Siyaset Arapça kökenli bir kelimedir ve kelime anlamı itibariyle “at eğitimi, at bakıcılığı, seyislik” anlamına gelmektedir. Siyasetle eş anlamlı olan ve Batı literatüründe bu kelimenin yerine kullanılan Politika terimi ise; antik Yunan medeniyetinde var olan ve demokrasinin kısıtlı ölçüde de olsa uygulandığı “polis” olarak adlandırılan şehir devletlerinden gelmektedir. Tanımlardan anlaşılabileceği üzere; Doğu-İslam toplumlarında siyaset daha çok yönetim ve terbiye ile yakın alakalı gözükürken, Batı medeniyetinde kullanılan politika teriminde şehir ve şehir yaşamına, şehirle ilgili karar alım süreçlerine katılım ön plandadır. Zaman içerisinde siyaset ya da politika evrensel bir nitelik kazanmış ve hem Batı, hem de Doğu toplumlarında ortak karar almak ve toplumsal sorunlara çözüm bulmak için yapılan uğraş haline gelmiştir. Fakat Türkiye ve Batı’dan kimi noktalarda farklılaşan diğer toplumlarda hala siyasetin bu terbiye ve eğitim yönünün siyasal alanda ön plana çıkabildiği görülebilmektedir. Başbakan Erdoğan’ın “Dindar bir nesil yetiştirmek istiyoruz” açıklaması da işte tam bu siyaset algılamasına uygun düşen bir örnektir.
Siyaset toplumsal sorunlara çözüm bulmak için yapıldığına göre siyasal partilerin toplumsal sorunlara çözüm önerilerini sunmaları ve demokratik siyasal sistemde bu yolla iktidara gelmeye çalışmaları gerekir. Bu noktada Türkiye’deki muhalefet partilerinin son derece yetersiz kaldığı gözükmektedir. Oysa siyaset yapmadan, çözüm önerileri getirmeden halkı heyecanlandırmak ve yeni seçmen kitlelerine ulaşmak imkânsızdır. Bu nedenle Türkiye’deki en ciddi siyasal ve toplumsal sorunları belirlemek ve bunlara çözüm önerileri geliştirmek muhalefet partilerinin hem görevi, hem de başarı anahtarıdır. Şimdi Türkiye’nin en ciddi siyasal ve toplumsal sorunlarını listeleyelim.
- - Dış Politika ve Güvenlik: NATO’nun füze kalkanı projesine dâhil olmamız ve ardından yaşanan gelişmelerle Türk dış politikasını hareketli ve zor günler beklediği gerçeği açıkça ortaya çıkmıştır. Bu nedenle dış politika iktidar olmayı hedefleyen muhalefet partilerinin de öncelikli uğraş alanı olmalıdır. Burada oy adına halka radikal ve heyecan veren söylemler kullanmak sandıkta bazı kazanımlar elde edebilir ancak iktidara gelindiğinde bu verilen sözlerin altında ezilmemek adına gerçekçi bir dış politika çizgisi belirlemek ve Türkiye’nin mevcut sözleşme ve ittifakları çerçevesinde yeni açılımlar gerçekleştirmek gerekir.
- - Terör: Terör 30 sene sonunda Türkiye’yi gerçekten yormuş ve ekonomik gelişimine engel olmuştur. Terör nedeniyle bölgesel geri kalmışlık ve etnik sorunlar da üst seviyeye çıkmıştır. Bu nedenle terörle mücadelede askeri yöntemlerin yanında mutlaka siyasal yöntemler de kullanılarak yeni ve etkin bir stratejik konsept belirlenmelidir. Muhalefet partileri bu noktada akademisyenlerin, bölgesel aktörlerin ve hatta devlet kurumlarının (TSK, Emniyet Teşkilatı vs.) görüşlerine de başvurarak kapsamlı raporlar hazırlayabilir ve çözüm önerileri geliştirebilirler.
- - Ekonomi: Türk halkı Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir şeyden çekmediği kadar çekmiştir işsizlik ve ekonomik krizlerden. Dolayısıyla Türkiye’nin öncelikli ekonomik sorunları olan cari açık, yüksek işsizlik oranı gibi sorunlara çözüm önerileri getirmek iktidar ve muhalefet partilerinin öncelikli görevi olmalıdır. “It’s the economy stupid” devrinde ekonomik vizyonu olmayanların sandık illüzyonu da olamaz. Aile sigortası benzeri gelir eşitsizliğini önlemeye yönelik projelerin sayısı arttırılmalı, bu projeler halka iyi anlatılmalıdır.
- - Demokrasi: Türkiye’de askeri darbelerin geride bırakıldığı yeni dönemin umut vermesi gerekirken yaşanan hoyrat hukuki süreçler, iktidar kaynaklı yanlış hamleler demokrasinin gelişimine engel olmaktadır. Türkiye’de gerçek bir demokrasinin oturtulması için artık 1. Meşrutiyet’ten günümüze yeterli birikim oluşmuştur. Bu nedenle tüm siyasal aktörlerin katılımıyla yeni, sivil ve demokratik bir anayasanın rehberliğinde demokratik hakları geliştiren projeler muhalefet partilerince üretilmelidir. Nefret söylemlerinin engellenmesine yönelik bir yasa bu açıdan önemli bir başlangıç noktası olabilir.
- - Kürt Sorunu: Terör sorunuyla da bağlantılı olarak derinleşen Kürt sorunu konusunda devlet bugüne kadar önemli adımlar atmıştır. Ancak kültürel alanda yapılabilecek ve Kürt kökenli yurttaşlarımızın devlete aidiyetini arttırabilecek sembolik ama önemli bazı yeni adımlar mümkündür. Yeni anayasada yurttaşlığa yapılacak vurgu ve Türk milleti kavramıyla kapsayıcı bir anlayışın benimsenmesi de bu konuda önemli bir açılım olabilir. Muhalefet partilerinin bu alanda yeni öneriler ve formüller geliştirerek Doğu ve Güneydoğu’da yeniden seçmen tabanına kavuşmaları gerekmektedir.
- - Laiklik: Türkiye’de devletle bazı toplumsal kesimler arasında ciddi bir gerginlik noktası oluşturan laiklik alanında muhalefet partileri Türkiye’nin çağdaş dünyada yer alacağını garantileyen ancak aynı zamanda dini özgürlüklerin alanını genişleten yeni bir politika geliştirmelidir. Bu politika son derece somut uygulamalara dayanmalı ve laf gevelemekten ziyade sorun çözmeye yönelik olmalıdır. Bu noktada muhalefet partileri ileride tutamayacakları sözler vermemek adına ölçülü davranmalıdırlar. Diyanet İşleri Başkanlığı uzun vadede din alanını tamamen sivil topluma bırakabilecek ve tüm inanç gruplarına (Aleviler, Caferiler ve hatta farklı dinler) hizmet verebilecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. Farklı inanç grupları arasında hoşgörünün tesis edilmesi devletin eğitim sisteminde yer verdiği öncelikli politikalarından olmalıdır.
- - Eğitim: Türkiye’de ezbercilik yerine yaratıcılığı ve girişimciliği teşvik eden yeni bir eğitim politikası hazırlanmalı ve uygulamaya sokulmalıdır. Ataması yapılmayan öğretmenlerin sorunlarına ivedilikle çözüm bulunmalı, Eğitim Fakültelerinin açılması belli bir plan-program dâhilinde gerçekleştirilmelidir. ÖSS sistemi kaldırılmalı, öğrencilerin yeteneklerine göre eğitim alıp iş bulabilecekleri yeni bir üniversite sistemi inşa edilmelidir. Yüksek öğretimde YÖK’ün düzenleyici özellikleri korunarak üniversitelerin daha fazla özerk olması sağlanmalı, akademik özgürlükler güvence altına alınmalı, akademisyen maaşları arttırılmalıdır.
- - Enerji: Türkiye’nin ithalata dayalı enerji modeli uzun vadede ve yeni dış politika koşullarında ülkeyi çok zorlayacaktır. Bu nedenle Türkiye’nin kendi enerji potansiyelini arttırmak adına mutlaka yeni hamleler yapması gerekmektedir. Bu noktada ülkenin ve toplumun uzun vadeli çıkarları düşünülerek ciddi plan ve projeler geliştirilmelidir.
Bu başlıklar başta olmak üzere tüm ciddi konularda başta CHP olmak üzere muhalefet partilerine büyük iş düşmektedir. İlerleyen günlerde bu ve farklı konulardaki somut önerilerimi de sizlerle paylaşacağım.
Dr. Ozan Örmeci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder