Geçtiğimiz haftalarda ülkede siyasi gündemi belirleyen önemli konulardan birisi de 2012-2013 eğitim-öğretim yılıyla beraber Kürtçe'nin ilköğretim kurumlarından başlayarak isteyene seçmeli ders olarak verileceğinin açıklanmasıydı. Konuya bazı çevreler önemli bir demokratikleşme adımı olarak bakıp, AKP hükümetini alkışlarken, bazı çevreler ise Kürtçe'nin eğitim sistemine girmesiyle milli birlik ve kardeşlik duygularının zedelenebileceğine dikkat çekti ve eleştiri oklarını Başbakan Erdoğan'a yöneltti. Ben ise bu yazımda bu konudan ziyade bu süreçte Kürtçe'nin bir lehçesinin eğitim dili olması nedeniyle Kürtçe'den ayrı olduğu söylenen bir dil konuşan Zazalar ile diğer etnik gruplar ve farklı Kürt lehçelerini konuşan toplumsal grupların yaşadığı drama dikkat çekeceğim.
Kürtçe'nin seçmeli ders olması konusu Türkiye kamuoyunda tartışılırken gördüğüm önemli bir eksiklik noktası Türkiye'de hakları olan tek etnik grubun Kürtler olduğu gibi bir düşünceye sahip olunmasıdır. Oysa Cumhuriyet'in ilanı sonrası Türk milleti inşa edilirken temelde Türk etnisitenin yanısıra Anadolu'da yer alan Arap, Arnavut, Boşnak, Laz, Çerkes, Gürcü, Abaza, Zaza ve Kürt etnik unsurlar da bu sürecin ve bu millet yapısının önemli parçaları olmuşlardır. Fakat sonrasında diğer etnik unsurlar Türk milleti anlayışıyla barışçıl bir ilişki kurmasına karşın, Kürtlerin bir bölümünün henüz 1920'lerden başlayarak devlete isyan bayrağı açması kendilerini diğer etnik gruplar arasında avantajlı ve kayrılan bir konuma getirmiştir. Örneğin devlet her etnik dilde yayın yapan televizyon kurmamasına rağmen Kürtçe TRT 6 bir süredir yayınlarına devam etmektedir. Yine seçmeli ders olayında görülen Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun köklü halklarından olan Zazalara, ya da Kuzey Irak'taki Kürt lehçesinden farklı Kürtçe lehçelerinin kullanılmasına izin verilmemiş olmasıdır. Burada dikkat edilirse Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir süredir bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde Kürtçe'nin dil birliğini sağlamasına yönelik görünürde demokrat ancak esasen tekçi bir politika izlemekte ve Kürtleri uluslaştırmaya çalışmaktadır. Bunun Türkiye'ye ne gibi faydaları ve zararları olabileceği ayrı bir tartışma konusu. Ancak Türkiye kamuoyunda demokrat geçinen isimlerin kendi ifadeleriyle "senelerce zorla Türkçe öğretilen Kürtlere" sahip çıkarken, şimdi zorla Kürtçe öğretilecek Zazalara sahip çıkmaması önemli bir çelişki gibi durmaktadır. Oysa Zazaca da Kürtçe kadar bu ülkenin bir zenginliğidir. Ve madem devlet etnik dillerde seçmeli ders verecek bunu sadece Kürtçe ile sınırlandırmak faşizan bir yaklaşımdır.
Ben eğitimde dil birliğinin önemine inanan bir insan olarak bu konuda itiraz hakkımı saklı tutsam da, madem devlet böyle bir işe girişiyor o zaman sadece Kürtlere ve hatta Kürtçe'nin bir lehçesine imkan sağlamanın çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Eğer böyle bir yola girilecekse ben de anne tarafından büyük dedemin konuştuğu Arnavutça'yı çocuğuma seçmeli ders olarak okutmak istiyorum. Yine baba tarafından bir Yörük olarak eski Yörük Türkçesi'ni çocuğumun seçmeli ders olarak okumasını ve eski Yörük Türkçesi'nin Anadolu'nun bir zenginliği olarak yaşamaya devam etmesini istiyorum. İnanıyorum ki Zazalar da çocuklarının zorla Kürtçe öğrenmesindense Zazaca öğrenmesini tercih ederler. Keza Boşnaklar, Lazlar, Gürcüler, Abazalar, Araplar, Çerkesler herkes çocuklarının kendi ata dillerini öğrenmelerini isteyeceklerdir diye tahmin ediyorum. Bu noktada Türk Devleti'nin politikası açık bir şekilde Kürt milliyetçiliği çizgisindedir ve gerçek bir demokrasiye ulaşmak için mutlaka revize edilmelidir. Ya da bu iş özel kurumlara ve ailelere bırakılmalı ve tek dilde eğitime devam edilmelidir. Eğer bu yapılmazsa zaman içerisinde Kürt isyanlarına benzer şekilde Zazaların veya diğer etnik grupların da silahlı mücadeleye yönelmeleri gibi bir olasılık ilerleyen on yıllarda ortaya çıkabilir.
Dr. Ozan Örmeci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder