Sayfalar

6 Temmuz 2012 Cuma

Şiddet ve Terörizm



Terör ve terörizm sıkça kullanılan kelimeler olmasına karşın, anlamları konusunda kesinlik kazanmış bir konsensüs yoktur. Birçok sözlükte terör veya terörizm “yıldırma, korkutma, tedhiş, sistemli bir şekilde şiddet kullanma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biri ile devletin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemler” ve benzeri şekillerde tanımlanmıştır. 1937 tarihli Cenevre Sözleşmesi de, terörizmi “bir devlete yönelik olarak toplumda korku yaratmak amacı ile gerçekleştirilen şiddet eylemi” olarak tanımlanmaktadır.


Terörizmin doğasında şiddet vardır. İnsan doğası ve şiddet doğası üzerine yaptığı ses getiren çalışmalarla tanınan ünlü Alman psikanalist Erich Fromm (1900-1980), şiddeti üç temel kategoriye ayırır.

1-) Tepkisel şiddet: Korkudan kaynaklanan ve insanın kendi ya da sevdiği birinin canını, malını, özgürlüğünü ve onurunu korumak için uyguladığı şiddettir. Kendi içerisinde dörde ayrılır.
A-) Korunma amaçlı şiddet saldırıya uğradığını düşünen kitlelerde baş gösterir. Savaşlar genellikle bu yolla meşrulaştırılır.
B-) Engellemelerden kaynaklanan şiddet insanın özgür yaşamına engel olunduğunda ortaya çıkan yaşamak ve özgürlük güdülü şiddettir.
C-) Öç alıcı şiddet kendileri daha önce şiddete maruz kalan grupların bu şiddeti uygulayan kişilere yönelik uyguladıkları şiddettir.
D-) İnancın ve umudun yıkılmasından doğan şiddet düş kırıklığına uğramış kişi ve gruplarda görülen yıkıcılık psikolojisidir.

2-) Ödünleyici şiddet: Güçsüzlüğünü gizlemek ya da telafi etmek için uygulanan bir şiddet türüdür. Güçsüzlük insanın ruhsal dengesini bozabilir ve onu şiddete yönlendirebilir. Bu durumda insan ya daha büyük bir güç karşısında itaat ederek huzur bulmaya çalışır, ya da kendini kanıtlama çabasına girişerek kendisi şiddet uygulamaya başlar.

3-) Kana susamışlık: Ruhsal bir hastalıktır. İnsanın kan akıtarak, şiddet uygulayarak kendini daha canlı ve mutlu hissetmesi durumudur. Genellikle şiddet kullanan (polis, asker, güvenlik görevlisi, bodyguard) meslek sahiplerinde zaman içerisinde görülebilir. Fromm’a göre şiddete yatkın kişilerde ölüm severlik (geçmişe düşkün, tüm olayları ezen ve ezilen olarak gören) güdüsü gelişmiştir. Tipik örneği ise dünyayı kana bulayan Nazi lideri Adolf Hitler’dir.


Şiddeti bir unsur olarak kullanan terörizmin ise siyasal hedefleri vardır ve aslında şiddet için şiddet uygulanmaz ya da kana susamışlık durumu yoktur. Ancak zaman içerisinde teröre bulaşan kişilerde aynı güvenlik sektörü çalışanları gibi benzer bir durum ortaya çıkabilir. Şiddetsiz terör olmaz ama her şiddet türü terör değildir. Terör eylemlerinde psikolojik sonuçlar fiziksel hedeflerden daha üstündür. Bu tanım ve tavsiyelerin ışığında terörizmi; siyasal nitelikli amaçlara ulaşmak için kullanılan ve psikolojik yanı ağır basan ağır bir savaş biçimli siyasal süreci etkilemeyi amaçlayan şiddet eylemleri olarak tanımlamak mümkündür. Terörün sembolik ve psikolojik boyutu eylemin kendisinden dahi etkilidir zira birkaç kişiyi doğrudan etkileyen terör eylemleri, sembolik-psikolojik boyutlarıyla milyonlarca hatta milyarca kişiyi etkileyebilir. Kendisi başlıbaşına Batı medeniyeti ve Amerikan hegemonyasının sembolü olan New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin İkiz Kuleleri’ne yapılan 11 Eylül saldırıları sonrası Amerikan toplumunda ortaya çıkan semptomlar bunun en açık örnekleridir. Devletin terörle mücadele ederken yoldan çıkması durumunda ise “devlet terörü” ortaya çıkar.


Dr. Ozan ÖRMECİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder