Terör ve terörizm sıkça kullanılan kelimeler olmasına karşın, anlamları
konusunda kesinlik kazanmış bir konsensüs yoktur. Birçok sözlükte terör veya
terörizm “yıldırma, korkutma, tedhiş, sistemli bir şekilde şiddet kullanma, sindirme
veya tehdit yöntemlerinden biri ile devletin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet
otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve
hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya
genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından
girişilecek her türlü eylemler” ve benzeri şekillerde tanımlanmıştır. 1937 tarihli
Cenevre Sözleşmesi de, terörizmi “bir devlete yönelik olarak toplumda korku
yaratmak amacı ile gerçekleştirilen şiddet eylemi” olarak tanımlanmaktadır.
Terörizmin doğasında şiddet vardır. İnsan doğası ve şiddet doğası üzerine
yaptığı ses getiren çalışmalarla tanınan ünlü Alman psikanalist Erich Fromm
(1900-1980), şiddeti üç temel kategoriye ayırır.
1-) Tepkisel şiddet: Korkudan kaynaklanan ve insanın kendi ya da
sevdiği birinin canını, malını, özgürlüğünü ve onurunu korumak için uyguladığı
şiddettir. Kendi içerisinde dörde ayrılır.
A-) Korunma amaçlı şiddet saldırıya uğradığını düşünen kitlelerde baş
gösterir. Savaşlar genellikle bu yolla meşrulaştırılır.
B-) Engellemelerden kaynaklanan şiddet insanın özgür yaşamına engel
olunduğunda ortaya çıkan yaşamak ve özgürlük güdülü şiddettir.
C-) Öç alıcı şiddet kendileri daha önce şiddete maruz kalan grupların bu
şiddeti uygulayan kişilere yönelik uyguladıkları şiddettir.
D-) İnancın ve umudun yıkılmasından doğan şiddet düş kırıklığına uğramış
kişi ve gruplarda görülen yıkıcılık psikolojisidir.
2-) Ödünleyici şiddet: Güçsüzlüğünü gizlemek ya da telafi etmek için
uygulanan bir şiddet türüdür. Güçsüzlük insanın ruhsal dengesini bozabilir ve
onu şiddete yönlendirebilir. Bu durumda insan ya daha büyük bir güç karşısında
itaat ederek huzur bulmaya çalışır, ya da kendini kanıtlama çabasına girişerek
kendisi şiddet uygulamaya başlar.
3-) Kana susamışlık: Ruhsal bir hastalıktır. İnsanın kan akıtarak,
şiddet uygulayarak kendini daha canlı ve mutlu hissetmesi durumudur. Genellikle
şiddet kullanan (polis, asker, güvenlik görevlisi, bodyguard) meslek
sahiplerinde zaman içerisinde görülebilir. Fromm’a göre şiddete yatkın
kişilerde ölüm severlik (geçmişe düşkün, tüm olayları ezen ve ezilen olarak
gören) güdüsü gelişmiştir. Tipik örneği ise dünyayı kana bulayan Nazi lideri
Adolf Hitler’dir.
Şiddeti bir unsur olarak kullanan terörizmin ise siyasal hedefleri vardır
ve aslında şiddet için şiddet uygulanmaz ya da kana susamışlık durumu yoktur.
Ancak zaman içerisinde teröre bulaşan kişilerde aynı güvenlik sektörü
çalışanları gibi benzer bir durum ortaya çıkabilir. Şiddetsiz terör olmaz ama
her şiddet türü terör değildir. Terör eylemlerinde psikolojik sonuçlar fiziksel
hedeflerden daha üstündür. Bu tanım ve tavsiyelerin ışığında terörizmi; siyasal
nitelikli amaçlara ulaşmak için kullanılan ve psikolojik yanı ağır basan ağır
bir savaş biçimli siyasal süreci etkilemeyi amaçlayan şiddet eylemleri olarak
tanımlamak mümkündür. Terörün sembolik ve psikolojik boyutu eylemin kendisinden
dahi etkilidir zira birkaç kişiyi doğrudan etkileyen terör eylemleri,
sembolik-psikolojik boyutlarıyla milyonlarca hatta milyarca kişiyi
etkileyebilir. Kendisi başlıbaşına Batı medeniyeti ve Amerikan hegemonyasının
sembolü olan New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin İkiz Kuleleri’ne yapılan
11 Eylül saldırıları sonrası Amerikan toplumunda ortaya çıkan semptomlar bunun
en açık örnekleridir. Devletin terörle mücadele ederken yoldan çıkması
durumunda ise “devlet terörü” ortaya çıkar.
Dr. Ozan ÖRMECİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder