un geldiği gelişmişlik aşamasını övmüştür.[45] Başbakan Tony Blair ise, bu dönemde Çin’in küresel ekonomik kriz karşısında gösterdiği performansı övmüş ve Pekin’e karşı sıcak bir yaklaşım göstermiştir.[46] 1998 yılı içerisinde, iki ülke Başbakanları Zhu Rongji ve Tony Blair karşılıklı ziyaretlerde bulunmuşlar ve bu ziyaretlerin ardından yapılan ortak açıklamayla “kapsamlı ortaklık” (comprehensive partnership) kavramını gündeme getirmişlerdir.[47] 1999 yılı Ekim ayında ise, Kraliçe II. Elizabeth’in daveti üzerine, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Jiang Zemin Londra’yı ziyaret etmiştir.

Kraliçe II. Elizabeth ve Jiang Zemin

Bu yıllarda (1998-1999), ayrıca kültürel ilişkiler de geliştirilmeye gayret edilmiştir. Örneğin, Londra Kraliyet Ulusal Tiyatrosu ve Londra Kraliyet Müzik Akademisi 1998 yılı içerisinde Çin’de sahne alırken, İngiliz Kraliyet Balesi de 1999 Mayıs ayında Çin’i ziyaret etmiştir.[48] Kültürel etkileşimler, İngiliz heykeltıraş Henry Moore’un Çin’deki sergisi ve 2001’de Londra’da düzenlenen Shandong Kültür Haftası ile daha da derinleşmiştir.[49] 2002 yılında ise, iki ülke, karşılıklı kültürel merkezler açmak konusunda uzlaşmışlardır. İki ülkenin üniversiteleri arasındaki ilk işbirliği adımları da Tony Blair döneminde atılmıştır. İlk olarak 1998’de Gansu Temel Eğitim Programı başlatılmış; daha sonra da iki ülkenin en önemli akademik ağları olan CERNET ve JANET arasında bir toplantı gerçekleştirilmiştir.[50] Ayrıca iki ülkede de karşılıklı olarak burs uygulamaları ve öğrenci değişim programları ilk kez bu dönemde devreye sokulmuştur. 1999 yılı Temmuz ayında Çin Eğitim Bakanı Chen Zhili’nin ziyaretiyle de, iki ülke, eğitim işbirliklerini bir ortak açıklamayla resmileştirmişlerdir. 2000 yılında dönemin Eğitim ve İstihdam Bakanı David Blunkett’in ziyaretinde ise, iki ülke arasında Eğitimde İşbirliği Çerçeve Antlaşması (China-UK Framework Agreement on Educational Cooperation) imzalanmıştır.[51] 2003 yılında dönemin Eğitim Bakanı Margaret Horg’un Çin temasları sonucunda da, iki ülke, karşılıklı olarak birbirlerinin eğitim kurumları ve derecelerini tanımak yönünde bir anlaşma yapmışlardır. Tony Blair döneminde, ayrıca, Çin’in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) üye olması da, bu ülkenin dünyanın en önemli üretim merkezlerinden biri haline gelmesine yol açmış ve bu ülkede özellikle ekonomik alanda daha kapsamlı liberalleşme ve reform hamlelerinin yaşanmasını sağlamıştır.[52] Bu sayede, ilerleyen yıllarda gelişecek ekonomik ilişkilerin temelleri atılmıştır. Bu nedenle, Tony Blair dönemi -David Cameron dönemi ile birlikte- Birleşik Krallık-Çin Halk Cumhuriyeti ilişkileri açısından en başarılı dönem kabul edilmektedir.

10. EFD toplantısında Çin Başbakan Yardımcısı Hu Chunhua ile Birleşik Krallık Maliye Bakanı Philip Hammond el sıkışırlarken (2019)

Tony Blair döneminin devamı niteliğinde olan Gordon Brown döneminde (2007-2010) yaşanan en önemli gelişme ise, 2008 yılından itibaren, karşılıklı yatırımları arttırmak için, kısaca EFD olarak bilinen Birleşik Krallık-Çin Ekonomik ve Finansal Diyaloğu (UK-China Economic and Financial Dialogue) toplantıların başlatılmış olmasıdır.[53] Bu toplantılar her dönemde verimli geçmese de, ikili diyalog mekanizması oluşturması ve bağları güçlendirmesi açısından küçümsenmemesi gereken bir girişim olarak tarihe not düşülmelidir.

Güncel Gelişmeler
David Cameron döneminde (2010-2016) ikili ilişkiler her açıdan gelişmiş ve hatta ikili ilişkilerde “Altın Çağ” (Golden Era) döneminden söz edilmeye başlanmıştır.[54] Çin uzmanı Philip Le Corre, ilişkilerin gelişmesi konusunda yaşanan dönüm noktasını 2013 yılı Aralık ayında Başbakan David Cameron’ın 6 Bakanı ve 120 kişilik bir iş dünyası delegasyonuyla (ki bu heyette Rolls-Royce, BP, Royal Dutch Shell, Barclays, HSBC, GlaxoSmithKline ve Virgin gibi önemli firmaların CEO’ları da bulunmaktaydı) birlikte Çin’i ziyaret etmesi olarak yorumlamaktadır.[55] Bu ziyaret öncesinde, Cameron, Çin’e “ekonomik büyüme partnerliği” (growth partnership) önerdiğini açıklamıştır.[56] Bu dönemde ikili ilişkiler öylesine hızlı ve olumlu yönde gelişmiştir ki, Birleşik Krallık, tarihsel rekabet algısına karşın, bir anda Çin’in Batı dünyasındaki en yakın partneri olarak algılanmaya başlanmıştır.[57]

David Cameron ve Çin Başbakanı Li Keqiang (Li Keçiang)

Bu dönemde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2015 Ekim ayındaki 4 günlük İngiltere ziyaretiyle, ikili ilişkilerdeki sıcak atmosfer teyit edilmiştir. Oldukça şaşalı geçen ziyaret kapsamında, Çin’in Hinkley Point-Somerset’de yeni bir nükleer santral inşa etmesi konusunda varılan anlaşma açıklanmış ve ayrıca iki ülke liderleri ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine yönelik olarak son derece olumlu mesajlar vermişlerdir.[58] Ziyaretin medyatik boyutu da çok konuşulmuş; nitekim Başbakan David Cameron’ın Çin lideri Şi Cinping’i Manchester City futbol takımının antremanına (her ne kadar Çin Devlet Başkanı’nın İngiliz Premier League’inde tuttuğu takım “Red Devils-Kırmızı Şeytanlar” lakaplı Manchester United olsa da) ve bir bara götürmesi ve Cambridge Düşesi zarif Kate Middleton’la Çin Devlet Başkanı’nın kadeh tokuşturmaları, uluslararası medyada oldukça dikkat çekmiş ve Çin’in Batı dünyasındaki olumsuz imajını bir nebze olsun düzeltmiştir.[59]

Futbol diplomasisi (!): Şi Cinping, Manchester City’li futbolcu Sergio Aguero ve David Cameron’ın üçlü selfileri

Aslında bu ziyaret öncesinde de, 2010-2014 döneminde karşılıklı ziyaretlerle ikili ilişkiler canlanmış ve 2015 yılı içerisinde 50 milyar dolarlık ekonomik anlaşmalar ilan edilmiştir.[60] Nitekim Birleşik Krallık’ın o dönemde Çin Büyükelçisi olan Sebastian Wood, Xinhua haber ajansına 2014 yılı Temmuz ayında verdiği röportajda, “Son 18 ayda, daha önceki 30 yıldan daha fazla Çin yatırımının Birleşik Krallık’a geldiğini” söylemiştir.[61] Ayrıca, ziyaret sırasında, iki ülke, yaptıkları ortak bir açıklamayla, 21. yüzyılda birbirlerini “kapsamlı küresel stratejik partner” (global comprehensive strategic partnership for the 21st century) olarak ilan etmişlerdir.[62] Bu, Fransa’nın aynı şeyi 2004 yılında yaptığı[63] ve Almanya’nın Çin’le çok yakın ekonomik ilişkileri[64] de hesaba katılınca, gecikmiş ancak yerinde bir hamle olarak değerlendirilmiştir.[65] Şi Cinping’in Birleşik Krallık ziyareti kapsamında yapılan bu açıklamada, ayrıca, iki ülkenin küresel ve bölgesel istikrara destek verdikleri, uluslararası çatışmaların uluslararası hukuk ve BM Sözleşmesi uyarınca barışçıl çözümünü tercih ettikleri, terörizm ve aşırılıklara neden olan koşulları engellemeye çalıştıkları, G20 Yolsuzluk Karşıtı Çalışma Grubu’nda (G20 Anti-Corruption Working Group) birlikte yer aldıkları ve iklim değişikliği konusunu ciddiye aldıkları vurgulanmıştır.[66] David Cameron, ayrıca, bu dönemde karşılıklı yatırımları yönetmek amacıyla kurulan ve 750 milyon dolarlık ciddi bir sermayesi olan Birleşik Krallık-Çin Fonu’nun (UK-China Fund) Başkan Yardımcılığı görevine getirilmiştir.[67] Bu döneme dair bir diğer önemli not, Industrial and Commercial Bank of China ve China Construction Bank gibi Çin menşeli bankaların Londra’da şube açmalarına izin verilmesidir.[68]

Başbakan David Cameron, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’i İngiltere ziyareti sırasında bir bara götürerek herkesi şaşırtmıştı

Cambridge Düşesi Kate Middleton ve Şi Cinping’in kadeh kaldırmaları dikkat çekmişti

Çin uzmanı İngiliz akademisyen Kerry Brown’a göre, David Cameron döneminde Maliye Bakanı olarak görev yapan George Osborne da Çin’le ilişkilere büyük önem veren Britanya’daki istisnai siyasetçilerden birisi olarak dikkat çekiyordu.[69] Osborne, 2015 yılında Şanghay Borsası’nda yaptığı konuşmada, ülkesini Çin’in Batı’daki en iyi ortağı yapma amacını açıklamıştı.[70] Hatta Osborne, Başbakanı David Cameron dönemi için kullanılan “Altın Çağ” ifadesine referansla, Birleşik Krallık-Çin ilişkilerinde “Altın On Yılı” (Golden Decade) yaratmayı önermişti.[71] Ayrıca iki ülke arasında 2015 yılında ilk kez British Council’ın girişimleriyle “Birleşik Krallık-Çin Kültürel Değişim Yılı” (UK-China Year of Cultural Exchange) ilan edilmesi de bu dönemdeki olumlu bir gelişme olarak not edilmelidir.[72]

Dönemin Maliye Bakanı George Osborne Çin’de konuşma yaparken

Genel bir değerlendirmek yapmak gerekirse; David Cameron döneminde, Birleşik Krallık, Pekin’le ilişkilerde daha çok ekonomik saiklerle hareket etmiş ve Çin’le yaşanan siyasi anlaşmazlık ve tartışmaları görmezden gelerek, bu ülke ile ilişkileri bilhassa ekonomik ve kültürel açılardan geliştirmeye gayret etmiştir. Çin tarafı da, bu dönemden itibaren, “Utanç Yüzyılı” çağından kalma kötü hatıraları yok sayarak, İngiltere ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açmıştır. Bu dönemi değerlendiren deneyimli uluslararası Çin habercilerinden Cary Huang, tüm olumlu gelişmelere rağmen David Cameron dönemi için kullanılan “Altın Çağ” ifadesini abartılı bulduğunu belirterek, iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların (insan hakları ihlalleri konusu, Tibet ve Hong Kong uyuşmazlıkları ve ABD ile Birleşik Krallık’ın özel ilişkileri gibi) halen sürdüğünü belirtmiştir.[73] Buna karşın, Huang, Brexit sürecinde, Çin’in, Birleşik Krallık’ın pazar kayıplarını dengelemek adına çok önemli bir aktör olabileceğine ve Birleşik Krallık’ın Çin’le AB’den bağımsız bir serbest ticaret anlaşması imzalayan ilk Batılı ülke olabileceğine vurgu yapmıştır.[74] Kerry Brown ise, 2015 yılında Çin’in Birleşik Krallık nezdinde hak ettiği saygıyı görmeye başladığını ve “Altın Çağ” ifadesinin hatalı olmadığını vurgulamıştır.[75] David Cameron döneminde iki ülke arasında yaşanan tek siyasi kriz ise, Cameron’ın 2012 yılında Tibet ruhani lideri Dalai Lama ile görüşmesi neticesinde yaşanmıştır.[76]

Tibet ruhani lideri Dalai Lama’nın Başbakan David Cameron ve Yardımcısı Nick Clegg’le görüşmesi (2012)

Theresa May döneminde (2016-2019) de David Cameron döneminde başlayan yapıcı ilişkiler sürdürülmeye çalışılmıştır. Nitekim bu dönemde de Birleşik Krallık’ın David Cameron döneminde açıkladığı Yeni İpek Yolu (Bir Kuşak, Bir Yol) projesine söylem düzeyinde desteği sürmüştür.[77] May, Başbakan olduktan sonra “Küresel Britanya” (Global Britain) politikası doğrultusunda tüm ülkelerle ilişkilerini geliştirmek istediklerini açıklamış ve Çin’i de bu kapsamda değerlendirmiştir.[78] Bu anlamda, Theresa May dönemi, Brexit gündemine rağmen, David Cameron döneminin devamı niteliğinde şekillenmiştir. Nitekim bu dönemde, 2017 yılında Londra ile Yiwu arasında Yeni İpek Yolu projesinin parçası olarak bir demiryolu hattı inşa edilmiş ve faaliyete geçmiştir.[79] Ayrıca 2016 yılı Mayıs ayından itibaren, Çin para birimi olan renminbi (RMB), New York ve Hong Kong’dan sonra Londra Borsası’nda da kullanılmaya başlanmıştır.[80] Bu pozitif gelişmelere rağmen, May dönemini değerlendiren Philip Le Corre, onun David Cameron’la kıyaslandığında Çin’le ilişkiler konusunda daha isteksiz olduğunu vurgulamıştır.[81] Chow, Han ve Li de Le Corre gibi düşünmüş ve Theresa May’in ticari ilişkileri geliştirme amacına karşın, Çin’le ilişkiler konusunda David Cameron kadar istekli olmadığını yazmışlardır.[82] George Magnus ise, Birleşik Krallık’ın söylemsel desteğine karşın, Yeni İpek Yolu projesine bu dönemde resmi destek sunmadığını iddia etmektedir.[83]

Theresa May ve Şi Cinping

2017 Aralık ayında ise, Yeni İpek Yolu projesi kapsamında Birleşik Krallık’ın 25 milyar sterlinlik finans desteği sağlayabileceği dönemin Maliye Bakanı Philip Hammond tarafından açıklanmıştır.[84] Cameron döneminde yapılan atılımın etkisiyle, 2016 yılında, Birleşik Krallık, Çin’in 8. büyük küresel ekonomik partneri haline gelmiş ve AB ülkeleri içerisinde de ikinci sıraya yükselmiştir.[85] 2017 yılında Birleşik Krallık’taki Çin yatırımları 20 milyar sterlini bulurken[86], bu yatırımlar arasında Hinkley Point-Somerset’de inşa edilen nükleer santral, Hong Kong merkezli CC Land firmasına satılan Londra’nın en uzun binası Cheesegrater, Çinli Ctrip International’a satılan uçak bileti firması Skyscanner, Çinli C Banner International Holdings tarafından satın alınan oyuncak mağazası Hamleys ve bir diğer Çin firması olan Bright Food tarafından satın alınan mısır gevreği markası Weetabix de bulunmaktadır. Ayrıca Pekin, son birkaç yılda Southampton FC, Reading, West Bromwich Albion, Aston Villa, Birmingham City, Wolverhampton Wanderers ve Manchester City gibi 7 farklı Premier League takımının hisselerini satın alarak da dikkatleri üzerine çekmiştir.[87] Özellikle Çinli spor firması Lander’in sahibi olan Jisheng Gao’nun Southampton FC hisselerinin yüzde 80’ini satın alması, İngiltere’de çeşitli tartışmalara neden olmuştur.[88] Çin’in Britanya’daki yatırımları arasında Thames Water, Heathrow ve Manchester havalimanları, Pizza Express ve Sunseekers da vardır.[89] Ayrıca 2016 yılı itibariyle Çin’in doğrudan yatırımlarından en fazla yararlanan AB ülkesi de -23 milyar avro ile- Birleşik Krallık olmuştur.[90] Bunların yanı sıra, Başbakan Theresa May, ayrıca 2018 yılı Ocak ayında işadamlarıyla birlikte bir Çin ziyareti düzenlemiştir. Ziyaret, 9,3 milyar sterlinlik ticaret anlaşmalarıyla taçlanmıştır.[91] Dolayısıyla, May dönemi, ABD’deki Trump yönetiminin etkisiyle ikili siyasi anlaşmazlıkların yavaş yavaş su yüzüne çıktığı, ancak ekonomik ilişkilerin de gelişmeye devam ettiği bir dönem olmuştur.

Yiwu-Londra demiryolu hattı

Yeni başlayan Boris Johnson döneminde (2019-) ikili ilişkilerin nasıl gelişeceği yönünde henüz bir belirsizlik söz konusudur. Bunun sebepleri ise, hem iç, hem de dış dış faktörlerden kaynaklanmaktadır. ABD’nin Donald Trump Başkanlığında Çin’le ilişkilerini bozması ve ikili ilişkileri “ticaret savaşları” aşamasına taşıması, Brexit sürecinde Avrupa Birliği’nden ayrılan ve ABD ile “özel ilişkiler”ine yeni dönemde daha büyük önem vermeye başlayan Londra’ya da kuşkusuz tesir etmektedir. Daha da önemlisi, iki ülkenin farklı rejim tipleri ve siyasal kültürlerinden kaynaklanan sorunlar, Doğu Türkistan ve Hong Kong gibi bölgelerde Çin yönetimine karşı yaşanan protesto gösterilerine bakış konusunda açığa çıkmıştır. Nitekim son dönemde İngiliz basın-yayın kuruluşu BBC’nin Çin Halk Cumhuriyeti rejimi tarafından Doğu Türkistan’da Sincan Özerk Bölgesi’nde yaşayan Uygurlar veya Uygur Türklerine yönelik olarak kampları eleştirmesi dikkat çekici bir gelişmedir.[92] BBC, bu kampları sıklıkla haber yapmakta ve dünya kamuoyunun dikkatini bu konuya çekmeye çalışmaktadır. Bu durum, kuşkusuz, Britanya’nın insan hakları konusunda duyarlılığı kadar, son dönemde ABD’deki Donald Trump yönetiminin de etkisiyle Çin’le bozulmaya yüz tutan ilişkilerine dair de önemli bir göstergedir.

2019 Hong Kong protestoları Birleşik Krallık-Çin ilişkilerini de germeye başladı

Nitekim BBC ve diğer İngiliz medya kuruluşları[93], 2019 yılı içerisinde Hong Kong’da suç işlediği düşünülen kişilerin Çin’e iadesi konusunda hazırlanan bir yasa tasarısı nedeniyle başlayan protesto gösterileri konusunda da eleştirel bir yayın politikası benimsemiştir.[94] Yasa tasarısı geri çekilse dahi, Hong Kong’daki gösteriler devam etmekte ve giderek şiddetini arttırmaktadır. Bu da, meselenin özü itibariyle bu yasa tasarısıyla alakalı bir durum olmadığını ve 1997 yılında Birleşik Krallık egemenliğinden çıkarak Çin Halk Cumhuriyeti’nin kontrolüne giren Hong Kong’da, özellikle İngiliz ve genel olarak Batı kültürüyle yetişen gençlerin Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) “tek devlet, iki yönetim” veya tek devlet, iki sistem” (one country, two systems) mantığıyla kurduğu yönetime tepki duydukları anlaşılmaktadır. Nitekim Erin Blakemore da, 150 yılı aşan İngiliz kolonisi yönetimi (1842-1997) ardından 1997’de Çin kontrolüne giren Hong Kong’da yaşanan uyuşmazlıklara dikkat çekmekte ve bu nedenle iki ülke Başbakanları Margaret Thatcher ile Zhao Ziyang arasında imzalanan 1984 tarihli deklarasyonda[95] Hong Kong’un Pekin’e devredilmesi sonrasında 50 yıllık sosyal ve siyasi özerklik hakkı kazandığını vurgulamaktadır.[96] Bu deklarasyon sonrasında, 1997’den itibaren Hong Kong yönetimi Çin’e bağlı olmasına rağmen birçok özerk yetkisini korumuş; Temel Yasası (Basic Law) uyarınca ifade özgürlüğü ve gösteri-toplantı özgürlüğü gibi haklarda bir geriye gidiş olmamıştır. Buna rağmen, Hong Konglular kendi Devlet Başkanlarını seçememekte ve 1.200 kişilik seçim komitesi üyelerince seçilen Başyönetici (Chief Executive) tarafından yönetilmektedirler.[97] Hong Kong’un 50 yıllık özerklik süresinin dolacağı 2047’ye gelindiğinde bu konunun nasıl çözümleneceği ise büyük bir muammadır; zira Hong Kongluların büyük çoğunluğu, Çin Halk Cumhuriyeti tarzı bir yönetim tarzını kabul etmemektedirler. Son dönemde yaşanan kanlı olaylar nedeniyle dönemin Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt da 1 Temmuz 2019 tarihinde Pekin yönetimini suçlayan bir açıklama yapmış ve ülkesinin Hong Kong’u ve özgürlükleri savunduğunu ilan etmiştir.[98] Başbakan Boris Johnson da bu konuda Hong Kongluları destekleyen bazı açıklamalar yapmıştır.[99] Çin’in Londra Büyükelçisi Liu Xiaoming ise, bu açıklamalara tepki göstererek, bunun özgürlüklerle değil, yasaların korunmasıyla alakalı bir konu olduğunu belirtmiş ve ilişkilerin bu açıklamalar sonrasında yara aldığını vurgulamıştır.[100] Hong Kong’un son İngiliz Valisi olan Chris Patten da, Çin’in son dönemde Hong Kong’un özerkliğini tehdit ettiğini vurgulamakta ve bu konunun ikili ilişkilerde sorun yaratabileceğinin sinyallerini vermektedir.[101]

Margaret Thatcher ve Zhao Ziyang

Bu gelişmeler, kuşkusuz Birleşik Krallık-Çin ilişkilerinin geleceği adına olumsuz sinyallerdir. Nitekim dış haber ve uluslararası diplomasi alanındaki haber-analizleriyle tanınan İngiliz gazeteci Tim Marshall, son dönemde Çin’in ekonomik gücüyle dünyada hâkimiyet kurmaya çalıştığını, “Bir Kuşak, Bir Yol” (Yeni İpek Yolu) projesinin bir tür “borç tuzağı”na (debt trap) dönüştüğünü ve gelecekte bir aşamada Birleşik Krallık’ın klasik müttefiki ABD ile Çin arasında bir seçim yapması gerekeceğini söyleyerek, bu konuda ABD’den yana olduğunu belli etmektedir.[102] Bu noktada Birleşik Krallık’tan daha zor durumda kalacak bir ülke ise Avustralya olacaktır; zira Çin’le yakın ilişkileri sayesinde son yıllarda ekonomisi gayet iyi giden ve 2008 küresel ekonomik krizini kolayca atlatan Canberra, ABD-Çin zıtlaşmasının daha da büyümesi durumunda, bu kutuplaşmadan en olumsuz etkilenen ülke durumuna gelecektir. Ancak ABD-Çin ilişkilerinin yumuşaması durumunda, Londra, Canberra’nın deneyimlerinden de yararlanarak Çin’le ilişkileri yeniden ekonomik temelde kurgulamayı düşünebilir. Birleşik Krallık-Çin ilişkilerinin geleceği açısından bir diğer önemli fırsat da, ABD ile Birleşik Krallık arasındaki “özel ilişkiler”in son dönemde Büyükelçi Kim Darroch krizi, beyaz üstünlüğünü savunan grupların başlattıkları Charlottesville olaylarına Trump’ın gösterdiği olumlu tepkiler ve Trump’ın müttefiklere yönelik alışılmadık üslubu gibi sebeplerle daha kırılgan hale gelmesidir.[103] Brexit sürecinde zor günler geçiren Birleşik Krallık açısından ABD yardımları ve ABD ile yapılacak yeni bir serbest ticaret anlaşması acil bir ihtiyaç haline gelmişken, bu yaşananlar elbette olumlu gelişmeler değildir. Ancak Trump’la iyi bir kimya yakalamayı başaran Boris Johnson’ın Başbakan olması, belki de bu gidişatı değiştirebilir. Zira Trump, “arkadaş”ı olarak değerlendirdiği Boris Johnson’ı açıkça desteklemekte ve onun Brexit sürecinde “harika bir iş çıkardığı”nı düşünmektedir.[104]

Boris Johnson 2008’de Londra Belediye Başkanı olarak Pekin Belediye Başkanı Guo Jinlong ile 2008 Olimpiyat Oyunları’nın kapanış töreninde birlikte yürümüştü

Buna karşın, Boris Johnson’ın Dışişleri Bakanı olarak 2018 yılı Ocak ayında verdiği bir röportajda Çin Halk Cumhuriyeti’ne yönelik olarak sıcak mesajlar verdiği unutulmamalıdır. Söz konusu röportajda, Johnson, ülkesinin, Çin’in girişimleriyle oluşturulan Asya Altyapı Yatırım Bankası’na (AIIB) katılan ilk Batılı büyük ülke olduğunu hatırlatarak, Birleşik Krallık’ın gayet Çin yanlısı olduğunu vurgulamış ve Çin’in Birleşik Krallık’ta yaptığı yatırımları överek, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in “Bir Kuşak, Bir Yol” projesinden heyecan duyduğunu belirtmiştir.[105] Bu röportajda Çince öğrenmenin gelecek için önemli olduğunun altını çizen Johnson, hatta kızının Çince (Mandarin) öğrendiğini de belirtmiştir.[106] Ayrıca Brexit sürecinde Avrupa Birliği ülkeleriyle ticareti azalacak olan Birleşik Krallık, yeni dönemde ticari ilişkilerinin merkezine ABD ile birlikte Çin’i de koyabilir. Jin Xu’ya göre, Brexit sürecinde ekonomik kayıplara uğrayacak olan Birleşik Krallık için Çin merkezli yatırımlar adeta bir can simidi işlevi görebilecekken, ABD etkisiyle ikili ilişkileri bozmak hatalı bir tavır olacaktır.[107] Bu nedenle, Xu, Johnson’ın David Cameron ve Theresa May’in yolundan giderek Yeni İpek Yolu projesine destek vermesini ve “Altın Çağ 2.0” dönemini başlatmasını ummaktadır.[108] Bonnie Girard da, Donald Trump’ın ikizi (doppelganger) olarak lanse edilen Boris Johnson’ın aslında ABD Başkanı ile birçok konuda uyuşmadığını ve Çin’le ilişkilerin de bu kapsamda olduğunu iddia etmektedir. Johnson’ın Birleşik Krallık üniversitelerinde eğitim alan 155.000 Çinli öğrenciyi işaret eden açıklamaları ve Yeni İpek Yolu projesine süren desteği ise, Girard’a göre, bu farklı duruşun somut kanıtlarıdır.[109] 2019 yılı Nisan ayında, dönemin Finans Bakanı Philip Hammond da, Yeni İpek Yolu projesine destek verdiklerini teyit etmiş ve potansiyel olarak dünya nüfusunun yüzde 70’ini ilgilendiren bu projenin refah ve sürdürülebilir kalkınma açısından muazzam derecede önemli olduğuna işaret ederek, finansman anlamında ülkesinin de katkılar sunabileceğini belirtmiştir.[110]

Birleşik Krallık’ın güncel ekonomik verileri (2019)[111]

2019 yılı sonunda yapılan genel seçimlerde elde ettiği zaferle daha da güçlenen Başbakan Boris Johnson, Çin konusunda net mesajlar vermekten kaçınmakta ve halen daha durumu değerlendirmektedir. Örneğin, 2019 yılı Eylül ayında da, Johnson, Pekin’e yönelik sıcak mesajlar vermiş ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 70. yıldönümüne denk gelen bu açıklamasında, iki ülkenin karşılıklı yatırım ve ticareti arttırmaları konusunda istekli olduğunu açıklamıştır.[112] Boris Johnson’ın bu konudaki çelişkili gözüken ifadeleri, aslına bakılırsa oldukça anlaşılabilir bir durumdur; zira Birleşik Krallık’ta artan Çin yatırımlarını önemseyen ve bunu teşvik eden Johnson, bir yandan da siyasi/diplomatik, güvenlik/istihbarat, ekonomik ve sosyo-kültürel alanlarda ABD ile olan müttefikliğini bozmamaya çalışmaktadır. ABD-Çin ilişkilerinin iyi gittiği dönemlerde bu durum bir avantaj haline bile gelebilirken, ABD-Çin ilişkilerinin bozulduğu dönemlerde ise Birleşik Krallık’ın “arada kalma” riski bulunmaktadır. Ancak böyle bir durumda, Birleşik Krallık’ın nihai bir tercih yapması gerekirse, seçeceği ülke hiç kuşkusuz ABD olacaktır; zira siyasi/diplomatik, sosyo-kültürel ve güvenlik/istihbarat alanlarında Birleşik Krallık-ABD ilişkileri Birleşik Krallık-Çin ilişkilerinden çok daha kapsamlı olmasının yanında, ticari ilişkiler konusunda da halen ABD ile olan bağlar çok daha yoğundur. Somut bir şekilde ifade etmek gerekirse; ABD ile yapılan toplam ticaret Birleşik Krallık ekonomisinin yüzde 14,7’sini, Çin’le yapılan toplam ticaret ise ancak yüzde 5,3’ünü oluşturmaktadır.[113] Üstelik, ABD ile ticaret 2017’den beri hızla (yüzde 4,1 oranında) artmış, Çin’le olan ticaret ise aynı dönemde ancak yüzde 1,1 artış sağlayabilmiştir. Bunların yanı sıra, Londra için ABD en büyük dış ticaret fazlası verdiği ülke, Çin ise en fazla dış ticaret açığı verdiği ülke durumundadır. Bu nedenle, Realist bir perspektiften bakıldığında rahatlıkla denilebilir ki, ekonomik açıdan da, Birleşik Krallık için, ABD, Çin’den çok daha önemli bir partner durumundadır.

Birleşik Krallık’ın 2018 yılı itibariyle en fazla dış ticaret açığı ve fazlası verdiği ülkeler[114]

İngiltere merkezli önemli bir düşünce kuruluşu olan RUSI’nin (Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü-Royal United Services Institute) uzun yıllar Çin’de kalan İngiliz diplomat Charles Parton’a[115] hazırlattığı bir rapora göre, Çin’in Birleşik Krallık üzerindeki etkisi giderek artmaktadır; bu bağlamda, bu ülkenin 5G teknolojisi altyapısının Çinli şirket Huawei’ye verilmesi “safça” ve hatta “sorumsuz” bir davranış (at best naive, at worst irresponsible) olarak değerlendirilmektedir.[116] Çin Büyükelçiliği sözcüsünün tepki gösterdiği rapor, bu tarz önemli bir teknolojik ihalenin Çinli firmaya verilmesinin Çin’in sisteme erişimine imkân sağlayacağını vurgulamakta ve Çin’in geçmişte karıştığı siber saldırılar, Huawei çalışanlarının Çin hükümetinden gelen talimatlar karşısında direnme güçlerinin olmaması ve ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda’da Huawei’ye yönelik önlemler alınması gibi hususları öne çıkarmaktadır.[117] Raporda, ayrıca, Çin Komünist Partisi’nin demokratik yaşam içerisindeki etkiyi (influence) aşan müdahalelerine (intervention) önlem olarak, bilgi-knowledge (ÇKP ve onun nüfuz politikaları hakkında daha fazla araştırma yapılması), şeffaflık-transparency (akademik kurumlar ve düşünce kuruluşlarının mali destekleri konusunda şeffaf olmaları), aleniyet-publicity (Çin’in müdahaleleri hakkında korkmadan özgürce haber yapılabilmesi), birlik/dayanışma-unity/solidarity (Beş Göz/Five Eyes ülkeleriyle ortak önlemler alınması ve koordineli hareket edilmesi) ve karşılıklılık/reciprocity gibi yöntemler öne çıkarılmaktadır.[118] Bu bağlamda, raporda, Yeni Zelandalı akademisyen Anne-Marie Brady’nin durumuna da dikkat çekilmektedir.[119] 1966 doğumlu Yeni Zelandalı bir akademisyen olan Brady, Canterbury Üniversitesi’nde Çin Politikası üzerine dersler vermektedir. 2017 yılı Eylül ayında “Magic Weapons: China’s Political Influence Activities under Xi Jinping” (Sihirli Silahlar: Şi Cinping Yönetiminde Çin’in Siyasal Nüfuz Aktiviteleri) adlı bir bildiri sunan Brady, bu çalışmasında, Şi Cinping’in Başkan olması sonrasında Pekin’in ÇKP tarafından koordine edilen kapsamlı bir siyasal nüfuz stratejisi başlattığını vurgulamış ve Yeni Zelanda örneğinde bu stratejinin uygulamalarını (Konfüçyüs Enstitüleri vs.) ifşa etmiştir.[120] Bu araştırması sonrasında, Brady, çeşitli yıldırma, gözdağı ve tehditlere maruz bırakıldığını söylemiş ve bunların Çin Komünist Partisi kaynaklı olabileceğine yönelik güçlü şüphelerini ifade etmiştir.[121]

Anne-Marie Brady

Çin’in Birleşik Krallık’ta artan etkilerine dair ilk ciddi raporun yazarı olan İngiliz diplomat Charles Parton, BBC’ye verdiği röportajda ise, ABD ve Avustralya gibi ülkelerde Çin’in müdahalelerine yönelik tepkilerin oluşmaya başladığını, ancak bugüne kadar ülkesi Birleşik Krallık’ta bu konuda “sessizlik” anlayışının egemen olduğunu söylemektedir.[122] Parton, bu bağlamda, Çin’in üniversiteler, düşünce kuruluşları ve kamusal yaşamda etkilerinin şeffaf olması gerektiği görüşünü savunmaktadır.[123] Parton’ın söyledikleri temelsiz değildir; zira Cambridge Üniversitesi’ne eski Çin Başbakanı Wen Jiabao’nun ailesince 3,7 milyar sterlin bağış yapılması olayı da son yıllarda Birleşik Krallık-Çin ilişkilerine dair bir diğer önemli ve tartışmalı konudur.[124] Pekin’in, bu tip bağışlarla, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok yerde siyasi nüfuz elde ettiği ve bunu gelecekte siyasi patronaja dönüştürmeye çalışacağı düşünülmektedir.

Charles Parton

Amerikan ve İngiliz basın-yayın kuruluşları ise, 1987 yılında kurulan ve şimdilerde 180.000 çalışanı bulunan telekomünikasyon devi Huawei’nin kurucusu Ren Zhengfei’nin ordu (asker) kökenli olması nedeniyle bu şirketin tamamen özel bir şirket mantığıyla yönetilmeyebileceği ve diğer devletlere yönelik istihbarat toplama faaliyetlerine karışabileceği iddiası üzerinde dururken, BBC’ye göre, yüzde 16’lık pazar payı ile cep telefonu piyasasında Samsung (Güney Kore) ve Apple’dan (ABD) sonra üçüncü sıraya oturan firmanın diğer iki firmayı geçme endişesi de bu tepkilerde rol oynuyor olabilir.[125] Tartışmaların odağındaki Huawei firması ise, bu tartışmalar karşısında, şirketin özel bir mantıkla yönetildiğini, Çin hükümetiyle hiçbir bağlarının olmadığını ve ABD’nin şirkete yönelik iddialarına hiçbir kanıt sunamadığını iddia etmektedir.[126] Şirket, ABD yaptırımlarına karşılık olarak bir dava da açmıştır. Huawei şirketine dair bir diğer ilginç bilgi ise, 2012 yılında şirketin Birleşik Krallık’taki önemli siyasi partilerden Muhafazakâr Parti ve Liberal Demokratlara bağışta bulunmuş olmasıdır.[127] Bu bağışlar cüzi miktarlarda olsa da, İngiliz basınında bu konu eleştirel bir şekilde haber yapılmıştır. Londra Üniversitesi’ne bağlı Soas Çin Enstitüsü’nden (SOAS China Institute-SCI) Profesör Steve Tsang ise, Çin Komünist Partisi’nin Birleşik Krallık üniversitelerinde nüfuz sahibi olmaya başladığını ve eleştirel duruşu olan kişilere yönelik baskı oluşturduğunu iddia etmektedir.[128]

Tartışmaların odağında Huawei firması var

James Landale, Boris Johnson ve Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt’ın yeni dönemde en önemli 6 dış politika sorumluluklarını; “1-) ABD ile ilişkileri düzeltmek, 2-) Avrupa ile ilişkileri düzene sokmak, 3-) İran’la Körfez bölgesinde bir çatışma veya kriz riskini önlemek, 4-) Çin konusundaki politikayı belirlemek, 5-) Kurallara dayalı uluslararası düzeni (rules-based international order) korumak ve 6-) Londra’da Whitehall caddesindeki dış politika yapım süreci sorumluluklarını ayarlamak” olarak açıklamaktadır.[129] Bunlar arasında Çin ve İran konuları, ABD politikaları Batı dünyasını giderek daha büyük bir riskle çatışmaya ve gerginliğe sürüklediği için, en öncelikli meseleler olarak karşımızda durmaktadır. Bu krizler, aslında Birleşik Krallık’a ABD-Çin ve ABD-İran ilişkilerinde arabuluculuk imkânları da sağlamaktadır; Londra’nın bu durumu iyi arabuluculuk yaparak ve krizlerin çözümüne katkı sağlayarak avantaja dönüştürme ihtimali de bulunmaktadır. Zira Birleşik Krallık, tüm bu ülkelerde ciddi prestij sahibidir ve 20. yüzyıl başlarında olduğu gibi emperyalist ve istikrar bozucu bir güç olarak algılanmamaktadır.

Kerry Brown

The Future of UK-China Relations adlı yeni bir kitaba imza atan Çin uzmanı Kerry Brown[130], Brexit sonrasında ülkesinin Çin’le kapsamlı bir serbest ticaret anlaşması yapabilmesi için yüksek düzeyde siyasi sorumluluk (high-level political commitment) göstermesi gerektiğini ve bu doğrultuda Başbakan’ın her yıl bir defa Çin’i ziyaret etmesinin gerekli olduğunu düşünmektedir.[131] Kerry Brown, 2019 yılı içerisinde Chatham House’da yaptığı konuşmasında ise, sembolik açıdan oldukça büyük ve önemli olan ilişkilerin (ki Birleşik Krallık, Çin’i daha 1950’de tanıyarak bu konuda ilk Batılı ülkelerden olmuştur) ekonomik anlamda henüz bu kapsamda geliştirilemediğinin altını çizmekte ve Çin’in ülkesinden beklentilerini (1) serbest yatırım olanakları, (2) Londra’daki finans piyasasına erişim ve (3) entelektüel partnerlik olarak sıralamaktadır.[132] Brown, ayrıca Pekin’in bazı konularda Birleşik Krallık’tan pasif tavır veya yumuşak tepkiler beklediğini de sözlerine eklemekte, ancak Birleşik Krallık’ın Çin’den beklentileri konusunda bilgi sahibi olmadığını söylemektedir.[133] Bunun yanında, Çin’le ilişkileri geliştirmeden “Küresel Britanya” (Global Britain) olunamayacağı vurgulayan akademisyen, ayrıca Pew Research’ün güncel verilerine göre Britanya’da Çin’e yönelik algıların olumlu olmadığını da vurgulamaktadır.[134] Dolayısıyla, ABD’nin de etkisiyle, yeni dönemde Çin’le ilişkileri sürdürmenin zor olacağı açıktır.

Yu Jie

Kraliyet düşünce kuruluşu Chatham House’da yakın tarihli bir konferansa katılan Çinli uzman Yu Jie[135] ise, 2019 Aralık genel seçimi öncesinde -17 yıldır yaşadığı- Birleşik Krallık’ta ilk kez Çin’in bir siyasal tartışma konusu haline geldiğini ve bunun kendisini şaşırttığını belirterek başladığı konuşmasında, seçim sonrasında yeni Başbakan’ın en büyük sorumluluğunun Çin’in Birleşik Krallık ekonomisine pozitif etkileri ile Çin’in artan siyasal nüfuzu arasında bir denge tutturmak olduğunu söylemektedir.[136] Jie, ayrıca, Brexit olsun veya olmasın, ABD-Çin ticaret savaşları nedeniyle Pekin’in Londra ile iyi ekonomik ilişkileri sürdürmek istediğini ve Çin’in tarihsel sebeplerle ABD ile birlikte Birleşik Krallık’ı da bir süpergüç olarak gördüğünü belirtmektedir.[137] Çin’in klasik bir revizyonist ülke olmadığını düşünen ve Pekin’i yalnızca bazı konularda statükoyu değiştirmeyi talep eden “alakart revizyonist bir ülke” (revisionist power by a la carte) olarak değerlendiren Yu Jie, Çin-Birleşik Krallık ilişkilerinin ekonomik ilişkiler başta olmak üzere birçok konuda uluslararası istikrar adına faydalı olacağını düşünmektedir.[138] Bunların yanında, Hong Kong konusunda Çin’e düşman olarak yetişmiş genç nesiller nedeniyle ikili ilişkilerde yakın gelecekte zorluklar yaşanabileceğini düşünen Çinli uzman, ayrıca Birleşik Krallık’tan gelen eleştirilerin Çin’i etkilemeyeceğini; zira dünyanın en büyük siyasi partisinin (ÇKP) değişmesinin/değiştirilmesinin çok zor olduğunu sözlerine eklemektedir.[139]

AB yanlıları ve karşıtlarının genel Çin eğilimleri ve Çin’in askeri gücü konusundaki duruşları[140]

Wilfred M. Chow, Enze Han ve Xiaojun Li’nin yaptıkları bir araştırmaya göre; Boris Johnson’ın Başbakan seçilmesiyle iyice güçlenen AB ve göçmen karşıtlarının Çin’in askeri gücünü tehdit olarak değerlendirmeleri daha yaygın bir eğilimken (yüzde 55), AB’de kalınmasını savunan grupların Çin’e bakışı bu konuda nispeten daha olumludur (yüzde 40).[141] Ancak ilginç bir şekilde, Brexit yanlılarının da Çin’e genel anlamda olumlu bakışları AB yanlılarına kıyasla daha öndedir (yüzde 22’ye yüzde 15).[142] Ayrıca Brexit yanlılarının Çin’le ilişkilere ticaret/yatırım temelinde yaklaşmaları da (yüzde 45) AB yanlılarına göre (yüzde 23) daha öndedir.[143] Dolayısıyla, yeni konjonktürde Birleşik Krallık-Çin ilişkilerinin iç dinamikler bağlamında daha iyiye veya daha kötüye gideceği konusunda yorum yapmak zordur. Ancak Brexit yanlılarının ilişkilere ticaret temelinde yaklaşması, siyasi krizlerin yaşanmaması durumunda kolaylaştırıcı bir faktör haline gelebilir.

Çin’in Britanya’da algılanması[144]

Aynı araştırmadan çıkan bazı ilginç sonuçlar şöyledir:[145]
  • Britanya’da Çin’e olumlu bakanlar yüzde 23, nötr olanlar yüzde 40, karşıt olanlar yüzde 37 düzeyindedir.
  • Çin’le ilişkilere yaklaşımda; küresel konular (yüzde 40), yatırım/ekonomi konuları (yüzde 36), insan hakları tartışmaları (yüzde 16), Britanya değerleri (yüzde 4) ve sibergüvenlik (yüzde 3) gibi konular öne çıkmaktadır.
  • Çin’in askeri açıdan güçlenmesi Britanya halkının yüzde 46’sı için bir sorunken, yüzde 31 bu konuda nötr duruş sergilemekte ve halkın yüzde 23’ü de bunu bir sorun olarak görmemektedir.
  • Britanya’da serbest ticaret anlaşması için bir sıralama yapıldığında; Avrupa Birliği (yüzde 81), Çin (yüzde 70) ve ABD (yüzde 68) ilk sıralarda yer almaktadırlar.
Brexit yanlıları ve karşıtlarının Çin’le ilişkilerde önem verdikleri konular[146]

Wilfred M. Chow, Enze Han ve Xiaojun Li’nin yaptıkları araştırmanın en önemli bölümlerinden birisi de, Birleşik Krallık kamuoyunda ABD ve Çin’e mukayeseli bakışla ilgilidir. Bu bölüm dikkatle incelendiğinde, şu sonuçlara ulaşılmaktadır:

Britanya kamuoyunda, gelecek 10 yılda;[147]
  • Çin’in ABD’yi ekonomik olarak geçeceğine (yüzde 62’ye yüzde 26) inanılmaktadır.
  • ABD’nin Çin’e kıyasla daha sorumlu bir küresel lider olduğu/olacağı düşünülmektedir (yüzde 39’a yüzde 25).
  • ABD’nin küresel barışa Çin’e kıyasla daha büyük katkı yaptığı/yapacağı (yüzde 41’e yüzde 25) öngörülmektedir.
  • Çin’in ABD’ye göre daha öngörülebilir ve istikrarlı bir ülke olduğu/olacağı (muhtemelen Donald Trump etkisi nedeniyle) (yüzde 43’e yüzde 34) düşünülmektedir.
  • Çin’in ABD’ye göre diğer devletlere daha saygılı (yüzde 43’e yüzde 25) bir devlet olduğuna/olacağına inanılmaktadır.
  • ABD’nin özgür düşünce konusunda Çin’den çok daha ileri aşamada olduğu/olacağı düşünülmektedir (yüzde 67’ye karşı yüzde 11).
  • ABD’nin yoksul kesimlerine daha iyi yardım yaptığı/yapacağı düşünülmektedir (yüzde 35’e yüzde 24).
  • Çevre konusunda Çin’in biraz daha duyarlı olduğu/olacağı öngörülmektedir (yüzde 31’e yüzde 28).
Birleşik Krallık kamuoyunda Çin ve ABD’ye mukayeseli bakış[148]

Tüm bunlar akılcı bir perspektiften değerlendirildiğinde; Çin-Birleşik Krallık ilişkilerinin, Boris Johnson’ın Başbakanlığı döneminde, Donald Trump yönetiminin aynı çizgide devam etmesi veya aynı politikaları sürdüren bir ABD Başkanı ve yönetiminin başa geçmesi durumunda, David Cameron ve Theresa May dönemlerindeki ılımlı havayı yakalaması zor gözükmektedir. Bu nedenle, ikili ilişkilerin duraklayacağı ve hatta düşüşe geçeceği ve iki ülke arasındaki siyasi polemik ve gerginliklerin artacağı yeni bir dönem beklemek çok daha olası gözükmektedir. Birleşik Krallık’ın bu konuda ABD politikalarına eklemlenmek (bandwagoning) dışında bir seçeneği, Brexit sonrasında, bence artık kalmamıştır. Çünkü Londra, Brexit referandumu sonucunda AB’den ayrılma kararı alarak, diğer 27 AB üyesiyle, bilhassa da diplomatik açıdan güçlü Fransa ve ekonomik açıdan güçlü Almanya gibi etkili ülkelerle birlikte hareket etme lüksünü yitirmiştir. Dolayısıyla, Londra, yeni dönemde, -istese de, istemese de- bağlarının çok daha yoğun olduğu ABD ile hareket etmek zorunda kalacaktır. Ancak ABD’nin Çin konusundaki tavrının değişmesi veya Washington’ın Kuzey Kore Sorunu ve İran kaynaklı tehditler gibi konularda Pekin’in desteğine ihtiyaç duyabileceğini fark ederek ticaret savaşlarına son vermesi halinde, Birleşik Krallık-Çin ilişkileri Boris Johnson döneminde de aynı şekilde gelişmeye devam edebilir. Zira Boris Johnson gibi Brexit yanlısı Muhafazakâr Partililerin Çin’le ilişkilere daha çok ekonomik temelde yaklaşmaları, aslında olumlu bir durumdur. Nitekim bu yeni dönemde ABD-Çin krizlerinin yatışması durumunda, Birleşik Krallık kamuoyunda, ABD ve Hindistan’la birlikte, serbest ticaret anlaşması yapılması konusunda en çok istek duyulan ülke Çin’dir.[149] Ayrıca bu krizleri Birleşik Krallık’ın fırsata çevirerek, arabulucu bir devlet olarak uluslararası siyasette ön plana çıkması ihtimali de yabana atılmamalıdır. Zira ABD üzerinde İsrail’le birlikte en etkili devletlerden biri olan Birleşik Krallık, Washington politikalarının Çin ve İran’a karşı daha ılımlı şekillenmesini sağlayabilirse, bunu bu ülkelerle ilişkilerinde ekonomik avantaja da dönüştürebilir. Brexit sürecinde ekonomik başarıya ihtiyacı olan Muhafazakâr Parti hükümeti, ABD-İran ve özellikle de ABD-Çin ilişkilerinin gerginleşmesini istemeyecektir. Bunun sebebi de, kuşkusuz, Çin’in doğrudan yatırımları ve Çin’le ticaretten sağladığı faydalardır. Ancak benim görüşüme göre, bu politikanın ABD Başkanı Trump’ın kararlı ve katı duruşunun devam etmesi halinde etkisi sınırlı olacak ve nihayetinde, Londra, Washington politikalarına katılmak zorunda kalacaktır.

Sonuç
Bu araştırmada, Çin-Birleşik Krallık ilişkilerinin tarihi, modern dönemdeki önemli gelişmeleri ve bilhassa da son birkaç yılda yaşadığı değişim ve dönüşümler incelenmiştir. Bu kapsamda, sadece siyasi tarih bilgileriyle yetinilmemiş ve önemli ekonomik veri ve bulgulara da yazıda yer verilerek, bunlar ideolojik önyargılara kapılmadan yorumlanmaya çalışılmıştır. Yazının sonucunda ortaya çıkmıştır ki, Birleşik Krallık-ABD ilişkileri çok güçlü ve derinlikli, Birleşik Krallık-Çin ilişkileri ise hızla gelişmekte olan nispeten yeni ilişkilerdir. Dolayısıyla, ABD’nin Çin’le ilişkileri bozmaktan vazgeçmemesi ve kendisini bir tercihe zorlaması durumunda, Londra, bu yeni dönemde Boris Johnson Başbakanlığında Çin’le ilişkilerinde yeni bir döneme girecektir. Bu yeni dönemin parametreleri ise Hong Kong ve Doğu Türkistan olaylarıyla ortaya çıkmaya başlamıştır. Ancak ABD-İran gerginliğinin savaş boyutuna ulaşma riski ve Çin’in Kuzey Kore Sorunu konusunda etkili olabilecek tek uluslararası aktör durumunda olması, Washington’ın Çin’le olan rekabetini önümüzdeki dönemde ertelemesine/ötelemesine de sebebiyet verebilir. Böyle bir durumda, Çin’le ekonomik ilişkiler devam edecektir; ancak stratejik konularda (5G teknolojisi vs.) Çinli firmalara ihale verilmesi bence giderek daha zor hale gelecektir. Lonra’nın bu krizleri fırsata çevirmesi ve arabuluculuk yaparak bu tip uluslararası sorunların çözümüne katkı sağlaması halinde ise, bu zorlu dönemden kayıpsız da çıkılabilir. Ancak her halükarda, 2020 ABD Başkanlık seçimleri sonrasında kimin seçileceği ve seçilecek Başkan’ın Çin politikalarını nasıl şekillendireceği beklenecektir.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

KAYNAKÇA
[1] Encyclopedia Brittannica, “Rabban bar Sauma”, Erişim Tarihi: 25.12.2019, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/biography/Rabban-bar-Sauma.
[2] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), s. 300.
[3] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), s. 300.
[4] George Magnus (2018), “This is no “Golden Era” for Sino-British relations, even if the government wishes it were so”, Prospect, 30.01.2018, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://www.prospectmagazine.co.uk/blogs/george-magnus/this-is-no-golden-era-for-uk-sino-relations-even-if-the-government-wishes-it-were-so.
[5] Yeni Akit (2017), “Çin'den ''Barbarlara karşı Barbarları kullanma'' stratejisi”, 14.02.2017, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://www.yeniakit.com.tr/haber/cinden-barbarlara-karsi-barbarlari-kullanma-stratejisi-278064.html.
[6] John Butler (2017), “’Embassies to China: Diplomacy and Cultural Encounters before the Opium Wars’ by Michael Keevak”, 11.09.2017, Asian Review of Books, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://asianreviewofbooks.com/content/embassies-to-china-diplomacy-and-cultural-encounters-before-the-opium-wars-by-michael-keevak/.
[7] Dünya Bülteni (2010), “Sömürgeciliğin çirkin yüzü: Afyon Savaşları”, 01.12.2010, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.dunyabulteni.net/tarihten-olaylar/somurgeciligin-cirkin-yuzu-afyon-savaslari-h137906.html.
[8] Dünya Bülteni (2010), “Sömürgeciliğin çirkin yüzü: Afyon Savaşları”, 01.12.2010, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.dunyabulteni.net/tarihten-olaylar/somurgeciligin-cirkin-yuzu-afyon-savaslari-h137906.html.
[9] Dünya Bülteni (2010), “Sömürgeciliğin çirkin yüzü: Afyon Savaşları”, 01.12.2010, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.dunyabulteni.net/tarihten-olaylar/somurgeciligin-cirkin-yuzu-afyon-savaslari-h137906.html.
[10] Encyclopedia Brittannica, “China”, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/place/China.
[11] Asuman Suner (1997), “Hong Kong: Sömürgecilik Tarihinde Bir Sayfa Kapanırken”, Birikim, sayı: 99, Temmuz 1997, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.birikimdergisi.com/birikim-yazi/2815/hong-kong-somurgecilik-tarihinde-bir-sayfa-kapanirken#.XhL55UczbIU.
[12] Encyclopedia Britannica, “Timeline of the Second Opium War (Arrow War)”, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/list/timeline-of-the-second-opium-war-(arrow-war).
[13] Wilfred M. Chow & Enze Han & Xiaojun Li (2019), “Brexit identities and British public opinion on China”, International Affairs, Cilt 95, no: 6, Kasım 2019, s. 1369.
[14] History is Now Magazine, “The British and French at their worst? The burning of China’s magnificent Summer Palace”, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: http://www.historyisnowmagazine.com/blog/2016/3/6/the-british-and-french-at-their-worst-the-burning-of-chinas-magnificent-summer-palace#.XhId20czZPY=.
[15] History is Now Magazine, “The British and French at their worst? The burning of China’s magnificent Summer Palace”, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: http://www.historyisnowmagazine.com/blog/2016/3/6/the-british-and-french-at-their-worst-the-burning-of-chinas-magnificent-summer-palace#.XhId20czZPY=.
[16] Chris Bowlby (2015), “The palace of shame that makes China angry”, BBC, 2 Şubat 2015, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/magazine-30810596.
[17] History is Now Magazine, “The British and French at their worst? The burning of China’s magnificent Summer Palace”, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: http://www.historyisnowmagazine.com/blog/2016/3/6/the-british-and-french-at-their-worst-the-burning-of-chinas-magnificent-summer-palace#.XhId20czZPY=.
[18] Wikipedia, “China-United Kingdom Relations”, Erişim Tarihi: 29.12.2019, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/China%E2%80%93United_Kingdom_relations.
[19] Mustafa Kurtkan Kaçıra (2010), “İngiltere’nin Tibet Politikası ve Etkileri”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Yrd. Doç. Dr. Fatih M. Sancaktar, s. 115.
[20] Mustafa Kurtkan Kaçıra (2010), “İngiltere’nin Tibet Politikası ve Etkileri”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Yrd. Doç. Dr. Fatih M. Sancaktar, s. 116.
[21] Wikipedia, “China-United Kingdom Relations”, Erişim Tarihi: 29.12.2019, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/China%E2%80%93United_Kingdom_relations.
[22] Asuman Suner (1997), “Hong Kong: Sömürgecilik Tarihinde Bir Sayfa Kapanırken”, Birikim, sayı: 99, Temmuz 1997, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.birikimdergisi.com/birikim-yazi/2815/hong-kong-somurgecilik-tarihinde-bir-sayfa-kapanirken#.XhL55UczbIU.
[23] Sabah, “Tarihin akışını değiştiren 20 an”, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://www.sabah.com.tr/galeri/aktuel/tarihin-akisini-degistiren-20-an.
[24] Aydınlık (2019), “4 Mayıs Hareketi ve 19 Mayıs”, 07.05.2019, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://www.aydinlik.com.tr/4-mayis-hareketi-ve-19-mayis-ozgurluk-meydani-mayis-2019.
[25] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), s. 300.
[26] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), s. 301.
[27] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), ss. 301-302.
[28] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), s. 302.
[29] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), s. 302.
[30] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), s. 302.
[31] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), s. 303.
[32] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), s. 304.
[33] Richard McDonough (2018), “What was the Yangtze Incident?”, Imperial War Museums, 26 Haziran 2018, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://www.iwm.org.uk/history/what-was-the-yangtze-incident.
[34] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), s. 308.
[35] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), ss. 311-312.
[36] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), s. 299.
[37] David C. Wolf (1983), “'To Secure a Convenience': Britain Recognizes China – 1950”, Journal of Contemporary History, Cilt 18, no: 2 (Nisan 1983), s. 300.
[38] Embassy of the People’s Republic of China in the United Kingdom of the Great Britain and Northern Ireland (2003),  “Backgrounder: Sino-British Relations”, 10.10.2003, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: http://www.chinese-embassy.org.uk/eng/wjzc/zygx/t27071.htm.
[39] Embassy of the People’s Republic of China in the United Kingdom of the Great Britain and Northern Ireland (2003),  “Backgrounder: Sino-British Relations”, 10.10.2003, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: http://www.chinese-embassy.org.uk/eng/wjzc/zygx/t27071.htm.
[40] Addis’i müteakiben, Londra’nın Pekin’e gönderdiği Büyükelçiler şu kişilerdir: Edward Youde (1974-1978), Percy Cradock (1978-1984), Richard Evans (1984-1988), Alan Donald (1988-1991), Robin McLaren (1991-1994), Leonard Appleyard (1994-1997), Anthony Galsworthy (1997-2002), Christopher Hum (2002-2006), William Ehrman ( 2006-2010), Sebastian Wood (2010-2015) ve Barbara Woodward (2015-).
[41] Macaristan’ın en ünlü geleneksel yemeği olan bol soğanlı et çorbası “gulaş”dan türetilen “gulaş komünizmi” kavramı, Macaristan’ın János Kádár döneminden itibaren uyguladığı daha liberal, dışa açık ve karma komünist sistemi ifade etmektedir.
[42] Jon Agar (2013), “’It’s Spring Time for Science’: Renewing China-UK Scientific Relations in the 1970s”, Notes and Records of the Royal Society of London, Cilt 67, no: 1, 20 Mart 2013, s. 17.
[43] Embassy of the People’s Republic of China in the United Kingdom of the Great Britain and Northern Ireland (2003),  “Backgrounder: Sino-British Relations”, 10.10.2003, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: http://www.chinese-embassy.org.uk/eng/wjzc/zygx/t27071.htm.
[44] Embassy of the People’s Republic of China in the United Kingdom of the Great Britain and Northern Ireland (2003),  “Backgrounder: Sino-British Relations”, 10.10.2003, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: http://www.chinese-embassy.org.uk/eng/wjzc/zygx/t27071.htm.
[45] Bu konuşma şuradan izlenebilir; https://www.youtube.com/watch?v=bjLF21qprs4.
[46] BBC (1998), “Blair praises China's economic determination”, 06.10.1998, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: http://news.bbc.co.uk/2/hi/business/187240.stm.
[47] BBC (1998), “Blair heralds new 'partnership' with China”, 06.10.1998, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: http://news.bbc.co.uk/2/hi/asia-pacific/187381.stm.
[48] Embassy of the People’s Republic of China in the United Kingdom of the Great Britain and Northern Ireland (2003),  “Backgrounder: Sino-British Relations”, 10.10.2003, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: http://www.chinese-embassy.org.uk/eng/wjzc/zygx/t27071.htm.
[49] Embassy of the People’s Republic of China in the United Kingdom of the Great Britain and Northern Ireland (2003),  “Backgrounder: Sino-British Relations”, 10.10.2003, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: http://www.chinese-embassy.org.uk/eng/wjzc/zygx/t27071.htm.
[50] Embassy of the People’s Republic of China in the United Kingdom of the Great Britain and Northern Ireland (2003),  “Backgrounder: Sino-British Relations”, 10.10.2003, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: http://www.chinese-embassy.org.uk/eng/wjzc/zygx/t27071.htm.
[51] Embassy of the People’s Republic of China in the United Kingdom of the Great Britain and Northern Ireland (2003),  “Backgrounder: Sino-British Relations”, 10.10.2003, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: http://www.chinese-embassy.org.uk/eng/wjzc/zygx/t27071.htm.
[52] Ray Barrell & Amanda Choy & Simon Kirby (2006), “Globalisation and UK Trade”, National Institute Economic Review, no: 195 (Ocak 2006), s. 64.
[53] 2019 yılında bu toplantıların 10.su düzenlenmiştir. Bakınız; https://www.gov.uk/government/news/tenth-economic-and-financial-dialogue-held-between-the-uk-and-china.
[54] Wilfred M. Chow & Enze Han & Xiaojun Li (2019), “Brexit identities and British public opinion on China”, International Affairs, Cilt 95, no: 6, Kasım 2019, s. 1369.
[55] Philip Le Corre (2015), “A New Special Relationship: China and the United Kingdom Rekindle Their Ties”, Foreign Affairs, 19.10.2015, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://www.foreignaffairs.com/articles/2015-10-19/new-special-relationship.
[56] BBC (2013), “David Cameron promises China 'growth partnership'”, 03.12.2013, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-25176613.
[57] Philip Le Corre (2015), “A New Special Relationship: China and the United Kingdom Rekindle Their Ties”, Foreign Affairs, 19.10.2015, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://www.foreignaffairs.com/articles/2015-10-19/new-special-relationship.
[58] Jessica Elgot (2015), “Xi Jinping UK visit roundup: red flags, red carpets and Greene King”, The Guardian, 23 Ekim 2015, Erişim Tarihi: 31.12.2019, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/world/2015/oct/23/chinese-president-xi-jinping-uk-visit-roundup.
[59] Jessica Elgot (2015), “Xi Jinping UK visit roundup: red flags, red carpets and Greene King”, The Guardian, 23 Ekim 2015, Erişim Tarihi: 31.12.2019, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/world/2015/oct/23/chinese-president-xi-jinping-uk-visit-roundup.
[60] Oliver Turner (2018), “The Golden Era of UK-China Relations Meets Brexit”, The Diplomat, 18 Aralık 2018, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://thediplomat.com/2018/12/the-golden-era-of-uk-china-relations-meets-brexit/.
[61] Rebecca Fabrizi (2015), “China and Europe”, içinde Shared Destiny (editörler: Geremie R Barm & Linda Jaivin & Jeremy Goldkorn), ANU Press, s. 101.
[62] Gov.uk (2015), “UK-China Joint Statement 2015”, 22 Ekim 2015, Erişim Tarihi: 31.12.2019, Erişim Adresi: https://www.gov.uk/government/news/uk-china-joint-statement-2015.
[63] Bakınız; https://www.diplomatie.gouv.fr/en/country-files/china/france-and-china/.
[64] Bakınız; https://thediplomat.com/2014/07/china-and-germanys-special-relationship/.
[65] Oliver Turner (2018), “The Golden Era of UK-China Relations Meets Brexit”, The Diplomat, 18 Aralık 2018, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://thediplomat.com/2018/12/the-golden-era-of-uk-china-relations-meets-brexit/.
[66] Gov.uk (2015), “UK-China Joint Statement 2015”, 22 Ekim 2015, Erişim Tarihi: 31.12.2019, Erişim Adresi: https://www.gov.uk/government/news/uk-china-joint-statement-2015.
[67] Edward Malnick (2017), “David Cameron given special dispensation to broker talks between Britain and China in new role leading £750m investment fund”, The Telegraph, 16 Aralık 2017, Erişim Tarihi: 05.01.2019, Erişim Adresi: https://www.telegraph.co.uk/news/2017/12/16/david-cameron-set-750m-uk-china-investment-fund/.
[68] Philip Le Corre (2015), “A New Special Relationship: China and the United Kingdom Rekindle Their Ties”, Foreign Affairs, 19.10.2015, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://www.foreignaffairs.com/articles/2015-10-19/new-special-relationship.
[69] Andrew Moody (2019), “FTA needs strong political commitment from UK”, The Telegraph, 19 Kasım 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.telegraph.co.uk/china-watch/business/uk-china-trade-deal/.
[70] Gov.uk (2015), “Chancellor: 'Let’s create a golden decade for the UK-China relationship'”, 22 Eylül 2015, Erişim Tarihi: 29.12.2019, Erişim Adresi: https://www.gov.uk/government/speeches/chancellor-lets-create-a-golden-decade-for-the-uk-china-relationship.
[71] Gov.uk (2015), “Chancellor: 'Let’s create a golden decade for the UK-China relationship'”, 22 Eylül 2015, Erişim Tarihi: 29.12.2019, Erişim Adresi: https://www.gov.uk/government/speeches/chancellor-lets-create-a-golden-decade-for-the-uk-china-relationship.
[72] British Council (2015), “A golden future for China and the UK?”, Ekim 2015, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.britishcouncil.org/research-policy-insight/insight-articles/golden-future-china-uk.
[73] Cary Huang (2018), “A ‘golden era’ in China-UK relations. Really, Auntie May?”, This Week in Asia, 10 Şubat 2018, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.scmp.com/week-asia/opinion/article/2132776/golden-era-china-uk-relations-really-auntie-may.
[74] Cary Huang (2018), “A ‘golden era’ in China-UK relations. Really, Auntie May?”, This Week in Asia, 10 Şubat 2018, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.scmp.com/week-asia/opinion/article/2132776/golden-era-china-uk-relations-really-auntie-may.
[75] Gökhan Kurtaran (2015), “İngiltere-Çin ilişkileri 'altın dönemini' yaşıyor”, AA, 20.10.2015, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ingiltere-cin-iliskileri-altin-donemini-yasiyor/448519.
[76] Ali Murat Taşkent (2015), “Çin-İngiltere İlişkilerinin ‘Altın Çağı’”, AVİM, Yorum no: 2015 / 134, 02.11.2015, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://avim.org.tr/tr/Yorum/CIN-INGILTERE-ILISKILERININ-ALTIN-CAGI.
[77] Jin Xu (2019), “Can UK’s choice of PM surprise China?”, Global Times, 24 Temmuz 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: http://www.globaltimes.cn/content/1159063.shtml.
[78] “Theresa May's Global Britain Speech (17th January 2017)”, Erişim Tarihi: 05.01.2019, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=dU0NfH1B-sk.
[79] Kira Godovanyuk (2019), “Contradictions of the “Golden Era” in UK–China Relations”, RIAC, 19 Nisan 2019, Erişim Tarihi: 05.01.2019, Erişim Adresi: https://russiancouncil.ru/en/analytics-and-comments/analytics/contradictions-of-the-golden-era-in-uk-china-relations/.
[80] Philip Le Corre (2018), “Brexit : What’s Next for the China-UK Relationship?”, Carnegie Endowment for International Peace, 19 Şubat 2018, Erişim Tarihi: 05.01.2019, Erişim Adresi: https://carnegieendowment.org/2018/02/19/brexit-what-s-next-for-china-uk-relationship-pub-75633.
[81] Philip Le Corre (2018), “Brexit : What’s Next for the China-UK Relationship?”, Carnegie Endowment for International Peace, 19 Şubat 2018, Erişim Tarihi: 05.01.2019, Erişim Adresi: https://carnegieendowment.org/2018/02/19/brexit-what-s-next-for-china-uk-relationship-pub-75633.
[82] Wilfred M. Chow & Enze Han & Xiaojun Li (2019), “Brexit identities and British public opinion on China”, International Affairs, Cilt 95, no: 6, Kasım 2019, s. 1373.
[83] George Magnus (2018), “This is no “Golden Era” for Sino-British relations, even if the government wishes it were so”, Prospect, 30.01.2018, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://www.prospectmagazine.co.uk/blogs/george-magnus/this-is-no-golden-era-for-uk-sino-relations-even-if-the-government-wishes-it-were-so.
[84] Gov.uk (2017), “Economic talks herald Golden Era in UK-China relations”, 16 Aralık 2017, Erişim Tarihi: 03.01.2020, Erişim Adresi: https://www.gov.uk/government/news/economic-talks-herald-golden-era-in-uk-china-relations.
[85] Kira Godovanyuk (2019), “Contradictions of the “Golden Era” in UK–China Relations”, RIAC, 19 Nisan 2019, Erişim Tarihi: 05.01.2019, Erişim Adresi: https://russiancouncil.ru/en/analytics-and-comments/analytics/contradictions-of-the-golden-era-in-uk-china-relations/.
[86] BBC (2018), “Reality Check: How does China-UK trade compare globally?”, 2 Şubat 2018, Erişim Tarihi: 04.01.2020, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-42821084.
[87] China Daily (2017), “Chinese investor gets 80% stake in Southampton FC”, 16.08.2017, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.chinadaily.com.cn/business/2017-08/16/content_30668027.htm.
[88] USA Today (2017), “Chinese investors buy Premier League club Southampton”, 14 Ağustos 2017, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.usatoday.com/story/sports/soccer/2017/08/14/chinese-investors-buy-premier-league-club-southampton/104587408/.
[89] Philip Le Corre (2018), “Brexit : What’s Next for the China-UK Relationship?”, Carnegie Endowment for International Peace, 19 Şubat 2018, Erişim Tarihi: 05.01.2019, Erişim Adresi: https://carnegieendowment.org/2018/02/19/brexit-what-s-next-for-china-uk-relationship-pub-75633.
[90] Philip Le Corre (2018), “Brexit : What’s Next for the China-UK Relationship?”, Carnegie Endowment for International Peace, 19 Şubat 2018, Erişim Tarihi: 05.01.2019, Erişim Adresi: https://carnegieendowment.org/2018/02/19/brexit-what-s-next-for-china-uk-relationship-pub-75633.
[91] Kira Godovanyuk (2019), “Contradictions of the “Golden Era” in UK–China Relations”, RIAC, 19 Nisan 2019, Erişim Tarihi: 05.01.2019, Erişim Adresi: https://russiancouncil.ru/en/analytics-and-comments/analytics/contradictions-of-the-golden-era-in-uk-china-relations/.
[92] Bu konuda BBC’nin yayınlarından birkaç örnek için; https://www.bbc.com/news/blogs-china-blog-48700786 ; https://www.youtube.com/watch?v=WmId2ZP3h0c ; https://www.bbc.co.uk/news/resources/idt-sh/China_hidden_camps ; https://www.bbc.com/news/world-asia-china-50511063 ; https://www.youtube.com/watch?v=bDGD896WOPc.
[93] BBC’nin bu konuda haber arşivi için; https://www.bbc.com/news/topics/c95yz8vxvy8t/hong-kong-anti-government-protests.
[94] BBC Türkçe (2019), “Hong Kong’da neler oluyor?”, 19 Kasım 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50469041.
[95] Siyasi tarihte bu anlaşmaya “1984 Çin-İngiltere Ortak Bildirgesi” (Sino-British Joint Declaration) adı verilmektedir. Buradan okunabilir; https://www.cmab.gov.hk/en/issues/jd2.htm.
[96] Erin Blakemore (2019), “How Hong Kong’s complex history explains its current crisis with China”, National Geographic, 7 Ağustos 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.nationalgeographic.com/culture/topics/reference/hong-kong-history-explain-relationship-china/.
[97] Bugüne kadar bu görevde bulunan kişiler şunlardır: Tung Chee-hwa (1997-2005), Donald Tsang (2005-2012), Leung Chun-ying (2012-2017) ve Carrie Lam (2017-). Bu yöneticiler, “Çin yanlısı” olarak değerlendirilmektedirler.
[98] Jin Xu (2019), “Can UK’s choice of PM surprise China?”, Global Times, 24 Temmuz 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: http://www.globaltimes.cn/content/1159063.shtml.
[99] Bakınız; https://www.youtube.com/watch?v=zFt7vbdNZKY.
[100] Rob Merrick (2019), “Hong Kong protests: China says relationship with UK ‘damaged’ after interference from London”, The Independent, 3 Temmuz 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.independent.co.uk/news/world/asia/hong-kong-china-warn-uk-interference-protests-hunt-a8986741.html.
[101] Patrick Wintour (2019), “China threatening autonomy of Hong Kong, says Chris Patten”, The Guardian, 21.11.2019, Erişim Tarihi: 06.01.2020, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/world/2019/nov/21/china-threatening-autonomy-of-hong-kong-says-chris-patten.
[102] BBC (2019), “Tim Marshall: UK superpower choice of US or China”, 10 Mayıs 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/av/uk-politics-48230591/tim-marshall-uk-superpower-choice-of-us-or-china.
[103] Steve Bloomfield (2019), “The Not So Special Relationship: How Trump Has Bewildered the United Kingdom”, Foreign Affairs, 9 Ekim 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.foreignaffairs.com/articles/europe/2019-10-09/not-so-special-relationship.
[104] Bakınız; https://www.youtube.com/watch?v=lrIXVBcQ8aA.
[105] Ben Westcott (2019), “TV interview sheds light on UK's China relations under Boris Johnson”, CNN, 26 Temmuz 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://edition.cnn.com/2019/07/25/asia/boris-johnson-china-huawei-brexit-intl-gbr-hnk/index.html.
[106] Ben Westcott (2019), “TV interview sheds light on UK's China relations under Boris Johnson”, CNN, 26 Temmuz 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://edition.cnn.com/2019/07/25/asia/boris-johnson-china-huawei-brexit-intl-gbr-hnk/index.html.
[107] Jin Xu (2019), “Can UK’s choice of PM surprise China?”, Global Times, 24 Temmuz 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: http://www.globaltimes.cn/content/1159063.shtml.
[108] Jin Xu (2019), “Can UK’s choice of PM surprise China?”, Global Times, 24 Temmuz 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: http://www.globaltimes.cn/content/1159063.shtml.
[109] Bonnier Girard (2019), “How Boris Johnson Will Approach UK-China Relations”, The Diplomat, 2 Ağustos 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://thediplomat.com/2019/08/how-boris-johnson-will-approach-uk-china-relations/.
[110] Brenda Goh (2019), “Britain calls China's Belt and Road Initiative a 'vision'”, Reuters, 26 Nisan 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://uk.reuters.com/article/uk-china-silkroad-britain/britain-committed-to-helping-china-realise-belt-and-road-idUKKCN1S20O5.
[111] Department of International Trade (2019), “UK Trade in Numbers September 2019”, Erişim Tarihi: 31.12.2019, Erişim Adresi: https://assets.publishing.service.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/836787/190924_UK_trade_in_numbers_full_web_version_final.pdf, ss. 6-7.
[112] China Daily (2019), “Boris Johnson 'ambitious' about China-UK trade and investment”, 11 Eylül 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.chinadaily.com.cn/a/201909/11/WS5d78e644a310cf3e3556b115.html.
[113] İlk 10’daki diğer ülkelere bakıldığında; Almanya ile ticaret yüzde 10,2, Hollanda ile ticaret yüzde 7,2, Fransa ile ticaret yüzde 6,5, İrlanda ile ticaret yüzde 4,6, İspanya ile ticaret yüzde 3,8, İtalya ile ticaret yüzde 3,4 ve İsviçre ile ticaret yüzde 2,3’lük bir paya sahiptir. Bakınız; Department of International Trade (2019), “UK Trade in Numbers September 2019”, Erişim Tarihi: 31.12.2019, Erişim Adresi: https://assets.publishing.service.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/836787/190924_UK_trade_in_numbers_full_web_version_final.pdf, s. 7.
[114] Department of International Trade (2019), “UK Trade in Numbers September 2019”, Erişim Tarihi: 31.12.2019, Erişim Adresi: https://assets.publishing.service.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/836787/190924_UK_trade_in_numbers_full_web_version_final.pdf, ss. 18-19.
[115] Hakkında bilgiler için; https://rusi.org/people/parton-obe.
[116] Charles Parton (2019), “China–UK Relations: Where to Draw the Border Between Influence and Interference?”, RUSI - Royal United Services Institute for Defence and Security Studies, Şubat 2019, Erişim Tarihi: 04.01.2020, Erişim Adresi: https://rusi.org/sites/default/files/20190220_chinese_interference_parton_web.pdf, s. 26.
[117] Charles Parton (2019), “China–UK Relations: Where to Draw the Border Between Influence and Interference?”, RUSI - Royal United Services Institute for Defence and Security Studies, Şubat 2019, Erişim Tarihi: 04.01.2020, Erişim Adresi: https://rusi.org/sites/default/files/20190220_chinese_interference_parton_web.pdf, ss. 26-27.
[118] Charles Parton (2019), “China–UK Relations: Where to Draw the Border Between Influence and Interference?”, RUSI - Royal United Services Institute for Defence and Security Studies, Şubat 2019, Erişim Tarihi: 04.01.2020, Erişim Adresi: https://rusi.org/sites/default/files/20190220_chinese_interference_parton_web.pdf, ss. 30-31.
[119] Charles Parton (2019), “China–UK Relations: Where to Draw the Border Between Influence and Interference?”, RUSI - Royal United Services Institute for Defence and Security Studies, Şubat 2019, Erişim Tarihi: 04.01.2020, Erişim Adresi: https://rusi.org/sites/default/files/20190220_chinese_interference_parton_web.pdf, s. 12.
[120] Anne-Marie Brady (2017), “Magic Weapons: China’s Political Influence Activities under Xi Jinping”, Wilson Center, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.wilsoncenter.org/sites/default/files/for_website_magicweaponsanne-mariesbradyseptember2017.pdf.
[121] Eleanor Ainge Roy (2019), “'I'm being watched': Anne-Marie Brady, the China critic living in fear of Beijing”, The Guardian, 23 Ocak 2019, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/world/2019/jan/23/im-being-watched-anne-marie-brady-the-china-critic-living-in-fear-of-beijing.
[122] Gordon Corera (2019), “UK vulnerable to Chinese interference, report says”, BBC, 20 Şubat 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-47300865.
[123] Gordon Corera (2019), “UK vulnerable to Chinese interference, report says”, BBC, 20 Şubat 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-47300865.
[124] Kira Godovanyuk (2019), “Contradictions of the “Golden Era” in UK–China Relations”, RIAC, 19 Nisan 2019, Erişim Tarihi: 05.01.2019, Erişim Adresi: https://russiancouncil.ru/en/analytics-and-comments/analytics/contradictions-of-the-golden-era-in-uk-china-relations/.
[125] BBC (2019), “Huawei: Should we be worried about the Chinese tech giant?”, 7 Mart 2019, Erişim Tarihi: 31.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/business-46465438.
[126] BBC (2019), “Huawei: Should we be worried about the Chinese tech giant?”, 7 Mart 2019, Erişim Tarihi: 31.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/business-46465438.
[127] Rowena Mason (2012), “Conservatives and Lib Dems take donations from Chinese company accused of US security threat”, The Telegraph, 20.11.2012, Erişim Tarihi: 04.01.2020, Erişim Adresi: https://www.telegraph.co.uk/news/politics/9691370/Conservatives-and-Lib-Dems-take-donations-from-Chinese-company-accused-of-US-security-threat.html.
[128] Gordon Corera (2019), “UK vulnerable to Chinese interference, report says”, BBC, 20 Şubat 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-47300865.
[129] James Landale (2019), “Six foreign policy issues the UK's new PM will face”, BBC, 18 Temmuz 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-politics-48853721.
[130] Hakkında bilgiler için; https://www.kcl.ac.uk/people/kerry-brown.
[131] Andrew Moody (2019), “FTA needs strong political commitment from UK”, The Telegraph, 19 Kasım 2019, Erişim Tarihi: 30.12.2019, Erişim Adresi: https://www.telegraph.co.uk/china-watch/business/uk-china-trade-deal/.
[132] Chatham House (2019), “The Future of UK-China Relations”, 10 Ekim 2019, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.chathamhouse.org/event/future-uk-china-relations.
[133] Chatham House (2019), “The Future of UK-China Relations”, 10 Ekim 2019, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.chathamhouse.org/event/future-uk-china-relations.
[134] Chatham House (2019), “The Future of UK-China Relations”, 10 Ekim 2019, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.chathamhouse.org/event/future-uk-china-relations. Buna karşın, yine Pew Research’ün bir araştırması göre, Almanya’ya (yüzde 28) ve Japonya’ya (yüzde 5) kıyasla, Britanya’da Çin’e bakış (yüzde 48) daha olumludur. Bakınız; Fabrizi, Rebecca (2015), “China and Europe”, içinde Shared Destiny (editörler: Geremie R Barmé & Linda Jaivin & Jeremy Goldkorn), ANU Press, s. 103.
[135] Hakkında bilgiler için; https://www.chathamhouse.org/expert/dr-yu-jie.
[136] Chatham House (2019), “UK General Election 2019: Foreign Policy Implications”, 11 Aralık 2019, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=i5bEwPsBjvs.
[137] Chatham House (2019), “UK General Election 2019: Foreign Policy Implications”, 11 Aralık 2019, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=i5bEwPsBjvs.
[138] Chatham House (2019), “UK General Election 2019: Foreign Policy Implications”, 11 Aralık 2019, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=i5bEwPsBjvs.
[139] Chatham House (2019), “UK General Election 2019: Foreign Policy Implications”, 11 Aralık 2019, Erişim Tarihi: 05.01.2020, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=i5bEwPsBjvs.
[140] Wilfred M. Chow & Enze Han & Xiaojun Li (2019), “Brexit identities and British public opinion on China”, International Affairs, Cilt 95, no: 6, Kasım 2019, s. 1381.
[141] Wilfred M. Chow & Enze Han & Xiaojun Li (2019), “Brexit identities and British public opinion on China”, International Affairs, Cilt 95, no: 6, Kasım 2019, ss. 1371-1372, 1381.
[142] Wilfred M. Chow & Enze Han & Xiaojun Li (2019), “Brexit identities and British public opinion on China”, International Affairs, Cilt 95, no: 6, Kasım 2019, s. 1381.
[143] Wilfred M. Chow & Enze Han & Xiaojun Li (2019), “Brexit identities and British public opinion on China”, International Affairs, Cilt 95, no: 6, Kasım 2019, s. 1382.
[144] Wilfred M. Chow & Enze Han & Xiaojun Li (2019), “Brexit identities and British public opinion on China”, International Affairs, Cilt 95, no: 6, Kasım 2019, s. 1379.
[145] Wilfred M. Chow & Enze Han & Xiaojun Li (2019), “Brexit identities and British public opinion on China”, International Affairs, Cilt 95, no: 6, Kasım 2019, s. 1379.
[146] Wilfred M. Chow & Enze Han & Xiaojun Li (2019), “Brexit identities and British public opinion on China”, International Affairs, Cilt 95, no: 6, Kasım 2019, s. 1382.
[147] Wilfred M. Chow & Enze Han & Xiaojun Li (2019), “Brexit identities and British public opinion on China”, International Affairs, Cilt 95, no: 6, Kasım 2019, s. 1384.
[148] Wilfred M. Chow & Enze Han & Xiaojun Li (2019), “Brexit identities and British public opinion on China”, International Affairs, Cilt 95, no: 6, Kasım 2019, s. 1385.
[149] John Van Reenen (2016), “Brexit’s Long-Run Effects on the U.K. Economy”, Brookings Papers on Economic Activity, (Güz 2016), s. 375.

Hiç yorum yok: